Anadolu’da Yaşam | Bozkır | TRT Belgesel
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=VBbWmTslEaI.
Anadolu. Medeniyetlerin doğup geliştiği topraklar. Tarımın, ticaretin, bilimin kaynağı. Tarih boyu bu toprakları özel kılan bir şey vardı. Üzerinde yer alan, yeryüzlü şekilleri ve bitki örtüsü. Dağlar, akar sular, ovalar. Yalnızca coğrafyamıza değil, insana ve onun hayatına da şekil verdi. Kimi zaman fırsatlar sundu, kimi zaman sorun çıkararak çözüm bulmaya zorladı.
Anadolu’da yaşam, tüm bu şekillerin etrafında devam ediyor. İlk bakışta dikkat çekilecek hiçbir şey görünmez bu düzlükte. Yerlerine alabildiği her yer, birbirine benzer sanki. Soğuğu dondurur, sıcağı kavurur.
İnsanın doğayla geliştiği mücadele burada hiç sona ermez.
Burada bir çığlık gibi yükselen bozlaklar, Bozkır topraklarından tüm Anadolu’nun yüreğine taşınır. Bakmaya göz, dinlemeye kulak ister Bozkırlar.
Sanki yenmedi bile, bulur çolkası, harcadı bulur, gerek bitirdi.
Bozkır’da yaşamın ritmini mevsimler belirliyor. Her mevsimin farklı bir iş planı olsa da bütün hesaplar kış mevsimine göre yapılıyor.
Bu köyde, koyun sürleri 7 kuşaktır çobanlık yapan bir ailenin son temsilcisi olan Tarık’a emanet. Geniş otlaklarda mevsim şartları şimdilik Tarık’ın lehine. Ama bu fazla uzun sürmeyecek.
焉 kal AEK’in şartını소�
…ve tek tek bakacaksınız, yerini ayıracaksınız. Onun için sürekli içinde olmak lazım. 7.24. Tarık için önümüzdeki dönem daha zorlu geçecek.
Çobanlığı yaptığı sürünün beslenmesi için bir şeyler yapmak zorunda. Ayrıca sürünün genişlemesi de yine Tarık’ın sorumluluğunda.
İlk baharda ayrılan koç ve koyunlar sonbaharın gelişiyle yeniden aynı sürünün bir parçası olacak. Bu buluşma öncesi yüzyıllar boyu süren bir gelenek, Güneş köyünde yaşamaya devam ediyor koç katımı.
Koçlar belli bir ayda seçeriz, belli bir ayda katarız. Hem de düzenli kuzu almış oluruz. Yoksa yıl 12 ayda kuzu olur. Yani bir taraf kuzular, bir taraf geri koşlanır. Onun için de böyle bir düzensizlik olur, çok zahmetli olur. Böyle olduğu zaman kuzuda satarken de topluca satılabiliyor, yetişirken de topluca yetişebiliyor. Belli bir düzen halinde inerliyor yani.
Kuzularımız baharın doğduğunda yeşillik yediği için baharın yeşillilerinden faydalandığı için koyunları süt verimi artar. Kuzularımız daha hızlı gelişir, koyunlarımız daha hızlı kilo alır. Verim daha çok artar. Hem de yem maliyetleri düşmüş olur.
Onun için de koç katım şeyini yapıyoruz yani.
Ve koç katımı başladı. Yüzyıllardır hep aynı coşkuya sahne olan bu gelenek, köylülerce adeta bir şenlik havasında kutlanıyor.
Koç katımında Tarık’ın annesi de oğlu için hazırladığı çoban elmalarını ipe geçiriyor. Elmalar birazdan bu geleneğin başöründeki koçların boynunu süsleyecek. Güneş köyüne aylar sonra uğrayacak olan bahar neler getirecek bilinmez.
Ancak burada herkesin temennisi ortak. Koç katımı buluşmasında göğe yükselen dualar, sağlık, gereket, helal kazanç ve vatan için.
Allah’ım, İslam’a ve Müslümanlara yardım eyle. Vatanımızı, milletimizi, devletimizi her türlü görünür görünmez. Kazadan, beladan, musibet ve afetlerden sen muhafaza eyle. Bize dünya ve ahirette iyilik ve güzellikler ihsan eyle. Bizlere helalinden kazanıp helalinden yemeye nasip eyle ya Rabbi. Ürünlerimizi bereketle eyle ya Rabbi.
Cümlemizin bedenine sağlık, sıhhat. Ailelerimize sağlık, sıhhat ve selamet ihsan eyle ya Rabbi. Amin ve Elhamdülillahi Rabbil Aleminel Fatiha. Burada yaşayan herkes,
hayvancılığın gelişmesi için, gecesini gündüzüne katıyor. Sürü büyüdükçe, gelecekle ilgili endişelerinin yerini yeni umutlar alacak çünkü.
Bir koyundan bir kuzu alırsak çok güzel bir dönemdir. Belki Allah kısmet eder iki kuzu da oluyor. Ama genellikle bir koyundan bir kuzu aldıysa bir üretici, bu çok güzel kardır onun için. Önümüzdeki sezonda sağlıklı, sıhhatlı kuzumuzu yetiştirip satabilirsek, üretici arkadaşlara damızlık verebilirsek, onlar da faydalanırsa bizim için çok güzel olur. İnşallah bereketli bir sene olur. Yani yağış bol olur, otlarımız çok olur, ekinlerimiz güzel olur. Çiftçinin, üreticinin yüzü güler inşallah.
Amam doğar yaz aylarda çiçekler açar. Eller yaylansın ama yavrular göçer.
Acep bizim kuzuları da maya kimler seçer. Alamalacım alamagoy buyumuş kader.
Takdir böyledir zalim oy sabreyle fethersin.
Alamalacım alamagoy buyumuş kader.
Takdir böyledir zalim oy sabreyle fethersin.
Bozkır’a kara kış hakim olduğunda, Muş’un yukarı yongalı köyü kalın bir kar tabakısı altında kayboluyor. Köylüler hayatta kalabilmek için daha fazla mücadele etmek zorundalar. Bu da ancak nesilden nesile aktarılan bilgilerin rehberliğiyle mümkün.
Eskiden radyon yoktu, televizyon yoktu, saat yoktu eskiden. Mesela hepsi tecrübedir. Biz o tecrübeleri biliyoruz. Mesela bir hayvanı hasta olursa biz biliyoruz bu hasta olduğunu nedir. İlacımız var biz hemen aşırı yapacağız. İnerilerimiz köyde var. Hangi hayvanı hasta olursa yine yapacağız. Yani bu tecrübeler çok var.
Eyüp Bozkır’da yaşamı devam ettiren en önemli şeyin tecrübe olduğunun farkında. Yıllar içinde kazandığı deneyimin ışığında,
hayvancılığın bir an bile boşlamaya gelmeyen bir iş olduğunu çok iyi biliyor. Soğuk hava ve kar yağışı işleri her ne kadar zorlaştırsa da, Eyüp’ün Bozkır’ın karla kaplı topraklarında
hayvanlarını yaşatmak için mücadeleye devam etmesi şart.
Eyüp hiç durmadan sürdürdüğü mücadelesinde neyse ki yalnız değil. İş bölümü Bozkır’da yaşamı kolaylaştıran bir gereklilik. Eyüp’ün eşi Zöhre, kışı kendilerinden ayrı geçirmek zorunda olan oğulları için
Tandır’da ekmek yapıyor. Ekmekleri yerine ulaştırma işi ise Eyüp’ün olacak.
Eyüp’ün hayvanlarının bir kısmı burada, yanı başındaki ağalda olsa da, sürünün büyük kısmını köyden 5 kilometre uzaktaki başka bir ağalda tutuyor. Orada daha geniş bir ağal ve köydekine nazaran daha yumuşak bir hava var.
Hayvanların başında ise Eyüp’ün oğlu duruyor. Yavrulama zamanı koyunların pek çok sıkıntısı oluyor. Eyüp de bu sıkıntıları çözmek ve tedaviye ihtiyaç duyan hayvanlara
gereken ilaçları götürmek için bugün oğlunu ziyaret edecek.
Eyüp’ün önünde 5 kilometrelik zorlu bir yol var. Akşam olmadan oğlunun yanına ulaşmış olmalı. Kalın, karta bakısı, yolları kapattığından
oğlunun yanına araçla gitmesi mümkün değil. Yaz aylarında kat etmesi kolay olan bu yol, artık Eyüp için çok fazla enerji gerektiren tehlikelerle dolu bir mücadeleye dönüşmüş durumda. Şimdi tehlikeler, Fertunel’den çok tehlikeli var.
Fertunel Allah etmesin. Bir Fertunel olursa İsa’nın yolunu kaybedecek. İsa’nın yolunu boğuluyor. 2-3 sene evvel ben oğlunu getirdim. Ben geri döndüm, böyle bir Fertunel oldu. Göz gözü görmedi, komşu komşulara gitmedi. Ben telefon açtım, köye, Fertunel, köyler geldi beni kurtardı. Eyüp araziyi avucun içi gibi bilse de
bu mevsimde hareket ederken temkinli olmalı. Bozkırda hayatta kalmak için güçlü olmak yetmez. Doğayla nasıl başa çıkacağını da bilmek gerekir. Bu da yine tecrübeyle oluyor. Eyüp yıllar içinde biriktirdiği deneyimle karşısına çıkan zorlukları alt etmeyi başarıyor.
Doğanın çetin koşullarına rağmen yolun büyük kısmını geride bıraktı bile. Artık biraz olsun soluklanabilir. Sırtını yasladı ağaç, tüm yorgunluğunu alınca
yeniden yola çıkma vakti de gelecek. Yolculuk nihayet bitiyor. Eyüp gün batmadan oğlunun yanına varmayı başardı.
Onunla hasret giderip biraz olsun dinlenebilir. Hayvanların övbesiliği ve sağlıklı tutmak için hiç durmadan çalışan Eyüp ve oğlu için mevsimlik ayrılıklar hayatlarının bir parçası. Bozkırda hayatta kalmak için seçilebilecek kolay bir yol yok.
Her iş zorlu ve emek istiyor. Fakat edinilen her tecrübe kıymetli ve gelecek uşaklara aktarılmaya değer.
Bozkırda kara kış tüm sertliğiyle devam ediyor. Yaşam Bozkır’ın yüksek yerlerinde tüm canlılar için daha da zor bir hale almış. Yolculuklar için bir şey yok. Yolculuklar için bir şey yok. Yolculuklar için bir şey yok. Yolculuklar için bir şey yok.
Yolculuklar için bir şey yok. Yolculuklar için bir şey yok. Yolculuklar için bir şey yok.
Hayatta kalmak için cesaret ve fedakarlığa her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Konya’nın Taşkent ilçesine bağlı Balcılar köyünde dünyaya gelen Hasan…
…cesaret ve fedakarlığı Bozkır’ın dağlarından öğrenmiş. Altı yaşında gelince babam beni bir gün eşeğe bindirdi.
Bir gün geçti ve bir gün geçti. Ben 10 kilometre yolda mahram dağlarından geldim. Babam, sen gece burada geçeceksin. İkinci günü yaklaşmıştı artık. E, baba dedim, ben burada yalnız kalırsam dedim. Canavarlar bana zarar vermiyor mu dedim. Oğlum dedi, insana insandan başka hiçbir şey zararı olmaz dedi. Ve eşeğine bindi, gerisini yere koydu gitti. Daha da ilk gördüğüm gün hiç korkmadım.
Ben babamdan korktum. Benim babam şirofener tatiliydi. Ben dağa çıktığım zaman özgürlüğü gördüm, özgürlük. Babasının isteğiyle dağda geceyi tek başına geçiren Hasan…
…korktuğu canavarları ardında bırakıp, yeni güne doğa ile birlikte uyanır. Onun için bu tecrübe hayatının dönüm noktası olur. Artık okulda olmadığı zamanlarda vaktini dağda geçirir. Hayatta kalmak için doğayı gözlemler ve farklı avlanma taktikleri geliştirir. Ben on bir yaşımdan yirmi beş yaşına kadar avcılık yaptım. Ondan sonra çok da bir iyi avcıydım.
Çünkü benim avladığım avı, yani avcılığımın kimse bu bölgeleri yapamaz. Belki ülkede bile yapayım. Çünkü neden? Ben bu avcılığı kurtlardan öğreniyorum. Zamanla öğrendim ki öldürmektense yaşatmak çok daha değerliyormuş. Ben şöyle düşünüyorum. Bu dünyada insana iki tane özel şey verilmiş.
Biri özgürlük, biri sevgi. İçindeki merhamet açığa çıktığında, öldürmek yerine yaşatmayı tercih eder. Fakat dağdan uzak kalamaz.
Bu kez de doğadaki yaban hayatı korumak için dağlara çıkar. Ağaçların başına elma takıyorum. Bu elmayı kuşlar çok uzaklardan tanıyor. Görüyor yani renkli olduğu için. Geri yollar böyle elmaları tıkır tıkır tıkır böyle yiyorlar çeşit çeşit kuşlar. Ben dağlarda şunu öğrendim. Doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz. Nehirler kendi suyunu içemez. Ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez.
Güneş kendisi için doğmaz. Kendini ısıtmaz. Biz doğada herkes bütün canlılar birbütün. Hep bütün canlılar birbirinin bir parçasıdır. O parçanın bir tanesi arada gördüğü her tarafa yansır. Ben de bunun için Allah bana nasıl güç verdiyse, akıl verdiyse, zeka verdiyse, ben bunun için harcamak istiyorum.
Bozkır’daki sınırlı olanaklarla yaşamayı hiçbir kaynağın boşa harcanmaması gerektiğini iyi bilen Hasan,
yiyecekleriyle ısıttığı canlıları huzurla Bozkır’ın kucağına bırakıyor. Bazı coğrafyaların kendine has kuralları vardır.
Anadolu Bozkır’ında yaşamak için toprağın ve iklimin belirlediği zorlu şartlara uyum sağlamak bir zorunluluktur.
Bozkır’da yaşayanlar buğday, arpa, mercimek gibi sert iklim şartlarına dayanabilen tahıl ürünleriyle karnını doyurur, geçimini sağlar. İç Anadolu Bozkır’larında hasat çoğunlukla biçer döverlerle yapılıyor. Makinelerin gücünden faydalanarak düzlüklerde rahatlıkla ürün elde edilebiliyor.
Ancak engebeli ve dağınık durumdaki tarlalarda hala geleneksel yöntemlerle tarım yapılıyor.
Bu bölgenin bitki örtüsünden alanı, Konya’nın Bozkır ilçesine bağlı Kuşça köyünde yaşayanlar hala atadan miras yöntemlerle ekim biçiyor.
cracked zoodox 5-6 Emmanuel
Bu seneye gelirse, oraklaştık. Akşama kadar, sabahın beşinde gideriz. Akşamın sekiz günü kadar sıcağın ortasına yanarız. Çok zorluyuz kendimizi. Hipranıyoruz. Orakların akşama kadar belimiz ağrıyor, bacağımız ağrıyor. Ama imkanımız yok. Mecbur olarak oraklaşılıyoruz. Eskiden imc vardı. Hatır, gönül vardı. Mesela ben ona üç gün giderdim. Adam da bana üç gün gelirdi. Ama şimdi o yok. Hasas zamanı geldiğinde kızıma çağırın, gelinime çağırın.
Akrabalarıma çağırın. İmkanı olanlar gelir, yardım edilir. Orak, bilinen en eski tarım aletlerinden biri. Ancak ne kadar işlevsel olsa da……b içer döverlerin hızıyla kıyaslanamayacak kadar…
…zahmetli bir alet. Bir dönümlük tarlada……b içer döverin sadece on beş dakikada tamamlayacağı Asad……Orak’la tüm gün sürecek. Gün doğmadan başlayan……ve akşam saatlerine kadar devam edecek olan Asad……ancak disiplinli bir çalışma sonucunda bitebilir. Yemek molaları dışında dur, durak bilmeden……Orak’ı sallamak zorundalar. Mesela dördüncü aydan beri biz tarlanın peşindeyiz. Bu ne otuydu, bu ne mercimeydi, ne hulduydu, ekiniydi derken……sekizinci ay bulacak daha aşağı yukarı koşturmamız. O zorluklara katlanacağız, yiyeceğimizi yıkatıp çıkacak. Hasatımız çoğu olduğu zaman tabii ki yüzümüz daha iyi güler. Bu yıl işte kuraklık dolayısıyla……mesela benim elli tenke mercimeyim olacaktı, yok. Beş tenke oldu, işte birazcık buğdayımız oldu. O da yüzümüzü Allah’a şükür güldürdü. Ayşe’nin kaybedecek zamanı yok. Bozkır’da çalışma takvimi neyi gerektiriyorsa……harfiyen uygulanmak zorunda. Önümüzdeki dört gün boyunca dört ayrı tarlada ekin pişmesi gerek. Başaklar toplandıktan sonra kuruması için tarlada bekletilecek. Kuruyacak diyeyse patos bir saate, üç saat yapacak. Açıyorum üç saatlik, benim mesela buğdayım çıkmaz ama……patosun saati 200 milyon. En azından 600 milyon para vereceğim. Bir kurursa saatin birini geriye çekeceğim. İki saat olacak. Ondan bir kaşık ekliyorum. Kuruduğunda daha kolay olur. Gıvrak bitirir.
Patos daha kıvrak bir şey değil. Ayşe nihayet son tarlanın da hasadını kaldırıyor.
Başakları tarlada bekletmek işleri oldukça kolaylaştırdı. Yorulmuş olsa da hasadı tamamlamış olmanın mutluluğu yüzüne yansıyor. Haylar süren çalışmanın sonucunda toprak bir kez daha…
…onu sabırla işleyenlere ödülünü verdi. Çuvallar da kışlık erzak olarak kilerdeki yerini aldı. Yıl boyunca sofralarına gelecek olan yiyeceklerin pek çoğu buğday ile hazırlanacak.
Buğday bozkırda yaşayanların ekmeğinde de başında da her zaman başrolde olmaya devam edecek. Yarının ne olacağını bilmiyoruz. Öbür gün için, yarın için mevcut az buçuk ekiyoruz. Yarın ne olacağını bilmediğimiz için depoluyoruz. Atıyorum 20-30 torba buğdayımız oluyor. Un yapıyoruz, bulgur yapıyoruz. Tahranasını yapıyoruz onun.
Onlarla geçinip gidiyoruz. Asad ne kadar iyi geçerse geçsin, tekbiri elden bırakılırsa……köylüler telafisi hayli güç gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalabilir. Bu nedenle insanların burada sahip oldukları her kaynağı dikkatli kullanması gerekiyor.
Anadolu’da suyun kıymetinin en çok bilindiği yerlerin başında geliyor bozkır. Kuşça köyündeki dört sarnıç eğer yüzümünden fazla kullanılırsa……beklenmedik bir anda insanları yarı yolda bırakabilir.
Buğdayın kıymetinin kış mevsiminde tasarruf edilen suyun kıymetinde……bir sonraki yaz mevsiminde ortaya çıkacak.
Ayşe burada sevdikleri ve ailesiyle birlikte var olmak için……büyüklerinden öğrendiği her şeye sıkı sıkıya bağlanmış. Şartlar ne kadar zor. Bu da bir şey. Bu da bir şey. Bu da bir şey. Bu da bir şey.
Şartlar ne kadar zorlayıcı olursa olsun……bozkır koşullarında üzerine düşen her görevi azimle yerine getiriyor. Tüm bu çabanın anlam kazandığı en güzel an ise…
…aynı bireylerinin sofrada yüzlerine yansıyan huzur. Yüzlerce yıllık bozkır geleneğinin devam ettiği kuşça köyünde……alın teri toprağa karıştıkça…
…başaklar da umutlar da yeşermeye devam ediyor.
Anadolu Bozkırı’nın göz bebeği Cappadocia.
Sonbahar ile birlikte Ürgüp’te bağ bozumu başlıyor. Bu da bir şey. Bu da bir şey. Bu da bir şey. Ürgüp’te bağ bozumu başlıyor. İbrahim Paşa köyünde yaşayan Ayşe de bağ bozumu için çoktan tarlayaymış.
Salkım salkım üzümler yağmura hasret bu topraklara bir nevze moral veriyor. Ayşe buradaki kıraş topraklara küsmek bir yana……üzümün lezzetini bu toprağın verdiğini çok iyi biliyor. Büyük bir arazilerimiz yok, suyumuz yok. Kışır toprak derler bizim burada. O yüzden yani fazla bir verimi olmaz ama……kuru toprakta yetişen ürünlerin tadı daha farklı oluyor. İbrahim Paşa köyündekiler için bağ bozumu……emeklerinin karşılık bulacağı en yoğun dönem. Türlü zorluklarla geçen koca bir yılın hakkını verebilmek için……çalışmaya hiç ara vermemek lazım. Bağ bozumunun büyük ödülünü hak etmek için daha fazla alın terine ihtiyaç var. Şeküle tıpkı gelin Ayşe gibi yürrükte emeğin değerini en iyi bilenlerden. Bakarsan bak, bakmazsan dağa demişler. Her şey ona benzer. Bilenler yahut da trakörden sürülür, dönerik en un alırız. Kalemden hariç aşağıya sürer. Onları toplarız, onları sığırırız çapayla. Gazarız yani. İki sefer, üç sefer gazarız. O da yani bu gönüllü olur, iyi olur. Emek tabii ki. Kışlayacaksın işte onu. Yebilirsen git. Bağ bozumu nihayet tamamlandı. Ancak her şey bitmedi. Ürgüp yöresinin meşhur pekmezinin hazırlanabilmesi için……bir malzemenin daha listeye dahil edilmesi gerekiyor. Ayşe’nin eşi Adem yola çıktı bile. Bölgenin genelinde toprak oldukça kireçli. Ve bu durum pek çok ürünün yetişmesine engel oluyor. Ancak kireçli toprak tam tersine……ürgüp pekmezinin olmazsa olmazlarından.
Bölgemizde aşağı yukarı iki noktada çıkıyor bu. Biri 15 kilometre uzaklıkta, biri 10 kilometre uzaklıkta. Oralardan ihtiyaca göre bir sene öncesinden veya……o sene gidip alıp gelip sonra toprağı aşamadan geçiriyoruz. El yöresinde, el yöresinde. Yine de bir sene önce bir sene sonra bir sene sonra……bir sene sonra bir sene sonra bir sene sonra bir sene sonra…
…el yöresinde, el yöresinde, temiz yöresinde……ondan sonra da hazır hale geliyor toprak. Anadolu’da pekmez yapımında yaygın olarak kullanılan toprak……buradaki karışıma eşsiz bir lezzet katıyor. Ürgüp pekmezinin kendine has aromasını…
…ve kıvamını bu toprağa borçlu. Neden toprak atmak gerekiyor? Aksi takdirde üzüm tatlanmıyor. O tadı veren topraktır. Pekmez olmaz o zaman. Tatlanmaz, yani kaynar durur. Kıvama gelmez, koyulaşmaz. İsteriz istemez o toprağı istiyor yani mecbur.
O lezzeti o toprak veriyor. Kara kış bir sonraki mevsimde……Ürgüp’ün kapısını çalacak. Bu nedenle sonbahar bitmeden önce……pekmez hazırlıkları bir an evvel tamamlanmalı. İhtiyaç duyulan tüm malzemeler bir araya getirildi.
Artık yeni aşamaya geçebilirler.
Posası çıkarılan üzüm suyu……toprakla aynı kazanda buluştu. Pekmezin toprakla birlikte bir süre pişirdikten sonra……kıvamını bulması için…
…bir gece daha dinlendirilmesi gerek. Toprak kendisinden istediğini yaptı. Ve doğru zamanda üzüm suyundan ayrıldı.
Ancak henüz hiçbir şey bitmedi. Üzüm suyu bu aşamada şıraya dönüştü. Şimdi şıra pekmez dönüşmesi için……farklı bir kazanda yeniden kaynatılması lazım. Üzüm ve toprağın buluşması pekmezin pekmezin. Üzüm ve toprakın buluşması pekmezin pekmezin.
Üzüm ve toprakın buluşması pekmez dışında……daha pek çok lezzetin ortaya çıkışına da imkan sağlayacak. Cevizli sucuk, koftir gibi geleneksel tatlar……kış aylarında afiyetle tüketilecek.
Şekülenin kimseye muhtaç olmadan geçireceği……kış mevsimi öncesi gönlü rahat. Altı ay kışımız varsa altı ay da yazımız var. Her şeyimizi dört dörtlük koyarız. Kışın ketaj olmayalım, yiyelim. Kışın kepacı olmayalım, yiyelim.
İle mühdet olmayalım. Onun için yapıyoruz. Bozkırla mücadele etmek zor zanaat. Kışa hazırlıksız girenler……hiç kimsenin kolay kolay göze alamayacağı……sorunlarla yüzleşmek zorunda kalabilir. Ancak koş demir arasından……koş demir ailesi için durum hiç de öyle değil. Sonbaharda büyük zahmetlerle hazırladıkları pekmez……yürgüve ilk karın düşeceği günden itibaren……huzur ve sağlık getirecek. İbrahim Paşa köyüne kış mevsimi yaklaştıkça…
…kaygılar uzaklaşacak.
Kışın kepacı olmayalım, yiyelim. Engellerle başa çıkmayı öğretir Bozkırlar. Kışın ayazla…
…kırıklıkla her canlıya imtihan eder. Bu zorlu coğrafyada ayakta kalanlar……sabır ve emek sahipleridir. Tüm zorluklarına rağmen Bozkırlar……onunla aynı dili konuşmayı başaranlara…
…merhametli yüzünü göstermeye devam edecek.
www.feyyaz.tv
İlk Yorumu Siz Yapın