Kabe’de 1000 Altın Bulan Gencin Hikayesi – Serdar Tuncer
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=7AuTSd8MdQo.
Selamünaleyküm Erenler ve dahi Erenlere gönül verenler. Hatta ve hatta doğrulara yardım eden, haramlardan kaçınanları koruyan, gözeten bir Rabb’in kulu olduğumuzu bilenler. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Niye Erenlerle, Erenlere gönül verenlerin hemen sonrasına doğrulara yardım eden, haramdan kaçınanları koruyan, Rabb’in kulu olduğunu bilenler diye ilave ettim. Sebebi var.
Çünkü adamın biri bir gün, rivayet o ki, mescidi haramın kapısında durmuş, ellerini açmış, dua etmekteymiş. Ama mütemadiyen aynı dua ediyor. Diyor ki, ”Ey doğrulara yardım eden ve haramdan kaçınanları koruyup gözeten Allah’ım.” Oradakilerin dikkatini çekmiş. Demişler ki, ”Yahu kardeşim sen başka bir dua bilmez misin? Niye hep bu dua ediyorsun?” Adamcağız vaktiyle benim başıma bir olay geldi demiş. Ondan beridir ben bu duaya sığınırım, bu duayı ederim, böyle yakarım Rabbime. Nedir o olay diye sormuşlar. O da başlamış anlatmaya. İşte o adamın anlattığı hikaye, bugünkü biri bir günün mevzudur. Adama diyorlar ki, ”Ya birader sen niye hep bu dua ediyorsun?” Bunun bir sebebi vardı. Gençliğimde diyor, Kabe’ye gelmiştim. Hac için tavaf ediyorum. Fakirdim. Pek param pulum da yok. Ama Mevla ihsan etti, geldim.
Tavaf esnasında bir ara ayağıma bir şey takıldı diyor. Eğirip baktım ki bir kese. Eğirip aldım diyor. Şıngır şıngır açıp baktım. Aa içi altın dolu. Bir yandan, ya bunu bir sahibini bulup iade etmem lazım. Bu bir şey birisinin kaybı. Bu kaybı mal sahibine götürüp teslim etmem lazım. İçimden böyle bir düşünce geçiyor. Bir taraftan da şeytan dürtüyor diyor. Bak bu sana da yeter, çoluk çocuğuna da yeter. Bunu kaybetme. Verme. Kendimle cedelleştim diyor. Olur mu Serdar Bey? Hacda da olur mu? Olmuş babacığım. Olur. Şeytan, şeytan işini yapacak. Nefs, nefs işini yapacak. İnsan, insan işini yapacak. Emrolunduğu gibi dostluğu olacak. Şeytan oradan ivayı veriyor. O öyle bir cedelleşme yaşadım diyor falan. O sıra diyor bir adamcağız çıktı geldi dedi ki Bin altın kaybettim. Onu kim bulur bana getirirse ona otuz altın mükafat vereceğim. Şimdi bunu duyunca anladım ki diyor kese de bin altın var. Götürdüm. Dedim ki şeytana sen dur durduğun yerde. Şeytana dur durduğun yerde diyebilmek çok önemlidir. Senin dediğini yapmayacağım. Ve mal sahibine kardeşim kesen bende demiş al. O da hakikaten sözünde durmuş. Çıkartıp otuz altın ona mükafat olarak vermiş. Oradakiler merakla dinliyorlar. Diyor ki o otuz altını aldım. Kabe’den çıktım. Memleketime doğru yola koyulacağım. Baktım ki orada bir köle pazarı ve köle satıyorlar. Zenci bir köle. Dikkatimi çekti diyor siyahi.
Yaklaştım baktım hoşuma gitti. Dedim ki ben bu köleyi almak istiyorum. Ne kadar? Otuz altın demişler. Tabii hani köle filan deyince o çağ öyle bir çağ. Yani o çağda normal. Bu çağda bir insanın bir arabaya binmesi ne kadar normal bir şeyse o çağda da bir insanın köle sahibi olması o kadar normal. Yargılamadan hikayenin özüne odaklanalım. Bu ben alırım demiş o köleyi. Almış. Bir müddet o köle yanında durmuş. Beraber yolculuk yapmışlar memlekete gitmişler. İlgilendim diyor. Kölemi aldım bir gün memlekette.
Çarşıya çıktık bir iş için diyor. Çarşıda bazı adamlar bize böyle garip garip bakıp aralarında konuşmaya başladılar. Baksana falan böyle bir iş. Lan ne baktım bakmadım toprağım. Mevzu böyle bir şey var. O sırada diyor köle kulağıma eğildi dedi ki bak ben daha önce sana söylemedim ama şu karşıladaki adamlar var ya evet onlar beni tanıdılar. Dedim ki ya bunlar seni nereden tanıdık? Ben Marip Sultan’ın oğluyum demiş. Bir seferde korsanlar gemimizi ele geçirdiler. Beni de köle diye sattılar. Bunlar da babamın adamları. Beni aramaya çıkmışlar. Şimdi buldular. Muhtemeldir ki gelip senden beni satın almak isteyecekler. Fakat Allah’ım razı olsun. Sen doğru bir adamsın. Merhametli bir adamsın. Bana iyi baktın. Evladınmışım gibi ilgilendin benimle. İsterim ki senin de bundan bir kazancın olsun. Onlar gelip sana diyecekler ki bu köleyi bize sat. Sen diyeceksin ki 30 altın 50 altın satmam yahu. Böyle deme yükselt. 50 bin altın verecekleri ana kadar
beni sakın satma demiş. Benim de sana bir iyiliğim dokunsun. Hayırım. Hay hay dedim diyor. Hakikaten adama biraz sonra gelmiş. Selamün aleyküm Erenler. Adam demiş aleyküm selam Erenlere gönül verenler. Vay biri bir gün tayfası. Kucak kaçmışlar. Tabii kucak kaçmamışlar. Selamlaşmadan sonra bize köleyi sat. Satmam. Satardın satmazdım. Şu kadar altın isterim. Bu kadar altın isterim. En son 50 bin altın teklif etmişler. Tamam dedim diyor. 50 bin altına kölemi size satarım. Bana 50 bin altını verdiler. Köleyle helalleştik.
Onu uğurladık. Ve ben o altınlarla bir ticarete başladım diyor. Aldım satım falan filan. Bir gün bir tüccar dostumun arkadaşı duydum ki vefat etmiş. Sohbet esnağında dedi ki bana ya o vefat eden tüccarın bir kızı vardı. Güzel, müeddeb, salihah, hoş bir hatundur. Keşke onunla evlensen ben seni ona yakıştırdım. Olur inşallah demiş nasipse. Görmüşler bakmışlar birbirlerini beğenmişler. Nikah kıyılacak olmuş.
Kızcağız çeyiz olarak o zaman adet öyleymiş ya da orada adet öyleymiş. Böyle tabakların içinde altın keseleri çeyiz getiriyor. Ale güzelliğe bak. Bu Ruslarda vardır böyle bir adet. Dostoyevski’nin, Tostoy’un bazı romanlarında geçer. Ruslarda kadın erkeğe çeyiz getirir. Aynı bizdeki başlık parasının tersi bir şey. Drahoma diyorlar. Şu kadar Drahoması varmış filan diye o evlenme sebebi olur. Demek orada da öyle bir adet var. Kadın çeyiz getiriyor.
Diyor ki tabakların üstünde baktım altından üstünde de yazıyor işte bin altın, bin altın, bin altın. Birisinde dokuz yüz yetmiş altın yazıyor. Dikkatimi çekti diyor. Dedim ki bu nedir hanımcım bu mesele. Kızcağız demiş ki sorma babam demiş bir hacca bir şey yaşamış. Ondan dolayı hayır olsun ne yaşamış baban? İçinde bin altın olan kesesini kaybetmiş diyor. Bir helalzade de o keseyi bulmuş. Babama takdim etmiş.
Babam da oradan çıkartmış ona otuz altın mükafat olarak vermiş. Ondan dolayı bu dokuz yüz yetmiş. Adam demiş ki babana o gün o keseyi bulup veren bendim. Arz edebiliyor muyum? Adam etrafındakilere dönmüş demiş ki işte ben bu hadiseyi yaşadığım günden beri elimi açar aynı duayı ederim. Ey doğrulara yardım eden ve haramdan kaçınanları koruyup
gözeten Allah’ım. Şimdi bakın daha önceki biri bir günlerden birinde kısacık bir temas etmiştik bu meseleye. Neydi o? Mantıklı mı? Doğru mu? Allah mantıklının yanında olur mu bilinmez. Ama doğrunun ve doğruluğun mutlaka yanındadır. Ve mükafatını verir. Zahiren acaba dedirtecek nice şeyler vardır ki
hakikatte doğrudur. Mesela kazandığın paradan senede kırkta bir bir başkasına vermek rasyonel kafaya çok mantıklı gelmeyebilir. Ama zekat malı eksiltmez diye yemin eden bir peygamberin ümmeti olduğunu bilen insan o malının kırkta birini en az fukaraya verir ve malının arttığını görür. Bak doğru. Doğruyu yapmak mühimdir.
Rabbim doğruluktan, doğrulardan ayırmasın. İstikamet üzre kılsın bizi. Hangi istikamet? O kendisine nimet verdiklerinin yürüdüğü bir sırat-ı müstakim var ya her Fatiha’da öyle dua ediyoruz ya Ya Rabbi beni sırat-ı müstakime ulaştır. Hangi sırat-ı müstakime? Sırada… Kendisine nimet verdiklerinin yoluna.
Allah-u Teala bizi onlardan eylesin, onlardan ayırmasın ve selam. Eyvallah. Erenler.
Evela Yağmur.
İlk Yorumu Siz Yapın