Evleneceklere Tavsiyeler – Hayati İnanç | Derdini Söyle
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=6Up9tsLgWJk.
Zehra Grubu’n katkıları ile hazırlanan derdini söyle başlıyor. Selamün aleyküm adım Enes.
Derdim iman ve evlilik.
Merhaba arkadaşlar, bugünkü derdi söyle programının sunucusu benim. Bugün çok değerli bir büyüğüm hocam. Aileetten de dedem, annemin tabiriyle hocam. Annem size evde babam diye sesleniyor. Öyle mi? Çok selamlarımızı, dualarımızı ilet. Aleyküm selam. O baba deyince sana da dede olduk yani. Evet, inşallah kabul ederseniz. Estağfurullah, şeref duyarım evlat.
İnşallah size evlilik hakkında kafama takılan ve en büyük derdim olan, hani şu son dönemde en büyük derdim haline gelen evlilikle ilgili bir söyleyi… Nesini derdediyorsun yani evlensem mi, evlenmesem mi gibi mi? Yoksa biri var da ne yapsam gibi mi? Biri yok hamdolsun. Yani öyle birini daha bulamadık hocam. Geçen sene birisiyle görüşmek nesip oldu. O da kısa bir süreç oldu. Bir dört ay kadar. Yürümedi. Allah’a uymadım da kullarına uydum. Allah da beni kullarıyla ziyan etti. Allah’ın rızasını gözetmeyip değil mi insanların ne dediğine baktım diyorsun yani öyle mi? Evet. Dedin koduya efendim insanların beğenmesine beğenmemesine filan. Aslında kızınızı şikayete de geldim bir nevi. Ben bir sohbete denk geldim görüşmemiz esnasında. Haram diye işittim hani ikilik ilişkilerin böyle bir başa başa… Nikahsız durup dururken böyle değil mi? Flört dediğimiz şey filan. Evet hocam. Bunun haram olduğunu duyunca ben ayrıldım. Ondan sonraki süreçte de tekrar görüşmek istedi hanımefendi. Bizim eve kadar geldi Allah razı olsun. Sen okuyor musun? Ben çalışıyorum 25 yaşındayım. Yaklaşık 10 yaşından beri çalışıyorum. Okul nerelerde kaldı yani? Okul yaklaşık lisede bıraktım ben lisede. Tamam liseyi de bitirmedin. Yok. Biraz haylazdım. Tamam. Liseyi de okumak istedim. Severim haylazını evet. Allah razı olsun. Ne iş yapıyorsun? Şu an bir tatlıcı da. Onların diyeyim ile sorumluyum da bence boş işler müdürüyüm yani çok bir marihetim yok. Yok yok öyle şey yapma öyle küçümseme orada. Avarak hasnak diye bir şey vardır böyle işletmelerde. Böyle hayatta da rastlarız böyle. Ne yapıyorsun? Avarak hasnak yani boşu boşuna dönen bir hasnak. Sen patoz derler. Onu gördün mü? Saman toplayıcı mı? Evet. Onu kesen işte samanı biçen. Bu sapı samandan ayıran alet. Batöz veya patoz bizim mahalli söyleyiş.
Onun içine baktığınız zaman hakikaten avarak hasnak denilen ya bu ne işe yarıyor? Boş boş dönüyor burada diyeceğiniz bir şey bu. Bir alet vardır. Hakikaten işe yaramıyor gibi görünür. Ama çıkarırsan sistem işlemezsin. Evet. İnsan kendine orada bir yer bulur zaman içinde. Çünkü asıl olan güvendir. Samimiyettir.
Tamam bir anda patron olacak değilsin. Bir anda baş usta olacak değilsin. Ama oradan gidilir. Her neyse orayı geçelim. Ama çalışıyorsun neticede yani. Elhamdülillah. Elin emeğinden hayırlı. Ürüzgü yiyen olmadı ya. Elin emeği ya daha ne. Elhamdülillah. Buraya geliş serüvenim 3 sene ve 300 lira oldu. Eğer maddi olarak bakarsak şu an sizinle konuşmam için sadece 300 lira harcadım.
Ama aynen bakarsak 3 sene bekledim. Şu an sizinle bir sohbet edelim. 3 seneyi geri getiremem ama 300 lirayı Allah neyse kısmetle yaşarsam kazanabilirim inşallah. Olaya ben böyle bakıyorum. Arkadaşlarla hani hanım arkadaşlarla görüşme zaman aşırı derecede bir maddi ihtiyaç konuşuluyor. Hani evlilikte aranan kriterler sadece madde. Evet. Oturup ilk konuşmamızla. Gelir ne olacak falan değil mi? Hani Allah. Nasıl geçineceğiz? Evet.
Allah rızka kefil ama orada değil. Rızka kefil olan Allah evlilik konusunda kefil olmuyoruz. Benim bildiğim kadarıyla evlenmemiz, çoğalmamız, Resulullah Ekrem Efendimiz fakirleri evlendirme oluyor. Ama bu durum. Allah orada rızka kefil dediğini anlamadım. Şimdi şöyle anlatayım hocam. Konuştuğumuz zaman imanı kefil oluyor Allah. Diyor ki namaz kılmıyor ama namaz kılar.
Hani ne bileyim işte oruç tutmuyor ama tutar. Yani kötü huylarda var ama evlenince düzeltecek. Ama eğer namaz kılıyorsun oruç tutup pek edilsen. Yani tamam sen biraz dolaylı dolanbaşlı anlattın karıştın. Yoksa işin doğrusu şu demek istediğin de o anladığım kadarıyla. Allah rızka kefil imana değil. Elhamdülillah. Yani bunu bilmeli. Değil mi? Rızık için endişe etmemeli. Ama dinini muhkem tutmak için gayretli olmalı.
Evet insanlar böyle düşünmedi diyorsun yani. Biraz değişik et olmuşuz. Evet. Sert sözlüyüz. Çok kırıcıyız. Konuşmalarımızın nereye, hangi noktalar. Gideceğini hesap etmiyoruz. Evet. Minel kalb ile el kalbi sebile. Farklığın kalbi bir yolu vardır. İyi ki okumamışsın yahu. Ben sizinle aşığınızım. İşte okumadığın için bunlar hatırında kalıyor. Okula gitsen kafan karışır. Eyvallah. Güzel güzel. Yani 12 saat çalışıyorum. Maşallah.
Yol ile beraber 14 saate tekabül ediyormu? 13, 15, 14 saat. Yani siz ailecek hem annen hem sen bizim videolarımızı şey yapıyorsunuz. Ne kadar zamandan beri? Annem sizi, yani ben şöyle söyleyeyim. Annem yaklaşık 2-3 senedir telefon kullanmıyor. Bu Android telefonu alışmamız biraz uzun sürdü annem. Evet. 2-3 senedir sizi. Maşallah. Siz değil sadece. Çeşitli hocaları. Akşama kadar zaten ev hanımı olduğu için basit indirgeniyor biraz ama o bulaşığında,
çamaşırında, ev temizliğinde daha ziyade siziyiz diyor, sizi dinliyor. Evlilik bugün çok büyük bir problem. Görüştüğüm insanlarla, konuştuğum insanlarla hani ben bugün arkadaşıma sorduğum zaman diyor ki evlilik diyor evlenecek kız yok. Ama biz şunu soramıyoruz herhalde kendimize. Ben evlenecek adam mıyım? Veya bir aile yapısını taşıyabilecek, ne bileyim bir çocuğa bakabilecek. Yani şu mu acaba hocam hani siz bir ümü olarak sormak istiyorum. Evlilik yani sadece parayla mı ilgili yani sadece param olması gerekiyor.
Temel değil, para mıdır evliliği? Elbette değil, sadece para değil. Yani geçimi sağlayabilecek bir şey görünmesi iyi gelir insana. Müşebbü şüzzihindir insan yani zihni karışıktır. Ne olacak falan diye endişe eder. O bakımdan bir gelir sahibi olması, düzgün mümkün olduğu kadar düzgün bir işi olması beklenir, aranır, arzulanır ama o değil ondan ibaret değil. Yani o işin önemsiz bir kısmı. Asıl önemli olan biraz önce söylediklerin ben evlenecek durumda mıyım? Bu sorumluluğu üstlenecek olgunlukta mıyım? Yani reşit miyim reşit? Yani balik oldum tamam.
Şerhan, dinen, abdest almam gerekiyor artık yani büyüdük de. Hakikaten olgun muyum? Bunu senin kendi kendine soruyor olman, bunu düşünüyor olman o olgunluğa sahip olduğunun da göstergesi. Olmayan bunu hiç düşünmez, kafaya bile takmaz. Sen kendini sorguluyorsun, bunu iyi yapıyorsun, bahtın açık olsun ama uygun bir hanım kız.
Yani sorumluluk sahibi olabilecek, annelik görevini üstlenebilecek, armudun sapı, üzümün çöpü derdinde olmayacak birini aramak lazım. Kolay mı? Çok zor biliyorum. Çok zor. İçinde bulunduğumuz zaman artık gençleri evlenmekten sanki uzaklaştırmak ister gibi bir durum var yani. Özellikle televizyonlar ve sosyal medya. Maalesef çok yani olumsuz bir algı, olumsuz bir öğreti devam ediyor. Bunu üzüntüyle izliyoruz. Fakat senin gibi köklü sağlam bir aile yapısından gelen, gelenek sahibi, büyüğünü bilen gençler için iş daha kolay. Nispeten daha kolay. Allah işini kolay getirsin.
Oluversin diye yapma evliliği. Öğlene kadar geçineceğin kişiyi yorulana kadar ara. Geç olsun yanlış olmasın. Sana hatırladığım bir sözü nakledeyim. Hocamın hocası demişti ki, demiş ben görmedim de duydum yani.
Hayat bir beyaz sayfaya benzer. Hatalar ise kurşun kalemle oraya yazılan yanlış yazılar gibidir. Böyle bir yanlış yazı olursa kağıtta ne yaparsınız? Silersiniz, lastik silgi vardır silersiniz. Sonra bir hata daha olursa onu da silersiniz bir daha bir daha. 3-5-10-15 belki de. Hani aynı noktada 50 kere hata edersen kağıt delinebilir. Yani abartmamak lazım.
Fakat neticede bu hataları silinmesi mümkün. Zor da olsa, kağıt biraz yıpransa da mümkün. Ve fakat iki husus var ki, iki konu var ki orada yapılacak hata, kurşun kalemle yapılan hataya benzemez, lastik silgiyle silinemez. Çiğni mürekkep ile yapılmış hata gibidir bu ikisi. Çiğni mürekkep. Kağıdı yakmaktan başka çare bulamazsın kurtulmak için. O da cehennemdir işte. Peki nedir o iki husus? Bu kadar önemli. Her hata tamam da bu iki hususta yaparsan hatayı yanarsın diyorsun yani. Ne onlar? İş seçimi, eş seçimi. Bu iki noktada Allah hata etmekten korusun. Çok dua etmek lazım. Çok dua almak lazım. Hayırlı olması için. Kul kulun duasıyla kurtulur. Gördüğümü anladığım kadarıyla sen en sağlam dua bankasında ciddi bir kredin var. Anne duası alıyorsun resmen. Yani evden çıkmadan önce Hz. Hızır Aleyhisselam yolu, şeyin olsun yoldaşın olsun diye her gün gönderir Allah razı olsun. Senin o banka sağlam. Onu muhafaza et, onu sağlam tut. Bunun dışında da dua almaya bak. Her müşkül iş asan olur bu şekilde.
Hak tecelli eyleyince her işi asan eder. Halk eder esbabını bir lazada ihsan eder. En zor görünen işler, Cenab-ı Hakk’ın yardımı yetiştiği zaman, hak tecelli eyleyince her işi asan eder. Kolaylaştırır, şaşar kalırsın. Halk eder esbabını, sebeplerini yaratır.
Lahzada ihsan eder. Anında bir bakmışsın, korktuğun her şey bertaraf olmuş, engebeder, düz olmuş. Onu sabırla beklemek lazım. Acele etmemek lazım. Acele şeytandandır. Uygun aday bulununca da, görülünce de gecikmemek lazım artık. Hayırlı işte acele o zaman önemli. Ben seni telaşsız bir şekilde beklemeni tavsiye ederim. Elhamdülillah Allah razı olsun. Zaten çok bir telaşım yok hocam. Ama şunu biliyorum ki şeytanın en büyük uğraşı, biz gençlerle ve zina o kadar basit ki günümüzde evrinde. Biz bir de nasihat almayı beceremiyoruz. Benim hatırladığım kadarıyla şöyle bir olay vardı. Sultan İkinci Murat, oğlu Fatih’e, oğlum hayatta üç çeşit insan vardır. Birincisi ne nasihat alır, onu ne nasihat paklar, ne başına gelen musibetler paklar. İkincisi başına nasihat, onu anlatanları dinlemez ama musibet geldiği zaman onu anlar ve hayatını düzene sokar. Üçüncüsü ise, nasihati dinler başına hiçbir musibetten. Evet, ihtiyaç kalmaz musibete. Kendini toparlar. Biz gençler olarak, herhalde büyüklerimizin yaşadıkları o yaşam tecrübesini çok böyle basite sayıyoruz. Arkadaşa diyorum ki, neden böyle? Benim seni sevmem lazım diyor. Sen beni seveceksin de sen bana kalp gözüyle bakacaksın. Ben yalancıyım. Ben ne bileyim ahlaksızım, terbiyesizim. Bir evlilik denen bir binayı benim üzerime nasıl kuracaksın? Bu nasıl olacak? Orada diyor ki ben sevmem lazım. Bu yakın zamanda oldu. Allah razı olsun. Evet. Onun kötülüğünden değil, benim kötülüğümden. Çünkü aradığımız şeyi nerede arıyoruz?
Allah’a hamd olsun. Çok güzel bir şey söylediniz hocam hani Allah’a sığınmak. İlk arkadaşla aradığım zaman çok böyle derbeder oldum. Annem bana Evliya Çelebi der. Çok geziyorsun çünkü, öyle mi? Özellikle ben biraz türbe hastasıyım. Türbeleri seviyorum. Yer altı dünyasını irtibatı koparmıyorsun. En çok kimi ziyaret edersin? Mehmet Emin Toprak Hazretleri. Benim de selamı söyle. Ellerinden öperiz.
Allah razı olsun. Ayriyetten Mollah Gürhan Hazretlerinde komşuduyuz. İnşallah ayriyette de komşu olmak için olur. İnşallah. Bir gün böyle çok daraldım. Bir de evliliğe giriyor yine. Bize yeteninciyi Allah’a anlatmadılar. Ben Allah’ı arayarak buldum. Eğer benim alemdeki Allah inancıyla eğer böyle yaşarmaya… Annem Allah razı olsun, Müneryacı Fakir çok anlatmaya çalıştı. Namaz kıl dedi. Ama neden kılmam gerektiğini söyleyemedi. Anlatamadı. Çünkü o kadar bir ilmi.
Namaz kılma gerektiğini biliyordum ama neden kılma gerektiğini bir türlü nefsime anlatamadım. Çok büyük bir sanatkar. Unutma sözünü. Estağfurullah. Çok büyük bir sanatkar. İsim zikretmeyeceğim anlatacağım şeyden dolayı. 2000’de vefat etti. Belki oradan çıkaranlar olabilir kim olduğunu. Güzel bir ahlak sahibi. Klasik kültürümüze, dinimize, diyanetimize, fevkalete, hakim, vakuf.
Bilhassa lisan sahasında. Otorite. Yani sevdalı olmanın ötesinde otorite söz sahibi. Çok hassas, kibar, zarif bir insan. Anneme, babama gücenginim diyor bir gün. Sebebini soruyorlar. Beni namaza alıştırmadılar diyor. Bundan dolayı kırgınım diyor yani. Bu alışkanlık gençlikte, çocuklukta yerleşiyor diye.
Yine de kendini zorlar. Elinden geldiğince namazı kılmaya gayret ederdi ama işte o çocukluk da idi. Dinden alışkanlık önemli. Doğru diyorsun. Belki kendinde olanı vermiş de. Elhamdülillah. Allah razı olsun. Ama ne yapsın? O da ne yapsın yani? O da önemli. Ne var ki onda ya? O neslin yüzünden üstünden mulgozer geçti ya. Yani yerle bir edildik biz kardeşim. Belli ki bizden de genç annen. Üstümüzden neler geçti kardeşim ya. Bize dua edin ya. Yani size adam gibi emaneti taşıyamamaktan dolayı biz mesulüz aslında sorumluyuz. Yani sen gene hamdolsun bu yaşında ipi koparmadın da yani irtibatı koparmadın. Allah razı olsun eksik olmayın. Elbette daha çok size getirebilmek, verebilmek mecbiretimiz vardı. Yapamadık. Fırtınalar esti başımızda. Anamız ağladı.
Yani şikayet bir şey getirmez de onun için susuyoruz. Yani yoksa neler neler şey yaşandı. İmam Hatip Lisesi’nde talebe olan bunu kısık sesle söylerdi. Suç itiraf eder gibi. İmam Hatip değil falan. Meslek Lisesi’nde. Neden? Kınanıyordu çünkü. Aşırılanıyordu. Kur’an-ı Kerim kursuna gitmiş, okumuş, öğrenmiş. Bunu öyle mahcubiyetle ifade ederdi. Namazına devam etmek, dinini dosdoğru öğrenmek, yaşamak zordu işin doğrusu. Geriye doğru şöyle bir 10, 20, 30, 40, 50 yıl gidilince bu artan bir yoğunluk arz ediyor. Ama çok şükür asil azmaz, bal bozmaz. Maşallah. Sen… Estağfurullah hocam. Annem abdestiz yedirmemiş çok şükür. Abdestiz yedirmedim seni diye anlatıyor. Üç kardeşimiz de. Kaç numarasın?
Ben ilk numarayım. Bir nevi biraz böyle yarı baba modülünü bürüyoruz herhalde hani. Sormuyorum seni. Belki üzecek bir hikayesi vardır diye. Babadan söz yetmiyorsun. Baba… Allah razı olsun. İnşallah hidayet-i erenlerden olursun. İnşallah. Duamızın önünde. Cenab-ı Hak kolaylıklar versin, doğru yola iletsin hepimizi. Elhamdülillah. Şöyle bakıyorum hocam. Bir şaman öğretisi varmış. Ders sen alıncaya kadar tekrar eder. Ders alıncaya kadar tekrar edecek bu ders. O yüzden dersimi bekliyorum, sabrediyorum. Elhamdülillah diyorum. Sabretmezsem biliyorum ki başıma daha büyükleri gelecek. Bugüne kadar yaptığım bütün yanlışlarla Allah belamı çabuk verdi elhamdülillah. Hani bir omzum kırıldı, ne bileyim çapaz bağlamak. Dediğin gibi büyük nimet ya. Erkenden ikazı almak değil mi? Çok hamdolsun. Yani mesela bir şey yapıyorum. Gecikse gecikse ceza büyüyecek. Hani çok şükür hamdolsun Allah hemen tez zamanda belamı veriyor. Hani cezamı veriyor daha doğrusu. O da benim büyük bir nimetin. Evet, kelimeleri biraz duymuşatmak önemli. Hocam ama hak verin öyle bir çağda yaşıyoruz ki kelimelerde olan, kelime daracımız çok kısıtlı. Kendimizi ifade edemiyoruz. Bu yüzden küfüre başvuruyoruz. Hani şu kadarını söyleyeyim madem böyle dedin.
Sen sizin neslin içinde ortalamanın çok üstünde kelime haznesine sahip olmuşsun. Bunu nasıl yaptığını bilmiyorum. Okuyorsun demek ki, dinliyorsun belki. Ama biraz önce biraz mizaha bulayarak söylediğimi tekrar edeceğim. Yani böyle üniversiteden geçmemiş olmak sana iyi gelmiş. Elhamdülillah. Sana iyi gelmiş.
Bütün okuyan arkadaşları lekelemek istedim tabii ama genel itibariyle bakıldığı zaman da yani bu üniversite dediğimiz kurumlardan aldığımız mı çok, kaybettiğimiz mi çok. Yani bakmak lazım. Oturup bir düşünmek lazım. Yani her yerde itiraf ediyorum. 40 küsur yıllık evliyim ben. 40 yılı geçtik. Allah’a hayırlı olsun. Üç torun var. Dördüncüsü de burada mı hocam? Dördüncüsü de burada mı?
Allah razı olsun. Eksik olma. Eksik olma. Ben aynen kabul yani. Efendim bu 40 yıl zarfında hanımefendi ilkokul mezunu ben avukatım. Havamdan geçilmiyor. İstanbul hukuk mezunu falan. Problem hep benden çıkıyor. Çözüm hep ondan geliyor. 40 sene böyle geçti. Ben de oturup düşülüyorum şimdi yani. Acaba yani okumuşlarda bir problem mi var ben dahil olmak üzere? O okumadı. Çözüyor. Yani onun üzerinde, onun omuzlarında yükseliyor. Çocuk, annenin eseridir çocuk. İlk muayene. E şimdi o düzgün yetiştiriyor. Bizim vaktimiz de olmuyor. Bazen ihmal ediyoruz, bazen ihlal ediyoruz.
Yani dediğim gibi okuma işini bir daha düşünmeli yani. Yani alimin mürekkebi şehidin kanından üstün. Haber böyle geldi arkadaş. Yani bizim mürekkebin içine zehir mi sıkılıyor, ne oluyor yani. Genel itibariyle son iki asra bakıyorum. Yani ne kadar problem çıktıysa okumuşlardan çıktı. Okumamışlardan bir problem yok.
Yani onu diyordum. Kelime hazinesi itibariyle emsalinin çok üstünde olduğunu görüyorum. Demek ki dikkatle oluyor, kafa karışmayınca, müsterih efendim, samimi bir gayret içinde olunca mümkün olduğunun da göstergesisin sen. Kaç modelsin sen? Ben 95 modelim. 95 modeller, evet senden hayli büyük iki evlat var bizim. Allah hayır, özüm vermesin. Dualarım da o yönde. Yarabbi inşallah imanımı tamamlayın ismiyle. Vaktin açık olsun. Allah’a utanma. Çayı soğuttun ama bak iyiden iyiden. Karşınızda içmekten eline geçiyoruz. İç iç. Evlenecek misin yani muhalefet? Ben mi? Evlenmeyi düşünüyorum. Çünkü şöyle insan yanlışı yanlış yapanla görüyor. O ana kadar hep onun doğrusu. Yanlış yaptığında farkında sonradan varıyor hocam.
Kimden öğrendin edebi dediler Hazreti Lokman Hakime. Edepsizden dedi. Elhamdülillah. Başkalarının hatasından ibret alan kendisi ibret olmaktan kurtulur. Elhamdülillah hocam. Benim önümde çok büyük rol modeller var. Onlara bakarak bana diyorlar 12 sene ben delillerle aynı apartmanda yaşadım. Yokluktandı. 12 sene ben korkuyla büyüdüm. Korkularım korkarak geldim. Hamdolsun.
Çevren olarak baktığım zaman şunu gördüm. Yanlışı yanlış yapan kişide gördükleri zaman kınıyorlar. İnsan böyle kınıyorsa Allah neler olur diye. Çevrenle çok büyük örnekler oldu. Bizim çağımız bunun kölesi olduk. Telefonun kölesi olduk. Telefonda doğruyu aradık. Ama doğruyu arayacağımız kişiler burada karşımızdasınız. Allah razı olsun. Biz büyüklerimize danışmaktan biraz aciz kaldık.
Anneme ben diyorum anne bana evlilik işine sen el at. Ben çünkü yanlış yanlış kararlarla geliyorum karşına. O hiç olmayacakları getiriyorum. Bela oluyorum kendimi. O da diyor ki ben sana yapamam diyor. O da güvenmiyor. Sorumluluğu üstün alıyor. Ağır. Çok büyük. Uygun bir aday bulsa o yapar da demek ki göremiyor. Sizi sevmesinin tek nedeni aslında evlilikle ilgili o Refika Hanım’a konuşmanız, o yaşam tarzınız, yaşam biçiminiz çok hoşunuyor.
Benim de aklımda bulunsun. Belki de çöpünü ben çatarım. Allah razı olsun. Aklımda bulun. Ben öyle şeyler yaparım biliyor musun? Çöp çatarım yani. İki tarafı görür anlar anlaştırır falan. Olursa buluşturur. Birkaç tane öyle inşa ettiğimiz evlilik oldu. Annemin de böyle çöp çatanlık işleri var. Annem çöp çatanlığı sever. Güzel çadırı kurmaya çalışıyor. Bu güzel binayı kurmaya çalışıyor ama iş bize geldiği zaman da biraz sıkandı.
Herkes şunu söylüyor ki hani günümüzde bir şey yok. Hani neden bu kadar erken evlenmek istiyorsun? Zina çok kolay. Zinaya kapılıp gitmek çok kolay. Ve hani bu değerleri koruyabilmek, örfü, adeti, türeyi koruyabilmek çok zor. Haramdan kurtulabilmek evet. Çok zor. Aferin. Allah senin bu haramdan korkmanı arttırsın. Amin inşallah. Aferin. Sakındıkça, uzak durdukça Cenab-ı Hak seni aziz eder.
Allah kendisinden korkanı kimseden korkutmaz. Elhamdülillah. O yüzden bu değil. İzzet sahibi eder. Amin. Onu sultan eder, sultan. Allah’a emanet olun. İmtihanıdır. Cenab-ı Hak bozmasın. Güzel. Sen doğru yoldan başlamışsın. Helal sütle başlamışsın. Allah’a emanet olun. En büyük imkan odur. Yani neticede analarımız bizi ne ettiyse etti. Yani ne yetiştikse onların eseriyiz yani.
Onlar bize haram yedirse içirse Allah göstermesin. Yani söylemeye dilim varmıyor. O yüzden hem onların, anamızın hem müstakbel eşimizin kıymetini bilmeli senin için müstakbel bizim için vakit. Kıymetini bilmeli, haklarını gözetmeli. İnşallah hayırlı bir evlilik. Çok gecikmeden, ankaribüz zaman eskiden bir eşiyle nasip olur sana da. Görüşmemizden sonra anlatıyordum hocam.
Dört ay bir görüşmemiz oldu. Ondan sonra ben tabi biraz böyle allak bulak oldum. Çünkü haram sevda otobüsü helal sevda durağında indirmez diye bir güzel söz var. Haram sevda otobüsü helal sevda durağında indirmez. Güzel bir söz. Söyleyenlerden de Allah razı olsun. Hey maşallah. Bu sözü duyduktan sonra otobüsten korktum. Ondan sonra olmadı, nasip olmadı bu konuşmamız. İşimi çünkü insanlara bıraktım. İnsanlara beni rezil etti. Allah o ana kadar rezil etmişti hamdolsun.
Bir gün çıktım evden. Dedi ki sen de nereye gidiyorsun? İki rekat. Tövbe namazı kıldım. Ben kafayı kırdım ama. Hani böyle düşüncelerim çok böyle yerlerde. Çünkü insanın en büyük derdi herhalde gönül. Gönüllerde olmayan zaten hiçbir yere varamıyor herhalde. O gönüllerini kaptıktan sonra işte bir şifa aradım. Şifa nedir, şifa nedir? Evden çıktık, gittik. Güya ben kafamda bir şey tasarlamışım.
Tövbe estağfurullah, tövbe Allah. Rabbim affetsin. İntihar edeceğim. O kadar da delikanlıyım. O kadar kafayı bozmuşum. Bana dedi ki sen nereye gidiyorsun? Ben dedim gidiyorum dedim. Duramıyorum dedim. Evde duramıyorum. Duval üzerime geliyor. Kalktım Mehmet Emin Tokat Hazretleri’ne gittim. Dolmuşa atladım. Gece saat iki. Köşeye bir döndüm. Bir kalabalık. Saat iki. Orada iki defa kalabalık görüyorum. Hep gidiyorum. Dedim hayır dedi. Ne oluyor? Cübbeli sarıklı adamlar. Bir gittim. İşte dua ediyorlar. Allah’ım gönül darlığı olanlara.
İşte şifa ver. Öyle böyle dua ettim. Ya dedim ben ne yapıyorum? Hani bir insana bu kadar körü körüne aşık olmak. Bu büyük bir sorum mu hocam? Hani bir insanı ilah haline getirmek. Hani büyük bir problem değil mi? Hani evliliklerdeki aslında en büyük kırıcı nokta da bu değil mi? Karşınızdaki insanı kusursuz görüp, kusurlarını araştırmadan evlenip, ondan sonra onu böyle ilah haline getirip, ona tapmak, ondan sonra onun yaptığı yanlışları gördükten sonra ondan ayrılmaya çalışmak. Hani bu büyük bir problem değil mi?
Haddinden fazla değer verince tabii zıddına klap ediyor. Onu diyorsun herhalde. Evet, Cenab-ı Hakk’ın rızasını gözetmek lazım. Bu noksanı varsa o da hatır için hoş görülmez. Yani düzeltmeye çalışılır. Kibarca, zarif, üslubu dairesinde. Yani dediğim gibi böyle sen bazen sert kelimeler kullanıyorsun. Evet. Ama ona ihtiyacın yok. Ve az törpülemek lazım. Allah’a emanet olun. Biz büyüklerimize oturup konuşmadığınız için onların iyi alaka bize sırayet etmiyor.
Bulaşmak değil de, sırayet diyorlarmış galiba bunu. Sizler sırayet diyorsunuz. Evet, bulaşmak evet. O da sırayet etmiyor. Çünkü büyüklerimiz de bizden korkuyor. Korkuyor değil, güzel vakitlerini rahatlıkla harcamak istiyorlar. Biraz onlar da bizden kaçıyor. Biz de yakalamak istemiyoruz zaten. Elimizdeki telefonlar bize yetiyor. Büyüklerimiz aramızda, mesafemiz telefonlarımız. Aferin. Teşhislerin isabetliği, doğru görmüşsün meseleyi.
Bana bir hadis-i şerif mealini hatırlattın. Hz. Aişe’ye sordular. O da bizzat Efendimiz aleyhisselatü vesselam’dan işittiği bir hadis-i şerifi nakletti. Cenab-ı Peygamber buyurdu ki, Allah’ın kızacağı yerde insanların rızasını arayan, insanların oyuncağı haline gelir.
İnsanların kızacağı bir noktada Allah’ın rızasını arayan, koruma altına alınır. Cenab-ı Hak onu insanlardan gelecek her tehlikeden muhafaza eder. Zırh için alır. Yaklaşık muhale ifade ettim. Seni tuttuğun bu yol doğru. Sapma. Böyle dost, dost sıraata müstakil. Dost doğru git. Allah utandırmaz. Emrine uyanı, rızasını gözeteni aziz eder. Şu kadar var ki imtihanlar olur. Cilveler olur. İnsanı şaşırtan şeyler olur. Böyle bir tuzaklar. O kadar da olsun. Bu da bizim kulluğumuzun gereği. Kıbrık ederim. İzlediğim kadarıyla kızınızla ilgili evlendirirken sadece sorunun soru namaz kılıyor mu? Bir tek soru sordum namaz kılıyor mu çocuk? İki yerden teyit aldım. Çocuğu tanırdım zaten. Talebemdi. Ama olur ki araya giren yıllar sebebiyle tembelleştiğimi astı mı filan diye bizim gençlerin tabiriyle söyleyeyim. Namazı sallamaya başladı mı filan diye. Orada bir sallanma olmadığını gördüm. Başka bir şey sormadım. Kazandım. İnşallah hocam. Hiçbir şey yoktu. Ama var mı yok mu diye sormadım. Niyeti iyi. Helal süt emmiş. Güzel ahlak, güzel terbiye almış. Namazını kılıyor. Gerisi Allah kerim. Ehem. Günümüzde bunları pek önemsemiyoruz. Biz daha ziyade maddi… Başımızı belaya sokuyoruz ondan sonra. Evlilik eşin üç özelliğinden biri için yapılır. İnsan ya güzel diye, ya zengin diye, ya dindar diye evlenir. Güzelliğine talip olan ondan mahrum kalır. Servetini gözetleyen ondan mahrum kalır. Dinine talip olan üçüne de kavuşur. Elhamdülillah. Ve selam. Tamam mı? Eyvallah hocam. Söz uzanır ger kalamın der isem diyor Süleyman Çelebi. Var mı başka kafana takılan bir şey? Korkularım. En büyük korkum şu ana kadar hani buraya gelmenin önce bana şu söylendi. Hayati inen hiçbir ilahiyatçı değil ben de biliyorum. Ama dedem bana yol gösterecek olan. Ağzı direkt karşılıklı böyle oturup hasbihal etmek ayrı bir şey. Korkuyorum. Hani onun için hatta telefonda kullanmıyorum. Telefon kullanmayı bile bıraktım doğruyu. Ne kadar uzak kalırsan o kadar rahat edersin. Sadece işte yol boyunca bir travma seferimiz var. Onda da işte kulaklığı takıp sohbetler dinleyip çeşitli şekilde kendimizi geliştirmek. Çünkü Allah’ın resmi nelerde evlenirsek bizden bir nesil türeycek. Bilinçsiz bir nesil türemesi demek. Bugün sokakta gezen o kınadığımız adamın aynısını biz yetişeceğiz demektir. Bugün kınamak çok kolay.
Kullaktan evlenmemek kırk kat iyidir yani. Kırk kat iyidir yani hiç. Yani dedim ya laf olsun diye kurulmaz arkadaş. Evlilik ahiret işidir. Yani mevzu ciddi. Yani çocuk yarın sana soracak yani bana anne olarak bunu mu seçtin diyecek. Allah göstermez. Veya baba olarak. Veya ona diyecek ki baba olarak bu insanı mı seçtin.
O bakımdan bu sorumluluktan asla uzak kalmamalı aceleye getirmemeli. Öyle kötü bir evlilik yapılacaksa olmaması çok daha iyidir. Çok daha iyidir. Evet. Bitti diyorlar mı? Bitti diyorlar hocam. Tamam sağ olsun. Allah sizden razı olsun. Bugün bizleri dinlediniz Hayati hocamla beraber. Evlilik hakkında acı zayne biraz konuşma fırsatı yakaladık. Allah Hayati İnanç hocamızdan da razı olsun inşallah.
Teşekkür ederim Eksik O’na. Allah’a emanet olun. Hayırlı günler. Düğünüme de geliyorsunuz hocam. Düğünüme de geliyormuşsunuz. Biz geliyorsak. Yaparsan gelirim. Düğün ama şöyle söyleyeyim. Eğer günümüz düğünlerindeyse ben bunu istemiyorum hocam. Yok yok. Öyle çalgılı işe girme o değil ama bana göre değil onlar hocam. Çalıp çelip oynama. Daha ziyade böyle otografisi gelip konuşursanız o daha güzel olur inşallah. Allah razı olsun Eksik O’na.
Zehra grubum kanalına hoş geldiniz.
Zehra grubun katkıları ile hazırlanan derdini söyle sona erdi.
İlk Yorumu Siz Yapın