Himmet Dede – Serdar Tuncer | Biri Bir Gün
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=TQgZvNuYNVw.
Evel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal mıydı bilmem, pireler berber miydi bilmem, dedemin beşiğini himmet dede tıngır mıngır sallar mıydı? Bakın onu da bilmem. Ama vaktin birinde bir güzel adam tek bir dertle gecesini gündüzüne katmış. Koca bir ömür gelmiş geçmiş, onun bir tek derdi var. Ve bir türlü nasip olmamış. Her sene himmet dede bir köşecikte durur,
boynunu büker, bir namazdan sonra böyle güzel dualarını eder, kalbinden niyet edermiş. Ya Rabbi, niyet ettim Sen’ın rızanı için hacetmeye edermiş, o vakti bekler. Fakat hac zamanı gelince de her sene başka bir sebepten himmet dede hacca gidemezmiş. Yahu ihtiyar adamcağız, bir tek derdi var yalan dünyada. Bir gideyim Ya Rabbi, mescidi haramın kapısından şöyle bir içeri gireyim, Kabe’yi gördüğüm anda bir dua edeyim, Kabe’nin örtüsüne yapışayım, hıçkıra hıçkıra bir ağlayıp niyaz edeyim, yakarayım, Ravza-i Tahir’in neşeğinde oturayım, Efendimiz Aleyhisselatü Vesselam çok severmiş deyip açıp Sûreyi Yusuf okuyayım, Sûreyi Kehf okuyayım, boynumu bükeyim. Derdi bu ama bir türlü nasip olmamış. Senelerce hacca gitmek istemesine rağmen hac arzusu gerçekleşmeyen himmet dede o senede açmış ellerini Cenab-ı Mevla’ya niyaz etmiş, yakarmış.
Ya Rabbi, niyet ettim senin rızan için hacca gitmeye. Üstelik ben öyle makbul, mebruh bir hacı yapabilecek bir kulunda değilim. Acizim, fakirim, sen kulunu kulundan iyi bilirsin ya Rabbi. Ben bunu yapabilecek biri değilim ama ben orada yolda kalmışa yol göstermeye gidiyorum. İhtiyacı olana su vermeye gidiyorum. Derdi olanın derdini çözmeye gidiyorum. Niyetini etmiş heyecanla beklemeye başlamış. Neyi bekliyor? Kervanların Bağdat’a gideceği günü bekliyor. O zaman şimdiki gibi değil. Her beldeden bir Hicaz kervanı hazırlanıyor. Hepsi beraber toplanıp geliyor Bağdat’a. Bağdat’ta tek ve büyük bir hac kervanı bir araya geliyor. O, haremeinin yolunu tutuyor. Böyle bir zaman. Himmet dede gene niyetini etmiş, hazırlıklarını tamamlamış. Bekliyor Bağdat’a gidecek hac kervanının yola çıkacağı günü. Tam kervanın yola çıkmasına üç beş gün kala bir hastalık gelmiş, yakalamış himmet dede.
Öksürüyor, perişan, ateşler içerisinde yatıyor. Yola çıkmaya takat yok, ayağa kalkamıyor. Garibim yataktan çıkamıyor ki Hicaz yoluna düşsün. Bu sene de nasip olmayacak diye boynunu bükmüş. Perişan bir şekilde bekliyor. Hicaz kervanı Bağdat’a doğru yola çıkmış. Himmet dede o sene de gidememiş. Nasip demiş. Nasip. Bu da Mevla’nın işi. Himmet dede Hicaz kervanı Bağdat’a doğru gittikten iki üç gün sonra hafif kendine gelmeye başlamış. Böyle bir ayağa kalkmış, ufaktan evin içerisinde dolaşabilecek duruma falan gelmiş. Mahsun ama gene nasip olmadı diyor. Bir yandan kalbi razı da bir yandan ciğeri yanıyor himmet deden. O sıra kapı çalmış biraz. Tak tak tak tak tak bir an. Kim o? Himmet dede, himmet dede benim gelen bir komşusu.
Himmet dede çabuk hazırlan. Açmış kapıyı. Evlat hayır olsun nedir neye hazırlanıyoruz? Himmet dedeciğim demiş ya. Bağdat’a gidecek bir ticaret kervanı var. Hicaz kervanını kaçırdın ama bu ticaret kervanları biraz daha hızlı gidiyor. Sen bu kervana karışırsan inşallah Bağdat’a yetişirsin, hacı kervanına da karışır bu sene hacı edersin. Himmet dede çocuklar gibi sevinmiş. Öpmüş gözlerinden gelen kişinin geri dönmüş. Hazırlıklarını yapmış. Himmet dedenin hazırlığını olacak. Secadesini almış, tesbihini almış, ihramını almış, bir örtüsünü almış, üç beş kuruş akçesini almış. Koymuş cebine sapasağlam. Çocuklar gibi şen, gönlü bayram yeri çocukları gibi katılmış ticaret kervanına. Giderken kalbinde niyaz, kalbinde Allah, kalbinde tazarrı. Zaten himmet dedelerinin kalbine Allah’tan gayrısı girmez. Ticaret kervanıyla bir hafta on gün süren bir yolculuktan sonra Bağdat’a vasıl olmuş.
Kervan Bağdat’ın kapsından içeri girince dayanamamış artık. Koşarak ilk Bağdat’lının yakasına yapışmış. Evladım demiş, Hicaz kervan ne oldu? Hicaz kervanla yetişmeye geldim ben evladım. Ne oldu Hicaz kervan? Adam bakmış, baba demiş, çok geç kaldın. Kervan gideli üç gün oldu. Bunu duyunca dizlerinin üstüne yıkılıp kalmış himmet dedi.
Gözlerinden mütevekkil ama naz niyaz içre birkaç damla yaş süzülmüş, kalkmış. Üstünü başını silkelemiş. Çöl yolculuğu kolay değil, bir hafta on gün toz toprak içerisinde, yara bere içinde himmet eden üstü başı ayakları yağ nasip demiş. Bizim derdimiz beyti ziyaret etmek ama beytin sahibi bu sene de müsaade etmedi. Buraya kadar geldik. En azından işin yarısını halledebildik.
İnşaallah seneye demiş, yağ nasip. Darmış memleketine doğru bir kervana karışıp gidecek. Yahu demiş üstümüz başımız perişan mahvolduk. Şurada bir şehir hamamına gideyim de, bir yıkanıp paklanayım. Araya sonra bulmuş hamamı kapıdan içeri girip yıkanacak himmet dedem. Kapıda böyle iri yarı, izbandut gibi bir adam. Baba yasak demiş. Evladım bir girip yıkanıp çıkacağım. Irak yoldan geldim be yavrum.
Baba yasak demiş. İçeride sultanın adamları var alamam seni. Ah be yavrum ah be evlatcım. Bak zaten perişanım. Bari şurada bir yıkanayım çıkayım yavrum. Ne olacak ben ihtiyardan sultanın adamlarına ne zarar erişir sanki? Alıversen beni içeri olmaz mı filan? Şöyle yüzüne bakınca kalbi yumuşamış görevlin. Etrafı bir kolaçan etmiş. Gören eden var mı yok mu filan. Bakmış ki kimsecikler yok. Baba demiş tamam geç demiş içeri. Şöyle arkada bir köşecik var orada yıkan.
Ama ne kimseye iliş ne kimseye de gözükür. Duyarlarsa senin de kellen gider benim de demiş. Hay hay evladım Allah razı olsun demiş. Himmet de içeriye girmiş bir köşecik de yıkanmaya başlamış. O sıra uzakta hadiseyi seyreden iki kişi var. Birisi devrin sultanı. Rivayet o ki Harun Reşit yanındaki de veziri. O dönemlerde sultanlar bazen tebdili kıyafet diyorlar. Bir derviş kılığında bir tüccar kılığında bir dilenci kılığında çıkar. Ahaliyi kontrol ederlermiş. Ne yapıyorlar ne ediyorlar? Asayiş ber kemal mi halkın bir ihtiyacı var mı bir derdi var mı filan. Tebdili kıyafet. Harun Reşit Himmet Dedenin hamama girdiğini görünce vezirine dönmüş. Yahu demiş hamamda bizim adamlar yok mu? Beli sultanım. Şimdi demiş içeriye görevli birisini aldı demiş. Bunda bir iş var almaz. Ama bu adamı aldı.
Neyin nesi merak ettim ki? Gel bakayım demiş. İkisi beraber yavaşça gelmişler hamamın kapısına. Görevli yani böyle yasak demiş. İçeride sultanın adamları var. Karşısındaki sultanın kendisi de insan bilmeyince bilmez. Harun Reşit demiş evladım bir yıkanacağız çıkacağız. Yasak demiş alamam. Sultanın adamları var içeride. Evladım lütfen şöyle bir efendim. Nuh diyor peygamber demiyor görevli. Harun Reşit zeki adam demiş ki az önceki ihtiyarı aldın demiş. Onun gibi bizi de al içeri.
Şişt demiş aman aman tamam. Susun ses susun. Geçin demiş işte bir köşede yıkanın. Çıkın. Harun Reşit ile veziri hamamın kapısından içeri girmişler. İçeri girerlerken eller arkada. Sultan biraz böyle söylenerek girmiş. Gözücüyle de Himmet dedeye bakıyor. Himmet dedem de garip bir köşede yavaş yavaş yıkanıyor. Yıkanıyor da gören yıkanıyor der. Himmet dedenin kalbi başka yerde. Gönlü başka yerde. Himmet dedenin ciğer yanık. Böyle ona bakmış. Bu sultan damla zalim adam kardeşim demiş. Yok adamları hamam kapatır. Yok şu yok bu falan filan. Gözücüyle Himmet dedeyse diyor. Himmet dede duymuyor bile. Yar ile baş başa. Yar ile şimdi Himmet dede. Duymuyor. Harun Reşit bakmış ki bir söz çıkmayacak ihtiyardan yanına yaklaşmış. Selamun aleyküm verenler demiş. Himmet dede duyunca aleyküm selam verenlere gönül verenler demiş. Vezir, ha gönül verenleri sevenler de var demiş. Tabi böyle şeyler olmamış. Selamun aleyküm verenler demiş. Aleyküm selam evladım demiş Himmet dede. Babacım demiş. İstersen uzan şöyle göbek taşına da. Ben senin sırtını keseliyim. Himmet dede bir bakmış böyle. Hay hay abim demiş. Olur. Gelmiş Himmet dedem yavaş göbek taşına uzanmış. Devrin sultanı almış eline keseyi. Himmet dedenin sırtını keselemeye başlamış. Eğilmiş böyle bir ara kulağına.
Baba demiş be. Sultanın adamlarının saltanatına bak demiş. Yok hamam kapatırlar. Yok şu yok bu. Yahu baba adamları böyleyse kim bilir bu sultan kendisi nasıldır? Yalan dünyada sultan olmak varmış be babacım. Himmet dede yattığı yerden gülmüş. Evlat demiş. Ne yapacaksın sultan olup da?
Sen öyle bir sultanın kölesi ol ki şu kölelerin sultanı senin sırtını keselesin. Haniymiş sultan mı olmaktı köle mi olmaktı? Sultanların saltanatı son nefesi verecekleri ana kadardır. Ama Mevla’nın öyle köleleri vardır ki son nefesi verdikleri anda
bitmeyecek bir saltanat başlar.
Allah’a emanet.
İlk Yorumu Siz Yapın