"Enter"a basıp içeriğe geçin

Ekonomide Dünya ne yaşıyor? Prof. Dr. İbrahim Turhan yanıtladı

Ekonomide Dünya ne yaşıyor? Prof. Dr. İbrahim Turhan yanıtladı

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=LsYhWZsKgdU.

Peki İbrahim Hoca’m, size dönelim. Siz bu… Az önce sorduğum soruyu size yöneltirsem ne anlatırsınız bize? Şöyle ben biraz müsaade ederseniz… şey avantajını kullanayım. Sahah avantajını kullanayım. Şimdi benim şöyle bir… buna şans mı dersiniz? Yoksa şanssızlık mı dersiniz? Hani İngilizce, whether it’s a curse or blessing diye bir laf var mı?
Ben şimdi 2008’de Başkan Yardımcısı olarak çalışmaya başladım Merkez Bankası. Daha önce de 2004’ten beri çalışıyordum ama 2008’de Başkan Yardımcısı oldum. Dediler ki, ya bu adam böyle konuşmayı filan seviyor. Bunu iletişim politikasını buna bağlayalım. Bir de dış ilişkileri, yatırımcı ilişkilerini yönetsin. İlk böyle apar topar, görevi alır almaz şeye gönderdiler. Amerika’ya gönderdiler. Amerika’da işte bu…
Cevun Hoca’nın şimdi bahsettiği İMF Dünya Bankası’nın yıllık toplantıları var. Biz Amerika’ya gittik, Lehman Brothers iflas etti. Yani o küresel krizin, 2008 küresel krizin başladığı dönemde ben oradaydım. Ve ondan sonra da G20’de Türkiye’yi temsil eden iki kişiden bir İbrahim Çanakçı vardı. Değerli hazine müsteşarımız o zaman. O hazineyi ben de Merkez Bankası’nı temsil ediyordum.
Dolayısıyla o G20’deki bütün çalışmaları katılma imkanım oldu. Hani şöyle bir şey kazandırıyor bu. Bir yanımda Janet Yellen oturuyordu mesela. O zaman Merkez Bankası başkan yardımcısıydı. Yardımcısıydı pardon. Janet Yellen şimdiki bakan, o zaman Merkez Bankası başkanıydı. Onun yanında Lail Brainard oturuyordu. O da şimdi Federal Reserve’ın ikinci başkanı. Hani Christine Lagarde o zaman Fransa Maliye Bakanı aynı çalışma grubunda bulundu.
Bir an böyle bir şeyim oldu. Yakın gözlem yapma imkanım oldu. Şimdi bu mesela şeye gelecek olursak… İbrahim Hoca’m çok özledim. Lafınızı daha sonra bölmemek için tam geldiğiniz yerde bir reklam ara seveyim. Sonra siz 2008 tecrübesini bize aktarın. O gözlerle beraber. Yarak değil mi? İbrahim Hoca’m lafınızı kesmiştim. Amerika’daki toplantı. Sağınızda Janet Yellen oturuyor. Orada Christian Lagarde oturuyor. Siz şanslı infozisyon devam edin. Şimdi o dönemde yine bu büyük durgunluk endişesi, finansal sistemin çökmesi, kredi mekanizmasının tamamen durması… Bunu aşmak için biliyorsunuz bir parasal genişleme başladı. Bernanke helikopter oldu. Evet, ilk parasal genişleme. O zaman 800 milyar dolar da Amerikan Merkez Bankası’nın bilançosu 4,5 trilyon dolara çıktı. O zaman ama enflasyon olmadı. Değil mi?
Şimdi 4,5’tan 8’e çıkınca enflasyon patladı. Yani %400 artarken enflasyon yok, %100 artarken enflasyon var. Neden diye bir kere bunu tartışmak lazım. Bir. İkincisi, buna cevap verebilmek için enflasyonun niteliğine bakmak lazım. İki. Üçüncüsü, Ceyhun Hoca önemli bir şeye işaret etti. Para politikasıyla önleyebileceğiniz enflasyon var, önleyemeyeceğiniz enflasyon var. Bir de ona değinmek lazım.
Ben kısa kısa bunlara müsaade ederseniz şimdi şey yapayım. Şimdi birincisi. Gösterin birincisi sayfayı. Yok yok hayır. Onu biraz sonra bu ne oldu yani gelişmiş ülkelerde enflasyon nasıl olduğu ile ilgili onu şey yapacağız. Rica edeceğim. Şimdi birincisi. Aslına bakacak olursanız parasal genişleme ile her zaman enflasyon yaratmak mümkündür. Fakat bizim iktisaçların çok sevdiğimiz bir kavram vardır. Bunu da böyle sihirli bir kavram olarak her yerde kullanırız. Seteris paribus, latince bir ifade. Diğer her şey aynı kalmak koşuluyla demektir. Şimdi o dönemde bu küreselleşmenin güçlenmesi ile, şimdi küresel değer zincirleri, küresel üretim zincirleri deniyor ya.
Çin’de, Hindistan’da, Endonezya’da, Malezya’da, Güney Afrika’da, Brezilya’da, Türkiye’de, Filipinler’de, Mısır’da o kadar çok yeni üretim faktörü devreye girdi ki ucuz emek ve çok düşük kar marjları ile çalışmaya razı olan işletmeler.
Devletlerin desteklediği yatırım ortamları ve bunun neticesinde bu ülkelerden, gelişen piyasa ekonomileri denilen bu ülkelerden dünyanın geri kalanına dezenflasyon pompalandı. Yani bir taraftan Amerikan Merkez Bankası para pompaladı, diğer taraftan bu ülkeler başta Çin ve Hindistan olmak üzere ucuzluk pompaladı dünyanın geri kalanına.
Bu son dönemde ise, işte yine Ceyhun Hoca demin bahsetti ya, bu üretim zincirleri parçalanınca, tedarik zincirlerinde aksamalar olunca, o bildiğimiz anlamda küreselleşme işlemeyince, tabii ki… Ucuz üreten fabrikalar kapanınca……kapanınca bu böyle oldu. Ama çok önemli bir fark var. 2008’de sadece parasal genişleme vardı.
Bu sefer mali genişleme, yani devletlerin, demin sizin söylediğiniz gibi vatandaşın cebine para koyması işi her şeyi değiştirdi. Neden? Çünkü Merkez Bankası ne yapıyor şimdi para bastığı zaman? Borçlanmanın maliyetini düşürüyor.
Şimdi borçlanmanın maliyetini düşürebilirsiniz de, ben gelecekle ilgili korkuyorsam endişem varsa, geleceği çok karanlık görüyorsam siz bana ne kadar ucuz verseniz de parayı almaya bilirim ya da altan boluna yatırım yapmam başka iş yaparım. Nitekim de Merkez Bankaları parayı veriyordu, para akşamına Merkez Bankalarına geri dönüyordu. Bunu önlemek için de o zaman ceza faizi uygulamaya başladı gelişmiş ülkelerin Merkez Bankası.
Para geri dönüyor. Harcayın kardeşim bu parayı diye. Ama bu sefer vatandaşın cebine doğrudan para koydular. Ne kadar para koydular? Amerika Birleşik Devletleri’nin büyük buhrandan bugüne kadar yaptığı toplam mali genişlemeye denk bir mali genişleme yaptı. %27.4 gayrı sahip yurtiçası aslan Amerika Birleşik Devletleri için. Tabii yani Avrupa Birliği de yaptı. Yani devlet gibi olan bütün devletler yaptı. Yapmaları da lazımdı. Yani yapmaları da lazımdı. Çünkü devlet kamu düzenini sağlamak için aynı zamanda da kendisine meşruiyet sağlayan vatandaşlarının yaşam özgürlüğünü en önemlisi korumak için ne gerekirse yapmalıydı yaptılar.
Şimdi mali genişleme yani cebinize para koydukları zaman bu ben faizleri düşürdüm demeye benzemiyor. O parayı harcıyorsunuz. Nitekim de bu para harcandı. En önemli fark daha önceki krizlerde bu kadar bizim enflasyon görmemizle şimdi bu kadar enflasyon görmemiz arasındaki en önemli fark birincisi dediğim gibi bu tedarik zincirleriyle ilgili problem arz yönlü faktörler.
İkincisi de bu maliye politikasının devreye girmesi. Şimdi şu bir numaralı grafiği alabiliriz ÇE’ye. Bu anlattığım hikaye bu grafikte daha iyi daha net bir şekilde görülüyor. Bu göreceğimiz grafik Amerika Birleşik Devletleri’ndeki tüketici enflasyonu. Ne zamandan beri? 1991’den beri.
30 yıllık. 1991’den 2021’e kadar zaman zaman düşmüş zaman zaman çıkmış ama görüyorsunuz zaten grafikte ki sol eksendeki rakamlardan da ortalaması %2.3. Şimdi bu tabi Amerikan Merkez Bankası’nın büyük bir güvenilirlik kazanmasına sebep oluyor. Bu çok önemli.
Sizinle bir program yapmıştık burada. Kurun ilk hareket etmeye başladığı zaman. Orada hatırlarsanız aynen bunu söylemiştik. Lite kim işte şu anda bunu görüyoruz ama bakın son dönemde iş zıvanadan çıkmış. Şimdi şöyle bir iddia var. Ya kardeşim bu enflasyon dediğimiz şey arz yönlü faktörlerden kaynaklanıyor.
Arz yönlü faktörlerden kaynaklanıyorsa enflasyon, petrolin fiyatı doğal gazın fiyatı artıyorsa ya da tarım ürünlerinin fiyatı artıyorsa Ukrayna’daki savaş yüzünden. Merkez Bankası faiz artırsa ne olacak artırmasa ne olacak. Aslında Türkiye’nin yaptığı çok da yanlış değil. Artırsan ne olacak ki faizi? Faiz artırdın diye petrol fiyatı mı düşecek? Böyle biliyorsunuz bir düşünce var. Bu doğru değil. Değil mi? Değil. Neden doğru değil? Çünkü enflasyon bir anda oluşmuyor.
Bu arz yönlü şokların yani üretimde çeşitli sebeplerle kısıntıya gidilmesi, üretimin düşmesi, azalması, üretim maliyetinin artması gibi şeyler normalde bir seferlik fiyat artışına sebep olur. Yani bir sefer artar fiyatlar ondan sonra öyle devam eder. Şimdi enflasyon biliyorsunuz bir değişimi ölçüyor. Yani fiyatlar bir önceki döneme göre arttı mı azaldı mı.
Dolayısıyla diyelim ki petrol 50 dolardan 90 dolara çıktı, enflasyon oldu. Ondan sonra hep 90 dolarda kaldı, enflasyon sıfır oldu aslında. Bu konuyu biz vakti zamanında şu anda da hükumette yönetici pozisyonda olan insanlarla iletişimini yapmaya ben çok çalıştım. Çünkü onlar da şöyle bir düşünce vardı. Ya faiz artınca, faiz yüksek olunca üretim maliyeti de artmıyor mu? Üretim maliyeti artınca ne oluyor? Bu üreticiler daha yüksek fiyattan satıyorlar, bu da enflasyona yol açıyor. Yani bu da yanlış tabi. Şu örneği verdim. Düşün ki faiz %70 olsun. Dolayısıyla o %70’lik faizden kaynaklanan ilave maliyeti üretici fiyatına yansıtmış olsun. Hani o dediğimi de kabul edelim. Her zaman böyle de olmaz ama onu da kabul edelim. Ertesi yıl yine %70 olsun faiz.
Geçen yıla göre fiyatın hiç artmaması lazım. Demek ki enflasyon faiz neticesinde ortaya çıkar tezi bu örnekler alışılıyor gibi. Enflasyon olmaz o işte. Bir seferlik fiyat artışı olur. Ama ondan sonra ne oluyor bu arz yönlü şoklarda bir seferlik fiyat artışı? Merkez Bankası, ben kardeşim ciddi bir kurumum, bana da fiyat istikrarını sağlamak görevi verildi.
Bu arkadaşın cebindeki paranın deyim yerindeyse namusu bana emanet. Ben bu paranın itibarını korumak zorundayım der. Ve ona göre politikalarını oluşturursa bir seferlik fiyat artışı zaman içerisinde yavaş yavaş azalır ve devreden çıkar. Şu anda mesela Amerika Birleşim Devletleri’nde olduğu gibi. İkinci el otomobillerin ve kamyonların yıllık enflasyonu bir ara kaç olmuştu hatırlıyor musunuz? Bu çok konuşulduğu için soruyorum. Yüzde 70 olmuştu. İkinci el otomobilin fiyatı Türkiye’de de öyleydi ya. Şu anda kaç? Şu anda yüzde 5. Neden? Çünkü arz yönlü faktörler devreden çıktı artık. Bu kalıcılık arz etmez.
Ama Merkez Bankası üzerine düşen sorumluluğu yapmazsa para politikasını doğru şekillendirmezse ne olur? Enflasyon uzun süre yüksek seyredince bu maliyetlerin yani fiyata artan şeyleri üretimde kullanan üreticiler bunu fiyatlarına yansıtmaya başlar. Yani petrolün fiyatı arttı. Biz bunu doğrudan nerede görürüz? Pompada görürüz. Pompada akaryakız fiyatları artar. Bu doğrudan ve birincil bir etkidir. Sonra… Lojistik maliyatı arttığı için birer yönlerde görürüz. Sonra taşımacılık maliyeti artar. Taşımacılık maliyeti arttığı için taşılan malların da fiyatı artmaya başlar. Buna ikincil etki diyoruz. Ama bir de dolaylı etkiler vardır. O ne? İbrahim Turhan çalıştığı iş yerine gider der ki kardeşim her şeyin fiyatı artıyor görmüyor musunuz? Ben de ücretime zam istiyorum. Ya da aslında doğrudan doğruya bunlarla muhatap olmayan, bunları üretim girdisi olarak kullanmayan başka bir işletme ya ne yapayım her şeyin fiyatı arttı ben de fiyatımı arttırmak zorundayım der.
Ya da mal sahibi olan, bir gayrimenkul sahibi olan ya benim maliyetim arttı ben de kiramı arttırmak istiyorum der. Buna da dolaylı etki deriz. İşte merkez bankaları arz yönlü şokların doğrudan ve birincil etkilerini önleyemez ama ikincil etkilerini sınırlar dolaylı etkilerini de tamamen ortadan kaldırır. Şimdi bu, bu sırası, işte para politikasını sıkarak toplam talebin uyum göstermesini önleyerek yani şimdi bir malın fiyatı arttı. Sizin normalde yapacağınız iki şey var. Bir dersiniz ki ya bunun fiyatı çok arttı benim gelirim o kadar artmadı tüketimimi ben biraz azaltayım. Ya da ama sizin de geliriniz aynı miktarda artarsa aynı miktarda tüketmeye devam edersiniz o da sürekli fiyatını arttırmaya başlar.
Şimdi bu bahsettiğim sebepten dolayı gelişmiş ülkelerin bile kendi aralarında enflasyon davranışlarında farklılık var. Mesela iki numaralı grafiğe bakacak olursak orada Amerika Birleşik Devletleri’nde ne olmuş kırmızı çizgi bu çekirdek enflasyon bu arada enerji yok. Çekirdek enflasyon ne demek?
Çekirdek enflasyon şu enflasyondan enerjiyi çıkarıyorsunuz, gıdayı çıkarıyorsunuz bir de vergileri çıkarıyorsunuz. Niye? Çünkü bunlar taleple doğrudan ilgili şeyler değilse bu bahsettiğiniz arz yönünü şoklarla en yakından alakalı kalemler. Bunu çıkardığınız zaman bakın Amerika Birleşik Devletleri’nde görüyor musunuz? Bunlar olmadan bile enflasyon çok yüksek.
Onun için Amerika Birleşik Devletleri merkez bankası doğru düzgün bir merkez bankası olduğu için, bağımsız bir merkez bankası olduğu için gereğini yapıyor yapmaya da devam edecek. Bu önümüzdeki toplantıda dördün üstüne çıkaracaklar faizi, önümüzdeki yıl da beşin üstüne çıkaracaklar muhtemelen. Oraya doğru gidiyor. Herhalde beklenti 2023’te enflasyon faizin 5-6’da dengelenmesi. Enflasyon düşecek tabii. Enflasyon 6’ya faizinde 5’ye doğru ya orada bir yere dengelenmesi. Enflasyon, önümüzdeki yıl enflasyon faizin altında kalacak. Faiz enflasyon üstüne çıkacak Amerika Birleşik Devletleri’de. Beklenti işte öyle yani. Evet. Avrupa Birliği’ne bakın bu Avrupa Birliği Euro bölgesi mavi çizgiyle gördüğümüz orada farkındaysanız daha düşük. Neden? Şimdi bu işte savaştan falan bahsediyoruz ya bu savaş dolayısıyla enerji ve gıda fiyatlarındaki artış Euro bölgesini daha fazla etkiliyor.
Dolayısıyla onları çıkardığınız zaman orada çekirdek enflasyon o kadar yüksek değil. Orada enflasyonu yüksek hale getiren ne peki Avrupa bölgesinde ücret artışları başladı. Yani orada tabii Avrupa Birliği’nde emek daha örgütlü biliyorsunuz. Dolayısıyla emekçiler işte Avrupa’ya yolunuz düştüyse bilirsiniz işte her yerde grevler var. Havaalanları çalışmıyor. Fransızlar hizmetleri çalışmıyor. Dolayısıyla ücret artışı bu sefer bir sonraki dönem üretim maliyetlerindeki artış sebebiyle enflasyonu besleyecek bir şey. Onun için Avrupa Birliği Merkez Bankası da yani Avrupa Merkez Bankası da faizleri artırmaya başladı. 75 bas puan arttırmışlardı. Bir 75 daha geliyor bu perşembe günü. Arkasından muhtemelen şimdi orada ciddi bir sıkıntı var. Çünkü Amerika Birleşik Devletleri’nde ekonomi hala güçlü. Talepte böyle belirgin bir yavaşlama yok. En azından hizmet sektöründe, hizmetler sektöründe harcamalar artmaya devam ediyor reel olarak da. Ücretler de artıyor ama Avrupa Birliği’nde durum böyle değil. En altta gördüğümüz de Japonya. Japonya’daki çekirdek enflasyon bakın ikinin altında. Çünkü Japonya çok uzun süre dezenflasyon sorunu yaşadı. Orada işte nüfusun etkisi var, Çin’e çok yakın olmanın, Kore’ye çok yakın olmanın etkisi var vesaire. Şimdi dolayısıyla önümüzdeki dönem bu gelişmiş ülkelerde, bunların arasında da enflasyonda bir farklaşma görülmesi çok kuvvetle muhtemel. Son olarak bir de dünya enflasyon liginde nedir vaziyet? Yani enflasyonun en yüksek olan ülkeler, bakın burada gördüğümüz gibi çekirdek enflasyonlar işte
7, 5, 2 civarında. O da 3 numaralı grafiyemiz. Yine arkadaşlar da rica etsek 3 numaralı grafiği gösterirlerse. Evet bu da dünya enflasyon ligi. Geçen en son ay verisi ve ondan bir önceki ay verisi en yüksek Zimbabwe’de… Kaç? Zimbabwe’de oradan… 200-280. En son ay… Lübnan’da %142’ci galiba. 134. Sudan, Venezuela, Türkiye geliyor ondan sonra Arjantin. Arjantin bize niye? Evet Türkiye’nin altına düştü. Biz 83 buçuğa çıkınca… Bu resmi olarak 83 buçuğa çıkınca.
Türkiye Ticifiyat Enflasyonu, Türkiye Estatistik Kurumu’nun açıkladığı. Yani biz ben her halükarda… Yoksa aslında Sudan gibi de olabilirdik aslında. Ben her halükarda resmi, istatistik verilerini kullanıyorum ki yani devletin açıkladığı veri bu. O çerçevede konuşursak daha sağlıklı olur diye düşünüyorum. Doğru. Yani dolayısıyla toparlayacak olursak dünyada enflasyon bu şeyde ve burada ülkelerin bir kısmı. Merkez bankaları görevini yapıyorsa bu enflasyonu kontrol altına alıyorlar. Dediğim gibi birincil etkilerini değil ama ikincil ve dolayı etkilerini önlemek mümkün. Doğru düzgün merkez bankaları bunu yapıyor. Şimdi merkez bankası şöyle bir örnekle sözümü bağlayayım. Vatandaşı şey gibi düşünün. Pahalılıkla maç yapıyorsunuz vatandaş olarak. Karşınızda zamlar var, fiyat artışları var, hayat pahalılığı var. Maç yapıyorsunuz. Kaleciniz merkez bankasıdır. Çünkü merkez bankası gelen topları çıkarır. Merkez bankası kaleyi boş bırakırsa çekilen her şut vatandaşın kalesine gol olur Fatih Bey. Biz şu anda golmuyoruz yani. Bizim merkez bankası kaleyi boş mu bıraktı? Yani pek ortalarda görünmüyor.
Yani olduğu zaman da genellikle faiz indirmek. Yani halisaydı hayrettin gibi bir kalecimiz vardı. Bize bir mustere de aldı. Mustere vardı ama onu sattılar gitti adamcağız.
Mustere almışsınız da mustere değilse bile.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir