"Enter"a basıp içeriğe geçin

Hayatı Film Olan Berber | Ünlülerin Berberi Şükrü Dudu Başarısının Sırrını Anlattı

Hayatı Film Olan Berber | Ünlülerin Berberi Şükrü Dudu Başarısının Sırrını Anlattı

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=cKTIK8vi1yY.

Doğduğum günden berberlik yapıyorum. Okulda müdür beni çağırdı. Dedim acaba niye çağırdı, bir şey mi oldu diyor. Bir gittim, dedi ki o mektup gelmiş sanırım. Kimden dedim? Dedim Müjda Erdan. Hayal ediyorsun zaten işte İstanbul’u ünlüleri. Bu işi ya en iyisini yapacağım ya da bırakacağım dedim bu işi.
Patronuma ortak oldum. Sivas da babamın dükkanında başladı. Orada berber dükkanımız vardı. Doğduğum günden berberlik yapıyorum. İlkokulda öğretmenimi tıraş ederek başlamıştım. İlkokulda gidiyordum. Orada balon tıraşları falan vardı. Balonu tıraş edersin önce sakalını kesmemek için diye. Ama ben balon tercih etmedim. Öğretmenimi tıraş etmekle başladım. 15 yaşına kadar falan Sivas da babamın dükkanında çalıştım.
O zaman Hayat ve Ses mecması vardı. Arkada da bütün ünlülerin adresleri yazardı. Ben de hep merak ediyordum ünlüleri işte. Müjdaer’a yazdım, Cüneyt Arkın’a yazdım, Tarık Akın’a yazdım. Müjdaer döndü. O zaman okuldaydım. Okulun adresini vermiştim yalnız. Yani dükkan değil de okulun adresini. Okulda müdür beni çağırdı. Dedim acaba niye çağırdı? Bir şey mi oldu diye. Bir gittim. Dedi ki o mektup gelmiş sanırım. Kimden dedim? Dedim Müjdaer’dan. Tabii büyük bir poster göndermişti altında. Şükrü Dudu seni seviyorum falan filan diye.
Ben de onu poster ile çerçeve yap dükkana asmıştım. Ya o ara hayal ediyorsunuz zaten işte İstanbul’u ünlüleri. 15 yaşında ben de İstanbul’a geldim. İstanbul’a ilk geldiğim zaman dayımlar İstanbul’a yaşıyordu. Dayıma sordum dedim dayı buralarda en iyi berber neresidir falan filan diye. Daha ünlü bir yer yok mu dedim. Beyefendiye bir erkek berbere var dedi. Nişantaşında. Ben de bir gün saat 6’da falan işten çıktım. Nişantaş’tan girdim. Gittim oraya. İçeriye girdim. Dedim ki ya ben burada çalışmak istiyorum. Kimsin oğlum sen nesin dedi. Dedim işte ben Sivas’tan geldim burada çalışıyorum filan. Dedi traş etmeyi biliyor musun? Normalde ben Sivas’ta sat sakal traş ediyorum ama İstanbul hayatı farklı olduğu için hemen birden bire ben kalfayım filan diyemiyorsun. E diyorum dedim. O zaman Sebahattin Bey vardı oranın sahibi. Dedi ki beni bir sakal traşı yapar mısın? Ben de sakal traşı yaptım dedi ki yarın iş başı yapar mısın? Oğlum dedim ne güzelmiş bu. İşte orada bütün ünlüler gelmeye başlıyordu. İşte o zaman patronların müşterileriydi çünkü onların. Onları nasıl traş edebilirim hayal ediyordum. Tarık Akan, Ciney Tarık’ın o zaman hepsi dediğim gibi Nişantaş’ta bizim. Tabii yani o zaman hayal ediyorum ama o ara bizim dükkanda ben saçını yıkıyorum işte sakal traşı yapıyorum. Ama sonradan da tabii benim müşterim oluyor. En büyük hatam bir kere bir müşterimin saçını kesiyordum. O zaman bizim çırağa söyledim ki ya makinenin tarahını takar mısın diye. O da makinenin ucuna taraha takmamıştı. Ben de makineye bir baktım saçı sıfır oldu. Şimdi diyecek de bir şeye rengim mengim attı hatta.
Ya o kadar rezil oldum ki bir şey diyemedim adamı. En sonunda dedim abi böyle böyle bir şey oldu. Ama o arada gözlerim doldu ağlıyorum yani. Sonra askerden geldiğinden sonra dedim ki bu işi ya en iyisini yapacağım ya da bırakacağım dedim bu işi. Sürmeli’ye gittim kardeşimin yanına. Mustafa abi var benim patronun. Dedi ki Şükrü burada dedi. Hayat otelinde yeni bir yer açılıyor dedi. O gün akşam ben gittim orada. Vehtubayla tanıştım benim ilk ortağım. Tamam oğlum dedi yarın başlayabilirsin dedi işe. O zaman da benden önce 6 tane daha kalfa var. Ben 7. sıradayım. 3 ay sonra ben ilk 3’e girdim. 6 ay sonra 2. sıradayım. Ya ben çok istiyordum çok çalışmak istiyorum. Sabah öğneğin dükkan açılmadan ben giderdim. Çıraklardan önce dükkana geliyordum. Kapanma saatine kadar oradayım. Yani neredeyse ben kapatıyordum her gün. Çünkü akşam yeni bir müşteri gelir ben onu tıraş ederim diye. Veya bizim patronun müşterisi gelirdi ben onu tıraş ederim diye. İsmini vereceğim bir sürü ümlü vardı oraya gelenler.
Acaba bana tıraş olur mu diye fırsat kollar. Sonra Vehtubay’a ortak oldum ben patronuma ortak oldum. Vehtubay’a şükür diye dükkan kurduk. O ara çok iyiyiz yani dükkan 4 koltuklu ama full çekiyoruz yani. Her gün doluyuz çok yoğun çalışıyoruz. Çok popüler bir yer oldu orası. Sonradan dedim ya pardon burası bize yetmiyor. Düşünsene Ömer Sabancı geliyor 3 oğlu 4 koltuk var. Başka bir müşteri gelse alamıyoruz sabahları.
Ömer Sabancı ile bizim tanışmamız yine Hayat Oteli’nde Mehmet Abi vardır onun berberi. Yine ben fırsat kolluyorum Mehmet Abi o gün yoktu. Herhalde hacının sünnet düğünü öyle bir şeyler vardı. Mehmet Abi de olmayınca ben tıraş ettim. O tıraş ondan sonra işte bu 28 yıldır ben tıraş ediyorum. Aynı zamanda benim nikah şahidimdir. Bana evlen oğlum evlen oğlum falan dedim. Ömer Abi nikahı yaptı.
Tabii olurum dedim. Normalde Ömer Abi nikah şahidini falan öyle şeyler sevmez ama benim nikah şahidimi de yaptı. Ben ondan çok şey öğrendim. Hala da öğrenmeye devam ediyorum. Çünkü bir deha yani söyledikleri beni çok mutlu eder. İnsan ötesi biri yani iyi niyeti, saygısı, hürmeti yani bugün bile şu an dükkana girdiği an bütün herkesle muhabbet eder. Çıraklarla konuşur, bir ihtiyacın var mı diye.
Maddi değil manevi olarak da çok önemli bir insan. Ben iş adamı seviyorum ya. Ben iş adamı berbereyim. İş adamı berbere olmak daha iyi bir şey. Çünkü iş adamların öyle çok kalpli şeyleri yok. Güven çünkü bana güveniyor. Ben o zaman ne yapacağımı biliyorum ya. Ben örneğin Ömer Abi’ye demiştim. Ömer Abi siz ben zorluya gidiyorum. Gelecekseniz ben zorluya açacağım dedim. Çünkü normalde AVM’ye öyle birkaç müşteriye sormuştum.
Turgay Ciner’e sordum, Faruk Süren’e sordum. Benim yani hayatımdaki bu örnek aldığım insanlara bunların hepsini ben önceden sormuştum. Yani ben böyle zorluya gideceğim ama siz gelmezseniz ben orayı açmam. Hatta bu dükkanı açtığım ilk müşterim daha inşaat halindeyken Ömer Sabancıoğlu. Bütün her şeyimi buraya yatırdım. Çalış çalış buraya yatırdım ama çok mutluyum. Burada VIP odalarımız var. 5 tane yaptık. Müşteri burada çok rahat ediyor. Neler olduğu bir kere en önemlisi o. Manikür oluyor, pedikür oluyor. İşte saçına boya yaptıracaksa ortalıkta olmuyor. Cilt bakımı olacaksa burada oluyor veya kendi televizyonunu açıp istediği kanalı seyredeniliyor.
İstediği müziği dinleyebiliyor, yemek yiyebiliyor veya bir arkadaşı gelecekse burada karşılıyor. Böyle şeyler zaten örnek oluyor. Bazen benim arkadaşlarım arıyor diyor ki Şükrü’nün salonuna gidin bir bakın ona göre dekorasyon yapalım. VIP odaları biz etilerde villayı kurduğum zaman bazı müşteriler o zaman tabi sigara içiliyordu o zamanlar. Sigara içildiği için ben dedim ki ya bir bölüm yapalım çünkü çocuklar geliyor veya görüşmek istemeyenler geliyor veya küse olanlar geliyor. O zaman bir tane VIP odası yaptım oraya. Mustafa sandal falan çok hoşuna gitmişti o zaman etilerdeki dükkanla. Abi dedi Burak hanımıza göre müthiş bir yer falan filan. Allah bir şey veriyor Allah bir. Vallahi bambaşka bir oldu ya.
Her yıl gidiyorum ben dünyadaki bütün fuarlara eğitimlere zaten benim hayatımdaki o dönüm noktalarından biri de Paris’e gitmem olmuştu askerden sonra. İlk yurtdışı gezim Paris’te çünkü çok merak ediyordum yani fuarları orada üç günlük bir fuar zamanı vardı. Üç gün yine aynı devam ediyorum sabah açılmadan kapıdayım.
Kapanış saatine kadar oradayım işte bütün makasları inceliyorum, tarakları inceliyorum. Kolleksiyonlar var işte şimdi biz nasıl 2020 2019’un odası diyoruz, kolleksiyon diyoruz ya orada ben o zaman hayal etmiştim. İstanbul’a dönünce ben de bir kolleksiyon nasıl diyebilir miyim? Allah’a şükür yaptım burada. Ben de yapabilir miyim ama yapabiliyorsunuz çünkü bizim çekirdekten yetiştiğimiz için buradaki her şeyi çok iyi biliyoruz.
Yani yurtdışında örneğin okulluğu ama biz availiyiz yani biz doğduğumuz günleri yapıyoruz. Çıraklığını yapıyoruz, kalfalığını yapıyoruz, sonra usta oluyoruz. Bunlar hepsi bir denemeç. Mümin sekman vardır bu kişisel danışmanlık aynı zamanda çok büyük yazardır o da çok iyi. Bir ara bana demiş Şükrü senin hayatın kitap olması gerekiyor demişti. Başka elle de beni çok arayan oluyordu işte Urfa’dan Maraş’tan. Abi nasıl başladın? Ne yapabilirim?
Bir herkes sordu için ben de dedim ya bunu en iyisi kitap yapayım herkes görsün. Vallahi iki yıl sürdü. Onun için o kadar çok adı vardı en sonunda bu ismi bulduk Hayata Makas Atmak.
Çünkü benimle bir bütünlüğü oluyor. Makas Atmak hayat, hayatım işte bugüne kadar yaşadıklarını. Faruk Süren’le bizim tanışmamız bir kere çok enteresan bir şeydi. Ben yine hayat otomobiliğinde çalışıyordum. Benim ortağım Fenerbahçeli’ydi. Ben de Galatasaraylıyım.
Faruk Süren’in bir arkadaşını da ben tıraş etmiştim. Faruk Süren’in arkadaşı Faruk Süren’in yanına gidiyor. Ya diyor Şükrü diyor, Şükrü diye biri var diyor. Hayat otomobiliğinde çalışıyor. Genç ve çok iyi bir Galatasaraylı diyor. İyi de saç kesiyor diyor. Hiç unutmuyorum o ara sekreteri dükkanı arıyor. Orada bir Galatasaraylı bir çocuk varmış diye. Telefonu bana veriyorlar. İşte sekreter diyor ki ya Şükrü Bey merhaba diyor. Faruk Bey diyor. Saat üçte sana tıraşa gelmek istiyor diyor. Oğlum dün Faruk Süren ne alaka bana tıraşa gelmek istiyor.
Sonra Faruk Süren tıraşa geliyor. O gün tıraş başlıyor derken işte 28 sene geçiyor. Önün giyinmeyi falan Faruk Süren’den öğrendim. Yalan söylemiyorum. Ya biz sırdaş gibi oluyoruz. Yani her şeyini anlatabiliyor bize. Biz onu anlatabiliyoruz. Ve problemi varsa anlatıyor. Yani her şeyini paylaşabilmesi. Yoksa 30 senedir bir adam bana tıraş olmaz. Mesleğimin sırrı çalışmak ya. Ben çok çalışıyorum. Yani işimi çok seviyorum. Tatile bile en fazla üç gün gidiyorum. Hanım bana diyor ki Şükrü bir hafta on gün bir yere gidelim diyor.
Ben üçüncü gün dönüyorum. Kızıyor ama ne yapalım yani. Çok seviyorum yani. Çalışmasam yapamam. Bir de severek yaparsan. Bir de müşterilerimi özlüyorum ben. Hayatıma yön veren insanlar olduğu için onlara çok sordum. Yani şu bir şey yapmak istediğim zaman Turgay Ciner’e danışırım. İşte aileyle ilgili bir şey olduğu zaman Ömer Sabancı’ya danışırım. Kıyafet edildiğim gibi Faruk Süren’e danışırdım. Ben önüne hayatıma sigara içmedim.
Faruk abi pro içiyor. Ben de ondan heveslenip pro içmeye başlamıştım. Kevin Costner’ı ben hayatım boyunca unutamayacağım. Çok önemli insanlardan biridir. İstanbul’a gelmeden önce Ahmet San beni ara dedi ki Şükrü Kevin Costner’ın Türkiye’deki en iyi kuaförleri arıyorlar falan diye. Ben de bir CV’imi göndermiştim. CV’de işte yazmıştım.
Ben de her şeyimi çalışıyorum nedir falan diye CV’mi gönderdim. Bundan sonra Kevin Costner uçaktan indi beni aradılar. İndi diye gel diye ben de bütün her şeyimi toplamıştım. Ürünleri, saçını yapacağım şeyleri her şeyi bütün hepsini aldım. Bir de ben gelmeden çalışmıştım yani son 10 yılın saçlarına bakmıştım. Acaba hangi filmde ne saçı kullanmış. İşte reklamlarda hangi saçları var hepsini incelemiştim. Sonra uçaktan indi ben büyük bir karavan içindeydi. Ben de içeri girdim işte kendimce İngilizce’ye hayran olduğumu falan söyledim. Berber olduğumu falan tercümanlar eşliğinde. Dedi ki Mr.Dulu benim için ne hazırladın dedi. Allah Allah. Böyle bir adam bana benim için ne hazırladığını demesi beni o kadar şey yaptı ki. Normalde şimdi bizim artistlere falan görüyoruz böyle benim için bir şey hazırladı falan diyen öyle bir şey yok.
O adam öyle bir inanmış ve bana diyor ki benim için ne hazırladın. O kadar mutlu oldum ki ben de söyledim işte sizin saçınızı bunu yapacağım falan diye. Tamam dedi ve oturdu. Saçını kestim, boyadım. Her şeyi yaptım yani. Yani o kadar mutlu oldum ki ve üç gün her sahneye yanındaydım. Yani yemekte, akşam. Yani Black Beauty çok tıraş etmek isterim. Deniz Mark reklamları olunca bir berber sahnesi vardı. Maldivler’de Beyaz oynuyordu. Oradaki Dudu Ustura Salonu benim. Biz normalde pahalı bir berber değiliz. 200 TL bizi saç kesin arkadaşlar. Herkes 200 TL kesin. Bizim buraya gelenlerin fiyatla işi yok. Mutlu olması önemli. Zaten nasıl yediğin bir şey pahalı olsa da mutlu oluyorsun ya burada da iyi hizmet alırsan zaten para mara gözüne gelmez kimseye. Kitabı filme dönüştürüyoruz şimdi. Sinema filmi olacak. Finalde Kevin Costner oynayacak da sonrasında bilmiyorum. Tabii tabii görüşmeler yaptık. Ben bütçe işine karışmıyorum. Ben bilmiyorum. Ben berberim. Ben sadece kesiyorum, güzelleştiriyorum, bakıyorum. Ben de oğlumla ailece tatildeyiz. Yine bir telefon çaldı. Biri aradı gazeteci. Ya Şükrü ne olur dedi bana şeyi ayarladı. Ben röportaj yapacağım.
Kendini ayarladı dedi. Ben söyleyemem. O ara dedim ya ben niye yapmıyorum bu işi dedim. Turgay Ciner’i aradım. Turgay abi ben Habertürk’de röportaj yapmak istiyorum. Sen yaparsın oğlum dedi. Ömer Sabancı geldi pazar tıraş olmaya. Ömer abi ben gazeteye röportaj yapacağım. Ne yapacaksın oğlum manyak mısın dedi. Ama ben uyuyamıyorum. Acaba ne zaman çıkacak. Gerçekten uyuyamıyorum.
Sonra bir açtım. Manşette ben varım. Direkt gazetenin en önünde. Ömer Sabancı baterist olmak istiyor falan böyle direk mansette. İşte o gün gazetecilik hayatım başladı. Ondan sonra işte Ricky Martin’le röportaj yaptım.
Dört sayfa çıktım.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir