"Enter"a basıp içeriğe geçin

MEVZULAR 21 – Kaç Papaz (?) Bir Kaşıkcı (!)

MEVZULAR 21 – Kaç Papaz (?) Bir Kaşıkcı (!)

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=S4JuJxxdvvA.

Otur otur. Oğlum çok hastayım ya. Kaç programdır söylüyorum pinchte de gelip. Aksırdılar aksırdılar ağzıma yüzüme aksırdılar öksürdüler piçler. Sağ ol sağ ol. Mevzular. Beyazlık mı var? Uzun zamandır buradayım da. Harbiden de çıkmıyor. Bu mevzuların 21. bölümü. Bu masada bir çok olay gördük, bir çok kaos yaşadık. Memleket gündemine dair öncesinden bir şeyler paylaştık. Çok güzel geri dönüşler aldık. Çete diye bir şey oldu.
Sonra o çeteyi lavettik. Binlerce mesaj aldım. Sen hangi çeteyi ne vasıfla lavediyorsun diyenler bile oldu. Çok teşekkür ederim. Fotoğrafa genelden bakmaları için tuttukları bir elemanım. Çok doğru. Belirli bir popüleriteye ulaştıktan sonra ya da tanınma ya da para hazına erdikten sonra kendini insanlardan ve halktan uzak tutan adamlar gibi olmama izin vermediniz. Çete izin vermedi buna. Lavediyorum dedim. Oğlum kanal benim değil mi lan? Lavediyorum çeteyi dedim. Bin tane mesaj geldi. Sen kimsin amına koydum diye.
Her mevzular da yapıyorum ya öyle mevzulara yeni gelenler diye. Varsa yeni gelen şu konuşmamdan eminim bir şey anlamayacaklardır. Ama mevzuların sahibi ben değilim. Mevzuların sahibi çete. Çeteyi Oğuzhan Uğur’da lav edemiyormuş. Onu öğrendik. Yeni gelen takipçilerimiz arasında da çete üyesi olan çok fazla insanlar. Kimler biliyor musunuz? Onlar mahallelerinde gördükleri ya da evlerin içinde yaşadıkları sıkıntıyı bana anlatanlar bil yalnızca. Onlar yüzlerce kilometre ötedeki sıkıntıları da Oğuzhan Bey bunu gördünüz mü diye bana aktaranlar. Çok teşekkür ederim. Çetenin varlığını lav etmeme rağmen bilmek müthiş bir şey. Çünkü onlar kırıltılı şakaların, ilizyonlu gösterilerin etkisiyle bizi destekleyenler değiller. Onlar bütün patırtı gürültünün yanı sıra burada oturup ben gibi konuştuğumda kendi gibi cevap verenler. Bir de logo yapacağım çeteye özel. Bir şekilde çetedeki yerlerini belli ederler insanlar. Güzel olmaz mı? Kimisi ister profil fotoğrafının kenarına koyar. Kimisi ister başka bir şey yapar. Kendimizi bilelim ya. Belirli bir grubun içinde asla dahil olamamış ve dahil olamayanlar adında koca bir gruba mensubu var. Bazı kendini bilmezlerin lafları yüzünden fikir paylaşan, yorum yapan, yorum alan, benim anlattığım ha böyle diyorsa kesin doğrudur deyip izleyenlerle değil. Adam böyle bir şey anlatıyor bir bakalım araştıralım deyip bana geri dönüş yapan insanlara haksızlık ediyoruz. Gerek yok. Mevzular bu hafta mevzuları dışarıdan görüp tanımlayanların anlattığı gibi değil. Mevzular 21. Biz bu hale nasıl geldik? Ülke olarak bu hale nasıl geldik?
Bu çaldı, kanıtı var mı? Var, sen çaldın. Kanıtlı bir şeyin üzerine suçu kondurmak maalesef yalnızca bizdeki muhalefetin yapabileceği bir şeydir. Sen çaldın. Çözüm, çözüm. Belirli konulardaki sıkıntıların neden ortaya çıktığını konuşabiliyoruz. Çok haklıyız bu konuda. Belirli sıkıntılar ortaya çıktığı zaman sonrasında ne olacağını tartışabiliyoruz. Çok iyiyiz bu konuda. Atlan adımdan bir sonraki adımı da hesaplayabiliyoruz. Bu konuda da iyiyiz. Ama çözüm ne? Çözüm yok. Çocukken ne olmak isterdin? Uçak ve hendisi. Yok. Yani futbol oynamak yetiyor. Müthiş. Senin? Pilot. Pilot olmak isterdim. Şimdi çocukların hayali ne biliyor musunuz? Oğlum müteahhit olmak isteyen çocuklar ileride. Ne yaptık oğlum? Ümidini kaybedersen yenilgiyi kabul edersin. Ben ümidimi neye dayandıracağım? Böyle bir nesil gelecek ki hey çocuklar siz bizim geleceğimizsiniz dediğim çocukların hayalleri lan bunlar. Youtuber olmayı hayal ediyor. Oğuzhan abisinin arabasını gördü çünkü. Youtube’daki o diğer çocukların yaşantısını gördü. Çocuklar bile artık para kazanılabilecek meslekleri hayal güçlerinin içine soktular. Şu bardakla mesela oyun oynayabiliyor herif.
Ne yapıyorsun bardakla bardak değil o robot falan yapıyor ya Çocuğun elinden bunu aldılar bir tane ipad verdiler. Bizi izleyenlerin içinde çoluk çocuğu olanlar da vardır. Gidin gerçekten bir sorun çocuğunuzla sen ileride ne olacaksın diye. Küçük kız çocukları vardır. Kadın şarkısına çıkınca onları takip ederlerdi, dans ederlerdi. Ben dansa çalacağım derlerdi. Dans etmeyi sevdiği için derdi bunu. Şimdiki kız çocuğu o dansözü magazinde jip epinerken gördüğü için ben dansöz olacağım diyor. Hayatını garantiye almaya başlaması çocukların hayalinin içine kadar girdi. Ne yaptınız ya bize? Muhalefetin ya da bazı sistemlere karşı olan insanların tek söylemine
çalındı, çırpıldı, şu oldu, bu oldu. Oğlum o kadar kötü durumdayız ki meseleyi çözmek için artık bunları bilmemiz bile yetmiyor. Üniversite okuyan çocuklar var izleyen bize. Kaçınız istediğiniz, hayal ettiğiniz bölümü okuyorsunuz şu anda. İstediğin bölümü peki parası için mi istiyorsun? Gelecek kaygısı yaşamamak için mi o bölümü istiyorsun? Yoksa gerçekten çocukken, büyürken hayal ettiğin bölüm oydu da o yüzden mi istiyorsun? Yüzdesine bakalım kaç kişi acaba istemediği bir bölüm okuyor şu anda? Kaç kişi acaba istemediği bir iş yapıyor şu anda? Şimdiki çocuklar ne hayaller kuruyor çok tehlikeli. Çocuklara ne yaptınız ya?
Bize ne yaptınız abi? 10 sene evvel televizyonda yayınlanmış bir bölüm izliyorum. Çok güzel hareketler bunlar mı? Oğlum adamlar skeçlerde o kadar rahat güzel espiriler yapıyorlar ki. Geçen gün YouTube’da bunları izledim. Kanım dondu lan. Ya bugün yayınlanmış olsaydı? Linç yerlerdi biliyor musun? Babala TV’de bununla ilgili programla başlatacak. 1970’te Twitter olsaydı ne olurdu? Kemal Sunal birine seksist bir şaka yaptığı zaman ya da bir adama tekme attığı zaman linç mi yiyecekti? Yiyecekti. Kemal Sunal işi bırakırdı ben söyleyeyim size. Sesler gizli, kapak. Kemal Sunal işi bıraktı. Hesap ver Kemal Sunal. Müjdar’ın kafayı sokuyorlar taksiye. Taksini camı kapatıyorlar. Bugün olsa ne olurdu? Geçmiş olsun. Biz öyle miyiz taksiciler olarak? Laf. Gündemde birini sırada. Filmin, senaristin yönetmenin, Müjdar falan hepsi bırakırdı işi. Uberciler gitmiştir biz yapmadık. Tamam evet. Bu baskıyı bize yapanlar var ya. Biz karşı çıkıyoruz ya o baskıyı bize uygulayanlara. Ortada bir tane kral yaratmaya çalışıyorsun da. Kraldan çok kralcıları da kral mı yarattı? Biz yarattık lan.
Evde gayet normal ettiğimiz bir sohbet bugün internette paylaşılsa hepimiz bu ülkeden taşınır gideriz. Siz de gidersiniz. Yine samimi samimi soruyorum. Samimi samimi cevap verin. Kendi arkadaş ekibinizle konuştuğunuz evde yaptığınız sohbetlerin bir kısmını internete sızdırsak ninç yer misiniz yemez misiniz? Yazmayın da videonun altına. Kendiniz cevap verin. Ne yapıyoruz lan biz? Ne yaptılar lan bize? Biz birinin bize bilgi vermesi için oturup bekleyeceğimize neden kendimiz bilgiye ulaşmak için çabalamadık oğlum? Herkes kendi arkasını kolluyor şu anda Türkiye’de.
Herkes. Milyonlara hitap eden adamla, 3-5 kişiye hitap edebilen adamın yaşadığı stres aynı olabilir mi lan? Aynen. Ahmet’e söylediğimi Faruk duymasın diye gezinen adamla, bu söylediğimi kayda koymayalım beni fikeller diyen adam aynı travma ne demek lan? Bizi kim bu hale getirdi oğlum? Bu hale gelmemize sebep tabi ki belli de maalesef suçlu yalnız değil. Bizi bu hale getirenler belki kontağa çevirdiler. Ama gaza bizi bastık. En nefret ettiğimiz adamlara dönüştük. Düşünsene oğlum. Diktatörce muhalefet yapan bir ekip var ve diktatörlüğü eleştiriyor.
Aman yıllarca iktidarda kalmış birine sen yıllarca iktidarda kaldın diye muhalefet eden adam yıllardır muhalefette. Eyvah. Ne oldu oğlum bize? Kaç kere değişti eğitim sistemi? 4 kere sil baştan yaptılar. Hani belirli ufak tefek şeyleri değiştirmediler. Bunu sil baştan yaptılar. Bu senin benim yüzümden oldu ha. Vallahi bak. Bizim yüzümüzden oldu. Çünkü her mevzular da söylüyorum ve sanırım mevzuları tanımlamak için bu başlığı kullanabilirim. Fotoğrafa uzaktan bakacağız. Bu kadar basit gömüldük gömüldük. Bu gün yine açı değiştireceğim mevzular başlayınca ki başlamadım maalesef daha. Bu ülkeyi ne kurtarır?
Bu ülkenin kurtarımı ihtiyacı yok. Onlar da çıkacak şimdi. Ya dolar 7 lira olduğu zaman düşüyordu Twitter’ın gündemini. Bak bugün 5.55’e düştü. Neden tweet etmiyorsunuz? Hiç mi porna izlemedin y*** girer, seni s***ler içine s***lar, çıkartırsın y*** böyle bir iner. Ta ki bir daha kalkacağı zamana kadar. Ya a*** bu ne oğlu onu da mı ben öğreteyim sana? Keşke yıllar evvel de YouTube olsaydı da babana öğretseydim a***. Neyse. Ne olsun? Buraya bip koyarız canım ne olacak? Merak etme onun üstüne bip de koysan, sarmalayıp da sarsan o y*** olduğunu anlayacak o a*** kodun bebesi. Herkes ufak tefek olayları koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük gündemi haline getiriyor ya. Hala bunu yapıyorlar. İsmet İnönü’nün fotoğrafını gösterdi Cumhurbaşkanımız. Ne dedi ki elinde Amerikan bayrağı var. Bunun üzerine muhalefete yem çıktı. Yer bayrakta öyle geliyor. Oğlum, adamın elinde kaç bayrak oldu ya da hangi bayraklar olduğu değil ki mesele. Mesele ne biliyor musunuz? Eğitim sistemi yüzünden bomboş bir nesil geliyor şu anda. Tarihi değiştiremezsin. Değiştiremediler de.
Üzerine eklediler. Bu milletin sokakta kazandığı 15 Temmuz’u tarihi değiştirmek adına kullandılar mı kullandılar mı? Kullanıyorlar mı? Kullanıyorlar. 23 Nisan’ı değiştirebilirler mi? 19 Mayıs’ı değiştirebilirler mi? Değiştiremezler. Bazen üzerine yeni bir şey koymaya çalışırlar. Bazen de sana hayır bu böyle değildi diyerek gidişatını değiştirmiş olabilirler. Evet 23 Nisan oldu ama sonrasında neler oldu biliyor musunuz? Derler sen 23 Nisan’dan çok ondan sonrasında olanlarla ilgilenmeye başlarsın. Zamanında Fettulaşlıları yaptığı neydi? Zaman gazetesinde Atatürk’ün öldüğü fotoğraflar başında doktorlar inceleme yapıyorlar.
Ne anlatıyorlardı bu fotoğraflarla? Atatürk bir insan da ona tapmayın demek istiyorlardı. Kimsenin taptığı da yoktu. Alttan alta bunu vermeye çalıştılar. Çanakkale Savaşı’nda şunlar da vardı dediler. Muhatapların tamamı ölü. Kime soracağım onlar da var mıydı değil miydi? Hangi tarihçi yazmış lan ya da yazan tarihçi mi? Algıyı değiştirmek, tarihi değiştirmek. Bir ülkenin en güçlü silahı nükleer bomba değildir. S400 hüzeleri değildir. Bir ülkenin en güçlü silahı tarihtir. Ve tarihle oynarsanız sıçarız. Tarihimizle oynuyorsunuz. Şimdi bana söyleyin hepiniz okumuş adammarsınız. İsmet’in böyle değil adam şunları yaptı. Diyebiliyor musunuz? Diyoruz hocam. Diyorsunuz. Peki bugün müteahhit olmayı planlayan çocuğa bunu anlatabilir misiniz? Anlatamazsınız. Tek ümidime olan çocuğa ne yaptınız bize ne yaptınız abi? Madem o ümidimi de elimden aldılar tek ümit biziz. Bir şeyler yapmamız lazım artık. Sanırım yapılması gereken taktik değiştirmek. Yani değişmesini istediğiniz bir sistemi o sistemi değiştirebilecek muhaliflere bırakmak ilk seçenektir.
Ama artık o muhalifler değişmesini istediğimiz sistemden daha fazla değişmesini istediğimiz bir sistemi haline geldiler. Beni biliyorsunuz ne kadar çok saldırı aldık. Faydası oldu mu bu saldırıların? Olmadı. Olamazdı da. Birilerine söverek birilerinin yaptığı hataları cımbızla çekerek ya da birilerinin hiç yapmadığı hataları sanki yapmış gibi göstererek o insanları devremezsiniz. Biz buradan bunu anladık. Peki bizi nasıl yok ederler? Pinç programı nasıl yok olur gider? Mevzular her türlü çekilir de Oğuzhan Uğur artık eskisi kadar fazla görmediğimiz an hangi andır yeni birinin çıkıp daha iyi bir iş ortaya koyduğu andır?
Valla bana göre hava hoş. Ben daha 16 sene yaparım pinçi. Çözüm bu. Çözüm hareket görmek. Laf değil. Muhalefette hareket yok. Ben cumhurbaşkan olsam muhalefet bu olsa yemin ediyorum gece şükür namazı falan kılarım. Bu ülkede hala çok yetenekli, işini çok iyi yapan insanlar var. Ama yapmayanlar daha fazla. Aldıkları ünvanı yalnızca kart fizitlerinde taşıyabilen insanlar var. Bizim birbirimize saygımız kalmadı. Bizim en yakınlarımıza dahi artık saygımız kalmadı. Eğitim mahvolmuş durumda. Ve bu eğitim öyle sistem değiştirerek de toparlayamazsınız. Bu ülkenin bir devrime ihtiyacı var. Devrim denilen şeyi yalnızca solculara da mal etmemek gerekir. Atatürk de çok büyük bir devrimciydi. Kimisi şöyle diyor çok gözünü karartmış olanlar. Çok büyük bir savaş çıkacak. Üçüncü dünya savaşı. O zaman kalanlar ve gidenler olarak dünya devam edecek. Biz kalanlardan olabiliriz. İşte o zaman her şeyi baştan toparlarız. Bu kolay olandan 200 milyon dolarlık bir fatura geldi sana. Ne yaparsın? Ben söyleyeyim sana intihar edersin. Çünkü en kolay olanı kurtulursun. Çocukların her şey bu kadar basit olmamalı. Biz madem yeteneksiziz, hala yetenekli insanlar var.
Onların hatırına bir şeyler yapalım. Şu an yetişen yeni neslin bir şeyleri anlamasına yardımcı olabilerek başlayalım buna. Bizden başka kimse yapamaz bunu. Biz kendimizi neyle kandırıyoruz? Ve önce onu ortaya koyalım. Ünlü olmak çok güzel bir şey. Herkes ünlü olmak ister. Eskiden de herkes ünlü olmak isterdi. Ama şimdi ünlünün parası var diye insanlar ünlü olmak istiyor. Yani memleketteki ünlülere bak. Hepsini karşıma almış gibi olmayayım. Bir genelleme yapmıyorum. Ama bir bakın ünlülere. Türkiye’deki ünlülere. Eskiden belirli yetenekleri keşfedip yeteneğini keşfettiğimiz insanları ünlü ederdik. Şimdi ne durumdayız biliyor musunuz? Biri ünlü olduktan sonra yeteneklerini keşfetmeye çalışıyoruz. Çok kötü değil mi? Bütün sistem, bütün algı, bütün hayaller değişti artık. Bunu bize neden yaptınız? Biz bunu bize neden yaptık? Dersiniz ki eskiden olan sistem o kadar kötüydü ki insanlar başka bir sisteme geçmek zorunda kaldı. Durum öyle de değil aslında. Eskiden ülkede yaşanan olayların görüntülerini izliyorsunuz. YouTube’da da var. Hatta eskiden yaşanan olayların görüntülerini bugün şu anda aktif olarak biz yöneten insanlar da bize gösteriyor. Kullanıyor bunu. Diyorlar ki artık bunları göremezsiniz. Pek bir şey soracağım size. Bunları görememizin sebebi artık onların daha iyi olması mı yoksa bunların gösterilmesinin yasak olması mı? Rahip Brunson meselesi. Gelelim mi mevzulara? Rahip Brunson meselesine nasıl tepki verdik? Hani öyle olacaktı? Hani öyle olacaktı? O zaman ayakkabı kutuları mevzusu çıktığı zaman da bakın kutular da para var diyen muhalefet aynı muhalefet olduğu için şimdi de diyor ki bak öyle dedi böyle dedi. Oğlum bizim canımız sayın cumhurbaşkanımız zaten bir şey söylediği zaman ayakçılığını değiştirebiliyor bunu. Yani bu artık bir rutin. Buradan vurmaya çalışmayın artık. Ama biliyor musun gün öyle dememiştim. Evet la demedi. Yani bunu sen sayın cumhurbaşkanımızı destekleyenler bilmiyor mu zannediyorsun. Hani onların hepsi koyun zannediyor bunlar. Büyük ihtimalle o yüzden. Yani onlara sürekli bunu anlatmaya çalışıyorlar. Koyun sürüsü kurt sürüsü oldu bile. Artık sadece çobanın işaret ettiği yere gitmeyip işaret ettiği yerin tamamını kemiren kurtlarla dolu ortalık. Sen hala kime neyi anlatıyorsun? Böyle muhalefet yapılır mı ya? Dün böyle demedik bugün böyle. Evet. Yeni mi lan bu? Değil. Daha önce bir şey aradı mı? Bunu anlatman yaramadı. Eh be her muhalefet lideri çıkıp rahip kaçtı diyebiliyor da biri de çıkıp neden kaç rahip var sorsun sormuyor. Ulan bu memleketin tek ajanı rahip Branson muydu? Bu memlekette yeni mi türedi Bransonlar? Be amına kıyım. İki ayda bunu konuşsunlar. Suudi gazeteciyi yok ettiler Türkiye’de. Yok ettiler yani adamı. Hani bu bir benzetme değil. Yok ettiler adamı. Başka ne var? Gündemde şu an inanılmaz sarsıcık. Arda Zuran mevzusu var. E oğlum günah ya. Bu Amerikalı papaz Branson sadece Türkiye gündeminde değil. Dünya gündeminde de var. Yani dünya gündeminde dediğim hani bizim pazerta elma yine çok sattı. Haberleri var ya detay haberler. Onların da orasına böyle haberler geliyor çünkü dünyadan haber veriyorlar insanlar. Her neyse. Ne oldu yine tartışma programlarında anlaşanlığa aydınlarımız böyle 800 kareye bölüp konuşturdular. Hiçbiri de bir şey anlatmadı. Buna yakından bakmak tabi ki ilginizi çekiyordur. Diyorsunuzdur ki ben ülkeyi takip ediyorum. Bu adama yakından bakmak ülkeyi takip etmek anlamına gelmez. Bu adam Türkiye’de misyonellik faaliyeti yürüten bir adam. Branson yakalandı. Çünkü Türkiye sipariyatı dedi ki terör örgütleme yardım ediyor bu adam. Misyonellik adı altında. Amerikan başkanı durmadı tabi dedi ki iskeller.
Branson’u bize geri vereceksiniz derhal vereceksiniz yaptırımları uygularız dediler. Uyguladılar da özellikle ekonomik anlamda her türlü alçaklığı yaptı. Amerikan başkanı bunu yapmak zorunda. Hani bir sinema filminde bile bir dakika ben Amerikan vatandaşıyım. Bana dökünemezsin lafı var ya çok alıştık bunu hanginiz duymadınız hangi filmde duymadınız. Bunun bir sebebi var kardeşim. Bu adamlar yalnızca ismen değil şeklen de dünyanın süper gücü olma yolunda ilerledikleri için bu stratejileri kullanıyorlar. Yani burada bir Amerikalı’yı papaz da olsa başka bir şey de olsa tutamaz demek istiyorlar. Bu yalnızca Türkiye’ye değil bütün dünyaya verilen bir mesajdır. Misyonerin anlamı kendisine özel bir iş yapılması için görev verilen kişi. Ama bu büyük bir paravandır. En kolay, en basit, en aklı atabilen paravan. Bu coğrafyada yaklaşık 150 yıldır Amerikan misyonellik faaliyetleri zaten vardır. Amerikalıların Osmanlı ve Türkiye için kurduğu yapı taa bastığında başlatmış. Bu adamlar bu topraklardaki Ermenilerin çocuklarını protestanlaştırdılar ve onları yalnızca protestan Ermenilerin okuyabileceği okullara yönlendirdiler.
O okullar kimlerindi? Onların. İngilizlerin baskısıyla imzaladığımız ve ekonomik çöküşümüze sebep olan 1838 Meşhur Baltalimanı Anlaşması ve 1839 Tanzimat Fermanı ilanından hemen sonra iyice azgınlaştılar. Orup bu adamların açlıktan okul sayısı 65 yılda 6437 sayısına ulaştı. Şimdi bunların yalnızca din eğitimi verdiğini zannedenler de var. Yanılıyorsunuz. Bazı Ermeni vatandaşlarımız ve bazı Müslüman olmayan Türk ve Osmanlı vatandaşlarını yine Osmanlı ordusuna ayaklanmaları için bu okullarda kışkırttılar.
Silah yardımı yaptılar, para yardımı yaptılar. Bu ülke buna nasıl göz yumar dersiniz belki de göz yummuyorlardır bütün bu faaliyetler gizlice gerçekleşiyordur diyenler de olacaktır. Gizlice gerçekleşmesi mümkün değil. Bu okulların tamamı ruhsatsızdı. Yani devletin bulunan haberi vardı. Bunda mücadele etmeye çalıştılar. Bayağı da bir mücadele ettiler, tespit ettiler, sınırlı şey ettiler, okulları kapattılar ama artık Osmanlı son dönemine gelmişti. 1914’de başlayan Bir Yüzü Dünya Savaşı yenilgiyle sonuçlanınca Mondros mütarekkesi imzalandı. Ve döneminde temizlenmesine rağmen bu mütarekeyle ortalığı boş bulan sırtlanlar tekrar Anadolu’ya yakın ettiler ve tekrar palazlandılar. Savaşı da kaybetti ya hazır Osmanlı. Bu adamlar Osmanlı’nın parçalanması için içeriden çalışmaya başladılar. Kim bu adamlar? Misyonerler. Amerikalı misyonerler. Ermenilerin çocuklarını yalnızca protestan yapıp onları protestan okullarına göndermek değildi bunların görevi. Mustafa Kemal’in kuva-i millyesine kadar sızmaya çalıştılar. Sızlamadılar.
Derken o kuva-i millyeyi bitirmek için ne zamanında okullarını aldıkları Ermenileri teşkilatlandırdılar. Çete yaptılar. Kuva-i millyenin üzerine saldılar. Cansusluk faaliyetlerine hiç ara vermediler. Ne zamana kadar biliyor musunuz? 1923’e kadar. Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminde misyonerlik bıçak gibi kesildi. Ula Önder 1935 yılında çıkartılan yasayla bu faaliyetleri kökünden yasakladı. Ama sonrası maalesef. 1945, 2. Dünya Savaşı’nın sonunda Amerika’ya ve Avrupa’ya şirin görünme maksadıyla demokrasiye geçiş diye bir süreç vardı. 1961’de imzaladığımız Ankara Antlaşması sonucunda o misyoner amcalar ellerini avuçlarına ovuşturarak tekrar Anadolu’ya akın ettiler. Gelir gelmez ne yaptılar? 1980’e kadar gençliği sen sağcısın, sen solcusun diye böldüler. Gençlik birbirini kırdı. Hanginin adı Branson’dı onu bilemem. Ama bugünkü tek mevzumuzun Branson olmadığını anlatan müthiş bir hatırlatmadır bence bu. Sözde birbirine düşman olan bu Amerikalı siyaye, Rus, KGB birlikte çalışmadılar mı? Bu misyonerlik faaliyetini birlikte desteklemediler mi? Bugün bir Türk’ün Kürt’ü öldürmesi, bir Kürt’ün Türk’ü öldürmesi bile bize çok saçma gelmiyor mu? Kardeş başlığı var ya bizim temelimizde. Bunu bana nasıl açıklayabilirsiniz? Politikayla mı? Hayır. 1980’e kadar amaçlanan her şey yerine geldi, darbe oldu. İnsanlar asıldı, çocukların yaşlarını büyütüp astılar. Sonraki plan ne? Fiziken görünen bir boyunduruk. Zaten ekonomik olarak boyunduruk altında olan bir ülkenin fiziken gözle görülebilir bir boyunduruk altına girmesini ne sağlar?
Avrupa Birliği sağlar. Sizi Avrupa Birliği’ne alacağız bahaneleri. Sovyetler Birliği’nin alması, insan hak ve özgürlükler, küreselleşme falan filan hikayeler var ya hala onları duyuyoruz. Onun gibi hayali hedefler bu adamların işlerini kolaylaştırdı. Avrupa Birliği’ne girmek hayaldi. Artık herkes hayal olduğunu biliyordu, 10 sene önce kimse bilmiyordu. Şimdi söylediğimiz zaman kızacaklar ama belki inşallah varsa bir 10 sene. Biz 10 sene sonra da dönüp hak vereceklerdir. Şimdi bize hümanizmden, barıştan falan şundan bundan bahsediyorlar ya, çiçek atıyorlar ya kafamıza. Bu da o adamların işine gelen bir saptırma psikolojisidir.
Karşı mıyız? Hayır. Avrupa Birliği’ne de karşı değildim. Ben keşke gideydik. Sınır olmayaydı yani. Biz buradaki sınırı açmaya çalışırken buradaki sınırları açtık. Şimdi bu adamlar, aynı adamlar ne yapıyorlar? Dinler arası diyalog masalını uyduruyorlar. Bu yüzden bir sürü okula sahip olan FETÖ değil miydi gidip? Vatikan’dan, Papa’dan, Medetuman yüzünü onun ellerine süren. Şimdi bana da diyecekler ki ne oğlum ne prim yaptın Mustafa Kemal Atatürk’den her anlattığın şeyde Mustafa Kemal Atatürk. Ulan ben başka neyi örnek alayım? Ampır. Misyonerlik faaliyetlerinin zamanında bu ülkede çanına ot tıkıyanında Mustafa Kemal Atatürk olur tarih söylüyor. İşte ben de bu yüzden örnek gösteriyorum ki gurur da duyuyorum. Aslında fazla söze gerek yok. Verdik dediler, vermedik dediler, aldık dediler, alamazsın dediler. Nasıl olsa unutacaksınız çok kısa bir süre sonra. Ama unutmamanız gereken şey şu. Mesele Branson’un kaçması değil. Kaç Branson? Daha var acaba?
Ya bize böyle bunu gösterirler. Bakması bedava çok kolay. Bunu yorumlamak da kolay. Harika turuncu bir barrak. İçi boş mu acaba? Dolu mu? Senle bunu sabaha kadar tartışabiliriz. Ne önemi var? Branson kaçmış Türkiye rezil mi oldu? Türkiye bununla rezil olmadı. Sokakta çırılçıplak koşan bir adamın osurmasına şaşırır mısın? Aklında olan onun çırılçıplak olmasıdır. Biz kalmışız çırılçıplak. Hala osurumuzu tutuyoruz. Neydi diğer gündem? Türkiye’de şu anda çılgınlar gibi konuşulan diğer gündem? Kaşıkçı meselesi. Suudi gazeteci. Yok oldu.
Gazetecilerimizi ilk defa mutlu gördüm. Neden biliyor musunuz? Haber yapabiliyorlar. Kimseye dokunmuyor güya çünkü değil mi o taraf? İspartal aldığımız notlara göre falan normalde şöyle anlatıyorlar. Evet böyle ben değil mi? Böyle oldu. Hoşça kalın falan bitti. Çok özlemişler. Yazık gözlerimle görüyorum. Haberciliği özlemişler lan. Okuldan neden mezun olduklarını falan hatırlamışlar. Hepsine de saygılar ve sevgiler. Ekmek parası ne yapacaksın? Her gün şu anda televizyonda o var. Nerede? Nasıl öldü? Buraya kan sıçradıysa bulunur mu? Şimdi televizyonda duyduğum açıklamaların içinde en mantıklısı şuydu. Arap kral kendine muhalif bir gazeteciyi öldürttü ve şunu söyledi. Bu ülkede Arap bahırından sonra Türkiye’ye kaçmış bir sürü muhalif var. Hepsine bir göz daha verdi ve dedi ki Türkiye’de olmanız hayatınızı koruyabileceğiniz anlamına gelmez. Konuyu böyle bile kapatabiliriz çünkü bugün adamın konutuna aramaya gitti bizim polisler. Adam daha konuta aramaya giderken polisler kaçtı. Baş konsolos. Baş şüpheli. Bak hiçbir televizyonda duymadığınız bir şey anlatayım size ben. Fikir ürütelim. Konuyu baştan alalım. Diyelim ki Suudi kral kendine muhalifleri öldürtüyor. Yok ediyor. 2017’de Suudi Arabistan’da bir saray darbesi yaptırıldı. Biliyorsunuz ki biz bunu zaten anlattık mevzularda. Bu darbe sonrası kimi beliaht yaptılar? Muhammed bin Salman’ı. Bu darbenin arkasında kim vardı? Amerika ve İsrail. Daha da garibi var. 33 yaşındaki Salman’ın kankası kim?
Trump’ın damadı. Trump’ın Yahudi damadı. Ayrıca bu Salman kardeşimiz Amerika’nın ulusal güvenlik uzmanı John Bolton’la da bayağı bir samimi. Tabii ki kaşıkçı gibi muhalif bir gazetecinin ki birçok insan muhalif de bulmaz. Daha sanatsal daha elitist bulur. Kültür sanat kafası bir adam ama yeni bir kanal kurma hazırlığındaydı. Muhalif bir kanal kurma hazırlığında. Şimdi Amerika’nın fason darbesiyle kontrolü ele almış bazı insanların bağlantılarını da doğru tahallül edersek bu adamın öldürülmesine aman da neler olmuş diyemeyiz değil mi? Dünya bu. Bir devlet bir insandan güçlüdür. Salman her diktatör gibi kendine muhalif olanları sindiriyor, susturuyor, yok ediyor. Her diktatör gibi. 4 Kasım’da ara seçimler var. Trump için Fransız’ın dönmesi çok önemliydi. Fakat kaşıkçı meselesi Trump için büyük sıkıntı. Trump neden endişeli, neden dev sıçtı? Çünkü Amerika Birleşik Devletleri’nin derin devleti de bu işe odaklandı. Amerika’daki derin devlet Trump yönetmiyor. Amerika’yı Pentagon yönetir. Başkanlar yalnızca güçlü figürlerdir.
Şimdi Amerika’nın derin devleti kafasını bu olayı çevirince niye tutuşuyor Trump? Çünkü bu Trump Ruslara casusluk yapmakla falan da suçlanıyor aynı derin devlet tarafından biliyorsunuz. Yanındakiler istifa etti. Birçok insana açığa aldılar. Ne oldu sonuçta? Amerika’nın derin devleti, Sudilerle Trump’ın arasındaki ilişkiyi sorgulamaya başladı. Trump’ın böyle bir skandal karşısında Sudiler’e ne yapması gerekiyor? Ambargo.
Bütün dünyanın gözü önünde itibar kazanması için ki, sitret itibarı, yakında seçim var, halkının gözünde itibar kazanmak için böyle alengirli karanlık bir olay sonrasında o olayı gerçekleştiren ülkeye Amerika fix. Ambargo koyar. Koyuyor da ama içine bir başlık eklemiş. Belki duymuşsunuzdur ki sanmıyorum. Ne demiş? Silah anlaşmaları hariç. Trump, Sudilerle 110 milyar dolarlık silah anlaşması yaptı. Ufaktan bunu savunmaya da başlayacak. Yani Amerikan halkının cebine girecek bunca dolardan mı olalım falan demeye başladı.
İşte Trump bu yüzden boka battı şu anda. Branson olayıyla durumu toparladım zannederken Sudilerle ilişkileri onu yokuşa sürüyor. 23-25 Ekim’de Sudiler 2030 vizyonlarını açıklayacaklardı. Şimdi o da boka battı. Çünkü işler karıştı. Dünyada mesele bu. Peki, bilemiyorum. Bence sizce olmuyor bu. Gerçekten mesele bu mu? Kritik bir soru soracağım. Cevabı. Çünkü şu yüzden diye verilemeyecek. Belki saçmaladığımı düşünecekler. Ama yine de soracağım. Bu ülkenin iki sene evvel gündem ettiği ya da geçen sene gündem yaptığı konular da bugünkü gündemlerden pek de farklı değildir.
Rus diplomatı öldürüldü. Hatırlayın Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde. Kaşıkçı başkonsoloslukta öldürüldü. Türkiye sınırları içerisinde. Sizce bunun bir bağlantısı var mı? Her neyse. Birinin adli kayıtlarına bakıp vay öldürülmüş deyip unutacağız. Birinin adının Branson olduğunu bile unutup yarın başka isimler takacağız. Hangi olay birbiriyle eş, hangisi birbirinden farklıdır. Hangisi aynı, hangisi ayrıdır. Onu bilmiyorum. Ama şunu çok iyi biliyorum.
Misyonerlik tarihi bu ülke için casusluk tarihidir. Sadece Amerika değil, cümle emperyalist ülkeler özellikle ülkemizde misyonerlik adı altında bir sürü halt yemişlerdir. Misyoner kılıklı bu herifler Fetö’n ve PKK’nın her zaman yanında olmuşlardır. 1977’de 1 Mayıs cinayetlerini hatırlayın. 12 Eylül darbe öncesi Çorum ve Kahraman Maraş olaylarını araştırın. Onları hatırlayın. Bunlar kimlerin tezgahıydı? En ufak sallantıda birbirine sımsıkıp tutunabilen bu halk mı yaptı birbirine bunları?
Daha 2004 yılında Sözde Amerikalı elçilik görevlisi aslında siyahi elemanı bir Johnny de kendisi ne yaptığı il il dolaştı Sözde misyonerlik faaliyeti yaptı. Ülke adını kaos planları yaptı. Bunların gerçek yüzünü ortaya çıkartan Türk istihbaratçılarsa zamanında dedim ya Sözde bazı davalar olduğu da bizim kahraman askerlerimizi içeri attılar. O davalarla hepsi içeri atıldı. Bu faaliyetleri ortaya çıkartan istihbaratçıların tamamını içeri attılar.
Zamanında bu faaliyetleri yürüten Bruno Efendinin telefonunda 15 Temmuz darbe kalkışmasından hemen sonra şu mesaj bulundu. Türkleri sallayacak bazı olayları ümitle bekliyorduk. İsa Aya dönmek için gerekli koşullar oluşmuştu. Ama olmadı. Çok geç. Bunu Bruno’nun iddian emresinde bulabilirsiniz. Bu anlattıklarıma kaç kişi kafayı vuruyor sizce? Sıfır. Medya haindir, medya yalancıdır diye bağıran insanların tamamı hala medyadan besleniyor. Son dönemde bazı şeyleri 15 Temmuz’a bazı şeyleri FETÖ’ye vuruyorlar biliyorsunuz.
Diyorlar ya FETÖ AK Parti’nin içine sızdı. Temizlemesi çok zor. Bu bir süreç falan diyorlar ya. Hatta muhalifler de bunu kabul ediyor ya. Aslında durum öyle değil. FETÖ hiçbir zaman AKP’nin içine sızmadı. AKP FETÖ’nün içine sızdı. Çünkü FETÖ AKP’den eskiydi. FETÖ devletin her alanına sızdı. O devleti eline alarak AKP’de FETÖ’nün içine sızmış oldu. Doğruyu doğru olduğunu evin olana kadar doğru diye vurgulamayın.
Aşağı size verdiği zarardan çok. Yarın size verebileceği zararlar üzerinde tartışın. Korkuyorsunuz. Konuşmaktan da korkuyorsunuz. Dinlemekten de korkuyorsunuz. Korkmanızın sebebi kim biliyor musunuz? Sizsiniz. Kendinizden korkuyorsunuz. Bu ülke üzerinde birçok plan yapıyorduk dendi ve yapılıyor. Birçok işlem uygulandı bu ülkedeki insanlara dendi. Uygulanıyor. Dört işlem uygulanıyor hatta. Ayağa kalkalım, harekete geçelim dedik.
Çarptılar. Ses çıkartalım, doğruyu gösterelim dedik. Bunu söyleyenlerin tamamını topladılar. Çalıştılar, ürettiler, üretenleri dışarı çıkarttılar.
Tek yapamadıkları şey bölmek. Onu da yapamazlar. Geceremezsiniz. Çünkü biz biriz. Biri bire. Bölemezsiniz.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir