"Enter"a basıp içeriğe geçin

Borç Yiğidin Kamçısı Mı? – Olmaz Öyle Saçma Ekonomi – Prof. Emre Alkin – B08

Borç Yiğidin Kamçısı Mı? – Olmaz Öyle Saçma Ekonomi – Prof. Emre Alkin – B08

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=llZ0vRdvP-0.

Merhaba hocam ve merhaba Mustafa. Hocam merhaba. Çok teşekkürler efendim. Bugün yarımda kamçıyla geldim. Çünkü… Borç yedin kamçısı mıdır? Evet, bugünkü konumuz borç. Toplumun her kesimini ilgilendiren büyük bir problem. Hocam borç nedir? Elde tasarruf olmayınca, mecburen gözünüzü diktiğiniz herhangi bir malı satın almak için ödünç aldığınız değerdir.
Yani bir şey satın almayacaksak borç alıyor olmak saçma, bunu anlıyorum. Bana soruyorlar, en güzel kredi ne zaman alınır? İhtiyacın olmadığı zaman bir de faiz düşükken alınır. Hocam öyle saçma sapan şey olur mu? Ede ne istersen dedim. Mesela benim böyle bir anım var. Faizler yedi buçuğa düştü. Bir kamu bankasının Beşiktaş’taki şubesinde bir baktım. Dedim herhalde bu yaradanın bir lütfu bana.
Çünkü bankanın önünde tam benim mini arabanın gireceği kadar yer vardı. Geri geri park ettim, içeri girdim. Dedim ben sizden kredi almak istiyorum. Hay hay hocam dediler ve aldım. İhtiyacım yoktu ve bana da çok faydalı oldu. Açıkça söylemek gerekirse. Arabamı yeniledim ve böylece bir tüketime dönüştürdüm. Ama ileride tasarruf etmeyi düştü dediğiniz parayı bugünden borç alıp taksit taksitte ödeyebilirsiniz. Ucuz faizde bakmadım sana. Bu da eğlenceli bir şey.
Peki bizim jenerasyona borç hep kötü bir şey olarak üretildi. Yani borç kötü bir şey değil mi hocam? Borç kötü bir şey değil. Sen borcu değere çevirebiliyor musun? Portekiz ligi de borçlu ama adamlar ne yapıyorlar? Değere değer katıyorlar, futbolcu yetiştiriyorlar falan. Bizde o yok. Peki ama sizin mesela borç durumunuzda araba almışsınız. Arabanın bir değeri var mı gerçekten? Arabanın bir değeri var. Böyle bu pandemiyle beraber korkunç bir değer oluştu. İkinci eli arabalar, birinci eli arabalar. Biliyorsunuz neredeyse bir buçuğa ikiye katlandı. Çok doğru bir yatırım yaptım diye düşünüyorum.
Elektrikli aldım arabayı. Tebrik ederiz hocam. Güle güle kullanın. Ama aslında üretime yönelik bir şeye için borç almak mı gerekir? Efendim aslında bir şekilde üretime faydalı oluyor. Niye? Çünkü bir kere elektrik tüketiyorum. Arabayı bir yıkattırıyoruz elbette. Onun nasıl yedek parçası var vesairesi var. Milli gelire borcunuzu ödemenizin veya borçla bir şey almanızın bir katkısı var. Şimdi bankanın verdiği borçlardan kredilerden bahsediyoruz değil mi hocam? Herhangi birisinin aldığınız borç da olabilir. Belli bir yere kadar borç alanın derdidir. Bir süre sonra da verenin derdidir. Haberiniz olsun.
Hocam şimdi biz ilkerle birisine borç vereceksek eğer zaten unuttuğumuz bir paraysa illa vereceksek veriyoruz. Unutacağınız bir meblağ da vermeniz arkadaşınızla aranızı bozmaz. Bankalar da böyle mi yapıyorlar? Unutacakları bir meblağı mı veriyorlar? Olmaz öyle saçma sapan şey. Bankalar gelir ve alırlar parayı. Alamazlarsa ne olur? Alamazlarsa da başka bir yolla alırlar. Varlık yönetim şirketleri var. Alacakları var. Varlık yönetim şirketleri devralır. Varlık yönetim şirketi ama adından öyle anlaşılmıyor. Sanki var olan bir şeyi yönetiyor gibi.
Çok doğru efendim. Finanza kurumların varlıkları, verdikleri kredilerdir. O yüzden bu kredileri eğer tahsil edemezlerse bir kısmını derler ki biz bunu varlık yönetim şirketleri devredelim. Onlardan bir para alalım. Onlar tahsilate devam etsinler. Odak alanınız tahsilat yapmak değil ise karşılığında bir kısım parayı kabul edip tamamını devretmek bence mantıklı bir davranış. Zaten varlık yönetim şirketlerinin de temel esası bunun. Peki bu factoring değil mi? Hayır değil.
Çünkü factoring başka bir şey. Faktoring biliyorsunuz fatura karşılığı yapılmış bir işlemde alınmış bir çekin kırılması. Bu öyle değil. Bu borçla alakalı ama factoringciler de alacaklarını satıyorlar. Yani dolayısıyla varlık yönetim şirketleri banka ve banka harici her kurumun imdadına yetişen onları aslında bir şekilde doluk olan aktiflerini tekrar canlandıran, mali tablolarını düzelten aynı zamanda ekonomiye tekrar kaynağa geri sokan kurumlar olarak adlandırılabilir. Bankalar niye varlık yönetim firmalarıyla çalışmak isterler?
Sadece bankalar değil, banka harici kredi veren finans kurumlarını da ekleyelim buna. Şimdi belli bir dönem bir kredi patlaması olur. Bir segmentte çok aşırı gidersiniz. Sonra dersiniz ki arkadaş verdik bütün paraları, bir de uzun vadeli verdik parayı ihtiyacımız oldu. Sorunlu olmayan krediyi bile satabilirsiniz. Yeter ki karşı tarafa diyeceksiniz bak tıkır tıkır bunlar ödüyor. Bu çok kıymetli bir alacak. Bu kıymetli alacağımı sana veriyorum, bana para ver. Taze parayı da ben satmak istiyorum.
Faizler yükseliyordur mesela. Siz yükselmiş olan faizden faydalanmak istersiniz ya da işte bu pandemi gibi yüzyılda bir olan hiç beklenmeyen bir olayın içine düşmüşsünüz. Ve tahsili gecikmiş alacak oranınız normal standartların üzerine çıkmak üzeredir. Bir de tahsili gecikmiş alacak olmayan damzet krediler vardır. Onları da böyle gözücüyle takip edersiniz dersiniz ki ya arkadaş bak şimdi benim pek kredi verme iştahım yok. Ama yeni kredi vermem için taze kaynağa ihtiyacım var. Burada uzun zamandır donutturan böyle aktiflerim var, varlıklarım var. Bunu vereyim oda kalanım tahsilat yapmak değil. Normalde vatandaş gelir çat diye öder bana ödemiyor bunlar. O yüzden bu ödeme işini daha düzgün yapabilen oda kalanını tahsilat olan firmalara ben bunu devredeyim der. Taze paraya kavuşur, mali tablosunu düzeltir. Düzeltince de dışarıdan kaynak alır. Aynı zamanda borsadaki hisse senedinin de mali tablosu düzeldiğinden dolayı performansı da yükselir.
Yani bakın bir anda birbirini zincirleyen ne kadar çok iyilik oluşuyor. Eğer bunu varlık yönetim firması teklif ediyorsa oda bir para kazanacak. E nereden kazanıyor yani bankanın işini çözüyor. Güzel soru şimdi efendim 2001 krizinde hatırlıyor musun %9000 falan faizler olmuştu. Ve insanların borçları var. Otomatik olarak bilgisayar hesap ederken diyor ki bak böyle böyle bir anormal faiz vardı. 10 liralık borcu oluyor 100 lira. Şimdi bunun mantığı yok çünkü bir ara o faiz yukarı çıkmış inmişti.
E varlık yönetim şirketi bunu devraldığında bankaların kanunen yapamayacağı estekliği tanıyabiliyor kendi yasasına göre. Çünkü ekonomik şartlar ortada. Ortalama faizin durumu ortada. Kişinin ödeme gücü ortada. Kabiliyeti ortada. Aslında borcun normalde ne kadar olması gerektiği de ortada. Şimdi bankalar kanun gereği alacaklarından o şekilde vazgeçemezler. Bunun belli bir süresinin geçmesi lazım. O süreye geçtikten sonra donuk aktif yani tahsil-i gecikmiş alacak olduğu için bunu satabilir.
Sattıktan sonra ne yaparsan yap. Dolayısıyla varlık yönetim şirketleri bankalara göre daha esnek tahsilata daha yatkındır. Zaten tamamen vazifesi budur ve yapılabilir. Bu müzakerelerinin sonunda borçlu derken en sonunda benim derdimi anlayan birisi çıktı. Çünkü bu bana yüklenmiş olan faizler aslında ekonominin krize girdiği zamanlara ait faizlerdir der ve sonunda uzlaşılır ve ödenir ve biter. Peki kredi borcu olan vatandaşın bir ekstra zararı oluyor mu durumda?
Hayır olmaz neden? Çünkü borçlu olan kişinin itibarını yükseltmesi için bir fırsat sunuyor. Ne oluyor? 10 liralık bir borç var ama çok uzun zamandır ödenmemiş. Banka bunu varlık yönetimi x liraya satıyor. Çok daha düşük fiyata sattı ortada. Ve gidiyor varlık yönetimi açıyor telefonu diyor ki efendim sizin şöyle şöyle bir borcunuz vardır artık bize devroldu. Biz bunun tahsilatını yapacağız. Nasıl? Ödemeyi düşünüyor musunuz? Nasıl ödemeyi düşünüyorsunuz? Ve bu müzakere de ediliyor ailede. Yani bankayla çok sayıda müşteri var milyonlarca. Kalabalık olduğundan dolayı yapamadığınız müzakereyi varlık yönetim şirketiyle yapabiliyorsun. Ama bu demek değildir ki o ne güzel ben hiç ödeyemiyorum o zaman varlık yönetim şirketi gelsin. Hayır yapamazsın. Çünkü belli bir süre geçtikten sonra kanuni takip e girer. Kanuni takip e girdi mi kişi ya da kurum kara listede olursunuz. Kara listede olduğunuz mu bir kere hesap açmanızdan tutun kredi kartı almanızda. Tahsilatlarınızı yapmanızda ciddi sıkıntılar olmaya yaparsınız. Yani mali sistemin dışına itiliyorsunuz.
Dışına itilmiyorsunuz da mali sistem tarafından kırmızı kart gösterilir. Hiçbir finansal kurum yöneticisi kişinin malına mülküne ek koymak istemez. Verdiği krediyi tahsil etmek ister. Bunun türlü türlü metodu var. Ama onlar da biliyorlar ki kabul edilebilir bir donuk aktif oranı var. Şimdi bunu açtıkları zaman yönetim tabii diyor ki arkadaşlar bakın hani dolu dizgin gittiniz. Ama işte burada sıkıntılar oluşmaya başladı. E mali tablo bozuluyor. Bunu bir varlık yönetim şirketine satmayı düşünüyor musun?
Ülke bazında yapılabiliyor mu bu? Yani bir ülkenin borçlarını bir varlık yönetim şirketine verebiliyor musun? Geçerlerde şöyle bir söylem oldu. Özellikle hükümet tarafında bankalar bir varlık yönetim şirketi kurup bankaların içinde bulunan donuk aktifleri ve buna namzet olan aktifleri bu havuzun içine doldurup tahsilatını bu firmaya vermeyi düşünüyorlar. Ama yani bu tabii embriyonik bir düşünce olabilir. Tüm ülkenin finansal alacaklarıyla alakalı bir havuz oluşturup bir varlık yönetim şirketi kurulabilir. Neden olmasın? Peki hocam banka sahibi bir grubu da aynı zamanda varlık yönetim firması sahibi olması, çıkar çatışması oluşturmuyor mu? Olmaz efendim şu açıdan zaten bunlar kanunlarla belirlenmiş çerçevelerde kurulan firmalar. Yani kimin nasıl ne şekilde iştirak edeceği belli. O yüzden kanuna aykırı değil çıkar çatışmalarını çünkü kanun en baştan engelliyor.
Ha olur sonra çıkabilir tabii bunlar. Onu da zaten rekabet kurumu ve diğer Türk Ticaret kanunları inceliyor. Şu açıdan bakalım. Banka var, leasing var, faktörin var, finansman şirketleri var. Şimdi bir de yenileri geldi neydi hatırlarsanız katılım finansman diyoruz yani. Fahissiz finansman kurumları geldi bir de üstüne varlık yönetim şirketleri. Bunların hepsi ayrı bir kitleye ayrı bir talebe cevap veriyor. Her biri ayrı ürün, her biri ayrı enstrüman, her biri ayrı kurum.
Dolayısıyla bir finans kurumun hem banka hem leasing hem faktörin hem varlık yönetim şirketi eğer icabında gerekiyorsa da katılım bankası veya fahissiz finansman yapmasında bir beis yok. Yeter ki kendisi etik ve alak sınırları içerisinde davransın ve vazifesinin ne olduğunu gayet iyi bilsin. Bankacılık kanunu biliyorsunuz çok geniş bakar ama BDDK varlık yönetim şirketinin kurulma prensiplerini belirlemiştir.
Aynı zamanda banka harici bir finans kurumu olduğu için diğer banka harici finans kurumlarıyla aynı çatı altında beraber hareket etmektedirler. Yani dolayısıyla legaldir ve bunların çalışma şartları, prensipleri, mali tabloları aynı zamanda şeffaf olarak insan kaynakların örtemi her şey aslında bellidir. Yani merak eden gider bakar sektörün verilerinden bunları öğrenir. Benim de anlamadığım şu bu varlık yönetim şirketleri bu kadar bankalara hizmet verecek kadar finansal olarak sağlam varlıklı firmalarsa niye bu sektördeler?
Yani karlığı da var mutlaka ki anlamda söylüyorum. Karlığı olmasa yapılmaz ama nasıl ki bir bankanın bilançosundaki kar tamamen nakit kar değilse finansal kurumların da bilançolarındaki karın tamamının nakit olduğunu söylemek çok zor. Aslında aktif pasif farkıdır ama bir ihtiyaçtan dolayı ortaya çıkmıştır. Aslında bir andan yardımcı hizmettir ve banka sahiplerinin bu işlere girmesi de oldukça mantıklıdır. Neden? Çünkü bunların sayısı arttıkça finansal sistem rahatlayacaktır, sıkısmış gaz bir yerden salınacaktır mutlaka. Kaynak ekonomiye girdikçe otomatik olarak harcamalar, yatırımlar yükselir. Biz buna efektif taliptedir. Yani insanlar tüketecek, yatırım yapacak ki ekonomi canlansın. Şimdi düşünsenize tahsil edilemeyen alacaklar donuk bir para duruyor ve bu tekrar ekonomiye geri dönmüyor. Orada varlık yönetim şirketleri araya giriyor, riski kabul ediyorlar, dönüyorlar tahsilatı yaptıkça ekonomiye tekrar kanalize ediyorlar. Zaten sistem böyle çalışıyor. Doğru anladım ise tekrardan kredi vermeye başlayabiliyor banka, bu da yine kredi almak isteyen insanlar için fırsat oluyor. Finansal kurumlar da öyle. Şimdi Blancho’suna bakıp ya bu nedir ya, bu noluk aktif dediği zaman gözden düşüveriyor. Dolayısıyla mecburen bunu Blancho’nun dışına çıkarmak zorundalar. Burada bir tane yolda. O da varlık yönetim şirketine salıyor. Hocam mesela ben de bu hizmetten yararlanabiliyor muyum? Finansal kurumlarla böyle bir ilişki kurmak tabi disiplinli bir iş. Çünkü karşınızda disiplinli bir kurum var. Ama holdingler de finansal kurumlardır. Yani onların da alacağını alabilirsiniz. Veya iletişim şirketleri de. Onlar da disiplinli kurumlardır. Onların da odak alanı tahsilat değil. Onların da odak alanı hizmet satmak. Dolayısıyla muhtelif şirketlerin alacaklarını tabi ki satın alınabilir. Varlık yönetim firmalarının arasında bir geçerlik farkı var mı? Lisas almış olan her varlık yönetim şirketi bence muteberdir, itibarlıdır yani. O yüzden birini diğerinden ayırmak mümkündür. Ama ben genellikle şuna bakarım. Bir, kaç kişi çalışıyor?
Çalışanlarda kadın erkek oranı ne durumda? Çalışanların ortalama eğitimi ne durumda? Acaba nasıl hitap ediyorlar? Müşterilerle ilişkileri nasıldır? Acaba sahipleri itibarlı insanlar mıdır? Tabi herkes bakar. Ben de bakarım yani. Hocam peki şimdi biraz da sponsorumuz gelecek varlıkla ilgili sorayım. Tanıyor musunuz? Bildiğiniz bir firma mıdır? Gelecek varlık yönetimi bir FIBA grup şirketi kurucusu olan Sayın Hüsnü Özye’ni iyi tanıyoruz tabi. Yani Hüsnü Bey başarılı bir bankacı, başarılı bir banka sahibi, birçok finans kurumunda, kuruluşunda önderlik yapmış. Aynı zamanda bugün de saygın bir üniversitenin sahibi olan Sayın Özye’nden bahsediyoruz. Sanıyorum 500 civarında personeli var ve beni sevindiren şey %68’i kadın. Ben de Altınbaş Üniversitesi’ni öğretim üyesi, biz de övünüyoruz %50’den fazla kadın var diye. Demek bizi geçmiş kadın çalışan sayısında bu çok çok önemli. Flu TV’de de %70’i derbe aşıyor değil mi? Evet çalışan olarak, izleyen olarak aşamadık hocam ama. Çünkü OECD ülkeler arasında biliyorsunuz aynı pozisyonda çalışan kadın ve erkek arasında en az maaş farkı olan ülkelerden birisiyiz. Yani övünecek bir şeyimiz var. Ama Hüsnü Bey bunu daha da ileriye götürmüş, pozitif ayrımcılık yapmış. Gelecek varlık yönetimi gibi birçok saygın kurum var. Hani varlık yönetimi yapan ve bunlar işte milyarlarca lira donuk alacağın peşinde Türkiye ekonomisine bir kaynak yaratmaya çalışıyorlar. Bu çok çok önemli. Şimdi bunlar yardımcı sanayiler gibi düşünüyorum.
Ana işi yapanlar var fakat bu ana işi yapanların odakalarını nedir? Ürün geliştirmek, yeni hizmetler sunmak, teknolojiyi geliştirmek tahsilat değil. Böyle bakmak lazım. Ana sanayiye yardımcı olan yansanayiler bunlar ve bu yansanayiler olmadan da ekonomiye kaynak gelmesi çok mümkün gözükmüyor. Şimdi gelecek varlık yönetimi benim bildiğim kadarıyla 2000’in yılların başında kurulduğu ya en az 15 yıllık bir geçmişi var. Ve sanıyorum 2 milyona yakın borç alacak ilişkisini de şu an yönetiyor. Yani şöyle diyeyim size herhalde 15 ile 20 milyar lira arasında bir alacağı üstlenmiş durumda. Bunda önemli bir kısmını tahsil et. Bunun ne kadar kişidir ne kadar firmadır hocam? Şimdi sisteme bakınca üstadlarım pek azı firma bir çoğunda kişi olduğu ortada. Varlık yönetim şirketlerine devredilen borcunu ödeyemeyen firma 100 binlerle ifade edilirken maalesef bireylerin yani vatandaşların devredilen borçların milyon hesap sayısına ulaşmış. Demek ki sorun biraz bireysel tarafta. Türkiye’de yaklaşık kaç tane varlık yönetim firması var? Mustafa sen varlık yönetim şirketi mi kuracaksın? Böyle bir şey mi var? İşte detaylarını öğrenmeye çalışıyorum şu anda. Hocam kurarsa rekabet çok mu o piyasada? Şöyle diyeyim size varlık yönetim şirketi çok sayıda var. E itibarlı şirketler haline geldi. Hocam siz o kadar anlatıyorsunuz ama benim gözümde canlanan… Mustafa Bey merhaba. Ben İlker Cengiz. Buyur kardeşim. Varlık yönetim şirketinden arıyorum. Şu anda toplantıdayım. 3’ten sonra arayın. Bak borcunuz varmış koçum. Bak borcu öde.
Böyle mi oluyor yani ne yapıyorlar? Bir hani icra memuru, icra avukatı falan gibi aramadık. Onlar nasıl aradığını herkes biliyor. Şimdi burada önemli olan şey bir finansal kurum mantığıyla alacağı tahsil etmek. Alacağı tahsil etmek bir sanaktır. Kesinlikle onun farkındayız hocam. Türkiye’de genellikle 2000’li yıllara kadar insanlar borçlarına sadıklar. Fakat üst üste yaşadığımız finansal krizler ardından da iç siyasette, diplomaside oluşan…
…türbülanslar sebebiyle döviz kurularının hızlı dalgalanması, sert bir şekilde yukarı çıkması tabi……firmaları ve kişileri borçlarını öderken zorlanır hale getirdiler. Ancak borcunuzu öderken zorlanıyor olmanız hiç ödemesem olur mu dedirtmemeli sizi. Neden? Çünkü itibarlı bir iş insanı veya itibarlı bir kişiseniz, bir vatandasınız……sonuçta borcunuzu ödemek sizi rahatlatır. Toplumun önünde sizi iyi insan, iş yapılabilir insan, güvenilir insan kıvamını sokar ki bundan çok kazanırsınız.
Öbür türlü yani onu dolandırdı, bunu dolandırdı, bak buraya da ödemedi, buraya da ödemedi zaten şimdi yurt dışına kaçtı. Şimdi varlık yönetim şirketi bunlarla uğraşmıyor zaten. Ya o tür müşterilerle ilgilenmiyor mu? Kimse ilgilenmez öyle bir müşteriyle. Şimdi şöyle geliyor bana, birisi borcunu ödemek istemiyorsa ödemez gibi geliyor. Varlık yönetim şirketinin elinde ne gibi bir kaldıraç var burada? Zaten bir banka önlemine almazsa, bodoslama, kimseye o şekilde kredi vermez. Sadece ekonominin çok sıkıntıya girdiği anlarda bunlar oluşur.
Zaten varlık yönetim şirketlerinde en çok iş yaptığı, en çok rağbet gördüğü zamanlarda ekonomilerin böyle dalgalanma yaşadığı zamanlardır. Dolayısıyla mutlaka bunun karşılığında bir mal ve hizmet olmuştur. Mutlaka bunun karşılığında bir işlem gerçekleşmiştir. Yani bir varlık vardır veya kişi de o zaman düşündüğü kadar veya hesap ettiği kadar ya da o zaman ki mevcudunda bundan para kadar para olmadığı için ödeme zorluğu çekmektedir. Dolayısıyla önemli olan tahsilat olduğu için bir masaya oturulur, bunun müzakeresi yapılır ve bu müzakerenin sonunda borcun ödenmesi için gerekli işlem başlar. Ve zaten bunu oturup da tamam dedikten sonra insanın önü açılır. Yani kredibul olmak, itibarlı insan olmak, ekstradan kaynak bulmanızı da sağlayan önemli unsurlardan bir tanesi. İşte bizim borçlarla şirket, borçlar arasındaki fark bu. Bizimkileri ulaşamıyorsunuz hocam. Peki hocam, varlık yönetim şirketine borcumuzu ödediğimizde sicilimiz düzeliyor mu? Düzelir tabii. Zaten önemli olan şey borçlu olan kişinin itibarını düzeltmesi. Ama o kayıt edilmiyor mu? Efendim zaten ödeyemediğiniz andan itibaren kayıt başlar ve bu parayı tamamen tahsil ettikten sonra bilgiyi veriyorlar ve sizin siciliniz karanlıkken bir anda aydınlığa doğru kavuşuyor. Bunun bir vakti var ama sonunda aklanıyorsunuz. Geriye doğru analiz yapıyorlar mı? Yani ben diyelim ki ödeyemedim, ödeyemedim, ödeyemedim sonra da para buldum ödedim hepsini.
Yine sıfırlanıyor muyum? Tabii hayat bir anda sıfırlanıyor, yeni doğdum demiyorsunuz ama en azından sizi bir izliyorlar ve bütün finansal davranışının sonucunda notunuz tekrar yükselmeye başlıyor. Herkes kredi kayıt bürosu skorlarını görebilir. Bunun için mesaj atıyorsunuz zaten öğreniyorsunuz.
Karanlık yönetim şirketine devredilmiş olan borçların sahipleri bu borçları ödedikleri zaman zaten kredi kayıt bürosundaki skorlarının notlarının değiştiğini görecekler şeffaf bir şekilde. Dolayısıyla bu sistem gayen anlaşılabilir net ve kurallara göre, kanunlara göre işlediği için herkesin yüreği rahat olsun. Bu şirketler itibarlı şirketlerdir ve aynı zamanda ekonomi için de çok önemlidir. Hocam bankalar ne sıklıkta borçlarını devrederler?
Yani bunun belli bir mevsimi, belli bir zamanı, belli bir günü ve saati yok ama ihtiyaç olduğu zaman yeni kaynak ihtiyacı da olduğu zaman ekonomide bankalar ve finans kurumları tutarlar. Bu eskimiş olan ya da çok açılmış olan varlıklarını bir kısmını satabilirler. Peki benim bunda bir etkim yok değil mi borçlu olarak hani beni varlık yönetim şirketine satın diyemiyorum. Sizin orada bir söz hakkınız olamıyor. Mustafa’cığım ben seni varlık yönetim şirketine sattım ama sıkıntı olur mu senin için?
Hiç olmaz ama zaten satabiliyorsaydın satardın. Sigorta sektöründe olduğu gibi varlık yönetim firmaları da daha global varlık yönetim firmalarıyla çalışıyor mudur? Riskini de azaltmak bölmek için böyle bir sistem var mı? Bir varlık yönetim şirketinin bir kere kendi kaynakları vardır. Dışarıdan borç alabilir, halka arz yapabilir, elindeki borçları da bir daha satabilir bunların hepsi yapılabilir şeyler.
Bu sorumun makro kısmıydı. Bir de mikro kısmında hocam büyük saygım firmalarla çalışıyoruz. Şimdiye kadar iki firma sözleşme dışı davrandı. Bu noktada biz ne yapabiliriz? Varlık yönetim şirketine gidelim mi hocam? Ortada bir sözleşme yapılmışsa otomatik olarak bunun tabi müracaatı ticaret mahkemedir. Avukatınız da eğer kabiliyette ise o kişiyi bulacak ve bu tahsilatı gerçekleşir. Uzun süre olabilir ama sonunda oluyor. İlker ona girmeden isimlerini söyleyelim geçelim gidelim diyorum. Borcunu ödemeyenler?
Önemli olan şey şunu bilmek lazım. Mesela demin sordunuz, borç ödenmese olur mu? Olmaz öyle saçma şey diyorum. Fakat arkadaşınızın size borçlu olması ve borcunu ödememesi sizin hakkınızda ne yaptı? Bir kredi kaydı tutturdu. Bir daha sizden borç isterse vermeyeceksiniz. Büyük ihtimalle sadece bunu size yapmıyor. Başkalarını da yapıyor. Onlar da ona borç vermeyecekler ve böyle sistem devam edecek. Dolayısıyla borcunu ödeyen kişi bir kere itibarlı kişidir. Çünkü söz ağızdan bir kere çıkar. Çıkarınca sözün esiri olursunuz. Dolayısıyla sonunda finansal kesimi olsun fark etmez. Üçüncüsü şahıslara da olsun. Borcunu ödeyen kişi itibarlı kişidir. Borcunu ödeme zorluğu çekebilir. Oturursunuz konuşursunuz anlaşırsınız. Bir kısım o feragede der bir kısım siz feragede der. Sonuçta tahsil olur o borç. Merak etmeyin. Biz borç almayı mı bilmiyoruz? Vermeyi mi bilmiyoruz yoksa? Biz borcu yönetmeyi bilmiyoruz. Ama şunu söyleyeyim. Oranlara bakılınca aslında biz kendi öf ve adetlerimize göre kötü durumdayız.
Dünyaya baktığınızda bizim oranlar çok düşük kalıyor. Türkiye’de insanlar borcuna sadık mı yani? Borcuna sadıktır genellikle. Yani aslında ben dedim gibi 2000’li yılların başında Hüsnü Bey gibi kıymetli bankacılarla konuşurken onların endişesi başlamıştır. Çünkü normalde hakikaten borcunu tıkır tıkır ödeyen özellikle vatandaşlar öyledir. Her zaman vatandaşların borcu alacaklarına göre daha garanti olduğu için titizlenirler. Demin dediğiniz gibi geçmişte borçlu olmak ayıp bir şey değil mi? Çok korkulan bir şeydir.
Borcu ödeyememek zaten süper ayıptır. Rezil olmak. Rezil olduk derler. Dolayısıyla borç almak ayıp değil. Borcu değere çevirmek hüner. Borcu ödeyememek ayıp. Ama bu itibarsızlığı önleyecek kurumlar olarak varlık yönetim şirketinin ortaya çıkmış olması da çok önemli. Eğer kimse borcunu ödeyemez duruma gelirse o zaman ne oluyor? Temelli Dursun sohbet ediyorlar. Dursun demiş ki karşıdan yaban domuzu geliyor ne yaparsın? Demiş ki duvara tırmanırım. Duvar yok demiş.
Ağaca tırmanırım. Ağaç da yok. Çalıların arkasına derken çalı da yok demiş. Ha benden yanamışsın domuzdan yanamışsın demiş. Böyle bir felaket durumunda o zaman devlet devreye giriyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde biliyorsunuz 2008 krizinde mecburen bir tane yatırım bankasının batmasına müsaade edildi. Ardından da bankaların sonuna kadar arkasında durundu. Yani kapitalist sistemle hiç alakası olmayan işler yapıldı. Avrupa da aynısını yaptı. Dolayısıyla o büyüklükte yani bir sistemi riskten oluşan devasa bir deprem olursa burada da zaten devlet ne güne duruyor diye cevap veriyorlar. Yani devlet gibi bir yardımcı oluyor. Hocam bu Yunanistan’ın başına gelenlerden sonra hepimizde böyle bir batmak yoktur hissiyata oluştuğu bir şekilde yolunu buluyor sanki bütün borçlar gibi geliyor. Devlet batmaz vatandaş batar. Siz evde denemeyin sakın. Teşekkür ederiz. Peki ama ben de bununla ilgili bir şey soracağım. Bu varlık yönetim şirketlerinden ilgilendiği borcun kredinin bir alt limiti var mı? Yani mesela bin lirayla da uğraşıyor mu bunlar? Efendim normalde bankalar tahsil etmeye uğraşmayacakları bir portföy yaratırlar. Bunun içerisinde çeşitli kupon büyüklüklerinde alacaklar vardır. O dediğiniz meblada da olur, yüksek meblada da olur. Önemli olan bunu paket edip satmak. Dolayısıyla karşı tarafla zaten müzakere böyle yapılıyor. Biz ticarette de yapmıyor muyuz bunu? Koşan mal var koşmayan mal var vs. paket edip yolluyoruz. İşte 2008 krizi de böyle olmamış mıydı? Yok böyle olmadı. 2008 krizini de anlatayım nasıl oldu. Finansal sistem kredi verdikçe büyüyen bir sistem. Özellikle bankacılık tarafında. Amerika Birleşik Devletleri’nde kişiler finansmanlarının %16’sını bankalardan sağlıyor. Özellikle kurum olarak. Fakat Avrupa’da bu %80. Dolayısıyla Avrupa’da kurallar feci iser Amerika’da biraz gevşektir. Bu gevşekliğin sonu zaten kötü bitti.
Amerikan bankaları herkese kredi verdikten sonra ellerinde kalan fazladan parayı ne yapacaklarını şaşırdılar. Çünkü bir yandan da 1998 krizinden beri Fed’in sürekli piyasayı fondlaması sebebiyle atıl para kalmıştı. Önce restoranlara yatırım yaptılar. Türkiye’ye bile geldiler. Türkiye’de restoranlara ortak olan yatırım bankaları vardı. Bir tanesi battı biliyorsunuz. Şimdi dediler ki parlak bir fikir geldi. Acaba kredi vermeye haiz olmayan insanlara da kredi versek olur mu diye. Şeytanın aklına gelmez ondan önce geldi. Ne oldu? Bu sefer emekliler, herhangi bir işi olmayanlar, bordrosunu göstermeyenlere de ev kredisi vermeye başladılar. Ev fiyatları yukarı doğru giderken bir zamanlar 500.000 dolarlık eve kredi açmış olanlar evin 800.000 dolara çıkması sonucunda şöyle yaptılar. Adama telefon açtılar. Senin evin 300.000 dolar daha değerlendi. Sana bir 300.000 dolar daha kredi açalım mı dediler. Korkunç bir şey. Herkes buna tamam dedi. Sonra ne oldu? Ev fiyatları sabun köpüğü gibi patladı ve söndü.
O 500.000 dolarlık ev 800 oldu ama sonra 400.000 dolara geri düştü ve bankalar bunların kapısını çaldılar. Biz sana kredi verdik şimdi bunu geri istiyoruz. Orada bankalar değil bu şirketler niye devreye girmedi? Bu kadar büyüklükte bir belayı devletten başka kimse üstlenemezdi zaten. Yine sistemi iyi çalıştı. Borcunu ödeyenler ödedi ama istihbarat dinden çok daha fazla ödeyemeyen kişi olduğu için aralarından bir tanesini seçip feda ettiler. Diğerlerini kurtardılar. Lehman Brothers. Bravo. Formerly Evil Corporation.
Herhangi bir ticare işten farklı olarak bankacılık ve finans işi itibar işidir. Bunlar itibar kurumlarıdır. İtibarlarının şu kadar halel gelmesini istemezler. Bu açıdan Türkiye’deki bankacıları ve finansçıları da kutluyorum. Arada tabii oluyor kötü örnekler ama bugüne kadar 2001 krizinden alınmış derslerle Türk bankacılık sektörü, Türk finans sektörü, varlık yönetimi, faktöring, leasing, finansman şirketleri, yeni katılanlar, katılım bankaları hepsi iyi sınav verdiler. Bütün yöneticilerini ve personelini de tebrik ediyorum. Peki hocam ne yapalım? ihtiyacımız yok ama yine de kredi mi alalım şimdi? Şimdi efendim derler ki ekonomistler bütün rakamlara bakarak en iyi yatırım vaktinin geçen sene olduğunu söyleyen adamlardır normalde. Ama bana diyorlar ki mesela ev alalım mı? Benim sorum kardeşim içinde mi oturacaksın? Yatırıma maşrımı alıyorsun. İçinde oturacaksa mutluluğun fiyatı yok. Ödeyebileceksen kredi al. Yatırım yapıyorsan o zaman kollayacaksın. Alış fiyatı, faizin oranı eğer kredi ile yapacaksan bunu ileride bu evin kaç para olacağını düşünüyorsun vs. birçok şey var. Yani dolayısıyla yatırım yapacağınız anı iyi tespit etmeniz lazım. İkinci bilmeniz gereken şey piyasada her zaman fırsat sunar çok sabırlı olacaksınız. Neden kredi kartı faizleri fahiştir? Genelde kredi kartı bir nakit kullanımıdır. Aslında bir ihtiyaç kredisi faizidir. Ve bir itibar da sağlar. Ama ihtiyaç kredisinden çok daha pahalı oya geliyor. İhtiyaç kredisine başvurunun bir süreci var. Bu süreçlerden geçtikten sonra sizin itibarlı olduğunuzu görüyorlar. Ve diyorlar ki tamam bu öder bunu alsana faiz diyorlar. Kredi kartında öyle değil. Size peşinden bir limit veriyorlar. Şimdi o limiti siz kullanırken sizin o sıradaki itibarınızı kime neyi borcu ödeyemenizi görmüyor sistem. O yüzden üstüne bir risk primi koyuyor. Diyor ki bu kredi kartını harcıyor ama limitini tamamlarken sonuna kadar giderken acaba bunu öder mi ödemez mi?
Ben bunun kuşkusuna düşeceğime bunu ödeyememe ihtimalinde üstüne bir kısım risk primini koyarım diyor. Dolayısıyla kredi kartı faizi, tüketici kredi faizi, ticari kredi faizi, kurumsal kredi faizi bunların hepsi birbirinden ayrı. Proje kredisinin de ayrıdır. Mal mukabili verilen vardır, konut mukabili verilen vardır, gayrimenkuldür, menkuldür bunların hepsinin faizi birbirinden değişiktir. Hocam çok teşekkür ederiz. Çok teşekkürler.
Ben de efendim saygılarımı seviyorum.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir