"Enter"a basıp içeriğe geçin

MEVZULAR 34 – Atilla Uğur-Beyazıt Karataş, S-400 ve F-35 hakkında son söz. İdeal ülke yönetimi?

MEVZULAR 34 – Atilla Uğur-Beyazıt Karataş, S-400 ve F-35 hakkında son söz. İdeal ülke yönetimi?

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=A-FnajRt0x8.

Arkadaşlar merhaba. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Boğusa Doğru’nun yurt dışında olduğu bir dönemde Mevzular programının açılışını ben yapıyorum izninizle. Bugünkü konuğumuz daha önce de size konuk olan ve kendisiyle S-400’ler, F-35’ler ve diğer hiç çok konuyu konuştuğumuz, sizlerden de çok büyük ilgi gören sayın Emekli Hava Pilot Tümgeneral ve benim cezaevi arkadaşım abim, komutanım Beyazıt Karataş. Komutanım hoş geldin. Teşekkür ediyorum Atilla. Tekrar birlikte olmaktan mutlu olduğumu söylemek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, komutanımızla yapmış olduğumuz programda S-400’ler konusunu konuşmuştuk, F-35’ler konusunu konuşmuştuk ve bunun birçok yerde bilinmeyen teknik detaylarını da anlatarak sizlere bir fikir sunmak istemiştik. Gelen yorumları hem komutanım okumuş hem de ben okudum. Tabii ki yorumlarınıza çok değer veriyoruz. Gördük ki birtakım sinir uçlarına dokunmuşuz. Tabii bizim kişilerin isimleriyle, onların pozisyonlarıyla bir ilişkimiz yok. Biz memleket menfaatine olan ve insanlarımızı bilgilendirmeye yarayan her şeyi kendi alanlarımızla ilgili anlatmaya çalışıyoruz.
Mevzular programının esas amacı da zaten bu. S-400’ler baristik füzeleri vuramaz. S-400’ler şöyle, F-35’leri almalıyız. Biliyorsunuz Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump’ın bir mektubu geldi. Daha sonra Amerikan Senatosu, Kongresi vesaire oradan illaki bu S-400’leri almayın. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Amerika’ya gitti, geldi. Bugün 23 Kasım 2019 tarihinde programı çekiyoruz. Ama yine konuşulan S-400’ler alınmalı mı, alınmamalı mı? Amerika ne diyor? Daha önce bizim de belirttiğimiz gibi aman bunları alma, bunları yok et ya da Rusya’ya geri gönder. Ben sana patriot vereyim. Şunu yapayım, bunu yapayım. Arkadaşlar konuya girmeden önce hemen şunu söyleyeyim. Bizim buradaki amacımız, Mevzular programının amacı daha önce Oğuzhan Uğur’un da sizlere çok açık ve net olarak söylediği gibi sizlere gerçek olan bilgilere aktarmak. Bunların yorumunu farkında olduktan sonra sizler yapacaksınız. Türk milleti gerçekleri bildikten sonra her şeyi yapabilecek genetik kodlara sahiptir. Bu çok önemli. Bakın Mustafa Kemal Atatürk’ten hep bahsediyoruz. Yine bahsedeceğim. Mustafa Kemal Atatürk’ün milli mücadeleye başlamadan önceki yaptığı işlerden bir tanesi de. O zaman sadece telgraf var.
Bir de sağdan soldan matbaa malzemeler ile Ankara’da Hakimiyet-i Milliye gazetesini yayınlıyor. Hakimiyet-i Milliye gazetesini yayınladıktan sonra tren nereye gidiyorsa orada köylere atıyor ki insanlar okusunlar diye. Bir de telgraflarla kol ordu komutanlarına, valilere, ulaşabildiği her yere ne yapmak istediğimiz ve memleketin ahvalini nelerle karşı karşıya olduğunu anlatıyor. Savaşlardan bıkmış, her şeyini kaybetmiş, ekonomik olarak büyük zorluklarda olan büyük Türk milleti ekseriyetle Mustafa Kemal’in ve arkadaşların etrafında toplanarak milli mücadeleyi veriyor. Bugün biz onlardan bazı konularda daha şanslıyız.
Neden? Biz size ulaşabiliyoruz ve size gerçekleri anlatmaya çalıştığımız bir babala TV var. Onun için bunu ben çok önemsiyorum ve sizlere biz gerçekleri anlattıktan sonra Türk milleti her şeyin farkına vardıktan sonra da çözüm çarelerini bulabilecek bir millet. Değerli arkadaşlarım, daha önceki Mevzular programında, 33. programda size demiştim ki yazmış olduğunuz bütün yorumları okuyorum. İnlerce yorum için çok teşekkür ediyorum. Hepsini okudum, notlarımı aldım. Ama bir tanesini özellikle burada size bahsetmek istiyorum. Komutanım bu sizin de çok ilginizi çekecek. Çağlar Öztürk isimli bir Mevzular izleyicimiz çok şahane bir yorum yapmış. Belki de hepinizin hislerine tercüman olmuş. Diyor ki, bize diyor yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına nasıl bir yönetim lazım biliyor musunuz diye bana yazmış. Aynen okuyorum arkadaşlar. Çizgisi net olacak diyor. Yani kıvırmayacak. Öyle bir yönetim kadrosu istiyoruz diyor. Başka ne diyor? Gerçekten vatanın bütünlüğünün iyiliğinin peşinde olan. Yani hırsızlık, menfaat, aile türü ilişkiler, şirket yönetir gibi devlet yönetmek falan istemiyoruz diyor.
Ve ne diyor? Artık ezberlenmiş yol kesme ataklarına. Şimdi komutanıma biraz sonra onu da soracağım. Bizim bu S400’lerle ilgili devletimizin verdiği karar neticesinde artık S400’lerin hemen hemen yarısı geldi. Bunları siz bahsedeceksiniz. Ama bakın bu çocuk diyor ki artık ezberlenmiş yol kesme ataklarına kolayca göğüs gerebilecek olan. Yani biz başladık ülke olarak bir bütün halinde gidiyoruz. Bizim yolumuzu kesmek için suikast yapabilirler, olaylar çıkarabilirler. Amerika ya da başka bir ülke bize ekonomik yaptırımlar yaparım dediği zaman biz geri adım atmamalıyız diyor burada arkadaşımız.
Çağlar kardeşimiz. Ve bakın ne diyor biliyor musunuz? Çok çok önemli. İnternet neslini yakalayabilmiş ve geleceğin bu gençlerde olduğunu, bu gençlerin elinde geleceğini yükseleceğinin farkında olan bir yönetimi istiyoruz diyor. Arkadaşlar hem gençlerimizi gelişen teknoloji ile buluşturacağız hem de onlara vatan, millet ve Atatürk sevgisini açılacağız. İşte bu ikisini harmanlayabildiğimiz anda bu arkadaşımızın yazdığı şekilde Türkiye’yi daha yukarılara çıkarabiliriz. Başka ne demiş bakın terörle mücadele ederken kedinin fareyle oynadığı gibi değil.
Gerçekten bitirmek için mücadele eden. Evet biz gerçekten bu terörün bitirilebileceğini yıllardır söylüyoruz. Komutanımızın bir özelliği daha var. Ben terör üst başına İmral’da sorgulamadan önce komutanım da Yunanistan’da askeri ateşelik görevindeydi. Ve orada Abdullah Öcalan’ın bütün hareketlerini yakınen takip edip bizlere bildiren komutanımızdır. Yani terörle mücadelede ben havacıyım, ben denizciyim, ben şuyum, ben buyum diye bir olay yoktur. Eğer fırsatımız olursa bu konuda da neler yaşadığınızı bize anlatmanızı çok isterim.
Yurt içinde yürütülen bir faaliyet olduğu gibi yurt dışında da kahramancı yürütülen ve gerçekten önemli bir diplomatik başarı kazanılarak yürütülen bir faaliyette. Tüm ateşeler dahil olmak üzere herkes elinden geldiği kadar ülkesinin bulunduğu ülkenin şartlarını uygun ne kadar ilgilendiriyorsa herkes devreye girdi. Ateşelik yönüne söylüyorum. İstibat elemanları, güvenlik elemanları, devletin bürokratları, büyükelçileri, büyükelçilik dışındaki misyon şefleri dahil olmak üzere hepsi bu işin peşindeydi.
Ama Suriye’den sonra Atina bu işin başlangıcı olduğu için ve sonunda terörist başı, Yunanistan Büyükelçilik Kenya’da yakalandığı için ayrı bir önem haz ediyordu. Tesadüfen tarihin o sayfasında ben de orada görev yapmam açısından biraz önce söylediğim gibi daha farklı boyutlarda gündeme geldi. Ama zaman zaman senle de konuşuyorduk. Evet. Sen sorguladın ama seni sorgulamaya gönderirken ben de yardımcı oldum falan diyorduk. Bu konuda çok tevazu sahibisiniz komutanım. Orada sizin özel büyük bir çabanızın olduğu ben bizzat biliyorum. Eğer siz de uygun görürseniz bunu izleyicileri bize nakledelim, bilsinler istedim. Biraz önce bahsetmiş olduğunuz gençlerin tarihsel gelişimler sırasında birinci ağızdan bazı bilgileri duymasının da etkili ve önemli olduğunu düşünüyorum ben de. Doğru çok haklısınız. Katılıyorum sana Atina. Şimdi Çağlar Kardeşimizin bir diğer maddesi şu. Riyakati en temel unsurlardan biri olarak benimsemiş bir yönetemi istiyoruz diyor. Arkadaşlar, riyakat yıllardır buna bağırıyoruz. Yani işin uzmanını o işe vermek. Yoksa başka bir konuyla ilgili birisini sırf partili ya da benim akraban vesaire gibi menfaatler karşılığında o işe verirseniz bütün işler berbat oluyor.
Çok önemli maddelerden bir tanesi kandırmayan ve kandırlamayan bir yönetim istiyoruz diyor bu arkadaşımız. Kandırmayan halkını, milletini, arkadaşlarını kandırmayan aynı zamanda bir takım örgütler tarafından da kandırlamayan daha fazla izah etmeme gerek olmadığını düşünüyor. Bakın başka bir madde de ne diyor? FETÖ ve benzeri örgütlerle, tarikat vesaire gibi cumhuriyetin değerlerini yok etmeye çalışan, yok etmeye çalıştığı teslim edilen örgütlerle yalandan değil gerçekten mücadele eden kişiler yönetimde olmalıdır diyor.
Eğitimde hataları eksikleri giderecek, Atatürk’ümüzü yeniden daha anlaşılır biçimde eğitim müfedatına sokacak. Gençlerimize siyasetin takım tutmak olmadığını Atatürk’ten örneklerle anlatacak birileri lazım diyor. Terörist başlarından veya terör örgütlerini destekleyenlerden yardım alarak seçim kazanmaktansa ölmeyi bile yayılayacak. Bundan ne demek istediği çok açık. Seçime bir gün kala, terörist başının kardeşinin, eli kanlı katilin TRT ekranlarında çıkarılıp millete gösterilmesi.
Başka ne var? Muhalefet partisinin genel başkan yardımcıların terörist cenazelerine giderek oralarda boy göstermesi. PKK terör örgütüyle yandaş olan bir partinin her şeylerine gitmesi. Onun için bu arkadaşımız burada çok net yazmış. En son da şunu söylemiş, bunu özellikle söylemek istiyorum. Bizi dünyada artık utandırmayacak bir yönetim istiyoruz diyor. Artık utanmak istemiyoruz diyor. Bu arkadaşımıza çok çok teşekkür ediyorum. Bir kere vakit ayırmış. Kesinlikle. Böyle liste yapmış, özetlemiş. Bunları alt başlıkları indirgediğiniz zaman detaylı hükümet programını çıkartabilirsiniz. Her şey çıkar.
Adil bir yönetim veya akılcı bir yönetim nasıl olur diye çıkartabilirsiniz. Bu tür böyle duyarlı yapıcı eleştiri içerisinde bundan ve bizleri yönlendirecek olanların, kişilerin yorumlarının hepsini okuyoruz. Ben de teşekkür ediyorum. Ben de çok teşekkür ediyorum. Önemli bir noktayı yakalamışsın hem de paylaşmış olduk böylece. Şimdi değerli arkadaşlarım ben komutanımızla birlikte bu S400’ler konusuna girmeden önce birkaç konuyu daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakın iyi ve kötü aynı yüzde birleşebilir. Yani bir insan yüzde yüz iyidir, bir insan yüzde yüz kötüdür demek son derece yanlıştır. Bunu bazı insanlar kitaplarında anlatmışlar.
Ben size biraz önce de bahsetmiştim. Demekli general değerli arkadaşım Osman Aydogan’ın çok ciddi çalışmaları var, çok güzel yazıları var. Ben mevzular programında ve diğer çalışmalarımda onun yazılarından tabii ki kendi izniyle çok yararlanıyorum. Yine onun yazılarından çalıştığım, baktığım yerlerden bir tanesinde şunu söylüyor. Brezilyalı romancı yazar Colchello’nun Şeytan ve Genç Kadın diye bir kitabı var. Arkadaşlar bu kitapta Leonardo da Vinci’nin eserlerini incelemiş. Fakat Leonardo da Vinci o kadar enteresan bir sanatçı ki şifreleri var, kodları var, muazzam bir beyin. Onun eserlerinde bir tane de Son Akşam Yemeği diye bir tablo var. Bu resmi 3 senede zor çizmiş. Çünkü 3 senede çizmesinin sebebi, ya demiş ben öyle bir şey yapayım ki iyi ve kötüyü orada göstermek için, İsa’yı tasvir edebilmek için İsa’ya benzer olduğunu kabul edebildiğim birisini bulayım kendime. O bana konuman kendini yapsın, ben de oradan çizim yapayım. Bir gün koroya gidiyor, kilise korosuna. Orada bir tane gence bakıyor, böyle pırıl pırıl yakışıklı. Diyor ki gel oğlum, senin masraflarını karşılayacağım, ben seni İsa olarak çizeceğim diyor. Alıyor çocuğu, çiziyor, teşekkür ediyor, gönderiyor. İsa resmi bitiyor, diğer havarileri çiziyor. Bir de o gün İsa’yı satan, ihbar eden Yahuda’yı çizmesi gerekiyor. Yahuda içinde, görüyorsunuz kötü birisini arıyor. Bakınca hemen belli olsun. Leonardo da Vinci çalışırken kendi hayalinden değil, mutlaka bir mankenle çalışıyor. Tarih kitapları bunu bu şekilde yazıyor. Komutanım 3 sene arıyor. 3 sene böyle bir adam bulamıyor. Bir gün sokakta dolaşırken bir bakıyor ki, pecmürde, rezil, üstü başı perişan, sarhoş bir adam buluyor. Saçlı sakalı birbirine karışmış. Alıyor, cebine birazcık para koyuyor, bir de şarap şiresi veriyor eline. Başlıyor çizmeye, çiziyor, çiziyor. Adam tabii 1-2 gün sonra sarhoşluktan filan ayrılıyor. Resme bakıyor. Ya ben bu resmi daha önce gördüm diyor Leonardo da Vinci’ye. Leonardo da Vinci’ye nereden göreceksin diyor. 3 sene önce gördüm diyor ya. 3 sene önce beni çağırdılar. Ben diyor İsa resmini vermek için geldim. Beni diyor çizdiler. Sonra diye param bitti, bilmem ne oldu. Böyle sefil düştüm. Aynı adam. Yani şunu ifade etmeye çalışıyorum. İyiyle kötü aynı yüzde birleşebilir. Yaşadıklarınıza bağlı, algılarınıza bağlı, olgulara ne kadar dikkat ettiğinize bağlı. Birisi yüzde 100 kötüdür, birisi yüzde 100 iyidir dememek gerekir diye düşünüyorum. Sevgili arkadaşlarım şimdi S-400’ler konusuna gireceğiz. Ama önce şunu söyleyeyim. Komutanımızın daha önce birlikte yaptığımız programda F-35’ler ve S-400’ler konusunda ortaya koyduğu gerçekleri, mevzular izleyicilerinin anladığını yazdığınız yorumlardan çok net bir şekilde gördük ve bundan da çok mutlu olduk. Komutanım sizden ricam ne biliyor musunuz? Şimdi tekrar bu balistik füzeleri yok, vuramıyor. F-35’lerle S-400’ler bir araya gelir mi? Bunlar entegre olur mu? Ya da şu nasıl olacak? Ya da biz niye kendi uçağımızı, kendi Patriot ya da S-400 biçimi hava savunma sistemlerimizi yapamayalım? Yapar mıyız? Yaparız. Biz kendimizi asla küçük görmüyoruz ama nitelik, eleman ve kafa meselesi. Onun için ben sizden şunu rica ediyorum. Bu sefer anlattıktan sonra izleyicilerimizin kafasında hiçbir problem kalmasın. Biz bu S-400’leri almalı mıyız? Ki almaya karar verdik yarısı geldi. S-400’ler konusundaki rahatsızlık ne komutanım? Öncelikle Atilla çok güzel bir şekilde özetledi. Farklı konularda da bilgiler verdi. Zaten bu mevzular programının ilginç hale gelmesinin her programda da farklı farklı bilgileri sizle paylaşıyor olması. Yani bu ekranın ön tarafına gelene kadar geride yapılan hazırlıkların da ne kadar değerli olduğunu ben bir kere daha paylaşmamıştım. Teşekkür ederim. Sağ olun. Değerli dostlar hatırlarsanız, Temmuz 2019 ayında biz S-400’ler ve F-35’ler konusunu ele alan ve ilk defa mevzular canlı olarak çekimi yapılan bir programda yaklaşık 2 saatlik süre içerisinde anlattık. Şimdi hem o Temmuz ayından bugüne kadar geçen süre içerisinde neler gelişti, hangi konular gündeme geldi.
Hem o programdan bu tarafa olan küçük bazı hatırlatmalar yaparak başlayacağım. Bu hatırlatmaların nedeni şu, hatırlatmak, hatırlatmak, tekrarlamak, tekrarlamak insanların beyninde tam oturmasını sağlayarak, analitik olarak farklı konularla karşılaşan kişilerin daha önce izledikleri veya okudukları konuları birleştirdiklerinde doğruya veya kendi akıllarınca daha basit, sade bir şekilde gerçeğe ulaşmayı sağlayan konular bunlar.
Amerika Birleşik Devletleri biliyorsunuz, S-400 alırsa Türkiye, F-35 programından çıkartırım hatta ona yaptırımlar uygularım anlamında tehditler, şantajlar yapmaya başlamıştı. Türkiye 11 Nisan 2017 tarihinde Rusya ile S-400 anlaşmasını imzaladı. Zaten o gündür bugüne kadar da ve bundan sonra da muhtemelen farklı konularda gürültü kopmaya devam edecek. Türkiye olan Amerika’nın baskıları da artarak devam edecek. Şimdi S-400’lerle F-35’ler farklı şeyler. Onu her zaman belirtiyorum, hemen ilk defa izleyenler için veya takip edenler için hemen basitçe söyleyeyim. S-400’ler hava savunma silahı, F-35 dersiz, taarruz uçağı. Dolayısıyla ikisi arasında bir benzerlik yok. İkisini mükaise etmek ise yanlış. Ama gerçek şu, Türkiye gibi NATO’nun önemli bir müttefiki ve aynı zamanda iyi bir silah pazarı olan Türkiye’nin kalkıp da Amerika dışından Rusya’dan silah alması Amerika’nın işine gelmedi. Daha önce sizin belirttiğiniz gibi oraya gireyim. Amerika’nın başına geçirilmiş bir çuvaldır aslında. S-400’ler Amerika’nın başına geçirilmiş bir çuvaldır. Tekrar etmemizde büyük fayda var.
Nedeni de şu, PKK’yı, KCK’yı, PYD’yi, YPG’yi, YPJ’yi ve FETÖ’yü desteklerseniz şu anda da Suriye’de devam eden harekat içinde terör örgütünü, kara ordum derseniz, terör örgütünün sözde yöneticilerine generalim derseniz, o zaman sizin alacağınız bir cevap vardır. O cevap da işte bu bölgesel ittifaklar içerisinde daha önce istek yapıldığı halde NATO’nun önemli ikinci ordusuna sahip, silahlı gücüne sahip bir ülkesine sözde stratejik ortağım demesine rağmen gerektiğinde ambargolar uygulamak, ekonomik baskılar uygulamak isterseniz yine Süleymaniyede olduğu gibi müttefik olduğunuz bir ülkenin askerlerinin başına çuval geçirmeye çalışırsanız sonlar bunlar birikir birikir birikir. Sonunda ne olur? Türkiye ve kamuoyu bir karar vermek zorunda kalırsa o zaman S-400 alır. İkincisi silah pazarını kaybetmek istemiyor. En önemlisi de NATO’da çatlak istemiyor. Çünkü NATO’yu hasım ülke, düşman ülke olarak, Rusya olarak düşündüğü için ona göre konuşlandırdı soğuk savaş öncesinde ve sonrasında.
Dolayısıyla bu iki ana konuyu dikkate aldığımızda Türkiye NATO’nun sakıncalı bir üyesi olduğu için durup durup kendi kendine oturuyor, Rusya’dan S-400 almaya karar veriyor. O halde bunun cezalandırması gerekir, baskı yapılması gerekir dendi. Tartışmada bundan çıktı. Ben nerede sahaya çıktım? Ne F-35 uçağın alınması sırasında hava kuvvetlerinin bir genel olarak veya personel olarak karar aşamasının hiçbir yerinde bulunmadım. Ne de S-400 alınması sırasında karar aşamasında zaten görevde değildim. Herhangi bir şekilde de kalkım da yok, önerim de yok.
Sadece bir Türk vatandaşı olarak Amerika Birleşik Devletleri’ne durup dururken haydutça Türkiye’ye S-400 alırsan sana F-35 vermem dediği anda o zaman şöyle dedim ben de madem sen S-400 alırsan F-35 vermem diye çirkin şeyler yapıyorsun, şantaj yapıyorsun, her türlü çamuru yapıyorsun o zaman ben de senin o meşhur müşterek darbe uçağı dediğin, 5. nesil dediğin uçağın haksaklıklarını ortaya koyalım. Tüm kamuoyu da bunları bilsin. O zaman demek ki her şey güllük gülüstanlık değil, sen 5. nesil iyi bir uçak, ortağıma bunu satmaya çalışıyorum derken aslında Türkiye’de kazıklıyorsun.
Anlamında bazı gerçekleri ortaya koymaya çalıştık. Bunu özetledikten sonra bu rahatsızlığı böyle gündeme getirmiştim ve bir şey paylaşmıştık o zaman hatırlarsanız. Uzun menzili, yüksek irtifa, hava füze savunma sistemlerini Türkiye’nin gündeme gelen sistemleri hep beraber böyle bir çizelge yapmıştık. Bunlar içerisinde S-400 bir il sıraya almıştı. Neden bir il sıraya almıştı? İkinci sırada Çin sistemi, üçüncü sırada Fransız-İtalya’nın ortak yapımı Samp-Tel sistemi, en sonda da Petriot yer alıyor. Nedeni de S-400’ler şu anda kıyaslama içerisinde giren bu kayısı tablosundaki, sizlerle ilgili de görmüş olduğunuz uzun menzili, yüksek irtifa, hava savunma ve füze sistemleri içerisinde diğerlerine göre iki ile beşlisat hatta daha farklı özelliklere sahipler. Bunları anlattık, ondan sonra da yine bir tartışma çıktı biliyorsunuz Türkiye’de. Şu anda zaten izliyorsunuz da S-400’leri alamazsınız dediler. Türkiye, Amerika’nın baskısına Çin sisteminde olduğu gibi 2013’te karar verilmişti, 2015’te vazgeçti.
S-400’lerde aynı şey olacak diye hatta bu konuda uzman, bu konuda çok değerli yorumları olan ve Türkiye’nin diplomatik yapısını, siyasi yapısını, savunma sanayi yakından izleyenler bile S-400’leri alamazsınız tarafında oldular. Bunu önce kendi geçmişten gelen değerlenirmelerine göre yer aldılar, ikincisi de etki altında aldılar. S-400’leri alamazsınız dediler. Şimdi S-400’leri aldık. Onun için onları böyle sarıyla işaretledim. S-400’leri alırsınız ama Türkiye’ye getiremezsiniz kabukası çıktı bu sefer. Türkiye’de geldi. Şimdi S-400’leri alırsınız, F-35 programından çıkartırım dedi Amerika Birleşikli Devletleri, askıyı alırım dedi.
Şimdi askıyı alırım, çıkartırım tartışmaları devam ediyor. Onun için onu sarıyla işaretledim. Diğer tartışma konuları var. Yaptırım, uygularım. Şu anda diğer aşama yaptırım, uygularım aşamasına geliyor. Aktif edemezsin yani çalıştıramazsın tartışması devam ediyor. NATO ağına bağlayamazsınız. Gelir, Andorra’yı kapatırsınız, Ankara’da durur, onları intikal yerine falan da gönderemezsiniz, götüremezsiniz. Tartışması devam ediyor. Ruslar sırlarımızı çalacaklar. Neden F-35’le beraber çalışamazlar? Onu NATO ağına bağlayamazsınız. Rusya’ya bağımlı olacaksanız NATO’dan kopuşu hızlandıracak gibi tartışmalar yerinde duruyor.
Şimdi geliyor da gelmiyor tartışmaları bir tarafa. 1. Filosu kuruldu Ankara, Mürtet Akıncı da Zafer Filosu. Bir sistem iki batarya geldi. 12-25 Temmuz tarihleri arasında taşınmaya devam etti. Birinci aşaması tamamlandı. Daha sonra da 27 Ağustos-15 Eylül tarihleri arasında toplamda 72 uçuşla Rusya çok hızlı bir şekilde S-400 birinci sistemi iki batarya getirdi. Türkiye’ye teslim etti. O zaman ne oldu biliyor musunuz? Tamam dediler, S-400’ler geldi ama hani nerede? Aktif olacak da işte çalışacaktı, sistem kurulacaktı falan. Onu da ben hemen şöyle söyleyeyim. Şu anda S-400’ü kullanacak olan personel Mayıs-Haziran ayında kısa bir eğitim gördü. Yaklaşık 20-25 kişilik bir personel olabilir. Bu rakamlar benim tecrübime göre değerlendirdiğim rakamlar. Gerçek rakamları Milli Salonu Bakanlığımızda. Onu bizim bilmemiz söz konusu değil. Şimdi aynı personel Eylül ayında gitti. Ekim 2019’da muhtemelen Noel’den önce veya Noel sırasından birazcık önce olabilir. Rusya’da ikinci safa eğitimlerini görüyorlar. Eğitim gördükleri yerde St. Petersburg kentinin yaklaşık 1 saatlik mesafesinde güneyinde. Çin’le diye bir yer. Yerleri de belli. Yaklaşık bu sistemi ilk aşamada kullanacak 100 personel ikinci safa eğitimlerini görüyorlar. İşte bu personel, Aralık ayının sonuna doğru Türkiye’ye döndükten sonra şu anda gelmiş, teslim alınmış, tek tek envanteri yapılmış, bakımı yapılan sistemlerinin başına geçecekler. Aldıkları eğitimi Türkiye’de bu sistemler üzerinde tekrar uygulamaya koyacaklar. Bu personelin harbi hazırlık süresi bittiğinde yaklaşık olarak daha önce de gündeme getirmiştim ben onu. 6 aylık bir süredir bu klasik olarak. Yani 0’dan başladığında 6 aylık bir süreyi kapsar. Bunun bir kısmını Rusya’da eğitimle, bir kısmını da Türkiye’de eğitimle olarak değerlendirdiğimizde resmi açıklamalar Nisan 2020 olarak adlandırıyor. O zaman da Mart sonu Nisan başı olarak değerlendirmiştik. Demek ki bu zamanlama çarkı gayet güzel çalışıyor. O zaman ben buradan tek dert düşüncemi paylaşmak istiyorum. Nisan 2020’de tahmin ediyorum bir törenle çünkü bu çok tartışma konusu oldu. Kararlılık göstermek için resmi bir törenle Akıncı’da, Mürtet’te, Ankara’da, S400’ün 1. kilosunda bir tören yapılabilir. Muhtemelen yapılacak Putin’de gelebilir. Bu öngörü bir hayal değil. Siz şu anda bütün gerçekleri eğitim süreciyle, alım süreciyle bunları bilsin vatandaşımız. Ondan sonra politik kaygılarla sağdan şunu almasaydık, soldan bunu alsaydık diyenlere de çok fazla inanmamalarını tavsiye ederim. Şimdi bunları yaparken şu aklımıza gelebilir. Karateş General, emekli bir general. Hava kuvvetleriyle işte Milli Savunma Bakanı’yla genel kurmayla konuşuyor. Onlardan aldıkları bilgileri de sanki iyi bir analistmiş gibi anlatıyor anlamında. Düşünce gelebilir. Değerli dostlar bir kere şunu söyleyeyim. Anlattıklarımızın hiçbiri kesinlikle ve kesinlikle herhangi bir sistem içerisinde yetkililerden alma değil. Tecrübemize dayanarak bütün medyayı yurtiçi ve yurtdışını takip ederek resmi açıklamaları, özellikle bu işin kaynağında Rusya ve Amerika’daki gelişmeleri takip ettiğiniz zaman tecrübenizde varsa zaten ortaya koyduğunuzda gerçekler ortaya çıkıyor. Yani bunu sakız gibi uzatmak isteyenler olabilir. Ama mevzuları izleyenler için söylüyorum. Uzatmanın sonucu mutlaka S400’lerin Türkiye’nin envanterinde başarılı bir hava soğuması sistemi olarak yer alacağı konusudur diye sizle paylaşmak istiyorum. Şimdi S400 Petriot tartışmaları sırasında yine iki grubu ayrıldık. Bu grup Amerikan sisteminin alınmasından yana ve bildikleri için sisteminde, dünyada da çok kullanım olduğu için petriot alınması konusunda destek vermişlerdi. Ama ülkeyimizi yönetenler biraz önce açıkladığım gibi S400 konusunda bir tavır koymak istediler. S400 kararı stratejik bir karar. Çünkü uzun menzili yüksek irtifa hava ve füze savunma sistemi alıp bir ülkeyle bu işlerle girişiyorsanız bu bir stratejik karar. O stratejik kararlar da öyle kolay kolay alınmaz. Şimdi tamam S400’ler şu anda dünyanın çizelgesinde de görüldüğü gibi birinci sırasında yer alıyor. Bahane bulunacak ya. S400’ler balistik hüseyi önleyemez. Petriotlar önler. Benim çok değerli bir arkadaşım var. Fazıl Altay diye bir arkadaşımız. Kendisine de selamlarımızı buradan iletiyoruz. Buradan fazıl Altay kardeşimize selamlarımızı iletiyoruz. Daha önce de S400’ün kaptama alanlarıyla ilgili bir önceki mevzular programında da çalışma yapmış. Onları da burada ilk defa sizlerle paylaşmıştık.
Şimdi Fazıl Altay ile beraber konuşurken kendisi mühendis olması nedeniyle akademik olarak hem de bu çalışmaları yaparken farklı konulardaki formüller üzerinde çalışarak, dünyadaki örneklerini alarak bir çalışma yapacağını belirtti bana. O zaman şunu yapabilir misiniz? Nedir komutanım dedi. O da şu. Hani şu Petriot S400 balistik füze vuramaz bilmem ne yapamaz anlamındaki tartışmalara nokta koymak için dünyadaki örneklerine yapılan çalışmalara bir bakar mısın dedim. O zaman şöyle bir şey çıktı ortaya. S400 Petriot balistik füze nedir? Kuruüs füzesi nedir?
Şimdi biraz öyle söyleyeceğim. Hani kuruüs füzelerinin S400’ler vuramıyor Petriot’lar vurur anlamındaki tartışmalar için de bizi izleyenler için küçük bilgiler vereceğim. Yani sizin bu anlattıklarınızdan sonra insanların kafasında bir şüphe kalmayacak. Bu çalışmalar şu anda göreceğiniz görsellerin hepsi özgün görseller ve özellikle çalışılarak yapılmıştır. Başka bir örneği de şu anda Türkiye’de herhangi bir yerde yayınlanmadı şu ana kadar. İlk defa burada yayınlayacağız. Bu çalışmayı Fazıl Altay yaparken defterinde not alıyor. Şu anda ekranda görüyorsunuz böyle zımbalı bir defter, kareli bir defter. Üzerinde de bazı formüller var. Şimdi Petriot balistik füze vurur, S400’ler vuramaz. O zaman James dediğimiz dünyanın en önemli, bakın şurada işaretliyorum, savunma konusunda uzman olan dergilerinin ve yayınlarının olduğu yerde yayınlanmış bir çizelge var. Burada hemen şöyle Atilla çizelge üzerinden okladığı işaretliyorum. Petriot burada en aşağıda S400’ün 400 km menzili füzesi ise çizelgenin üstünde. Bunu değerli dostlar, S400’leri destekliyoruz işte Rusçuyuz yok Çinciyiz anlamında falan değil. Dünyanın önemli savunma konusundaki uzman olan musullardan James bile bir çizelge yapmış. Bu çizelgede Petriot’u şöyle göstermiş bakın. Balistik füze önleme menzili 30 km, füze irtifası 35 km. Burada önlüyor. Şimdi S400’i ise 120 km, 250 ve 400 km’lik menzillere sahip füzeleriyle beraber mukayese ettiğimizde ki Türkiye bunların hepsini alıyor. Öncelikle onu söyleyeyim. Örneğin 400 km’lik teknik olarak 380 km, 400 km olarak adlandırıyor. Bakın balistik füze önleme menzili 80 km yani 2.5 misli fazla. Hala bu konuda kafa karışıklı yaratanların o zaman başka fikirleri var. Bunu iki türlü söyleyebilirler. Gerçekten konuyu bilerek çarpıtabilirler. İkincisi ise bunların hiçbirisini dikkate almadan, bilmeden de yapabilirler. O zaman biz devirsel olarak ne yapıyoruz? Gerçek kaynağından gerçek bilgileri alarak Atilla ile beraber yaptığımız bu programda Temmuz ayındaki programı destekleyecek olan birkaç grafikle beraber sizlere anlatmaya çalışacağız. Bakın Petriot burada, Petriot’un füze menzili burada, kendisinin 80 km’lik menzili burada. Önleme irtifaları da şu çizelge üzerinde gözüküyor.
Ben bir şey demiyorum. Çizelge söylüyor. O zaman buradan başlayalım. S-400 bal gibi balistik füze vurur. Diğer hava soluyan hedeflere karşı da şu anda dünyanın en etkili sistemlerinden bir tanesidir. Şimdi burada da yine 1000 km, 2000 km ve 3000 km menzile sahip balistik füzelerin uzayda hangi irtifaya çıktıklarını şu soldaki grafikten görüyorsunuz. Yaklaşık 1000 km menzile sahip balistik füze 240 km’ye çıkıyor uzayda. 2000 km menzile sahip balistik füze bakın nereye çıkıyor? 400 km irtifaya çıkıyor.
3000 km menzile sahip balistik füze 600 km uzaya çıkıyor. Biz şöyle bir şey yaptık. Ortalama bu tür hava savunma sistemlerinin yani terminal yüksek irtifa hava savunma sistemleri gibi uydular vasıtasıyla, farklı önleme parametreleri vasıtasıyla, silah sistemleri vasıtasıyla entegre edilmiş NATO’nun şu anda savunma sistemleri dışında veya başka sistemlere girmeden 1000 km balistik füze menzilini yani bizim Petriot veya S-400’ün vurabileceği olan sistemler üzerinde. Niye vurabileceği diyorum. Çünkü biraz sonra anlatacağım. Diğerlerini vurmak o kadar böyle Petriot veya S-400’ün imkan kabiliyeti değil, farklı parametreler istiyor.
En sağda da şöyle uzayla ilgili örnek aldığımız 1000 km menzilli ve 240 km yükseğe çıkan füze ile ilgili olarak da işaretlemeleri yaptım. Canhalucu. 1000 km menzile sahip bir balistik füzeyi vurabilmek veya aktivasyon olarak hazır hale gelebilmek için atılmayla birlikte 8.4 dakikaya ihtiyacınız var bakın. Yani 9 dakika eğer geç kalırsanız zaten füze hedefini vurmuş oluyor. Bu işler öyle çocuk oyuncağı diye çok ciddi işler, önemli yatırımların yapılması, iyi personelini eğitilmesi ve bu sistemlerin de tedarik edilmesi bağımsız, uygar, bütünlüğünü koruyan bizim gibi ülkeler için
gerekli olduğu anlamında bir kere daha altını çizmek istiyorum. 3000 km menzile sahip olan bir füze için işte yaklaşık 14.8-15 dakika. Yani 15 dakika içerisinde siz aktivasyonunuzu yapacaksınız, hazır hale geleceksiniz, tehlikeyi önceden hissedeceksiniz, ikazını alacaksınız, bu füzeyi vurmak için hazır hale geleceksiniz. Bu işler öyle kolay işler değil. O nedenle de o onu vurur bu, bu nurdan ziyade aklımızı, salınmamızı nasıl geliştiririz, nerelerde imkan kabiliyetimizi kullanırız, daha farklı neler yapabiliriz anlamında kullanmak için de bu bilgiyi paylaşmış oldum.
Yine Fazlal gayet güzel animasyon bunları da hazırladı. Bu hazırlık içerisinde 1000 km’ye aldık. 1000 km menzile de ne söylemiştik? 8.4 dakikaya ihtiyacımız var. Çok tartışıldığı için füzenin atıldığı yeri İran yakınlarında bir yer olarak kabul ettik. Füzenin düştüğü yeri de Levant bölgesinde, Akdeniz kıylarında bir ülke olarak kabul ettik. Anlaşıldı komiserim. Zaten haritada da nereye gittiğini gayet güzel görüyorsunuz. Şimdi hemen füzenin atılması ile ilgili bir bilgi vereyim. Füzenin atıldıktan sonra çıkabileceği irtifaya ve seyir irtifasına geçmek için 55 saniye süre geçiyor.
Atıldı füze. 55 saniye sonra 240 km’ye çıkıyor 1000 km menzile balistik füze. Orada bir müddet seyahat ediyor yaklaşık 1000 km’nin yarısına geldiğimizde. Atmosferde gidiyor. Tabii. Orada zaten vurulma şansı yok. Benzilleri yok. Ne Petriot’un ne de S-400’ün şu anda kullandığımız örnek aldığımız füze sistemlerinin buralara çıkma şansı yok. Hedef’e 100 km’ye kalan atmosfere giriş yapıyor. İşte bu görüntü roket ateşlendi 240 km’ye seyahat etti. Yaklaşık Hedef’e 100 km’ye kalan atmosfere giriş yapıyor ve hedefine düşüyor.
Bu toplamda bütün bu işler 8.4 dakika sürüyor. Savunma ciddi bir iş. Dolayısıyla ona aklımızı vermek, bu işleri yönetenlere destek vermek, karar vericileri de verdikleri kararın doğruluğu konusunda kamuoyuna ikna etmek, ikincisi daha iyi kararlar vermesini sağlamak, verdikleri kararın arkasında durmasını da sağlamak gerekşile. Ve çağlar kardeşimizin söylediği gibi inandırıcı olmak, net olmak, utanmamak artık. İnsanlarımız utanmak istemiyor, aşağılanmak istemiyor. Bu çok açık net. Yaptığın işin doğruluğuna inanıyorsan, kamuoyunu da düzgün şekilde yönlendiriyorsan ve ikna ediyorsan zaten desteklenir. Şimdi bir silah sistemi almaya karar verin zaten 5 sene lobilerin inanılmaz derecede mücadelesi devam eder. Siz onları görmeyebilirsiniz. Onların bir kısmı kamuoyuna yansır. Dolayısıyla bu S-400 alımı da, F-35 alımı da, başka silah sistemlerinin alımı da işte milli muharbap uçağımızın yapılması konusundaki lobilerin tartışmaları da güncel gazetelerde tarafkar bir şekilde yer alır.
Ama siz incelikten sonra kararınızı verirsiniz. Trabz bir şekilde gerçeklerle beraber mukayese yaparsınız. S-400 konusunda Amerika’nın bu çirkin tutumundan dolayı F-35’i mukayese etme gibi böyle bir şanssızlığa düştü. Çok da iyi yaptı Amerika aslında. Kendi topuğuna sıktı F-35’in. Tüm falsoları ortaya çıktı böylece. Nedeni de şu, şimdi bana soruyorlar. Şimdi ara uçak olarak Rusya’dan uçak alanın veya Çin’den uçak alanın. Hayır, milli uçağınızı yapacaksınız diye mevzularda söyledik.
Demek ki neymiş doğru olan kararın arkasında ülke politikası açısından eğer S-400 konusunda bir baskı görüyorsa onun yanında oluruz, alınmasını destekleriz ama kalkıp da kendi imkanlarını zorlamadan Rusya’dan uçak almak, Avrupa’dan uçak almak yerine milli muharbap uçağının geliştirmesinin öncelik olduğunu savunacak kadar da gerçek Türk milliyetçisi olduğumuzu zaten izledikten sonra görmüş oldunuz. Tabii şimdi hiç belli de olmaz. Belki yönetimde biz oluruz komutanım. Türkiye’de seçim var. Türkiye’de siyasi hareketler var. Şu var, bu var.
Belki öyle bir zaman gelir ki yakın ya da uzak bir dönemde, bunu da söylemek istiyorum mevzulari izleyicilerin yanında, belki o kuvayı milli ruhuna sahip insanlar olarak belki bizler yönetiriz Türkiye’yi. Atire ben burada bir su içsem şimdi. Buyurun. Neden? Çünkü önemli bir konuya değindim. Evet. Bardağını yedi katini çektim değerli izleyiciler biliyor musunuz? Gölge hükümet olmak, yani şu anda yaptığımız gölge hükümeti. Tapsiyelerde bulunmak, bu genç arkadaşımızın yaptığı gibi örneklerde bulunmak. Biz gölge bir hükümetiz. Yani tavsiyelerde bulunuyoruz. Niye gerçek hükümet olmayacağız? Destekliyorum. O zaman gölge hükümet olmanın da bir zamanı limiti var.
Nereye kadar akıl vereceğiz değerli dostlar? Karar vericiler olarak siz değerlendirmenizi yapıyorsunuz. O zaman bu gölge hükümet olmanın da bir zamanı olduğunu, gerçek yönetim içerisinde yaranmak gerektiğini, böyle hapislerde, balyozda, ergenekonla veya uydurmaca davalarla önümüzü kesmelerin de anlamsız olduğunu, ne yaparsanız yapın gerçek Türk ilmi geçtilerini sahneden silemeyeceğiniz de mevzular vasıtasıyla sizlerle paylaşmak istiyorum. Şimdi değerli dostlar bunu anlatırken çalışmalar hakkında size bilgi verdim. Çok detaylı bilgiler var. Bu yaklaşık 45-46 görselden oluşuyor.
Ne kadar ciddi bir çalışma yapıldığının izahı anlamında bu çok çok önemli. Yine gördüğünüz gibi ilk önce S-400’ü. 400 km menzilisi, 250 km menzilisi, 120 km menzilisi ve Petrute geliyor sıra. Değerli dostlar bir şey daha var. Bakın şu atılan balistik füze. Şöyle işaretliyorum. Yaklaşık 44-45 derece zaviyeyle geliyor. 2000 km menzilili, 3000 km menzililer 80-90 dereceye yakın bu açıyla geliyor. Bunları vurabilmek, bunları tespit edebilmek böyle kolay şeyler değil. Dolayısıyla bu bir katmanlı hava savunma sisteminden oluşuyor.
Şöyle diyelim S-400 vurmaz Petrute vurur derseniz o zaman adamın biri gelir bir çizelge koyarsa tekniklerde. Senin dediğin gibi değil kardeşim. S-400’ün en uzun menzilli füzesi Petrute’den daha önce vurur dediği andan itibaren senin bunu ispatlaman gerekir. İspatlayabilmen için o göstermiş olduğun formüllerle yola çıkman gerekir. Onları da bilmiyorsan zaten hiçbir şekilde konuşma şansın kalmaz diye söyledim. Şimdi başka bir çalışma yaptık. Bu çalışmaların hepsinde de S-400 ile ilgili olarak Petrute ile ilgili olarak bakın göreceksiniz bütün bu grafiklerin hepsi tek tek çalışıldı. Yine çeşitli yerlere konuşlandırdık daha iyi nasıl görür ne yapar diye bunları biz değiliz. Zaten S-400 kullanıcısı olan grup komutanlığı adı altında hava kuvvetleri vasıtasıyla TESLK’nın Yüze Savunma Komutanlığı, Muharip Hava Kuvveti Komutanlığı ve bunun ilgili kıymetlendirme sistemleri teknik olarak çalışıyorlar. Petrute için de yine aynı çalışmaları yaptık. Petrute’de yine hedeften 20 km öteye koyarak yaptık ama ne yaparsanız yapın S-400 yaklaşık 1.8 kat Petrute’den daha iyi, daha erken 1000 km menzilli balistik hüzüyeyi vuruyor. Bu kaysileri yaparken yine başka bir çizergi daha görüyorsunuz. S-400 ve Petrute kruz füzelerine karşı örneğin Suriye sahasında nasıl etkili olamıyor diye de devamlı tam oyunda bir tartışma oldu biliyorsunuz. İşte Ruslar S-400’leri getirdiler, S-300’leri getirdiler ama Tom Huff füzelerine vuramıyorlar bir türlü işte İsrail’de atıyor kruz füzesi Amerika’da atıyor diye. Onun için böyle bir çalışma daha yaptık. Yere yakın 30-50 metre mesafede uçan bu tür füzeleri vurmak ne S-400 için mümkün değil ne de Petrute için mümkün değil.
Yine katmanlı bir hava savunmasına ihtiyacınız var. Yani kruz füzelerini örlemek için de farklı bir çalışma ve farklı bir hava savunma katmanı kurmak zorundasınız. Aynen öyle. Şimdi onun için bizim çalışma yürütülen PISAR, SİPER dediğimiz bir hava savunma sistemimiz var. Ortası ve uzun menzillisi var. Korkut, uçak savar sistemlerimiz var. Bunların hepsinin korumaya ihtiyaç olan hedefler için kullanılmasında fayda var. Yani kalkıp da bütün Türkiye coğrafyasını koruma gibi şansınız yok. Dünyanın da zaten öyle bir hava savunma sistemi yok. Stadik ve önemli yerlerinizi koruyacaksınız. Başkentinizi koruyacaksınız. Sanayi bölgenizi, rafirinizi, müktehir santralinizi koruyacaksınız. Sevindirici bir haber. PISAR alçak dediğimiz çalışmanın test çalışmaları bitti. Üretime geçecekler. Bu önemli bir çalışma. Çok güzel bir haber bu. Orta menzilli olan çalışmaların da testi devam ediyor. Büyük olasılıkta bitecek. Uzun menzilliye çalışmalara devam etmemiz gerekir. Bütün bunların hepsini yaptığımızda başaraya ulaşacağız diye söylüyorum. S-400 ve AFF ile ilgili olarak şu anda gerçek S-400 ralarındaki bir görüntüyü görüyor şu anda bizi izleyenler. Bir tartışma daha var da hatırlarsanız dost düşman ayrımını yapmakta zorlanırsınız. Biz bunu NATO radar netine, netvorkine bağlayamıyoruz vesaire falan. Değerli dostlar her silah sisteminin kullanılması için kendine özgün üsiller geliştiriliyor. S-400’lerde geldiğinde kendine özgün sistemleri ile ilgili çalışmalar yapıldı. İlle NATO sistemine bağlamanıza gerek yok. Türkiye’nin kendi milli hava savunması sistemi içerisinde kullanılacak. Şimdilik iki bataryası geldi. Yani bir sistemi geldi. Şimdi hükümeti desteklersiniz, yönetimi desteklersiniz, beğenirsiniz, beğenmezsiniz.
Bu ayrı bir konu. Ama PKK’ya, KCK’ya, PYD’ye, YPG’ye, YPG’ye FETÖ’ye destek veren, kara ordum diyen, sözde yöneticilerine, generalim diyen, beyaz sarayda kabul etmek için mektuplar yazan Amerikanın da hazırlık payını vermek gerek. Kesinlikle. Şimdi arkadaşlar komutanımız çok değerli ilgiler verdi. Artık insanların kafasında bu S-400’ler alınsın mı, alınmasın mı, çeşitli politik görüşler ve bunlara takım tutar gibi bağlı olmanın dışında artık bir soru işaretinin kalmadığını inanıyor.
Geçen sefer Temmuz ayında yaptığımız programda bu Amerika’nın bize haddi olmadan tehdit ettiği F-35’lerle ilgili bir sürü açıklamalar yapmıştık. Fakat ben o programdan sonra komutanımla birlikte yaptığım telefon görüşmesinde inanılmaz şeyler öğrendim. F-35’lerle ilgili herhalde şimdi de onu anlatacaksınız. Tabii. Amerika Birleşik Tepeli Tepeleri, S-400 alırsan F-35 vermem dedi. Tehdit etti. Aslında tehdit ettiği şantaj yap. Çamur yaptı. Haydutluk yapıyor. Haydutluk yaptı ve her türlü çirkefliği yaptı açıkçası. Şimdi bu tehditleri incelerken şu anda ekranda da göreceksiniz, Türkiye şu ana kadar 1.14 milyar dolar harcamış.
Görsel üzerinde Türkiye’nin sistem içerisinde nereyle dahil olduğunu hemen atlatalım. Savunma sanayiinde veya başka bir yerde veya mühendislik çalışmalarında bazı safhalar var. Yani önce bir şeye karar veriyorsunuz. Tabii. Sonra onu kağıt üzerinde veya bilgisayar üzerinde olgunlaştırıyorsunuz. Sonra onun prototipini yapıyorsunuz. Sonra onun içini dolduruyorsunuz derken Türkiye’ye işte sistem geliştirme ve gösterme 2002 yılında davet edildi. 2007 yılında bu tabakat metrini imzaladık. Mali yükümlükler belgesini imzaladık ve 100 artı 16 F-35 almak konusunda da bir niyetimiz oldu.
Merak edenler olabilir. Dört uçağımız şu anda bize teslim edildi. Pilotlarımız ve bakım personemize eğitim görüyorlardı. Onlar geri çekildiler. Bizim adımıza üretilmiş 5. uçak Amerika’da çıktı ama Türkiye’ye teslim edilmedi. Yani yine Amerika’da. 6. uçak da muhtemelen çıktı veya çıkmak üzere. Amerika Birleşik Devletleri bir pazar olarak görüyor bu uçağı. Dolayısıyla ne kadar çok satarsa o kadar para kazanacak. Bunun için proje içerisinden çıkan veya bu projede bir aksaklık olduğu zaman karından da kaybetmiş olacak. Türkiye’nin S-400’lerle ilgili yapmış olduğu ve envanterine katmış olduğu hava savunma sistemi ve bunun karşılığında böyle bir şantaş aslında hiç istemediği bir tartışmanın da Amerika Birleşik Devletleri’nin gündemine gelmesini sağladı. Türkiye eğer F-35’ten bir tehdit de çıkarılırsa hem aksamalar gündeme gelecek hem de önümüzdeki dönem F-35’in görünmez bir uçak olduğu değil birkaç sene içerisinde görünmezlik özelliği de yakında gidecek. Dolayısıyla satışı düşecek. Ben bir kere daha söylüyorum F-35 uçağı projesi küresel sermayenin küresel silah gücü projesidir ve Amerika’nın saadet zinciridir.
Bu pazar içerisinde şöyle bir gelişme oldu İsrail’in var kendi uçağı şu anda. Singapur alıcı pozisyonda. Japonya ve Güney Kore F-35 uçaklarına sahip yani bu ortaklar 9 ülke dahilinin dışında. Yine Yunanistan Türkiye’ye vermezsen bana ver diye böyle ortaya çıktı. Yunanistan’a şiddetli öneririm en kısa zamanda F-35 uçaklarını alsınlar değil Avrupa Birliği’ni artık kayıp kıta Atlantis’te bile kendilerine yer bulamazlar. Batarlar giderler. Onun için şiddetli tavsiye ediyorum Atina mezulardan.
2024-2046 yıllar arasında yaklaşık 3400 uçak üretmeyi planlıyorlar ama bunu 4000’in üzerine 4500’e kadar çıkartmayı düşünüyor ABD’nin. Saadet zincirimde ne kadar çok para kazanırsa o kadar iyi olacak. Hemen yeri gelmişken bir şey daha belirteyim ben. ABD’nin de son aylarda, son günlerde önemli derecede F-35’e karşı bir kampanya var ve açıklarını anlatıyorlar. Ama öyle bir noktadaki proje artık geri dönülmez noktadalar. Yani geriye dönerek zararın neresinden dönersek kar ederim diye düşünürken artık zararın neresinden dönme şansları yok.
Onun için bu batık projeye kendileri de devam etmek zorundalar. Çünkü uçağı uçuramıyorlar. Tedarik zincirinin istedikleri gibi çalışmıyor. Türkiye’nin yaklaşık 10 şirketinin katkı payı aldığını söylemiştik yani iş payı aldığını ifade edeyim tekrar. 25 milyar dolarlık olarak düşünülen Türkiye için bu projede 12 milyar dolar civarında Türkiye’ye iş payı verilecek. Fakat değerli dostlar bir kere daha atlatıyorum. 25 milyar dolar rakamı ilk söylenen bir rakam. Türkiye’nin yaklaşık 50 yıllık süreç içerisinde cebinden çıkacak para yani uçakların işletim masrafları,
ömür devri diyelim bunu çok daha açık bir şekilde 70 ve 80 milyar dolar arasında. Onun için 25 milyar dolarla yakayı kurtarmayı düşünüyorsanız hiç düşünmeyin bu Amerika’nın bir aldatmacısıdır. Onun için yeri yanlışken bunu da belirtmiş olayım. Şimdi bu uçağın boyu, bozu, taşıdığı silahlar, görülmezlik özellikleri falan bu konulara hiç girmemiştim hatırlarsanız. Ben bu uçağın bizi sıkıntıya sokacak olan otoranolojik bilgi sistemi Alice’den bahsetmiştim ve tamamen Amerika’nın kontrolünde olacağımız anlamına geldiğini belirtmiştim. Dolayısıyla bazen değerli yorumcu arkadaşlarım kızıyorlar. Karateş genel aranı diyorlar yani bu uçak kötü mü?
Arkadaşlar biz bu uçağı kaşı, gözü, boyu, bozu için almıyoruz. Burada konuştuğumuz konu milli egemenliğimiz değerli dostlar yoksa o uçağı aldınız, bu uçağı aldınız, Amerikan sistemi olsun, Rus sistemi olsun hayır onlar değil. Egemenliğimizi ön plana çıkartıyoruz ona göre karar verin diyoruz. Onun için burada sizi bağlayacak olan otoranolojik bilgi sistemiyle ilgili olarak gündeme getirmiştim. Hatta şöyle söyleyeyim 2013 yılında Avustralya bu konuyu gündeme getiriyor diyor ki Amerika ve Amerika şirketi olarak diyor sen benim milli lojistimi elimden alıyorsun diyor. Peki ne yapalım diyor Amerika? Buna bir çare bul diyor yani bu böyle olmaz diyor.
2013 yılında Avustralya bu öneriyi getiriyor ama Amerika 2017’de cevap veriyor. Neden? Kulağının üstüne yatıyor. Çünkü bunun can alıcı noktası F-35 projesinin, Alice sistemi, F-35 uçağının iskeleti. Bu iskelet olmadan üzerindeki görüntü oluşması söz konusu değil. Şimdi biz bunu tartışmaya açtığımız zaman Alice sistemin aksaklıklarını falan Türkiye’de de bir tartışma oldu. Fakat son haftalarda hatta geçen hafta içerisinde Alice olarak Türkçe okuyorum bütün her şeyinizi kontrol ediyor. Nasıl kontrol ediyor? Bu kontrol ettiği bakım, pilot, ikmal sistemleri kontrol etme konusunu gündeme getirdik ama bu tartışmalar hem Amerika’da hem de uluslararası alanda gündeme geldi. Tesadüf mü? Yani şimdi uçağın 90’lı yılların sonlarından itibaren günümüze kadar geldiğinde Alice sistemini bilmiyor muylardı yani veya gündeme gelmiyor muydu? Amerika buna çare bulmak zorunda kaldı çünkü dört ülke, İtalya, Norveç, İngiltere ve Avustralya ilk teklifi yapan Avustralya aslında Alice’den kaynaklanan sorunları, güvenlik sorunlarını yani her bilgiyi Amerikan şirketine göndererek milli röstrüyü teslim etmek yerine bağımsız veri yönetimi diye, Sauering Detail Management diye bir sistem yani filtreleme sistemi kullanmaya çalışıyorlar. Fakat uçak üretilirken düşünülürken şimdi geldiğimiz yıl 2019. Bu zamana kadar neden gündeme gelmiyordu? Değerli dostlar Amerika Bireşik Direktörü bir silah sistemini satarken her şeyi size söylemez. Ama anlatmaya devam ettik bu tartışma dünyanın da gündemine geldi, Amerika’nın da gündemine geldi. Şimdi bu çalışma olarak da gündeme geldi. O zaman biz geçmiş yaklaşık bir sene önce söylediğimizde özellikle F-35’in konusunda lobby yapan kimseler bile sesini çıkartamadılar. Onlar da aslında bir yerde bu hatayı yeniden öğrenmişlerdi. İlginç bir şey oldu bir araştırma yaparken İsrail acaba bu Alice dediğimiz olayın neresinde diye hemen şöyle işaretliyorum. Her zaman İsrail Amerika Bireşik Direktörü ilişkilerinde öncelik yer aldığı için İsrail kendi bağımsız Alice sistemini kullanıyor. Yani hiçbir zaman Amerikan şirketiyle direkt bir bağlansı yok. Komutanım şöyle söylemek lazım. İsrail tamamen milli davranıyor. Kendisinin en yakın partneri olan Amerika’ya bile güvenmediğini çok net bir şekilde görüyoruz. Ve kendi milli sistemlerini yapıyor İsrail. Yani İsrail şu anda her şeyini kendisi kontrol ediyor. Doğru mu? Bir. İkincisi, bu tür bir yazılım içerisinde yer alırsanız heklenmeye, bilginizin çalınmaya müsaitseniz.
Güvenliğini birinci derecede tehdit teşkil edecek olan bir yazılım içerisinde girmemiş. Alice sisteminin tehlikeli’sinden bahsederken Alice milli loyistikimizi alıyor. Böyle bir sisteme girersek bir de performansa daire loyistik alırsak Türkiye tamamen hava kuletlerini Amerika’ya teslim ediyor. Yarın bir gün Amerika ile Türkiye’nin bu kafa kafaya gelen politikaları dikkate alındığında bunlar bizi uçurmazlar. Onun için biz F-35 sisteminden bizi çıkarttılarsa çıkartsınlar diye de sesimizi yüksek sesle söylemiştik. İşte bir cep telefonumuz var. Alice sistemi böyle bir yazılım. Şu anda 65’ten fazla uygulama var.
3.1.1.1 yazılımını kullanıyor şu anda fakat Alice’den kaynaklanan ve her yazılımda olduğu gibi bazı aksalıklıklar ortaya çıkınca bu yazılımı daha geçen hafta 3.5 olarak yeni bir sürümlü ortaya çıktı. Onu hazırlıyorlar bakın 300 yama veya patch ile yani 300 yama yaparak hata ve iyileştirme yapacaklar. Yarın bir gün uçak başına gidiyorum ben şimdi Hatice’ye. Güncelleme geldi cep telefonda olduğu gibi. Uçamazsınız değerli dostlar. Neden? Yazılımıza güncelleme gelecek. Hayatınızı Alice bağlamışsınız.
Otonom, lojistik bilgi sistemi sizin bütün her şeyinizi kontrol edecek. Harekatınızı, eğitiminizi, uçuş bilgilerini alıyor. Bakımınızı kontrol ediyor. İkmal zincirinizi kontrol ediyor. Ona göre zaten bu çarkı kurmuşlar. Hani uçan bilgisayar diyoruz F-35’ler için. Uçan bilgisayar olunca 5. nesil diyoruz. O nedenle bir fotoğraf getirdim ben size. Onu da özellikle İsrail hava kuvvetlerinin kullandığı F5A uçağını simülatördeki bir fotoğrafını getirdim. Birebir olarak bir fotoğraf bu. İşte uçan bilgisayar.
Gördüğünüz gibi her şey dijital ve dokunmatik ekrandan oluşuyor. Birçok programı buradan çağırabiliyorsunuz. E bunun bir yazılımı var. Biraz önce anlattım bu yazılımın güncellenmesi gerekiyor. Bu bilgilerin şirkete dönmesi gerekiyor. Heklenmeye müsait. Hatta başlangıçta Çin, Amerika Birleşik Devletleri’nin F-35’in tasarımı dahil olmak üzere Kongre Gütüphanesi’nin 5 katı yani 50 terabayktık bilgiyi diğer silah sistemleri ve personel olmak üzere Amerika’da çalmış.
Ve Rusya ve Çin kendi silah sistemlerini 25 yıllık arge gerektiren çalışmaları 5 yıla indirecek şekilde ceplerine koymuşlar. Dolayısıyla bu yazılım bütün yazılımlarda olduğu gibi heklenmeye, çalınmaya müsait. Şimdi F-35 uçan bilgisayarı olduğuna göre yazılımları güncellenecek. Ekranda gördüğünüz uçağı çalıştırıp bu sistemlere hakim olabilmeniz için kullanıcı adı ve şifre girmeniz gerekiyor. Sizin kullanıcı adı ve şifrenizle göre sizin adınıza loktanacak. Nereden çıktı derseniz geçenlerde bir İngiliz pilotunun Amerika’daki eğitimi sırasında bir video yayınlandı. Bu videoda İngiliz pilot uçak içerisine girmiş uçağını aktif edecek. Yandaki arabada bekleyen eğitici, öğretmen Amerikalı pilot da konuşuyor telsizden. Şu anda diyor kullanıcı adını kabul etmiyor sistem diyor. Öğretmen pilot İngiliz pilota telsizden şunu söylüyor. Tekrar denediyor. Tekrar denedi İngiliz pilot. Başarısız oldu. Uçağı terk ettiler. Filoya tekrar geri döndüler. Yeni kullanıcı adı ve şifre alarak geldiler uçağı çalıştırıp gittiler. Yarın bir gün Türkiye’nin mevcut Amerika ile ilişkileri veya başka durumlar söz konusu olduğunda güncellememiz var. E kullanıcı adı çalışmadı. Kullanıcı adını aynı zamanda sisteme hackleyerek veya Amerika tarafından kullanarak da kullanıcı adını engelleyerek sizi uçurtmazlar. Yani siz anahtar teslimi Amerika’ya gidiyorsunuz ruhunuzu teslim ediyorsunuz. Bunlara razı olacaksanız F-35 konusunda buradan o zaman bizi yönetenlere bir iki sözüm var. Amerika bizi işte askıya aldı bilmem ne aldı işte S-400’de F-35’i kullanırız falan filan. Lütfen bir kere daha söylüyorum. Amerika F-35’i vermezse bize büyük iyilik etmiş olur. Anlattığım tehlikeler sadece basit tehlikelerdir. Maddi boyutunu hesapladığınız zaman bizim hesap makineleri ona gücü yetmez. O nedenle askıya aldığı vesaire falan yapmadan bir an önce Amerika Birleşik Devletleri ile diplomatik olsa diplomatik ağızlısı, yarım ağızlısı olsa bu görüşmeleri lütfen kesin önünüze bakın diye. Ben naçizane bir tavsiye de bulunuyorum. Her zaman söylüyorum. Avokadikları Amerika Birleşik Devletleri’ne bağımlıdır uçak açısından yedek parça açısından. Şimdi siz eğer F-35 konusunda da ayağınıza böyle bir pranga geçirirseniz %100 Amerika’ya bağımlı olursunuz. Amerika isterse uçarsınız. İstemese Deniz Kaplumbağası’ya uçurursunuz. Komutanım bu anlattıklarınız gerçekten bir facia. Şimdi biraz önce söylediniz ya 25 milyar dolarla da sınırlı kalmayacak. Bizim zaman içerisinde Amerika bu haydutluğu da yaptığı için 50-80 arası milyar dolar yine vatandaşın cebinden çıkacak. Türk milletinin kasasından çıkacak. Merkez bankamızdan çıkacak vesaire. Ama şimdi çok enteresan bir şey var 116 tane söylediğimizle göre biz planlamışız.
Yani bu resmen çok büyük bir tezgah ve bizim programda da biz bu. Emperyalist Amerika’nın bu tezgahını da bütün Türkiye’ye ayrıca bütün dünyaya da anlatmış oluyoruz. Biz kendi milli işlerimize bakacağız komutanım. Ona göre hareket edeceğiz. Sanıyorum F-35 ve S-400’ler konusunda artık hiç kimsenin kafasında bir soru işareti kalmadığını düşünüyorum ben. Ben bu paraları böyle saçmayalım dedikten sonra Milli Muharrem uçağımıza öncelik verelim. Buralarda ayaktaki bağlanımızı çözelim.
Dünyanın sayılı hava savunma tesislerine savunma sanayi tesislerine sahibiz. Bunu iyi değerlendirelim. Temmuzdaki mevzular canlıda. Milli Muharrem uçak çok kısa zamanda Twitter’da trend topic listesine girdi. İnanılmaz derecede o canlı programda destek verdi bize gençler. O destek sonradan bazı kamuoyu yoklamaları yapıldı. Şu anda Türkiye’nin %80’ine yakını Milli Muharrem uçağın yapılmasını destekliyor. Buna hiçbir hükümet ayağı direyemez. Direrse yarın bir gün bunun hesabını sorarlar. Türk Sağlık Kuvvetleri ve Milli Savunma Bakanı’ndaki yönetçileri ben bir kere daha eski emekli bir subay olarak, avacı olarak tek daha sesleniyorum. Yarın bir gün F-35’lerine F-45’i konuşuruz. Su 57’i yerine su 97’i konuşuruz. Onun yerine Milli Muharrem uçakla ilgili konuları konuşmak her zaman bizim önceliğimiz olmalı diyorum. 70-80 milyar dolarları yurt dışlarına vereceğinize, onun yarısına Milli Muharrem uçağı yapalım. Kodlarla modlarla bağlanmayalım. Bu vatanı seven insanların parasından Ulu Orta harcamayalım diyorum. Öncelikle verdiğiniz değerli bilgiler için mevzular izleyicisi adına, Türk Millet adına size kardeşiniz olarak, bir arkadaşınız olarak çok teşekkür ediyorum komiserim.
İnsanların kafalarındaki soru işaretlerinin kalmadığını artık düşünüyorum. Onun dışında 23 Kasım’dayız bugün, yarın 24 Kasım ve Öğretmenler Günü. Mustafa Kemal’in dediği gibi yeni nesil sizlerin eseri olacaktır dediği öğretmenler. Elleri öpülesi Öğretmenler Günü. Buradan onların Öğretmenler Günü’nü kutluyoruz ama sizin ayrıca da bir özelliğiniz var. Sevgili babanız kendilerine selam ve hürmetlerimi de buradan iletiyorum ve onu da Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Bir köy ensisu mezunu. Bu çok çok önemli. Siz de onun evladısınız. O sizi yetiştirdi. Öğretmenler Günü ile ilgili siz ne söylemek istersiniz?
Ben böyle her Öğretmenler Günü yaklaştığında bir de köy enstitüleri tartışması olduğunda tabii babamla beraber bu anılarım gündeme geliyor. Aynı zamanda kız kardeşinin emekli bir öğretmen. Onların şahısında büyüklerimin ellerinden öpüyorum, küçüklerimin gözlerinden öpüyorum. Anlamlı çağrından sonra sevgili öğretmenlerimizin de bu güzel gününü kutluyorum. Bu program için tekrar çok teşekkür ederim. Ben teşekkür ederim. Müsaade ederseniz kapatayım. Değerli arkadaşlar, gerçek olan her şeyi size gerçek bilenlerin ağzından iletmeye çalıştık.
Bu mevzular programının daha sonra gelecek olan yorumlarınızın hepsini okuyacağız, değerlendireceğiz ve en kısa zamanda yeni mevzular programı çekmeye çalışacağız.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Hoşça kalın.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir