Madalyonun Öteki Yüzü ile Tanışın
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=iTVMnqSmIG8.
Dünyada Suriyeli göçünü en çok alan ülke, Türkiye İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün 21 Mart 2019 tarihli velilerine göre 3.651.635 mülteci sayısıyla Türkiye’dir. Toplam göç eden nüfusun %63’ü ülkemizdedir. Türkiye’deki nüfuslarının büyük bir kısmı 15-34 yaş aralığındaki erkeklerden oluşurken, toplam nüfusun çoğunluğu 310.000 erkek fazlasıyla yine erkeklerdir. Yine yaş tablosuna göre kayıtlı Suriyelilerin ortalama yaşı 22.7. Türkiye nüfusunun 2018 verilerine göre ortalama yaşı ise 31.7 idi. Bir de sınır bölgelerimizde kurduğumuz barınma merkezlerinde kalan Suriyeliler var. Sayıları göç İdaresi tarafından 21 Mart 2019 tarihi itibariyle 14740 kişi olarak açıklandı. Bu sayı 2017 Aralık ayı sonunda ise 228251 kişiydi.
Bu verilere göre barınma merkezlerinde yaşayan Suriyeli sayısı 2018’in başından bu yana 88.000 kişi azaldı. Ancak şehirlerimizdeki nüfusları daha da arttı. Herkes şehirlere göç ediyor. Öyle ki bazı şehirlerdeki nüfusları yerel halkın nüfusunu geçmiş durumda. Örneğin bu tabloda Kilis’te yaşayan Suriyeli sayısının il nüfusunun %88.2’ine ulaştığını görüyoruz. Ve bunlar sadece resmi veriler. Toprakları üzerinden çeşitli medeniyet ve kültürlerin geçtiği ve pek çok istilaların olayların meydana geldiği bu ülkenin ismi, yani Suriye sözcüğü, Mezopotamya’da ilk kurulan üç büyük devletten biri olan Akatların kullandığı Akatça dilindeki Asırya Sözcüğü’nden geliyor. Asırya Sözcüğü ise Akat dilindeki prens anlamındaki aşır sözcüğünden türemiştir. 2016’da yapılan sayıma göre Suriye nüfusu 17 milyon insandan oluşuyor.
Ancak bu sayımdan 5 yıl önce yapılan sayım nüfusu 22 milyon olarak belirlemişti. Vatandaşların %80’inden fazlası Arap kökenli, hemen ardından gelen en büyük etnik grup ise %10’luk bir oranlı Kürt vatandaşlardan oluşuyor. Beşer Esad’ın yönetiminden bıkan halk, yönetimin değişmesi için yürüyüşler ve protestolar yaptı. Esad’ın protestolara cevabı çok hızlı ve bir o kadar da sert oldu.
Protestoları bastırmak için gerçek mermi kullanmaktan çekinmeyen kolluk kuvvetleri, onlara ya tamamen susmak ya da özgürlükleri için mücadele etmek dışında bir seçim bırakmamıştı. Bu noktada fitili ateşlenmiş iç kargaşa başladı ve ülke ikiye ayrıldı. Esadçılar ve özgür Suriye orduları. Bölgenin jeopolitik durumu bu kargaşanın daha da alevlenmesine, böylelikle daha fazla taraf çıkmasına yol açtı.
Özellikle Esad’ın kendi vatandaşları üzerinde kullandığı kimyasallar, dünya tarafından büyük bir tepkiyle karşılandı. Kimyasalların kullanımıyla ABD de Özgür Suriye ordusuna destek vereceğini açıkladı ve bu ayrılıkçıları eğitmesi için bölgeye uzman askerlerini atadı. Ardından Türkiye de Özgür Suriye ordusunu kendisine taraf olarak belirleyip kargaşaya dahil oldu. Böylelikle Ürdün ve Kölfez devletlerinin katkısıyla Özgür Suriye ordusunun sırtı sağlama alınmış oldu.
Bu taraflanmalar yaşanırken bölgedeki Kürtler de kendi devletlerini kurmak için ülkenin daha da kuzey doğusuna geçtiler. Diğer yandansa Rusya Esad’ı desteklemeye devam etti ve bununla birlikte İran’da Esad’a destek verdiğini açıkladı. Hizbullah da Esad’a olan desteğini açıkladı ve Hizbullah’ın lideri Hasan Nasrallah yaptığı açıklamada bu kargaşayı zaferle sonlandıracaklarını söyledi. Ama 2014 yılında ortaya çıkan başka bir örgüt dengeleri tamamen yerinden oynattı. Kendilerine Irak ve Şam İslamik Devleti diyen bu grubun amacı İslam dininin şartlarını kesin bir biçimde uygulayan yeni bir devlet kurmak ve tüm Ortadoğu’ya hakim olmaktı. Ancak dini algılama yöntemleri ve yorumları Dünya’nın en zararlı örgütlerinden biri olduğunu çok kısa bir sürede ortaya çıkarınca Özgür Suriye ordusu bölgedeki Kürtler, ABD ve Türkiye Irak ve Şam İslamik Devleti’ne karşı olduğunu ilan etti.
Ancak bu noktada Türkiye’nin mücadele alanı Irak ve Şam İslamik Devleti ile savaşan Kürtlerin PKK’nın bir uzantısı olduğu düşünüldüğü için genişledi. Tüm bu gelişmeler sırasında Rusya ve Esad Irak ve Şam İslamik Devleti’ne karşı mücadele ettiklerini söyleyerek onlar yerine çoğunlukla Özgür Suriye ordularını imha edip onların güçlerini azalttı. Bu sırada Irak ve Şam İslamik Devleti’nin internete yüklediği propaganda videolarıyla binlerce insanın beyni yıkandı.
Çevre ülkelerden hatta Avrupa’dan bile binlerce insan Irak ve Şam İslamik Devleti’nde asker olmak için akın akın Suriye’ye geldi. Kadınlar dahi, Fransa’dan, Belçika’dan hatta Konya’dan bile giden kadınlar Facebook’tan bir sakın vaatlerle kandırılıyorlardı. Asla Konya’da, dediler ki Suriye’de dediler ki elektrik bedavası bedava. Amaçları Irak ve Şam İslamik Devleti erkekleri için bir kuluçka makinesi olmak ve onlara hizmet etmekti.
Ama 2019’a gelindiğinde Irak ve Şam İslamik Devleti gücünün çoğunu yitirdi. Çoğunlukla Avrupa’dan macera için gelen kadınlar pişman olduklarını ve ülkelerinin onları geri almalarını istediklerini dile getirdi. Bugün Suriye topraklarında birbirinden çok farklı iki yaşam modeli var.
Birincisi Esad’ın kontrol altında tuttuğu bölgelerde, ikincisi ise hala özgür Suriye orduları tarafından desteklenen veya çarpışma görmüş bölgelerde. Hayat, ülke çapında olabildiğince normal devam etse de gündelik yaşam sadece bir zamanlar var olanın bir gölgesi. Esad yönetimi altındaki yani iç kargaşa başlamadan önceki Suriye, refah seviyesi daha yüksek bir Suriye idi ve Esad o Suriye’yi hala yaşattığını iddia ediyor. Öncelikle araştırmaların doğrultusunda belirtmeliyim ki Suriye’nin neredeyse yarısından fazlası Esad’ı sevip onun için canını bile verebilecek insanlardan oluşuyor. Görünüşe göre halk kendilerini liderlerine adamış ve Esad da bunun karşılığında kendini destekleyen insanlarına hak ettikleri yaşamı sunuyor. Şehirlerde posterleri her yerde ve Esad’ın yüceliği üzerine yapılan propagandalar ve şarkılar baktığınız her noktada. Ülkenin Esad’ın kontrolünde olan şehirlerine baktığımız zaman ki bu ülkenin çoğu anlamına geliyor savaşın en ufak izleri bile bulunmamakta. Örneğin bu görüntülerde başkent Şam’da yapılan yılbaşı şenliklerini görebilirsiniz. Bu kutsulamaların Taksim’de yapılan kutsulamalardan aşağı kalır bir tarafı olmadığını görmek çok kolay. Belki yılbaşı eğlenceleri biraz uç gözükse de ülkenin büyük bir kısmı gerçekten şu an acı çekmiyor. Hatta halttan ülkenin bir zamanlar tehlikede olduğunu bile inkar edenler var. Türk medyasında bu gösterilmeyen görüntüleri internette izleyen Türklerin yorumları ise şöyle oldu. Esad tabii ki aynı zamanda ülke çapındaki medyaya da hakim.
Canlı yayında yabancı bir gazeteciyi konuk eden sunucuların sorulan sorulara verdikleri tepkilere bakın. Madalyonun diğer yüzüne baktığımız zaman yani bir zamanlar çatışmaların olduğu ya da hala devam ettiği bölgeler şu an tıpkı bir hayalet şehir gibi.
Yıkık binalar içinde yaşayan insanlar ya eski hayatlarından kalan anıları toplamaya çalışıyorlar ya da artık gidecek yerleri olmadığı için bu döküntülerin içinde yeni anılar yaratıyorlar. İşsizlik oranının yüksek safhalarda olduğu bu bölgelerde aynı şekilde fakirlikle çok yüksek. 2011 yılında başlamış çatışmalar sonrası üretilen ve tüketilen enerjinin yarıya inmesiyle arada kalmış halk kelimenin tam manasıyla karanlığa boğuldu.
Her gün sayısız masum insan hastanelere akın ediyor ancak bu hastanelerin kapasitesi böyle bir yoğunluğu kaldıracak düzeyde değil. Bu kaos ortamında yaşayan yetişkinler için hayat belki çok zor olabilir ama hala devam eden bu çarpışmaların içinde dünyaya gelmiş çocuklar etraflarında olan bitenleri yaşanması gereken olaylar olarak görüyorlar. Bu bölgelerde çalışmayan hükümet insanları yaşadıkları problemlerin hepsinde kendi başlarının çaresine bakmaya zorluyor.
Bu arzalanan trafodan elektrik alabilmek için civardaki her evin kendi kablosunu getirmesi sonucu oluşan büyük karmaşa belki de Suriye’de yaşanmış bütün olayların bir simgesi gibi. Her gün birden fazla kez yaşanan elektrik kesintileri hastanelerdeki hayata tutunma mücadlelerini daha da zorlaştırıyor.
Doktor elektriğin 15 saniye sonra geleceğinden bahsediyor. Peki ya o an giden elektrik bir daha hiç gelmezse jeneratörler ağzına kadar dolmuş olan hastaneyi kaç saat idare edebilir? Tabla oynayan vatandaşın korkmuyor musunuz sorusuna soğukkanlılıkla verdiği yanıt oradaki durumu biraz daha iyi anlamamızı sağlayabilir.
Her an bir füse düşebilir. Nereye düşeceği bilmiyoruz. Nasıl kaçabiliriz? Size soruyorum. Siz nasıl kaçabilirsiniz? Elektriğin geleceğinden nasıl emin olabilirsiniz? Her gördüğünüz dumanın, her içtiğiniz suyun, her yediğiniz yemeğin zehirli olmadığından nasıl emin olabilirsiniz? İki ihtimalide düşünelim.
Birinci ihtimalle belki Suriye’nin kötü bir durumda olduğu hakkındaki haberler ve görüntüler, özgür Suriye ordusu veya ABD tarafından yapılan bir propaganda. Böylelikle dünyayı Esra’da karşı doldurmak amaçlanmış olabilir. Bütün bu olanlar ABD gibi hakim güçlerin bölgedeki çıkarlarını elde etmek için Suriye’yi kargaşa üst olarak kullandığını akla getirmekte. Daha önceleri Irak’ta veya Libya’da olduğu gibi. Buna güncel bir gelişme ile daha iyi anlamınızı sağlayalım. Daha geçtiğimiz hafta 25 Mart tarihi itibariyle Donald Trump Suriye’de bulunan Golan tepelerinin İsrail’e ait olduğu konusunda açıklamada bulundu ve bu sınırların İsrail’e eklenmesini tescil ettirdi. 1967’de İsrail Suriye çarpışmıştı. İsrail bu tepeleri işgal etmiş, aradan geçen 52 yıl sonrasında Ortadoğu’da oluşturulmuş karmaşalarda mevcut Arap hükümetlere karşı halk ayaklanmaları yani direniş gruplarının oluşturulması gerçekleştirildi. Bu bağlamda Irak, Libya, Mısır hükümetleri yıkılarak etkisiz hale getirildi. Suriye’de iç kargaşa çıkarılarak merkezi hükümet zayıf düştü ve bu sayede 52 yıl sonra Suriye’ye ait olan Golan tepeleri İsrail’e bütünüyle ilhak edildi. Bizler günlük aylık düşünüyoruz. Fakat bu 52 yıllık bir projenin ürünüymüş. Irak, Libya, Mısır ve son olarak Suriye hükümetinin devrilmesiyle İsrail’in toprakları ve çıkarları genişletilmiş oldu.
İkinci ihtimaldeyse belki de Esad tüm bu eğlenceleri, plajları, medyayı ve halkına bahşettiği iddiasında bulunduğu o tüm güzellikleri bir propaganda amacıyla yaptı. Bu hamlelerle kendi halka üzerinde uyguladığı kimyasalları dünyanın hafızasından sildirmeye amaçlıyor. Sonuç olarak bugün Suriye’de iki farklı yaşam var. Çarpışma görmüş ve isyan eden bölgeler şu an tekrar sıfırdan kurulmaya çalışırken liderleri Esad tarafından çok az yardım görüyor.
Esad’ın yönettiği topraklarsa refah içinde. Durum ne olursa olsun Esad bugün ülkedeki eski gücünü tekrardan toplamış durumda. Ülkenin vatandaşları sanki onu yüceltmek zorunda. Çünkü artık ülkedeki kimse Esad’ı kendisine düşman etmeyi göze alamıyor. Umarım bu video hoşunuza gitmiştir. Bir başka videomda bir Suriyeli ile röportaj yapmamı istiyorsanız bu videoyu beğenerek bana belli etmeyi unutmayın. Ayrıca videolarımı kaçırmamak için YouTube kanalıma abone olmayı da. Sıradaki videoda görüşmek üzere.
Hoşçakalın.
İlk Yorumu Siz Yapın