AYASOFYA CAMİİ ve İNANILMAZ GİZEMLERİ. Hz. MUHAMMED sav AYASOFYA İÇİN NE DEDİ?
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=lLmaEmeTpYM.
1500 yıldır ayakta duran, Dünya Mimarlık Tarihi’nin en önemli eserlerinden biri olan Ayasofya Camii’nin içinde günümüze kadar öyle esrarengiz, öyle gizemli olaylar yaşanmış ki Hz. Hızır’ın Ayasofya’ya yaptığına inanılan, olağanüstü müdahale eden, içerisinde Kıyamet Tarihi’nin yazılı olmasına
ana girişte bulunan gizemli tabuttan içerisinden geçtikten sonra ortadan kaybolan tılsımlı kapılara kadar Ayasofya ile alakalı birbirinden ilginç 11 gizemden bahsedeceğim sizlere belki kimisi sadece bir efsaneden, yüzyıllardır kanıtı olmayan söylentilerden ibarettir ama yine de dinlemeye değer
çünkü bu gizemlerden belki de en ilginci, Peygamber Efendimiz’in Ayasofya ile ilgili söylediği o sözler, hazırsanız başlayalım
İNTRO Efsaneleri dinlemek gerçekten keyifli, bir o kadar da tüyler ürpertici olabiliyor, tabi doğrusunu Allah bilir ama Ayasofya ile ilgili efsaneleri duyunca çok şaşıracaksınız
Asırlardır günümüze kadar gelen efsanelerden Hz. Hızır ile ilgili olanla başlayalım, listemizin 11. numarası İSTAMBUL’UN FETİNDEN HEMEN SORNA Rivayete göre İstanbul’un fethinden hemen sonra ilk cuma namazını Fatih Sultan Mehmet Ayasofya’da kılmaya karar vermiş. İmamlığını yaptığı namaz başlıyor fakat iki kez namazı bozmak zorunda kalıyor ancak 3. tekbir de namazı kıldırabiliyor.
Daha sonra cami ahalisi ne oldu böyle diye soruyorlar. Fatih Sultan Mehmet şöyle cevap veriyor Namaz esnasında istedim ki bana ve hepinize kabe görünsün fakat ilk iki tekbir de kabe görünmeyince namazı bozdum. Biliyorsunuz ki Ayasofya ilk zamanlar kilise olarak yapılmıştı ve bu yüzden binanın yönü kıbleye bakmıyordu. Fakat her ne olduysa Fatih Sultan Mehmet’in 3. tekbirinde bina kıble yönüne dönmüştü.
Akşam Settin bu olayın nedenini şu şekilde açıklıyor. Namaza başlanırken Hz. Hızır geldi terleyen direğe parmağını soktu ve parmağını çevirmesiyle beraber tüm binayı yerinden oynatarak Ayasofya’nın yönünü kıbleye doğru çevirdi. Hz. Hızır’ın parmağını soktuğu sütunun hikayesi ise listemizin 10. numarasında.
Bu sütun ağlayan sütun olarak biliniyor. Ayasofya’ya getirilmeden önce Meryem Ana’nın evinde bulunan bir sütunmuş. Hristiyanların inancına göre Hz. İsa Peygamber’in yakalandığı ve zulüm gördüğü haberi gidiyor Meryem Ana’ya. Bu duruma dayanamayan Meryem Ana gözyaşlarına boğuluyor. Gözyaşlarından bir damla o sırada yaslanmış olduğu bu sütunun üzerine damlıyor ve o gözyaşı sütunu eriterek üzerinde bir delik oluşmasına neden oluyor.
Ayasofya’nın yapımı sırasında imparator bu sütunu Meryem Ana’nın evinden getirterek Ayasofya’ya dikilmesini istemiş. Günümüzde Ayasofya’yı ziyaret eden yabancı turistler için en ilgi çekici ve kutsal kabul edilen bölüm bu sütundur. Bugüne kadar ziyaret ettiğinizde bu sütunun önünde uzunca bir kuyruk görüyordunuz. Herkes dileklerinin kabul olacağı inancıyla baş parmaklarını sütundaki bu deliğe sokarak bir tur ellerini çeviriyorlar. Ayasofya ile ilgili yüzyıllardır günümüze kadar gelmiş olan ilginç efsanelerden bir diğeri de Kıyamet Günü tarihinin burada gizli olduğu söylentisi. Ayasofya’ya girdiğinizde yapının güney bölümündeki kapının hemen girişindeki sütunun üzerinde bir tarih yazılı.
Yüzyıllardır insanlar bu tarihin kıyamet tarihi olduğuna inanarak yaşamışlar. İnanışa göre sütunun üzerinde kazınmış bu tarih Hz. Hızır tarafından yazılmış ve şöyle diyor 18. Yemipazar Sene 1038 Yine çok eskilerden gelen rivayete göre Büyük Nuh tufanı gerçekleşip Nuh’un gemisi Cudi Dağı’nda karaya oturduktan çok uzun bir zaman sonra
İstanbul’un ilk zamanlarından Kral Vazendon zamanında ilk bina yapılırken Hz. Nuh Peygamber’in gemisinin tahtaları getirtilip bu orta kapı bu tahtalardan yaptırılmış. Hatta Evliya Çelebi’ye göre bu kapının üzerinde Nuh’un gemisinin çivilerinin yerlerini hala görebilmeniz mümkün. Ayasofya’nın kıble kapılarından ortadakinin hemen üzerinde bir tabut bulunuyor. Hikayesi ise çok ilginç. İmparator çok sevdiği ve üzerine çok titrediği Biricik kızının geleceğini şehirdeki en ünlü falcılara sormuş. Fakat falcılardan aldığı yanıt hiç de hoşuna gitmemiş. Çünkü falcılar kızının 18 yaşına gelmeden önce bir yılan tarafından sokularak hayatını kaybedeceğini söylemişler. Ne yapacağını şaşıran imparator efsaneye göre kızını yılanlardan uzak tutmak için denizin ortasında bulunan kız kulesine yerleştirmiş.
Fakat gel gelelim zavallı kızın canı bir gün üzüm çekmiş ve sepetle kuleye getirilen üzümlerin içinden çıkan bir yılan ısırığı yüzünden hayatını kaybetmiş. Kahrolan imparator en azından kızımın cansız bedeni yılanlardan uzakta olsun düşüncesiyle onu Ayasofya’daki bu kapının üzerindeki tabuta yerleştirmiş. Fakat efsane burada bitmiyor tabi ki.
Yılanlar kızın peşini hala bırakmamışlar ve tabutun bir ucunda beliren bu delikten girip diğer ucundaki delikten çıkmaya devam etmişler. Bir başka havayete göre ise tabuta dokunulduğunda Ayasofya’nın yıkılacağı inancı. Dört melek, Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrail figürlerini bulunduğu kubbenin altında yer alan bu tabutun melek figürleriyle bir ilişkisi olduğu düşünüldüğünden kimse elini tabuta sürmeye bile cesaret edemiyor. Listemizin 6. numarasında Ortadan Kaybolan Papaz var. Ayasofya’yla ilgili en ilginç efsanelerden birisi de kutsal kase ile ortadan kaybolan papaz hikayesi sanırım.
İstanbul fethedildiği sırada papaz Ayasofya’da vaaz veriyordu. İstanbul’un fethedildiğini duyan papaz elindeki kutsal kasenin Müslümanların eline geçmemesi için koşarak bir kapıdan geçti ve ortadan kayboldu. Müslümanlar arkasından koşmuş olsa da papazın geçtiği kapının dümdüz olup bir duvara dönüştüğüne tanıtlık etmişler.
Hristiyanların inancına göre İstanbul bir gün Müslümanların elinden alınırsa papaz içine girdiği kapıdan tekrar geri çıkarak vaazına devam edecekmiş. Ayasofya’da bulunan 361 kapıdan 101 tanesi oldukça büyük. Yine Evliya Çelebi’nin seyahat namesinde belirttiği bir bilgiye göre bu 101 büyük kapının hepsinde tılsın bulunmakta. Çünkü görevliler ne zaman kapıları saymaya kalksa hep bir eksik veya bir fazla çıkıyor. Her sayımda kapılardan birine tuhaf bir şeyler oluyormuş. Bu gizemli kapılar da yüzyıllardır günümüze kadar gelen Ayasofya efsaneleri arasında yerini almayı başarmış. Tarihteki en önemli sözlerden birisidir bu.
Ayasofya’yı inşa ettikten sonra gördüğü yapının görkemi karşısında çok heyecanlanan Justinianus Hz. Süleyman Peygambere gönderme yaparak ”Ey Süleyman, seni yendim.” diye haykırmış. Çünkü o güne kadar dünyanın gördüğü en zengin hükümdarlardan biri olan Hz. Süleyman’ın mabedinin ihtişamı dillere destanmış.
Justinianus’un Ayasofya’nın görkeminin Süleyman mabedini geride bıraktığı ile alakalı bu sözü tarihe geçmiş. İnanışa göre Kur’an’da da ismi geçen kutsal ahit sandığı, Ayasofya’nın henüz kimsenin ulaşamamış olduğu bir bölümünde gizlenmiş bir şekilde sahibinin onu bulup içindeki sırlarla birlikte gün yüzüne çıkaracağı zamanı bekliyor.
İçinde Hz. Musa Peygamber ve Harun’un birtakım eşyalarının bulunduğu, ayrıca Allah’ın 10 emrinin üzerinde yazılı olduğu tabletlerin konulmuş olduğu ahit sandığı yüzyıllardır birçok kişi tarafından aranmakta. Yahudiler hangi devlet ahit sandığına sahipse hiçbir mücadeleyi kaybetmeyecek bir güce sahip olacağına inanıyorlar. Öyle ki sandığı bulabilmek için Mescidi Aksa ve Kubbetül Sahra’nın altını da kazmış olmalarına rağmen sandığı bulamamışlar.
Kim bilir belki de sandık o kadar da uzağımızda değildir. Ne dersiniz? Ayasofya kiliseden camiye çevrilirken buranın İslami bir yapıya dönüşebilmesi adına içeriye birçok İslami motif eklenmiş. Bunlardan en göze çarpanlardan birisi de kubbeye yazılmış şu ayet.
Allah göklerin ve yerin nurudur. Üzerinde Allah, dört büyük halifenin isimleri ve Hz. Muhammed yazılı olan büyük levhalar Ayasofya’ya asılmış. Bu levhaların Ayasofya’nın içerisinde ve bu kadar büyük üretilmiş olmasının nedeni ise olur da bir gün Ayasofya tekrar kiliseye dönüştürülürse şayet bu levhaların büyüklüğü nedeniyle onları kapıdan dışarıya çıkaramayacakları. Bir gece Cebrail gelerek Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemi miraca yükselmeye davet eder. Cebrail ile birlikte Peygamberimiz göğün katmanlarını ve cenneti gezmeye başlarlar. Firdez cenneti makamına geldiklerinde orada muhteşem bir yapıya varırlar. Öyle bir yerdir ki burası 40 adet yakuttan sütunu bulunan içerisi ise zümrüt ve firuze taşlarıyla kaplı bir yer. İçinde gümüş ve altından yapılmış havuzlarda sürekli olarak kevser suyu akmaktaymış. Her kim buraya girerse öyle etkileniyormuş ki bir daha oradan çıkmak istemiyorlarmış. Peygamber Efendimiz Cebrail’e sormuş burası neresi diye. Cebrail şöyle yanıt vermiş. Buranın ismi Camii’l Kübra yani büyük cami. Bu makamın bir benzeri ise Konstantiniye isimli şehirde bulunan Sofya adındaki ibadethanedir.
Bir gün gelecek senin ümmetine bu mabette ibadet etmek nasip olacak. Peygamberimiz Cebrail ile vedalaşıp geri döndüğünde ashabına Ayasofya makamını anlatır. Ashaba heyecanlanarak şöyle der.
Bir gün Ayasofya’da ibadet etmek inşallah bize de nasip olur.
İlk Yorumu Siz Yapın