"Enter"a basıp içeriğe geçin

MEVZULAR 12 – REZAlet

MEVZULAR 12 – REZAlet

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=aYKDioB_F_s.

O kadar uzun videolar çekmeye başladım ki en sonunda dedim ki buraya yerleşeyim. Oğlum burası ne garip bir yer ya bir sürü oyuncak çıktı içeriden. Kaç kiloluk? Çok ağır galiba sanırım 200 kilo falan olmalı. 2 kiloymuş lan. Oda istiyorum. Bak elektronik müzik nasıl bulundu? Böyle bulmuş galiba. 12. mevzular. Müze güzel işim değil mi? Bize mevzu bitmez ki. Dünyanın dört bir tarafını gezdim. Ne kahveler ne çaylar istim.
Ama bizim Hanife’nin koyduğu kahve kadar güzel kahve içmedim yemin. İçemedim çünkü boş *** bırakayım. Ayıp ya. Çok ayıp değil mi? Bir kahvenin 40 yılı hatrı vardır. Onu biliyor musun? Şu 40 yılı başlatalım mı? Ben sizin kotanız gitmesin diye elimden geldiğince gınçık gınçık kırpıyorum. Bir de bana diyorlar ki neden araları kırpıyorsunuz çok dikkatimizi dağılıyor. Dikkatinizi toplayın biraz. Dikkat çok önemli bir şey. Videonun da başlığında belli olduğu gibi Reza E Büyük Leti Küçük yazdık. Dikkat çekmek istediğimiz şey ne? Let. Bugün size let ışıklardan bahsedeceğim.
Ama let değil let. Yok let işine Reza girer mi? Ona nakıtan girmişti zamanında. Gerçekten bakan vardı bir tanem. Let işine girdi. Adam let işine girdikten bir hafta sonra Boğaz Köprüsü, şimdiki adıyla 15’den buş şehitler köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün tamamını let ışıklarla sardılar. Polis arabalarının tepe lambaları var ya onlar bir anda let ışık oldu. Türkiye’de kaç tane polis arabası vardır? Köprünün üzerinde kışıkları düşün. Devlet binalarının yanlarına süslemeli Türk bayrağı falan yapıyorlar ya let ışıklarla. Onları düşün. Sonra çarp bunu yapan fabrikanın kazandığı parayı. Vay ananı s*** Olsun abi çalışıyorlar ya. Çalışmak iyi bir şey. Çalı çalışmak. Çalışmak iyidir. Çalı çırpı. Hoş geldin. NATO mevzusunda benim şehitlere saygısızlık yaptığımı söylemiş birisi. Bunu Ekşi Sözlü’ye falan da yazmış. Oh. Diyor ki füzeler gündüz değil gece fırlatıldı. BAYFF verileri diye bir şey yoktur o gemide falan. Oh. Teknik bilgide tespit hatası yaptıysam yani 3 füze yerine 2 füze düştü dediysem şehitlere saygısızlık mı etmiş oluyorum acaba? Ah bazı insanlar çok teknik ya. Evet insan genel olarak da teknik bir şeydir. Metabolizmamız da öyle çalışır. Tekniktir. Çok matematiktir.
Bizi sarmalayan damarlar, adımızı sağa atarken beynimize giden sinyaller, beynin baca gönderdiği emir, kaslarının harekete geçmesi. Teknik. Bize çok teknik geçirmiştir. Palavra atıyor. Böyle tipler türedi demiş. Çok aşık olduğunu düşün. Harika bir kadına aşıksın. Ya da bizi izleyen kadınlar için söylüyorum. Üç iş bir adama aşıksınız. Onun yanına gitmenizi sağlayan şey ayaklarınız. Gittiğinizde onu görmenizi sağlayan şey gözleriniz. Teknik. Beyin. Göz. Retina. Ona sarılmanızı sağlayan şey kollarınız. Onu öpmenizi sağlayan şey dudaklarınız. Ama onu sevmenizi sağlayan şey.
Bu da mı teknik? Çok saçma bir herif. Bilgisiz. Ben bilgileyim demedim ki. Ben TRT’de mi yayın yapıyorum? At. Benim bir YouTube kanalım var. Benim yanımda. Önerilenlerde çıkan kanalda. 48 Saat Uyumadık diye video var. Burası YouTube. Özgür bir yer. Böyle tipler türedi ve gençlere çok zararlı böyle tipler. Ben çok zararlıyım gençlere. Haklılar da belki de bazı yorumları okuyup söylediler bunları. Kimisi de demiş ki parti kur oy vermeyen şerefsizdir. Yapmayın aman abi. Burada size şaklabanlık yoluyla alt metindi fikirler vermeye çalışacağım. Ben deniyor oyu da eğer başınıza getirirseniz. Kimleri getirir? Neyse. Ben NATO olayını ve muavelet gemisini anlatmadan önce sen muavelet gemisiyle ilgili bir şey açıkladın mı? Bir yazın var mı bununla ilgili? Yok. Neden? Teknik olarak bunu neden yapmadım acaba diye düşünüyordur şimdi. Durum deliklerinde kahvenin içindeki kahveyi dalgalandırdım. O nasıl *** bu tekniği ne acaba? Rüzgar dalga değil mi? Evet. Bazı konularda bana sorular soruyorlar. Ben her şeyin uzmanı olabilir miyim ya? Olamaz. Mesela Banu Avar okuyayım. Müthiş bir kadın. Banu Avar’ı izleyebilirsiniz. Okuyabilirsiniz.
Bilgilenmek. Sinan Meydan. Sinan Meydanı takip edin. Bu arada Twitch’çiler de bizi izliyor. Görüyorum. Jahreyn’i seviyorum. Kimisi de şey demiş. Abi Jahreyn diye bir tip var. Sana oradan laf atıyor. Bana laf atmıyor. Adam ciddi anlamda destekliyor bizi. Burada konuşuyorum. Yalnızca sizin tepkiniz var. Ama o izlediği zaman dışarıdan birini bizim anlattıklarımıza ne tepki verdiğini görebiliyorum. Ama şurada kafası var. Şöyle. Kanka izliyorsan eğer çak bekliyorum. Neden Jahreyn’in izlemesini seviyorum? Çok takipçisi var falan diye değil.
Kafası çalışan bir herif. İzledim birkaç videosunu sonrasında. Ama o yüzden Jahreyn’in izlemesi hoşuma gidiyor. Gelelim mevzuya. Gelelim mi? Gelemeyeceğim amk. Videolarda bahsettiğim konular aslında birçok insanın bulaşmak istemediği konular. Ben bunlara bulaşırım. Çünkü ben bu konuların içindeyim. Siz de içindesiniz. Belki yurt dışında olan bir olay size sizi ilgilendirmiyormuş gibi gelebilir. Dünya konularına ayık olmamız gerek. Memleketimizde yaşanan konulara ayık olmamız gerek. Büyük insanlar geneli düşünür. Ama birçok insan maalesef sadece Ayşe’yi, Fatma’yı, Mehmet’i, Ahmet’i düşünüyor.
Ahmet biliyor musun böyle dedi bunu. Ne öyle mi demiş? Bir ay onu konuşuyorlar. Arkadaşım beni sırtımdan bıçakladı. Tamam bu hayatın için müthiş bir tecrübe bence. Sonraki arkadaşlarına eğer önceki arkadaşının günahını yüklemeyi, güvenmeye devam edersen paranoyakça davranmaz ve tecrübeli bir şekilde daha sağlam bağ kurmak için adım atarsan geçmişte yediğin kazık işine bile yaramış olabilir. Neden böyle düşünmüyor insanlar? Boş ver Ahmet’i ya. Dünyaya bak. Dünyada neler oluyor.
Malazyada ormanı yakmışlar bana ne a** koyayım diyor. Sana ne mi a** koyayım? Oğlum Malazya’da yakılan orman yüzünden belki senin g*****nın bokunu sildiğin o tuvalet kağıdını fiyatı yükseliyor. Fiyatı yükselince oradaki işçilerin maaşı azalıyor. Oradaki işçilerin maaşı azalınca fabrikada grev oluyor. Fabrikada grev olunca işçilerden birkaç tanesi grev sonunda gözaltına alınıyor. Gözaltına alınan grevciler hukuk yok diye isyan ediyorlar. Ve onlar isyan edince bazı aktivistler Twitter’a ya da meydana çıkıyorlar.
Bunlar meydana çıkınca devlet baskıcı davranıyor ve hakkını savunmak için sokağa çıkmak isteyen insanlara ket vuruyor. Diyorlar ki hayır burada gösteri yapamazsınız. Nereden geldik biz buraya? Malazya’daki ormandan. Kelebek etkisi dediğimiz bir durum var. Bir Çin ata sözü der ki Ne güzel olmaz bir de a*****m şu anda ya. Bir anda Çince söylesem ben alt yazı geçseydi. Bir gün bir haberci atının üzerinde son sürat kaleye giderken atın ayağına yerdeki ufacık bir çivi batıyor.
At bir anda sendeliyor tabi. Üzerindeki haberci de sendeleyen atın üzerinden hop aşağı düşüyor ölüyor. Haberci ölünce ne oluyor? Haber kaleye ulaşmıyor. Haber kaleye ulaşmayacağına oluyor. Kalenin saldırıdan haberi olmuyor ve kaleyi zapt ediyorlar. Kale zapt edilince ne oluyor? Sınır boyu kaybediliyor. Sınır boyu kaybedilince ne oluyor? Bütün devlet kaybediliyor. Ufak bir çivi yüzünden. Olayın küçüğü büyüğü yok. Dünyada yaşanan her olay sizi ilgilendirir. O yüzden şu banane yahu durumundan vazgeçmeniz gerekiyor. O kadar minimalleştirdik ki bu banane olayını.
Eskiden banane canım Isparta’da olduysa ben İstanbul’da yaşıyorum derlerdi. Şimdi banane canım Beşiktaş’ta olduysa ben Kadıköy’de oturuyorum diyorlar. Hatta bunun da bir ilerisine geçiyorlar. Banane canım Kadıköy’de olduysa benim mahallemde değil en azından diyorlar. E bunun yarını ne? Banane canım benim sokağımda olduysa benim apartmanımda olmadı diyecek. Banane canım benim apartmanımda olduysa benim evimde olmadı diyecek. Banane canım benim evimde olduysa benim odamda olmadı diyecek. Banane canım benim odamda olduysa bana olmadı diyecekler. Sonra musibet kendine uğradığı zaman şöyle diyecek.
İmdat. Sadece o imdadı duyan olur mu? Duyan olsa karşılık veren olur mu? Sen imdat diye bağırdın da büyük ihtimalle şöyle diyecekler. Banane canım empati yapmayı, bilmeyi, merak etmeyi ve birazcık farkında olmaya öğrenmemiz gerekiyor. Söz verdim anlatacağım dedim. Neden anlatıyorum? Çünkü çok fazla soru aldım sanki ben a**ın okuyayım her şeyi biliyormuşum gibi. Ama tabi doğru araştırıyorum. Ben bu durumu 2013’ten beri araştırıyorum. Ergenekon kumpası yüzünden babam Silever’de yatıyordu. Baban da içeride olunca ve bu konuların babamla ve babam gibi haksız yere içeride yatan insanlarla bağlantısı olduğunu düşünürsen araştırman çok normal. Bana ne demedim. Araştırdım. Çünkü ben her zaman fotoğrafın geneline bakarım. Ben birinin zihnine girip kendi fikirlerimi yerleştirmek istemiyorum. Amacım bu değil. Ben sadece bu taraftan da bakın diyorum. Her konuda ufak tavsiyeler vermek yerine. Bugüne kadar çekilmiş ya bundan sonra çekilebilecek bütün mevzuları değerlendiren bir tuyoda vereyim. Fotoğrafa uzaktan bakın. Fotoğrafın geneline bakın. Maalesef ülkemizdeki siyasetçiler etkilemek istediği insanlar hep şuna yöneltiliyor. Detay veriliyor. O detayın içinde kayboluyoruz. Böyle bakıyoruz. Bir ateş var. O ateş görüntüsünü böyle tutuyorlar gözümüzün önüne. Bakıyoruz. Ateş. Bir çekiyorsun kafanı. Kamp ateşiymiş. Etrafında mutlu insanlar var. Demek ki her zaman detaylar bilginin genel başlığını size sunmuyor. Detaylar da kaybolmayın. Genele bakın. Çocuğunuz marketten bir şey çaldı ve market sahibi çocuğunuzu yakaladı. Sokağın ortasında dövmeye başladı. Çocuğunuz haksız. Peki siz bu olaya nasıl tepki verirsiniz? Gidip bir odun da siz mi vurursunuz çocuğunuza? Yoksa o odunu market sahibinin g*****e mi sokarsınız? Çocuğunuz evde bir kabahat işledi. Yanlışlıkla altına işledi. Ne yaparsınız? Çocuğu altını ıslattığı yaşammanıyla birlikte balkondan çıkartıp. Görüyor musunuz komşular? Hala altına işiyor mu? Rezil mi edersiniz oğlum? Hayır. Evde cezalandırsınız. Eğer bir ceza verilmesi gerekiyorsa. Mahrem diye bir şey vardır. Mahrem. Aile içinde olan, ailenin içinde olduğu duvarların evinizin bir mahreme olması gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir aile sınırlarımızı da evimizin duvarları olarak değerlendirirsek biz çok yanlış şeyler yapıyoruz. 17-25 Aralık olaylarında herkesin dikkatini çeken şey neydi? Tapeler. Bir başkası dedi ki yolsuzluk ayakkabı kutularında paralar. Ben kafamı geri çektim. Çünkü siz o sırada paralara odaklanmıştınız. Tepkini gösterecek misin? Gösterileceksin tabii. Ama kafa hiç buradan ayrılmadı. Azerbaycan’dan bir çocuk geldi geçen gün. Dediler ki bizde evin olması, arabanın olması zenginlik göstergesi değil. Ama bizde bir insan babasından ya da anasından ya da dedesinden şanslı doğmuyorsa o ev için bütün ömrünü tüketiyor. Bir çoğu da başaramıyor. Kirada ölüp gidenler var. Etilerde oturanlardan ya da Nişantaşı’nda 8. katta harika bir dubleks daha aldım diyenlerden bahsetmiyorum. Ya da Anadolu’yu yaşayan, Kerviş’ten kendi evini yapmaya çalışan adamdan bahsetmiyorum.
Memur olup Ankara’da yaşayan ve ömrü boyunca acaba mortgage’la mı ev alsam? Acaba şu krediyle mi ev alsam? Ya Allah aşkına bir ev alayım da diye yaşayan adamlardan bahsediyorum. Ya da kadınlardan, insanlardan. Bizde araba neden lüksdür biliyor musun? Çünkü önce evin alması gerekir. Bu dünyanın toprağında bir yerim olsun istersin. Kendin için istersin, sonra çocukların için istersin. Çocuklarıma bir şey bırakamayacağım kaygısıyla. Yaşlanan kaç tane insan var? Kaç tane baba var? Kaç tane ana var biliyor musunuz?
Şimdi sen bu kadar çile çekmiş hayatı, açlık ve topluk sınırı arasında gidip gelen insanlara milyon dolarlar ayakkabı kutusundan çıkıyor dersen tabii ki tepki gösterecektir. Ama muhalefet çok büyük bir yanlış yaptı. Dedik, görmüyor musun kutu? Bu partiye oy veren insanlar bu kanıtlarla o partiye oy vermeyi bırakır mı sence? Ben dahi bunun böyle olmayacağına hükmedebiliyorsam e koskoca partiler, sizin başınızdaki insanlar bunu nasıl akıl edemedi ya? Şunu demedi kimse, yahu geçmişte ne yapıyordu ki o politikacılar şimdikilerin yaptıklarına ses çıkartalım.
Halkın böyle bir mantığı var ya kafasında. Halkın içinden geldim diyorsun. E halkın ne düşündüğünü bilmeden halkın içinden gelsen ne olur? Ankara’lı Turgut gibi. Sen asla toprağımı unutmam deyip köyüne triplex yaptırdı ya. Buradan Ankara’lı Turgut’a da selamlar. Çok severim bu arada gerçekten. Bizde muhalefet etmek ya da kendine muhalefet edilince verilen karşılık maalesef çok sert. Çünkü bir kavgada da aslında kullanılan şey güç değil zekâdır. 17-25 Aralık muhabbetinde. Neden Amerika bir anda hükümete saldırma gereği duydu bu operasyonlarla?
Ki tamamen Amerika’nın operasyonlarıydı. Ha bir şeyin Amerika’nın operasyonu olması, o şeyin suç olmadığı anlamına gelir mi? Gelmez. Bir kere bu operasyonları Amerikalılar’ın yaptığı o kadar belli. Çünkü sen Türk insanın da diyorsun ki seni yönetenler yolsuzluk yaptı hadi indir onları koltuklarından Türk halkı. Amerika salağı bize 17-25 Aralık operasyon yapıyor. Halk ne dedi? Biliyoruz. Zamanında benim memurum işini bilir diyen bir başbakanımız vardı. Düşünsene biz böyle bir milletiz mi oruk? Önce diyoruz ki bizim sakal ne olacak? Tamam şimdi yolsuzluk yapmış olabilirler ama benim evin yan tarafını AVM yaptılar. Benim evimin fiyatı arttı diyor adam. İnşaat sektörü uçtu. Kentsel dönüşüm normalde deprem yüzünden binaların yıkılmaması için yapılan bir operasyon ya. Nedense kentsel dönüşüm Boğaz gören yerlere yapıldı önce ya da arkada tarihi mekanlara yapıldı falan diye. Neyse. Sonuçta bizde maalesef çok tatlı bir halk olmamıza rağmen birazcık şey durumu vardı. Bize bir şey geliyor mu hocam? Patronlar işleri devam etsin diye, ihaleleri devam etsin diye işçilerine baskı hep oy verdirtiyorlar. Biliyorsunuz bu ülkede. Bu ülkede oy satın alınabiliyor arkadaşlar. Mesela Cem Uzan 3 milyon oy aldı. 3 milyon nasıl aldı? Herkes Cem Uzan’ı bir siyasi karakter olarak mı gördü? Bir lider olarak mı gördü? Hayır. Verdi parayı dağıttı pleva bırakayım. Verdi gazeteyi yanında Pringles. Yiyin oğlum yiyin yiyin. Bana oy verecek misiniz? Vericez. 5-6 lira daha 2 kere vereceğiz. Harikasınız. Şu ülkenin hayatında Amerika ile taşak geçen nadir adamlardan durup buradan da kendisine selamlar ve Cem Uzan geri dönsün. Dönsün tabi oğlum. Şarkımızı paylaşmış. Geldiğinde bir bakanlık bir şey verir belki bana. Düşünsene biri kültür bakanı olmuşum falan. Ama teknik açıdan mümkün değil ki gerçekten. Babam içeride FETÖ yüzünden. FETÖ Amerika’nın Amerika kendi baskısıyla yukarılara taşıdığı birini neden acaba şu an bu saldırılarla zayıflatmaya çalışıyor diye düşündüm. Babamı hapse attıkları dava anladı neydi? Ergenekon davası. Ergenekon biz Türklerin gurur duyması gereken bir destandan. Abi Ergenekon falan deme başımız belaya girmesine geldi. Gelmedi mi? Bir ülkeye onu yağmalayarak diz çöktürtemezsin. Bir ülkenin ordusunun ordusunun yaslandığı tarihi en önemlisi de o tarihi işlediğin fason bilgilerle diz çöktürürsün. Ne yaptılar abi? Tarihimizi değiştirmeye çalıştılar. Bir anda bütün yandaş medya FETÖ’nün kanalları falanlar öncesinde insanları almak istedikleri noktayla devam ediyorlardı. Bir anda bu kanallar belgesel yayınlamaya başladılar. 1980 darbesini yayınlamaya başladılar. Öyle bir tribe soktular ki bize her ana haberde darbe. Biliyor musunuz darbe oldu. Ananı s*** darbe mi olmuş? Ama 1980’de milleti tribe soktular. Hepiniz asker görünce bir tribe giriyorduk. Koştaş’ta darbeli matkap yasaklandı falan diyor. En güvenilen kurum Türk Silahlı Kuvvetleri değil miydi? Bir anda asker tadı. Trafik polisi geliyor genelde şey diyor. Siz içeri alınmadınız mı paşam? Ben bunu gördüm ya. Bunu gördüm. Kulağımla duydum. Omurgayı buradan çökertmeye başladılar. Derken tarih yalanları girmeye başladılar. Aslında zamanında biz ergenekonundan çıkmadık. Sanırım bizim ülkeye tam olarak Türk de olmayabilir. Türk’üm doğruyum. Çalışkanım. Kaldırdılar. Atatürk’ün öldüğü anın fotoğraflarını yayınlamaya başladı. Zaman gazetesi hatırlıyor musunuz? Rahmet Mustafa Kemal Atatürk’ün böyle fotoğrafları. Başında doktor. Diyor ki sana aslında orada. Öldü. İnsan o çünkü. Atatürk boşverin. Hep alt netinleştirdiler.
Fotoğrafın geneline bakarken orada bir isim dikkatimi çekti. Ne bakanlar ne bakan oğulları dikkatimi çekmedi. Bakana saygı duymuyordu. Normalde eskiden öyleydi ya. Bakan. Uff. Bakan bunlar. Çünkü bunlar bir emre bakan. Dudak hareketine bakan. Tek bir insanın yapmasıyla uçup gidecek elemanlar diyordum ben o dönemde. O dönemde. Şimdi değil. Neyse sonuç olarak o zaman benim için kıymetleri oydu. Orada bir isim dikkatimi çekti. Reza Zarrab. Kim lan bu adam? İş adamı. Ali Ağaoğlu’nu da gözaltına aldılar. Ama Reza Zarrab kim? Ağaoğlu’nu biliyoruz. Hükümet destek.
Ama bu arazi koruma altında. Olsun Ali istedi falan Ali biliyorsun. Bu proje değil. Bu proje değil çünkü bunlar imara çıkmana. İmara açık olmayan projeler getirdim falan. Reza Zarrab kim? Amerika Birleşik Devletleri’nin yani emperyalist Amerika’nın hedefine İran, Irak, Suriye ve Türkiye’yi bölmek. Orta Doğu’ya hükmetmek. Irak’a böldü. Suriye’yi ateşe attı. 7-8 sene evvel Birleşmiş Milletler’in dahi onayını almadan İran’a ekonomik yaptırım kararı aldı. Hambargo kararı. Amerika’nın bunu yaparken bahanesi neydi? İran’ın nükleer faaliyetleri. Lan a***** olum bu çocuğu. İran nükleer faaliyeti var diye girdim. Suriye’nin amına koydum. Kore nükleer fırlatacağım deyip durmuyor mu? Peki neden sizce Kuzey Kore’ye girmiyorlar? Yani onlarda da tehdit yok mu? Ne var a***** Kuzey Kore’de? Bir a***** yok. Niye girsin ki? Ne yapacak o? Orta Doğu’yu alacak. Çünkü Orta Doğu’da petrol var. Çünkü Rus yanında gözü Orta Doğu’da. Biz Allah’tan bütün silahlar olarak kaça bağımlıyız da Bizi öyle bir bok atamıyor. Türkiye’de nükleer hareketler var. Sizden aldık. Olsun bizim de a*****’a koyayım ama Önce sizin a*****’a koyacağım. 2012-2013 yıllarında bütün dünya bankaları
Amerika’nın hukuk dışı kararı yüzünden İran’a yaptırım uygulamaya başladılar. Bu yaptırım sonunda İran’a bir kuruş para ne giriyor ne de çıkıyordu. Sadece Türkiye’de Halk Bankası vardı. Halk Bankası Türkiye’ye, İran’dan gelen doğal gaz ve petrolün parasını ödüyordu. E biz bunları alıyoruz. Doğal olarak bir bedel ödüyoruz karşılığında. Bir para ödüyoruz. Bunu da Halk Bankası üzerinden yapıyoruz. Böyle bir ambargonun olması zaten çok saçma. Türkiye’nin de bu ambargoyu delmesinde hiçbir sakınca yok. Amerika ne yaptı abi? Bunu da sınırladı. Dedi ki bir dakika hayırdır kardeş? Biz ambargo koyduk.
İran’ın aklına bir fikir geldi. İran Halk Bankası aracılığıyla kullandığı parayı altına çevirdi. Bu şekilde hem Türkiye’yi kazanacaktı hem İran. Durum dövizden nakitten altına döndüğü zaman da bir aracı gerekiyordu. Bir iş adamı olur, kuruluş olur bir şey lazım. Sonuçta ortada gerçekleştirilen bir anlaşma var. Paralar altına dönecek, altın oradan İran’a gidecek, İran’dan geri gelecek çünkü altını bank hesabıyla gönderemediğiniz için elektronik bir şey olmadığı için bir ataça ihtiyaçları vardı. O büyük sevkiyatın tutturulduğu ufak ataç kimdi? Hem İranlı hem de kapalı çarşıda falan bile dükkanı olan Reza Zarar. Kuyumcu, altın ticareti yapan bir iş adamı. Yani yanlış adam. Tabii Türkiye’deki bazı yanlış politikacılarda o dönemde bu işin içine girince yolsuzluğa bulandılar. Sonuçta Ahmet’le Mehmet alışveriş yaparken arada geçen 200 liradan bahsetmiyoruz. İran’la koskoca Türkiye Cumhuriyeti alışveriş yapıyor. Akan altına bak. 45-50 milyon alırım oradan. 45-50’li arasındaki 5 var ya mesela. Öbür boy çalışman bal tutan parmağını yalıyor değil mi? Bal tutanın parmağını yaladığını Reza bu alışveriş başladıktan bir süre sonra ayıkıyor. Diyor ki iddia edildiğine göre diyor ki, şimdi bunların hepsi iddia. Hiçbir net yargım yok. Yok. Diyor ki İran’dan hazır altın geliyorken şunu da bir acaba içeri geçirsek. Onu içeri geçirirken birileri rüşvet mi ister acaba diyor. Sonra diyor ki ben de bu tezgahın içine gireyim. İşte saatler falan filanlar. Hatırla 2013 yılında o ayakkabı kutuları, o müthiş kol saatleri ki bundan daha müthiş düşün. Bir anda ortalığa saçıldı değil mi? Peki bu olay olduğu zaman ne yaptı muhalefet? Böyle yaptı. En büyük skandal neydi? Bir tane bakanın Bakara suresiyle alay etmesiydi.
Muhalefet çalınan paradan çok ya da ortaya çıkan belgelerden çok buna yüklendi bir dönem. Fark ettiniz mi? E şimdi sen diyorsun ki onlar Allah’a kullanıyor, dini kullanıyor. E sen de dini kullanıp aslında onların dini kullandığını göstermeye çalışıyorsun. Bak kafam yandı şu anda. Sizin kafanız bunu yaparken nasıl yanmadı? Neyse bu konuda devlet büyükleri çok büyük bir hata yaptı. Bu olayın üzerine gitmek yerine üzerini kapatmaya çalıştılar. Çok stratejik bir hatadır bu. Amerika’nın yaptığı, FETÖ’nün yaptığı. Belliydi değil mi bunu? Halk da bunu biliyordu. Sürekli çıkıp dedin ki bunu FETÖ yaptı FETÖ yaptı FETÖ yaptı. E ama halk zaten bu durumu Amerika’nın gerçekleştirdiğine inandı değil mi? Ben biliyorum mesela benim inanmama gerek yok ama ne dediler? Amerika yaptı Amerika yaptı. Süven alt ettiler bütün durumu. Olayın üzerine örttüler. Yapmaları gereken neydi biliyor musunuz? Hepsini yargılamaktı. Türkiye’de, Türkiye Cumhuriyeti’nin mahkemelerinde. Bu sözde ambargo esnasında Reza’nın da içinde bulunduğu o çark var ya. Aslında o çark yalnızca Türkiye Cumhuriyeti’ne zarar vermedi. İran’a da çok büyük zararlar verdi. Zaten Reza buradaydı. Reza’nın ortağı İran’daydı.
Biz yapmadık da İran ne yaptı? Reza’nın ortağını tutukladı, hapis attı ve idam cezası verdik. Gidecek herif bekliyor. Biz yargılamalıydık Reza’yı. Şimdi bazı kümeticanlıları diyor ki Amerika Reza üzerinden Türkiye’ye yargılıyor. Evet doğru. Ama diğer tarafta diyor ki kardeşim Reza buradayken yargılasaydınız o zaman. O da doğru. Ama yapmadılar yapamadılar. Burada çok güzel bir adım atmışken yani Amerika’nın baskı uyguladığı İran’a komşumuza destek olmuşken sonrasında araya giren bu durumları örtbas etmek devamında bizi şimdi yaşanan problemlere taşıdı. Biz bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’yiz. Aslında bu davaya Ergenekon, Balyoz, 17-25 Aralık gibi kumpasların devamıdır. Ama Türkiye artık 10 yıl önceki Türkiye değil. Hepimiz bazı konulara daha ayığız. Hepimiz olmasa da bana ne demiyoruz. Biz kimin ne yaptığının farkındayız. Yolsuzluk yapmışlarsa, hak yemişlerse onun hesabını biz sorarız. Biz onun hesabını eninde sonunda sorarız. Ama Amerika’nın o pis kumpasına Atatürk Türkiye’si olarak karşı durmalıyız.
Burada Türkiye’de bir kesim diyor ki Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan mahkeme Türkiye’ye karşı açılmış, Türkiye’yi küçük düşürmek için yapılmıştır. Çok doğru. Diğer bir kesim de diyor ki Türkiye’de yolsuzluğa, haksızlığa, hırsızlığa bulaşmış insanları deşifretmek ortaya çıkartmaktır. Bu da doğru. Ama aslında netice şudur. Amerika Birleşik Devletleri’nin amacı Türk devletini yargılamak, Türk yargısını hiçe saymaktır. Amerika’nın amacı PKK’nın, PETÖ’nün hamiliğini yapmaktır. Ancak dürüst ve ehil olmayan yönetici ve kişiler ülkemizi yolsuzluk ve rüşvet pisliğine sokmuşlar
ve hesap verememişlerdir. Birinin kalbini ufacık bir sözle de kırsak, denizleri, okyanusları, dünyaları da çalsak bunun hesabı er ya da geç sorulur. Bu işin hesabı ya bu dünyada ya diğer tarafta illa ki sorulacaktır. Ama eğer burada sorulacaksa Amerika Birleşik Devletleri değil, Türkiye Cumhuriyeti sorulur. Mesele vatan meselesidir. Reza Zarrab’ın kim olduğu, kim ezmedettiği belli. Amerika’da bize karşı neler söyleyeceği, neler söylemiş olduğu belli. Muhalefet şu an belgelerle konuşmaya başladı. Muhalif hücünü daha da yükseklere taşıdı. Şimdi bu olaya herkes kendi içinde bir hüküm verecektir. Ben asla hüküm vermiyorum. Ben sadece fotoğrafa birazcık daha genelden bakıyorum. Bu ülke artık ağır bir saldırı altında. Amerika tarafından yan yana durmalıyız. Geçmişte yapılmış hatalar, halen yapılmakta olan hatalar bizim için maalesef ikinci planda. Çünkü bizim asıl amacımız dışarıdan gelen saldırıysa uçturmaktır. Kafanızı karıştırayım mı biraz? Yapmamız gereken şey zamanında çok geç kaldığımız bir konuya şu an aceleci davranmamaktır. Bizim bakmamız gereken yer, batının işaret ettiği yer değil. İşaret eden batı. Amerika’nın zamanında Rusya ile yaptığı soğuk savaşla bizim şu anda Amerika ile bulunduğumuz durum arasında hiçbir fark yok.
Hatta biz çok çok daha ilerlemiş, çok çok daha kafa kafaya gelmiş durumdayız. Yanımda olan çok insan oldu, arkamda olan da çok insan oldu. Ben hiç kimseyi yanıma almaya ya da arkam almaya çalışmadım. Ama önümü almaktan da hiç korkmadım. Bu sözlerim üzerinde kim önüme geçecek, kim arkamda duracak onu bilemem. Sonuna kadar fikrimi beyan etmeye devam edeceğim. Birisi gözünüzün önünde suç işliyor olabilir. Nefrette edebilirsiniz ondan. Bu sizin için haktır. Ama tekrar söylüyorum. Mesele vatansa gerisi teferruattır. Bana olan borçları çok büyük. Benim büyük bir alacağım var. 6 sene.
O yüzden bana legaluga yapıyorsun demeyin. Hakarettir insanlığa cehalet. Deprem, yangın, sel değil. Bilgisizliktir asıl felaket.
Susunlar, susmayanları vursunlar hatta. Sabret. Yatsı da söner mum. Ama şafakla ortaya çıkar rezalet.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir