Mahya Işıkları 24.Gün | Diş Kirası
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=sV4p90TuwJk.
İSTAMBUL’UN CANKURTARAN SEMTİNDE HÜSTÜ BEY’İN KONAĞINDA İS Hüste Bey, hariciye de üst düzeyde bir memur, yani dış işlerinde görevli. Aynı zamanda ressam, evinin bir odasında tabular boyuyor.
Ve o akşam iftara misafirlerini bekliyor. Bir Ramazan gecesi Hüsnü Bey’e konuk olduk. İftar yapılıyor, herkes karnı doyuruyor, oruçlar açılmış. Ve sıra geldi diş kirasına. Eğer iftar veriyorsanız konuklarınıza, iftardan sonra mutlaka onlara hediyeler sunmalısınız. Ve Hüsnü Bey diş kirası olarak her Ramazan, her iftar sonrası konuklarına teatro bileti armağan ediyor. İftardan sonra kalkıyorlar, şehzade başına, teatroya gidiyorlar, dram teatrosuna. Hüsnü Bey hep bunu yapıyordu. Ramazan gecelerinde konuklarına, misafirlerine teatro bileti armağan ediyordu. Ve küçük oğlu, küçük oğluyla çok farklı ilgileniyordu. Küçük oğlunu sürekli olarak divan yolundaki Arif’in kıraathanesine götürüyordu. Meddah İsmail’i seyrettiriyordu. Yalnızca küçük oğlunu götürüyordu. Teatro sevdalısı bir adam ve oğlunu Meddah seyretmeye getiriyor. E haliyle o çocuğun rüyalarına teatro giriyor. Teatrocu olmak istiyor çocuk. Hüsnü Bey’in o teatro sevgisini aşıladığı oğlu Muhsin Ertuğrul. Büyük ustamız Muhsin Ertuğrul.
Muhsin Ertuğrul ilk kez 3 Temmuz 1910 yılında Burhanettin Tepsinin Erenköy’deki, Erenköy tren stasyonu arkasında bulunan sahnesinde sahneye çıkmıştı. İlk kez orada. Sherlock Holmes’un bir oyunda küçük rol almıştı. Muhsin Ertuğrul. İlk sahneye çıkmışı odur. Erenköy’dür. Ve rüyalarında teatro var Muhsin Ertuğrul’un. Ama Paris’e gitmek istiyor. Yani yurtdışında teatro okumak istiyor.
Parası yok. Yıl 1910. İmdadına Ramazan ayı yetişiyor. Ve 1910 yılının Ramazan’ında her gece profesyonel olarak teatrolarda görev alarak biriktirdiği parayla Muhsin Ertuğrul Paris’e gitmiştir. Paris’te teatro olarak gidiyor. Müzeler geziyor ve cinayet mahkumiyelerini takip ediyor. Evet.
Herhalde ilk sahneye çıkışı Sherlock Holmes ya, polis yeci ünlü Artur Kural Doyle’nin Sherlock Holmes’u herhalde bu yüzden cinayet mahkumiyelerini seyrediyor. Muhsin Ertuğrul’un Paris’e ki cinayet mahkumiyelerine gitmesi nedeni sadece dili Fransızca’yı geliştirmek için değil. Orada gerçek hayat dramlarını gözlemliyor. Bir yanda öldürülen insanın yakınları, öte yanda katil. Onları gözlemliyor. Sonra geri geliyor. İstanbul’a.
Darlül Beda’yı kurulmuş, orada sahneye çıkıyor ama bu kez rüyasına Berlin giriyor. Berlin’e gidecek ve Berlin’de teatoyu araştıracak. Aynı zamanda sinemayı öğrenecek. Parası yok. Bu kez imdadına 1917 yılının Ramazan ayı yetişiyor. Ve Muhsin Ertuğrul 1910 yılında, Ramazan ayında her gece yine
tıpkı 1910’da yaptığı gibi teatrullarda oynayarak biriktirdiği parasıyla Berlin’e gidiyor. O para sayesinde Berlin’de oyunculuk yapıyor ve yönetmenliğe soyunuyor. Sinema yönetmenliğini öğreniyor. Kara Lala Bayram adlı bir film çekiyor. Kara Lala Bayram’ın da Hollanda devrimini anlatan bir film. Askerlerin olduğu bir sahne var.
Aklına Edward Dötay’ın bir tablosu geliyor. Dötay’ın tablosunu Paris’te kaldığı günlerde görmüştü bir müzede. O tabloda uyuyan askerler var ve askerler rüyalarında kendilerini hücum ederken görüyorlar. Yerde yatan uyuyan askerler ama tablonun üstünde bulutların arasında aynı askerler hücum ediyor. İşte Muhsin Ertuğrul çok etkilendiği Dötay’ın bu rüya adı tablosunu
beyaz perdeye sinemaya uyarlıyor. Bu, resim sanatının sinema sanatına ilk uyarlandığı filmlerden biridir. Ve bunu hayatı boyunca rüyalarında hep kendini tiyatrocu olarak gören, o can kurtaranda evine konuk olduğumuz Hüsnü Bey’in oğlu Muhsin Ertuğrul başarıyor. Geldik bir Mahya Işıkları’nda sonunda.
Yarın yeniden yeni bir öyküden birlikte olalım.
Sürçülisan ettiyse affola.
İlk Yorumu Siz Yapın