MEVZULAR 15 – İŞGAL
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=Mp3iv8hyHAI.
Önemli değil, önemli değil. O mu gözüküyor? O ne diyordan bir arkadaşımız var. Bize yardımcı olan arkadaşımız. Mevzularda da kameranın başına o geçti. Tuğrul bugün evde. Diyor ki masanın üstünde bir şey var. Olabilir. Telefon. Vardak. Saklı değilim ben. Olabilir çünkü burası mevzular. Her şey serbest. Sonunda T var. Özgürlük kokuyor buralar. Bana mesaj atıyorlar. Geçmiş olsun. YouTube’a ritük geliyor. Gülerek yazıyorlar bunu. Biz burada porno izletiyoruz ya onlara.
Gerçekten öyle şaka yapmıyorum. Onlar için benim anlattığım porno. Porno izlediğin zaman birinin birine neler yaptığını izlersin. Ben burada birilerinin sana neler yaptığını anlatıyorum. Benimki birazcık anlatmalı porno oluyor. Ay Rütük buna yasak koyarsa? Koysun. Rütük bana yasak koysa yaptığım ve yayınladığım 15 videoya yasak koyar. Sana yıllardır koyuyorlar. Rütüğüm benim videolarıma bir şeyler koyması bana koymaz. Sana koyuyorlar. O sana koyuyor mu? Onu da bilmiyorum. Ama o sana koysun diye ben zaten bunları anlatıyorum. Onu anlıyor musun? Anlamıyorsun. O zaman neden bu kanaldasın acaba? Onu da çok merak ediyorum. Neresin sen?
Yozgat. Yozgat. Enteresan. Sen? Isparta. Isparta. Müthiş bir yer. Heykel var. Gül heykeli. Ama hiç kokmuyor. Ben Isparta Belediyesi olsa. Onun içinde bir robot çık falan ver. 3 saatte bir. Ama tabii maliyetli olur. Güzel ama Ispartayı seviyorum. Sen neresin? Siyirt. Siyirt. Arap mısın sen? Aferin. Sen? İzmir. Sen neresin Buruk? Bingöl. Bingöl. Harika. Bingöl, Siyirt, İzmir, Isparta, Yozgat. Müthiş. Harika bir skala. Ben de Ankara’lıyım. Atladım geldim İstanbul’a 2008’deki. Şağlar Mertler canım arkadaşım. 15 senelik arkadaşım. Bir gün geldi bana muhabbet. Hayat planlarımdan bahsediyorum. O hayat planlarımdan bahsediyorum. Hayallerimi ideallerime arkadaşıma aktardım. Bir gece sonrasında. Dedik hadi film izleyelim. Sonra uyuyalım. Sabah uyanırız kahvaltıya mı gideriz. İstediğimizi yaparız. İki tane at gibi adamız. Yattık yan yana değil. Böyle iki koltuk. Ama leğe değil. Böyle ayrı. Ne olur ne olmaz. Youtube’dayız. Yazarlar şimdi altına. Tanrı Kent diye bir sinema filmi izledik. Müthiş bir filmdir. Benim ilkorumda dördüncü sıra da.
Uzun da bir film. Saat 5-5.30 civarı ben gidiyorum. Onu anlarsın. Uykuya daldığını anlarsın. Böyle saçma salak görüntüler gelmeye başlar. Ben bir kamyonun üzerinde trinity ile sohbet ediyorum falan. Siz buradan motorla mı atlayacaksınız? Atlayın bakalım. Bunu gördüğün adı demek ki artık normal dünyada kokmuşsun. 5.30’da yatan bir adamın ortalama kaç saat uyuması lazım. 8 saat desek 1.30’da uyanır. 5 saat uyusun 6 saat uyusun. 11’de uyansın 12’de uyansın. Ama 5.30’da yatan bir adamı 6.30’da uyandıramazsın. Ha uyandırırsın. Ama o uyumadan önceki adam olarak devam etmez o gün hayatına.
Yaratık gibi bir şey olur. Sinirli olur. Gözü falan buraya kayar. Saat 5.30 gibi yattım. Saat 6.30’da yani ben uyuduktan 1 saat sonra… Kabıdan bu söz geliyor. Ne olmuş olabilir ya? Ne olmuş olabilir oğlum? Apartmanda yangın çıkmış olabilir. Komşularımız vefalidir ve biz yanmayalım diye bizi uyandırmaya çalışıyordur. Olabilir. Nükleer bomba atmışlardır. Etkisi bize doğru geliyordur. Olabilir. Çözüm süreci bir adım öteye gitmiştir de PKK’lılar ben asker çocuğuyum diye evi basıp beni almaya gelmişlerdir. Olabilir. Komik mi geldi? Niye gülüyorsun? Burasından döndük. Hatırlayan hatırlar.
Korka korka kapıyı açtım. Bir anda 25 tane polis. Polisin sabah 6.00’da benim evimde ne iş var? Uyuşturucu kullanmıyoruz. Çağlar kullanıyor mu lan yoksa? Kullanmıyor. Çağlar ben uyurken birini öldürdü. Komşular gördü. Polis geldi. Bin bir türlü şeyi düşünüyorsun çünkü gamma ile uyanmışsın. Bak alfa vardır, beta vardır, gamma vardır. Alfa sana anlattığım şeydir. Beta senden aldığım şeydir. Gamma ikisinde bok yemiş halidir.
Gerçekten dilini yutan var bu yüzden. Felç geçirenler var. Çok tehlikeli gamma ile uyanmak. Kalktığın anda gamma ile uyanmış oluyorsun. Debre mi oluyor kalk dediğin zaman beynin sana komut veriyor ve otomatik olarak sen kapıya koşuyorsun. Hiçbir şey anlamıyorsun. Beyin, vücudu ve hayatı kurtarmak için devreye giriyor. Bu insan ömründe çok az kullanılması gereken bir sinyal. Ben gamma ile uyandım. Ne oluyor ya? İçeri polisler doluştu. Televizyon markasını kaldırıyor, çekmeceleri açıyor. Biride karşıma geçmiş bir şeyler söylüyor bana. Kağıt gösteriyor falan. Bu ne acaba? Hala anlayamıyorum. Hırsız mı girdi acaba karşı komşuya da sonrasında benim evime mi saklandı? İyi de bir hırsız için neden 25 tane polis gelsin? Hırsızı neden acaba televizyonun altındaki çekmecede arasınlar? Ben konuyu anlamaya çalışıyorum. O konuyu anlatmaya çalışıyor ama konu tam olarak ikimizin ortak noktada buluşabileceği bir konu değil. İçerideki odamda 25 kilo kokain olsa konu bellidir. Onun bana bir şey anlatmasına da gerek yoktur. Ama ben hiçbir şey yapmadım ve konu yok. Çağlar zaten şu şekilde. Gamma’nın çağlardaki etkisi biraz büyük oldu. Kaldı çocuğum böyle. Televizyonda altyazı görüyorum. Hasan Atilovur tutuklandı. Son dakika. Babam, babamı tutuklamışlar. Ev arıyorlar falan. En son Need for Speed CD’leri vardı. Oyun CD’si Need for Speed diye bir oyun. Araba oyundur bilen vardır. Need for Speed CD’sini poşete attığını gördüm. Delil poşetine. Yaşadığım bu anı bir gözünüzde canlandırım. Ne yaptım şifre girip hızlı arabamı aldım acaba? Neler düşünüyorum? Avukatlarımız geldi falanlar oldu, filanlar oldu, şunlar oldu, bunlar oldu. Sonra birisi bana dedi ki, baban Ergenekon terör örgütü üyesi olmak suçundan gözaltına alındı. Ergenekon mu? Bu bizim destanımız değil mi ya? Temel olarak hepimizin Ergenekon’dan gelmiş olması gerekmiyor mu?
E dedim beni de alın o zaman. Öz babamdan şüphe ettim edeceğim yani o durumdayım. Bir şey olmasa Türk polisi benim evim basardı lan 25 kişi. Bizim peder. Bir bok yedi demek ki dedim. Kaberlerde vran vran vran babamın fotoğrafı. Şunları öldürdü. 8 tane benzin istasyonu vardı demek ki. Para da aklı yoldur. 8 tane benzin istasyonu mu? Lan diyorum babama bak benzin istasyonu varmış. Hiç koklatmıyorsun evladına. Demek ki benzin zararlı ondan koklatmıyor. Ne bileyim öyle şeyler düşünüyorum kafamda. Annemle karşılaştım. Annem şaşkın, bana bakıyor. Ben şaşkınım anneme bakıyorum. Dedim anne ne oldu?
Ben de dedi sana tam bir soru soracaktım evladım dedi. Sor dedim anneciğim. Oğlum dedi ne oldu? O kadar bilmiyoruz ki ne olduğunu. Derken adliye önünde toplandık. Hâkim karşısına çıkacak babanız. Tutukluğu ya da tutuksuz yargılanacağı belli olacak dediler. Ne konuda suç işledik? Ergenekon terör örgütü. Ergenekon terör örgütü mü? Vay be. Normalde bizim çok taş haklı olmamız gerekmiyor mu o zaman? Yani bugün bir PKK’lı mı bilmem ne sorumlusun içeri aldığın zaman binlerce insana sokağa çıkmıyor mu? Heleley heleley diye. Şöyle bir döndüm baktım arkama ya. Niye biz koskoca bir örgüt değil miyiz ya? Benim arkamda niye kimse yok? Ben yazık gariban anacım orada böyle tutuşmuşuz helele bekliyoruz. Adliyenin önünde. Örgüt. Ya dedim babam bu örgütün kapıcısı mı? Bize niye dedim kimse gelmedi. Gelmedi. Küt. İçeriden bir çığlık tutukluğu yargılanacaktır. Babamı bir tane ring aracına suçluları katilleri teröristleri koydukları aracın içine babamı koydular götürdüler. Baban lan baban. Bugün babana bir şey yapsalar ortalığı yıkarsın. Yakarsın. Yakamadım. Babamı götüren jandarma benim üç gün önce evimi koruyan jandarma. Ben kiminle karşı karşıya geldim ya şu anda?
Babanı devlet gözaltına aldı. Babanı devlet hapsetti diyorlar. Beni bilen bilir. Görüşlerimi de bilen bilir. Ben kendi devletime mi düşman olacaktım o sırada? Benim düşmanım kim? Kim var lan karşımda? Babam gitti evdeyiz. Avukatlar geliyor. Avukatlara soruyoruz. Öyledir. Acile gittiğiniz zaman yanınızda bir arkadaşınız ya da bir akrabanız varsa hemen doktora sarılırsınız. Ne oldu kardeşime? Ne oldu arkadaşıma? Ne oldu dostuma? Ne oldu eşime dersiniz? Ondan bir cevap beklersiniz çünkü bu konu hakkında hiçbir fikriniz yoktur. Biz de doktora sarılmış bir hasta yakını gibi avukatlara sarıldık. Dedik ki ne oldu?
Ben merak etmeyin 5 ay gibi bir sürede çözeceğiz biz bunu dedi avukat. 5 ay mı? Lan 5 ay benim öz babam hapishanede yatacak. Kendi içeri attığı teröristlerin yanında. Babamı hapishanede yatacak. Dedim ki sikerler o işi. Bu işe bir çare bulalım. 6 sene sonrasını hatırlıyorum. Babam hala içerideydi. Her perşembe günü Silivri’ye gidiyordum. Orada bir aile olduk. Hani örgütüz ya. Örgütün tamamı içeri düşünce tanımaya başladık. Hayatımda ilk defa gördüğüm insanları yıllardır aynı örgüttesiniz diye damgalamışlardı. Orada tanıdığım adamların vasıflarını burada size saysam ağlarsınız oturup. Kimler kimler vardı. Şimdi geçmişe bakıyorum. Fethullah Gülen Amerika’nın maşası Ergenekon ve Balyoz diye bir darbe indiriyor Türkiye’ye. Türk ordusuna, Türk yazarlarına, Türk aydınlarına bugün televizyonda gördüklerinizden bahsetmiyorum. Peki kim bu insanlar? Silivri’de bir kuyruk cezaevi girişi. Görüyoruz böyle adım adım. Önümde kalabalık arkamda kalabalık. Önümdeki adam dönüyor diyor ki kardeş diyorsan PKK’lı mısın? Hayır. Arkamdaki diyor ki sen hizbulatçı mısın? Hayır. Ben Ergenekon’cuyum. Ergenekon ne ya? Yeni müthiş bir terör örgütü. Bize katılmak ister misin? Ben de ben terör örgütü. Üyesinin oğluyum. Sonra bir gün malum savcı odaya girip diyor ki babama Atilla. Şimdi kaçan *** çocuk yok mu? Atilla diyor anlat bakalım diyor bu şeyin diyor bunun ne var. Senin diyor hayatını ****** diyor babam tabi doğal olarak. İnanılmaz bir terfi alıp yöneticiliğe terfi ediyor. Vay be Ergenekon terör örgütü üyesiyken savcıya ettiği bir küfür yüzünden Ergenekon’un yöneticisi oldu babam.
Tebrikler. Aranıyoruz. Üstümüzü başımızı arıyorlar. Saatini çıkart, kemerini çıkart bir odaya giriyorsun. Üstünü başını arıyorlar. Tekrar giyiniyorsun çıkıyorsun demir kapılardan geçiyorsun. Babanı görmeye giriyorsun. Bir odaya sokuyorlar seni böyle böyle. Camlar, telefon. Amerikan hapishanesi gibi. Kaldırıyorsun telefonu baban da kaldırıyor telefonu. Böyle dokunamıyorsun babana cam var. Konuşuyor telefonla. Sen telefonda konuşuyorsun. Tabi ki telefonlar dinleniyor. Baba diyorum ne oldu? Evladım bir şey olmadı. Sakin ol. Ben dedi burada görevime devam ediyorum. Vatan görevinde emeklilik diye bir şey yoktur dedi bana. Ben silivri içinde görevime devam ediyorum dedi.
Burada ölmeyeceğim dedi. Hiç unutmuyorum mahkemede bir ağabeyimiz çıkıp da dedi ki savcıya. Bana dedi bir suçumu söyleyin dedi. İçeride rahat yatayım dedi ya. Diyor şu mikrofonu kırayım bunun yüzünden içeri attık. Devletmanına zarardan içeri attık diye diyor. Ama ne olursunuz bir şey söyleyin diyor. Ben neden içerideyim? Savcı babama diyor ki şu adamı kırsalda kafasına sıkmışsınız öldürmüşsünüz. Bir sonraki mahkemeye o kafasına sıkılıp öldürülen adam geliyor. Diyor ki ben hayattayım. Ne diyor biliyor musun savcı? Ergenekon savcısı. Tamam diyor bunu bir değerlendireceğiz.
Nasıl yani? Bu kesin ölmüştür de içine ergenekoncular sistem mi yapmış acaba yürüyerek geliyor? Evimden aldıkları Need for Speed CDs’ini hatırlar mısınız? Size şu anda şunu demek isterdim açık açık. Çünkü daha mantıklıdır. Savcılar dinlenmek için geçtikleri odada onu oynuyorlardı. Mesela bu daha mantıklı değil mi? Darbe planı diye o CD çıkarttılar. Oğlunun evinde bulduk falan. Need for Speed lan. Babam da olsa suç işleyen arkasında durmam. Ama ortada bir suç yok. Yıllarca yüzüne baktığımız komşumuzun güya suçları varmış da onları sıralıyor saman yolu. Şüphe ettim biliyor musun lan? Bunları yapmış mıdır acaba?
Sonra arkadaşım dedi ki lan babam bunları yaptı mı? Yoo. O zaman o da yapmamıştır. Nasıl bir algı operasyonu? Sokakta herkes bize bakıyor falan. Yakın arkadaşlarımı arıyorum da telefonda böyle konuşurlar beni. Evet kapatıyor. Kapatıyor. Dinleniyoruz belki bizi de alırlar falan diye benimle konuşmaktan çekiniyor arkadaşlarım. Bunların hiçbirini unutmadım. Unutmayacağım da. Akraba alırım ya. Ha tamam olsun çok şey yapmıyorum falan telefonda. Şimdi biliyorsunuz YouTube’da patlama, Instagram’ım yükselmesi, oradan buradan reklam almam, arabamı değiştirmem, güzel bir eve geçmem. Hepsini tekrar geri getirdi sağ olsunlar. Geçen mesaj atmış da izni. Neden açmıyorsun? Sence? Psikolojim bozuluyor tabii. Nasıl bozulmasın? Annesini babasını kaybedenler var. Bunun acısı asla atlatılmaz. Alışmak zorunda kalırsınız. Peki anneni babanı ölmeden senden alan, haksız yere, bir odaya kapatan nedir? Ne rolüne bürünmüştür? Babam içeride bana moral vermeye çalışıyor. Ben yiyeyim, aslan gibiyim sonuna kadar. Sen dedi bir tatile git artık. Yaz. Sen buradayken tatile falan gitme. Gideceksin dedi. Git kafanı dağıt dedi. Ben dedi seni böyle görmek istemiyorum. Tamam. Tatile gidiyorum ben dedim. Çıktım gittim. Telefonumu kapattım. İzmir’e gittim.
Oturdum tek başıma. İçiyorum. Öyle bakıyorum. Adalara bakıyorum. Adalara bakınca daha çok silivri aklıma geliyordu biliyor musun? Yani bir insan adalara bakınca neden silivri aklıma gelir? Babam demiyorum ha. Silivri tamamı aklıma geliyordu. Diyen olur belki babanla o adalarını orada tekneyle dolaştırırız. Öyle bir şey yapmadık. Peki ben neden o adalara bakınca benim aklıma silivri geliyordu biliyor musunuz? Peki bugün haberleri izlediğim zaman, bugün Afrin’de olan durumu gördüğüm zaman neden benim aklıma silivri geliyor biliyor musunuz? Anlatayım. Türkiye ne zaman büyük bir operasyona kalkışsa, emperyalist güçler her zaman silahlarını, öncülerini ve piyonlarını devreye sokar.
1919’da İzmir’e İngilizler mi geldi? Hayır. Yunanlıları çıkarttılar. Sence Yunanlılar’da o göt var mıydı? O gün vardı. Ve maalesef göt var mıydı dediğim göt yine kendi götleri değildi. Kıbrıs’a soydaşlarımıza neler yaptıklarını hatırlayın. Bugün oradaki otelleri ya da orada yaşayan Türkleri ya da onlar vesilesiyle ortaya çıkan magazinleri değerlendiriyorsunuz birçoğunuz. Zamanında soydaşlarımıza yapılanları hatırlayın. Öldürülen anneleri, çocukları, bebekleri hatırlayın. Oradaki katliamı hatırlayın. Unutmayın. Peki sizce bu zulüm neden yapıldı? Onlarda o göt var mıydı? Vardı.
Ama diyorum ya o göt yine onların değildi. Bir başkasının götüydü. 1996’da olan da aynı şeydi. Daha geçtiğimiz haftalardı. 31 Ocak’ta. Kardak krizine yıl dönümüydü. Ne oldu 96’da hatırlıyor musunuz? Asla tam olarak bu günü işaret ediyor. Burnumuzun dibinde 7 kilometre uzaklıkta Kardak kayalıklarının hemen yakınında bir Türk ticaret gemisi karaya oturuyor. Ve Yunanlılar oraya intikal ediyorlar. Kayalıklara Yunan bayrağı dikiyorlar ve asker yerleştiriyorlar. Bayağı hücum botlar, Yunan savaş gemisi, bir teyakkuz durumu. Bahaneye bak.
Gövde gösterisi yapıyordu bize. Şuraya gelip şuradan konuşur ya seninle kavga etmeden önce biri sen. O onun alanı değildir ya. Hani hadsizdir ya bunu yapan. Küstahtır ya. Tam olarak bunu yaptılar. Buna mutlaka cevap verilmeliydi. Sonuçta biz Muğz Cumhuriyeti değiliz. Türkiye Cumhuriyeti’yiz. Türk hükümeti toplanıyor ve bir karar veriyor. Diyor ki orduya gereğini yapın. Gereğini yapın ama Yunan savaş gemisi, hücum botları, Yunan askerleri, Yunan komandoları orayı abluka altına almışlar. Türk ordusunun oraya müdahalesi net savaş başlangıcıdır.
Pat pat pat pat uçurman lazım hepsine. Bir şeyin yalnızca güçlü olması yetmez. Türk ordusu akıllıdır da. Sad komandolarına derhal talimat veriliyor. Hemen hızlı bir plan yapıyorlar ve gecenin karanlığında Bodrum Gümüşlü’ye gidiyorlar. Oradan intikal edecekler olay yerine. Bir grup kahraman. Tam top tüfek değil. Bir grup kahramanından bahsediyorum. Sad komandoları deniz botlarının zodiyaklarını hazırlıyorlar. Ne görüyorlar biliyor musunuz? Halk botlarını ellerinden almış, onlara yardım ediyor. Halk şişiriyor botları. Halk toplanmış bile çoktan sahili. Bunun aynısını biz ne zaman yaşadık biliyor musunuz? Kıbrıs Barışı Rekatı’nda.
Sacısı solcusu, dincisi layıyı. Hepsi askerlik şubelerinin önünde toplanmıştır. Annenize babanıza sorun. Hatırlamazlarsa dedelerinize sorun. Onlar hatırlarlar. Bütün Türkiye askerlik şubelerinin önünde kuyruğa sıraya girmiş. Biliyor musunuz? İşte bugün Afrin’de yaşanan durum gibi. Çünkü biz böyle bir milletiz. Gelip de buraya ucuz lise milliyetçiliği, kahve milliyetçiliği yapıyor diyorlar ya bana. Ki bunu diyenler de Starbucks’tan yazıyor onu. Ki o da bir Amerikan kahvesi. Hangimiz kahveden konuşuyoruz? Onu bilemem. Benim inancım tam. İşte şimdi size anlattığım olay da bu inancı pekiştirmek için. 96’da Gümüş Lüplüler baya bodrumdular. SAT komandolarımızın dotlarının kendi nefeslerini verdiler. SAT komandolarımız buz gibi Ege sularına gece karanlığında açıldılar. Halkın dualarıyla. Karşında savaş gemisi var. Hani radarı var. Kertenkele geçse kertenkele diye onu tanımlayan radarı var. Nasıl aşacak o ablukayı? Bir grup insandan bahsediyorum. Teyakkuzda bir Yunan ordusunu ekart edip nasıl çıkacak Kardakkaylıklarına? Ben şimdi tabi bunu nasıl olacağını size anlatamam. Öyle bir şeyin nasıl olacağını bilemem de. Ama onlar biliyordu. Dev gibi gemileriniz, teknolojileriniz, roketleriniz, silahlarınız, radarlarınız, gece görüşleriniz var. Oradaki savaş gemisinin kaptanının suratını çok merak ediyorum sabah uyandığı zaman. Çünkü Yunan ordusu sabah bir bakıyor ki Batı Kardakkaylıklarında koskocaman Türk bayrağı dalgalanıyor. Nasıl olur lan bu? Şaşıran sadece Yunanlar mıydı sizce? Hayır. Bütün dünya göt olmuş bize bakıyordu. Hani o göt onlarda var mı diyordum ya artık bütünüyle bir göte dönmüşlerdi. Düşünsenize 10 iki kahraman koskoca Yunan donanmasının arasından hayalet gibi geçip iki tane botla Batı Kardakkaylıklarına çıkıp Yunan bayrağını atıp Türk bayrağını dikiyorlar. Şimdi Yunanlıları ezmek için anlatmadım ben bu hikayeyi. Ya Yunan’dan asker olmaz. Kusura bakmasınlar. Olimpiyatta her türlü aldın aklımızı. Sonuçta Türk askeriyle karşı karşıyasın. Kaç donanma, kaç ordu? Bunu zamanında tecrübe ettiler. Yunanlıların çok iyi oldukları birçok bölüm var. Olimpiyatta günde açsından bizimle ne savaşmaya çalışıyorsun? Birçok insanın bilmediği de bir olay yaşıyor tam o sırada. Bizim askerlerin üzerinden Yunan helikopteri geçiyor. Cuması aldığınızı buraya falan şekli yapıyor. O arıza yapıyor helikopter. Düşmek üzere bayağı. Yalnızca güç önemli değildir dediğim şey tam da burada devreye giriyor. Bölgede Yavuz Savaş Gemimiz var. Yavuz Savaş Gemisi düşmek üzere olan Yunan helikopterine çağırıyor diyor ki bak düşüyorsunuz gel in buraya tamir edelim. Siktir git nereye gidiyorsan git. Niyete bakar mısın? Aynı şeyin bizim başımıza geldiğini düşünün. Sizce bunu Yunanlılar yapar mıydı? Çünkü bu ordu Türk’ün ordusu. Çünkü bu ordu Mustafa Kemal’in ordusu. Mustafa Kemal İzmir’e girdiğinde Valik binası girişine kocaman bir Yunan bayrağı sermişler yere.
Demişler ki Paşam buyurun geçin üstünden. Neden demiş? Kaldırın şu bayrağı. Olur mu onlar Türk bayrağını yere serdi. Üstünden geçler Paşam siz de geçin. Rahmetli Mustafa Kemal’i ne diyor biliyor musunuz? Yapılan yanlışla yanlışla karşılık vermek en büyük yanlıştır. Fatih İstanbul’a girdiği zaman kimse dinini değiştirmedi. Kimsenin karısına kızına tecavüz edilmedi. Biz saygımızı vefamızı, örfümüzü ceddimizden alırız. Türk ordusu işte bu yüzden güçlüdür. Tabi helikopter yardım çağrısını kabul etmiyor. Üff içindeki üç Yunan askeriyle bir Yunan helikopteri düşüyor. Üç Yunanlı da ölüyor.
Helal olsun demek lazım. Hani bir şeyleri körü körüne aşağılıyoruz ya biz. Bir önceki mevzulardan anlattım ya Bizans’ı körü körüne aşağıldık ama kralın sonunda yaptığı cesaret göstergesinde alkışladık. Helal olsun. Onlar da bir millet. Onlar da bir ülke. Acıları var. Bir şey diyemezsin. Acıları 1453’e dayanır. Çok uzun. Bir şey diyemezsin. İntikam soğuk. Yenen bir yemektir ya hani. Onların yemeği dondu. Megalo-Eda’ları var onların. İstanbul’u tekrar Bizans yapmak var. Konstantinopolis derler İstanbul’a mesela. Bir şey diyemezsin. Bu olay bize Türk askerinin savaş koşullarında bile ne kadar vicdanlığın,
ne kadar ahlaklı olduğunu gösterir. Farkında mısınız bugün yine Ege Adaları konuşmaya başlandı. Televizyonlarda birçok uzman tartışıyor. Hatta bu işin uzmanı olmayıp herhangi bir şeyin uzmanı olanlar bu konu hakkında uzmanca görüş bildirebilecekleri haddine ulaşmışlar. Konuşuyorlar da konuşuyorlar. Kimisi haddini aşıp onlar ada değil canım. Kayacık falan diyorlar. Kimisi de diyor ki üzerinde 3-5 tane keçi yaşıyor canım ne olacak. Ama Türk milleti bu işin gerçeğini bilmelidir. Bugün itibariyle uluslararası antlaşmalar gereğince bizim toprağımız olan 150’den fazla ada ve adacık ve kayalığın bir kısmı Yunanistan tarafından işgal edilmiştir. Tam rakam verirsek 18 ada ve bir kayalık şu anda Yunan işgali altındadır. Şu anda. Biz buna karşı önlem almak yerine bir grup uzmanı televizyona çıkartıyoruz ve onlar da şu anda işgali altında olan toprağımıza kayacık diyorlar. Zamanında şakşakçıların koca gemiye gemicik dedikleri gibi. Demek ki bizim memlekette bir şeyin sona cik cuk cak koyunca gönül kaldırıyor. Benim gönlüm kaldırmıyor.
Sizin Aydınlılıklı sınırlar içinde olan Hurşit diye bir ada var. Büyük adayı biliyorsunuz İstanbul Büyükada. Hurşit adası İstanbul Büyükada’nın tam 5 mislidir. Eşek adası İstanbul Büyükada’nın 3 mislidir. Bulamaç adası var mesela. O da Büyükada’yla neredeyse aynı büyüklüktedir. Peki biliyor musunuz 2004 yılından beri Yunanistan’ın bu adalara pardon adacıklara belediye kurdu. Polis merkezi var. Yunan bayrağı dalgılanıyor. Esas mesele Yunanlıların bunu yaparak Karasuları sınırını 12.000’e kadar ulaştırdığıdır. Esas mesele Türkiye Cumhuriyeti’nin Ege Denizinde 3.000’in ötesine
geçememesi gerçeğidir. Yani Lozan Antlaşması’nda bin bir zorlukla kurulan denge Yunanistan lehine bozulmuştur. 1936’da rahmetli Şükrükaya’nın devlet envanterine kaydettiği özbe öz Türk toprakları şu anda Yunan işgali altındadır. Hiçbir şeyden haberimiz yok. Aslında çok fazla şeyden haberimiz var. Ama bizi ilgilendiren şeylerle hiç alakamız yok. Ben bunu neden anlattım size? Hani biriyle kavga ederken onun bir cüstesine bakarsın değil mi? Peki biz dünyaya
karşılığında nasıl duruyoruz? Bizi dünyaya karşı dik tutan neydi 96’da yaşanan Kardak krizinde oraya gönderebilecek kahramanlarımız olmasıydı. Neden Kardak krizine girdim, Silivri’den buraya geçtim. Peki ben neden Kardak kayalıklarına doğru bakarken Silivri geldi aklıma? Çünkü o koca donanmanın arasından kahramanca Kardak kayalıklarının üzerine çıkıp şanlı bayrağımızı diken Türk subayları da babamla aynı cezaevinde yatıyordu. Az önce anlatırken bile tüylerimi diken diken eden o kahramanları terörist diye içeri attılar. Şimdi burada başta Ali Türkçen, Ercan Kireçtepe, Kemal Kesen ve Hakan Gürkan olmak üzere hepsine saygı ve ünnetlerimi iletiyorum. Bu sözü babam için düşünürdüm. Bu sözü amcam için düşünürdüm. Bu sözü birçok asker için düşünürdüm. Derdim ki bir gün şehit olursa babam eğer vatan sağ olsun derim. Şimdi bunu hain kahpe bir terörist kurşunu için
söylemeyeceğim. Bunu bize yaptıklarınız için söylüyorum. Vatan sağ olsun.
İlk Yorumu Siz Yapın