"Enter"a basıp içeriğe geçin

Afganistan’ın Karanlık Efendileri – TALİBAN Kimdir ?

Afganistan’ın Karanlık Efendileri – TALİBAN Kimdir ?

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=Hb1NWbEiNac.

Afganistan, Asya’nın ortasında yeşilden ve maviden çok uzakta kargaşanın hiç bitmediği ve yüzlerin hiç gülmediği bir ülke. Derebeylerinin, uyuşturucu baronlarının, casusların ve eli kanlı çetelerin yönettiği 38 milyon insanın yaşadığı bu topraklar dünyada başka hiçbir yere benzemez.
Çünkü burada hüküm süren karanlık bir güç var. Adı da Taliban. 1919 yılında Emanullah Han tarafından bağımsızlığı kazanılan Afganistan, modern bir ülke olma yolunda adımlar atarken, çeşitli it çekişmeler ve kötü yönetimler nedeniyle bırakın modern olmayı devlet bile olamadı.
En kötüsü ise 1978’deki Sovyet işgaliyle başladı. Çünkü Sovyet işgaline karşı direnen gruplara Amerika büyük destek vermişti. Hem ekonomik hem lojistik hem de ideolojik olarak verilen bu destek Sovyetlerin yenilerek ülkeden çekilmesinin ardından İslami örgütlerin yani daha sonra Taliban adını alacak olan örgütün kurulmasının kaynağını oluşturmuş oldu.
1994’de Molla Muhammed Ömer tarafından Taliban adıyla şekillendi. Bugünkü lideri ise Mevlevi Hibetullah Ahunzadedir. 200.000’den fazla savaşçıları olduğu düşünülmektedir.
Kurulduğu günden beri Taliban ülkedeki yönetimi bir ele geçiriyor bir kaptırıyor. Son olarak ise Ağustos 2021 yılında ülkenin başkenti Kabil’i işgal ederek yeni hakimiyetini kurmuş oldu. Ve doğal olarak da ülkeden milyonlarca Afgan koşak koşak kaçmaya başladı. Neden mi? İsterseniz Taliban’ın daha önce yönetimi ele geçirdiğinde koyduğu yasaklara bir bakalım.
Fotoğraf veya resim, sinema, def hariç bütün müzik aletleri, bilardo, satranç, maske, alkol, her türlü kaset, video, tv, havai fişek, heykel, dikiş katalogları ve yılbaşı kartları. Sadece bunlar da değil. Bir kişi köse olmamasına rağmen sakalı öngörülenden kısaysa bir hafta hapiste cezalandırılır. Kadınlar şarkı söyleyemez. Bir düğün veya kutlama esnasında evde şarkı söyleyen kadının sesi dışarıdan duyulursa ev sahibi hapse atılır. Namaz saati dükkan açılamaz. Üç günden bir haftaya kadar hapis ve falaka. Namaza geç kalınmaz. Üç günlük hapis. Tekrarı halinde ceza artıyor. Belli sayıda cuma namazına gitmeyen kişi dinden çıkmış kabul edilir ve idam edilir. Din değiştirene mürtetlenir ve cezası ölümdür. Bir akrabası yanında değilse ve yüzü de dahil olacak şekilde tamamen kapanmamışsa hiçbir kadın evden çıkamaz. Evi işaretlenir ve kocası hapse atılır. Kadına da gerekli ceza uygulanır. Şu anda ekranda Taliban rejimi öncesi küçük kız çocuklarının çöl sıcağında ya da dondurucu havada okumaya çalıştığı okulları görüyorsunuz. Okuma azmi ve isteği olan bu çocuklar ne zaman Taliban ülke yönetimini ele geçirse maalesef eğitim hakkında mahrum bırakılıyor. Ve şimdi Taliban bir kez daha geldi. Peki ne olacak?
Bu yasaklar Taliban’ın önceki dönemlerde koyduğu yasaklardı ve delinmesi sebebiyle Birleşmiş Milletler raporlarına göre yüz binlerce sivil idam edilmiştir. Amerika Sovyet tehlikesinin olduğu tüm ülkelerde sağ ideolojileri özellikle de dini grupları destekleyerek komünist tehlikeyi püskürtmeyi başardı. Ancak desteklenen radikal dini gruplar nedeniyle bu ülkelere hiçbir zaman huzur gelmedi.
Peki Taliban nedir? Neden Afganlar Türkiye’ye geliyor ve neden Cumhurbaşkanı Erdoğan bizim Taliban’la inanç konusunda ters bir yanımız yok dedi? Şaşıracağınız birçok bilgiyi şimdi ortaya döküyorum. Hazırlanın. Öncelikle Taliban talebeler yani öğrenciler demektir.
Dinî medreselerde eğitim gören gençler, Sovyetlerin Afganistan’ı işgal etmesiyle Amerika tarafından silahlandırılıp eğitilerek askeri bir güç haline geldi. Ancak hem Sovyetlere karşı savaşan hem de içeride birbirine karşı savaşan tek güç Taliban değildi. Taliban ülkenin en kalabalık halkı olan ve sadece nüfusun yüzde kırkını oluşturan Peştun kabilelerini temsil ediyordu. Bunun yanı sıra Afganistan’ın Pençir bölgesinde savaşçı bir aileden gelen, Tâcik kökenli ve ülkenin yaklaşık yüzde yirmilik nüfusunun desteğini alan aydınlanmacı bir karaktere sahip Ahmet Şah Mesut vardı. Ahmet Şah Mesut hem Taliban’a hem de Sovyetlere karşı mücadele etti ve bulunduğu bölgeye ne Ruslar ne de diğer gruplar girebildi. Kendisini halk tarafından Pençir’in Napolyonu isme verilmiştir. Bir diğer askeri grup ise Türkiye kökenlilerinin desteklediği Özbek General Raşit Dostum’dur. Uzun yıllar Türkiye’nin de desteğini alan Raşit Dostum, Ahmet Şah Mesut ile bir dönem ittifak kurarak ülkenin başkenti Kabil’i birlikte ele geçirmişlerdir. Ahmet Şah Mesut, 2001 yılında gazeteci kılığına girmiş Taliban üyeleri tarafından suikaste uğrayarak öldürüldü. Ordusunun ve bölgenin başında oğulları bulunmaktadır. Bölgedeki Türkiye halkların temsilcisi olan Raşit Dostum’un ordusu ise varlığını büyük ölçüde devam ettirmektedir. Kısaca ülkede çok çeşitli halklar yaşamakta, her birinin silahlı gücü bulunmakta ve bir ulus devleti de oluşamadığı için devlet otoritesi kurulamamaktadır. Şimdi gelelim esas konulardan birine. Afganistan aynı zamanda dünyanın en büyük uyuşturucu üretim merkezlerinden biri olarak kabul ediliyor. Eroinin ham maddesi olarak bilinen dünya afyon üretiminin %90’ı Afganistan’da ve doğal olarak da Taliban’ın kontrolünde yapılıyor. Sadece afyon üretimi değil, bunun yasa dışı yollarla diğer ülkelere ulaştırılması da uzun zamandır aynı güçlerin elinde. Aynı zamanda Afganistan halkları dünyada en çok uyuşturucu kullanan halklar arasında. Dini bir yapılanmayla çok çelişkili görülse de Taliban dünyada en iyi finans edilen örgüt olmuş durumda. Ayrıca Afganistan henüz elde etmemiş yer altı kaynaklarına sahip, 3 trilyon dolardan daha değerli olduğu düşünülen yer altı kaynakları. Ülkede birçok uyuşturucu baronu var.
İç çekişmelerin en önemli sebeplerinden birinin ve Taliban’ın ana gelir kapısının bu devasa piyas olduğunu umarım anlatabilmişimdir. Taliban her ne kadar ülkenin başkentini ele geçirip kontrol elinde toplamışsa da nüfusun ancak küçük bir bölümünün desteğini almış bir örgüt. Bu nedenle kalıcı olmayacağı aşikar ancak yine de uzun bir müddet Orta Asya’da kan akacak. Şimdi gelelim diğer sorumuza. Bu kadar tehlikeli ve acımasız bir örgüt Cumhurbaşkanımızın dediği gibi bizimle inanç konusunda nasıl farksız olabilir? Türkiye’nin elbette tamamının değil ama işin özüne indiğimizde bir kısmının bu yakınlığa sahip olduğunu kimse inkar edemez.
Daha önce de söyledim. Taliban talebeler demektir ve medrese talebelerine verilen attır. Taliban’ı oluşturan medreselerde, Sünni Hanefi fıkhının kurucusu olan Ebu Hanife’nin talebesi sayılan İmam Muhammed Bin Hasan’ın klasik eserleri üzerine bir eğitim verilir. Bizdeki milli eğitimin bilgisi dışında olan medreselerde de, mesela Cübbel Ahmet’in de içinde bulunduğu İsmaila cemaatinin medreselerinde de aynı kitaplar okutulur.
Bu kesimler arasında inanç bakımından pek fark yoktur. Tek fark Taliban’ın daha sıkı bir şekilde fetvalara bağlı olmasıdır. Ancaaaak devlet anlayışı açısından 180 derecelik bir fark vardır. Bu da Mustafa Kemal Atatürk’ün attığı zemindir. Neden mi? Mustafa Kemal Atatürk’ün getirdiği layık hukuk, layık devlet ve medeniyet anlayışını çıkardığınız anda geriye Taliban kalacaktır. Tıpkı Amerika’nın Taliban’ı uzun bir süre içerisinde yaratması ve kendilerine ait milyarlarca dolar değerinde silahı onlara bırakarak Afganistan’ı kaosa sürüklemesi gibi. Türkiye’deki bazı isimlerin ülke denkleminden Atatürk’ü çıkarma çabaları da işte bu nedenledir. Şimdi yeni bir soru ve yeni cevaplara bir bakalım.
%90’ından fazlası şeriat isteyen Afganistan halklarının yönetime Taliban’ın gelmesiyle beraber yakındaki ülkelerden ziyade 2500 km yol kat ederek Türkiye’ye gelmesinin nedeni nedir? Bu konudaki soruların cevabı henüz kimse tarafından tam olarak verilemiyor. Ancak ortada bazı fikirler var. Her şey Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Joe Biden’la Bülüksel’de yüz yüze yaptığı görüşmeye kitleniyor. Erdoğan’ın hamdolsun şükredişiyle hafızalara kazınan o görüşmenin baş başa olan bölümünde neler konuşulduğunun önemli bir kısmı büyük sır. Ancak bu görüşmeden sonra sınırlarımızdan içeriye her gün binlerce Afgan erkek girmeye başladı. Bu bir tesadüf olabilir mi? Şu an ülkemiz 7 milyondan fazla ve büyük çoğunluğu Suriyelilerden oluşan ve şimdide Afganların eklendiği göçmen nüfusa sahip. Afganistan’dan gelenler ise şaşırtıcı şekilde sadece erkeklerden oluşuyor. Kadını ve çocuklar yok. Halbuki dünyada en yoğun çocuk ve doğum nüfusuna sahip ülkelerden biri Afganistan’dır. Kadın başına ortalama 5 çocuk düşmesine rağmen gelenler arasında kadın ve çocuk sayısı yok denecek kadar az. Sınırlarımızdan içeriye giren bu insanlar arasında terör örgütü üyelerinin olup olmadığı bilinmiyor. Hatta kontrol etmiyoruz bile. Biz bugün 100 binlere, yarınlarda ise milyonlara ulaşabilecek Afganları kontrolsüz şekilde ülkemize sokarken Estonya Başbakanı 10 tane Afgan mülteci alabiliriz şeklinde dalga geçercesine açıklamalar yapıyor. Oldu olacak bir tane de biz verelim futbol takımı kursunlar. Peki neden bizim ülkemiz dünyanın mülteci deposuna dönmüş durumda? Sorunun cevabını sizlere bırakıyorum. Şimdi konunun diğer bir bölümüne geçelim. Amerika kimi gazetecinin söylediği gibi Afganistan’da yenildi mi?
Öncelikle Afganistan sadece Amerika’nın içinde bulunduğu bir ülke değil. Özellikle Pakistan, Hindistan, kısmen Çin ve Rusya da bu pazarda güç mücadelesi içinde. Ama sorumuzun cevabı hayır. Yani Amerika Afganistan da kaybetmedi. Amerika’nın savaş politikası kaos üzerine kuruludur. Amerika girip çıktığı ülkelerin hiçbirinde düzenli ve başarılı bir yönetim şekli kurulmasına müsaade etmemiş, her şekilde karmaşa yaratacak sistemi bırakarak çekilmiştir. Neden böyle yaptığını size kısa bir hikayeyle anlatmak istiyorum. Bir avukat ofisini kendi gibi avukat olan oğluna bırakmış. Bir ay sonra oğlu artık emekli olmuş olan babasına gelmiş ve demiş ki Baba senin 20 yıldır bitiremediğin davayı ben sonlandırdım. Ben senden daha iyi bir avukatım.
Babası ise gülmüş ve şu cevabı vermiş. Hayır oğlum ben seni o 20 yıldır bitirmediğim davada kazandığım paralarla okutmuştum. Kısaca Amerika yarattığı kaos düzeninden beslenen bir mantaliteye sahip ve maalesef bunun bedelini biz ödüyoruz. Asya’nın ortasında acılar içerisinde bir ülke. Bundan 30 yıl öncesiyle günümüz arasında dağlar kadar fark olan bir ülkim.
Bir ülke ne kadar hızlı radikalleşip değişebilir bunu görmek ister misiniz? Baskı her şeyi yaptırır. O halde 90’lı yıllardan önce Afganistan’da kayda alınan görüntüleri izlemenizi tavsiye ediyorum.
Saat ik basketball’ı January 18-19這屆盤
Bir Afganistan olmamak dileğiyle. Ben Engin Deniz. Size ufak bir duyurum var. Eğer beni videolarımı seviyorsanız size beğendiğim bir YouTube kanalını önermek istiyorum. Okan Suvari isimli YouTube kanalında ilginizi çekecek, bilgilendirici birçok içeriye
ulaşabilirsiniz. Buradaki linkten ya da video açıklamasına koyduğum linkten kanala ulaşabilirsiniz.
Görüşmek üzere.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir