2005’ten Beri Sokaklarda Kağıt Topluyorum – Hayati İnanç | Derdini Söyle
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=SHXWaMlMj8c.
Zehra grubun katkıları ile hazırlanan derdini söyle başlıyor. Bizim farklı bir yaşantımız var hocam sanki yani millet herkesten ayrı.
Sen huzurlusun. Bu yüzünden okunuyor. Gözünde görünüyor yani. Maşallah sübhanallah. Maşallah.
Öncelikle mecra programında izlerdiğini söyleyin. Biraz heyecanım var hocama karşı. Hocam önce emeği geçen herkesten teşekkür ederim. Herkesten Allah razı olsun. Amin. Hocama şöyle bir şey sormak istiyorum. İsmini Ramazan, soy ismim Kendüz. Şanlı Urfa, Siver Ekdeonluyum. Soy ismini ne dedin? Kendüz. Kendüz evet. Ramazan Kendüz. Evet. Siver Ekdeonluyum.
Sokaklarda kağıt toplayarak eşimi sağlıyorum. Üç tane çocuğum var. Maşallah sübhanallah. Gurbetçiyim hocam. Aslanım kaç senedir İstanbul’dasın? Yaklaşık bir on beş senedir İstanbul’dayım. Aydımı hiç getirmedim hep gurbetçiyim. Maşallah sübhanallah. Hep gidip geliyoruz. O yandan biraz kuşkum var hocam. Yaşamakla gurbet arasında insan sevinemiyor hocam. Gurbet. İnsan her zaman bir şeye eksik kalıyor.
Öyledir. İnsan aciz ama maşallah bu yaşında kaç yaşındasın sen? Yirmi yedi yaşındayım. Bu yaşında üç evlat elinin emeğiyle aslanlar gibi helal olsun sana ya. Bahtın açık olsun. Amin. Helal lokmanın bereketi bambaşka bir şeydir. İnşallah çocuklarından yüzün güler hem dünyada hem ahirette. Kaçar yaşlarında?
En büyüğü altı yaşında. Ondan küçüğü dört yaşında olan iki buçuk yaşında. Çok hızlı hızlı. Ardarda olmuşlar. Maşallah. Hocam bizim bir tane ölü oyuncu var. Yılmaz Güney. Onun müthiş bir sözü var. İyi de sen onu bilir misin? Sen geçen duydun demek ki. Duydum. O da aklıma hep soru olarak geliyor.
Hayatta diyor şerefle bitirilmesi en büyük görev diyor. Hayattır diyor şerefle bitirilmesi. O aklıma çok geliyor. Ben çocuklarımla fazla fazla vakit geçiremiyorum. Nasıl söyleyeyim hocam? Üç tane çocuğum var. Üçüncü de ilk konuşmasına ilk gülüşüne ilk adımlarına şahit olmadım. Bakma sen. Herkes öyle. Bakma sen. Mühim olan onlara bırakacağın şeref.
Onlara bırakacağın şerefli bir mazi. Helal lokma. Sen onlara haysiyet, onur hediye ediyorsun. Bu dünyada her şey eksik kalır zaten. Benim o çocukların hepsinden büyük üç tane torunum var. Ben de çocukları işte görmedim tanımadan geldim geçtim diyorum.
Kime sorsan herkesin ortak derdi bu. Allah utandırmasın. Haysiyetine şerefine halel gelmesin. Onların yüzünü kızartacak bir halin olmasın. Görmesen de çok fazla göremesen de gam değil. Yani ben sana imrendim azizim. Maşallah sübhanallah. Alınacak dersler var senden hayatından.
İki ay önce köydeydim hocam. Oğlum yürümeye başlamıştı. Ben adımları attığımda önden yürüyordum. Arkama bir baktığım zaman oğlum adımlarım takibere de geliyor arkamdan. Ondan sonra kendi kendime düşünüyorum hayatım. Bu yüzden hep grubette çalıştım. Gençliğim, çocukluğum yaklaşık. 2005’ten beri ben sokaklarda kağıt topluyorum. Hiçbir zaman da işimden gücenmedim. Hiçbir zaman da isyan etmedim buna.
Sadece bu saatten sonra isyanım yani çocuklarım herkes mutlaka bir gün ölümü tadacağız yani. Arkamdan babamızı görmedik veya onlara nasıl terbiye edeceğimi. Yok endişe etme. Endişe etme Allah’ın izniyle. Sen bu istikametini muhafaza et. Onlar sana hayır dua edeceklerdir.
Evlada göz görmeye doymaz derler biliyor musun? Yani kimsenin doyduğu yok. Benimki de o ağacı herhalde. Öyledir zaten kimse doymadı doymayacak. Bu dünyada doymak yok ki Ramazan. Doyumluk değil bu dünya. Tadımlık. Biz grubette olduğumuz için mi o tadı alamıyoruz? Memlekette olsam başka şeyler bir söyleyecektin ama grubette bir çok esaslı bir mektep.
Çok muazzam bir eğitim vesilesi. Izdırabı var, acısı var ama insanı olgunlaştırıyor demek ki. Güzelleştiriyor. Perde indiği zaman belli olur her şey. Birçok insan arzu ettiği şeye sahip olsa, istediği şeye kavuşsa başını belaya sokacak. Bilmez.
Şimdi ne kadar fark ediyorsun, ne kadar gözlemliyorsun bilmiyorum ama gözünden kaçacağını zannetmiyorum. Etrafında her kesimden, toplumun her kesimden insanlar görüyorsun. Zengini var, fakiri var, lüks hayat yaşayanı var değil mi? Kağıt toplayanı var.
Şöyle sonuna bakmak lazım ya işin. Lüks hayat yaşayan, pahalı dairelerde, villalarda oturan. Ama çocuğuyla arasında uçurumlar olan, sevgisizlik yaşayan insanlar var. Güvensizlik, mutsuzluk yaşayan insanlar var. Sen, evet mahrumiyet içindesin ama seviyor ve seviliyorsun. En mühim servete sahipsin aslında. En mühim, en büyük servete sahipsin. Benim ismini vermeyeceğim bir iş adamı dostum vardı. Yani benden 25 yaş büyük.
Vefat etti. Çok ünlü bir adamdı cidden ismini vermemem lazım. Türkiye’de adından söz edilen o birinci sınıf, ağa sınıfında biriydi. Fabrikaları var, toplumda çok ciddi bir yeri var, serveti saymakla bitmez falan. Üç çocuğu var, üçünden de yüzü gülmedi. Hiç yüzü gülmedi, mutsuz. Çocuklarıyla arasında öyle konuşmalar, öyle acılar, tatsızlıklar, saygısızlıklar, güvensizlikler vardı ki bir gün bana dert yandı. Dedi ki Hayati, babamın arkadaşı olduğu için bana evlat gibi hitap ediyor. Bir hayırlı evladım olsaydı da şu servetimin hiçbiri olmasaydı dedi. Tamamını vermeye hazırım dedi yani. Çocuklarından biri sandalyeye bağlı, kalkamıyor.
İkisi sıhhatli falan ama hayırsız, şirret. Hiçbirinden yüzüm gülmedi dedi. Şu çocuk tedavi olsa bütün servetimi veririm. Hayırlı bir evladım olsa bütün servetimi veririm dedi ve diye diye gitti adam. Şimdi dışarıdan bakınca imreniyorsun, oho neleri var adamın diyorsun ama hiç mutlu değil o adam.
Adam huzursuz, keşke olmasaydı diyor ama sen huzurlusun. Bu yüzünden okunuyor, gözünde görünüyor yani maşallah sübhanallah. Bahtın açık olsun, Allah evlatlardan seni ağlatmasın. Onların huzuru hem dünya hem ahiret sana hayır dua eden evlatlar olsunlar.
Başka şeyin kıymeti yok Ramazan. Hayırlı evlattan büyük servet de yok, zenginlik de yok. Benim tek korkum bu dünyada sadece o evlatları bu vatana hayırlı evlat yetiştirmek için. Ben de hep burada gurbette olduğum için. Maşallah sübhanallah. Hep derdim bu oldu hocam. Acaba onlara hayırlı bir evlat millet arkamdan konuşur mu Ramazan’ın oğlu şöyle yaptı, kızı da böyle yaptı diye.
Çünkü gurbetteyiz hocam biz. Anne baba sağ mı? Sağ çok şükür. Neredeler? Onlar çocukların yanında işte o büyük bir avantaj. Konuşuyoruz onlarla. Bak sana ikinci bir zenginlik. Bak bak şimdi bak bir dakika. Günümüzde bu modern hayatta öyle bir belaya düştük ki çocuklar nenesini dedesini görmeden büyüyüp gidiyorlar. Ve acayip bir eksiklik bu.
Yani ben buna yetiştim de bana nasip oldu. Çok fakir insanlardı dedelerim nelerim ama ben onlarla görüştüm tanıştım. Onların dizinin dibinde oldum. Mesela 6 yaşında bir çocuğun dedesine sokuldu onun yanında olması. Ve gerektiği zaman seni de şikayet edebilmesi var ya belki yediyordur seni. Babalarını şikayet ederler dedeye. Dede de onun tarafını tutar. Servet, zenginlik o. Aile. Arada sevgi, saygı olması çok büyük bir imkan. Yani sen bana diyeceksin ki sen beni avutuyorsun şimdi kandırıyorsun diyeceksin ama değil Ramazan vallahi değil. Yani son tahlilde insan bunları arıyor. Çocuğun yüzüne bakamasan dediğin gibi Allah göstermesin. Çocuktan dolayı sana laf gelse fakat milyonluk arabalara biniyor olsan ne kıymeti var? Kıymeti var.
İnsan ölmeyi tercih eder ya. Bahtın açık olsun. Hayır dualarını al inşallah. Yani nedir ki ya sen de geç bunları. Tebrik ederim. Aferin sana. Aferin sana. 17 yaşındayken evlendim hocam. Askeri gitmeden önce. Aferin. Ne güzel. Akraba mı? Teyzemin kızı. İyi yapmışsın. Ben de öyle yaptım evliliğimi. Benim de öyledir. Bazen biz köyden hani uçak olur, otobüs olur.
Bizim farklı bir yansantımız var hocam sanki. Millet herkesten ayrı. Biz örnek veriyoruz. Bizim kendi arabalarımız var. Hani toplumdan ayrılmışız gibi. Biz başka arabalarla geliyoruz. Transitlerle geliyoruz. Bakıyorum şöyle kendi kendime bir çevreme. Sadece biz varız yani aramızda başka bir şey yok. Örnek veriyorum. Araba yok, çerkezi yok. Sadece bizim orada doğu geneli aşret olduğu için çoğu.
Bizim aşreta diyor bak Ramazan’ın aşreti işte o arabada. Bu bu arada bu arabada. Yani bilmiyorum hocam. Bazen değişik geliyor. Acaba ayrı bir dünyada mı yaşıyorum böyle insanla arasına karıştığım zaman. Tuhafıma gidiyor kendi yaşlantımız. Halimiz. Vallahi ben senin yani seni bugün görüyorum. Şöyle bakıyorum.
Duruşuna, konuşmana, yüzüne bakıyorum, gözlerine bakıyorum. Ve halimden utanıyorum. Estağfurullah hocam. Sen bize modelsin model. Akranına, arkadaşlarına inşallah seni gören izleyen ibret alanlar olacaktır. Sen bu geliş nasıl oldu yani sebep ne oldu? İstanbul’da mı hocam? Ve yani neden oldu? İstanbul’da arkadaşlar geliyor. Normal yani başka bir iş değil kağıt işi.
Hep bahsediyorlardı bizim. Böyle bir iş var. Öyle bir ortamız var. Araba var diyorlardı. Geziyorsun diyordu. Ben farklı bir. Böyle iki omuzunda tutuyorum. Evet evet. Ben o zaman 12-13 yaşlarında merak ediyordum. Hatta o zaman bizim köyden bir tane asker tehrisi aldı. 2006 senesinde ailemden izinsiz onunla İstanbul’a gelmeye çalıştım. Bir kaçma durumu var yani.
Bir kaçma durumu oldu. Ondan sonra keşke gelip de görmeseydim dediğim oldu. Çünkü hep gurubetteyiz hocam. Yani benim içime dert oldu. Benim içime dert oldu. Çocuklar olsun. Üç tane arkadaşla doğrudur bir ara ben geliyorum köye gidiyorum. Örnek veriyorum. Üç ay burada çalışıyorum. Gidiyorum diğer arkadaşım İstanbul’a çalışmaya geliyor. Hep bir şeyler yarım kalıyor. Dünya öyle. Dünya hep bir şeyler yarım kalır.
Bende öyle olacak. İşini bitirip giden yok. Ama bu huzur içinde olmak, elinin emeğini yemek. Tamam mı? Haysiyet ile. Sen dilenmiyorsun arkadaşlar. Sen ayıp bir şey yapmıyorsun. Hiçbir zaman utanmadım yaptığım işleri. Her yerde de söyledim. Nereye gittiysem. Namusullah şerefinle üç çocuğu hayırla yetiştiriyorsun. Onların ahlakı en mühim olan bu. Yani… İşte ben de ondan korkarım hocam. Demiş ya Yılmaz Güney şerefle bildirilmesi en ağır görev hayattır diye. Onun o sözü hep aklıma geliyor. Çocuk için yani çocuğun en… Sadece çocuk için değil. Kendim için korkuyorum bir gün bir sokakta. En eskili muallim annedir. Evlat annenin eseridir. Allah ona güç kuvvet versin. Problem yok değil mi aranızda? Çok şükür.
Yok çok şükür. Sadece problem gurbet bazen tartışıyoruz. Gidiyorsun geliyorsun. Bir varsın bir yoksun yani öyle. Başka da Allah’a şükür hiçbir şey yok. Herkes öyle. Bakma oraya. Oraya takma sen. Yani haysiyetini muhafaza ettiğin müddetçe. Allah geçim kolaylığı versin. Ahlakları bozulmasın azizim. Ne örnekler gördüm ya. Neler gördüm. Yani zenginse… Rafah içinde yaşıyorsa sanki risk daha fazla. Tehlike daha büyük oluyor.
Bir sürü sapılacak yanlış yol var. Burası İstanbul. Her türlü tehlikeye. Çok şükür 15 yılda o yüle hiç girmedik. Yakınından da geçmedik. Ne güzel anne baba başınızda. Onlar kaç yaşlarındalar? Babam 53 yaşında. Genç delikanlı ya o. Annem de herhalde 50 yaşında. Maşallah. Baba çok gençmiş. Nasıl oluyor bu iş nasıl yürütülüyor? Sabah ne zaman çıkıyorsun evden? Sabahları saat 8.00, 8.30 arası evden çıkıyoruz.
Nasıl yürütülüyor? Bu işi bir anlat bakalım. Görüyorum ama anlamıyoruz tabi ki. Eskiden daha güzel yürüdü hocam. Çünkü eskiden daha çok yabancı kişiler yoktu. Şimdi Suriye’de savaş çıktı. Afganistan’da savaş var. Eskiden bir köşeden bir kişi çağırdığı zaman bir şey veriyordu. Dua ediyordu. Şimdi yani sokaklarda doğru dürüst yıremiyoruz. Çünkü çoğu kişi talep çoğalınca iş azalmaya başladı. İş azalınca da millet sağa sola saldırmaya başladı. Çoğu kişi inşaatlardan hırsızlık olsun. Kapının önünden çöp çalmak olsun. Her şeyin bir sonu varmış. Yani çöpün sonu yok diyordum. Herhalde onun sonu da gelecek çünkü. Yani bu yabancı kişiler… Güzel kapı. Hayırlı kapılar açılır inşallah. Farkına varmadan sen insanların içinde toplumda bulunuyorsun. İşin hayatın içinde bulunuyorsun.
Yollar açılır. Tecrübe birikir. Fırsat doğar. İlk fırsatın sizinle tanışma şerefi idi. Estağfurullah. Allah ne kapılar açar. Nelere kavuşursun inşallah. Dua etmek lazım. Hep Cenab-ı Hak’tan hayırlısını istemek lazım. Sabırla, dua ile nelere kavuşulur inşallah. Kim bilir ömrümüz olursa bir on yıl sonra bir araya gelsek neleri konuşacağız kim bilir. Ne hikayeler olacak. Allah istikametten ayırmasın. Günde mesela siz bu toplama kilo ile satıyorsunuz bu yeri öyle mi? Kilo ile. Rakam söylemek ister misin? Söylerim. Örnek veriyorum. Sabahları çıkıyoruz hocam. Saat 7-8 gibi, 12 bire gibi, öğlen yemeğine kadar dolaşıyoruz. Topladığımızı götürüp tartıp satıyoruz. Dükkan sahibi var orada bizi bekliyor. O da ekmeğinin peşinde. Ona veriyoruz. Öğlen yemeğini yedikten sonra saat 2-2.30 arası yine çıkıyoruz 5-6’ya doğru. Yine bir dükkana dönüş var o zaman. Dükkana döndüğümüz zaman onu da tartıp satıyoruz. Bu sefer bir çayla veya bir poğaça ile idare edip akşam çöpünü almaya çıkıyoruz. Saat gece 10-11’e kadar. Bu her gün böyle gidiyor. 10-11’e kadar çalışma devam ediyor. Ne kazanıyorsun mesela? Günlük 100-150 lira arası değişiyor topladığına göre. Nerede oturuyorsun? İçerengöy’de oturuyorum. Kiralık mı? Kiralık. Gece konumlu. Arsası var. Akrabalar, arkadaşlarla beraber orayı kiralıyoruz. Hepimiz orada kalıyoruz. Bir 20 kişiden fazlayız şu anda oradan. Nelerden habersiz yaşıyoruz? Senin akranın birçok kişinin ne taktığı problemleri var, nelerle uğraşıyorlar? Düşünsene Allah göstermesin bir sürü tehlikeli şey var biliyorsun. Yanlış işler var. Sen oraları hesap mı mısın? Allah seni muhafaza etmiş. Sen bunu muhafaza etmek, bunu korumak, bu nimetin devamı için ısrara dua et. Bu bizim ortamımız hocam. Benim çevremde arkadaşlarım olsun. Hiçbirisi sigara hariç en kötü araşık alınmaları olsa gerek. Bunun dışında bir problem yok. Maşallah. Hepimiz de akraba olduğu için burada kimseyle fazla… O dediğin 15-20 kişilik grup akrabasınız bir arada. Hepimiz akrabayız arkadaşlar, köylüyüz. Aşiretiniz Siverek’te? Siverek’te. Gittiğiniz zaman görüşeceğiniz akrabat eksik değil mi? Tabii herkes var orada. Normal benim amcamın dükkanı var. Hepimiz oraya çıkıyoruz. Ramazan İstanbul’dan gelmiş, hoş gelmiş. Buradan çöpten çıkarttığı bir tişört veya yeni bir ayakkabı bana bir şey getirmedin mi… Bir ihtiyara veriyorsun, gönlünü hoş ediyorsun bir başka kişiye. Öyle işte bizim hayatımız böyle geçiyor. Ben bundan endişeleniyorum hocam.
Yani bir gün nasıl olacak diye korkuyorum çocuklar. Sende o korku, o endişe oldukça Allah’ın izniyle sonu hayır olur. Yani ilgisiz, gamsız, ne olursa olsun falan yani kazanılsın da ne olursa olsun denilirse gelir o felaketler. Sen duaya devam et. O zaman insan iki kere dünya geliyor. Bir keresi dünya gelirken, ikinci keresi de evlenirken. Ben o hataya düştüm galiba bir kere. Hata dediğin ne?
Eşim ilk önce istemiyordum akraba evliliği olduğu için. Daha sonra da buna şükrettim. Eşim olduğu için diye. Bazı şeyleri de ısrar etmemek lazım. Evet. İnşallah hep böyle gider, daha iyi olur, daha güzel olur. Evladının üçünün de, eşinin de, hanım kızın da senin için dünya vahiret sermayesi olmasını, hayırlı insanlar olmalarını…
… Cenab-ı Hak nasip etsin size. Siz de bizi duada unutmayın, ihmal etmeyin. Hocam çok sağ olun, teşekkür ederim. Allah razı olsun. Ben çok memnun oldum seni tanıdığıma gördüğünüz için. Ben de memnun oldum. Sağ olun, teşekkür ederim. Allah razı olsun, teşekkürler. Merhaba hocam nasılsınız? İyiyim sağ ol, hayırdır? Hocam beni hatırladınız mı? Tabii. Özlediniz mi ya cüret edecektim de diye ben de hatırladınız mı dedim. Hocam geçen hafta şimdi kalan bir soru vardı, bir derdim daha vardı. Neydi zaten, sen hiç unutmadın gibiydi. Ne kaldı içinde? Hocam şimdi şu kaldı, gidince arkadaşlarla da konuştuk yani geçen haftanın şeyini. İşte dedim ben dedim takliden sizin ne derdiniz var dedim. Onlarda yani aynı bir dertte şey yaptık yani dedi ki, vatansızım, yurt sayanım dedim. İşte bu vatansızlık kelimesine takıldım. Dedim geçen hafta da vardı zaten içimde dedim.
Hocadan ben bunu bir sorayım dedim, tekrardan geldim. Hocam şimdi bu vatansızlık kelimesi ne demek yani? Şimdi insan yurdundan ırak düşünce vatansız oluyor mu yani? Olmaz. Ana vatanımız cennet. Ana vatanımız cennet, babamız Hazreti Adem aleyhisselam cennetli. Dünyaya gurbete geldi. Yani gurbetteyiz zaten babadan dolayı.
Ama Kütük orada kayıtlı. Netece itibariyle gideceğimiz yerdir inşallah. Şair Nabî’yi duydun mu hiç? Duydum hocam sizden hep duydum. Tamam tamam ben onun talebesiyim de hocam, hocamdan bahsederim tabi sıkça. Şiirde biraz hissem varsa, lezzet aldımsa en çok istifade ettim. Birkaç kişiden biri. Birinci sıradaki Nabî’dir.
Bu hususta diyor ki vatan neymiş, memleket neymiş, kim gurbet falan. Kimdir bizi meneyleyecek? Bağ-ı cinandan mevruusi pederdir, gireriz. Hane bizimdir. Ne kadar anladım? Kimdir bizi meneyleyecek? Kim bize yasaklayacak? Kim bize engel olacak?
Bağ-ı cinandan cennet bahçelerine girmemize kim engel olacakmış? Diyor. Bir mümin bunu söyleyince değil mi? İnsan acaba der bir tehlike mi var? Gerçekten şimdi ben onu hissediyorum. Mevruusi pederdir, babadan mirastır biz gireriz, hane bizimdir. Baba toprağadır diyor. Baba toprağına izin alacak değiliz diyor. Yani tabi onun demek istediği şu. Dünya bütünüyle gurbet zaten. Vatanımdayım diyen de gurbette. Biz dünyada, bu dünya gurbet yurdu. Ana vatanımız cennettir. Herkesin bir imtihanı var. Elbette sizin imtihanınız farklı, çetin. Ama bizim de kendimize göre imtihanlarımız var. Yani sürgün yaşamayan. Hatta öyle durumlar olur ki, yani sizin için istikameti korumak, doğru yolda, dost doğru kalmak daha kolay ve mümkün olur da Allah göstermesin. Bu sert imtihana maruz kalmayan, vatansız falan olmayan birileri daha büyük hatalara düşebilir.
En kıymetli değerimiz imandır. Ebedi saadetin sebebi, menşei odur. Elbette insan üzülür. Yani bir yürü yurdu olmamasından üzülür. Hızırap çeker ama ne yapalım? Bu da bir imtihandır. Endişe edilmesin. Dünya dediğin yer bütünüyle gurbet zaten.
Bu soranlar da senin gibi böyle Doğu Türkistanlı dostlarımız mı? Aynıyız. Aynı derdin. Aynı derdin dertlileri. Hem dert. Yani bize diyorsunuz ki, ettiğiniz seferdir ancak gurbetten gurbete. Gurbetten gurbete ya. Yani netice itibariyle işte. Bir de kovanından çıkmayan, arı bal yapamaz derler.
Ahirete çıkmak birçok tarikatta ders olarak verilir. Yani bilhassa çıkar, seyahate çıkar, sefere çıkar. Şöyle bir düşünelim. Rasulü Zişan Efendimiz aleyhissalatü vesselam ahireti teşrif ettiğinde veda haccında, eğer yanlış hatırlamıyorsam, rakamları 120.000 sahabi vardı.
Yarısı yoktur Mekke-i Mükerreme’de ve Medine-i Münevvere’de. Hepsi dışarıda. Sizin oralara gidenler oldu. Çok oldu. Ta oralara. Şimdi bakın ihtiyarî gurbet. Bağ bahçesi vardı, çoluğu çocuğu vardı. Yani ne yaşadığın değil de aslında, niçin yaşadığın önemli. Değiyor mu yani? Değiyor mu? Hadi daha net söyleyeyim. Evinden, bağından, yurdundan, vatanından ayrılmadın. Öldün cehenneme gittin. Allah göstermesin. Ayrıldın, şehit oldun, cennete ulaştın. Kim zararda kim karda. Yani bakacaksın gayet açık. Olur insanoğlu. Cenab-ı Hakk’ın, hepimiz Allah’ın kuluyuz. Burası benim diyenler ne kadar haklı. Yani onun da geriye doğru üç dört nesil öncesi bir yerden göçüp gelmiş. Benzer şeyler yaşamış efendim. Göçmen olur, muhacir deriz biz efendim. Yani herkes gurbette, herkes yalnız. Kimsenin kimsesi yok aslında. Var zanneden de yanılıyor. Ben bi kesin, sen ol kesi. Hey kimsesizler kimsesi diyor ya şair. Hepimizin dostumuz. Dost Allah, Yar Allah. Gurbet bize bu hissi daha net ve daha derin idrak ettiriyorsa kazançtır, kardır. Gâh olur gurbet, vatan gâhi vatan gurbetlenir. Bir şairimiz de öyle söylüyor. Bu muhtara çok lezzetli geldi hocam.
Vezinden Abdullah gayet aruzlu Diyarbakırlı bir üstat bu. Hami merhum diyor ki bazen gurbet insana vatan olur. Bazen evinin içi gurbet olur. Gâh olur gurbet vatan, gâhi vatan gurbetlenir. Bak ne güzel tanıştık, görüştük değil mi? Gelmeseydin olur muydu böyle bir şey? Yok hocam. Beş nesil, altı nesil geriye gidildiğinde benim hikayem de şu.
Sen gelmesin o taraftan, uzak doğudan, bize göre uzak. Benim ecdadım da yedinci dedem Sudan’dan gelmiş. Siyahi bir köle. Al sana bir gurbet daha. Üstelik o köle olarak. Yani hürriyeti de yok. Köle olarak gelmiş. Neler çekti kim bilir. Ama ne oldu? Bugün sen oradan, ben buradan gelerek şurada buluştuk.
Allah’ın kuluyuz ve Allah’ın tesadüfi işi yok. Kimin rızkı nerede, kim nerede nefes alacak bunu bilen yalnız Allah’tır. Gaybı bilen Allah’tır. Bize tensip ettiği, bize uygun gördüğü ızdırabı, gurbeti, acıyı çekeriz.
Ama biliriz ki hiçbir şey tesadüf değil. Her şeyi bilendir, her şeye gücü yetendir. Bugün bunu veren kim bilir, yarın bize neler verecektir. O yüzden müsterih olmak lazım. Hocam şimdi genelde bu kelime şey yapılınca, söyleyince üzülür. Rüdük böyle bir üzüntü falan kapılar. Şimdi size söyleyince siz farklı bir pencereyi açtınız da gözümü oraya bak oğlum. Buraya değil.
Dediniz ki şimdi insanın gerçekten gurbetle düşmesi geldi. Tabii canım Allah Allah. Bilerek isteyerek olmaz tabii ama verildiyse de bir hikmeti vardır canım. Biz ne bilelim? Neyi bilebiliyoruz ki zaten? İnsanoğlunun elinde ne var Allah aşkına? Küçücük bir ölüm için diyordu şair. Şair dediğim Hz. Mevlana. Sana batış görünür fakat o bir doğuştur. Kabir canı kurtarır benzerse de zindana. Hangi tohum bir yere ikildi de bitmedi. İnsanda bir tohumdan gelmedi mi meydana? Biz dünya gurbetinden ahiret yurduna yola çıkmış, garipleriz, yolcularız. Ha bugün, ha yarın. Ün ider daim ceres yükün tut ey gafil deyü. Rahı bilmem rahatım yok, rühletim var ağlarım. Kalbimiz tiktaklarıyla bize her gün yolculuğa hazır ol demektedir. Yolu bilmiyoruz, garibiz ama yolculuk kaçınılmaz ağlıyoruz. Göz yaşı rahmettir. İnşallah işin sonu güzel bitecektir. Oldu sermaye-i hayret bana biimi ümmet, bilemem eyleyecek giryemidir, handemidir.
Nabi Üstad’ım da böyle söylüyor. Bir ağlıyorum, bir gülüyorum diyor. Efendim korkuyla ümit arasında kaldım. Korkuyla ümit arasında sarkaç gibi gidip geliyorum. Acaba perde inerken gülecek miyim, ağlayacak mıyım bilemiyorum diyor. Ki hande olur inşallah, inşallah gülele gideriz. İnşallah hocam, Allah o dünyada ağlasa da sonunuzu güldürsün. İnşallah.
Hocam programımız o zaman, siz aykırık hoşunu dikiyor, uzatma dünya sürükünüme benim. Bu sırasıyla bitirelim. Çok teşekkür ediyorum hocam, Allah razı olsun. Ben teşekkür ederim, eksik olma. Muhabbetinizi özletiyorum hocam. Bir daha etmeyi Allah nasip etsin. Amin inşallah. Teşekkür ediyorum. Bak geçen sefer dua ettin nasip oldu. Evet hocam. Bak haberin olsun, bir duymuş ol yani. İki mümin ayrılırlarken birer Fatiha okurlarsa bir daha kavuşmayı Cenab-ı Hak nasip edermiş. Haberin olsun.
Tamam hocam, teşekkür ederim. Allah razı olsun. Teşekkür ediyoruz.
Allah razı olsun. Allah razı olsun.
İlk Yorumu Siz Yapın