Büyük İskender – Dünyanın Sonunu Arayan Hükümdar
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=4p0a18_WTUA.
İLAHİYATÇI Tarihçiler insanlığın geçmişinde üç büyük komutandan bahseder. Bunlardan biri Cengiz Han’ın övdüğü, Fatih Sultan Mehmet’in adını andığı, Mustafa Kemal Atatürk’ün hakkında kitaplar okuduğu o efsanevi isim. Kimi ilahiyatçıya göre Kur’an-ı Kerim’e bile girmiştir. O büyük İskender. Şimdi birlikte geçmişe doğru benzersiz bir yolculuğa başlıyoruz. Sırtınızı yaslayın ve maceraya hazırlanın. Tarih milattan önce 356. Yer Makedonya. Kral filmi. Sert aksi alkolik. Ancak başarılı bir komutan. Sparta hariç,
bütün Yunan şehir devletlerini tek çatı altında toplamayı başardı. Ve bugün bir oğlu oldu. Adı hiçbir zaman unutulmayacak olan İskender. O yıllarda Yunanistan’da, çocuklar daha küçük yaşlardayken çok sert eğitimler görmeye başlıyordu. Aç bırakılma, dayak, bunlardan sadece bazıları. Filip, oğlu İskender’in bir demir miyfer gibi yetişmesini istese de,
İskender hem fizik olarak çelimsiz hem de duygusal olarak hassas bir ana kuzusuydu. Zaten hayatını şekillendirecek olan tek kadında annesi olacaktı. Yunanlar arasında annesinin Aşil’in soyundan geldiğine inanılır. Bu nedenle İskender için çocukluk kahramanı da oydu. Tarihi kayıtlarda neredeyse hayatının hiçbir gecesinde Aşil’in destanlarını okumadan uyumadığı anlatılır.
Öğretmeni ve dünya görüşünü ona veren kişi de ünlü filozof Aristodur. İskender’in ilk büyük zaferi ne dev ordulara karşı ne de güreş meydanında rakiplerine karşı oldu. Onun ilk zaferi atı Bukefalos’tu. Bukefalos siyah iri ve zapt edilmez bir attı. Bu nedenle güzel de olsa onu kimse almak istemiyordu. Fakat İskender atın derdini anlamıştı. Bukefalos’un en büyük
Bu kefalos kendi gölgesinden korkuyordu. Bu kefalos’un en büyük ve en büyük ve en büyük ve en büyük ve en büyük ve en büyük ve en büyük ve en büyük ve en büyük
ve en büyük ve en� ve en büyük ve en Escind Bilinen dünyanın yarısını beraber yürüyeceklerdi. Milattan önce 336 yılında ise garip bir şey oldu. Makedonya kralı flipping Bir davette
oğlunun gözleri önünde suikaste uğradı ve öldü. Bu suikasti kimin yaptırdıysa asla bulunamayacaktı. Kimilerine göre Pers İmparatoru Darius, kimine göre ise kendine yeni bir eş aldığı için kızan karısı Olympias. Soru hiçbir zaman cevaplanamadı. O günü 20 yaşında olan İskender, hiç beklemediği bir anda Makedonya Kralı olmuştu. Yaptığı ilk iş dönemin geleneklerine göre henüz beşikte olan Üvey kardeşini ve tahtı nuvarisi sayılabilecek herkesi ortadan kaldırmak oldu. Artık o tam bir kraldı. Ama bilinmeyene, dünyanın sonuna gitmek isteyen bir kral. İlk askeri harekatlarını başkaldıran Yunan şehir devletlerine yaptı ve birliği tekrar sağladıktan sonra 45.000 kişilik ordusuyla Çanakkale Boğazını geçip Pers topraklarına girdi. Artık macera başlamıştı. Ve yaptığının dönüşü olmayacağının da farkındaydı. Çanakkale’de Turuva şehrinin kalıntılarını ve yine burada bulunan Aşil’in mezarını ziyaret eden İskender, Perslerin bölge valisinin 40.000 kişilik ordusuyla yakında olduğunu duyunca hemen harekete geçti ve Pers ordusunu resmen süpürdü. Bu şüphesiz, antik dünyanın en büyük gücü olan Persleri şaşırtan bir olaydı. 20 yaşında bir çocuk buna nasıl cesaret etmişti ki? Hatta sonrasında Pers İmparatoru Darius, İskender’e bir mektup yazarak onun bir çocuk olduğunu söyleyip altından yapılmış oyuncaklar göndermiştir. Ancak Darius, küçümsediği kişinin kim olduğunu hâlâ anlayamamıştı. Çıktıkları bu maceralı yolculuktaki generallerin birçoğu beraber büyüdüğü dostları,
makedonyalı ve Yunanistanlı iyi eğitimli askerler. En yakını ise aynı zamanda erkek sevgilisi olan Hepastion. İskender bir bir zaferler kazanarak ilerliyor ve Efez, Milet, Halikarnas, Side gibi şehirleri tek tek topraklarına dahil ediyordu. Zigzaglar çizerek Anadolu’nun merkezindeki bugün Ankara olarak bilinen Gordiyon şehrine geldi.
Burada bir efsane anlatılır. Efsaneye göre Gordiyon şehrinde bir düğüm vardır ve bunu ancak dünyayı yönetecek olan kişi çözebilir. İskender’in önüne çıkarırlar. İskender önce inceler ve sonra kılıcını çekerek bu düğümü keser. Anadolu şehirlerini ele geçirerek ilerlerken Antakya yakınlarında dev bir Pers ordusunun yaklaştığı haberi gelir.
İmparator Darius zaferini göstermek için ailesini de yanına alıp öyle gelmişti. Yaklaşık 120 bin kişiden oluşan Pers ordusuna karşılık sadece 45 bin Yunan askeri vardır. Yunan ordusundaki en önemli birlikler Palangs adı verilen ve 6 metrelik mızraklar taşıyan hafif piyadelerdi. İki ordu karşı karşıya gelir ve yine İskender’in başarılı taktikleri sayesinde Pers ordusu darmadağın olur. İmparator Darius savaş alanından kaçar. İskender bu duruma çok kızar çünkü ona göre ne olursa olsun bir kral asla korkaklık yapıp savaş alanından kaçmamalıdır. Hem de ailesini geride bırakarak. Büyük İskender’in özelliklerinden biri de budur. Savaşları cep arkasından yönetmek yerine her zaman en önde savaşmıştır. Defalarca yaralanmasına hatta bir seferinde minferinin baltayla parçalanmasına rağmen. Darius’un annesi ve eşi artık İskender’in elindedir ve onlara eskisi gibi muamele yapılmasını emreder. Hatta Darius’un annesi İskender’i o kadar sever ki bir süre sonra İskender’in yemeklerinden o sorumlu olacaktır. Bu zaferden sonra İskender Ortadoğu’nun kıyı şehirlerinde ilerlemeye devam eder ve bu hat üzerinde bir çok büyük savaşa daha girişir. Hepsinden namalup olarak çıkar. Yunanistan’ın ferah ikliminden gelen askerleri onun peşinden çöl sıcağını aşarlar.
Antik Petra şehrine bile girerler. Bugün hala İskender’in bir heykeli burada bulunmaktadır.
Sıra mısra gelmiştir.
İskender kolay bir şekilde burayı da ele geçirir ve halk tarafından büyük bir sevgiyle karşılanır. O dönemde Mısır ve Yunanistan kültürü birbirlerine çok yakın kültürlerdi ve Mısırlılar Perslere işgalci gözüyle baktıkları için İskender’i kurtarıcıları gibi karşılamışlardı.
Hatta onu burada Mısır Firavunu ilan ettiler. Hierokliflerde firavun kıyaveti ve sakalıyla tasvir edildiğini görebilirsiniz. Mısır’ın en güzel yerlerinden birine kendi adıyla anılacak olan İskenderiye şehrini kuran İskender, buraya dev bir kütüphane ve dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilen İskenderiye fenerini yaptırır.
Ancak o sırada tekrar garip bir şeyler olur. Ruhsal bir arayış yaptığı anlatılmaktadır. Yazıtlara göre İskender kişisel bir yolculuğa çıkarak kendini çöle vurur. Sıcaktan ve susuzluktan harap düşmüş şekilde Libya yakınlarında Siva şehrine ulaşır. Burada bir Amon tapınagı vardır ve içeri girip Amon’a dua eder. Orada ne olduğunu kimse bilmiyor. Sadece anlatılanlara göre İskender Amon’dan ilahi bir mesaj almıştır ve tapınaktan çıktığında rahipler tarafından Zeus’un oğlu olarak yarı tanrı ilan edilir. Burada neler yaşadığı ve tapınaktaki görüşmeleriyle ilgili kayıtlar az olduğu için maalesef pek fazla bilgi yok. Fakat ölümünden sonra yüzyıllar boyunca Mısırlı paganlar için tanrı olarak kabul görecek. Kısa süre Mısır’da geçiren İskender ordusuyla birlikte tekrar çölleri aşarak Darius’un peşine düşer. Darius bütün imparatorluğundan dev bir ordu kurmuştur ve bu sefer işini şansa bırakmak gibi bir niyeti yoktur.
Pers ve Yunanlıların kayıtlarına göre bu ordu 200 ila 300 bin askerden oluşuyordu. İskender’in ise yaklaşık 50 bin adamı vardı. İki ordu karşı karşıya geldiğinde Persler hem sayıca fazla hem de arazi avantajına sahipti. Fakat İskender ilginç bir şey yaptı. Ordusunu kaldırat şeklinde hiyan dizerek sıra dışı bir taktik uyguladı ve kısa sürede dev Pers ordusu talan edildi. Darius kaçmak üzereyken İskender mızırını fırlatır ama isabet ettiremez. Peşinden gitse de yetişemez ve Pers kralı savaş meydanından tekrar uzaklaşır. Bu kesin bir rakimiyettir ve Yunanlar Perslerin başkenti Babil’e girer. Şehre girdiklerinde gördükleri karşısında o kadar şaşırdılar ki böyle bir zenginlik ve şatafatın kendilerini rahat düşürmesinden Yunan generaller bile korktu.
Bu zaferden sonra gelen altınların günümüzün 60 milyar dolarına denk olduğu ve paranın çok büyük bir bölümünün İskender’in askerlerine dağıttığı bilinmektedir. Kısa süre içinde tekrar doğuya doğru harekete geçti. Dünyanın en yüksek ve zorlu dağlarından olan buzlu ve dik Hindkuş dağlarını iki kere aştı.
Bu sırada kaçmakta olan Darius’un kendi yakın adamları tarafından öldürüldüğü haberi gelir. Ödüllendirilmeyi bekleyen adamlar idam edilir ve İskender Darius’u Pers geleneklerine göre krallar oadisine gömdürerek ona saygısını göstermekten de geri durmaz. Bu sırada dağlarda ordu ilerlerken çeteler tarafından İskender’in çok sevdiği atı Bukefalos çalınır.
İskender o kadar üzüldü ki dağlılara hemen haber gönderdi. Mesaj kısa ve özdü. Eğer getirmezseniz buradaki yerleşim yerlerinin hepsini yakarım. Korkan hırsızlar atı geri getirir ve İskender sevinç gözyaşlarını tutamaz. Hatta hırsızlar cezalandırılmayı beklerken onları altına boğar. Yine bu sıralarda bir dağ kabilesinin şefinin kızı olan Prenses Roxana’yla evlenir.
Kaynaklarda evliliği arkadaşlarının çok eleştirdiği hatta kavgalara neden olduğu anlatılsa da çiftin zamanla birbirini sevdiği biliniyor. Bu durum en çok sevgilisi Hepastion’u üzmüştü. Tabii ki birbirlerini hayatlarından asla çıkarmadılar. Sırada Orta Asya vardır. Türk boskerları o kadar soğuktur o kadar soğuktur ki buzlar bile üşür. Orta Asya seferleri kayıtlarda İskender’in en zorlandığı seferlerden biri olarak geçiyor. Asya’daki göçebe halklar sert direnişler gösterdiler. Hatta birçok yerde başarı bile elde ettiler. Fakat İskender değişik ortamlara ordusunu iyi adapte edebilme yeteneğine sahipti ve Orta Asyalı savaşçıların en önemli avantajının uzun mesafelere atış yapabilen atlı okçular olduğunu anlamıştı. Benzer taktikler uygulayarak Orta Asya’da zaferler kazanan İskender, Semerkand’ta dahil birçok büyük şehri de zapt eder. Bu coğrafya ve çevresine on tane de İskenderiye şehri kuracaktır. İskender’in ordusu sadece yok etmeye yönelik askerlerden oluşan bir ordu değildi. İçinde mühendisler, sanatçılar, aktörler, düşünürler, mimarlar, köleler ve binlerce zanaatkar vardı. Girdiği her yere kendi kültür ve felsefesini götürüyordu. Ve fethettiği ülkelerin şehirlerin liderini değiştirmek yerine akıllıca bir şekilde yine o kişileri vali olarak kendi topraklarının yöneticisi yapıyordu. Ne yönetim şekillerine, ne dinlerine, ne kültürlerine asla karışmamıştı. Sırada Hindistan Seferi var.
Hindistan o yıllarda çeşitli krallıkların olduğu büyük bir ülke ve bu krallardan en güçlüsü İskender’in rakibi. İskender Savaşı kısa sürede kazanmış dahi olsa savaş sırasında atı Bukefalos’un ölümü onu çok yıprattı. Atını göndüğü yere Bukefalya adında şehir bile kurdu. Ama durmadılar, ilerlediler, Hindistan’ın içlerine ilerlediler.
Hiç görmedikleri şekilde ayinler yapan insanlar, büyücüler, garip giyimli kabile şefleri, canavar diye tabir ettikleri birçok yeni hayvanla karşılaştılar. Çölleri, ormanları, dağları, buzlu ovaları, açlığı ve susuzluğu, ölümü ve acıyı aşarak ilerlediler. İskender Hintli kabileleri, Pers askerlerini ve Yunanları eşit görüyor ve onlara da aynı hakları tanıyordu. Hatta kendi kültürlerine göre onu selamlamalarına müsaade edip onların arasında onlar gibi giyinmekten de çekinmiyordu. Bu durum arkadaşlarıyla arasını da çok defa bozdu. Hem benzer durumlardan yaşanan kavgalar, hem de aylardır bitmeyen Muson yağmurları nedeniyle askerlerin daha öteye gitmek istemediğini anlayan İskender, Afrika fethini planlamak amacıyla Babil’e döndü.
O bugüne kadar askerleri dışında hiç kimsenin isteğiyle hareket etmemişti. Bu sırada sevgilisi ve yakın dostu Hepastiyan’da öldü. İskender o kadar üzüldü ki iki yıl boyunca yas ilan etti. Günlerce onun cesedinin yanından ayrılmadı. Karısı ve dostlarının zorlamasıyla kendini çok zor topladı. Ve kısa zaman içinde ne mi oldu? Bu büyük lider. Dünyayı sonsuza kadar değiştirecek olan bu adam, sıtma hastalığına yakalanarak 33 yaşında öldü. O ne dış görünüş olarak kahramandı ne de ölümü kahramanlara yakışır bir ölümdü. Havalı son sözleri yoktu. Kılıç darbesiyle ölmemişti. Evet, ölümü kahramanca değildi ama onun yapabildiklerini kim başarabildi?
13 yıl gibi kısa bir sürede askerleriyle 33 bin kilometre yol yürümüş, sayısız savaş kazanmış ve tarihin ilk büyük fatihi olmuştu. Ölürken imparatorluğu kime bırakıyorsun diye soran arkadaşlarına en güçlünüze dediği ve sözünü tamamlamadan son nefesini verdiği rivayet edilir. Büyük İskender sadece toprak fethetmedi.
İnsanlığın kültürel geleceğini sonsuza kadar değiştirmiş, helenistik anlayışı oturtmuş, Roma İmparatorluğunun ve geleceğin Avrupasının hatta dünyasının temelini atmıştı. İskender’den sonra dünya üzerine yazılmış birçok makaleyi ve kitabı okursanız bunu daha iyi anlayabilirsiniz. Müslümanlar onu bir İslam kahramanı gibi anlattıkları İskendernameyi yazdılar.
Kimilerine göre Kuran-ı Kerim’deki dünyanın sonuna giden bir hükümdar olan Zülkerneyn de o. Hatta İskendername adlı eserde anlatılanlar Kuran-ı Kerim’deki Zülkerneyn ile Büyük İskender’in birbirine sindirilerek yazılması ile oluşmuştur. Bazı ilahiyatçılara göre Zülkerneyn çift boynuzlu demektir ve Büyük İskender’in mihferinde çift boynuz benzeri takılar vardır.
Hatta İskender adına sonradan basılan bazı sikkelerde de boynuzları olan bir öküzle karışık şekilde resmedildiği bazı halklar arasında da ona çift boynuzlu dendiği bilinmektedir. Hintliler için bir mitolojik kahramana dönüştü. Orta Asyalılar için Cengiz Han’ın bile adını anacağı örnek alınacak bir liderdi. Mısırlılar için bir pagan tanrısı olarak yüzyıllarca tapınıldı.
Yaşadığı tarihte Afrika’nın en güneyinden Asya’nın en kuzeyine kadar onun ismini duymayan kimse kalmamıştı. Neredeyse bütün toplumların mitolojilerinde imkansızı başaran kahraman olarak bir şekilde yer aldı. Yendiği Pers İmparatoru Darius’un annesi İskender’in ölümüne üzüntüsünden dolayı hastalanarak öldü.
İskender Babil’de öldüğünde aynı zamanda Mısır firavunu olduğu için cesedini mumyalanarak Mısır’daki İskenderiye şehrine getirildiğini ve burada kendisine özel lahite yerleştirildiğini biliyoruz. Yüzyıllar boyunca krallar onu ziyarete geldiler. Hatta büyük Roma İmparatoru Augustus Mısır’a gelip İskender’in naaşını görmek istediğinde kendisine diğer kralların da naaşını görebileceği söylendi. O ise ben bir avuç ölü değil, kral görmeye geldim demiştir. İskender bir felsefe bıraktı. En büyük olanı isteme felsefesini. Onun bir hayali vardı. Tek çatı altında birleşmiş bir dünya hayali. Bu belki de hiçbir zaman gerçek olmayacak bir hayal. Ancak bu hayal onunla beraber anıldı ve anılacak. Büyük İskender dendiği zaman akla hep bu gelecek.
Daha fazla içeriye ulaşabilmek için kanalıma abone olabilir. Çeşitli büyük hediyelerimden kazanabilmek için de beni Instagram hesabımdan takip edebilirsiniz.
İyi seyirler.
İlk Yorumu Siz Yapın