"Enter"a basıp içeriğe geçin

Kanada’nın Afrika’ya kurduğu tuzak

Kanada’nın Afrika’ya kurduğu tuzak

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=wJBSOPRcOsE.

Momo da Kanada Başbakanı sosyal medyasını gördün mü? Ne kadar sempatik gözüküyor değil mi? Öyle göründüğünü bakma. Şimdi neler yaptıklarını 10.10’da anlatacağım. Fransa ve İngiltere hatta batı ülkelerinin büyük bir kısmı, hatta Çin, Afrika’yı sömüren çok sayıda ülke mevcut.
Ancak tüm bu ülkelere ek, dünyaya iyilik timsali olarak gözüküp sömürü konusunda hiç de geride kalmayan bir ülkeden bahsetmek istiyorum. Evet, Kanada’yı konuşacağız. Söz konusu ülke, Afrika’nın doğal zenginlikleri üzerine kurduğu neokolonial egemenliğiyle mutlaka konuşulmaya değer.
Araştırma sürecinde çok sayıda kaynağın Kanada tarafından sansürlendiği de gördük. Neyse lafı uzatmayın ve GZT’nin 10.10’u başlasın. Hazırsanız Kanada’nın Afrika sömürüsünü masaya yatıracağız. Kanada küresel jeopolitikte daha önce alışılmadık bir itibara sahip.
Birçok insan için Kanada dost canlısı ve hatta medeniyet temsilcisi olarak değerlendiriliyor. Kanada için yaygın biçimde kullanılan yakıştırmalardan biri de daha az delişmiş ülkelerin yatırımlarına yardımcı olan, onları güçlendiren bir ülke olduğu yönünde. Keşke Kanada’da yaşasak klişesi de bu ülkeye dair en bilindik argümanlardan biri.
Ancak çok sayıda insanın unuttuğu bir gerçeklik var ve biz de bugün bunu konuşacağız. Kanada, Afrika’dan enerji ve maden kaynaklarını resmen çalıyor. Dünyada oluşturduğu algıdan öte bölgeden istediklerini almak için iç savaşlar, çıkaran ve çatışmaları finanse eden bir ülkeden bahsediyoruz. Maalesef çıkarlar söz konusu olduğunda bunu gören ülkeler de sessizliğini sürdürüyor. Afrika kıtasının ne kadar değerli olduğunu daha önce GZT içeriklerimizde detaylıca konuşmuştuk. Elmastan, Uranium’a, Kobaltan, Petrole kadar onlarca değerli kaynak büyük bir yer alçı zenginliğine tekabül ediyor. Karşımıza çokça zengin bir kıta getiriyor. Maalesef bu zenginliklerin kaderi yabancı özel sermaye güçleri tarafından halkın elinden zorla alınmaya devam ediyor. Kanada, Afrika’nın mineralleri üzerindeki egemenliğini korkunç bir seviyeye taşıbiliyor. Hatta bu konuda oldukça saldırgan bir tavırla enerji ve maden kaynaklarına hücum ettiklerini dahi söyleyebiliriz. Sözde medeni ülkenin bu davranışları da herkes tarafından bilinmeli ve yaklaşımlar da bu eksende oluşturulmalı. Sessizlik Afrika’ya verilen zararı artırmaktan öteye geçmiyor. Kanada hükümeti iş dünyasına ait her türlü girişim ve hizmetin özelleştirilmesi, endüstriyel kalkınma ve maden arama sözleriyle Afrika’da resmen cirit atıyor.
Bu konuda oldukça gülünç bir oluşumları bile var. Kanada, Afrika yatırım fonu. Bu tip girişimlerle Afrika’daki yatırımları külüfine uyduran ülke her geçen gün daha çok paranın muhatabı haline geliyor. Kendilerine ait neoliberal ülkeleri kıta vatandaşlarına dayatıp onları yoksullaştıran Kanada, kar güdüsünden asla vazgeçmiyor.
İnsan hakları söz konusu olduğunda mangalda kül bırakmayan ülkelerin ışıklarını Kanada’ya da çevirmesini bekliyoruz. Bir kıta düşünün. Altın, platın, kömür, demir ve elmas madenleriyle dolu olsun. Nereye adım atsan altı çok değerli bir kıtadan bahsediyoruz.
Burası tabi ki Kanada gibi bir ülkenin iştahini kabartmak için gayet yeterli gerekçelere sahip hale geliyor. Kanadalı maden şirketleri Afrika’ya tam da bu nedenle hücum ediyor. Dünyanın en zengin 10 maden şirketini sıraladığımızda 4 farklı Kanada şirketi ile karşılaşıyoruz. Ne yazık ki bu, zenginliğin en güçlü kaynağı da Afrika kıtası.
Berry Gold, Kinross Gold, GoldCorp, Ednegold, Agold gibi şirketler Kanada’nın maden gücünü artırırken ne tesadüf ki tamami Afrika’da yoğun bir içinde çalışmaya da devam ediyor. Kanada’nın Afrika’daki öncelikli adım tarım alanlarını yok etmek,
temel amaçları toplumları yerinden edip zorla çalıştırıp ekosistemleri baştan aşağıya değiştirmek, yani kendilerine güçlü bir yaşam ve var olma alanı aramaktan asla vazgeçmiyorlar. Kanada şirketleri burada elde ettiği gelirlerin hiçbirini vergilendirmiyor ve dünyanın gözü önünde büyük ölçekli bir vergi kaçakçılığı suçuna imza atıyor.
Tabii bu suçun en önemli sonucu da fakirleşmiş bir Afrika oluyor. Şimdi size bir soru soracağım. Kamu kaynağı olan Afrika’daki maden kaynaklarını özel şirketlere korutmak nasıl bir mantık? Afrika’da bizzat bu yapılıyor. Tam burada kimi kimden koruyorsunuz? Sorusunu sormanın tam zamanı.
Öncelikle Kanada hükümetin Afrika insanını da yakından takip edip sömürü düzeninin bir parçası haline getirmeye çalıştığını söyleyelim. Ekonomik sürdürülebilirlik programı gibi göstermelik girişimler Afrika halkını iş gücü için istenen seviyeye getirmek amacıyla eğitmeye çalışıyor.
Bu eğitimin odak noktası tabii ki Kanada şirketlerin kar marjını artırmak. Afrika’nın kamu kaynakları Kanada tarafından özelleştirilip sahipleniliyor. Kanada Afrika kıtasını suyu istimal ederken kıtanın liderleri bunların gerçek yatırım hamleleri olduğunu düşünüyor. Afrika’da büyük bir büyüme görülse de söz konusu kaynaklardan elde edilen gelirler,
kıtadaki yolsuzluk, dev şirketlerin yaptığı gizli ve uzun vadeli anlaşmalar, çatışmalar ve siyasi krizler nedeniyle halka yansımıyor. Neokolonializm her zaman enser şekilde eleştirilmeli ve hiçbir koşulda asla hoş görülmemeli. Bu gerçek bir sorun. Kanada Afrika’nın doğal kaynaklarını sömürmeyi de yeterli görmüyor.
Dünyada nadir bulunan ağaç ve bitkileri de yasadış yollarla Kanada’ya kaçırmaya çalışıyor. Evet bildiğiniz dübe düz bir hırsızlıktan bahsediyorum. Okalipçüs, tip, eczacılık ve sanayide, aromaçik ve kösele yapımında kullanıldığından fazlaca değerli ve Kanada bu değere de tabi göz dikmiş durumda.
Okalipçüs, ayrıca solunomyolu rahatsızlıklarını hafifletip sivri sinek ve zararlı böcekleri de uzaklaştırma özelliğine sahip. Tüm bunlar muhteşem bir pazarlama ağı oluşturmak için gayet geçerli gerekçeler. Büyük ölçekli okalipçüs ve çam tarlaları Güney Afrika bölgesinde ve özellikle Güney Afrika, Suaziland ve Zimbabuy’da yoğunlaşmış ve Mozambik’te genişliyor.
Her biri de direkt olarak Kanada’nın radarına girmiş oluyor. Radardaki değerler yavaş yavaş yok edilip tekelleştiriliyor. Kanadalı yazar Alain Dénolt, Kara Kanada Afrika’da Yağma, Yolsuzluk ve Yasadişilik isimli bir kitap yazdı. Bu kitap tabi adamın hayatını da kararttı. Sürekli davalarla yoruldu, bunaldı. Ancak bir gerçek değişmedi. Bu kitap Kanada’nın Afrika’daki tüm hukuksuzluklarını bir bir ortaya koydu. Kitap, Toronto Menkul Kimetler Borsasında muazzam karlar kaydeden Kanadalı madencilik ve petrol şirketlerinin siyasi ve finansal olarak nasıl desteklediğini net biçimde gösteriyor. Binlerce sefada kayıtlara geçirilen yağma, yolsuzluk ve insanlık suçları resmen tüyler ürpertici.
Bu kitabı da sizlere mutlaka öneriyorum. Her neyse bahsettiğimiz tüm bu unsurlar üzerinden kıta ülkelerine ciddi bir baskı uygulanması söz konusu. Kanada hükümeti bu baskıyı Afrika ülkelerine neoliberal ekonomik reçeteleri takip etmeleri için uygulamaya çalışıyor. Kanada’nın Somali, Ruanda ve Kongo’yu içine alan çevre katliami sonucu, iklim değişikliğine karşı kayıtsızlığın giderek artması sonucu çok sayıda Afrikalı için açlık, ölüm cezası anlamına geldiğini gösteriyor. Afrika ülkeleri, farklı ülke şirket ve odaklar tarafından bilfil sömürülmeye devam ediyor. Yukarı Kanada’dan Nouvelle-France’ya, Nova Scotia’ya toprakların kirlenmesine ve halkların yoksullaşmasına kadar olan tüm gerçekler apatik biçimde karşımızdayken bu mesele bir tarihi gerçeklik haline gelmeyi başarmış durumda. Afrika kanı resmen kölelik ve tiplak emperyalizm yoluyla aktarılmaya devam ediyor. Bu kadar yıllar içerisinde çeşitli yöntemsel değişiklikler gösterse de gerçek hiç ama hiç değişmedi. Birileri bu kitanın değerlerini, bu kitanın elinden almayı birinci lüvazife haline getirmiş durumda.
Beric Gold, Orzongol gibi madencilik devleri, Mali, Senegal, Zambia, Demokratik Congo Cumhuriyeti, Burkina Faso ve diğer ülkelerdeki gibi büyük hasarlara yol açtı.
Bir örnek vermek istiyorum. Zambia’da Kanadalı, Kanadalı Beric Goldam, Beric Lumwana, Kanada’daki First Contum’dan Kansanshi, Bakır’ın tüm madencilik faaliyetlerini kontrol eden dört şirketin diğer ikisi İsvetre’nin, Glencorp ve İngiltere’nin Vendata’sı parçası konumunda.
Bu durum her Afrikalı’yı korkutmalı. Çok sayıda aydın bu tehlikeye dikkatleri çekse de kamuoyunda ve devletler vicdanında herhangi bir karşılıktan çok çok uzak durumdayız. Kulaklar sığır olmuşken biz ses düzeyimizi mutlaka artırmalıyız. Bugün detaylıca konuştuk. Bir iyilik temsilcisi olduğunu iddia eden ülke Afrika’nın resmen kanını emiyor. Biz gücümüz yettikçe gerçekleri anlatmaya devam edeceğiz. Fransa ve İngiltere hatta batı ülkelerinin büyük bir kısmı hatta Çin Afrika’yı sömüren çok sayıda ülke mevcut.
Ancak tüm bu ülkelere ek, dünyaya iyilik timsali olarak gözüküp sömürü konusunda hiç de geride kalmayan bir ülkeden bahsetmek istiyorum.
Evet, Kanada’yı konuşacağız.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir