"Enter"a basıp içeriğe geçin

Denizaltında Yaşamak NEDEN Hayatta İsteyeceğiniz SON ŞEY!

Denizaltında Yaşamak NEDEN Hayatta İsteyeceğiniz SON ŞEY!

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=As459-XMs-0.

Herkes bir denizaltı mürettebatı üyesi olamaz, çok sıkı kabul kuralları vardır. Sayısız akademik testi ve psikolojik değerlendirmeyi geçmek de cabasıdır. Tek seferde yüzlerce gün sürebilecek konuşlanmalar ve tek bir hataya bakan felaket ihtimalleri göz önüne alınınca, ayrıca ülkelerin en pahalı silahlarının bazılarının ve içindeki yüzü aşkın insanın hayatlarının emanet edildiği düşünülünce, bu görevin psikolojik olarak en dengeli ve akademik yetkinliği en yüksek olan bireylere verileceği zaten aşikardır. Ülkeler genellikle denizaltılarını tek seferde 90 güne kadar olacak şekilde konuşlandırır. Ama bazen dinamik ortamın gerçekleri denizaltı mürettebatının 100 veya daha fazla gün boyunca denizde olmasını gerektirebilir. Task and Purpose’ın röportaj yaptığı ABD denizaltı mürettebatından bir kişi en uzun konuşlanmasının 328 gün olduğunu söyledi. 328 gün su altında bir metal tüp içinde sıkış tepiş kalmak için çok uzun bir süre. Çoğu ülkede denizaltı mürettebatlarının 3 adet 6 saatlik vardiyası olur. Bir mürettebat üyesi 6 saat görev başında, 6 saat öğrenme egzersiz özel vakit olarak ve 6 saat uyku olacak şekilde vaktini geçirir. Bu 18 saatlik gün rotasyonu tek seferde haftalarca denizin altında olan bir mürettebat için kafa karıştırıcı olabilir. Ve mürettebattakiler günün aslında hangi vakti olduğunu onlara servis edilen öğünden veya ışıklandırmalardan anlayabilirler. Eğer kırmızı veya sarı ışık yakılırsa gece, beyaz ışık yakılırsa gündüzdür. Ayrıca güneşin doğuş ve batışı anons da edilmektedir. Özel alan sahibi olmak altın değerindedir. Kişisel alan oldukça sınırlıdır. Çoğunlukla her denizaltı mürettebat üyesinin yaklaşık 1.4 metrekare alanı vardır ve tabut denilen minicik ranzalarda uyurlar. Ranzanın içinde sizi dış dünyadan sadece ince bir bez çarşaf ayırdığı için mahremiyet neredeyse yok denecek kadar azdır. Ve günün hangi saati olduğu fark etmeksizin birileri hep uyuyor olabileceği için denizaltı mürettebatlarının kapıları asla çarpma ve sesi olabildiğince minimum düzeyde tut anlamında yazısız kuralları vardır. Kösele yerine sessizlik için lastik ayakkabı giymesi veya bozuk para taşımaması da buna örnektir.
Sessiz olmanın başka bir sebebi ise diğer denizaltıları ve gemiler tarafından fark edilmemek. Özel görevde olan mürettebatların fark edilmemek için konuşmaları bile yasak olabilir. Ancak bazı denizaltılarda yatak sayısından daha fazla mürettebat üyesi bulunur. Ve bu da iki veya daha fazla mürettebat üyesinin vardiyalı bir şekilde tek bir yatağı paylaştığı sıcak yatak uygulamasına sebep olur. Uygulamanın ismi ise aynı yatakta hep birilerinin yatması sonucu yatakların hep sıcak devredilmesinden gelmektedir. Türk Deniz Kuvvetleri’nde herkese komutanım denmiyor, aracın yalnızca bir komutanı vardır. Diğer kıdemli personellere ise ikinci komutan veya baş çarpçı gibi üstlendikleri görevlerle hitap edilir. İkinci komutan ve baş çarpçı komutanın en büyük yardımcıları ve komutanla birlikte yalnızca onların yatakları şahsa özel olmaktadır. Ama ne kadar özel olsa da çoğunlukla personelle aynı kamerada kalırlar. Denizin altında hayat, mahremiyet ve kişisel alan sorunları olan herhangi biri için uygun değildir. Sınırlı alana sahip tek yer ranzalar değil tabii ki. Sayıca 130 kişiye varan bir mürettebat için yalnızca iki duş vardır ve en fazla 3 dakika duş hakkı tanınır. Bir dakika ıslanma, bir dakika sabunlanma, bir dakika durulanma içindir.
Elektronik cihazların buhar ve nebdan zarar görme ihtimalide göz önüne alındığında uzun seyirlerde duş sırası 10 günde bir gelir. Kişisel temizlik ıslak mendillerle yapılır. Ayrıca 40 kişi başına genelde sadece bir tuvalet düşer. Ve denizin altında tuvaleti nasıl kullanacağınızı bilmezseniz büyük bir sorununuz var demektir. Atığınızın özel bir haznede tutulup uygun bir anda dışarı atılması gerektiğinden tuvaletin spon çekilmeden önce basınçla sıkıştırılması gerekir.
Ama yanlış bir şekilde kullanırsanız içindekiler suratınıza geri püskürebilir. İkinci dünya savaşında alman bir denizaltı U1206 tuvaletin yanlış kullanılması sonucu batmıştı. İnsan hata yapar. Hindistan donanmasına ait 2.9 milyar dolarlık bir nükleer denizaltı dalış öncesi kapatılması gereken kapak kapatılmadığı için pahalı bir çöpe dönüşmüştü.
Ayrıca denizaltılarında genellikle yalnızca bir adet çamaşır ve kurutma makinesi bulunmaktadır. Yani temiz çamaşır da bir lüksdür. Stres atmaları için birkaç vücut geliştirme aleti ve dambalı içinde bulunduran küçük bir spor salonları da vardır. Ama alan oldukça kıt olduğu için odalar çift kullanımlı olur. Yani spor salonunun gerektiği durumlarda torpide odası olması gibi ya da kıdeyli subayların yemek yediği subay salonunun tıbbi aciliyetlerde ameliyathane olması gibi. Denizaltı mürettebatının metal bir tüpün içinde, gün ışığı olmadan 3 ay zaman geçireceklerini düşündüğümüzde boş zamanlarında yapacak şeyleri olması önemlidir. Dinlenme odasında genellikle 1 ya da 2 televizyon ve mürettebatı eğlendirecek çokça seçme film bulunur. Küçük bir oyun arşivi ile beraber oyun konsollarına da sıkça rastlanılır ve mürettebatın samimiyet kurması için kart oyunlarına izin verilir. Denizaltı görevlerinin donanmanın sahip olabileceği en zor görevlerden olduğu düşünülünce yemek moral açısından önemlidir. Elbette taze gıdalar en fazla 2 hafta dayanabilir. Bu yüzden haftalar ilerledikçe yemek kalitesi kötüleşir ve nihayetinde sadece konserve kurutulmuş veya donmuş malzemeler kalır. Bu arada denizaltılarının 250 metre kadar aşağıya dalabileceği söyleniyor. Tabii daha fazla dalabilen keşif araçları da vardır. Büyük bir denizaltının boyutunu daha iyi kavrayabilmeniz için bu gördüğünüz devasa kabul edilen Boeing 747-400 uçağın. Buysa Amerikan Ohio Class Denizaltı. Uçağın gövdesinden çok daha büyük gövde çevresi ile birlikte neredeyse 2,5 kat daha uzundur. Ancak dünyanın en büyük denizaltısı ünvanı biraz daha uzun ve çok daha geniş olan Rus Akula sınıfı denizaltına aittir. O kadar büyük Türkiye içinde sauna ve küçük bir havuz bile bulunur ama çoğu denizaltılarında imkanlar daha azdır tabi. Bu arada Türk Deniz Kuvvetleri’ndeki her bir denizaltı bir tabur statüsüne sahiptir. Türkiye’nin elinde farklı dizaynlarda 3 sınıftan oluşan 12 adet denizaltısı vardır. Sınıflarsa Ay, Preveze ve Gür olarak isimlendirilmiştir. Bir denizaltında en çok alanı nükleer reaktör ve itiş gücü sistemi kaplar. Ve motorla birlikte bunlar tek başına denizaltının toplam uzunluğunun üçte biri eder. Reaktörler genellikle aracın ömrü süresince sadece bir defa doldurulur. Ve bir denizaltının denizde ne kadar kalabileceğini sınırlayan tek şey ise mürettebatı besleme gereksinimidir. Havada su da içten olacak şekilde rejenere edilir. Yani, gıda stonunun tükenmesinden çok sonra bile denizaltı hala filtreleme sistemiyle taze içme suyu ve oksijen jeneratörleriyle solunabilir hava sağlayabilir. Denizaltılarında internet bulunmuyor. Dış dünyayla iletişim yalnızca denizaltı nadir anlarda yüzeye çıktığında sağlanabiliyor. Yüzeye çıkar çıkmaz günümüzdeki uydu takip sistemiyle gizliliklerini kaybederler. Bir iletişim başlatmak denizaltının pozisyonunu ele verebileceği ve gizlilik bir denizaltının en önemli özelliği olduğu için mürettebat üyeleri haftalar ya da aylar boyunca aileleriyle iletişim kuramayabilirler. Ve araçta kurdukları arkadaşlıklara bel bağlamak zorunda kalırlar. Bu sıkış tepiş ortamı birbirleri için daha tolere edilebilir kılmak adına siyaset konuşmak yasaktır. Ayrıca internet çok kısa süreli olduğundaysa aileleri askerlere mesaj atabilsinler diye her askere bir e-posta atanır. Denizaltı iletim alabilecek duruma geldiğinde gönderilmiş bütün e-postaların hepsi, personelin öğrenmesini istemedikleri herhangi bir bilginin ona aktarılmadığından emin olmak için görevlendirilmiş bir mürettebat üyesi tarafından önce kontrol edilir. Örneğin mürettebatın moralini etkilememesi için ölüm haberini vermemeyi seçebilirler.
Dünyanın bir tarafından su altına dalıp fark edilmeden öbür tarafına çıkabilen denizaltılarının nasıl iletişim kurduğu ise karmaşık. Tuzlu suda neredeyse tüm radyo dalgaları iletilemez. Ancak denizaltılarının emir alabilmeleri için iletişime ihtiyaçları vardır. Ancak suda çok düşük frekansa ki radyo dalgaları belirli bir miktarda mesafe kat edebilir. Bu yüzden VLF telsizler denizaltı iletişim sistemlerinin temelini oluşturur.
VLF sinyalleri okyanusu geçebilir ve 20 metre derinliğindeki bir denizaltı tarafından algılanabilir. VLF’nin en büyük dezavantajı ise çok düşük band genişliğine sahip olması. Yani gerçek zamanlı ses sinyallerini bile iletemez. En fazla yapabildiği yazı halinde dakikada 700 kelimeyi aktarmaktır. Denizaltıları yeterince büyük ileticilere sahip olmadıklarından VLF frekanslarıyla cevap da veremezler.
Bu yüzden cevap verebilmek amacıyla suyun üzerine antenlerini çıkarabilmek için sığ derinliklere yükselirler. Denizaltılarının suyun içinde gizli kalma görevleri diğer bir önemli unsuru daha zorlaştırır. Navigasyonu. GPS ve radarlar su altında çalışmazlar. Su altında çalışan şey ise denizaltılarının ses oluşturan ve sesin çevresini belirlemek için ne zaman ve nasıl geri geldiğini gösteren sonar sistemidir.
Fakat bazı modern denizaltıları suda o kadar iyi gizlenirler ki 5-10 metre ötede ki başka bir denizaltı onları fark edemeyebilir. 3 Şubat 2009 gecesi İngiliz zonanmasına ait HMS Vanguard denizaltısı mürettebatının Doğu Atlantik Okyanusu’nda seyrederken hissettikleri çarpışmada olan da buydu. Tesadüfen bir Fransız denizaltısıyla çarpışmışlardı. Bir denizaltının dışarısıyla göz teması sadece ortadaki iki kollu kalın borudan oluşan periskoptan sağlandığı için vizyonu net değildir. Bazen de denizaltılarının sistemleri bozulur, batarlar ve okyanusun tabanına otururlar. Bu durumda hiçbir kimse onlara ulaşamaz. Yemek stokları tükeninceye dek ölmeyi bekleyebilirler. Dışarıda çıkamazlar. Çünkü ortalama okyanus derinliği olan 3.6 km derinlikte okyanus basıncı tahminen 25 adet filin kafanızda durmasına denk sayılabilir. İnsan vücudu dayanamaz, ezilir. O kadar basıncın içinde bir kola kutusunu sallasanız dahi, asidinin yeryüzündekinin aksine fışkırmayacağını görürdünüz. Amerikan Kentucky Üniversitesi’nden Dr. Robert Farley’e göre, özellikle deniz tabanına oturmuş ve herhangi bir gürültü çıkaramayan bir denizaltını deniz tabanından ayırt edip tespit etmek neredeyse imkansızdır. Sonuç olarak, bir ülkenin deniz kuvvetlerinin sessiz hizmeti ulusal güvenliğinin en kritik unsurlarından biridir.
Denizaltıları yabancı saldırıları engelleme, nükleer caydırma, bilgi toplama ve hatta kara kuvvetlerine kara saldırı füzeleri ile ateş desteği sağlama görevlerine sahiptir. Fakat okyanusun ağırlığına dayanabilmek için gerilen basınçlı bir silindirin içinde tek seferde aylar geçirmek, okyanusun altında hayatta kalmak oldukça zordur. Ve denizaltı görevleri her denizcinin biçilmiş kaftan olmadığı akli ve fiziki bir mücadeledir.
Umarım bu video size dünya hakkında yeni bir perspektif katmıştır. Yeni videolarımı yüklemeye devam edeceğim. Kaçırmamak için youtube kanalıma abone olmayı unutmayın. Böylelikle size bildirim gidecektir.
Bir sonraki videolarda görüşmek üzere hoşçakalın ben ruhi çeniz.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir