İfade Özgürlüğü | Gazeteci | Dezenformasyon Yasası
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=-TX2B7sK38E.
Herkese merhaba ve programı hoş geldiniz. Bu program haftanın son programı. Yarın yayınım yok. Maalesef çalışanlarıma izin günü kullandırtıyorum. Cuma günleri. Böyle bir patron olmaya karar verdim biliyor musunuz? Valla cuma günleri ofsunuz. Daha kolay. Yemek yemiyorlar falan filan. Daha ucuza geliyor bana. Yok canım yarın çekimlerimiz var. Ondan dolayı apar topar gitmemiz gerekiyor.
Bir kere daha hoş geldiniz programın. Ya bugün keyfim yok. Keyfim yok çünkü şeyle ilgili ifade özgürlüğü ile ilgili son darbeyi yedik gibi geliyor bana. Gerçekten yani sosyal medya son yerimizdi. Son rahat edebileceğimiz yerdi. Tabi bazı insanlar maalesef sosyal medyada gördüğü her şeyi gerçek sandığı için toplumun bir kesiminde sıkıntı yarattı. Bir kesimi dediğim AK Parti’de. Zaten biliyorsunuz Cumhurbaşkanı Erdoğan sosyal medyadan nefret ediyor. Baya boş bir yer olarak görüyor. Ama bizim gibi insanlar, bizim gibi dediğimde
YouTube’dan para kazanmaya çalışan, YouTube’dan kendine yer açmaya çalışan, YouTube’da kendine yer bulmuş olan gazeteci değil, televizyoncu değil, ne dersiniz diyeyim burası bizim için kalemiz. Sosyal medya kalemiz. Çünkü buradan biz kendi fikirlerimizi, anayasamızın bize vermiş olduğu hakkımızı, ifade özgürlüğü hakkımızı burada biz kullanabiliyoruz.
Anlatabildim mi buradaki sorunu? Biraz gelin biraz daha konuyu biraz daha küçük biraz daha denileştirelim. Sekiz gündür gözaltında tutulan 16 gazeteci sabaha karşı tutuklandı. Biliyorsunuz bir haftadan beri 20’ye yakın Kürt gazeteci, özellikle söylüyorum bunu. Kürt gazeteci tutuklu bir şekilde ifadeleri alınıyordu. Henüz daha suçları ne olduğu bilinmiyor.
Ve de almış olduğum haberlere göre yani gördüğüm okuduğum haberlere göre gazeteciler bile tam emin değiller neden suçlandıklarını. Bilmiyorlar ama içeride ifade veriyorlar muhtemelen vermiş oldukları yorumlardan dolayı, yapmış oldukları haberlerden dolayı. Yani gazeteci olduklarından dolayı ifade veriyorlar.
Şimdi diyeceksiniz ki ya kere lakan çok sevdiğim bir adamın bir yazısından bir bölüm almak istiyorum size. Çünkü 2011’de KCK basın diye bir olaylar da vardı. Orada da 35’e yakın Kürt gazeteci tutuklanmıştı. Bu beyefendi şöyle bir cümle kurdu.
Bu meslektaşların büyük bölümü DİHA ve Özgür Gündem gibi yayın organlarında çalışıyorlardı. Yayınladıkları mektupla haykırışların seslendiler. Ancak kimseler oralı değil. Bu gazetecilerin hiçbiri terör faaliyetine katılmış değil. Bu gazetecilerden hiçbiri silah taşımamış, tetik çekmemiş, insan öldürmemiş. Bu gazeteciler fikirlerini yansıtmışlar.
Evet Kürt sorununda taraf olmuşlar. Evet bizim paylaşmadığımız görüşleri yansıtmışlar. Tek suçları o gazetecilik. Bu yazan beyefendi babam ve de 10 yıl önce yazmış bunu. 11 yıl önce. Hiçbir şey değişmiyor bu ülkede. Gerçekten hiçbir şey değişmiyor.
Şimdi sanki bu hiçbir şey olmamış gibi gayet mutlu bir şekilde bir dezenformasyon kanunu ortaya çıktı. Dezenformasyon kanunu nedir biliyor musunuz? Sosyal medyanın bir nevi gözetim altında tutulması. Yani sosyal medyada siz Twitter’da istediğinizi yazabiliyordunuz. Küfür olmadığı sürece fikrinizi verebiliyordunuz. Yani yorum verebiliyordunuz. Bazı insanların fikirlerini veyahut da haykırışlarını orada retweet edebiliyordunuz.
Şimdi bilin ki bu suç olmaya başlayacak. Nasıl mı? 29. maddeden dolayı. Şimdi 29. madde burada çok tehlikeli. Diyor ki 29. maddede Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak sahikiyle ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişte olacak şekilde anenen yaymak suç olarak düzenlenmektedir. Cezası ne? 1 ila 3 yıl. Şimdi manzara şu. Cumhurbaşkanımız diyor ki Ülkemizdeki sorun enflasyon değil, hayat pahalılığı sorunu var diyor. Siz de bir vatandaş olarak bırakın beni. Beni bırakın. Tamam mı? Beni bırakın. Siz bir vatandaş olarak diyorsunuz ki olur mu böyle bir şey? Twitter’a giriyorsunuz. Diyorsunuz ki kesinlikle öyle bir şey yok. Hayat pahalılığı değil, enflasyon. Enflasyondan dolayı hayat pahalılığı var diyorsunuz değil mi? 1 ila 3 yıl. Tabii. Korku yazıyorsunuz, dezenformasyon yapıyorsunuz. Tabii. Kemal Kılıçdaroğlu bir tane grup toplantısı çıktı dedi ki
Aa işte şu bakan bu bakan para yedi dedi. Siz de retweet ettiniz. 1 ila 3 yıl. Bitti. Sizin özgürlüğünüz elden alındı. Sosyal medyada en son kalan özgürlüğünüz elden alındı. Muhalefet ne yaptı? Biraz didişti. CHP komisyonlara girdi.
Bu böyle olmaz dedi. Şöyle olmaz dedi. Ama günün sonunda yeterli değil. Çünkü gerçekten o altılı masadan bir çıt bile çıkmadı. Evet özgünüz ya öyle olmaz. Son kalemiz gitti şu an. Ondan dolayı o kadar keyifli değilim. Şimdi göreceksiniz bu gözaltına alınan 16 gazeteci bu yeni çıkan kan tahmin ediyorum. Ama şimdi bu tahmin bile dezenformasyondan dolayı 1 ila 3 yıl yatabilirim.
Ama bu gazeteciler muhtemelen bu yeni çıkan dezenformasyon yazısından yargılanacaklar. Niye? Çünkü fikirleri hükümet tarafından beğenilmedi. Dezenformasyon yaptılar. Gazeteci oldukları için değil. Çünkü gazeteci yok bu ülkede. Bu kanunları geçen, bu kanunlara izin veren, bu kanunlara onay veren hükümetimiz gazeteci diye bir şey görmek istemiyor. Ne ilginçtir ki? Ne ilginçtir ki?
Yazı buldum. Merak ediyordum. Çünkü bu gazetecilere karşı olan zulüm dün başlamadı. Evvelsi gün de başlamadı. Yıllardan beri. Yıllardan beri. Ve de bir makale buldum Cumhuriyet Gazetesi’nde. Hıvzı Topuz yazmış. 6 Eylül 2020 yazısı. Pazar günü. Menderes döneminde basın özgürlüğü diye.
Güzel bir yazı. Orada bir bölüm buldum, yakaladım. Ve de çok hoşuma gitti. Demokrat Parti hükümeti 1956’da radyo ve yayın yoluyla işlenen Suçlar Kanunu’na yeni maddeler eklendi diye yazıyor.
Bu maddelerden biri kötü niyetle ya da özel maksada dayanan yayında bulunmak hükümetin dışarıdaki itibarını mübalağılığı ve özel maksada dayanan haberleri sarsmak. Suçu diye bir şey ekliyor. Yani ne diyor biliyor musunuz burada? Bu zulüm, bu eziyet, hükümet ve ifade özgürlüğü ve gazetecinin rolü AK Parti döneminde sivri şey olmadı, kırılmadı. 60 yıldan beri devam eden bir kavga. Hükümetler gazetecileri sevmez. Çünkü gazeteciler gerçekleri yazarlar. Gerçekler de hükümetleri memnun etmez genellikle.
Ben hiçbir zaman görmedim bir hükümetin ah biz gazetecilerle böyle böyle vadiyiz diye hiç görmedim. Ama şimdi çıkacak yeni bu kanunla yeni bu dezenformasyon yasasıyla iki tane bence çok önemli nokta var. Bir tanesi, dezenformasyonun daha doğrusu enformasyonun doğru olup olmadığına kim karar verecek?
Siz mi hükümet mi yoksa biz mi vatandaş mı size oraya getiren kişiler? Kim karar verecek? Çünkü bu yasayla birlikte demokrasin kılıcı hükümetin elinde. Bugün sosyal medya dediğimiz son kalemiz yıkıldı.
Ama siz yıkılmayın. Siz ayakta durun. Siz yorum yazın. Like atın ve abone olmayı unutmayın.
Gelecek hafta görüşmek üzere.
İlk Yorumu Siz Yapın