Gelmiş Geçmiş En Büyük Kalabalık ! 60 Milyon İnsan Bir Arada -KUMB MELA
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=GIQCVT6qCH4.
Hindistan Hindistan, insanın değerinin olmadığı ülke. Ama hiç şüphesiz dünya üzerindeki en karmaşık ve çekici ülke. Tüm zıtlıklar aynı çatı altında iç içe, bir tarafta açlık, sefalet, diğer tarafta zenginlik ve kibir. Asırlardır kucak kucağa, asırlardır sırt sırta. Hindistan, tanrıların ülkesi, sayısını kimsenin bilmediği tanrılar. Ve bu tanrılar için tarihteki en büyük kalabalık bir araya gelecek. Akıl almaz bir topluluk, 60 milyon insan. Milyonlarca hindu, çatlamış ayaklarıyla kutsal topraklara doğru yürüyor.
İçlerinde her türden insan var. Kadın, erkek, çoluk, çocuk, genç yaşlı ama ekseriyet Hindistan’ın en fakirleri. Hepsi tek bir amaca sahip. Astraloklar tarafından belirlenmiş olan gün ve saatte Ganj ve Namuna nehrinin birleştiği yerde ilahiler söyleyerek yıkanmak bu amaç.
55 gün boyunca orada yaşayacak, yiyip içecek ve ibadet edecekler. Akıl almaz olaylara şahit olacak, kutsal ve dokunulmaz adamların çılgınlıkları sıradan bir hal alacak. İnsan dışkılarından tepeler oluşacak. Kaybolanlar ise belki de ailelerini bir daha göremeyecek.
Kumpmela adı verilen bu dini haç etkinliği Hindu dinine mensup kesimlerce kutlanmakta ve binlerce yıldır devam etmektedir. Kump, su testisi, kova gibi anlamlara gelmektedir ve hikayesi şöyledir. Dağlar taş, büyük yılan tanrı ip olarak kullanılırken bir uçta tanrılar, diğer uçta iblisler, okyanusları binlerce yıl boyunca salladı ve çalkalandırdı. Ve bir gün dünyanın iyileştiricisi elinde bir kova ile belirdi. Tanrılar kovayı görünce alıp saklamaya çalıştılar çünkü eğer iblisler alırsa ölümsüz olurlardı. İblisler ve tanrılar arasında kova için kıyasaya bir çekişme doğdu. Bu sırada tanrı Vişnu çok güzel bir kadın görünümünde iblislere belirdi ve iblisler kovayı unutup donak aldı.
Adeta hipnotize olmuşlardı. Tanrılar o sırada kovayı alır, kaçar ve içinden dört damla düşer. Kumpmela’nın yapıldığı dört yer işte bu damlaların düştüğüne inanılan dört kutsal alandır. Tüm bu toplanma bireyin kendi ruhunun özünü bulabilmesi kutsallığına ve kötülüklerden arınma içindir.
Şu ilginç görünümlü adamlara dikkat etmişsinizdir. Onlar sadular, kutsal adamlar ve dokunulmazlar. Evet gerçekten dokunulmazlar. Kanun ve kitaplara göre yaşamayı reddediyorlar. Hiçbir işte çalışmaz, hiçbir maddi varlığa sahip olmaz ve bedensel zevkleri asla tatmazlar. Sadular Hindistan’ın en yoksul gruplarından gelen kişilerden oluşuyor ve genç yaştayken kendilerini Hinduizmin manevi dünyasına adayarak hayattan kopup müzevi bir yaşam tarzına başlıyorlar. Çoğunluğu elbise dahi giymez. Birkaç parça bezle kendilerini soğuktan korumaya yetecek kadar örtünmek onlar için yeterlidir. Bu çıplaklık doğum anının sembolüdür. Onlar tüm yasa ve kurallardan bağımsız olarak yaşar ve aileleri, ebeveynleri artık geride kalmıştır.
İnsanoğlunun kitaplarda yazan farkındalığı onlar için rahatsız edici ve gerçek dışıdır. Gezegenimizi iyileştirmek ve insan doğasına zarar veren teknolojiden uzak yaşamak bizim için en doğrusudur derler. Devlet gözünde de birçok yasadan muaflar. Örneğin Kummela döneminde saduların kılıç ve mızraklarla dans yaptıkları sıralarda bu kılıçlar nedeniyle ölen insanlar olabiliyor.
Sadular bunlardan asla sorumlu tutulmuyor. Vergi, sigorta gibi yükümlülükleri zaten yok ve dini inanış olarak belirli uçucu maddeleri kullanma hakları var ve bu uyuşturucu maddeleri onlara devlet temin ediyor. Vücutlarının gri olmasının nedeni ise öldüğünde yakılan insanların külleriyle bedenlerini kaplıyor olmaları.
Öncelikle sad olmaya karar verdikleri zaman vücutlarının bir huzurlarını feda etmeyi seçenler oluyor. Kolunu yıllarca yukarıda tutarak kemikleşmesine neden olanlar, hatta cinsel organlarını asla kullanmamak üzere işlevsiz hale getirenler.
Tüm bu çılgınlık iradeyi güçlendirme, dünyadan kopma ve meditasyon aracılığı ile sonsuzlukla birleşmek arzusu için. Sadular yabancı ülkelerden gelen meraklı insanlarla da ilgilenmekten çekinmezler. Bunu anlatan bir sadu şöyle demişti.
Bizim için birçok tane var. Fare tanrısı, maymun tanrısı, fil tanrısı gibi. Konuklar da tanrı gibidir. Bu nedenle iyi ağırlanırlar. 2013 yılımdaki büyük kump melaya 65 milyon kişinin katılıp 55 milyon kişinin aynı anda Gaj nehrinde yıkandığı tahmin edilmektedir. Neredeyse bütün Türkiye’nin bir araya toplanıp banyo yaptığını düşünün.
Böylesine olağanüstü bir kalabalığın haftalarca bir arada kalabilmesini sağlamak da aynı derecede zor bir organizasyon gerektiriyor. Öncelikle bu insanların kalacağı milyonlarca çadır kuruluyor ve her cemaat kendi bölgesine geçiyor. Bütün cemaatler Gaj nehrine en yakın olan çadırları almak için kıyasaya bir mücadele gösterse de her kump melada sırayla yerleri değiştiriliyor.
Her şeye rağmen milyonlarca insan yerlerde, açık alanlarda yatıyor. Bu insanların yemek ihtiyaçları ise hayırsever Hinduların bağışlarıyla organize edilerek günde üç öğün olarak veriliyor. Hindu inancına göre sadece vejetaryen yemekler pişiriliyor.
Peki böyle bir karmaşada kim güvende olabilir? Her kump melada yüzlerce insandan bir daha haber alınamıyor. Onlara ne oldu? Nereye gittiler? Ya da kimler tarafından götürüldüler?
Bulmak artık imkansızdır. Kalabalığın ve dikkatlerin normalin dışında olmasından ötürü çeşitli suç grupları kump melayı hedef alıyorlar. Çok katı güvenlik tedbirleri olmasına rağmen hiçbir şey kusursuz değildir. Polis için en büyük tehdit ise dini terör örgütlerinin bölgede bombalı saldırı yapma ihtimali.
Bu nedenle hiçbir ihbar ve şüpheli durum gözden kaçırılmadan titizlikle değerlendiriliyor. Bu kadar insanın tuvalet ihtiyacını ve oluşabilecek kirliliği hayal edebiliyor musunuz? Neredeyse adım attığınız her yerde insan dışkısı var. Ve alanda ilerlemek için bu dışkıların üzerinde düşe kalka mücadele etmek zorundasınız. Devlet tarafından getirilen binlerce sehyar tuvalette pek işe yaramıyor.
Zira her birinin önünde saatler süren kuyruklar oluşuyor. Tuvalete girebilmek için en az iki saatinizi gözden çıkarmalısınız. Bunun yerine birçokları gibi ortalığa yapmayı tercih edebilirsiniz. Sizi orada kimse yadırgamaz. Zaten genel tercih bu yönde. Gaj nehrinin kenarında dolaşan bu kadınların alınlarının ortalarındaki kırmızı noktayı hepiniz görmüşsünüzdür. Bindi adı verilen bu kırmızı noktanın çeşitli anlamları var. Evli bir kadın olduğu, üçüncü göz yani manevi göz, düşünce merkezine tanrıyı koymak, talih ve iyi şans gibi anlamlara geliyor.
Bu nedenle aynı işaretten Sadularda ya da diğer Hindularda da görebilirsiniz. Kuntmela günün 24 saati canlı ve hareketli. Her yerde ibadet eden insanlar, Hindular için özel sayılan kişiler, tarikat ve cemaatlerin vaazları, toplu ve bireysel dini danslar, nereye dönseniz karşınızda ilginç ilginç hareketler yapan insanlar.
Ayrıca tanırlaşmış insanları görebilirsiniz. Sıradan halk onların önünde eğilip saygı göstererek kutsanmaya çalışıyor. Hatta bakın, trans bireylerden oluşan bir grup özel ilgi görüyor. Bunun nedeni, Hindu tanrılarının en önemlilerinden bazılarının cinsiyeti olmayışı ya da çift cinsiyetli oluşundan kaynaklanıyor. Kendini dine adamış ve yükselmiş bir trans birey, Hindular arasında hızlı bir şekilde kutsaliyet kazanabiliyor. 50 milyondan fazla Hindu’nun bir araya gelmesine rağmen bölgeye araç girişi yasak. Bu hem alandan tasarruf etmek hem de kutsal topraklara saygı göstermek için. İnsanlar araçlarını 10 kilometre kadar geride bırakıp yürümek zorunda.
Ama kalabalığın arasında süslü atlar ve çeşitli vasıtalara sahip birileri var. Onlar kutsal kişiler. Kendi cemaatleriyle birlikte giriş yapıyorlar. Onlar Hinduizm dünyasının önemli isimleri ve giriş yaptıkları vasıtalar tanrılarının şekilleriyle süslenmiş. Her şey ganj için. Ama bu nehir dünyanın en kirli nehirlerinden biri.
Hindistan’da Ganj Nehri’nin çevresinde yaklaşık 800 milyon kişinin yaşadığı düşünülüyor. Ölüler orada yakılıyor. Bütün bu şehirlerin pisliği fabrikaların atıkları ganja akıyor ve nehir tam anlamıyla hastalık yaymak için var. Kirlilik öyle bir seviyede ki içilmesi insanın ölümüne bile neden olabilir.
Ancak Hindular bu kutsal nehrin suyunu temizlenmek, içmek ve kötülüklerinden anınmak için kullanıyorlar. 2013 yılında yapılan Kumbhara Festivalinde yüzlerce sadu ganjın kililiğini protesto etmek amacıyla nehirde intihar edeceklerini açıklamışlardı. Bu söylem üzerine tedirgin olan hükümet hızlı bir temizlik çalışması başlatarak saduların bunu yapmasının önüne geçti.
Ama tabii ki göstermelik bir temizlik çalışmasıydı ve günü kurtarmaktan ötesi değildi. Kumbhara, Jüpiter ve Güneş’in burçlar kuşarındaki konumu göz önüne alınarak hesaplanmaktadır. Jüpiter Kova Burcu’na, Güneş ise Koç Burcu’na girince başlar. Bir dahaki büyük toplanma 2025 yılında gerçekleştirilecek ve Covid-19 salgını gibi olumsuz geçen yıllardan dolayı katılımın 100 milyonu geçebileceği düşünülüyor. Tüm bu çılgınlığa, karmaşaya, kililiğe ve farklılığa rağmen belki orada olur ve size çok daha fazla şey gösterebilirim. Kim bilir?
Ben Engin Deniz. Kanalıma abone olmayı ve gelişmelerden daha erken haberdar olmak için Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın. Görüşmek üzere.
İlk Yorumu Siz Yapın