"Enter"a basıp içeriğe geçin

İbrahim Ethem | Mesnevi’den Hikayeler 18. Bölüm

İbrahim Ethem | Mesnevi’den Hikayeler 18. Bölüm

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=gKxSuyALiC0.

Bir şey yap ama güzel olsun.
Güzel bir şey söyle dilin mi dönmüyor çok mu zor o vakit güzel bak güzel bir şeyler yaz beceremiyor musun ama mutlaka güzel bir şey yapman lazım ama ne yaparsan yap bu
güzel bir şey olmadı yoksa çok zor her şey senin için var ettim diyen Rabbe her şey senin için terk ettim diyebilmektir aşk Efendim bugün Hazreti Mevlana’nın sohbet
olsun şemsin sözleriyle gönlünüze Merhaba dedik
zamanın birinde Hazreti Mevlana’nın da doğum yeri olan Türkistan’ın Bel
Şehri’nde İbrahim bin etem adında bir padişah yaşamaktaydı İbrahim bin etem Adaletli ve şanlı bir padişah ne var ki o padişahlıkta adaletli ve şanı ile değil Allah yolundaki sevdasıyla nams alacaktı Mevlana Allah dostu İbrahim bin etemi şöyle anlatıyor Yok ki
Büyük padişah bir gün sarayının yatak odasında uyurken……çatıdan gelen tıkırtılar duydu. Merakla yatağından kalktı, çatıya çıktı……sesin geldiği yere varınca……o zamana kadar hiç tanımadığı bir grup insan gördü çatıda. Hayret etti, şaşırdı. Sanki bir şeylerini kaybetmişler de arıyorlarmış gibi bir halleri vardı. İbrahim bin Ethem…
…ne arıyorsunuz bu damın başında diye sordu. Adamlardan biri döndü……ve İbrahim Ethem’e cevap verdi. Ama ne cevap? Biz kaybettiğimiz devemizi arıyoruz. Bu damın başında devene gezer diye sorunca İbrahim bin Ethem…
…bizde bir şey yapmıyoruz. Peki sen tahtının üzerinde……bu kadar şatafatın içinde Allah’ı arayıp bulmayı ümit ediyorsun da……biz damda deve arayınca mı garibine gidiyor dedi. Vah! İbrahim bin Ethem……adeta gönlünden vurulmuşa döndü. Başından aşağı kaynar sular döküldü……ve olduğu yere yığılıp kaldı. Üstelik……bu kaderin onun için çizdiği yol……tek oyun olmayacaktı. Çünkü İbrahim bin Ethem……bir padişah olmasına rağmen……hep manevi huzuru ve gayb ilimlerini aramaktaydı. Yolu Allah olanın yolunu Allah aydınlatırmış. İşte İbrahim bin Ethem de…
…kalbindeki yüklerden, gözündeki perdeden…
…bu sarsılış ile kurtulacaktı.
Günlerden bir gün Ethem oğlu İbrahim……tahtında oturuyordu. Vezirleri adamları önünde el pençe divan bekliyorlardı. İbrahim Ethem’in başında altımlarla süslenmiş muhteşem bir taç……sırtında da o güne kadar kimsenin görmediği……son derece şık bir elbise vardı. Birden……bizimle beraber bir kuşa geçtiğimiz bir gün…
…çoban kılıklı üstünde abası olan……peşburde bir adam……İbrahim Ethem’in bulunduğu makama……sert adımlarla yürümeye başladı. Koca sarayın taht odasına destursuz……izinsiz girecek kadar gözü pek olan bu adam……her halde önemli biri olmalıydı. Vezirler ve köleler böyle düşündüler ve hiçbir şey söyleyemediler. Nitekim yanılmamışlardı. Zira deve çobanı kılığındaki adam……Hızır aleyhisselamdı. İbrahim Ethem’in gözündeki perdeleri kaldırıp……kalbini bir kez daha sarsmaya gelmişti. Nihayet deve çobanı kılığındaki Hızır……padişahın karşısına kadar geldi. İbrahim bin Ethem Hızır’ı görünce ayoksul……sana kim yol verdi dedi. Hızır, burası dedi benim yerim değil mi? Elbette gelirim. Bir kervansaray burası. Ben de burada konaklayacağım. Ethem oğlu İbrahim……burası bir ülkenin padişahının sarayı.
Sen aklını kaybettin galiba. Neden burası kervansaray olsun? Yoksa sen akıllı görünen delilerden misin dedi. Hızır ekledi. Padişahım senden önce burası kimin yurduydu? İbrahim bin Ethem burası benden önce babamındı. Bu ülkenin padişahı oydu. Ondan önce atamın, ondan önce bilmem kimin yurdu. Padişah oydu.
Şimdi ise ülkenin padişahı benim dedi. Hızır dedi ki……bak gördün mü? Senden önce nice padişahlar……nice iyilik isteyenlerle kötülük yapanlar konup göçtü burada. Padişahın haberi yoksa bile anlarsın ki……kervansaray buna denir başka yeri değil.
Ancak ölülerin konup göçtüğü bu eski kervansarayda……bir gün sana da can alıcılar gelecek. Seni de kapıp götürecekler. Ondan önce gerçek sarayı bulmak değil midir senin muradın? O anda İbrahim bin Ethem kalbindeki arayışı bilen kişinin……Hızır olduğunu anladı ve sözleri ta kalbine kadar işledi. Hızır mesajın adrese ulaştığını anlayınca……başka söz demeden geldiği gibi yürüdü ve gitti. İbrahim bin Ethem kendine gelince o da Hızır’ın peşinden düştü gitti nafile.
Gönlüme gizlice bir tohum ektin ey Hızır. Bari ona biraz su ver. Ey cömert er. İmkan varsa beni şimdiyece kabul et diye yalvaran sesi boşlukta yankılanmaya başladı.
Çünkü Hızır çoktan kaybolmuştu.
Hükümdar İbrahim bin Ethem, Bel sokaklarında saatlerce Hızır’ı aradı ama bulamadı.
Çaresizce sarayına döndü, odasına çekilip saatlerce düşündü ve gece yarısına doğru……Vezir’ini çağırıp ona kararını açıkladı. Ben bu sultanlık oyununu bırakıyorum. Bundan sonra hükümdar sensin. İnsanlara iyi davran ve adaletle hükmet. Allah’a hesap vereceğini sakın unutma. Vezir’in itirazları, yalvarışları bir şey değiştirmedi. Ve o gece derviş kıyafetiyle saraydan ve behlten ayrılan İbrahim bin Ethem……kendini daha hafif ve daha özgür hissederek yollara düştü. Yolu bazen dağlardan, bazen çöllerden geçti. Geceleri gökyüzünün ihtişamını, gündüzleri yeryüzündeki ilahi sanatları görüp tefekkür etti. Gittiği her yerde Allah’ın saltanatını seyrederek ve onun büyüklüğünü düşünerek ibadet etti. Tefekkürü geliştikçe iç dünyası ve gönül alemi de o derece genişledi.
Karşılaştığı insanlara kendini değil, kainatın yaratıcısını tanıtmaya……ve ona karşı görevlerini hatırlatmaya çalıştı. İnsanın ancak Allah’a teslim olarak nefsinin esaretinden kurtulabileceğini……onu bulanın her şeyi bulacağını, ondan yoksul kalanın ise her şeyden yoksun kalacağını anlattı.
Hükümdarlıktan gelmenin asaleti ve tok gözlülüğü ile son derecede etkili oldu. Köyden köye, ilden ile dolaştı. Gittiği her yerde menkıbeleri halkın gönlüne ulaştı. Tahtını, sarayını terk eden, Allah’ı aramaya çıkan İbrahim Edem…
…gönlünde açan bilgi çiçekleriyle dünya padişahlığından gönüller sultanlığına yükseldi. Ne güzel. Yollar bir gün bu dertli padişahı Kızıldeniz kenarına kadar getirdi. Kızıldeniz kenarında bir taşın üzerinde oturup kopan düğmesini dikmeye çalışıyordu. O sırada oradan geçen bir kervanda bulunanlar onu tanıdılar. Ve yanında durup vah vah bir zamanların zengin ve ihtişamlı padişahı İbrahim bin Ethem’e bakın. Yırtık pırtık kıyafetler içinde gömleğinin düğmesini dikmeye çalışıyor.
Yazık, hiç o saltanat bırakılıp da bu hallere düşülür müydü dediler.
million mu alkışlar
İnsanoğlu böyledir işte. Bilip bilmeden, işin aslını sorup öğrenmeden konuşmayı, yargılamayı çok sever. Ama bu yüzden de çok yanılır. İbrahim bin Etem susmaya niyetlendi. Ne var ki bu kervandakilerin gitmeye hiç niyeti yoktu. Acıma dolu sözleri alaya hatta hakaretlere döndü. İçlerinden bazıları bu Allah yoluna düşmüş delileri anlamak mümkün değil deyince, vay işte o zaman. İşte o zaman, İbrahim bin Etem kibirden Allah’a sığınarak, ya Rabbi kulların gerçek sultanlığın Allah’a kulluk olduğunu anlasınlar diyedir muradım dedi ve iğnesini çıkarıp denize attı. Denize dönerek, ey balıklar Allah’ın izniyle iğnemi bana getirin diye seslendi.
Onlarca balık ağızlarında altın birer iğne olduğu halde denizden başlarını çıkarıp ona doğru uzattılar. İbrahim bin Etem kervan yolcularına, şimdi söyleyin bakalım önceki saltanatın mı üstündü, şimdiki saltanatın mı üstündür. Kervandakiler gördükleri karşısında şaşıp kalmış bir şekilde hatalarını anlayıp af dilediler ayaklarına kapandılar. İbrahim bin Etem içine düşen Allah aşkıyla yıllarca diyardan diyara dolaştı. Gittiği her yerde alimlerin bilginlerin sevgisine, övgüsüne masar oldu. Evrende her şey fani ve her fanide olduğu gibi İbrahim Etem de ruhunun henüz yolunun başında olduğunu ama bedeninin yolculuğu tamamladığını fark etti. İçini kaplayan garip bir his İbrahim bin Etem’i Behle geri döndürdü. Henüz görmediğim çok yer var dese de Behle doğru döndü yönünü.
Nihayetinde aylar süren yolculuklar,
Nihayetinde aylar süren yolculuktan sonra yağmurlu bir gecede yorgun bir halde külhancıya misafir oldu.
Sohbet ederken ermiş bir insan olduğunu anladığı külhancıya Allah’a ettiğin dualar içinde kabul olmayan bir duan oldum diye sordu. Külhancı şükür bütün dualarım kabul oldu ama bizim bir zamanlar padişahımız iken saltanatını bırakıp yollara düşen ve gittiği her yerde kerametler gösteren İbrahim bin Etem’i dünya gözüyle görme isteğim kabul olmadı deyince.
Sen öyle mübarek bir insansın ki senin duanın kabul olması için Allah İbrahim bin Etem’i sürüyen sürüyen senin ayağına kadar getirdi dedi.
Ve kelimeyi şehadet getirerek başı külhancının dizinde ruhunu Allah’a teslim etti.
Efendim İbrahim etem kısalarından bir derleme yaptık bugün bakalım bu konuda işin aslını astarını ne olduğunu bize uzmanımız anlatsın hep beraber bir kulak verelim mi?
Mesnevi işerifte İbrahim etem hikayelerinin ortak teması insanın kendi asıl vatanına dönüşünün nasıl gerçekleştirileceğine dair bir bilincin ortaya çıkarılmasıdır.
Hazreti Mevlana aslında sadece İbrahim etem hikayelerinde değil tüm anlattığı hikayelerde insanın kendi aslına özüne dönmesini bizlere anlatmaktadır. İnsan kendi vatanına kendi özüne hakla kurduğu irtibatı nasıl idrak edecektir bütün mesele aslında bundan ibarettir.
Hazreti Mevlana birkaç hikaye anlatır İbrahim etem üzerine neden daha fazla İbrahim etem hikayeleri anlatmaktadır.
İbrahim etem hazretleri tasavvuf tarihinde terkin sembolü olarak yani terki dünya terki ukba terki esti terki terk denilen züht terk kavramlarıyla açıklanan bu kavramlarla ifade edilen tasavvufun en önemli meselelerinden konularından bir tanesini bizlere anlatmaktadır. İbrahim etem hazretleri Horasan’ın berh şehrindendir. Hazreti Mevlana’nın doğduğu şehirdendir. İbrahim etem Hazreti Mevlana’nın hemşerisidir.
Hazreti Mevlana’ya göre gerçek mutluluğun fani olan dünyanın fani olan zenginliğin terk edilmesinde Hazreti Mevlana görmektedir.
Dolayısıyla Hazreti Mevlana’ya göre İbrahim etem kıssasındaki insanın anlayacağı şey bu dünyadaki imtihanı dünyayı kalbine sokmaması kalbinde sadece hakka yer vermesi mesajı İbrahim etem kıssasının ana unsuru olarak ana mesajı olarak bu işlenmektedir.
Mevzuyu bir de ehlinden dinlemek bir başka değil mi?
Evet sevgili dostlar Ruhashifa Mesnevi’den bugünlük de bu kadar. Aman ha sağlıkla ve muhabbetle kalın.
İnanın güzel günler yani bahar çok yakın.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir