Lokman Hekim ve Zalim Adam | Mesnevi’den Hikayeler 13. Bölüm
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=pg6T47pIlnc.
Rotasız insan bir köle gibidir.
Herhangi bir limana gitmeyen, yelkensiz ummanın ortasında fırtınayı bekleyen bir gemi gibi oradan oraya sürüklenir durur. Çağımız kölelik çağı. Kimimiz işinin kölesi, kimimiz bir yüreğin kölesi. İşte bugün zincirleri kıracak demircinin dükkanındayız.
Mübarek Ramazan ayındayız. Ellerimizi ayaklarımızı doluyan o nefis, o kibir, o tembellik zincirinden kurtulma ayındayız. Hoş geldiniz efendim. Sefalar getirdiniz. Ekran başında bizlere yarenlik ettiğiniz için çok müteşekkiriz. Sağlık ve afiyet yerindedir inşallah. Elhamdülillah. Bir vakit evvel bir dükkanın önünden geçerken kafeste bir kedi gördüm. Kafesin içinde. Gözlerimi ovaladım. Acaba dedim ben yanlış mı görüyorum? Yok, doğru görüyordum. Hemen yanaşıp dükkan sahibine sordum. Bu kedi neden kafestedir? Uçuyor mu? Ötüyor mu? Tebessüm etti dükkanın sahibi. Dükkanımın içinde üç kuş beslerim.
Bu kedi uçmaz da ötmez de lakin uçana da ötene de bir türlü rahat vermez. Üç kuşun bir kafeste ne hissettiğini biraz da o anlasın istedim dedi.
Gariban kedi fıtratının kurbanıydı yani.
Efendim, insanoğlu da fıtratından dolayı kendinden başka canlıları zincirlemeyi hep sevmiştir. Ne acı. Bakalım Hz. Mevlana’nın heybesinden bu konuyla ilgili nasıl muhteşem bir hikaye çıkacak. Hicaz ile Şam arasında Hicr denilen bir bölge vardır.
Habeşlilerin yaşadığı bu bölgede o vakitler orta hallinin üstünde bir evin mutlaka kölesi vardır. İşte bu kölelerden birinin oğludur Lokman hekim. O dönemde kavmi putlara tatmasına rağmen annesi ve babası muvahit bir ermiş Lokman hekim. O da babası gibi köle doğdu. Henüz 17 yaşındayken hakikatin ışığıyla karşılaştı.
Kartalıyla çobanlık yaparken otları, tabiatı inceledi. İnsanlara daha çok hizmet etmek için Allah’tan uzun ömür diledi. Tercih kendisine bırakılınca o da uzun ömrün simgesi olan kartaldan hareket ederek yedi kartal ömür kadar yaşamayı istedi. İşte bu yedi kartal ömrünün uzun bir kısmında bir köle olarak kaldı Lokman hekim.
Fakat hiç isyan etmedi. Allah’tan gelen diken de olsa başına tac etti. Bir gün Lokman’ın efendisi, ey Lokman bir koyun kes en lezzetlisinden iki parçasını da bana getir diye buyurdu. Lokman hekim gitti. Koyunun dil ve yüreğini getirdi.
Bu durma kızan adam koyunun en lezzetli yeri dili ve yüreği midir dedi. Lokman en tatlı sesler dilde, en tatlı hisler yürekte yaşar dedi. Efendi bu alimane cevaba kızdı. Öyleyse bir koyun daha kes, en acı ve pis iki yerini bana getir dedi.
Lokman gitti, koyunun yine yürek ve dilini getirdi. Efendi ve akıl hocaları şaşıp kaldılar. Lokman kendisinden emin, en acı sözler dilde, en pis düşünceler de yürekte yaşar dedi. Bu dersten ötürü Lokman’ı önce azat ettiler sonra köyden koltular. Doğru sözler onun hürriyetine kavuşmasına yol açmıştı.
Asıl hikayemiz artık hür bir alim olan Lokman hekimi anlatıyor. Lokman hür olduktan sonra insanlık için dağ tepe şifayı derman aradı.
Şam’dan Hicaz’a, oradan Anadolu’ya bir derviş gibi otların bitkilerin peşinde gezdi durdu.
Derviş olan aşık gerek, yolunda hem sadık gerek. Bari anın yanık gerek, can gözleri açık gerek. Alçaktan alçak yürüye, toprak içinde çürüye, aşk ateşinde eriye, altın gibi sızmak gerek.
Zikri Hakka meşgul ola, yana yana ta kül ola. Her kim diler makbul ola, tevhide boyanmak gerek. Ehven kişi yol alamaz, maksudunu tez bulamaz. Yol olmayan var olamaz, varını dağıtmak gerek. Dervişlerin en alçağı, buğday içinde burçağı.
Bu Mısri gibi balçığı her bir ayak basmak gerek.
Kur’an’da zikredilen ve kendisine hikmet verilmesi sebebiyle Lokmanül Hekim olarak anılan Lokman,
artık büyük bir şifacı ve alimdi. Kendi hizmetkârları bile vardı. Lakin diğer köleler gibi esmerdi ve onlara benzerdi. Bir gün bir efendi çarşıda gezerken kölesi kayıp oldu. Oradan oraya kendini vurdu, kölesini aradı.
Bu hiddetli, zalim ve gaddar adam o sırada pazarda ilaç hazırlamak için ihtiyacı olan otları aramakta olan Lokman Hekime rastladı ve onu kölesine benzetti, kolundan tutup yakaladı. Gel bakalım dedi. Evine götürdü. Lokman hiç ses etmedi. Zalim adam Lokman Hekime evinin yanında başka bir ev inşa ettirdi.
Büyük şifacı hiç itiraz etmeden çalıştı. Zalim adam Lokman’a sürekli zulmetti. Suyu damla ile aşı gramla verdi. Sırtına her gün daha fazla yükükledi. Lokman her gün daha fazla tebessüm etti. Adamın daha önce kaybolan asıl kölesi bir yıl sonra çıkageldi. Özür diledi, bağışlanmasını istedi, adam çok şaşırdı. Kölesine benzetip çalıştırdığı kişinin büyük şifacı Lokman Hekim olduğunu öğrendi. Lokman’a haksızlık ettiğini anlayınca çok üzüldü. Özürler diledi, ayaklarına kapandı. Lokman Hekim güldü. Özrünün bir değeri yok. Bir senedir yapmadığın eziyet kalmadı.
Bana kan kusturdun. Bunca eziyet iki sözle unutulur mu?
Lokman Hekim istese kendini tanıtır, bir tuğla bile taşımazdı. Zira bilinen bir alimdi.
Kendini tanıtmadan zalim adamın kölesi gibi hizmet etti. Zalim adam ise buna rağmen ona zulmetmişti. İşte bunu aklı bir türlü almıyordu. Neden dedi Lokman Hekime, neden beni uyarmadın? Ben sana zulmettim. Evet dedi Lokman, bana zulmettin. Ama buna rağmen seni bağışlıyorum.
Beni çalıştırdın, benden yararlandın, ben de senden faydalandım. Sen kârlısın, bedava bir ev yaptırmış oldun ama ben de kârlıyım. Çünkü bilgim, irfanım ve tecrübem arttı. Bir zamanlar benim de kölelerim vardı. Ağır işlerde çalıştırırdım onları. Şimdi zahmeti, sıkıntıyı ve zoru gördüm.
Artık kimseye çekemeyecekleri yükü asla yüklemem. Birine bir yük yüklerken o yükü sırtınızda hayal edin sevgili dostlar.
Ramazan ayı anlayış ayıdır.
Mesneviden hikayemiz bu. Biz anlattık. Lakin bakalım ehli bu konuda neler söyleyecek. Hazreti Pir’in hikayeleri hep söyleyemediğimiz gibi çok katmanlıdır.
Bu kısalardan henüz okuma yazmayı öğrenmiş bir çocuk da kendisine hisse çıkartabildiği gibi, tasavvufi irfana derinlemesine hâkim bir bilge de kendi kabınca bu kısalardan manalar çıkartabilir. Lokman hekim kıssası, ilk bakışta merhamet et ki merhamet bulasın. Şeklindeki hikmeti bize anlatır, açımlar görünür. Biraz daha derinden baktığımızda, kim birine bir kötülük yaparsa o kötülüğü kendisi görür. Hikmetini bize hatırlatır. Biraz daha yakından baktığımızda, kötülerle, arkadaşlıktan kötülüğün ne olduğunu öğrenmek gibi bir hikmeti bize anımsatır. Ne var bu kısada?
Lokman hekim köleye benzer bir simaya sahip olduğu için, onu kendi kölesine benzeten bir zat tarafından alıkonulur ve bir yıl boyunca çalıştırılır. Sonrasında Lokman hekimin esasen köle olmadığını fark eden kişi, onu salıverir, özürler diler. Lokman hekim özrün esasen fiili telafi etmediğini bilir.
Fakat şunu söyler, ben senden bir şey öğrendim, benim de kölelerim var ve o kölelere en azından senin bana davrandığın gibi davranmayacağım. O kölelere zulmetmeyeceğim. O köleleri daha önce belki cebra altında, zor altında haklarını yiyerek çalıştırdığım halde artık hikmetle, adaletle muamele edeceğim. Bu bir yıldan bunu öğrendim der Lokman hekim. Gayet açıktır kıssa.
Kötülüğü gördüğünüzde kendi yaptığınız kötülükleri hatıra getirirsiniz. Yanlış davranışı gördüğünüzde kendi davranışlarınızı hatıra getirir, ibret alır, onların üstesinden gelmeye çalışırsınız. Biraz daha derinleştirelim kıssayı. Lokman hekimin ne öğrendiğini sormasa dediğinde, Hz. İpir bir diğer katmanda şunu söyler,
esasında vücudumuzu idare etmemizi sağlayan, hayatımızı idame etmemizi sağlayan, nefsin güçleri, arzu gücümüz, irade gücümüz, beslenme gücümüz, iştihar gücümüz, bunların tümü ruhun köleleridir esasında. Ruhun güçleri, ihtirasları, arzuları kölelere denk gelir, kölelere tekabül eder.
Onlara nasıl davranmamız gerektiği hususunda Lokman hekim bize bir şey öğretir. Ruhun güçleri, nefsin güçleri aynı zamanda kemalimizi, insani yetkinliğimizi kendileri sayesinde gerçekleştirdiğimiz, bize istihdam edilmiş, bize musakhar kılınmış güçlere tekabül ederler, kölelere tekabül ederler. Onlara zulmedersek, onların hakkını vermezsek, bir ruhban gibi tümüyle ceza altında onları yok edersek, kemalimize gidecek yolu bulamayız. Onları bilakis adil bir yolla, nedir adalet? Her şeyi yerli yerine koymak. Nerede bulunmaları gerekiyorsa oraya yerleştirmek demektir adalet. Onları adil bir yol ile yöneterek, akıl ile, akıl gücü ile, hikmet ile nefsin güçlerin arasını telif ederek kemalimize hadim eylememiz gerekir, kemalimize hizmet eder pozisyona getirmemiz gerekir. Lokman hekimin bize öğrettiği şey burada sadece kötüyü gördüm, kötülüğü öğrendim hikmeti değildir.
Aynı zamanda kemalimize köle kılınan güçleri aklın hizmeti altında mutedil bir yolla kendi gayesine doğru sevk etmektir.
Çünkü fazilet, çünkü erdem esasen itibaldir, altın ortayı keşfetmektir.
Göz gamın ne olduğunu bilseydi gökyüzü bu ayrılığı çekseydi, padişah bu acıyı duysaydı göz gece demez gündüz demez ağlardı. Gökler yıldızlara güneşle ayla gece demez gündüz demez ağlardı.
Padişah bakardı önüne, tacına tahtına, tolgasına kemerine, gece demez gündüz demez ağlardı. Zaloğlu bu zulmü görseydi, ecel bu çığlığı duysaydı, celladın yüreği olsaydı, Zaloğlu savaşa, yiğitliğe ağlardı.
Zaloğlu ecel bakardı kendine, ağlardı. Cellat yüreği taş olsa, ağlardı.
Kumru başına geleceği duysaydı, tabut içine gireni bilseydi, hayvanlarda bir parça akıl olsaydı,
kumru selviden ayrılır, ağlardı, tabut omuzda giderken ağlardı, öküzler, beygirler, kediler ağlardı. Ölüm acılarını gördü tatlıcan, koyuldu işte böyle ağlamaya, olanlar oldu gitti dostum benim,
şu dünya bir altüst olsa, ağlasa yeri var, öylesine topraklar altında kalmış.
Zaloğlu’nun bir evliliği, Zaloğlu’nun bir evliliği, Zaloğlu’nun bir evliliği, Zaloğlu’nun bir evliliği, Zaloğlu’nun bir evliliği, Zaloğlu’nun bir evliliği, Zaloğlu’nun bir evliliği, Zaloğlu’nun bir evliliği, Zaloğlu’nun bir evliliği, Zaloğlu’nun bir evliliği, Zaloğlu’nun bir evliliği, Zaloğlu’nun bir evliliği, Zaloğlu’nun bir evliliği, Zaloğlu’nun bir evliliği, Zaloğlu’nun bir evliliği, Zaloğlu’nun bir evliliği, Zaloğlu’nun bir evliliği, Zaloğlu’nun bir evliliği, Zaloğlu’nun bir evliliği, Zaloğlu’nun bir evliliği, Zaloğlu’nun bir evliliği,
İlk Yorumu Siz Yapın