Bir kazağı 7 yılda yapıyorlar
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=z7t0GHk_lnA.
Türkiye’nin ilk Kaşmi markası, Türkiye’nin ilk E ticareti, Türkiye’yi Black Friday’yi ilk getiren marka. Uğraşmadan, yorulmadan bir başarının gelmesi mümkün değil. Kollarınızı sıvacaksınız, bu işi yapıyoruz deyip sonuna kadar gideceksiniz. Mağdur aslında o değildir. Mağdur aslında onun bakış açısıdır.
Nasıl güzel şeyler sonsuza dek sürmüyor, kötü şeyler de sonsuza dek sürmüyor. Ferhat Zamampur 1986’da İstanbul’a doğdu. Annem Ayşen Zamampur, babam Büljen Zamampur’un oğlu olarak hayata geldim. Bir de kardeşim var benden, 3 yaş küçük Yasemin Zamampur. Çok tatlı, sıcak, sevgi dolu, yaşamayı seven, okumayı, gezmeyi seven bir aile.
İlişkilerimiz her zaman çok güçlü oldu. Başta dediğim gibi çok sevgi dolu bir ailede büyüme şansına sahiptim. Ve şöyle söyleyebilirim, küçüklükten beri o güçlü ilişkiler hep devam etti. Hala annem, babam, kardeşim çok yakın. Şimdi tabii eşim de katıldı ailemize. Öyle o şekilde çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Ben Yuvadan lise sonuna kadar yabancı bir okulda okudum İstanbul’da. Çok az sayıdı Türk’ün olduğu, daha çok yabancıların olduğu Amerikan eğitim sistemli. Daha doğrusu IB dediğimiz, International Baccalure dediğimiz bir sistem. Mezun olduktan sonra zaten Amerikan bir sistem olduğu için Amerika’ya geçişim çok kolay oldu. Bir de küçüklükten beri öyle bir plan vardı gibi orada okuyacaktım zaten. Orada da yaklaşık bir 10 okula başvurmuştum. 8’ine kabul olmuştum. Ama lisedeki danışmanımız diyelim hep bana Ferhat Kaliforniya’ya git,
sen Kaliforniya adamısın, Los Angeles’e git, Los Angeles’e git diyordu. Orada kabul olduğum USC, Güney Kaliforniya Üniversitesi vardı. Orada işletme bölümüne girdim. İşletme bölümünün farklı işte finans, pazarlama, farklı odakları var. Ben pazarlamaya yoğunlaştım. Zaten ilgi anım hep oydu. Aynı zamanda da iletişim okulundan reklamcılık da okudum. Yani ikisini beraber okudum. Tabii Seek and Catch benim çok enteresan bir başlama hikayesi var.
Şimdi Türkiye’de zaten 90’larda Kaşmir markası bırakın Kaşmir nedir bilinmiyor. Yani Kaşmir Türkiye’de olan ya da konuşulan ya da satılan bir ürün değildi. Annem Ayşen Zamampur’da iş hayatına zaten girmişti. Kendisi Boğaziçi’den mezun olduktan sonra şişe camda planlama da çalıştı. Ondan sonra Perakend’in ateşi biraz ona heyecanlandırdı.
O zamanlar United Clause o Benetton ilk bairlerinden açtı. Bir tane galeriyi de açtı hatta iki tane galeriyi de açtı. Akmerkezi de açtı ve bu bairliklerde de çok büyük başarı yakaladı. Hatta o zamanlar dünyanın ikinci Benetton bairisiminde olmuştu. Luciano Benetton gelip burada kutlamalar vesaireler böyle enteresan bir noktaya geldi.
O heyecanı, o tutkuyu, o başarıyı yaşayınca kendi kendine dedi. Ben neden bunu kendim yapmıyorum, kendim arkamda yapmıyorum dedi. Orada da aklına ilk gelen şey ne yapabilirim sorusuna cevap olarak. Küçükken kendisi işte Türkiye’de tabii ki şu anki alışveriş seçenekleri, markaları, ürünleri yok. Yurt dışına gidenler de eşlerine, dostlarına hep hediyeler getiriyorlar.
Anneannemin de bir arkadaşı ya da komşusu Almanya’dan mavi kashmir kazak getirmiş. Annem küçükken bu. Annem de böyle gizli gizli anneannemin dolabına gidip o kashmir kazak, mavi kashmir kazak okuyormuş çok yumuşak diye. Böyle çok hoşuna gidiyormuş o beynine o girmiş o zaman küçükken. Yıllar sonra işte artık kaç yıl sonra 20 yıl sonra belki daha fazla bu ne yapayım, nasıl bir marka kurayım, nasıl bir iş yapayım sorusuna cevap.
O mavi kashmir kazaktan gelmiş ben işte bu ürün neyse ben bunu yapayım diye. Tabii acayip büyük bir araştırma yapıyor. O zamanlar google yok hemen bakamıyorsunuz işte kashmir nerede üretilir. Cevap İçmoğalistan bütün keçiler orada. Kashmir çünkü kashmir keçisinden üretiliyor. Kashmir keçileri de İçmoğalistan’da çok soğuk bir iklimde, çok yani yüksek soğuk dağlarda rüzgarlı yaşaması çok zor bir iklim orada yaşayan. O keçiler de kendilerini o soğuktan korumak için her kış böyle ekstra bir tavaka tüy üretiyorlar. O tüy onları sıcak tutuyor. Kışın sonunda da işte nisanın başında oradaki yerliler böyle bin yıllık taraklarla bu keçileri yatırıyorlar, tarıyorlar. Her keçinin sadece boynundan ve karnından böyle bir avuç çıkıyor. Bir avuç dediğim işte 50 gram falan çıkıyor. Yani bir keçinin bir kazak ya da bir hırka üretmesi tam 7 yılını alıyor.
Ondan kashmir çok değerli ve çok özel bir el yaftır. Dünyada da çok az bulunur diğer işte yüne vesaireye göre. Annem de işte bir şekilde bunu öğreniyor, şey yapıyor. Ta Çin’e kadar işte Pekin’e gidiyor, Pekin’den 17 saat tren yolculuklarıyla İçmoğalistan’a gidiyor. Böyle o zamanlar çünkü Çin’de daha yeni açılmış. Şu anki gibi her şey kolay olduğu bir dünya düşünmeyelim. Bu böyle maceralardan sonra oraya ulaşıyor.
Orada bir anlaşma yapıyor bir kashmir üreticisiyle. Ve aldığı kashmir ürünleri de ilk mağazası olan Zürich’te açıyor. Yani ilk koleksiyonunu Zürich’te ilk mağaza açarak sergiliyor. 2. 3. 4. nesillerde hep bir markayı veya aile işine diyelim marka olmak zorunda değil, aile işini devam ettirme, sorumluluğu mu diyelim klişesi mi diyelim vardır.
Ben ve kardeşim o konuda şanslıydık çünkü böyle bir beklenti ya da yük ya da zorunluluk bize yüklenmedi. Yani 18 yaşında veya 18 değil işte üniversitem mezun olunca nasıl bir kariyer seçersek o şekilde ilerleyecek gibi konuşuyor. Hani çok bir resmi şart ya da böyle bir empoze edilen bir şey yoktu. Belki de bu yüzden bu kadar tutkuyla yapıyorum şu an. Hani ilk başladığımda grafikerdim, yaklaşık belki 2 sene filan grafikerdim. Ondan sonra kurumsal iletişim, ondan sonra pazarlama, ondan sonra mağazacılık, operasyon, tasarım, e-ticaret vs. Yani CKN Kashmir’de her pozisyonu en az böyle 1 sene filan çalıştım diyebilirim, 1-2 sene çalıştım diyebilirim. Sonra tam 10. yılımda da CEO önde bir aldım. 2 senedir de o şekilde ilerledi. Annem beni çok etkiledi şu anlamda, çok olumlu bir anlamda. Bana iş hayatında en çok şeyi öğreten insan. Ben CKN Kashmir’e ilk geldiğimde yaklaşık belki böyle 1 sene direkt onun odasındaydım. Onun masasının yanına böyle bir masa kurdum ve oraya çöktüm. Ve bütün konuşmalarını, bütün toplantılarını, bütün işini izleme fırsatım oldu. Bu benim için çok büyük bir kazanımdı.
Çünkü anlamadığım milyon tane şeye şahit oluyorum. Öğreniyorum nasıl karar verdiğini veya ne sorular sorduğunu, bakış açısını, iletişimini, işleyişini, uygulamasını, denetlemesini, takibini bütün bunları böyle öğrenme şansım oldu. Şirketi kuran ilk jenerasyon diyelim o girişimcidir. Benim gözümde de, benim rolüm burada yani girişim zaten yapılmış.
Çok güzel bir şeyin tohumları atılmış hatta bu olay işte 10 sene 20 sene ne kadarlıksa zaten bir noktaya gelmiş. İkinci ve sonraki jenerasyonların rolü gelişimci olmak bence. Ben de kendimi gelişimci görüyorum. Gelişimci de ne demektir? Şirket zaten tabii ki gelişiyor. Yani normal gelişiminin, organik gelişiminin dışında bir şey yapmak gerekiyor bence. Yani bu nedir? Olayı gerçekten de bir sonraki seviyeye getirecek şekilde değiştirmek.
İngilizcede game changing dediğimiz bir laf vardı. Yani oyunu alt üst edip oyunu değiştiren. Bence ikinci, üçüncü nesillerin görevi budur. Biraz belki silkeleyip şirketi veya sektörü işleyişleri tamamen yönü rotayı değiştirecek demeyeyim. Ama bir sonraki seviyeye büyüme olarak da, başarı olarak da, kar olarak da yani böyle kriterlerde şirketi uçurmak.
Han maddesi Türkiye’de olmayan bir ürünü Türkiye’den kalkıp gidip 1992’de dünyanın öbür ucunda böyle hani büyük bir şehirde de değil, 17 saat trenle gidilmesi gereken bir kasabadan alıp, ondan sonra gidip dünya metropollerinden birinde ilk mağazayı açıp kendi vatanınız bile değil orada satışa sunmak bence aslında manyaklık oluyor.
Ama o şey var yani dahi ve içerisinde ince bir çizgi var ya belki o çizginin tam üzerinde oluyor. Şaka maka global doğan bir marka oluyor. Hatta şöyle söyleyeyim, bir fikre inanınca onun büyüme potansiyelini görünce ve bunu deliler gibi kovalamaya kendine verince bence böyle bir şey veya bu manyaklık mümkün.
1 Ocak 2020’de devir aldım ve daha 100 gün geçmeden bütün perakende sektörü global çöktü. Yani perakende sektöründe bir şirketin başına siyi olarak geçtim ve sektör çöktü global olarak. Yani tüm sektörler çöktü tabi perakende değil ama en çok etkilenenlerden biri perakendeydi bildiğimiz gibi. Ben gerçekten işte mağazarı ofisi biz 17 Mart’ta kapatmıştık çok iyi hatırlıyorum. 17 Mart’tan belki Eylül, Ekim’e kadar günde 18-19 saat çalışıyordum.
Yani saat sabah 8’de kalkıyordum, çalışmaya başlıyordum ve bir sonraki gece saat 4’e kadar filan durmadan ama savaş yani savaş moduydu. İşte AVM’ler ya da diğer kirada olduğumuz mal sahipleri olsun, bankalar, nakit akışı tamamen kesildiği bir dünya. Sizin bu kadar takım arkadaşınız var, personeliniz var, maaşlar, üreticiler dediğim gibi AVM’ler, bankalar her inanılmaz bir yüksek.
İnanılmaz bir yük var ve inanılmaz sorumlar var. İnanılmaz bir savaş var, yurtdışı mağazalarımız var, Londra, Paris, Züri. Her bir yandan alev alev durum ve her yangını yani bir tanesini zaten söndüremiyorsunuz ama söndürmeye çalışırken öbürü dağ da alevleniyor.
Onu yani inanılmaz bir 6 ay geçirdim diyebilirim. Mağazalarımızın 4’te 3’ünü kapatıp rotayı çok daha on ay. Amiral mağazalarımızı açık tutup, amiral mağazalarımız ve e-ticaret ve mobil ticaretle ilerleme kararı. Pandeminin 3. ayında ofisi temelli kapatalım, Türkiye’nin uzaktan çalışmaya geçen ilk markası olalım diyen bir şirket yok.
Yani böyle büyük kararlar aldım belki daha ilk 2-3 ayında. Dediğim gibi çok normal bir durum değildi, çok normal kararlar değildi. Belki pek çok insan da bunları vermezdi ama ben o zaman verdim ve iyi ki de verdim diyorum şimdi çünkü hepsinin bütün o radikal kararların avantajları ve sonuçları ve faydalarını biz daha ilk yılın sonunda yaşamaya başladık.
E-ticaretimiz deseniz zaten çok iyiydi yani Türkiye sandalplerine göre, Türkiye’deki markaların ortalama e-ticaret cirosu, total cironun yaklaşık %5-7’si arasındaydı. Daha o zaman bizim %20’ydi yani normalin zaten 4 katıydı. Aynı şekilde şimdi mesela Türkiye’de %20’ye yakın biz bu sene neredeyse %50’iyle kapatacağız. Cirosunun çoğunluğu e-ticaretten gelen ilk markası iken kaçmalı olacak Türkiye’de.
Yani eğer bu bahsettiğim radikal kararları almamış olsam keşkelerim olurdu. Ama annemden öğrendiğim en önemli şeylerden biri de işte cesaret, savaşmak ve ilkleri yapmak olduğu için büyük radikal kararları almakta o 3 şey çok önemliydi.
Yani çünkü zaten savaşıyorsun, savaşın içinde o radikal kararları alıyorsunuz. Bunun için cesur olmanız gerekiyor. O kararlar da hepsi ilk. İlk o işte mağazaları kapatıp online şey çoğunluğu şey yapıp online geçen ya da temelli uzaktan çalışmaya geçen ilk. Hani bu ilkleri yapmakta o cesareti bulun eğer bulmasaydım keşkem olurdu. Şimdi şey tablosu vardır ne bileyim patron çocuğu. Patron oğlu ya da patron kızı gelip işte başa oturur 20 yaşında hiçbir şeyden haberi olmaz. Emir verir bilmem ne yapar o kadar insan onun altında mecburen onun talimatlarını uyar filan. O tablo vardır ama sübjektif gelebilir ama ona çok uzak bir şey yaşadık.
Yani dediğim gibi ben grafikar pozisyondan başladım bu şirkette ve buraya gelene kadar 10 yıl boyunca her pozisyonda terfi olarak ve yani 3 ay çalışıp terfi olmadığı için 2 sene çalıştım terfi oldum. 2 sene çalıştım terfi oldum. 1 sene çalıştım terfi oldum. Her pozisyonu öğrenerek şirketin mutfağında bu tecrübeleri alarak bu noktaya geldim ki benim için en şu anki yönetebilmem bu şirketi ve belirli bir başarıya sahip olmamız.
Bunun da çok büyük şeyi vardır çünkü ben verdiğim her kararı uydurmuyorum. Zaten orada tecrübem var ve o tecrübem ve şu anki zaten belirli bizim bir işleyişimiz var. Biz tamamen Batı Perakendesinin çalışma şeklinde çalışıyoruz. Yani bu nedir? Bu bir bilimdir. Perakende eskiden belki biraz daha hani patron şirketlerinde işte şöyle yap böyle yap daha rastgele bir çalışma şekliydi.
Ama Batı Perakendesi bir bilim, rakam tamamen analitik soru işareti yok. Benim takım arkadaşlarım gerçekten çok kritik bu başarıda ve bunu biliyorlar. Ve burada böyle yüzlerce kişilik bir ekip yok. Burada biz böyle hani İsviçre çakı şeyleri vardır ya çakı gibi bir ekibiz. Her işimizi yapıyoruz.
Çok verimli, çok kompakt, tertemiz böyle işini hem bilen hem seven hem de tutkuyla yapan ve başarıyı önem veren ve iddialı hedefleri olan ve bunlara koşan ve bunları başaran bir ekibiz. Bu yüzden ben hani ekibimle çok gurur duyuyorum, onlara çok şey borçluyum. Zaten bu 30 yıllık macerada da insanlar sayesinde birçok insan sayesinde bu buraya geldi. Bu önünde her zaman için ekip işine çok önem vermiştir. Bu asla böyle bir zamanpur başarısı tek başına başlayan kimse değil değildir. Bu hep beraber bizim birçok insanın kan ter gözyaşı sayesinde bu noktaya geldiğimiz ve daha nice noktalara geleceğimiz bir hikayenin devamıdır. Annemin bir lafı vardır bu ülkeyi gelişimciler kurtaracak diye. Ben ona inanıyorum.
Girişimcilerin herhangi bir ülkede sadece Türkiye’de değil ama özellikle Türkiye gibi ülkelerde çok büyük önemi var. Globalleşen şirketler veya en azından çok güzel şekilde büyüyüp Türkiye’yi hem temsil edip hem de finansal olarak da katkı sağlamak bu girişimlerin elinde.
Şimdi burada bence girişimciler için en önemli şey ne? Girişimci diyeyim, gelişimci diyeyim. Buradaki en önemli şey ne? Artık sonsuz bir bilgi kaynağımız var. Çok büyük bir şans. Eskiden atıyorum anne babalarımızın zamanında herhangi bir iş için bilgi toplamak eziyetti. Google yok, online yok. İşte ansikripedi deseniz birçok bir işletme hakkında gideceksiniz. Yani kütüphanedeki kitaplar ne kadar varsa o teori var ama örnek olarak alabileceğiniz şey yapabileceğiniz, adapte edebileceğiniz, uygulayabileceğiniz pek bir şey yok. Şu an bütün dünya elimizde. Çoğu şeyde Amerika’yı tekrar yeniden keşfetmeye gerek yok. Zaten bir işleyiş var. Eğit icaretinin kuralları var.
Eğit icareti yeniden icat edeyim diye bir iddia komik. Çünkü bu işin zaten başarısıyla var. Tabii ki bir şeyle eklenebilir ama ben ana kısmını diyorum yani kurallarını diyorum. Yurtdış örnekleri de kafayı kırın. Birinci vereceğim öneri tavsiye bu. Biz bunu yaparak çok şey öğrendik.
Şimdi biz şu an Türkiye’nin standartlarına, biz şu an Türkiye’de popüler olana veya şu an ki Türkiye’deki uygularına bakarsak başarılar var, başarılar yok demiyorum. Ama sadece ona odaklanırsak biz o zaman kendimizi burayı hapsetmiş oluyoruz. Ama dediğim gibi buranın çok dışında ve ötesinde hareket var, başarı var, vizyon var. Ondan buraya da hakim olup aynı zamanda o tarafı da bilmek, araştırmak ve öğrenimleri uygulayıp burada uçurmak bence çok önemli.
Birinci önerim olur. İkinci önerim cesaret. Radikal kararlardan korkmamak. İşte önceden verdiğim örnekler de ben daha markanın başına geçtiğim ilk aylarında olağanüstü büyük kararlar verdim. Ama meyvelerini daha o yıl aldım. Gördüğüm bir yol var. Bunları düşünerek bu kararları alıyorum ama dediğim gibi kararlar büyük. Bundan korkmamak gerekiyor.
Cezur olmak gerekiyor. Çünkü o büyük hamleler büyük başarıları getiriyor. Yani ufak tefek şeylerle çok büyük sıçrama yapmak mümkün değil. Yani yeni bir şirkette de eski bir şirkette de. Herhangi bir şey yüzde on değiştirerek çok büyük bir fayda, çok büyük bir yenilik imkansız. Ancak büyük hamleler çok büyük başarıları gerektiriyor. Ondan o konuda cesur olmak gerekiyor.
Üç de bence özellikle bu ülkede savaşmak. Gerçekten de o savaş boyasını süreceksiniz. Kollarınızı sıvacaksınız. Bu işi yapıyoruz deyip sonuna kadar gideceksiniz. Eğer bir iki adım atıp yorulacaksanız girmeyin daha iyi. Nefesinizi yormayın. Arkadaşlarınızı, takım arkadaşlarınızı, size yatırım yapanları yormayın. Ya da siz yatırım yapıyorsunuz yatırımınıza harcamayın. Çünkü savaşmadan, uğraşmadan, yorulmadan bir başarının gelmesi mümkün değil. İnanmak, pozitif olmak, oldurtma, yani oldurtma hissi ve yaklaşımı bence çok önemli. Bütün takım için çok önemli. Ben her zaman için takım arkadaşlarımla şey hissini, mesela iş görüşmelerinde de zaten anlarsınız karşınızdaki insan oldurtucu mudur?
Yoksa işte devamlı şikayet eden ya da madur olan birisi midir işte? O iş görüşmesinde bile karşınızdaki insan bir önceki işlerden ayrılma nedenlerinde eğer her birinde madur oysa madur aslında o değildir. Madur aslında onun bakış açısıdır. Ondan ben çözüm odaklı olmaya çok büyük önem veririm. Bu çözüm odaklı olmak için de pozitif olmak gerekiyor. Atıyorum yani son bir iş tezeler bakın pandemide eğer siz bu kadar kaos yaşanırken bir de üzerine bittik gittik öldük yani modunla olursanız çözeceğiniz bir sorun yok. Siz zaten bitmişsiniz. Eğer siz bittiyseniz işiniz nasıl devam edecek? Ondan bir şekilde o güneş açacak bir sonraki gün olacak bir sonraki hafta olacak bir sonraki ay olacak ve nasıl güzel şeyler sonsuza dek sürmüyor
kötü şeyler de sonsuza dek sürmüyor. Kafanızda o zor zamanlarda bile işlerin iyileşeceği sizin çabanızla beraber sorunların çözüleceği ekip işi ekip ruhuyla beraber takım çalışmasıyla beraber bu engelleri aşacağınıza inanmanız gerekiyor. Özellikle girişimcisiniz. Girişimci demek zaten işin başındaki işi kuran insan demek. Eğer o insan inanmıyorsa diğer insanla inanma ihtimali olamaz ki baştaki insan inanmıyorsa. Ondan inanın inanmadığınız işi de zaten yapmayın.
Baştan inanın ve o inanacağınız işle yola koydun. Metaverse şu an herkesin dilinde ve her gün haberlerde çok şaşırtıcı bazen ya deli misiniz siz dedirten haberlerin geldiği bir yenilik.
Benim bu noktadaki yorumum şu bu iş belki tahmin edemeyeceğimiz bir şekilde uçacak şu an zaten bizi şaşırtıyor bu haberlerde izlediğimiz şeyler bize vahod edip duruyor ama onun ötesinde bir şey olacak. Bu çok hızlı olacak. Ondan şu an bunu ayak uydurmazsak ayak uydurmayanlar çok geride kalacak. Biz olağanüstü derecede yenilik peşinde olan ve ilklere sahip olan bir markayız.
Türkiye’nin ilk cashmere markası, Türkiye’nin ilk e-ticareti, Türkiye’yi Black Friday’yi ilk getiren marka. 2012 yılında Black Friday’yi biz getirdik. Bütün bu ilkler bize çok şey kattı. Ondan metaverse kısmında da belli ilkleri yaşamak için zaten çalışmalarımız başladı hatta Mayıs ayında bitmiş olacak, lansmanımız olacak. Ondan benim bu noktada girişimcilere metaverse kısmında girin nasıl giriyorsanız girin ya adapte edin kendi işiniz neyse bir şekilde bu iş oraya taşınacak. Yani ben kendi şirketimizde de her departmanda çalışan herkesin şu an için bu yeni dünyada kendi işlerinin nasıl yapılacağına dair o gelişime o ilerlemeye veya başlatmış bulunuyoruz.
Bir kişi yok ki çünkü bu şirkette etkilenmeyecek bu değişimden. Tasarım departmanı metaverse için kıyafetli tasarlaması gerekecek. Pazarlama departmanı metaverse de pazarlaması gerekecek. Mağazacılık departmanı ve e-ticaret departmanı metaverse de satması gerekecek. Herkes bu yüzden bunları adapte olmalıyız. İlklerde yer almak hem size gelecekte çok büyük avantaj tanıyor hem yarattığınız etki olarak çok büyük avantaj tanıyor.
Hem de zaten yapmazsanız yeride kalıp yenildiğiniz için ne yapın ne edin ne yapıyorsanız kendi işinizi burada nasıl ilerleteceğinize bugünden itibaren başlayın. Uygulamaya da alın. Aman geç kalmayın.
Türkiye’nin ilk Kaşmi markası, Türkiye’nin ilk e-ticareti, Türkiye’yi Black Friday’yi ilk getiren marka.
Uğraşmadan, yorulmadan bir başarının gelmesi mümkün değil.
İlk Yorumu Siz Yapın