Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=bv9rSaJKzAI&list=PLYymg-mGtvJ7JT0C2HBXpiGUTCeDlwJlr&index=2″ target=”_blank” rel=”noopener”>Charles Darwin Aslında Kim? videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için tıklayınız.
Evrim denildiği zaman aklınıza bunu getirmeyin. Ama bu tür şeyler de getirmeyin. Hele hele bunu hiç getirmeyin. Yaşadığımız bu teknoloji döneminde artık evrim teorisi çökmüştür. Evrim denildiği zaman aklınıza bu görsel geliyor genelde değil mi? İşte bu videoda bunu da unutturacağım sizlere. Çünkü bu videonun konusu Darwin. Şimdiye kadar tüm yanlış anlaşılmaları, kronik hastalığının getirmiş olduğu bilim ve inanç arasında kalması, evrimin teorisini verip evlilik teorisi bile üretmesini anlatacağım. Dönem ödevi olanlar, evrim teorisini bir türlü anlamayanlar, madem maymundan geldik neden şimdiki maymunlar insan olmuyor? diyenler, ulen siz bile. Hadi gelin en anlaşılır Darwin ve evrim videosunu alalım sizlere. Charles Robert Darwin. 1809 yılının Şubat’ının 12’sinde dünyaya gelen İngiliz biyolog ve doğa tarihçisi. Şanslı olduğu bir ailede dünyaya gelmiş babası tarafından dedesi, zamanın bilinen doktorlarından Erasmus Darwin. Annesi ise zengin bir çömlek imalatçısının kızı. Yani Charles Darwin’inki öyle yoksulluktan gelip, dünyanın seyrini değiştiren keşifler yapan gariban adam hikayesi değil. Ama şunu da eklemek gerekir ki, o maddi zorlukların yanında o da neymiş ki diyebileceğiniz bir dizi zorluklardan geçmiş.
8 yaşında annesinin ölümüyle 1818 yılında yatılı bir okula başladı. Buradan mezun olunca da üniversiteye gidinceye kadar babasının yanında stajyer doktor olarak çalıştı. Sonrasında Edinburgh Üniversitesi tıp bölümüne yazıldı babasının yönlendirmesiyle. Ama tıpa pek de ilgili değildi. Hâl böyle olunca cerrahlığa alışamayıp tıp derslerini boşlayarak hayvan doldurma sanatı denen taksidermiye merak saldı. Bunu üniversitede çalışan azledilmiş bir köleden öğrendi ve o zamanlarda köleliğe karşı olan net duruşu da yerine oturmaya başladı. Doğanın tarihiyle ilgileniyordu. Küçüklüğünden beri kuzeniyle böcek toplar onları incelerdi. Yargın düşünce ne kadar evrim teorisini ilk kez Darwin ortaya atmış gibi olsa da aslında öyle değil. Bunu ilerleyen zamanlarda daha detaylı anlatacağım. Jean Baptiste Lamarşin’da bir evrim teorisi vardı ve onu öğrendi. Onunla deniz canlılarını inceleyip orta katalardan evrilme teorisini destekleyen örnekler buldu. Geoloji ve bitkilerin sınıflandırılması üzerine dersler aldı. Hatta Edinburgh Kraliyet Müzesi’nin bitki koleksiyonunu düzenlemeye de yardım etti. Ancak bu bilgiler babanın kulağına gidince tıpı boşlamasına izin vermemek için Charles Darwin’i okuldan alıp Cambridge Üniversitesi’ne bağlı Christ Koluca yazdırdı. Çünkü babası oğlunun teoloji okuyup din adamı olmasını istiyordu. Oysa Charles Darwin bundan yıllar sonra tam tersi dine karşı gelmekle suçlanacaktı.
Teoloji yani ilahiyatta tıpa göre daha iyi olsa da asıl ilgi alanı hala doğa tarihiydi. Kuzeniyle topladığı böceklerin sayesinde botanik profesörü Hans Lowe’la tanıştı ve onunla yakın arkadaş oldu. Bu arkadaşlık Darwin’in evrimin teorisi üzerinde yoğunlaşmasına vesile olacak gemi seyahatine de olanak sağladı. Hans Lowe, Darwin’i iki yıllık bir Güney Amerika seyahatine çıkacak olan ve yanında iyi eğitimli bir doğa bilimci isteyen Beagle gemisinin kaptanıyla tanıştırdı. Başta baba Darwin buna izin vermediyse de bir şekilde ikna oldu ve yolculuk başladı. Ancak iki sene süreceğe öngörülen bu yolculuk 5 seneye uzadı. Bu esnada çeşitli geolojik oluşumlar, fosiller ve canlılar keşfetti. Bunlardan örnekler topladı. Çağlar boyunca yavaş yavaş gelişen değişimi gözlemleme fırsatı bulmuştu bu yolculuk sayesinde. Topladığı verileri de durmadan Cambridge’e gönderiyordu ve bu sayede uzakta bile olsa ülkesinde doğa bilimcileri arasında ünü yayılmaya başlamıştı. 36’da Beagle gemisi Britanya’ya döndüğünde artık saygın bir doğa bilimciydi. Ancak bu seyahat onu sonradan kronikleşen birçok hastalığı da getirmişti. Yolculuk boyunca defalarca ağır deniz tutulması geçirdi. Seyahati boyunca günlüğüne not ettiği çalışmalarını toparlamak üzere Londra’ya taşındı. Burada matematikçi ve filozof Charles Bobaj’ın başını çektiği bir grup tanrının dünyadaki hayatı özel bir mucize aracılığıyla değil doğa kanunları aracılığıyla yarattığını savunuyordu. Darwin ve üniversiteden bir grup bilim insanı ise türlerin birbirine dönüşebileceğini iddia ediyor ve sapkınlık ve toplumsal düzeni bozmakla suçlanıyordu. 1837’de bir dizi çalışmayla Anakara’dan göç edip farklı adalara yerleşen kuşların zaman içinde değişiklik geçirip farklı türlere dönüştüklerini anladı ve ilk defa o sene günlüğüne bir evrim ağacı çizdi. Ama yine o sene çok çalışmaktan dolayı kalbinden rahatsızlanınca çalışmalarını ara vermek zorunda kalarak akrabalarıyla yaşamaya başladı. Bu bir sene içinde onunla ilgilenen öz kuzeni Emma’dan hoşlandı. Evrimi düşünen adam şimdi evlilik üzerine düşünüyordu ve durmadan günlüğüne evlilik hakkında notlar aldı. Evliliğin iyi ve kötü yanlarını karşılaştırıyordu. İyi haznesine yazdığı notlar.
Evlilik yararlı çünkü yaşlılıkta arkadaş olur. Köpek almaktan daha iyidir. Kötü haznesine yazdığı notlar kitaplar için daha az para. Korkunç bir zaman kaldı ama ne oldu biliyor musunuz? Aşkı o kötü haznesine yazdığı notların üzerini çizdirdi ve 38’de Emma ile evlendi. Hasta olduğu dönemde doğal seçilim teorisini ortaya attı. Buna göre tüm canlı türleri mevcut kaynakların izin verdiğinden daha fazla yavru üretiyor. Yavrular arasında zayıf olanlar ölüyor. Güçlü olanlarsa hayatta kalıp yeni yavrularına kendilerini güçlü yapan bu özelliklerini aktarıyordu. Böylelikle nesilden nesile değişip çevrelerine uyum sağlıyorlardı. Yıllarca bu teoriyi kanıtlamaya çalıştı ve en sonunda Yaratılış’ın doğal tarihinden Nezler adlı kitabını anonim olarak yayınlamaya karar verdi. Kitap yerden yere vurulunca kendi teorisi üzerinde şüpheye düşmeye başladı. Ama kitabın iyi yana türlerin oluşumunu yeniden gündeme getirmesiydi. 10 tane çocukları oldu Darwin çiftinin. 2 tanesi çok küçükken öldü ama küçük kızı Annie’nin ölümü onu en çok sarsan olaydı. Bu kadar çalışmasına rağmen çok ilgili bir babaydı. Annie’nin ölümü onu iyiliksever bir tanrı olmayacağı inancına sürüklemeye başlamıştı. Ama hiçbir zaman ateist olduğunu söylemedi. Hatta bir tanrının mevcudiyetini reddetmediğim için ateist olduğum söylenemez diyerek buna hep karşı çıkıyordu. O yüzden ölüm döşeğindeyken Hristiyanlığa döndü diye eleştirmeleri hep boşaydı. 59’da doğal seçilimle türlerin değişimi kitabını yayınladı. Burada aslında insan evrimine doğrudan değinmese de insan kökü ve tarihine de ışık tutabilir demişti.
Doğal seçilim fikrini ayrıntılı gözlemlere dayanarak savundu ve olası itirazlara önceden cevap verdi. Kitapta en çok dikkat çeken insanların hayvanlardan geldiği iddiasıydı. Kiliseden büyük tepki aldı. Ona karşı olanlar acımasızca Darwin’i resme diyor ve eleştiriyordu. Charlatan diyorlardı. Oysa çok hasta olduğu için anca bunları yattığı yerden takip edebiliyordu ama yakın arkadaşları da onu sonuna kadar savunuyordu. Bu yüzden muhalifler onlardan birine Darwin bulduğu güle akabını bile taktı. Hatta iddiaya göre o arkadaşlarından Thomas Huxley, Oxford psikopozuna birikimini ön yargı ve yalanlara hizmet etmek için kullanan kültürlü bir insan olmaktansa maymundan gelmeyi tercih ederim demişti. Oysa Darwin maymundan geldiğimizi hiç iddia etmemişti. Tüm canlılar orta katadan geliyor ve akrabadır demişti. Bu ilişki ebeveyin ve evlat ilişkisi gibi anlaşılsa da olsa olsa kuzenlik ilişkisi olabilirdi. Maymun ve insan benzerliğinden dolayı da ataların ortaklığını örneklemişti ve bu ifade onun hep yanlış yorumlanmasına neden oldu. Ve ister kabul edin, ister etmeyin, ister böyle tweetler atın, ister kıytılık bir kanalda varlığını tartışın, isterseniz de müfredattan kaldırın. Evrim vardır. Hem bir teoridir hem de bir olgu yani bilimsel bir gerçek. Olgudur çünkü bilimsel gözlem ve deneylerle meydana geldiği görülmüş olan değişimler vardır. Hala da devam eder. Örneğin elinizi böyle yapın. Buraya Palmeys Longus tendonu deniyor ve artık bazı insanlar da bulunmuyor. Çünkü atalarımız avcı göçebekken ağaçlara tırmanmak zorundaydı ve bu tendonları gelişmişti. Geçen bin yılların ardından artık buna gerek kalmadığı için yok olmaya başladı. Ya da kulaklarını oynatabilen birileri vardır aramızda ya da çevremizde. Eşek misin sen diye dalga geçerler onlarla genelde. Bazılarının oynatamamasının nedeni de evrim. Çünkü yine ilk insanların gelen herhangi bir tehlikeye karşı gelişen kasları vardı kulaklarında ve bu sayede kulaklarını farklı yön ve açılara çevirebiliyorlardı.
Biz nefesimizi ancak 30 saniye kadar tutabiliyorken bizimle aynı dönemde yaşayan Filipinlerin Bajı kabilesinin üyeleri 12 dakikaya kadar tutabiliyor. Çünkü besin bulmak için denizin metrelerce altına kadar dalmaları gerektiğinden yıllardır ciğerleri buna göre evrimleşmiş. Daha geçtiğimiz yıllarda Darwin’in Biggles hayatında araştırma yaptığı Galapagos adalarında hiç görülmeyen bir ispinoz keşfedildi. 50 yıllık bir geçmişi bile yok bu ispinozun ve ada şartlarına uyum sağlayabilmesi için gagası kaktüs nektarını yemek için evrimleşmiş. Daha bunun gibi binlerce örnek var. Ama aynı zamanda evrim bir teori de dediğim gibi. Bunun nedeni de değişimlerin nasıl meydana geldiğini günümüzdeki bilimsel çalışmalarla hala kanıtlanmaya çalışması. Bu ikililik evrim için hep kafa karıştırsa da bilimde her zaman var olan bir şey. Çünkü bilim hiçbir şeyi mutlak bir kesinlikle bilemeyeceğimizi iddia eder. Her şeye bir teori olarak bakar ve ancak kanıtlandığı kadar kanunlaşır bu. Yerçekimi kanunu gibi. Kütlesi olan maddelerin birbirini çektiği bilimsel bir gerçektir. Ancak bu maddelerin birbirinin nasıl çektiğini açıklamaya çalışan farklı teoriler vardır. Ve ne kadar Darwin ile özdeşleştiyse de evrim ilk kez milattan önce 6. yüzyılda Ionyalı filozoflar tarafından ortaya atılmıştır. Thales, Heraklitos, Aristoteles, İbn-i Haldun hatta Mevlana bile yani düşünen, gözlemleyen birçok bilgin bu konu üzerinde düşünmüş ve yazmıştır.
İbn-i Haldun’un mukaddemesinde geçer. Mevlana Celalettin-i Rumi mesnevisinin dördüncü ciltinde şöyle der Cansız iken öldüm, uyur oldum. Uyurken de yine öldüm ve hayvan oldum. Hayvan iken de öldüm, insan oldum. İnsan iken de ölür ve sonunda melek olurum. O yüzden evrim ve herhangi bir dini çarpıştırmanın hiçbir anlamı yoktur. Kilise Darwin’i yıllarca eleştirip korkun şeylerle itham etse de sonunda demek istediğini anlamıştı. 19 Nisan 1882’de öldüğünde ailesi onu bölgedeki çocuklarının mezarının da yer aldığı kilise mezarına gömmek istemişti. Ancak devlet büyüklerinin de katkısıyla gömüldüğü yer Britanya’nın en ünlü kilisesi Westminister Abbey’di ve orada bilginler köşesi olarak bilinen bölümde yine zamanında ortaya attığı teoriler nedeniyle çok eleştirilen Isaac Newton’un birkaç metre ötesinde yatıyor.
İlk Yorumu Siz Yapın