Filleri Bile Yok Edebilen Yakın Zamanın En İlginç İnsanı
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=RzSi5sutM5Y.
Bu adamı tanımak sizi korkutabilir. Şuna emin olun ki yaşlı dünyamızın tarihinde peygamberler dışında onun yaptığını yapabilen bir fani daha çıkmamıştır. Büyük Hüdin. Yakın zamanın en karanlık insanı. Hüdin, ilüzyonistlerin gelmiş geçmiş en iyisi olarak kabul ediliyor.
Küçüklüğünde ayakkabı boyacılığı yaparak geçinen bu fakir çocuk okuduğu birkaç kitaptan etkilenerek ilüzyonist olmaya karar verir. Ancak kısa sürede yaptıklarına kendisi bile anlam verememeye başlar. Ona deli gömlekleri giydiriliyor, gömleklerin üzeri kalın ipler ve zincirlerle kaplanıyor ama o birkaç dakika içinde kurtulmayı başarıyordu. Az sonra anlatacaklarım ise insanın tüylerini diken diken ediyor. Bir keresinde Hüdin’in vücuduna deli gömleği giydirildi. Üzeri de zincirlerle kaplandıktan sonra bir sandığın içine kilitlendi. Sandık da üç farklı kalın zincir ile çevrelendi ve ağırlıklar takılarak denize bırakıldı. Herkes onun ölümünü beklerken daha üç dakika geçmeden Hüdin imkansız gibi görülen deli gömleklerini, üzerine çevrelenmiş zincirleri, dışarıdan kilitlenmiş ve üç
farklı zincirle sarılmış olan sandıktan çıkmayı başarmıştı. Hem de denizin metrelerce aşağısında. İzleyiciler gözlerine dahi inanamamışlardı. Ertesi gün bütün gazeteler onun bu yaptığı sonu %100 ölüm olarak görülen deneyi manşet olarak verdiler. Artık o Amerika’nın en ünlüsüydü. Polisler Büyük Hüdin’e gelerek kelepçelerden kurtulup kurtulamayacağını sordular.
Bir dakika geçmeden kelepçeleri çözmeye başladı. Bunları nasıl yaptığını kimse anlamıyordu. Dönemin New York polis şefi ilgiyle takip ettiği Hüdin’le yüksek güvenlikli bir hücreden çıkıp çıkamayacağı üzerine bahse girmek istediğini ilettiğinde Hüdin teklifi anında kabul etti. Onlarca polisin kontrolü altında New York’un en yüksek güvenlikli hapishanesinin çıkışı imkansız olan hücresine kapatıldı. Polis şefi hücreyi kilitledikten 5 dakika geçmişti ki o çoktan hücreden çıkmış cezaevi koridorlarında polisleri bekliyordu. Bunu nasıl yaptığı anlaşılamadı çünkü hücreden çıkması imkansızdı. Keza bunu başarsa dahi hücrenin kapısını açmalıydı ve kapıda onlarca polis onu bekliyordu. Oysaki Hüdin cezaevinin koridorlarına kadar gitmiş ve kimseye görünmemişti.
Gözlerine inanamayan polis şefi bunu tekrar yapmasını istedi. Hem de tek başına değil bir mahkum da yanında olacaktı. Hüdin elleri ayakları ve gözleri bağlanan mahkumla birlikte başka bir hapishanenin güvenlikli hücresine kapatıldı. Aradan 10 dakika bile geçmemişti ki hapishanenin önünde mahkumla birlikte içeri girdiler. Anlatılana göre polis şefi bu manzarayla karşılaştığında tek yaptığı susmak olmuştu.
Oysa Hüdin dalga geçercesine bundan sonraki çoğu gösterisini karakolların önünde yapmaya başladı. Artık ismi yakalanamayan adam. Bunlar imkansızdı. Peki nasıl yapabilmişti? Hüdin’in pek bilinmeyen ve çoğu insandan gizlediği bir yönü daha var. Belki de bütün soruların cevapları orada saklıdır. Kendisi bir ruhçuydu. Ona göre ruhlar dünyada dolaşıyor ve iletişime geçmekte gayet kolay.
Birçok izleyicisine göre de yaptıklarını ruhların yahut başka varlıkların yardımı olmadan yapabilmesi imkansız. Acaba gerçekten büyük Hüdin ruh adını verdiği varlıkların yardımını alıyor muydu? Burayı dikkatle dinleyin. Tüm zamanların en sıradışı gösterisini yapacak. Anne söyleli henüz birkaç gün olmuştu. Ölüm haberini alır almaz yaşadığı büyük çöküntüyle iki gün boyunca odasına kapandı. Çıktığında ise yanımdakilere yapacağım şeyi hiçbir zaman unutamayacaksınız dedi. Gerçekten de öyle oldu. Hüdin New York hipodromunda bir film getirilmesini istedi. Kimseye bu fili neden istediğinden bahsetmemişti. Jenny ismindeki devasa file birlikte sahneye çıktı ve yaptığı bir hareketle koca fili yok etti. Bunu dört tarafını doldurmuş binlerce kişinin gözleri önünde açık bir alanın ortasında yapmıştı. Seyircilerin bir çoğu korkuya kapıldılar. Bunu nasıl yaptığını soranlara ise annem sayesinde cevabını verdi. İlginç hem de çok ilginç. Annesi birkaç gün önce ölmüştü. Göstere’nin sırrı bugün dahi çözülemesede birçok insan Hüdin’in nasıl bir ruhçu olduğunu ve medyumluk özelliklerini biliyor. Bu kadar da değil. O dönem gazetelerinde çıkan bir habere göre yaptıklarının sırrı çok uzak topraklarda yatıyor.
Hüdin Amerika’da doğduğu ve Amerikalı olduğunu söylese de gazetecinin yaptığı araştırmada çıkan şaşırtıcı gerçek çok farklı. Çünkü o Amerika’da değil Budapest’te de doğmuştu. Yani Macaristan’da ve babası Yahudi bir hahamdı. Gazetecilerin iddiasına göre Hüdin Yahudilerin gizli öğretisi olan Kabala’yı iyi biliyor ve yaptığı insanüstü işleri de bu bilgisi sayesinde yapıyordu.
Gerçekten de o Amerika’da doğmamıştı ve babası Macaristan’daki bir Yahudi din adamıydı. Küçüklüğünde de oğluna yani Hüdin’e Kabala eğitimi vermişti. Belki de sırlar burada yatıyor. Bu garip adam 52 yaşında öldüğünde birçok sırrı yanında götürdü. Ölürken söylediği son sözler ise daha da ilginç. Karısına dönerek,
”Merak etme bir yolunu bulup seninle görüşmeye devam edeceğim.” dedi. Gizem henüz bitmiyor. Hüdin’i tanıyan ünlü araştırmacı El Collier’ın anlattıkları şöyle. ”Sizinle paylaşmak istediğim bir öykü var. Bunu bilen üç kişiden biriyim. O yıllarda New York’ta Eric Weiss olduğunu söyleyen bir ruhçuyla tanıştım. Kendisini usta bir medyum olarak tanıtıyordu. Çok daha sonra onun gerçek kişiliğinin Hüdin olduğunu öğrendik.
En yakın dostlarından birisi, Sherlock Holmes’un yaratıcısı olan Sir Arthur Conan’dı ve onun yardımıyla ruhsal camia ile ilişki kuruyordu. Hüdin, dünyadaki ruhçuların neredeyse tamamının sahtekârlar olduğunu söylüyor fakat birkaç tanesine sonsuz bir sadakat duyuyordu. Bana göre Hüdin’in farklı bir planı var. Aslında ruhçuluğun gelişmesini istiyor ama sahtekârların ve istismarcıların ortadan kalkmasını amaçlıyordu. Tek bir ruhsal merkez ve amaca inanıyor ve ancak seçkin ve gizlenen bir kitlenin ruhçuluğun sahibi olmasını istiyordu. O, ruhçuluğun dünya çapında yaygınlaşmasına ve etkili olmasına karşıydı. Seçkin bir kitlenin elinde ebediyen var olmasını düşünüyordu. Hüdin’in ölümünden sonra onunla ilişki kurulmaya çalışıldı. Birçok ünlü medyum işin içindeydi ama ismi hâlâ saklanan bir medyumun dışında
resmen bir ilişkinin kurduğu açıklanmadı. Sadece bir medyum onunla ilişki kurabilmişti ve bunu Hüdin’in eşi Bes de onaylıyor. Yani Hüdin’in karısı Bes bugüne kadar sadece bir medyumun Hüdin’le ilişki kurabildiğini ve onunla görüştüğünü söylüyor. Sanırım bu konuda haklı. Peki onun ruhuyla irtibata geçen medyum kimdi? Karısı Bes o kişinin ismini asla açıklamadı. Fakat benim bir tahminim var.
Hüdin’in ruhçuluk konusunda güvendiği bir kişi vardı. O da Sherlock Holmes’un yaratıcısı Sir Arthur Conan. Sir Arthur Conan ve Hüdin’in arasında öyle bir bağ vardı ki bazen birlikte bir mezarlara gider ve orada sabaha kadar vakit geçirirlerdi. Kabirlerden toprak alır, bu toprakları evlerine götürürler ve ruhlarla irtibata geçmek için kullanırlardı. Fakat nasıl yaptıklarını bilmiyoruz.
O hepinizin tahmininden öte bir insan. Hüdin öldükten sonra Amerikan Sihirbazlar Birliği onun için özel bir mezar hazırladı. Bugüne kadar hiçbir ünlü sihirbaz onun kadar yetenekli değildi. Onun kadar çalışmadı ve başarılı olamadı. Kaçışlarının çoğunun sırrı hâlâ bilinmiyor. Diri diri defalarca gömülmesine rağmen ölüm onu yenemedi. Hâlâ da Hüdin aşılamadı.
Günümüzün en tanınmış sihirbazları kullandıkları modern teknolojiye rağmen Hüdin’e ulaşmış değiller. Onun yaptıkları Hint fakirlerinin yogilerin marifetlerinden öteydi. O duvarlardan geçiyor, filleri yok ediyordu. Bir gösterisinde ise karşısındaki adamın içinden geçmişti. Sıradan bir insan bunu nasıl yapabilir? Günümüzde ilüzyonistler ileri derecede teknolojik ürünler kullanıyor.
Buna rağmen David Copperfield bile Hüdin’in yaptıklarının onda birini dahi gerçekleştiremedi.
O kıyamete kadar çözülemeyecek olan bir insan.
Altyazı M.K.
İlk Yorumu Siz Yapın