Avrupa Tarihini Değiştiren Gizemli Kız – JAN DARK
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=Otx2jz18kAc.
Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen küçük bir kız çocuğu ordular yönetebilir mi? Ülkesini kurtarıp tarihi değiştirebilir mi? Ve sonsuza kadar unutulmamayı başarabilir mi? Ama o bunu yaptı. O Jean Dark. 1400’lü yılların başları Fransa ve İngiltere arasındaki 116 yıl devam edecek olan
ve adını da buradan alan 100 yıl savaşlarının en kanlı dönemleriydi. İngilizler tüm güçleriyle Fransa’ya saldırıp topraklarının büyük bölümünü işgal etmişti ve yoksulluk bir salgın gibi tüm Avrupa’yı kasıp kavuruyordu. Savaşın Fransızlar için şüphesiz en kötü dönemleriydi. Fransa kralı kendi soylularından bile daha fakirdi ki saray ahalisi bunu espri konusu yapıyordu. Hatta yargıçlar, suçluları cezalandıracak kırbaç almaya bile paramız yok diyerek saraya defalarca dilekçe bile göndermişlerdi. Tam da bu sırada Fransız köyünde bir kız çocuğu dünyaya geldi. Sıradan yoksul bir ailenin kızı. İsmi Jean Dark. Jean sosyal hayatta herkes gibi ailesiyle beraber çiftçilikle uğraşıyordu. Bazen çobanlık yapıyor, bazen de toprak işleriyle ilgileniyorlardı.
Sabah erken uyanıp giyindikten sonra tüm gün hayatta kalmak için çalışmak orta çağın zorunluluklarındandı. Ama Jean’ı diğerlerinden ayıran bir fark var. Çünkü 12 yaşına geldiğinde Tanrı’nın ve azizelerin kendisiyle konuştuğunu söylemeye başlamıştı. İddiasına göre Tanrı ona Fransa’nın koruyucusu olduğunu ve zafere kendisiyle ulaşılacağını söylemişti. Hem de defalarca. Peki Jean Dark gerçekten kutsal bir görevi yerine getirecek olan sıra dışı biri olabilir miydi? Yoksa yalancı ya da bir akıl hastası mıydı? Onlarca defa krala mektup göndermesine rağmen hiçbirine yanıt alamadı. Öyle bir duruma gelmişti ki artık heyecandan uyuyamaz olmuştu. 16 yaşına bastığındaysa o dönem için çok büyük cesaret isteyen bir seçim yaptı ve evini terk ederek Fransa Kralı’nın sarayına doğru uzun bir yolculuğa çıktı. O yıllarda bırakın genç bir kızın tek başına günlerce yol kat etmesini şövalyeler bile tek başlarına bir gece dahi geçiremezdi. Eşkıyalar, düşman askerleri, kanun kaçakları neredeyse her yolun başındaydı. Saraya ulaştığı ve henüz taç giymemiş olan, bu nedenle resmi olarak krallığı İngilizler tarafından kabul edilmeyen Fransa Kralı 7. Çars’ın önüne çıkmak için talepte bulundu. O yıllarda Fransızlar arasında geçmişten gelen bir efsane de dilden dile yayılıyordu. Efsaneye göre Loren’den gelecek olan Bakire bir kız Fransa’nın kurtuluşunu sağlayacaktı ve jandark tam da Loren’den gelmişti ve o Bakire kız olduğunu iddia ediyordu. Öncelikle canı sınava tabi tuttular.
Kalabalık bir grup kabul salonunda toplandı ve kralın kim olduğunu bulması için başka birini tahta geçirdiler. Şaşırtıcı bir şekilde jandark tahtaki kişinin gerçek kral olmadığını söyledi ve inanılmazdır ki bir şekilde kalabalık arasına saklanmış olan 7. Çars’ı buldu. Herkes büyük şoktaydı. Saray ahalisi afallamıştı. Bunun dışında bütün sorgulara ve sınavlara hazır olduğunu söyledi.
Kralın emriyle kurulan bir heyet jandarkı sorguya aldı ve bekaret kontrolü yapıldı. Gerçekten de jand her noktada doğru bilgi vermiş ve hem din adamlarını hem de kralı ülkenin kurtarıcısı olduğuna ikna etmişti. Yazılı olarak günümüze ulaşan belgelere göre jandark sorguya tutulduğu günlerde kralla özel bir görüşme yapmış
ve görüşmeden sonra Fransa tahtının valisi Charles ağlayarak odadan çıkıp jandarkı hayatınız pahasına koruyacaksınız. O Fransa’nın kurtarıcısı, o beklenen bakire demiştir. Orta çağ Avrupa’sı garip bir dönemdi.
Kendisinin peygamber olduğunu ya da tanrıyla konuştuğunu iddia eden binlerce hayalperest kadın ve erkek vardı. Bu insanlar sınava tabi tutulur ve tek bir hatalarında cayır cayır yakılarak öldürülürlerdi. Ancak jand başarılı oldu ve olaydan bir süre sonra İngilizlerin kuşattığı Orleon şehrini kurtarmak için kurulan ordunun başına getirildi ve sefere çıktı. Orleon önemli bir stratejik noktaydı çünkü İngilizlerin orayı geçmesi durumunda bütün Fransa’yı elde etmeleri için karşılarında hiçbir doğal engel kalmamış olacaktı. Ancak 16 yaşındaki bir kız çocuğu büyük bir ordunun Fransız ordusunun başındaydı. Fransız askerler ve komutanlar bile başlarda bu durumu kabullenemedi. Çünkü orta çağda vikingler gibi birkaç halk dışında hiçbir Avrupa ülkesinde kadınlar askerlik yapmazdı.
Gülünç hatta ayıp kabul edilen bir durumdu. İngilizlerse Fransızların kız çocuklarının arkalarına saklandığını söyleyerek bu durumla alay ediyordu. Jan Dark zırhını kuşandı ve saçlarını kesti. Kendisiyle dalga geçildiği için erkek gibi görünerek o şekilde savaşa kıtılacaktı.
Kuşatma günler sürdü ve ne zaman Fransızlar kaybedecek gibi olsa Jan atıyla öne atılarak savaşın gidişatını defalarca değiştirmeyi başardı. Hatta bir seferinde göğsünden okla vuruldu. Yara o kadar ırdı ki ok 15 santim içeri girmişti. Jan Dark’a yapılan tüm tıbbi müdahale kayıtları günümüze kadar ulaşmıştır.
Birkaç gün kendini kaybetse de tam olarak iyileşmeden tekrar savaş meydanına dönerek kuşatmaya katıldı. O yıllarda savaşlarda yaşanan ölümlerin %80’i yaralanmaların yeterince tedavi edilememesi sonucu gerçekleşiyordu. Tıp gelişmemişti. Salgın hastalık her yerdeydi ve akan kanı durdurmak imkansız gibiydi. Kayıtlarda Jan Dark’ın yattığı yataktan akan kanların odanın zeminini vıcık vıcık yaptığı anlatılıyor. Buna rağmen ölmemişti. O üstesinden gelmeyi nasıl yaptıysa başardı ve bir çok zafere daha imzasını attı. Birkaç ay içinde Jan Fransa ordusuyla beraber çeşitli stratejik noktaları İngilizlerin elinden almayı başardı. Tam da Fransa’nın en kötü anında köyden çıkıp gelen 16 yaşındaki kız ülkesinin kaderini değiştirmeyi başarmıştı. Gerçekten de Jan Dark kimdi ki bunu yapabilmişti? O nasıl bir insandı? Hatta o günlerde hayal edilemeyecek bir şekilde İngiliz işgalinde olan Paris surlarına bile dayandı. Kendi elleriyle surlara merdiven dayadı. Ancak ne oldu? Kral 7. Charles düşük kuvvetteki bir ordu göndermişti ve Paris’in alınması başarılı olmadı. Daha da kötüsü Paris kuşatmasından sonra İngiliz taraftarı olan Burgonyalı askerler kendisini yakalayıp İngilizlere sattı. Enteresan bir şekilde Fransızlar Jan Dark’ı geri almak için müzakere bile yapmadılar.
İngilizler dini bir mahkeme kurarak onu yargılamaya başladılar ve kendisini erkek gibi giyinen bir cadı olmakla dinsel düşüncelere aykırı davranıp kafirlik yapmakla itham edip suçlu buldular. Yine enteresandır mahkeme kayıtlarında en çok Jan Dark’ın büyücülüğü üzerinde durulmuştu. Orta çağ Avrupa’sında yüz binlerce insan büyücülükten itham edilip canlı canlı yakılmışlardı.
Ancak Jan Dark için kurulan mahkeme bile gösteriş mahkemesiydi. İdam edileceği belliydi. Fakat sayfalar boyunca onun nasıl büyücülük yaptığını, şeytanla nasıl anlaşmaya vararak insanları etkilediği üzerinde durulmuş. Jan Dark henüz 19 yaşında olmasına rağmen İngiliz mahkemesi tarafından halkın önünde yakılarak öldürülme cezasına çarptırıldı. Ve yine herkesi şaşırtan bir şey oldu. Zindandayken muhtemelen yakılarak öldürülmekten çok korkmuş olacak ki duyduğu sesleri ve azizelerle tanrıyla olan konuşmalarını inkar edip, tövbe etti ve kilise tarafından affedilmek istedi. 19 yaşındaki genç bir kızın bu korkusu anlaşılabilir. Ancak birkaç gün içinde yine dini duyguları ağır bastı ve tövbesini geri alarak tüm suçlamaları kabul etti. Tanrıyla konuştuğunu, Fransa’nın kurtarıcı bakirisi olduğunu tekrar söyledi. Ve tabi İngilizler onu kazığa bağlayarak halkın önünde canlı canlı yaktılar. Onu yakanlar Jan Dark’ın son anlarını kayıt etmişlerdi. Kayıtlara göre yakılırken hiç bağırmamış ve sadece İsa peygamberin adını yüksek sesle haykırarak ateşin içinde kavrulmuş. Ona bu cezayı veren ve idam eden aynı kilise aynı yerde tam 490 yıl sonra Jan Dark’ı azize olarak ilan etti. Ve bu kız asla unutulmayacak şekilde günümüzde Fransa’nın koruyucu azizesi ve ulusal kahramanı olarak kabul ediliyor. Birçok Fransız şehrinde Jan Dark’ın heykelleriyle karşılaşabilirsiniz.
Peki o gerçekten Tanrı tarafından gönderilen kutsanmış biri miydi? Kimilerine göre Jan, Fransa kralliğinin halkın çökmüş olan moralini yerine getirmek için ortaya çıkardığı bir karakter. Kimine göre o bir deli. Kimileri ise dine olan aşırı bağlılığı nedeniyle gerçekleştirdiği azim sayesinde tüm bunları başardığını ve yakılırken bile çılık atmadığını söylüyor.
Ama onu yükselten de yok eden de inancına bağlılığı oldu. Eğer Fransa kralliğinin ortaya çıkardığı bir figür olsaydı, sorgulamalarda veya ölümünde mutlaka bunu itiraf ederdi. İngilizler böyle bir itiraf için her şeyi yaptı. Ama Jan asla böyle sözler söylemedi.
Ortaçağ kadınları arasında hayatının neredeyse her saniyesini bildiğimiz tek kişi jandarttır diyebiliriz. Gerek mahkemelerde, gerekse Fransa sarayında Jan’ın her anı ve bütün sorgulamaları saniyesi saniyesine kaydedildiği için kendisiyle ilgili birçok bilgiye ulaşabiliyoruz. Bu belgelerin hepsi İngiliz ve Fransız arşivlerinde tarihçileri açık bir şekilde sergileniyor.
Jandark’ın ölümünden sonra 100 yıl savaşları 20 yıl daha devam etti ve en sonunda Fransa’nın İngilizleri kovmasıyla eş zamanlı olarak Türklerin de İstanbul’u fethetmesinin etkisi 100 yıl savaşlarını bitirdi.
Jandark ister bir akıl hastası olsun, isterse bir macera perest olsun yine de 16 yaşında hiçbir eğitimi olmadan ortaçağ gibi bir dönemde orduların başında tarih yazması azımsanmayacak bir başarıdır. Ve anılmayı, saygı duyulmayı hatta hikayesinin anlatılmasını da sonuna kadar hak ediyor.
Daha fazla içeriye ulaşabilmek için kanalıma abone olabilir, beni instagram hesabımdan takip edebilirsiniz.
İyi seyirler.
İlk Yorumu Siz Yapın