MEVZULAR 36 – Titreşim
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=1ffhwfJpicI.
Doğal şeker, incir. Yani incir getirdi. İncirin de fazlası zarar. Şeker kovmasına giriyorsun. Her şeyin fazlası zararı gerçi. Biz ne anlatıyoruz? Biz kimi bekliyoruz? ***’i mi bekliyoruz sabahtan beri? Gel sen al artık. Ay kıyamam böyle çay bağlamıyor ya. Git lan buradan. Babacım çok enteresan hayat ya. Her neyse. Maalesef çok büyük bir deprem yaşadık. Ama bak deprem oluyor. Ve İstanbul’da biz balık gibi ölmeye bekliyoruz şu anda. Büyük bir deprem olacağını profesörler söylüyor. Evet bizim programımıza da konuk oldu. Bir astrolok.
Dedi ki şurada deprem olacak şöyle olacak böyle olacak. Biliyor da nasıl oluyor bilmiyorum ama bak o adam dahi bu işten ekmek kazanan bir adam olarak diyor ki Bana değil abi. Profesörlerin söylediklerine güvenin diyor. Tamam çok doğru tahminler yapıyor ama insanlar umut için yaşıyor. Bu yüzden yılbaşını kutluyoruz. Bu yüzden doğum günlerimize çok büyük anlamlar yükliyoruz. Bir gün sonra her şeyin daha iyi olacağını düşünüyoruz. Teyzenin bir tanesi kahveye bakıp inanmasanız da size dönüp biliyor musun bak hep böyle zirveye kadar geliyorsun. Orada bir şey oluyor. Orada bir şey oluyor başaramıyorsun. Sen de gaza geliyorsun ama diyorsun ki evet ya bu sefer olacak falan. İnsan abi öyledir. Önemli. Umut çok önemli.
Ama bir de bu işin gerçek ciddi meselesi var. Deprem oluyor şaka yapıyor insanlar. Şaka yapan insanlara kızıyoruz diyoruz ki sen nasıl şaka yaparsın ya böyle bir konuda. Çünkü insanlar korkularını bu şekilde bazen dışarı vuruyorlar. Hiç bu açıdan baktınız mı? Ben şaka yapmıyorum. Deprem şakası yaptım da bana laf ettiler de o yüzden bunu söylüyormuşum zanneder birçok gerizekalı. Hayır asla tabii ki depremle şaka yapmam. Ama yapan adama da gerçekten hak veriyorum abi. Çünkü onlar bizim gibi milyonlara hitap etmiyor burada. O söylüyor yani. Ya düşünsenize şu anda elinizi vicdanınızda koyun da söyleyin.
Arkadaş arasında yaptığın sohbetlerin bir bölümünü sızdırsak internette linç yer misiniz yemez misiniz? Aslı Bekiroğlu telefonunu patlatmışlar kızını ifşa etmişler. Bakmadık. Aslı Bekiroğlu’nu tanımam meravam dahi yok. Ama tanınmış bir Sima filmlerini biliyorum. Oynadığı dizileri biliyorum. Gördüm yani bakmadım abi. Bakmayın abi. Danla ne güzel söyledi. Gerçi Danla’dan önce ben de söylemiştim bunu. Lan bir linç yiyoruz. Bir küfür ettiğimiz için linç yiyoruz. Küfür ettiğimiz bölümü paylaşıp altına şey yazılar. Bunu çocuklar görse e a***** kodumu çocuğu. Silinmiş etmiş video. Çocuklar gördü şimdi paylaştığın için senin yapacağın duyuya a***** kim a*****. Bu a*****’lerin hepsini temizleyeceğim. Ben bunlara savaş açtım. O yüzden bir çoluğu benden nefret edip sürekli bir kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar ya benimle ilgili. Allah aşkına şu kıza kötü kötü cümleler yazanlar bir girin de şu telefonunuza bakın ya. Fensi yazmış evet bizim de kötü şeylerimiz var ama biz fotoğrafa çekmiyoruz. O kız da fotoğrafa çekip hadi bakalım bugün size galeri yaptım mı dedi. Biri çalmış biri hacklemiş bir şey olmuş. Bir düşün ya tamam fotoğrafı olmasın ya. Yaptıklarını bir düşün ya hadi gel iki saniye düşün. Çaktırma şimdi birilerini izliyorsan. Onları da çaktırma kendin bir başına bir düşün bakalım ne oldu ya s**tiret yaptıklarını şu sadece gün içerisinde bir beş dakika hayal ettiklerini bir koy bakayım gözünün önünde. Hepimiz bir a***** sikiyoruz ama çoğalamıyoruz işin kötüsü bu. Şimdi destek mesajlarıyla kız birazcık daha gündemde kaldı ama gündemde kalmasına destek bile verirse iyi bir şey değil çünkü birileri sapıklar merak edecekler. Biz kapı deliklerini maalesef bu ülkede anahtar giren bir delik olarak değil içinde neler oluyor acaba deyip gözümüzü uzattığımız bir mahremiyet olarak gördük hep. Bunu yapmayın artık bırakın abi hep bizim poposun memesi götü a***** aşağı var. İlgilendirmesini sadece fiziksel görüntüler ile bile ilgileniyorsunuz Instagram’da insanların bikinili kızların 30.000 abonesi var ama sadece bikini girdikleri için. Ve memeleri o bikiniye gerçekten çok iyi oturduğu için. Ben de ediyorum birkaç tane. 30.000 kişinin takip ettiği hesaplar var yapmayın be oğlum. Deprem oluyor bak burada Elazığ’la arkadaşım var depremden sonra sordum. Elazığ’da deprem olması hepimizin canını yakar. Türkiye Cumhuriyeti’nin herhangi bir yerinde herhangi bir insanın ölümü bizim canımızı yakar. Bütün dünyadaki insanlar tabi ki çok önemlidir ama burası bizim evimiz bizim yuvamız o yüzden biz üzülürüz.
Madenciler ölür kahroluruz ama deriz ki neden öldüler ya? Yaşam odasının tanesinin fiyatı 800.000 liraymış. Yaşam odası 800.000 lira biz bunu nasıl yapalım diye adam bakan 50 sallıyor. O 50 salladığı koldaki saatin fiyatı 3 milyon lira. O 3 yaşam odası ederdi yaşam odasının tanesi 14 insan canı kurtarıyordu. 32 insanın canını kolunda sallayarak 800.000 lira yaşam odası dedi o bakan. Ve ben bunu eleştiremedim biliyor musunuz? Eleştiremedim dediler ki eleştiremezsin daha insanların kırkı çıkmadı neyi eleştiriyorsun?
Elazığ’da insanlar öldü ve ben dedim ki bu binalar dediler ki bana eleştiremezsin. İnsanların daha kırkı çıkmadı. Bugün bir operasyon yapıyoruz Rusya, Amerika gibi büyük devletler yüzünden o operasyonumuz yarım kalıyor. Boku boku’na girmiş gibi oluyoruz oraya ki girmemiz çok önemliydi. Bunu en çok destekleyenlerden biri benim biliyorsunuz. Girdik 30 kilometre ilerledik durduk orada. E girmeyedik 30 kilometreyi bırak 90 kilometre ileri atış yapabilecek toplarımız füzelerimiz var. Niye girdik oğlum biz oraya? PKK koridorunu engellemek için girdik oraya. Amaçları unutuyoruz.
Bizim oraya niye girdiğimizi bilmiyor b***rın okuyum Twitter’da 100 bin kişi tweet atmış operasyonla ilgili. 90 bini bilmiyor lan niye oraya girdiğiniz. Sonra bugün orada şehit geliyor ve ben diyorum ki işte yarım kalan operasyonun cezasını çekiyoruz Ruslar yüzünden. O aynı Rusları arkamızı alıp Amerika’yı kafa tutuyoruz. Amerika’yı kafa tutarken gidip Ukrayna’ya göz kırpıyoruz. Ne yapıyoruz oğlum biz? Böyle dolaşıyoruz masalar arasında. Ne haber beni sen seviyor musun bu hafta? Seviyorsan buna laf atalım. Tam youtuber gibi bir ülke olduk a**ın k***rın. Ben anlamadım yani oradan oraya, oradan oraya. Ya arkadaşım bu şehitler geldiği zaman kahroluyor muyum ben oluyorum ama niye şehit geliyor diyor sorduğum zaman ben hain oluyorum. Ve hala o insanlara alkış alıyor. Deprem çadırımız var diyor adam. 5 bin tane deprem çadır aldık diyor. Açıklama yapıyor devlet yetkisi. Alkışlar. Bu mu lan alkışlanması gereken çadır mı? Çadıra ihtiyaç duymasak önceden önlemimizi alsak. İstanbul’da yedinin üzerine bir deprem olduğu zaman emin oluyorum. Biliyorsun kapalı çarşı batacak babacım. Kapalı çarşı batarsa ne olacak biliyor musunuz? Malatya’da batacak, Van’da batacak, Diyarbakır’da batacak, ekonomi batacak abi.
Ekonomi battığı zaman ne olacak? Ne yapacağız abi biz sonrası için tüm imkanlarımızı sever vereceğiz. Tamam abi alkışlıyorum sonra biz bir ölelim. İyi bir yere gömün ben alkış tuttururum birini size. Ben ülkede terör gündemi olduğu zaman, ne bileyim PKK hortladığı zaman, bir şeyler olduğu zaman Twitter’da gündeme giren şeylerin futbolcuların isimleri ve maç skorları olmasına delirirdim. O dönem buna çok büyük muhalefet etmişliğim de vardır. Öyle değilmiş bak ben de değiştim. Bir erkek kadının bekaretine önemse ermi gibi saçma saçma tartışmalar da çok çıktı biliyorsunuz. Maalesef 2020’de olmamıza rağmen ülkemizde hala böyle tartışmalar çıkıyor.
Ağır namus bekçisi, çok ahlaklı, abiler var. Evleneceğim kadına ya başka erkeğin eli değmemiş olacak. Deep. Aşık olduktan sonra iki çocuklu kadına nikah basmak için kan ter içinde oralarda buralarda koşuşturdu. Çok gördük. Değişeceğiz. Karşımıza çıkan şeyler bizi değiştirecek. Gelişeceğiz. Futbol müsabakaları neden çok gereklidir? Zaten moreli her türlü boka saran bir ülkenin içerisinde insanları bir meşgale, aile et duygusu yaşayacakları bir meca alması çok doğaldır. Galatasaraylısınızdır, Fenerbahçe’desinizdir, Trabzonlusunuzdur, Beşiktaşlısınızdır ya da Başakşehirlisinizdir.
Fark etmez. Ama Galatasaray UEFA kupasını aldığında fazla kenetlendik biz Avrupa’da. Fenerbahçe’liyse, Beşiktaşlısı hangi takımdan olursa olsun aldı atkısını, kendi takımının atkılarını Galatasaray’ın maçlarını desteklemeye gitti abi. Bütün Türkler bir arada yüz yüze geldiler. Kendi röportajları var. Girip artık YouTube’da her şeyi bulabiliyoruz. Oradan izleyebilirsiniz. Dediler ki biz başımızı dik gezmeye başladık Galatasaray’ın bu zaferlerinden sonra dediler. Çünkü *** geçiyordu bizimle. Avrupa’nın tekelleşmiş futbolu. Bu birlik sonuçtur. Sebebi de teferaktır.
Galatasaray’dır. Sen değilsen Galatasaray’lı. Türk’sündür ve Galatasaray’ı desteklersin. Fenerbahçe yapar yarın bir gün. Avrupa’da yine bütün Türkler, bütün vatandaşlarımız kenetlenir. Başka bir takım yapar bir gün. Yine kenetleniriz. Elazığ depreminden sonraki yardım kampanyasında biliyorsunuz nasıl kenetlendir. Ama bizi kenetleyecek başka şeyler de var. Yani ülke felakette kenetleniyor. Yaşasın ülkemiz diyerek maalesef durumun pozitif tarafını bize gösteremezsiniz. Çünkü bu durumlarda pozitif bir taraf yok. Böyle durumlarda pozitif bir taraf olmaz. Derken fikrim değişti.
Araştırdıkça arkaya dönüp bakıp, okuyup öğrenip sonrasında bugünkü aklımı ve zekamı tahammül edince ben de değiştim. Bundan korkmayın abi. Deprem şakası yapanlara kızmayacaksınız. Futbolu TTE sokanları kızmayacaksınız. Çünkü bu adam korkusunu, çünkü bu adam kaidiyetini başka bir hamle çözemiyor. Tabii ki aşağılayan, saçma saçma şaka yapacağım diye konunun bokunu çıkartan geri zekalardan bahsetmiyorum. Avizesinin fotoğrafını paylaşıp bizim evdeki rihter, yazana mesela kızmayın diyorum. Deprem dediğiniz sadece insanları öldürdüğü için büyük travma değildir.
Deprem çok farklı hayatlara, çok farklı acı anılar bırakır. Kimisi sülalesini kaybeder depremde. Bambaşka bir insan olur, bambaşka bir acıyı öğrenir. Kimisi evini kaybeder, başka ev alabilecek parası yoktur. Akrabaları onu bir süre sonra sokakta bırakır. Ve o adamın hayatı bambaşka bir drama, bambaşka bir acı hikayeye gider. Yıkılmaz adamın evi, orta derece hasar görür. Adama derler ki burada artık oturamazsın. Adam da der ki o zaman ben kirada bir eve çıkayım. Elazığ’da kiralanacak bütün evleri de Suriyeliler kiraladığı için adam kendi vatanından memleketinden, kendi toprağından İstanbul’a, Ankara’ya, Antalya’ya göç etmek zorunda kalır. Sonra siz ona dersiniz ki görüyor musun hep Elazığ’dan şuradan buradan göç ediyorlar buraya. Bozdular burayı. Gevrek gevrek bunu dersiniz. Bunu da milliyetçi duygularla söylersiniz. Milliyetçi olduğunuzu zannederek. Yani depremle ilgili bir tweet atarken ya da empati kuracaksanız bunu yıkılmış binaların altında ezilmiş insanlar üzerinden yapmayın. Bunun ne kadar geniş boyutlu bir yıkım olduğunu, travma olduğunu anlayın, hatırlayın. Burada binlerce insan göçük altında kalacak belki hayatını kaybedecek. Ne demişti profesörümüz?
Burada yirmi kişi, bir kişiyi çıkartmaya çalışıyor enkaz altından. Peki yarın İstanbul depremi, beklenen İstanbul depremi gerçekleşirse yüz bin insanı göçük altından çıkartmaya yetecek profesyonel iki milyon kişi var mı diye sordu. Cevap yok. Ne olacak ağabey? Yağma başlayacak. Hangi kolluk kuvveti müdahale edebilir buna? Elazığ’da yağma oldu mu? Elazığ’da olmadı mı? Oldu. Bütün kameralara oraya çevrilmişken, bütün gözleri oradayken Elazığ’da yağma olayları da oldu. İstanbul’da olmayacak mı? Gölcük’te olmadı mı?
Daha evladının ya da akrabanın acısını çekerken senin eşyanı çalmaya çalışacaklar. Aynı yağmacılar, 99 yılında olan 17 Ağustos depreminde can çekişen kadının kolunu kesip mezliklerini aldılar. Bunları da yaşadı bu ülke. Kimsenin haberi yok. Yarın bir gün burada bu büyük depreme olursa ki olacak. Ne olacak? Çok birbirimizi seven, acayip vefalı yurdum insanları çocuğu marketin ortasında bırakıp kaçtılar depreme esnasında. Bunun videolarını izledik. Finalde bir tane adam sağolsun alıyor çocuğu da çıkıyor dışarı. Neler neler. O piston düştüğü hikayesini anlatmıştım. Türkiye’nin komik videoları da birinci sıralara yükseldi. Herkesi geberdi piston düştü piston düştü. Teyzeyi ezip geçti 19 yaşında çocuk orada. Onu bir kişi fark etti mi? Fark etmedi. Kaos anında ne Twitter’ız ne karşı karşıya birbirimize takındığımız gülücüklü, saygılı bakışlarız. Yalanız. O yüzden bir yalanı başka yalanla bastırıp kendimizle polyanla cılk oynayacağımıza yarınki depreme hazır olalım. Ben bunu anlatmaya çalışmıştım insanlara. Milliyetçisiniz, Türkçüsünüz, devletçisiniz. Eyvallah da o deprem olursa ekonomi çökerse, insanlar yağmaya başlarsa
yağmanın sonucunda iç savaş çıkarsa o iç savaşa kim müdahale edecek? Elimizde Türkiye Cumhuriyeti diye bir şey kalmaz. İstanbul gibi bir ilin depremde yıkıldığını bir hayal edin. Bu ülkede başka İstanbul yok. Bu ülkede maalesef bu yüzden başka ekonomi yok. Neden GAP projesi yüzünden ortaya çıktık PKK bir anda sizce? Birçoğunuz da bilmiyorsunuz tabii bunu. Girin lütfen araştırın. Bilenler akranlarım, yaşlılarım, benden büyüklerim bilecekler. Güneydoğu Anadolu projesi, GAP projesi bütün Güneydoğu Anadolu’yu sulayacaktı. Kırak topraklar yeşerecekti. Şanlıurfa İstanbul ekonomisine ulaşacaktı. Antep İstanbul ekonomisine ulaşacaktı. Bir ülkenin içerisinde İstanbul ekonomisine sahip 4-5 şehir varsa o ülke güçlü bir ülkedir. Çünkü o ülke para kazanan ülkedir. Neden herkes İstanbul’a gelir taşı toprağı altın? Hayır. Büyükşehir para basar konu budur. Çünkü arz vardır talep edilir. İşte bu yüzden GAP projesi bir türlü yapılamadı. Süleyman Demirel’in gizli kaynaklara göre kafasını kaldırıp GAP projesi haritasına bakıp yaptırmayacaklar dediği de o dedikodlar arasındadır. Yaptırmadılar.
PKK hortladı bir anda. İstanbul gelirse ne olur? İşte o yüzden şimdi sorgulama zamanı. İşte o yüzden şimdi sorup soruşturma olayın sonuçlarına takılı kalıp debelenmek yerine sebeplerine ulaşmak zorunda olduğumuz andayız. İşte o yüzden devletçiyseniz milletçiyseniz deprem oluyor da kardeşim buna önlem almıyor muyuz? Diğer adamlara hain diyemezsiniz. Şu anda bildikleri, sorguladıkları ve yarını düşündükleri için sizden daha milliyetçiler. O yüzden bugün deprem tweet’i atarken ya da doğuda biz neden şehit verdikleri sorgularken
tüm bunların farkında olup sorgulamanızı size tavsiye ediyorum. Başka acıları da geberedin mi deprem? Evleniyorlar. Çok aşıklar birbirlerine. 6. ay evliliklerine. Adam işlerini ertelemiş balayı var diye balayından sonra almış. 3 ülke gezecek Avrupa’da. Ağlaşa zırhlaşa sarılıyorlar karısıyla birbirlerine çünkü daha yeni evliler bir de çok daha aşıklar. Adam çıkıyor yurt dışına Avrupa’ya. 99’da 17 Ağustos’ta. BAM! Deprem oluyor. Evleri görüntüde. Adam deliriyor doğal olarak. Bütün dünya karışıyor. Geliyor Türkiye’ye.
Girdiği sokak onun büyüdüğü çocukluğunun gençliğinin geçtiği sokak. O sokak diyor ki orada yok. Evimin yolunu bulamadım diyor. 35 yıldır yaşadığın şehirde evinin yolunu bulamıyorsun. Düşünebiliyor musun? Neyse tabelalar mabelalar şunlar bunlar evini buluyor abi. Karısına ulaşmaya çalışıyor ama yardım ekipleri zaten yayılmış sağa sola ve o binanın üzerinde bir tane bile yardım ekibi yok. Nasıl yetişecekler zaten çok normal. Adam kendi elleriyle paramparça ederek ellerini kanata kanata kazmaya bir şekilde evinin nerede olduğunu dairesinin nerede olduğunu farkında bile değil. Kağıt gibi olmuş bina. Ulaşmaya bulmaya çalışıyor. Eşyalardan tanımaya çalışıyor. Nihayet bir yerde bir fotoğrafla karşılaşıyor. Evlilik fotoğrafları. Yatak odasında saklıyor da evlilik fotoğraflarını bulunduğu albümde. Gece 3.02’de olmuştu deprem ve o sırada karım yatak odasındadır. Uyuyordur diye düşündüğü için oranın yatak odası olduğuna karar verip karısını oradan kurtarmaya çalışıyor. Sürekli kazıyor. Molozları çıkartıyor. En sonunda bir kolona ulaşıyor büyük bir kolon. Kolonun hemen yanında çiçekli yatak çarşafını görüyor. Ve diyor ki yatak bu kolonun altında.
Karımın cesedi bu kolonun altında. İnsani bir güç mü arkadaş kolonu tek başına kaldırabilmek? Yardım çağırıyor. Yok. Bir tane vinç, bir tane kepçe bulalım diyor. Yok. Çalışıp çabalayıp, uğraşıp, didinip bir tane kepçe buluyor. Getiriyorlar binanın önüne kepçeyi. Kaldır diyor çabuk. Şu kolonu kaldır. En azından karımı yıkatayım, duasını okuyayım. Öyle gömeyim, öyle vedalı işeyim diyor. Şimdi senin aklına deprem dincine geliyor. Yarı yıkılmış bir bina altında o objektife beni kurtarın diye bakan bir depremceder değil mi? Benim de o geliyor. Ama benim bu abinin yaşadığı acı da aklıma geliyor. Benim yağmacılar aklıma geliyor. Deprem deyince aklıma ekonomi geliyor. Deprem deyince benim aklıma Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği ve bekası geliyor. O yüzden deprem sizin ceset torbalarını alkışlayacağınız ya da çadırlara onay vereceğiniz bir durum değildir. Şöyle düşünün İstanbul’da yağma olacak. İstanbulluluğu kendine bunu yapar mı falan diye. İstanbul’u yapmıyor zaten arkadaşlar. 99 depreminde yağmaya gelenler çok uzun yollardan kamyonlarla geldiler. Elazığ’daki durum da öyle.
Elazığ’daki yağmaya Elazığ’lar mı yaptı? Bu arada Elazığ Kürt mü diye aratmışlar mesela Google’den diye haberler çıkmış. Bu yanlışmış bu arada. Bu yalan habermiş, asparagas habermiş. Bunun gazına gelip de çok tweet atıldı. Ben atmadım çünkü bekledim hani. Böyle bir şey olmaz çünkü yani. Çünkü Elazığ, Gakkoşlar, Doğu’nun kalesidir oğlum Elazığ. Öyle derler. Elazığ’lı vatandaş karakola silahlı saldırı yaparken kamyonuyla silahlı saldırı yapan teröristlerin üzerinden geçen vatandaştır. Elazığ’lılar yaptılar bunu. Böyle bir gündem yaratıldı, sahte bir gündem ama bu gündeme inanıp tribe giriyorsanız girmeyin Elazığ öyle bir yer değildir. Ayrıca öyle olmasa da ne fark eder yani? Ful Kürt olsa ne fark eder yani? Salak salak işte insanları Türk-Kürt muhabbetine sevk edip aslımızdan şaşırtıyorlar. Bazı videolarımda aptala anlatır gibi anlatıyorum konuyu. Çok kızıyorlar. Eleştirme, devletin her şeyini eleştirme. Vallahi her şeyini eleştirmiyorum. Yerli milli araba yapıyoruz, paylaşım yapıyorum. Her şeyi göze olarak paylaşım yapıyorum biliyorsunuz. İnsanlar artık çok korkuyor. Çünkü yalnızca hükümet kanadının yandaşları yok artık. Muhalefetin de çok sapık yandaşları var. Aynı var ya aynılar, ikisini koyacaksın böyle kavanozun içine cip cip cip cip birbirlerini böyle yiyecekler orada. Doğru doğrudur, yanlış yanlıştır. Bu tanımın karşılığını başka yorumlarla manipüle edemezsiniz. Kızıyorlar kızıyorlar, sonra da aptala anlatır gibi anlatıyorum. Hak veriyorlar. Ben yine böyle aptala anlatır gibi anlatayım. Bakınız burada bir bardak su var. Bu benim program yaptığım masa. Yok yok, elleme elleme. Abi sen mi yaptın? Tabii ki ben yapacağım. Otur otur. Sen ne zahmet ediyorsun ya hop ben hallederim dur. Bravo be! Ne temizledin be! Ne temizledim be! Harbiden ne temizledim ya!
İşte alkışlanan benim burayı peçeteyle silmem oldu. Birisi de bana sormadı ki ha uşağım sen o suyu oraya neden döktün?
İşte memleketimizdeki durum ama maalesef tam olarak bu.
İlk Yorumu Siz Yapın