"Enter"a basıp içeriğe geçin

Mevzular 39 – Kör Tarih (Hasan Atilla UĞUR – Oğuzhan UĞUR)

Mevzular 39 – Kör Tarih (Hasan Atilla UĞUR – Oğuzhan UĞUR)

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=a1hOtGYKluo.

Mevzular Özledim ama eriniyordum artık çekmeye mevzuları baba biliyorsun. Çünkü Twitter’da son zamanlarda çok aktifim ve Twitter’da birçok insan çok fazla aktif. Özellikle FETÖ’cülerin artık milli mücadele başlığı altında Atatürk fotoğraflarıyla Atatürkçüymüş gibi iktidara o şekilde saldırmaları ve iktidardan rahatsız olan Atatürkçü insanlar bakıyorlar ve diyorlar ki ”Aa bak bunlar da Atatürkçü. Aynı bizim söylediğimiz şeyleri söylüyorlar. Dur biz de bunların yanında olalım.” deyip maalesef bu konuda bir şey yapmıyor. ”Biz de bunların yanında olalım.” deyip maalesef bilmeden kandırılarak yandaş oldukları Atatürkçülerle dolu. Bunlar mesela biz bir şey konuştuğumuz zaman Almanya’dan özellikle İngiltere’den hepsi de izliyordur. İzliyorlar da enteresan. Saldırıyorlar bize. Bize tekrar ergene koncu demeye başladılar falan biliyorsun. Ama maalesef öyle bir milletsiz ki biz çok akıllıyız, uyanığız, güçlüyüz ama buna bu FETÖ’cülerin yazdıklarına aldananlar da olmaya başladı biliyor musun? ”Ya abi bak size ergene koncu diyorlar ne diyorsun bu konuda?” demeye başladılar. Bunlar ki bize bundan 10 bölüme önce mevzuların altına gelip
aydınlattığınız için teşekkür ederiz diyen adamlar bazıları. Bunlar da var yani içinde. Saçma sapan bir durum artık kimin nece olduğunun belli olmadığı bir durum. Ve biz bu durumdan rahatsız olduğumuz için, özellikle ben rahatsız olduğum için artık lanet gelsin bir gerizekalı ya bir aptala bir duyduğuyla yaşayana laf anlatmak ne kadar mesai isterse o mesailen o kadar kaçtığım için mevzular çekmiyordum. Bunu birkaç pinç programında da söylemiştim neden mevzular çekmediğimi. Ama öyle bir dönem geldi ki bugün ben Atatürk’le ilgili bir paylaşım yaptığım zaman neredeyse pinç yemeğe başladım.
Ve orada senin fotoğrafını paylaşıyor işte Doğu Perinçekli vatan partisinden ayrılır. Sanırım 2.5 sene oldu. Evet. Bu şekilde geliyor ya bunların olayı bu ya zaten. Bu arada sesini duyduğunuz arkadaşlar tavuklar ve horozlar şu anda Türkiye’mizin yere böyle tohum düşse ağaç çıkacak muazzam bereketli topraklarından ve o toprakların hiçbir zaman ilgi görmediği alanlardan birindeyiz. Mis kokan, oksijen dolu bir köydeyiz. Çekimimizi burada yapmaya karar verdik. Evladım öncelikle senin mevzular çekmeye tekrar karar vermemden dolayı müthiş bir mutluluk var bende. Ben biliyorsun sana hiç baskı yapmam. Evet yapmam yok. Öncelikle annenle ikimiz çok mutlu olduk bu bayram günü. Sağ olun. Çok teşekkür ediyorum. Biraz önce sen şunu söyledin. Özellikle İngiltere ağırlıklı, Almanya ağırlıklı, Amerika ağırlıklı bu alçak casus örgütü FETÖ’nün mensupları çok uzunca bir zamandır Atatürk çürük kisvesi altına da sığınarak sana bana ona gerçekten millici gördükleri herkese iktidara sanki saldırıyormuş gibi yaparak saldırılar düzenliyorlar. Şimdi biz bu saldırılardan ürkseydik biz bu saldırıları gerçekten ciddiye alsaydık bugüne kadar hiçbir şey yapmaz. Her şeyi bırakır kenara köşeye çekilirdik. Ama öyle bir durum yok.
Onları toplasan toplasan hepsini bir çuvala koysan çuvalın yarısı dolanacak. Yani bir de şöyle bir şey var. Bu yavşak herifler burada meşru iken de hepsi bir siyasetçi iken hepsi bir hakim iken hepsi bir kaymakam iken hepsi bir vali iken de biz sesimizi zaten sonuna kadar çıkarttık. Gidip İngiltere’den Almanya’dan siz Ergenekoncular bilmem neciler şöyle örgütsünüz böyle örgütsünüz deyip şu halinizle bile bize tehdit savuruyorsunuz. Biz de sanki o tehditleri sizin gibi yavşakmışız gibi okuyup böyle ah korkacağız dur ileride belki işimiz rast gitmez.
İhalelerimizi engellerler. Dur altınlarımızı paralarımızı madenlerimizi şuralarda buralarda açamayız. Dur geri çekilelim diyecek zihniyette zannediyorlar bizi de kendileri gibi. E tabi doğal olarak kişi kendinden bir işi ama biz Mustafa Kemal’in izinden giden öz ve öz Türk evlatlarıyız. Sizin dedeleriniz gibi İngiltere’ye Almanya’ya Amerika’ya kaçıp uzaktan burada vatan mücadelesi veren insanlara bol keseden sallamayız. Onu bir öğrenin de yazmaya yine devam edin yine sövmeye saymaya devam edin. Evet bugün Türk halkı FETÖ lafından bıktı artık çünkü kim ne kabahat işlese savunmasına FETÖ’yü koyuyor. Bunu söyleyenler FETÖ’cü efendim diyor hop sıyrılıyor. Yani maalesef evet sizi bu şekilde kullandıkları için biz de FETÖ demekten artık tiksinir olduk midemiz bulandı. İnsanlara bunu anlatmaktan da sıkıldık artık. Sizin gibi yavşak kansız vatansız bir örgüt var ve biz bu örgütle sürekli sağda solda beyan vermeden mücadele ediyoruz. Etmeye de devam edeceğiz. Biz etmesek akrabalarımız, çoluklarımız, çocuklarımız geleceğimiz sizinle mücadele edecek. O yüzden artık şunu söylemek istiyorum izleyicilerimize sürekli FETÖ FETÖ FETÖ demekten ben de sıkıldım. İnan bana baba insanlarda duymaktan sıkıldı. Her şeyde FETÖ. Evet ama bunu biz bu hale getirmedik. Bunu FETÖ ile zamanında kol kola gezen adamlar bu hale getirdi. En ufak yanlışlarında bir dakika burada bir FETÖ gerçeği var ya dur o yanlışı da FETÖ’nün üzerine yıkalım dediler. Zamanında lütfen izleyin Babala hafıza videosu ki çok izlendi. Hepinizin izlediğini biliyorum ama izlemeyenler varsa öneririm. Babala TV’de yani yine bu kanalda orada nasıl her ufak suçu Ergenekon’a itelemeye çalıştılar. Her büyük suçu, her aydınlatılama suçu Ergenekon’a itelemeye çalıştılar. Ulan Allahsız kitapsız herifler kendi örgütünüzün öldürdüğü öldürttüğü adamları bile Ergenekon yaptı diye biliyorsun. Çünkü bütün detaylarını biliyorlar kendileri öldürdükleri için. O detaylarla Necip Hablemit oğlunu bile Ergenekon’un öldürdüğünü savunuruz. Siz aşağılık, kansız, vatansız, soysuz köpeklersiniz. Hiçbir zaman korkmadık sizden korkmayacağız da.
Siz iş adamı olabilirsiniz, vali olabilirsiniz zamanında oldunuz. Kaymakam olabilirsiniz, milletvekili olabilirsiniz zamanında oldunuz. Siz o güçle havalarda uçtunuz ama biz sizin o gücünüze de biat etmedik. Şu halinize mi biat edeceğiz? Bizim biat edeceğimiz vatan millet sevdalısı fikirler vardır. O fikirlerin temel de Mustafa Kemal’dir. İstediğinizi yazabilirsiniz. Aa bu akıl, bu kafayı başka yere çevirip gündemden bizi uzaklaştıran akıl. Sizi yine yarım bir gün güç yapabilir. Yine yarım bir gün vali olabilirsiniz.
Belki şu anda öylesiniz, belki de bilmiyoruz sizin ne olduğunuzu. Yarın kral da olabilirsiniz. Kardeşim siz yarın bu ülkenin padişahı da olabilirsiniz. Yine korkmayacağız. Verecek bir tek canımız var kardeşim. Bu toprak şu, üzerinde durduğumuz toprak namustur. Uzun zamandır mevzular çekmediğim için böyle bir giriş yaptım baba çok özür dilerim. Şimdi Atatürk paylaşımı yaptığım zaman ben öyle bir gündeyiz ki. Altında İngilizler tek kurşun atmadan nasıl çıktı İstanbul’un hadi açıkla bunu. Benim babaanneme zorla mini etek giydirdiler falan diyen çıktı. Ya Allah kahretmesin.
Bir tane meczup bunun altını çiziyorum. Hoca çıkıyor. Efendim zamanında Atatürk şöyle yaptı böyle yaptı diyor. Ve bunların tamamı buradan duyduklarıyla iki izledikleri video ile 4-5 tane kahve sohbetiyle geliyorlar bizim karşımıza diyorlar ki Atatürk ajandı. Atatürk İngiliz ajanıydı. Osmanlıyı paramparça etti Atatürk falan filan diyorlar. Aynı gerizekalılar bundan iki sene evvel Fethullah’cım da Fethullah’cım hocam hocam hocam deyip geziyordu. Ulan kandırıldığını kabul ediyorsun biliyorsun. Çıkıp ya abi o zamanlar öyleydi diyorsun. Şimdi seni kandırmadıkları ne malum?
A-Aymaz. Çık birazcık artık oku lan. Oku oku. Okuyun be oğlum. Anneannemden duydum dedem söyledi. Amcam böyle anlatıyor. Bu mu lan? Bu mudur fikir sahibi olmak? Hani senin fikrin nerede? Senin fikrini görelim. Seninle karşı karşıya gelir tartışırım diyor. O fesli bir tane adam var. Laflarını almış. Bana diyor ki gel karşılıklı oturalım seninle tarih tartışırım diyor bana. Böyle bir memleket işte. Ama ben sonuna kadar inanıyorum. Bunlar Twitter’da istedikleri kadar seslerini çıkartabilirler. Hilafet gelsin. Bindemli olsun falan. Yani bunun gelmeyeceği belli. %100, %1 milyon. Biz varken özellikle. Şimdi yeni teröristler Atatürkçüler mi? Birinci sorum bu. İkinci sorum Ayasofya ibadete açıldı. Karşılığında bir muhalefet yapıldı. Muhalefetle maalesef hükümetle aynı zamanda doğduğu için. 10. yıl, tebrik ediyoruz Kemal Kılıçdaroğlu’nu. 10. yılda tekrar genel başkan seçildi. Muhalefet de aynı, hükümet de aynı. Yani bu Ayasofya mevzusunun muhalefetini dahi yapamadılar. Yapamadılar ya. Söylenecek çok basit bir şey var kardeşim. Sen Cumhuriyet Halk Partisi olarak mesela Atatürk’ün kurduğu parti olarak
Atatürk’ün tarihiyle karşılık cevap verebilirdin. Karşılık verebilirdin mesela. Vermediler. Müze falan dediler ama şöyle şöyle dediler. E karşı tarafın daha çok tepkisini çekler. Yavrum karşı taraf araştırmıyor ki. Karşı tarafa niye araştırmasını söylüyorsun? Tarihi. Sen araştırdığın tarihi, bırak araştırmayı. Zaten bildiğin mevcut olan tarihi karşı tarafa sun ki, karşı taraf sana git Allah’sız, dinsiz deyip konuyu kapatamasın. E bunu da yapmadılar. Şimdi Ali Erbaş çıkıp lanet okuyor. Okumadım deyip sonrasında rey yapan, yeri vites yapan. Tarih unutmaz diyoruz ya babacım.
O tarih ki bizim Ali Erbaş’ın sözlerine tepki göstermemizi sağlayan ki, aynı tarihin çok yakını da Ali Erbaş’ın Fetöcülerle iş birliklerini falan biliyor. Bunu Cumhurbaşkanımız da biliyor, herkes biliyor. Tarih de biliyor. Basın da biliyor, medyada biliyor. Bunda yalanlanacak bir şey yok. Şimdi bunların ellerinde kılıçla şeriat şovu yaptığı Fatih Sultan Mehmet Han bir dünya insanı bir kere. Bu adam Türk’ünü de, Yahudisini de, Ermenisini de kendi vatandaşı biliyor. Çünkü bu adam dünya liderliğine oynuyor.
Bu adam için sen Türk’sün, sen Kürt’sün, sen Müslümansın, sen Hristiyansın gibi bir durum söz konusu değil. Ki bunlarla zaten basit insanlar uğraşıyor oğlum. Sen elinde kılıcı alıp da oraya şov yapmaya çıkıyorsun. Fatih Sultan Mehmet’i bile tanımıyorsun. Fatih Sultan Mehmet’in annesi Hristiyan olarak doğdu. Mağara Sultan. Mağara Sultan çok meşhur. Mağara Sultan ve Mağara Sultan’a da küçük Ayasofya adı altında bir yer alıyor Balkanlarda. Ve bunu da bir fermanla imzalıyor. Topkapı Sarayı’nda da şu anda müze de var. Oraya da yazmış fermanın başına da anam Despina diye.
Annesi Hristiyan olarak doğdu, Hristiyan olarak vefat etti, öldü. Eşi. Gülbahar Hatun müthiş bir adın ve bu Gülbahar Hatun Hristiyan olarak doğdu, Hristiyan olarak evlendi ve Hristiyan olarak da öldü. Kimin yanına defnedildi? Fatih Sultan Mehmet’in yanına defnedildi. Basit insanlar basit şeylerle uğraşırlar. Ama Fatih Sultan Mehmet Han basit bir insan değildi. Ayasofya’ya girdi, namazını kıldı, cami yaptı. Peki Ayasofya’nın adını değiştirdin mi? Ayayri’ni. Ayayri bravo. Ayayri’nin adını da değiştirmedi.
Ermenilere ne yaptı? Ermeni Ortodoks kilisesini kurdu İstanbul’da. Kilise mi kurdu? Fatih Sultan Mehmet Han kilise mi kurdu? Evet. Aaa baba öyle deme. Evet. Peki Yahudi pahan başılığını oluşturdu. Şimdi Yahudilere de aynı şekilde eşit mesafede yaklaştı. Çünkü onlar Fatih Sultan Mehmet Han’ın vatandaşları yahu. Şimdi benim polisimi yarıp oraya hurraa sanki İstanbul’u yeniden fethediyormuş gibi şov yapanlar var. Mustafa Kemal’in şöyle bir sözü var. Milli mücadeleye inananlar olduğu kadar tabii ki inanmayanlar da vardı diyor. Yani bu ne demek biliyor musunuz? Yani ne diyoruz ki İngiliz geldi, İtalyan geldi, Fransız geldi, Yunan geldi bütün memleket ayağa kalktı. Hadi Kurtuluş Savaşı. Öyle bir şey yok. Bu memlekette yalnızca dedesi Çanakkale’de Kurtuluş Savaşı’nda gazi olmuş, şehit olmuş adamların torunları yok. Bu ülkede düşmanın bayrağıyla düşmana toprağını teslim eden adamların da torunları var. Sen kılıç mıdı çekeceksin de orada Fatih Sultan Mehmet’in yaptığını temsil edeceksin de sen kimsin yani?
Olaya şöyle bakalım. 1923’te Lozan Anlaşması’nda bizim tam mutabakat sağlayamadığımız iki tane konu var arasında. Neydi babacım onlar? Bir tanesi Boğazlar meselesi yani İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı’nda Türkiye dahil kimse asker bulunduramıyor. Bu bizim için çok büyük bir tehditli. Neden? Çünkü bir tane nöbetçimiz yok. Kendi vatan toprağımız üzerine askerimizi koyamıyorduk. Mustafa Kemal’in kafasında kalan bu soru işaretlerini o büyük önder halletmek için yıllarca bekledi ve yıllarca da uğraştı.
Yunanistan’a ikna çabalarına çalıştı, Sovyet Rusya’yı ikna etmeye çalıştı, İngiltere’yi ikna etmeye çalıştı vesaire. Ama tam o sırada ne oldu? 1933’te Almanya’da şansörle kim oldu? Hitler oldu. O tehlikeyi Mustafa Kemal gördü. 100 sene sonrasını gören adam onu mu görmeyecek? Sövdüğünüz adam o. Mussolini geldi İtalya’da faşist lider. O da başladı konuşmaya. Dedi ki Boğazlar’dan biz faydalanabiliriz, Ege Adalır’a zaten bizim, Yunanistan’la zaten biz beraberiz vesaire. Mustafa Kemal tehlikeyi gördü. Onun için bütün dış işleri mensuplarını ikna çabaları için yurt dışına görevlendirdi.
Fakat bir türlü olmuyor. Dertlerine var işte Ayasofya, niye öyle hala cami falan filan. Mustafa Kemal, taktik adamı. Mustafa Kemal ne yaptı 1934’te, kasım ayında bir kararname ya da bakanlar kurulu kararı çıkarttı dedi ki Ayasofya müzedir. Bundan sonra herkes gelsin, Dünya Mirası’n müzesini gezsin, bilmem ne yapsın. Aa Yunanistan bayıldı. Başa kim bayıldı? Sovyet Rusya bayıldı. Ve gitti onları ikna etti dedi ki ya bak ben Boğazlar komisyonu buraya, Boğazlara bakıyor. Ben buraya asker yerleştiremediğim için sen de tehlike desin ey Rusya. Sen de tehlike desin ey Yunanistan.
Çünkü Musa Ali’ni bağırıyor. Bu tarafta da Hitler yavaş yavaş sesini çıkartmaya başladı ve gitti bunları ikna etti. İkna ettikten sonra ne oldu? Milletler cemiyetinde o zamanki adı şimdiki Birleşim Sözleri’nde. Ve Ayasofya şöyle bir durum da var yani bu ikna çabaları esnasında Yunanlıların söylediği de şu. Ayasofya jestinizi de memnuniyetle karşıladık. Bu bir cümle başlığı. Taktiğe bak abi Ayasofya kararınızı da memnuniyetle karşıladık. Ruslar da tabi ortodoks olduğu için Ruslar ve Yunanlılar Ayasofya’nın müze olma durumunu zaten bir jest olarak kabul ettiler.
Bir de dünya mirası yani. Ne kaybettik biz? Hiçbir şey ama çok şey kazandık şimdi oraya gireyim müsaade edersen. 1935 yılının Nisan ve Eylül aylarında bu milletler cemiyeti yine toplandı. Yine biz gittik aynı şeyi söyledik. Dedik ki arkadaşlar Lozan anlaşmasındaki şu maddeyi değiştirelim. Ben oraya asker koyabileyim artık benim olsun Boğazlar. Daha önce itiraz eden Yunanistan’la Sovyet Hüküse ne yaptı? Evet çok makul Türklerin teklifi dediler. Ama onlar sadece Ayasofya jestinden dolayı değil Hitler ve Musa Ali’nin tehlikesinden dolayı da bunu kabul etti. Ve Mustafa Kemal bunu örümceğin ağ örmesi gibi övürdü 1935 yılına gelene kadar. Peki ne oldu ondan sonra biliyor musun? Yıllardır Mustafa Kemal 13 yıldır kafasında kurmuş olduğu Boğazların hakemiyeti Türk olması konusundaki hakemiyeti Montreboğazlar Sözleşmesi 20 Temmuz 1936’da imzalanınca bitti. Yani Mustafa Kemal bu adımlarla yıllardır kafasına taktı büyük meseleyi kapattı ve biz Boğazlara 30.000 Türk askeri yerleştirdik.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne geldiği Montreboğaz Sözleşmesi hemen onaylandı. Peki onaylanan kanun ya da anlaşma nerede yayınlanması gerekiyor? Yürürlüğe girmesi için Resmi Gazetede. Resmi Gazeteyi beklemeden gece yarısı 30.000 Türk askeri Çanakkale ve İstanbul Boğazlarına gidip yerlerini aldılar. Yani bizim oldu oradalar. Bundan daha büyük bir şey olabilir mi? Ufacık bir rest ile. Ve bundan tam 5 ay sonra Ayasofya’nın tapusu çıkıyor. Tapusunu çıkartma emrinde Mustafa Kemal Atatürk veriyor. Peki dededen duymacılar, amcadan duymacılar Ayasofya’nın tapusunda ne yazıyor? Duymayan kulaklara da küpe olsun.
Arkadaşlar tapuda aynen şöyle yazıyor. Vasfı, türbe, akaret, muvakkithane ve medrese-i müştemil Ayasofya’yı Kebir Camii’nin Şerifi. Yani durum şu. Bugün Twitter’da gördüğünüz altında çok fazla retweet almış, yorum almış, beğeni almış, like almış şeyi doğru kabul edebilirsiniz. Yeşil Topçular beraber toplanıp tek bir sesten birbirinizi eğleyebilirsiniz. Ama tarih bir şekilde karşınıza çıkacak ve gerçekleri yüzünüze şaaak diye vuracaktır.
Yani sonuç olarak Fatih Sultan Mehmet Han’ın irasına da Mustafa Kemal Atatürk sahip çıkmış oldu. Konunun temeli bu. Sadece bunu bilseniz yeter de hani bilmiyorsunuz, hani duyduklarınızı hareket ediyorsunuz işte tarih. Oğlum sadece şu bilinse bile yeter. 1453’te Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldı bir Türk toprağı yaptı, bir imparatorluk toprağı yaptı. Bundan 469 yıl sonra başka bir Mehmet adlı padişah İngilizlere teslim etti ve kaçtı. Yine İngilizlere sığındı. Mehmet vaide etti. Peki burayı kim kurtardı? İşgalden Mustafa Kemal ve arkadaşları kurtardı. Sadece bunu bilmek bile yeterli.
Finalde de şunu söyleyelim. Öyle elimizle kılıcımızı aldık da biz zamanda viyana kapılarına dayandık durumunu bir bilgi olarak değil de bir efsane olarak eğer tadar ve bunun gazıyla sağda solda Atatürk’e, Mustafa Kemal’e, Türk toprağını kurtaran lidere hakaret ederseniz karşınızda yine bilgiyi bulursunuz, yine bizi bulursunuz. Bizi bulurlar. Burası. İstedikleri kadar çığlık atabilirler. Bizim yerimiz dün de belliydi. Bugün de belli, yarın da belli olacak. O yüzden herkes ayağını denk alsın. Gerçek Mustafa Kemal fikirlerine bağlı olan ve o fikirler doğrultusunda ülkesine, vatanına, toprağına sahip çıkan insanlara sesleniyorum. Bu çığırtıkanları umursamayın. Ne olursa olsun. Bu ülkede Çanakkale’de Kurtuluş Savaşı’nda şehit olmuş dedelerin torunlarıyla yaşıyor. Hiç merak etmeyin. Cahillerin bir örgütü var artık. Örgütlü insanın sesi yüksek çıkar. Hiç canınızı sıkmayın. Ah ne olacak bu memleket. Baksana neler oluyor falan demeye gerek yok. Sakin olun. Biz buradayız ve burada olunmaya da devam edeceğiz. Devam edeceğiz oğlum. Ben şeye çok üzüldüm. Mesela Ayasofya’nın şu anki durumunu arkasına alıp hilafeti çığıranlarla onların karşısında hilafet mi? İki cümleyle karşı tarafı patlatacak adamların tartışması beni daha çok bildiriyor. Mustafa Kemal’in fikirlerini bilmeden, Mustafa Kemal fotoğrafıyla şekil yapan adamlar, heykelinin yanında fotoğraf çektirip ben Atatürkçüyüm, kemalistim diyen adamların o hilafet çığırtıkanları karşısında düştükleri o aciz durumu gördüm açıkçası. Ben buna daha çok üzüldüm.
Çünkü hilafet çığırtıkanına üzülmem. Yani o meczup, o yapacak onu zaten yıllardır yapıyor. Yalan dolan yani. Onların da farkındayız da beni o hilafet çığırtıkanlarına Mustafa Kemal’in fikrini anlatamayanlar daha çok üzdü. Demek ki birçoğumuz da çok şekilciymişiz. Koyduk Atatürk’ün fotoğrafını, altına da Atan Paşam yazdık, konuyu kapattık. Demek ki böyleymiş. Şimdi ben ayrılayım. Mekanı belki değiştirirsiniz. Bir yemek yiyelim. Babamla siz mevzulara devam edin. Çok teşekkür ederim babacığım. Benden izin istemedin ama izin veriyorum. İzlediğin yere gidebilirsin. Geç kalma ama.
Tamam babacığım. Arkadaşlarla köpük partisine gideceğiz baba şaka. Nerede? Arkadaş yok, köpük yok. Kapatayım mı? Ben batıyorum şu anda. Değerli arkadaşlarım Oğuzhan Uğur’a izin verdim. Oğuzhan Uğur gitti. İzninizle tek başıma mevzular programına devam etmek istiyorum. Arkadaşlar daha önce de söylemiş olduğum gibi tarihini bilmeyen milletler yok olmaya mahkumdur. Mehmet Akif Ersoy ise demiş ki eğer ders alınsaydı hiç tekerrur eder miydi? Onun için şunu söylemek istiyorum. Tarihimizi mutlaka bilmek zorundayız. Bugün Osmanlıcılık yapanlar, bugün Atatürkçülük yapanlar gerçekten Osmanlı’yı çok iyi biliyorlar mı? Gerçekten Atamız Atatürk’ü ve onun kurduğu cumhuriyetinin hangi evrelerden geçtiklerini biliyorlar mı? Bu konuda şüphelerim var. Neden şüphelerim var? Çünkü küçük küçük kitleler. Bir tarafta hilafet ve saltanat çığırtkanları. Bir tarafta KKK’yla FETÖ’yle işbirliği yapmaya çalışan çevreler. Türk milleti mecbur mu bu ikisinden birini seçmeye? Bu topraklarda istiklal harbi verildi. İstiklal harbini verirken kan döküldü ve çok büyük bedeller ödendi. Kimin toprağını kime veriyorsunuz?
Şimdi Yerel Yönetimler Yasası diye tekrar kaşımaya başladılar. Yerel Yönetimler Yasası veya Yerel Yönetimler Konusunu Desteklemek demek. Eyalet sistemini desteklemek demek ve Türkiye’nin parçalanması demek. Siz kimi toprağını kime veriyorsunuz? Ya da hilafet diye bağıranlar, saltanat diye bağıranlar, bize kılıç gösterenler. Bu topraklarda bir istiklal harbi yaşandı. O zaman da istiklal harbinin ve Kuva-i Milyen’in karşısında bulunanlar dış destekli olarak, o zaman İngiliz destekli ağırlıklı olarak. Kürdistan dediler, Ermenistan dediler, hilafet dediler, saltanat dediler.
Ama Türk milleti, bizim atalarımız buna izin vermedi. Bugün de aynı şekilde bu kararlılıkla buna izin verecek durumda değiliz ve vermeyeceğiz. Şimdi tarihe biraz daha girmek lazım. Fatih Sultan Mehmet sürekli anlatılıyor. Biraz önce de Oğuzhan Uğur’la birlikteyken anlattığım şeylere eklemeler yapmak istiyorum. Fatih Sultan Mehmet şunu iddia ediyordu ve bunu da kurmuştu. Ben hem Şark’ın hem de Garbin Efendisiyim. Yani o hem Müslümanın hem Ortodoks’un hem Rum’un hem Slav’ın hem Türk’ün hem Kürt’ün hepsinin imparatoruydu. Cihane şumul düşünüyordu. Bir kere bunu bileceğiz. Siz Sokollu Mehmet Paşa ismini duymuşsunuzdur. Sokollu Mehmet Paşa, Osmanlı’nın en büyük ve en verimli, en faydalı sadrazamlarından birisi ve belki de en baştaki olarak gösterilir. Peki siz Sokollu’nun 21 yaşında Sırp kilisesinde ork çalarken oradan alınıp devşirildiğini biliyor musunuz? Mimar Sinan’ın gerçekte kim olduğunu biliyor muyuz? Pargalı İbrahim’i dizide tanıdık. Onun kim olduğunu biliyor muyuz?
Türkçülük akımının ilk öncülerinden olan sadrazamlık ve İstanbul’daki ilk meclisi mevzusunda başkanlık yapmış olan Ahmet Befik Paşa’yı biliyor muyuz kim olduğunu? Onun için Fatih Sultan Mehmet’in döneminde kurulan o imparatorluk hiçbir şekilde insanları ayırmadı ve bunun peşinden gitti. Sonrasında imparatorluk özellikle hilafetin Osmanlı İmparatorluğu’na gelmesinden sonra ve Mısır’dan 2000’e yakın Molla’nın İstanbul’a sözle din öğretmeye gelmesinden sonra Türklük’ten uzaklaşmaya başladı.
Bakın Osmanlı’nın son döneminde etrakı bir idrak diyorlar. İdraksız Türk. Türk demek aşağılamak anlamına geliyor. İşte bu oyunu bozan Mustafa Kemal ve arkadaşlarıdır. Kurulan Cumhuriyet’in değerini gerçekten biliyor muyuz? Bunu düşünmemiz lazım. Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu’nda görev yapan 218 sadrazamın sadece 101 tanesinin Türk kökenli olduğunu biliyor muyuz? Diğerlerinin Anavut, Rum, Rus, Ermeni kökenli olduğunu biliyor muyuz? Ama hepsinin de devlete hizmet ettiğini biliyor muyuz? Arkadaşlar bunları bileceğiz. Bu topraklara Anadolu’ya, Türk vatanına, bu millete hizmet eden insanların kökeni, dini, mezhebi hiç önemli değildir. Bugüne kadar gerçekten Türk milletine, Türk vatanına hizmet etmiş ırkı Türk olmayan insanlar da vardır. Ama bu toprağı seven insanlardır. Türk ırkından olup da bu ülkede ihanet eden yok mu? Şu anda da var. Geçmişte de vardı, gelecekte de olacak. Biz cihani şubül bakacağız odaya.
Bakın Mustafa Kemal Atatürk’ün bir takım idealleri vardı. Bu ideallerden bir tanesi de Anadolu kültürünü iyice Türk milletinin kafasına yerleştirmek ve bunlara sahip çıkmak. Örnek veriyorum. 2500 yıl önce Teke Yarımadası’nda Ege’de Karya diye bir imparatorluk vardı. Karya İmparatorluğu’nun kurucusu ve başında birinci Artemis vardı. Artemis bir kadın ve ilk kadın amirallerden birisidir. Daha sonra ikinci Artemis geldi ve ikinci Artemis iktidara geldikten sonra Karya İmparatorluğu’nda Rodos şövalyeleri dediler ki biz bir kadına biat etmeyiz. Gidelim kendi donanmamızla onu indirelim, yerine biz geçelim dediler. Onlar gelirken bu büyük kadın, Anadolu’nun büyük bir kadını, Anadolu’daki ilk kadın amirallerden olan Artemis bir koya kendi adamlarını sakladı. Rodos şövalyeleri geldi ve Rodos şövalyelerini oradaki halk verilen talimat üzerine alkışlarla karşıladı. Gevşeyen Rodos şövalyeleri aşağıya indiler, gemilerini terk ettiler fakat Artemis arkadan gelip onların gemilerini el koydu. Daha sonra onların hepsini de etkisiz hale getirdi. Peki daha sonra ne yaptı biliyor musunuz bu kadın çok enteresandır. İkinci Artemis Rodos şövalyelerinden almış olduğu gemilere kendi adamlarını bildirdi ve Rodos kıyafetleri giydirip kafalarına taş taktı sanki zaferden dönüyorlarmış gibi. Rodos adasına yaklaştıkları zaman Rodoslular da aaa bizimkiler Karya İmparatorluğu’nu bitirdiler geliyorlar zaferle diye gayet gevşek bir şekilde, coşkulu şekilde karşıladılar ve orayı de ele geçirdi. Biz bunlara yeterince sahip çıkabildik mi? Itit mirasına sahip çıkabildik mi? Selçuklu mirasına sahip çıkabildik mi?
Osmanlı mirasına o anlayışla bilim ve sanat anlayışıyla sahip çıkabildik mi? Hayır çıkamadık. Bakın daha da enteresan olan bir şey var. Fransa’da Bourbon sülalesi bir devlet kuruyor adına Fransa diyor. Bourbonlular demiyor. Yine Almanya örneğine baktığımız zaman Pohenzellen sülalesi bir devlet kuruyor adına Almanya diyor. Avusturya’ya baktığımız zaman Habsburg sülalesi bir devlet kuruyor adına Avusturya diyor. Biz herkesin Türk dediği Anadolu topraklarında bir Türk İmparatorluğu ismini kullanmıyoruz.
Çünkü Osmanlı gerçekten Cihan-ı Şumul bir İmparatorluktu. Müslümanı, Ortodoksu, Balkanı hepsi buradaydı. Bir başka konu, yine bilmemiz gereken bir konu. Osmanlı İmparatorluğu’nun bütün yatırımları hep Balkanlara ve Avrupa tarafına olmuştur. Anadolu’da sadece Fursa, Edirne, Şehzadeler kaldığı için Manisa, Hamasya buralara bir takım eserler yapmışlardır. Mesela Balıkesir’deki Zanos Paşa Camii gibi. Mesela Kayseri İncesu’daki Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın yaptırdığı bir han gibi. Bunun dışındaki bütün eserleri nerede görürüz? Balkanlarda ve Avrupa’da görürüz. Ama oralarda kaybedilmiş en sonunda İmparatorluk küçücük kalmış ve çökmüş gitmiştir. Arkadaşlar bunu bileceğiz ve bize bu günleri armağan eden, bu günler için hayatını ortaya koyarak çalışmış Mustafa Kemal başta olmak üzere hepsini bırakın lanetle anmayı dua etmemiz gerekir. Dün Mustafa Kemal’a lanet edenler, şunu biliyorlar mı? Birçok yazar da bunu yazdı. Pınarhisar’da, İzmir’de, Menemen’de, Yunan’ın İngiliz’in girdiği yerlerde camide ezan okumaya çalışan müezzinlerin öldürüldüğünü, işkence gördüğünü, onlara niye lanet okumuyorsunuz? Sizi Ayasofya’mızı, tekrar Türk yurdu yapan, İngiliz işgalinden kurtaran Mustafa Kemal ve arkadaşlarına lanet okuyabilmek için mutlaka aimaz olmak gerekir ya da ihanetin içinde olmak gerekir. Şimdi izninizle Fatih Sultan Mehmet’in hocası her şeyi Akşemseddin konusuna gelmek istiyorum.
İstanbul’un fethi anılır fakat Akşemseddin bence hak ettiği şekilde anılmaz. Akşemseddin’den kısaca bahsedeyim. 1390 yılında Şam’da doğduğu söylenir fakat bir başka yazara göre de Bolun’un Gönülik ilçesinde doğduğu söyleniyor. Çok zeki bir çocuk. Bir ideali var. Ideali de şu, Ankara’daki Hacı Bayram Veli Hazretlerinin öğrencisi olabilmek. Bu direğini yerine getiriyor ve Ankara’ya ulaşıyor. Ankara’da Hacı Bayram Veli’nin yanında bir yıl kalıyor, onun öğrencisi oluyor. Daha sonra ne yapıyor biliyor musunuz? Akşemseddin tıp eğitimi alıyor. Tıp da uzmanlaşıyor.
Ve Madde Tülhayat diye bir kitap yazıyor. Kaçımız biliyoruz arkadaşlar? Madde Tülhayat da diyor ki insandan insana bulaşan gözle görülmeyecek kadar küçük canlı tohumlar vardır diyor. Yani mikrobioloji ilminin aslında babası Akşemseddin. Fakat Batı alem bunu hiç yazmaz. Akşemseddin bu gözle görülmeyen canlı organizmaları tespit edip de kitabına yazdığı zaman daha Hollandalı bilim adamı mikrobiolojinin babası denilen Antonmin doğmasına iki asır. Fransız bilim adamı Pastör’ün doğmasına da dört asır var arkadaşlar. Ama Batı bunu hiç yazmaz.
Peki biz neden bunun üzerinde durmuyoruz? İşte özböz bir Türk ve Müslüman mikrobiolojinin ilk temelini atan insanlardan bir tanesi. Psikoloji konusunda da çalışmalar yapmış. Akşemseddin ile ilgili onun mikrobiolojinin babası olduğunu sadece İskoç Cezar John Wilkinson bunu yazma cesareti göstermiş. Onun dışında Batılı hiçbir kaynakta Akşemseddin’in mikrobioloji ve tıp konusundaki uzmanlıklarını bulamazsınız. Varsa yoksa onun dini bir alim olduğu Fatih Sultan Mehmed’e destek olduğu yazar. Onun için o kadar zenginiz ki arkadaşlar Anadolu toprakları, Anadolu kültürü o kadar zengin ki binlerce yıldır olan bu tarih bizimdir. Ben 1071’de Alparslan’ın o büyük kumandanın Malazgirt muharebesinden sonra Türklerin Anadolu’ya girdiği konusunun yanlış olduğunu biliyorum. Çünkü ondan önce esas büyük göç hareketinde Anadolu’ya da gelen Türk kolları vardı. Bunu bilmemizde büyük fayda var arkadaşlar. Arkadaşlar ülkemizin geldiği duruma baktığımız zaman bir tarafta Ege’de Doğu Akdeniz’de büyük problemlerle karşı karşıyayız. Bize karşı ittifak yapanlar var. İşte Fransa’sı var, Kıbrıs’ın güneyindeki Haydut Devlet var, Yunanistan var, Amerika var yine her zaman her yerde olduğu gibi. Bir tarafta Suriye var, Suriye’de büyük sıkıntılar var, biz yine oradayız. Bir tarafta Ermenistan’ın, o Haydut Devlet’in kardeşlerimiz Azerbaycan Türklerine yapmış olduğu saldırılar var. Bir tarafta münasır ekonomik bölge ilan ettiğimiz ve çok doğru yaptığımız Libya konusu var. Bütün bunların idare edilmesi müthiş bir birlik ve beraberliği gerektirir arkadaşlar. Ama içeriye baktığımız zaman bundan 100 sene önce Kuva-i Milliye’nin karşısına çıkıp saltanatı, hilafeti savunanlar, daha sonra kaçıp İngilizlere sığınan Mehmet Vaidettin’i savunanlar, İngilizlerle işbirliği yapanlar, İngiliz Muhibleri Cemiyeti vasıtasıyla 100 sene önce onu yapanlar bugün de varlar. 100 sene önce büyük Kürtistan’ı kuracağız, büyük Ermenistan’ı kuracağız. Türkler artık sadece İç Anadolu bölgesinde ufacık bir devlet halinde kalacaklar diyenler bugün yine varlar.
Ama ben size bir şey söyleyeyim mi? Bizim atalarımız milyonlarca Türk’ün, milyonlarca Anadolu insanının atası o Kuva-i Milliye hareketine destek verdiler, işgalcileri kovdular. Emperyalizmi yerle bir ettiler. Bugün onların çocukları olarak biz de aynı şeyleri yapabilecek güçteyiz. Biraz önce de söyledim. Bir tarafta yerel yönetimler olayını kullanmaya çalışanlar var. HDP’den PKK’dan oy alabilme adına. Bir tarafta hilafet, saltanat yanlıları var. Hepsinin ortak özelliği Cumhuriyet’e düşman olmalarıdır. Peki bizim başka seçeneğimiz yok mu arkadaşlar? Üçüncü bir yol yok mu? Bunu iddia ediyorum bu milleti %90’ı Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan bilim ve akıl yolundan yürümeye hazır. Tek derdi biz bir araya gelememiz. Onun için hilafet yanlıları, saltanat yanlıları, polis barikatlarını açıp ellerinde kılıçlarla Bağara Çağr’a gidenler, atamıza lanet okuma cüretinde bulunanlar ya da öbür tarafta Kürdistan’ı kuracağız diyenler, FETÖ ile iş birliği yapmaya çalışanlar sizi üzmesin. Onların hepsi bir avuç. Sadece sesleri fazla çıkıyor. Bizim sesimiz fazla çıkmadığı için Türkiye bu durumları yaşıyor. Ben Türkiye’de umudun kaybolmadığını biliyorum. Çünkü Türk’ün geninde umutsuzluk yoktur. Tek sıkıntımız güvensizlik. Birbirimize güvenmiyoruz. Değerli arkadaşlarım ben bu çalışmaları yaparken özellikle sevgili devir arkadaşım Osman Aydogun’un makarelerinden büyük ölçüde yararlandım. Onun dışında sevgili Nihat Genç’in de yazısını okudum. Size de okumanızı tavsiye ederim. Nihat Genç de yazısında diyor ki kimin toprağını nereden aldınız kime veriyorsunuz şekilde. Çok güzel eleştirisel ve gerçekleri ortaya koyan bir yazısı var. Ayrıca atamıza lanet okuyup sonradan ben okumadım deyip geri vites yapan, kılıç alarak eline bir takım şovlar yapan şahsın. Yani şu andaki Diyanet İşleri Başkanının geçmişinde neler olduğunu yazan Erdem Atay arkadaşımın çok güzel bir yazısı var. Ve ErYansın TV’de. Onu da okumanızı özellikle tavsiye ediyorum.
Değerli arkadaşlarım Oğuzhan Uğur’un yokluğunda şu anda izninizle mevzuların bu programını bitiriyorum. Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Hoşçakalın.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir