Vikinglerin İngiltere’yi İstilası
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=D5XExcKg_lQ.
MÖNİLEKİ Milattan sonra 793 yılı İngiltere için yıkım ve kaosun başladığı yıldı. Kuzeyden gelen alametler endişe vericiydi. Kıtlık, önceki yıllara göre çok daha uzun sürmüştü. Anglosaxon Kroni’ndeki ifadelere göre,
muazzam şimşekler çakıyor, gökyüzü kan ve alev ile yıkanıyordu. Ve havada görülen bu alametler çok geçmeden yeryüzüne inerek kaba kuvvetten ilham alan amansız bir şiddete dönüştü. 8 Haziran gecesi, Northumbria Krallığının Doğu kıyısında bulunan Dindisfarn adası, kuzeyden gelen korkunç savaşçıların saldırısına uğradı.
Hedeflerinde zenginliğiyle ünlü Aziz Kutbert Banastırı vardı. Keşişlerin büyük bir bölümü kutsal emanetleri korumaya çalışırken katledildi. Bir kısmı esir alınarak kuzeydenizin ötesine buz ve dondurucu soğuğun hüküm sürgü İskandinavya’ya götürüldü. Daha sonraları vikingler olarak ablandırılacak olan kuzeyli savaşçılar, Lindisfarn’da muazzam bir ganimet elde etmişlerdi. Ancak bu onlar için yeterli değildi. Daha fazlası için geri geleceklerdi. Ve daha fazla ganimet, daha fazla kan, daha fazla tahribat anlamına geliyordu. Britanya yıkının arifesindeydi. Tarihçilerin daha sonra atlandırdığı şekliyle viking çağı artık başlamıştı.
Lindisfarn’daki saldırıdan bir yıl sonra kuzeyli savaşçılar bu kez zenginliğiyle ünlenmiş Jaroğ’daki bir başka manastıra saldırdı. Fakat burada şansları bir önceki doğduğu kadar yağber gitmedi. Yerel güçler liderlerini ele geçirip öldürdü.
Kaçmayı başaran diğerleri ise geri dönüş yolunda amansız bir fırtına yakalanarak kuzeydenizinin dibine gömüldü. Ancak bu süreç İngiltere için bir uyarıdan ibaretti. 830 yılına kadar geçen süre boyunca adanın çeşitli bölgelerine gerçekleştirilen viking saldırıları görece az sayıda savaşçının katılımıyla Strandhögg adı verilen Vurkaç niteliği taşıyan akınlardan ibaretti. Bu saldırılara katılan viking gemilerinin sayıları genellikle 3 ve 5 arasında değişiyor hiçbir zaman onu aşmıyordu. Fakat 836 yılında İngiltere’nin kuzeyine ulaşan viking filosu en az 25 gemiden oluşuyordu. Bundan 2 yıl sonra 838 yılında gelenlerse Vesex kralı Egbert’e karşı bir ittifakın içinde yer almış ancak müttefikleriyle birlikte yenilgiye uğramışlardı. Viking akınları birkaç yıl içerisinde hem niceliksel hem de niteliksel olarak değişmeye başlamıştı. Ancak asıl değişiklik 850 yılında gerçekleşti.
Bu yıl içerisinde İngiltere’nin güneyindeki Tannet adasında bir tahkimat ele geçiren vikingler kışı geçirmek amacıyla buraya yerleşme kararı aldılar. Böylece yağma faaliyetlerini sonbahara yaydıkları gibi gelecek yılın ilkbaharında da akınlarına erkenden başlayabilmişlerdi. Birkaç ay içerisinde bölge yeni gelen vikinglerin faaliyetleriyle daha da hareketlenmeye başladı.
Kaynaklar kent civarında görülen 350 gemiden bahseder. Bu o döneme kadar İngiltere’de görülmüş olan en büyük viking filosuydu. Nitekim etkileri de eski akınlara oranla daha büyük olmuştu. İngiltere’nin önemli dini merkezlerinden biri olan Canterbury kanla yıkanmış Londra limanı talan edilmişti. Yine de vikingler anglosaksonlar kadar organize değildi. Ayrıca adayı onlar kadar iyi tanımıyorlardı.
Aynı yıl içerisinde Ackleyia adı verilen bir yere çekilerek büyük bir bölümü katledildi. İngiliz bir vakan üvisinin ifadesiyle bu şimdiye dek adaya ulaşan en büyük kafir ordusuydu. Ancak sonuncusu olmayacaktı. 865 yılında vikinglerin ejderha başlı ürkütücü gemileri Doğu Anglia kıyılarında görüldü. Bir kaç gün içerisinde Tethford binlerce viking savaşçısı ile dolup taşmış durumdaydı. Bölge halkı huzuru Danegeld adı verilen bir yıllık toprak vergisi ödemek yoluyla temin etti. Anglosakson kaynakları kendi ülkelerinde hatırı sayılır bir popüleriteye sahip olan Ayvar, Haftan, Ubba gibi Danimarkalı deniz kralları tarafından yönetilen bu devasa orduyu büyük kafir ordusu olarak adlandırdı. Nitekim yeni gelenler geçmiş yıllarda adaya akınlar düzenleyen yağmacı gruplara benzemiyordu. Amaçları ganimet elde etmenin çok ötesindeydi. Bu kez hedefte İngiltere’nin kendisi vardı. İskandinav Sagalarına göre bu istila bir intikam seferiydi. İngiltere’nin kuzeyindekin Orta Mriya topraklarında hüküm süren gaspçı kral Eyla,
efsanevi Viking kralı Ragnar Rottbrok’u engereklerle dolu bir çukura atarak öldürmüştü. Ancak yaban domuzunun ahvalini öğrendiklerinde yavru domuzcuklar homurdanmaya başlamış ve bu homurdanma en nihayetinde İngiltere için felaketin başlangıcı olmuştu. Kısa süre sonra Ragnar’ın oğulları babalarının intikamını tüm İngiltere’ye kankusturarak alacaklardı. Buna karşılık Andosakson kaynakları olanları daha pragmatik bir şekilde açıklama eğilimindedir. Birçok kayıtta kardeş olup olmadıkları belli olmayan Ivar, Halfdan ve Ubba topraksız krallar olarak nitelendirilir. Buna göre amaçları intikamdan çok beraberinde getirdikleri savaşçılarla yerleşebilecekleri bir toprak ele geçirmekten ibarettir.
Nitekim modern tarih anlayışı da buna yakın bir görüşür elimsemiştir. Ancak ne olursa olsun İngiltere artık bir istilanın eşliğindeydi ve bunu ilk fark edenler de Doğu Anglia topraklarında yaşayan yerel halk olmuştu. Zira 865 yılının sonlarına doğru büyük kafir ordusu İngiltere’nin Güneydoğusu’nda yer alan bu krallığa bağlı Tethford kasabasına yerleşmişti.
Daha önce defalarca Viking saldırısına uğramış olan Doğu Anglia sakinlerinin böylesine büyük bir savaş gücüyle çarpışacak enerjisi yoktu. Aksine şartları karşı tarafı cezbedecek bir anlaşma yapmanın akıllıca olacağına karar verdiler. Senelik toprak vergisi olan Dane Geldi ödemelerinin yanı sıra İngiltere’nin uzak diyarlarını ele geçirmeleri için Vikinglere at temin etmeyi de kabul etmişlerdi.
Böylece Doğu Anglia bir süreliğine de olsa Viking tehlikesini kendi topraklarından uzaklaştırmayı başarmıştı. Bundan sonra İskandinav Sagalarının ifade ettiği şekliyle Kral Aila’ya karşı kin, nefret ve öfkeyle dolmuş olan Viking savaşçılarının ilk hedefi Northumbria Krallığı oldu. 866 yılının 21 Kasım’ında Yorke şehri tek bir çarpışma olmaksızın kuzeyli savaşçıların eline geçti. Kral Aila durumun ciddiyetini kavramıştı. İlk iş Northumbria Tahtı için kendisiyle mücadele eden Meşru Kral Ozbert ile ittifak kurarak Yorke’a saldırdı. Ancak emrindeki birlikler Viking savaşçılarını yenilgiyi uğratabilecek kabiliyete sahip değildi. Çarpışmalar sona erdiğinde hem Aila hem de Ozbert savaş alanında cansız yatıyordu. Buna karşılık İskandinav Sagaları, Aila’nın ölümünü, fazlasıyla ürkütücü
ancak şiirsel bir anlatıyla süslemişti. Buna göre Aila kaburgaları kesilerek akciğerleri dışarı çıkarılmak suretiyle Vikingler arasında kan kartalı olarak bilinen bir cezalandırma yöntemiyle Odin’e kurban edilmişti. Böylece yavru domuzluklar Engerek Çukuru’nda katledilen yaban domuzunun intikamını almıştı. Ancak meselenin basit bir intikamdan ibaret olmadığı çok yakında anlaşılacaktı.
Aila ve Ozbert’in yenilgiyi uğratılmasının ardından Northumbria Viking Kontrolüne geçmiş, York’ta Vikinglere bağlı kokla bir kral tarafından yönetilen Birdan Krallığı kurulmuştu. Bundan sonra Northumbria 200 yıl boyunca İskandinav etkisi altında kalacaktı. Ancak Vikinglerin burada durmaya niyetleri yoktu. Yağma, yıkım ve şiddeti İngiltere’nin dört bir yanına taşımakta kararlıydılar. Böylece 869 yılı itibariyle Viking baltalarında hayat bulan kan ve kemik nehirleri güneye yönelmeye başladı. Ivar ve Ubba önderliğindeki ordular bu yıl içerisinde Doğu Anglia topraklarını istila etti. Kral Edmund, Hoxton yakınlarında yenilgiye uğradı ve Vikingler tarafından ele geçirildi.
Aslında Ivar ve Ubba, tıpkı York’ta olduğu gibi burada da kendilerine bağlı bir kokla kral tarafından idare edilecek yeni bir krallık kurma anusundaydılar. Ve Edmund’u kendilerine bağlı kalması şartıyla bu krallığın başına geçirmeyi düşünüyorlardı. Ancak bu düşünceyi pratiğe geçirmek mümkün olmadı. Edmund kendisine sunulan teklifi geri çevirdi ve bunun bedelini de ağır bir şekilde ödedi.
Eski Doğu Anglia kralının bu tavrı yaşadığı öfke patlamalarını kontrol etmekte zorlanmasıyla un kazanmış, Ivar’ı deliye çevirdi. Ve en nihayetinde Edmund kendi kıyametiyle yüzleşmek zorunda kaldı. Ivar, Edmund’u sopalarla dövmüş demir zincirlerle bağlamıştı. Daha sonra onu bir ağaca asmış ve vücudunda görünüldü bir yer kalmayana kadar ok yağmuruna tutmuştu. Ivar’ın işi bittiğinde Edmund bir insandan çok kripiye andırıyordu. Burada bir süre Edmund’un ölmesini bekledikten sonra kafasını kesti ve çalıların içine fırlattı. Ondan arta kalan krallık viking kontrolüne girdi ve tıpkı Northumbria gibi Doğu Anglia’da uzun yıllar İskandinav etkisinde kaldı. Ancak İngiltere’de halen vikinglere karşı koyabilecek güçte bir krallık vardı. 871 yılının ilk günlerinde Kral Etelred ve kardeşi Alfred Önderliğindeki Veseks Krallığı orduları Halfdan ve Beksek tarafından yönetilen viking birliklerini Aşdam’da yenilgi uğrattı. Beksek acımasızca katledildi. Halfdan ise az sayıda adamıyla birlikte canını zor kurtardı. Ancak tam da bu anda İskandinavya’dan takviye kuvvetleriyle gelen Guttum adındaki bir kralın
birlikleriyle birlikte ona katılması viking ordusunun 871 ve 872 yıllarında Londra’da kışlamasına olanak sağladı. Fakat kuzeyde işler karışmaya başlamıştı. Northumbria krallığındaki Kukla Kral tarafından başlatılan bir isyan, Halfdan ve Guttum’un ilgisinin buraya kaymasına sebep oldu. Ancak kısa süre içerisinde vikingler buradaki pozisyonlarını eski haline getirmeyi başardı.
Âyvar’ın 873 yılındaki ölümünün ardından büyük kafir ordusu, ülkenin farklı bölgelerini yağmalamak amacıyla parçalar halinde akınlara başladı. Bu yıllarda yaşanan panik, korku ve dehşet Britanya’nın kadim halklarının zihrinde ve kalbinde derin izler bıraktı. 874 yılında Mörsia Krallığı işgal edildi. Bundan sonra Halfdan faaliyetlerini kuzeyde İskoçya topraklarında yoğunlaştırdı. Guttum ise güneyde Büyük Kralı Alfred’in yönetimindeki Vesex Krallığı ile mücadele halindeydi. Yıllarca devam eden kaos ve karmaş ortamı beraberinde değişikliği getirdi. 875 yılından itibaren vikinglerin bir bölümü, adanın belli bölgelerinde yerleşik hayata geçerek tarım ve hayvancılıkla uğraşmaya başladı. İngiltere’nin farklı coğrafyalarında irili ufaklı dan yerleşkeleri oluşuyordu. Hatta içlerinden bazıları Kral Alfred’le anlaşarak Vesex Kontrolü’ndeki Dorset’e yerleşmiş bulunuyordu. 878 yılında Alfred’in Guttum İdaresi’ndeki Viking ordusunu Eddington’da yenilgiye uğratması ise yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Taraflar arasında yapılan anlaşma gereğince Guttum vaftiz edildi. Geçmişin barbar kralı artık inançlı bir Hristiyan’dı.
Bunun yanı sıra Alfred’le yaptığı barış ona Doğu Anglia topraklarına serbestçe yerleşme imkanı verdi. Bu şekilde daha sonraları tarihçiler tarafından Danelau olarak adlandırılacak olan Viking hakimiyet alanının da temeli atılmış oldu. Ancak bu yalnızca bir başlangıçtı. Guttum ve Alfred arasında 886’da yapılan başka bir anlaşma ile bu hakimiyet alanı Anglo-Saksonlar tarafından resmen tanındı.
Böylece en sonunda Vikingler en başından beri istedikleri şeyi elde etmiş oldular. İngiltere’nin göbeğinde İskandinav kanunlarıyla yönetilen yeni bir yönetim alanı oluşmuştu. Bunun içerisinde Kuzeydeki Northamberia krallığı ile güneyde Guttum’un sahip olduğu küçük krallık da vardı. Anglo-Sakson krallıkları içindeyse geriye yalnızca besteks kalmıştı.
Büyük Kafir Ordusu’nun İngiltere’yi istilası Viking çağının en çarpıcı olaylarından biriydi. Modern tarihçiler 865 yılında Doğu Angliya’da karaya ayak basan ordunun mevcudunun yaklaşık 3000 civarında olduğunu tahmin etmedidir.
Ordunun mevcudu yıllar içerisinde yeni gelen İskandinavyalıların katılımı ile artmış, yapılan savaşlar ve ağır kış şartları dolayısıyla ise zaman zaman azalmıştır. Bunun yanı sıra Büyük Kafir Ordusu o dönemedek İngiltere’de görülen en organize ordulardan biriydi. Büyük bölümü Danimarkalılardan oluşsa da içerisinde hatırı sayılır derecede Norveçli ve İsveçli bulunuyordu. 865 yılından itibaren İngiltere’de gösterdikleri kesintisiz faaliyet en nihayetinde adanın ortasında İskandinav kanunlarının geçerli olduğu bir yönetim alanının oluşmasına imkan verdi. Dahası bu oluşum yıllar sonra Büyük Kral Kunut’un İngiltere, Danimarka, Norveç’in tamamını ve İsveç’in küçük bir bölümünü kapsayan Kuzeydenizi Krallığını kurmasına olanak sağladı.
Tarişçiler ve arkeologlar günümüzde halen Donalove’un İngiltere’nin kültürel tarihi üzerinde nedenli etkileri olduğunu araştırmaktadır. Genetik çalışmalardan elde edilen veriler, anglosaksonlar ve vikinglerin paylaştığı ortak köken nedeniyle net bir sonuca ulaşmayı zorlaştırmaktadır. Buna karşılık Don kökene sahip yer atlarının Donalove’da oldukça yaygın olması önemli sayıda Danimarkalı’nın bölgede yerleştiğini gösterir niteliktedir.
Viking çağı boyunca vikingler batı dünyasını pek çok açıdan değiştirmişlerdi. Pek tabi İngiltere de bunun dışında kalmamıştı.
İlk Yorumu Siz Yapın