MEVZULAR 13 – Kaşif KOZİNOĞLU
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=CxF1zOlmjUc.
Gerçekten çok özledim. Kendim olabildiğim tek yer burası. Mevzular. 370 bin olmuş benim instagram takipçim. Mutlu olursun, sen de mutlu olursun. Artık bir popülerite var çünkü. Ama kimin geldiğini seçemiyorsun. Söyleyeceğin şeylerin kime gideceğini çok iyi seçiyorsun. Ama söylediğin cümlelerden kelime kapıp buraya gelenleri maalesef kestiremiyorsun. Benim için önemli olan kim biliyor musunuz? Kimler? Benim için önemli olan Onur Yılmaz. Sarı kırmızı yeşil videonu az önce izledim daha abi. Gözlerim doldu. Ama bir yandan da insanların bunu izlerken insanların bu videoları izlerken insanların bu videoları izlerken
duygulanacağını düşünüp güldürmeye çalışıyorsun. Hissettiğin yaşadığın her duyguyu direkt karşındakine yaşatıyorsun. Ben 27 yaşındayım. Senden çok şey öğreniyorum. Senden çok şey kapıyorum. İyi ki varsın. Ciddi manada. Sağ ol. Var ol. Güzel abi. İyi gecelerin olsun demiş. Canım kardeşim benim. Ben sana teşekkür ederim oğlum. Deli misin? Süzgeçler var. Bu süzgeç bazen aileniz olur. Bazen sokaktaki arkadaşlarınız. O süzgeç çok önemli. Neyin içinden geçip süzüldüğün gerçekten çok önemli. Bir insanın nereden süzüldüğünü anlamak için bir insanın neleri süzdüğünü kontrol etmelisiniz. Benim takipçim kim biliyor musunuz? Bir instagram sayfasında hayvanlara insanlara yapılan işkencelerin videoları var. Acımasızca boğaz kesmeler, bıçaklamalar ve daha niceleri. Bu mecrada 18 yaşında oldurmayan bir çok birey var ve şiddet eğilimi kazanıyorlar. Lütfen bu sayfayı kapattırabilmek için yardım eder misiniz? Sesimi duyuramıyorum demiş bir hanımefendi. Esmini vermeyeceğim burada. Dedim ya buraya kimlerin geldiğine ben karar veremiyorum. Kadına yardım edelim ya. Et sen olsan alt çizgi ne? Alt çizgi yapardın. O yok. Bu sayfaya şifret edelim. Çete kendini biliyor zaten. Kapattıralım. Benim takipçim. O kadının memelere bak. Yazan herif değil. Desinler ki şu anda şımardı bu herif. Ya görüyor musun? Bak iki tane takipçi geldi. Herifin g. k. k. Evet g. k. k. Ne olur gidin. Bizi çıkarttık biz indiririz. Ne olur indirin ya. İndirin bak. Çık takipten yok ol. Sen zaten bana tepki vermedikten sonra insanlar beni izlemez. Burası benim ortamım. Burası beni anlayanların ortamı. Burası bizim. 500.000 abone olduk. Çok güzel. Müthiş. Senin takipçinin 10 milyonu olup son olur vasfı yoksa. Ben neden pinç programını yapıyorum o ne diyor da? O zaman ben miyim sizce? Ben miyim?
Ben bu konuyu anlatıyorum. Çünkü tutması gereken bir format. Çünkü başka bir kanala yaptığımız format. Olaylar programında da mizah yapıyorum ama mizahın alt metni var. Pinç’te de çok alt metin var. Cümlenin içinden mesaj almak isteyen kolaylıkla alıyor. Kimisi mizah olarak görecekler. Kimisi diyecekler ki ya ne kadar etici bir adam. Olabilir. Yalnızca pinç için değil şu anda yaptığım mevzular için de eleştiri aldım. Tutturmuşlar ağzına bir Amerika düşmanlığı gidiyorlar. Kurduğum cümleler arasından bilmediklerini alacaksın. Yanlış kurduğum cümlelere de bilginle müdahale olacaksın. Mevzuların bütün olayı budur. Okuyorum, görüyorum, dinliyorum ve anlatıyorum.
Eğer anlattığından bir şey almıyorsan demişler ya hani sözlüğüm bir tanesinde. Sürekli asker çocuğunu vurgulayan lavuk. E şimdi sen bu yorumu yaparak sürekli o.s bu çocuğu olduğunu vurgulamak zorunda mısın? Değerlendirmeler bu kadar basit mi? Bu neyin süzgeci mesela? Sen nasıl bir süzgeçten geçtin ki senin süzgeçin bu kadar kalın be arkadaş. Hiçbir şey birbirinden ayıramayan böyle koca bir deliğe sahipsin. Fikir geldiği gibi lapçuk diye buradan çıkarmı ya. Çıkmamalı, süzmelisin, değerlendirmelisin, tartmalısın. Budur kafanın çalışmasına sebep olan şey. Ama çalışmıyor kafalar.
Benim herkesi memnun etmek gibi bir kaygım da yok bunu biliyorsunuz. Kimisi bana sen sadece komiklik yap kardeş diyebilir. Ya da sen ne anlarsın der. Savunan da olur illaki ama kimisi de illaki söver. Öyle ya söylemek istemezsin hangi tarafa ait olduğunu. Belki dersin birilerini kaybederim, belki dersin birilerini kazanırım. Ama o kazandıklarım kaybettiklerimden daha mı değerli acaba? Psikoza girersin. Yani tarafını söylersen çırılçıplak olduğunu hissedersin. Fakat bunca orospuluk içinde çıplaklıktan korkmak mıdır mesele? Vatan için endişelenenlere paranoyak derlerdi.
Sonra faşist dediler. Komiklik mi hissedersiniz benden? Bak işte buna komedi denir. Mevzular hakkında yazılanlara, burada anlattıklarım hakkında yazılanlara bakıyorum. Tam olarak hangi tarafa evrildiği belli arkadaşlar. İnsancılı o çok, hümanist arkadaşlar. Ağır ağır söylemlerde bulunmuşlar bana. Tabii ki bulunacaklar. Hümanist çünkü onlar. Onlar insanı seviyor. Onlar insanın kırılganlığını inanıyorlar. Peki benim doğuda şehit olan 20 yaşındaki aslanım Mehmetçi’ydi. O insan değil mi? Çocukları eğitmek için doğuya gönderilen öğretmenim insan değil mi? İnsanları belirli bir şeye inandırmak istiyorsanız propagandalar yapabilirsiniz.
Haber bültenindeki gördük malum partinin başkanını bağlamış alarken izletebilirsiniz. Sempatik yapmaya çalışırsınız. Üniversite söyleşilerini çekersiniz. Sempatik yaparsınız onu. Bu millet Superman filmi izleyince Superman’in uçtuğunu da düşünüyor olabilir ama bu millet ona inananlardan ibaret değil. Bu millet size kafa sallayıp size onaylayanlardan ibaret değil. Burası Türkiye 80 milyon ve ben bugün susanların şu anda bağıranlardan çok daha fazla olduğunu biliyorum. Sosyal medyama yorum yapmayanların şu anda yorum yapan o gerizekalılardan çok daha fazla olduğunu biliyorum.
Sen bunları konuştuğun için milyon dolarlar kaçırdın. Sen kafanı gözünü her tarafa kapatarak neleri kaçırdığının farkında mısın? Belirli bir ideoloji peşine takılıp Amerika karşılığı yaptığımı söyleyenler, seslerini duyurabilecekleri tek mecra falan filan sözlük olanlar, hani o bizden farklı olduğunu sananlar, bu sözüm size, ben farklıım diyen insanların adımları hep daha önce bırakılmış ayak izlerine denk gelir. Bu yüzden farklı olmadığınızın farkında mısınız? Up uzun cümleler kuruyorum. Beynimden geçeni ruhumla süzüp ondan sonra çıkartıyorum. Siz o uzun cümlelerime ufak kelimelerle saldıranlar, kelimeler sperm gibidir. Kimisi çıktığı gibi ölür, kimisi büyür, cümle olur. Kelimelerinizin ergeni olmayın. Cümlelerinizin babası olun. Dünya belli bir klişeyi yaşanan tarih böyledir. Tekevrüden ibarettir. Zamanında Bosna’da olan bir olayı anlatacağım şimdi size. Bosna olayı hakkında burada ne biliyorsunuz? Diyeceksiniz ki Bosna, Sırplar katlettiler insanları, savaş suçu işlendi falan filan. Bu kadar da Amerikan düşmanlığı olmaz. Ama söylüyorum size, dünya gündemi o kadar hızlı değişiyor ki bu harala göreli içinde bazı önemli haberler zaten balık misali hafızamız da yok olup gidiyor. 2-3 hafta kadar önce bütün haber bültenlerinde bazı eski Sırplı liderlerin savaş suçlusu olma gerekçesiyle ömür boyu hapse çarptırıldıkları duyuruldu. Peki konu neydi? Özellikle bizi, Türk milletini ilgilendiren yanı neydi? Mesele basit bir mahkeme olayı değildi aslında. Mesele 2. Dünya savaşından sonra gerçekleştirilen en büyük soykırım. Genel olarak yapıyoruz bunu. Tarihi okluyoruz mevzularda. Mesela 1945 Yugoslavya diye bir devlet var savaştan sonra.
Devlet parçalandı şu anda yok. Bu devletin parçalanması neyle ilgiliydi? Hatırlayan izleyiciler vardır illaki yani inşallah. Yugoslavya diye bir yer vardı yavrum zamanında ülke hep. Yugoslavya o zamanın önde gelen ülkelerindendi. 3. Dünya ülkelerinin önde gelen ülkelerindendi. Sanatta, sporda, ekonomide oldukça ileri gitmişlerdi. Yaptıkları sanatsal faaliyetler ya da diğerlerini bir tarafa bırakırsak aynı Orta Doğu’da olduğu gibi bir bütün halindeydiler. Tabi bu emperyalistlerin işine gelmiyordu. Her zamanki klasik taktikle satın aldıkları Yugoslavları sahaya sürdüler.
Satın alınan Yugoslav nedir? Orta Doğu’da satın alınan Ijit. Etnik ve dini ayrılıkları ön plana çıkarttılar. Yakın tarihimizi biliyorsan zamanında Türkiye’de yaşanan olaylar gibi 80’leri hatırlayın. Emperyalizm Yugoslavya’daki gücünü sahaya sürdü. Sırpları, Bostnalıları, Kırvatları, Slovenyalıları yani o devlette kim varsa birbirlerine boğazlatmaya başladı. En büyük zulme uğrayansa tarihi bağlarımız olan Bostnalılardı. Milletleri birbirine kırdırıyorsun sonra barış gücü Laab diye gidiyor Yugoslavya topraklarına. Hiçbir işe yaramadı.
Çünkü orada bir ayrım vardı. Ayrım yapıldı. Sırp çeteler, Sırp ordusu. İzlersiniz şimdi Amerikan belgesellerini. O sırada Sırplarla biz de çatıştık. Tesisini vurdum. Sırplarım falan diyecektir Amerikanlar ki demişlerdir de. Hani bunu şey gibi düşün. Koskoca Boeing 737 uçak gidip Penteban’ın yalnızca arşiv kısmına çakıldı ya. 11 Eylül’de. Onun gibi düşün. Kendi yediği boku temizleyeceğim ayağını. Ki bu ayak biliyorsunuz Libya’yı yok eden ayaktır. Çevreyi kontrol altına alacaktı. Diyecekti ki sen dur Hırbat saldırma sakın Bostnalı’ya.
Bostnalı ne yapıyorsun Sırp’a? Araya girecekti ama olmadı. Sırp çeteler Bostnalı kardeşlerimizi katletmeye başladı. Neden? Çünkü Bosna olduğu yerde kalmış. Çevresini Sırplar kuşatmış. Sırp sniperlar tarafından avlanıyorlar. Kim müsaade etti buna? O zamanın Cumhurbaşkanı rahmetli İzzet Begovi Türkiye’den yardım istiyor. Türkiye’ye göndersin tabi değil mi? Uçakların tanklarını Sırpların üzerine. Öyle bir şey var mı? Begovi çok akıllı bir adam. Biliyor ki Türkiye onlara uçak, tank gönderemez. Biz de sniper’a karşı sniper’la karşılık verelim. Ama bölgede sniper yok. Sniper eğitmek kolay mı? Bizim de sniper timleri kurmamız lazım diyor. Ve Türkiye’den bu konuda yardım istiyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tabi ki buna kayıtsız kalmıyor. Kendini çeşitli görevlerde kanıtlamış kahraman bir Türk subayını görevlendiriyor. Bu Türk subayı kim? Kemal Kahramanoğlu. Girip bakın Google’a kesinlikle bulamayacaksınız. Çünkü onun gerçek adı Kaşif Kozinoğlu’ydu. MİT’in dış operasyonlar sorumlusuydu. Türkiye Cumhuriyeti onu uçakla Bosna yakınlarında bırakıyor paraşütle. O inip Bosna köylülerini bulup eğitmeye başlıyor. Bosnalı köylüleri eğitiyor ve Kaşif Kozinoğlu sayesinde Bosnalı sniperlar yüzlerce Sırp gebertiyor. Bugün gidin Bosna’ya. Köylere gidin. Sorum size buradaki gibi o kesin darbeciydi içeri attık demeyeceklerdir. Bosnalılar Kaşif Kozinoğlu’na minnet borcunu dile getireceklerdir. Kaşif Kozinoğlu yaşadığı bu Bosna hikayesini kendi el yazısıyla kağıtlara yazıp bana teslim etti. Neden kendi el yazısıyla? Neden bilgisayar çıktısı almadı? Çünkü hapisde bunu yazabileceği bir bilgisayar yoktu. Bu kahraman askeri FETÖ kumpası yüzünden içeri attılar.
El yazısıyla 28 Mayıs 2011’de Silver’de gece tam 1.30’da yazmış. Şöyle başlıyor. Hayatın gerçeği şudur. Güçlü olan zayıfı daima ezer. Adalet ise arada sırada da olsa tecelli eder. Amcan K.K. Kaşif Kozinoğlu. Yaşanmış şeyler iyi anlatılır. Unutma. Bir gün ölürsem eğer bunu sen anlatacaksın gelecek nesillere demişti. Allah gecinden versin canım. Kaşif Kozinoğlu. Dağ gibi bir adam. Ölürsem ne demek? Sen buradan çıkacaksın ve bunu birlikte anlatacağız herkese. Ama onu verdikten kısa bir süre sonra rahmetli oldu. Göğsüm ağrıyor dediğinde koğuş arkadaşı babam ve Hasan Ataman Yıldırım gidip demir kapıya ve acil butonuna vurmuşlar. Kaşif Kozinoğlu gayet de kendinde imiş. Tamam demiş gitmemize gerek yok. İyiyim ben. Olsun bir kontrol edelim demişler. Yürüyerek gitmiş ambulansa. Birkaç saat sonra ölüm haberi gelmiş. Kaşif Kozinoğlu neden içerideydi? FETÖ yüzünden. FETÖ kimin maşasıydı? Bu olay bütünüyle bir suçtur.
Bu olduğu yerde kesinlikle bir suçlu mevcuttur.
Siz cevap verin. Bunun suçlusu kim?
İlk Yorumu Siz Yapın