Her Şeyi Satın Alan KATAR Nasıl Bir Ülke ?
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=onDQ7j2ovq4.
Katar. Zengin, ihtişamlı ve güçlü bir Arap ülkesi. Aslında küçük mü küçük olmasına rağmen dünyadaki en şaşılası yerlerden biri. Neredeyse her gün Türkiye’nin temel şirketlerini satın alıyorlar ya da ortak oluyorlar. Dünyada harcadıkları paranın ise sınırı yok. En büyük düşmanları ise Suudi Arabistan. Ama biz onları neredeyse hiç tanımıyoruz.
Öyleyse hadi şimdi sıcak bir çöl turuna çıkalım. Arap yarımadasında Basra körfezine bakan küçük bir ülke olan Katar’ın nüfusu sadece 2 milyon 200 bin. İlginç olansa şu, bu nüfusun sadece 300 bini Katarlı. Geri kalan milyonlarsa gelen göçmen işçiler.
Ülke, anayasal mutlak monarşiyle yönetiliyor ve şu anki emir Tamim bin Hamas Es Sani. Bütün eğitim hayatını İngiltere’deki okullarda tamamlayan Es Sani, 2013’ten beri kraliyet ailesinin liderliğini yapıyor. Ülke hukukunun temeli şerihata dayanıyor. Ancak bu sadece görüntüde öyle. Şerihat kuralları yasalarda olsa da uygulamada yok.
Gelişen turizm ve yabancı akımı da şerihat kurallarının uygulama dışı kalmasında etken olmuş. Örneğin içkiyi yasak mı sanıyorsunuz? O halde yanılıyorsunuz. Çünkü otellerde ve evinizde istediğiniz gibi içebilirsiniz. Bu nedenle eğlence hayatının merkezi oteller olmuş. İçlerinde lüks klablar ve restoranlar var. Yerli Katarlılar dışarıdan gelen üst düzey göçmenler ve turistlerin sosyalleşme noktaları buralar. Ülkede sosyal hayatta yerli bir Katarlı ile karşılaşmanız neredeyse imkansız. Hem söylediğimiz gibi yerlilerin nüfusları çok az hem de hepsi ultra zengin oldukları için kendilerine has kurdukları dünyalarda yaşıyorlar. Ancak buradaki en önemli husus Katarlı Arapların diğer Ortadoğululardan çok daha farklı olmaları. Her Katarlı iyi bir İngilizce ya da Fransızcaya sahip. Çoğunlukla kendi aralarında bile İngilizce konuşuyorlar. Eğitimlerini de genellikle yurt dışındaki İngiliz ve Amerikan okullarında tamamlamışlar. Yani özlerinde Arap olsalar da Ortadoğu toplumlarından farklı olarak yarı Avrupalı
ve daha fazla vizyon sahibi olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Hatta Katar Devleti kendisini Ortadoğunun eğitim merkezi haline getirmek istiyor. Ülkede ki yerli Katarlılar için elektrik, su, doğal gaz, telefon faturası tamamen ücretsiz. Ve otel gibi işletmeler hariç neredeyse hiçbir alanda vergi yok. Peki bu zenginliğin kaynağı ne? Sadece petrol mü?
Hayır. Dünyanın en büyük doğal gaz rezervlerinden birine sahip olmasının ötesinde kazandığı parayı en mantıklı kullanan Arap ülkelerinin başını çekiyor. Tüm dünyada büyük firmalara büyük yatırımlar yaptılar. Volkswagen, Siemens gibi firmaların en önemli ortakları arasındalar. Dünyadaki binlerce büyük firmada ufak da olsa Katar ortaklığı görebilirsiniz. Kısacası Katarı bir şirket ülke olarak tanımlayabiliriz. Tüm dünyadaki ekonomik faaliyetleri arasında Türkiye’de onlar için önemli bir nokta. Ancak buradaki sorun şu. Katar ülkemize yatırım yapmıyor. İlimizde olan kendi tırnaklarımızla ülke olarak çok uzun yıllarda kurduğumuz şirketleri satın alıyor. Ve bunların ne kadara satıldığı artık ülkemizde açıklanmadığı için bilmiyoruz. Örneğin Volkswagen Türkiye’ye fabrika açarsa bu iş imkanı yaratacak, istihdam oluşturacaktır.
O zaman bunu destekler ve bir başarı olarak görürüz. Fakat bizim ülkemizde fabrika kurmak yerine AVM’leri, limanlarımızı ve üretim merkezlerimizi sadece satın alıyorlar. Hatta bazı ortaklıklara para bile vermedikleri basının gündemine oturdu. Bu riskli hareketler umarım uzun vadede daha büyük ekonomik sorunlar doğurmaz. Evet, tüm dünya Katar’ın parasal gücünden bir şeyler kapmak istiyor. Ama Avrupa Devletleri bu pastadaki paylarını çok daha emin adımlarla alıyor gibi görünüyor. Bizdeki sorun neden Katar sorusu değil, neden sadece Katar sorusudur? Ve neden yapılan satışların rakamlarının açıklanmadığı sorusu? Biz tekrar Katar’a dönelim. 1971 yılına kadar İngiltere’ye bağlı olan ülkede hala İngilizlerin çok güçlü bir etkisi var. Öyle ki eğer İngilizciniz yoksa Katar’da işiniz zor demektir. Katar Kraliyet Ailesi de bu ölçüde İngiliz ekolünde yetişmiştir. Aile üyelerinin neredeyse tamamı İngiltere gibi ülkelerde eğitim görmüşlerdir. Ülke nüfusunun %88’ini dışarıdan gelen göçmen işçiler oluşturuyor. Katar’a gidecek olursanız ülkedeki şirketlerin çoğunun yönetici konumundaki isimlerinin Amerikalı ya da Avrupalı olduğunu görürsünüz. Ülkedeki alt seviye işçiler ise çoğunlukla Nepal, Filipinler, Pakistan, Faz, Mısır gibi diğer Müslüman ülkelerden gelen işçiler. Tüm bu zenginliklere rağmen Uluslararası Af örgütünün yaptığı incelemelere göre ülkedeki işçilerin durumları kölelik seviyesinde. Aşırı derecede fazla çalıştırma, aç bırakma, dinlenememe, aşağılayıcı muameleye maruz kalma nedeniyle işçiler ağır hak ihlallerine uğruyor. Özellikle ev işçilerinin günde 18 saate varan çalışma saatleri olduğu ve bir çoğunun bugüne kadar bir gün bile izin yapmadığı kurumlar tarafından vurgulanıyor. Hem de Uluslararası örgütlerin yaptığı incelemelere göre ülkedeki işçilerin küçük bir bölümü değil %70’i kölelik kıvamında çalışıyor. Son yıllarda Avrupa’nın baskılarıyla işçi standartlarında reformlara gidilse de durum pek de değişmiş değil. Ayrıca ülke nüfusunun %80’inin göçmen işçilerden oluşuyor olmasından dolayı ülkede 100 kadına 329 erkek düşüyor. İnanılmaz bir erkek fazlalığı var. Bunun ötesinde Katar, kişi başına düşen milli gelirin dünyada en yüksek olduğu ülke.
Ortalama bir iş sahibiyseniz Türkiye’de binmeyi hayal bile edemeyeceğiniz araçları rahatlıkla alabilirsiniz. Ayrıca şu anda dünyanın en güvenli 5 ülkesinden biri. Singapur, İzlanda, Belçika gibi ülkelerle birlikte en güvenli yerlerden olan Katar’ın bu kadar güvenli olmasının sebebi öncelikle yerli halkın çok zengin olması ve alt seviye
göçmen işçilerin sosyal hayattan uzak tutularak suçlara karışmalarının önlenmesi ve en ufak yanlışlarında hızlı bir şekilde ülkeden gönderilmeleri. Türkiye’deki güvenli ortama bir örnek verecek olursak alışveriş merkezlerinin otoparkında çalışır vaziyette bırakılmış ultra lüks arabaları söyleyebiliriz. Çok ilginç değil mi? Tabii her zaman faktörün insan olduğunu ve %100 güvenin imkansız olacağını da belirtelim. Ülkede Avrupalı ve Amerikalı turistlere büyük önem veriliyor. Bu nedenle ülkenin turizmi onlara göre kurulmuş. Anayasal zemininde şeriat olmasına rağmen gelen kadın turistlerin ya da oraya yerleşen yabancıların kapanma gibi zorunlulukları yok. Hatta Doha ve çevresinde pek çok plaj mevcut. Şubat ayından Ekim ayına kadar denize girmek mümkün. Bikini ve mayalarıyla plajlarda denizin tadını çıkaran binlerce insanı görebilirsiniz ve diğer Ortadoğu ülkelerinin aksine kimse kimseyi rahatsız etmeyecektir. 2020 Dünya Küresel Barış Endeks raporuna göre 163 ülke arasında Katar 31. sırada. Kıyaslamanız için söylüyorum, maalesef ülkemiz bu konuda son sıralardaki ülkelerin arasında. Sudan ve Kuzey Kore’den bile geride olarak 152. sırada. Katarda 12 ay boyunca eğlenceye dair birçok şey bulabilirsiniz. Gece hayatı ve deniz turizmi bunların başında geliyor. Hayatın içerisinde spor da çok önemli.
Hatta 2022 Dünya Kupası Katarda düzenlenecek ve ülke bunun için 170 milyar dolarlık alt ve üst yapı yatırımı yapıyor. Arap Yarımadası’nın en çok yağış alan ülkesi olan Katar, komşularına nazaran çok daha yeşillik. Gittiğinizde karşınıza sadece çöl çıkmayacak.
Çöllerde ise arabalarla yapılan spor aktiviteleri, develerle geziler gibi birçok faaliyet var. Kısacası ülke sahip olduğu değerleri iyi kullanmayı başarmış ve her birini etkinlik haline getirmiş. Tenis Katar’da sevilen sporlar arasındadır. Her yıl uluslararası düzeyde 5 ayrı turnuva düzenlenmektedir.
Ancak her ne kadar etkinlikler olsa da, yerli Katarlılar hayatlarının önemli bölümünü Avrupa ülkelerinde ya da Amerika’da geçiriyor. Yerliler fişlenme durumuyla karşı karşıya kalıyorlar. Ne olursa olsun yine de Arap dünyasında diğerlerine nazaran daha eşitlikçi, daha insani ve daha medeni bir ülke olan Katar, gelecek 10 yılda çok daha varlıklı ve insani olarak Avrupa standartlarında bir ülke olacak.
Fakat bize onların varlığı değil, yatırımları katkı sağlayacak. Tabii ki sadece satır almak yerine yatırım yapmaya da başlarlarsa. Şunu da dikkate almak önemli. Katar, Suudi Arabistan ve diğer körfez ülkelerinin hedefine dönmüş durumda. Suudi Arabistan neredeyse askeri bir operasyon düzenleyecek kadar sert bir tavır takınıyor.
Ve eğer Suudi Arabistan ile Katar arasındaki dengeler değişirse Katar’ın Türkiye’ye olan tutumu da hızlı bir şekilde dönüş gösterebilir.
Dikkatli olmak gerek.
İlk Yorumu Siz Yapın