Mevzular Özel ( Dr. Serdar SAVAŞ ) : YKS 2020
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=eqwPgnzQ9Rs.
Hocam gelmeden evvel ekip sizinle ilgili bilgiler topladı. Bilgiler şu kadar tuttu saygılar. Baya bir önemli görevlerde yer almışsınız. İnsanlar size çok şey sormuşlar. Bu insanlar ülkeyi yöneten insanlar. Sizden çok destek beklemişler. Onlara destekler vermişsiniz. Hem de hiçbir karşılık ve mevki beklemeden istekler vermişsiniz. Henüz 28 yaşınızdayken müsteşar olmuşsunuz hocam doğru mu? Evet. Ben 28 yaşımını düşünüyorum. Demek ki… Hocam sizinle ilgili bilgileri burada okuyup süreyi uzatmayın bence.
Asıl konuya odaklanalım. Serdar hocamızla ilgili bilgi sahibi olmayanlar internette her alanda Serdar hocamızla ilgili bilgilere ulaşabilirler. Şimdi ben genelde hocam çok fazla soru sorarım. Çok fazla araya girerim. Genelde programlarda konuklar geldiği zaman… Öyle yap. Gene öyle yap. İnanın bana öyle yapamam. Çünkü hiç vakıf olmadığımız bir konu. Evet belki hepimiz bu konuyla ilgili bir şeyler bildiğimizi zannediyoruz. Neden? Çünkü herkes Twitter’da Covid ile ilgili mesajlar paylaşıyor. Her gün televizyonlarda birçok değerli hocamız çıkıyorlar. Bir şeyler anlatıyorlar.
Biz oradan bir şeyler duyuyoruz. İnternetten bilgiler alıyoruz. Ya da ne bileyim akrabalarımız. Hepimizin öyle akrabaları vardır. Ben şu başhekimden duydum çocuklar bu Covid yalanmış. Ya da işte şu başhekim söyledi bak şuralara çok gitmeyin falan gibi. %90 Asparagas olan haberlerle donanımlandık bilgilendik. Ve bu bilgileri gerçekten bilgi zannedip birbirimize aktardık. Sanıyorum biz bu konu hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Evet. Bu sınavlar neden bu tarihte yapılmamalı? Bu Covid yani ülkede alınan önlemler yeterli mi diyeceğim her televizyoncu gibi.
Burada sorabileceğim bütün sorulara cevap vereceksiniz. O yüzden söz sizde buyurun. Şimdi şöyle Covid birden bire geldi. Beklenmedik falan. Dünyanın en büyük palabrası Covid’in geleceği 15 yıldır belliydi. Dünya Sağlık Teşkilatı bütün ülkelere rapor gönderdi. Dedi ki böyle bir salgın geliyor. Ulusal pandemi planlarınızı hazırlayın dedi. 15 sene önce. Kimse bir şey yapmadı. Onun için şimdi çıkıp da bakanların, cumhurbaşkanlarının, başbakanların, farkı bütün dünyada. İşte efendim bilmediğimiz durumla karşı karşıya zaten yalan. Bildiğin bir durum geleceğini bal gibi biliyordun. Covid davulla zurnayla geldi. Gelmeden evvel elçiler gönderdi. Sars’ı gönderdi. Mersi gönderdi. Hepsi çok açık ve net bir şekilde bunun geleceği belliydi. Bütün dünya Türkiye dahil ev ödevini yapmadı. Meteoroloji diyor ki 2 saat sonra diyor yağmur yağacak. Metrekareye 15 kilo yağış düşecek. Gelmiş geçmiş en yüksek yağış olacak diyor. 2 saat aman diyor herkes pençelerini kapatsın.
Sen pencere açık, tak açık oturuyorsun. 2 saat sonra yağmur başlıyor içeri. Ya beklenmedik bir şey oldu yağmur oldu. Ya ne beklenmedik seni? Uyardım meteoroloji. Kapatacaktım pencereyi. Bir defa bunu bir tespit edelim. Burada bilinmezlik yok. Biline biline gel. Çok özür dileyerek araya gireceğim ama mesela hani dünyada çok konuşulan bir şeydir ya bu. Örgütlerin de çok konuştuğu bir şeydir. Buzullar eriyor. Gelecekte başımıza bunlar gelebilir vesaire. Ormanlara ya da fosil yakıtlara böyle bir önlem alalım diye. Yıllardır zaten çevre örgütleri konuşuyor.
Buna da çok dikkat etmez hükümetler, dünya hükümetleri. Çünkü ekonomiyi birinci sıraya koyarlar. Sonrasında çevre olaylarını bazı ufak süslemelerle insanlara yuttururlar. Şimdi bu da öyle bir durum mu? Yani insanlar yine ekonomiyi ön plana alıp bu pandemiyi hiçe mi saydılar acaba? Yok mu gördüler? Yani hep görmezden geliyorlardı. Bu pandemiyi görmezden gelmeleri yani önceden yapılan uyarıları görmezden gelmelerin sebebi de yine ekonomi miydi? Ya da aman nasıl olsa gelir geçer bir durum muydu? Şimdi dünyada çok önemli bir problem var. Bizim ülkemizde de, dünyanın bütün ülkelerinde de.
Dünyada devlet adamı kalmadı. Mevcutların hepsi politikacı. Devlet adamı kimdir? Gerçekten vatandaşını düşünen, 50 sene 100 sene sonrasını düşünen, devletin hayatını, ulusun halkın hayatını kendi politik ömrüyle sınırlı görmeyen bir Mustafa Kemal. Kendi politik hayatına mı sığdırmıştır Türkiye Cumhuriyeti’ni? Binlerce yıllık bir vizyonla hareket etmiştir. O sebeple devlet adamının olmadığı yerde politikacılar kendi seçim sürecini ya diyor bu çevre kirliliği bilmem ne o o zamana kim öyle kim kala. Çünkü ben o vakit olmayacağım diye düşünüyor. Onun için de adam hiç umurunda değil böyle bir şey. Halbuki eğer umurunda olur ise bu problemlerle karşılaşmayız. Ben şimdi bir şey söyleyeyim, moral bozucu olacak ama Covid ile tabiatın Allah’ın bize yaptığı ufak bir fiske vurmaktır şöyle bir şey. Bundan sonra gelecek olan Osmanlı tokadı. Omosapiensi yeryüzünden siler. Ben şuna çok üzülürdüm Covid öncesi.
Ya güzel Rabbim bizi ne kadar güzel bir dünya yaratmış bu kuşları böcekleri. Biz bu homosapiens olarak bunları yok edeceğiz. Mahvedeceğiz bu dünyayı yok edeceğiz diye korkardım. Şimdi bana dedi ki ya Serdar’cığım ne üzülüyorsun anam öyle bir şey yok. Bu homosapiens böyle devam ederse ben bunun köküne kibrit suyunu çakarım dedi. Bundan sonraki tokatta homosapiens diye bir tür kalmaz yeryüzünde onu söyleyeyim. Nasıl bir tokat bekliyoruz peki hocam? Tekrar bir Rus salgını.
Ama bir defa kimseyi hayatta bırakmaz. Buzullar erimeye devam ettiği müddetçe bundan sonra gelecek olan virüs böyle öksürdüm aksırdım. Havadan bulaşır mı sudan bulaşır mı değil böyle fırtına gibi gelir. Alpom bombasının radyasyon dalgası gibi böyle yakarak gider. Onun için bu insanoğlunun ayağını den kalması için yapılmış köprüden önceki son çıkış uyarısı. Ey insanoğlu şimdi dikkat edeceksen et etmezsen ben seni artık kusura bakma yeryüzünde istemiyorum diyor. Şimdi bunu Dünya Sağlık Teşkilatı 15 sene önce söyledi böyle bir şey gelecek diye. Dedi ki ulusal pandemi planlarınızı hazırlayın ve her hükümete bizimki dahil örnek plan gönderdi. Dedi ki bakın böyle böyle hazırlayacaksınız. Nerede onlar? Sağlık Bakanlığının raflarında. Çalışıldı mı? Birkaç tane orada idealist bürokrat arkadaşımızın hazırladığı taslaklar filan var. Halbuki bunlar hazırlanacak, bunların uygulamaları yapılacak, bunların illerde rol playleri yapılacak.
Cumhurbaşkanlığı filmlerde görüyoruz ya Amerikan başkanlığı alıyorlar bir yere götürüyorlar filan önden tatbikat yapıyorlar. Tatbikatları yapılacak. Hiçbiri yapılmadı. Peki biz bunları yapmamamıza rağmen diğer dünya devletlerinden nasıl daha öndeyiz? Öndeyiz derken? Şu anda sayılar veriler bizim daha yumuşak atlattığımızı ortaya koyuyor Ey hocam. Şimdi şu andaki resmi veriler yumuşak atlattığımızı söylüyor. Gerçek verilerde biz Avrupa şampiyonuyuz. Dünyada Amerika ile başa baştık şimdi Brezilya geldi.
Pat kafadan aradan bir girdi şu anda at başı Amerika’ya doğru gidiyor. Türkiye’deki vakalar yanlış rakamlarla verilmektedir. Bunu ben bütün televizyon kanallarında söyledim, sosyal medyada söyledim. Ama burada da söylüyorum. Eğer Sağlık Bakanı, müsteşarı, bakan yardımcısı, genel müdürü, bilim kurulu üyesi her kimse sadece resmi bir sıfatı olsun. Şube müdürü olabilir, çaycı olabilir. Yeter ki bakanlıkta resmin çalışsın. Çıksın desin ki ya ufak bir tweet atsın Serdar Savaş yalan söylüyor, yanlış bilgi veriyor.
Neden? Dünya Sağlık Teşkilatı dedi ki bütün dünyaya arkadaşlar dedi iki türlü COVID vakası vardır. Bir adam COVID’tir, teşhisini koyarsın, bakarsın, test yaparsın test sonucu da pozitif çıkar dedi. Ama biz teste göre tanı koymayız ki. Biz biliyoruz ki testlerin en az yarısı negatif çıkar. Biz bunu biliyoruz, tıp doktor olarak biliyoruz. Onun için Dünya Sağlık Teşkilatı dedi ki COVID vakası adam şakır şakır teşhisini koydur ama COVID testi pozitif çıkmadı. Bunları da bildireceksiniz dedi.
Türkiye sadece bunu bildiriyor. Onun için Türkiye’nin resmi rakamları yanlıştır. Bunun için de Johns Hopkins Üniversitesi’nden bir profesör bundan birkaç gün evvel dünyada COVID sayılarına güvenilmeyecek ülkeler olarak Türkiye, Venezuela, Rusya, Mısır ve Hindistan’ı saydı. Beş tane ülke saydı. Bunlarinki yalan dedi. Yalan, kimsede çıkıp hayır biz yalan söylemiyoruz demedi. Desin bana bakan çıksın desin. Ya bu Serdar yalan söylüyor kardeşim. Biz COVID birinci grubu da, ikinci grubu da sayıyoruz. Her gün televizyonlardan bildiriyoruz desin.
Eğer bir hastaneden birisi şunu COVID diye yazarsa hemen yazı geliyor. Düzeltin. Ne o? Akciğer enfeksiyonu. Lan ne akciğer enfeksiyonuymuş be. Bütün memleket akciğer enfeksiyonundan kırılıyor. COVID’den daha büyük akciğer enfeksiyonu salgılı varmış memleketle be. Herkes akciğer enfeksiyonundan öldü. Kimse COVID’den ölmedi. Onun için o rakamlar. Palavradır. Gerçek rakamlarda Avrupa şampiyonuyuz. Ben Amerika ile final oynarız diyordum. Orada yanıldım. Brezilya bizi geçiyor şu anda. Ama değerli büyüklerimiz şu anda Brezilyaya çalım atmak için bütün gayretlerini sarf ediyorlar. Şimdi bak, bilim kurulu üyesi diyor ki, efendim diyor, bu diyor vakaların artmasında diyor, geleneklerimiz, göreneklerimizle rol oynadı. Yani nişan törenleri yapılıyor diyor. Efendim kız almaya gidiyorlar diyor. Ya anacığım nişan törenine kaç kişi gider ya? Kaç kişi gider? 10 kişi, 20, 100, 500, 1000. Bundan daha fazla gider mi arkadaşlar nişan törenine bir adam?
Yahu siz 8.5 milyon çocuğu götürüyorsunuz ya. Bana bin kişilik, 300 kişilik, 500 kişilik nişan törenine boş ver kardeşim. Atma değerli bilim kurulu üyesi. Sallama. Sallıyorsun. Bin kişi gitse bile bir nişan törenine sen 8.5 milyon çocuğu götürüyorsun, bir şey olmaz diyorsun ya. 8.5 milyon çocuğa bir şey olmaz diyorsun. Buna Allah aşkına 5-6 yaşında bir çocuk inandır mı? 7 yaşından üstü kesin inanmaz. Ama 5-6 yaşındaki çocuğu inandırmak için büyük bir çaba sarf edilme silahı. Bu kadar kendi işinde tutarsız bir şey olabilir mi?
Peki madem 8.5 milyon çocuğa bir şey olmaz, 8.5 milyon insanı hareketlendirirsek 3.5 milyon çocuğa bir şey olmaz. E o zaman ondan evvel 20 tane imtihanı hem de kazık kadar adamların imtihanlarını niye ertelediniz? Nisan’daki imtihanı Haziran’a ertelediniz, Haziran’dakini ekiyeme ertelediniz? Gerekçesinde diyor ki sınava gelecek kişilerin ve sınavda görev alacak kişilerin sağlıkları açısından Covid Haziran ayında hala bütün etkinle devam ettin, ertelendi.
Ha sen 50 kişinin gireceği, hepsi 40 yaşında adamın gireceği imtihanı ekiyeme erteliyorsun. Benim 3.5 milyon 14-18 yaş arasındaki kuzularıma diyorsun ki bunlara bir şey olmaz. Ve bunların arasında kardiyomiopat yani kalp kası bozukluğu, şeker hastası, kanser tedavisi gören, solunum yetmezliği olan, astımı olan, bağışıklık sistemini baskılayan, ilaç kullanan çocuklar var. Sen bu çocukları nasıl başkalarıyla aynı imtihan salonuna sokarsın ya? Nasıl yaparsın bunu?
Bir taraftan diyorsun ki efendim düğünden, nişandan yayıldı. Öbür taraftan 3-3 milyon çocuk. Bunların da ikişer tane ailesinden 7 milyona 10.5 milyon. 1 milyon tane görevli 11 milyon. Hadi ben yuvarlak 10 milyon diyeyim. Otobüs şoförünü saymıyorum, kantinciyi saymıyorum, güvenlik görevlisini, polisi saymıyorum. 10 milyon adamı diyorsun. Ben iki günde böyle iki haftada, bir hafta, biri bir pazar, öbür öbür pazar hareketlendireceğim. Ama burada bulaşma ölüm olmayacak. E o zaman neden bana piknik yapan adamları gösterip önlem almıyorlar diyorsun? Açık havadaki adama ne olacak? Ne önlem alsan adam piknikte zaten, mesafeli duruyor açık havada. Adam mangalını yapıyor. Ona bir şey olmaz. Sen bir sınıfa soktuğun 20 tane çocuğu saatlerce kapalı yerde tutuyorsun. MSU sınavlarında işte Adana’da. Hoca demiş ki kapatın kapıları çok sıcak burası. Açın soğuk havaya. İçeride soğuk hava, aynı hava dönüp duruyor, dönüp duruyor. Şimdi o sınıftan ben size söyleyeyim. Garanti 20 kişi varsa 20 tane Covid’li çıkacak. İşte gördük şeydeki çocuğu. Çocuk bir kuslu. Sınıftaki çocukların hepsi kaçıştılar. O çocuklardan şimdi biz şey mi bekliyoruz? İmtihan başarısını mı bekliyoruz? Hepsi panik halinde bana yazıyorlar. Serdar abi, hocam bana şey diyorlar, ponçik hocam. Ponçik hocam bana bir şey olur mu? Ponçik hocam söyle. Gecenin üçünde geliyor bana. Ponçik hocam ben kanser hastasıyım. Şu ilacı kullanıyorum. Annemde solunum yetmezliği var. Babamın bir tane böbreği var. Evde iki kardeşim daha var. Ben sınava gidip kendim ölürüm diye de korkuyorum. Ben ölmezsem eve getiririm onları öldürürüm diye de korkuyorum. Bu duyguyu yaşatmak kimin hakkı ya? Cumhurbaşkanının hakkı mı? Bakanın hakkı mı? Yol başkanının hakkı mı? Kimse bu hakkım değilse çıksın bana desin ki parmak kaldırıyorum benim hakkım. Delikanlıca söyleyin ama. Bunu karambole bırakmayın. Kim yaptı, kim etti? Vallahi ben söylemedim. Beni kandırdılar. Benim haberim yok filan demeyin.
Bu birinizden biri kardeşim. Kimse bu, kimse bu delikanlı çıksın söylesin. Bu kararı ben veriyorum desin. Yani siz aslında şunu söylüyorsunuz. Ben bu uyarıyı bir doktor olarak, bir insan olarak yapmak zorundayım. Ben bu uyarıyı yapayım ki ileride bir gün Allah korusun kötü sonuçlar çıktığı zaman kimse bu işin sorumluluğundan kaçamasın diyorsunuz. Tabii ki sorumluluğu benim derdim değil. Vallahi benim o kuzularım hayatını kaybettikten sonra onların evinde anası babası ölüp çocuk öksüz yetim kaldıktan sonra başlayayım sorumluluğuna.
Ama bunun vebali olacak. Bunun hem hukuki hem cezai sorumluluğu olacak. Çünkü bu artık idarenin kusuru olmaktan çıkan bir durum. İdarenin kusuru şu demek. Yapıyorsun yanlışlıktan yaptık. Ya kaza olmuş. Oraya bir çukur kazmışlar. Arabada görmemiş, düşmüş, kaza yapmış, öldüler. Çukuru kazan kim? Karayolları. Tazminat ödeyin, idare kusurlu para ödü de bitti. Burada öyle yok. Burada idarenin normal kusurlu davranışının yanında, idarenin kusurlu davranışının ötesinde ileri seviyede, yüksek seviyede bir hizmet kusuru var. Çünkü evvelden ben bir bilim insanı olarak uyarıyorum. Ben sıradan bir adam olsam uyarımı dikkate alma. Ben Dünya Sağlık Teşkilatı’nın Avrupa programının direktörlüğünü yapmış. London School of Hygiene and Tropical Medicine’de bu işin uzmanlığını, epidemioloji uzmanlığını yapmış. Dünyanın 52 ülkesinde görev yapmış. Bunun gibi bir sürü salgında politika geliştirmiş bir adamım kardeşim. Benim dediğimi dinlemek duymak zorundasın. Ben bu memleketin bir evladıyım, sağlık bakanlığının eski müsteşah yardımcısıyım. Şu andaki hükümetin de kurduğu aile sağlığı, genel sağlık skortası kanunlarının yazarıyım.
Onun için beni dinlemek zorundasınız. Bilim kurulundaki adamlar korkularından konuşmayabilir. Korkuyor adam. Birisi rektör adayı, öbürü dekan adayı, öbürü başhekim adayı. Korkuyor. Biriniz çıkın, diyin ki ben hekimim ya. Ben hipokrat yemin ettim kardeşim bu çocuklar sınava giremez diyin. Bir tane şöyle yürekli, bir tane helal süt emmiş bir adam aradık. Yok. Bunları meyve suyuyla beklemişler. Kimse sütlüt vermemiş bunlara. Şimdi şöyle eleştiren yorumlar ve sorular var. Doğal olarak bu işle ilgilenen, çok ismini vermek istemeyen de insanlar bize mesajlar attılar. Diyorlar ki sınava girecek olan öğrenciler için tehlike yoksa neden 20 yaş 6, 3 ay karantina da kaldı. Bu bir başlıktı. Devamında da diyorlar ki öğrencilerin %99’u ertelensin diyor. Hocamız bununla ilgili kesin bir araştırma yapmış mı? Yoksa sadece öğrencilerin desteğini almak için mi söylüyor demişler. Bu %99’un içinde laf olsun diye hazırlananlar var mıdır sizce?
Yani bunu bir bahane olarak mı görüyorlar acaba diye sormuşlar. Bir de demişler ki çok çalışıp kendini hazırlayıp ertelenmesini kaldıramayacak öğrencilere de. Haksızlık olmuyor mu bu sınavın ertelenmesi diye bir soru gelmiş. Tabii çok güzel sorular bunlar. Hepsi de haklı sorular. Şimdi birincisinden bahsedelim. Çok haklı bir konu. Ya kardeşim eğer bunlar bulaştırmayacaksa, hastalanmayacaksa niye 3 ay hapsettiniz? Yok bulaştıracaklarsa, hastalanacaklarsa şimdi niye çıkartıyorsunuz? Şimdi bunu ben demedim. Sayın Sağlık Bakanı dedi ki bu gençlerin arasında süper bulaştıracaklarsa.
Arasında süper bulaştırıcılar var dedi. Tamam doğru. E şimdi sınava giderken ne oluyor? Süper bulaştırıcı düğmesini kapatıyorsun, off yapıyorsun. Artık bundan sonra süper bulaştırıcı değil. Kendini içinde çok tutarsız bir şey. O birinci soru. İkinci soru. Evet bunu bahane ederek imtihanlar ertelensin diyenler var. Çalışmamış son dakikada bir çalışırım diyenler var. Tamam. Şimdi Yeşilkart kanunu bu ülkede ben çıkarttım. Çünkü fakirin fukaranın bedava bakıldığı bir kanun var ya.
O zaman bana dediler ki senin bu kanunun yanlış. Zenginler gidiyor Yeşilkart alıyor. Şimdi bin kişiye Yeşilkart veriyoruz ki biz 13 milyon kişiye verdik. 13 milyon kişiye Yeşilkart. Ulan bunun 1 milyonu da sahtekar. Şimdi ben 1 milyon sahtekarlık yapacak diye 12 milyon fakir insana hizmet vermeyeyim mi kardeşim? Dedim ki o 1 milyonu yakalamaya çalışalım. Yakalayamıyorsak vebal günahı boynuna haram zehir zıkkım olsun. Ama öbür 12 milyon benim vatandaşım ya fakir vatandaşım. Birisi sahtekarlık yapacak diye ben namuslu fakir vatandaşıma hizmet vermeyecek miyim?
Burada da dersini çalışmamış kıytırıyor ettiriyor yok mu? Var. İyi de onlar var diye ben şu anda demin saydığım 5 hastalık grubundan gençleri ya bazıları çalışmadığı için bunu ertelettiriyor. Siz de bir zahmet gidip ölüverin artık mı diyeyim? Ondan sonra işte efendim %99’u %1’inden emin misiniz? Hoca nereden biliyor? Bana gelen mesajlardan ben bu çocuklarla günlerce konuştum. Bana ilk geldiklerinde şöyle dediler.
Deler ki hocam bizim hayatımız tehlikede. Dedim bir dakika bu argüman çok fasulye bir argüman senin hayatın tehlikede değil çocuğum. Sağlıklı genç bir insana şu anda bu odada bulunan hiç kimseye ve 14 15 16 16… Hiçbir şey olmaz. Ben şimdi sizin suratınıza buradan püskürtüyüm virüsü size hiçbir şey olmaz. Aslanlar gibi bir iki öksürürsünüz hapşürürsünüz geçer gider bir şey olmaz. Dedim ki çocuklar size bir şey olmaz.
Ama olan kim sizin içinizdeki benim bu bahsettiğim 5 hastalık grubunda olan arkadaşlarınız onlar böyle soğukta kalmış kedi yavrusu gibi. Tövbe estağfurullah yani dayanmazlar bu çocuklar. Ve aileleri. Aileleri bir de tabi şu var bütün konuşmalarımda benim instagram yayınlarımda hepsi kayıtlı. Çocuk diyor ki hocam dedim dedem öldü kovidden arkasından annem kovid oldu ve annem nefes alamadığını gördüm.
Annem nefessiz kaldı annem ölüyor diye panikledim günlerce. Annemi hastaneye kaldırdı döndü geldi ben ders çalışamadım hocam diyor. Şimdi bunun gibi binlerce çocuk var. Şimdi 3 tanesi 5 tanesi numaracıktan ders çalışmadım aman ertelensin veyahut da lay lay lom yapmıyor mu tabi yapıyordur. İyi de onlar lay lay lom yapıyor diye ben biraz önce bahsettiğim aleyna mı ne yapacağım hasta niyayı mı ne yapacağım. Bu zaten yeterli olmuştur bu cevap o soruya. Demişler ki yıl içinde filan alan birçok sınav Ağustos veya Eylül ayına ertelenirken neden bu sınav şu anda yapılıyor. Yani bu sınavın yapılma inadı nedendir. Sizin bu konuyla ilgili bir teoriniz var mı hocam? Şimdi bakın bu sınav dendi ki 16 Mart daha 3-5 vaka var Türkiye’de yeni başlamış. Temmuz sonuna ertelendi çocuklar oh dediler iyi hani o ders çalışacaklar filan da arada kaynadı onlar da iyi iyi dediler.
16 Mart’tan nisana kadar 2 hafta geçti. Nisandan 4 Mayıs’a kadar 5 hafta geçti. 7 hafta sonra dediler ki yok biz vazgeçtik. Temmuzda yapmıyoruz tekrar hazirana aldık. Şimdi böyle bir şey olmaz. Şimdi ben sana diyorum ki abi diyorum ya çok sıkıştım bana diyorum bir borç ver. Al Serdar abim diyorsun ne zaman? Temmuz sonu öderim tamam abi diyorsun al canın sağ olsun ben gidiyorum. Sen geliyorsun haziranın ortasında ver paramı. Ya Oğuzhan sen bana temmuz sonu da ödeyeceğim diye verdin ben şimdi sana nasıl ödeyeyim paramı.
Olsun ödeyin hocam artık. Çocuklara bu yapıldı. Şimdi bunun yarattığı çok ciddi bir psikolojik problem var. Bir defa çocuk ona güvendi. Ve orada da yeni hukuk ender söyleyeyim bir mükteseb hak oluştu çocuklarda. Bu bir kazanılmış hak oluştu. Bu hakkı bir defa geri alamaz. Peki neydi bunun sebebi? Karar alınırken önce ertelendi. Ya ertelemeden önce bir sor bari. Bakanlıklara sor biz bu tarihi ertekleyeceğiz. Ne diyorsunuz filan diye bir sor. Oradan Turizm Bakanı dedi ki ya aman dedi bu olursaydı iş turizmi ölür dedi.
Adamın kendi otelleri filan da var. Biz dedi ne yapacağız? Sayın Cumhurbaşkanım dedi alın lan geri dedi. Geri aldılar. Yani ekonomik sebeplerden. Şimdi ama dinle bak çok gırgır. Geri aldılar. Bari bunu geri aldın. O zaman şunu yap dış turizmi de açacağız. İnsanlar da Türkiye içinde de otellere gidecekler. Hastalığı düşük tutman lazım ki. Hastalık kalmadı diyelim. Ben bas bas bağırdım bayramdan 3 hafta önce. Kardeşim bayramdan sonra normalleşme sürecine geçeceksiniz.
Yapmanız gereken 4 tane şey var. 1. Biz bu işi bitirdik kurtardık. Dünyada en iyi biziz. Bırakın bu palavraları. En tepeden en aşağıya kadar. Sallamayın. Böyle bir şey yok. 2. Hastalığı bulaştırmak açısından risk taşıyan insanlar var. Otobüs şoförleri var. Evlere su taşıyanlar var. Kargocular var. Postacılar var. Garsonlar var. Bunlara test yapın. Bunlar içinde hastalık taşıyanlara hemen tedavi edin ki bayramdan sonra açılımda bulaştıracak adam kalmasın. 3. Bu hastalıkta yakalandığında ölme riski yüksek olan 65 yaş üstüyle demin saydığım 5 kronik kompleks hastalığı olanları özel olarak bireysel risk yönetimi aile hekimleriyle kontrol altına alın. Bunlara tek tek ulaşın. 4. Çok yağın kamu bilgilendirme kampanyaları yapın. Ben böyle dememişim de kampanyaları bırakın demişim. Televizyonda kampanyalar bitti. Bireysel risk yönetimi yapılmadı. Tarama yapılmadı. Üstüne üstlük cumhurbaşkanından bakanına bu elde ettiğimiz başarı dünyada bilmem ne bir sürü balavra. Ondan sonra tabi ki haziranda bu önlemler alınmadan bir girdi pişş baka patladı. Bana dediler ki hocam 2. dalga gelir mi? Yok dedim. İçiniz rahat olsun 2. dalga gelmez. Gelecek şeyin adı 1. Tusunami. Dalga malga değil bu. Geldi bir de Tusunami. Bugün Tusunami geldi. Bugün Tusunami geldi. Niye? Hiçbir önlem almamışsın. Sana söylemiş hiçbir şey yapmamışsın. Salmışsın. Ya turizmi bir araya yapacaktın da hiç olmazsa önlemini alaydın turist geleydin memlekete. Şimdi vakalar geçti bir tırmanışa. Uçuyor. Vakalar uçarken bak şimdi tutarsızlığa bak. Bari 8.5-10 milyon adamı sokaklara dökecek imtihanları yapıp vakaları iyice patlatmak. Dış turiste gelmiyor. Dış turiste gelmeyecek. Bak yani bu nasıl bir bindiği dalı kesmektir? Yani burada hiçbiri stratejist yok. Burada hiçbir 4 işlem bilen biri yok. Burada hiçbir kerrat jet veli abaküsle çalışmış adam yok ya. Bu kadar hata üst üste baksa o zaman bir şey söyleyeyim. Şimdi hükümet bir şey tutsa Arthur Anderson, Pricewaterhouse, Mackenzie gibi bir danışmanlık şirketi tutsa. Deseler ki dünyanın en iyi danışmanlarını getirin. Biz öyle bir hata yapacağız ki hem çocuklarımızın sağlığına kastedeceğiz. Hem ekonomiyi batıracağız. Hem turizmi batıracağız. En kötü kararları alacağız. Abi bundan daha iyi bir danışmanlık veremezdi bu adamlar. Yani bunu biz parayla alsak bu kadar kötü bir yönetimi dalışmanlığını parayla alamazdık. Buna engineered inefficiency deniyor. Tasarlanmış verimsizlik. Hani diyor ya bir bakan bu kadar cehalet ancak eğitimden mümkün olur. Bu kadar üst üste hata yapmak ancak planlayarak mümkün olur. Yani iyi bir uzman bulursun bir ekip nasıl yanlış yapsalar en yanlış ne yapalım. Yok abi öyle olursa olmaz. Daha yanlış bir şey bul. Dersem bu bul. Lafınızı böleceğim. Siz Akbar Hükümeti’ne danışmanlık da yaptınız. Sağlık alanında. Bir şeyler iyi mi gitmedi? Yani size niye şu anda danışmıyorlar? Siz çıkıp bu kadar net bir şekilde kameralara diyorsunuz ki bu adamlar hata yapıyor. Ve isteyerek yapasa bu kadar net hata yapılmaz diyorsunuz açık açık. Aynen öyle. Evvelinde sizin tecrübelinize başvuran hükümet şu anda neden sizi duymuyor? Vallahi ve billahi hiç bilmiyorum. Yani onların arasında böyle sizi dışlayan söylemler oldu mu? Ya da ne bileyim biliyorsunuz hani. Çünkü artık 3 sene önce mesela AK Parti’de görev yapan birisi bugün düşman olarak da adlediliyor. Siz onlar için düşman mısınız yani niye dinlemiyorlar sizi? Abi bilmiyorum. Benim partiyle purteliğe hiç alakam yok. Ben halkımdan yana bir adamım. Doğruları söyleyen bir adamım. Ben uygulamada doğru olan şeyleri yaptım. Mesela Türkiye’nin kullandığı hidroksü, klorukin diye bir ilaç var. O ilaca karşı muazzam bir kampanya, dünya çapında kampanya başlatıldı. Bizim okuma yazması zayıf hocalarımızla desteklediler o kampanyayı. Ben tek başıma çıktım o kampanya. Lanset gibi bir dergiye böyle bir makaraya tek başıma çıktım bütün dünyada. Yanlıştır, yalandır, sattekarlıktır diye. Beni tefe tuttular. Eleştiriler geldi nereden bilir falan diye.
Abi Lanset iki hafta sonra özür yayınladı ya. Makalıyı geri çekti, özür yayınladı. Ben de dedim ki bana bu lafları edenler de acaba bir özür dilerler mi? Benim derdim halkımla. Bakanlık hidroksü, klorukini uyguluyordu. Dedim helal olsun sayın bakanım. Aman ha bundan taviz vermeyin. Doğru yoldasınız, devam. Yaptılar çok güzel. Doğruya doğru ama yanlışa da yanlış. Çünkü ölen benim kuzum ya, benim yavrum. Benim kendi çocuğumun için farkı yok onun. O sebeple bu işin politik yönü nedir? Arkasındaki hesap nedir? Kıskançlıklar mıdır?
Çünkü bilim kurulundan gerçekten çok cahilce açıklamalar geldi. Ben baştan çok saygılı, değerli hocalarım filan diyordum ama kardeşim değerli hoca çıkıyor. Haziran ayında biz bunu yüzlülere indiririz sonra onullara iner. Adam epidemüricisi neyesini bilmiyor? Sen bulaşçı hastalıklar uzman olabilirsin ama kardeşim epidemürici konusunda NATO kafan, NATO mermer. Sen ne bilmediğin konuda ne konuşuyorsun ya? Halka yanlış bilgi, onu duyan Cumhurbaşkanı çıkıyor bitirdik bilmem ne yaptık diyor. Bu kadar yanlış bilgiye hedayan olarak konuşulmaz.
Öbürü çıkıyor diyor ki efendim maskeye gerek yoktur. Düşünebiliyorsun ben bu ülkede maske takılma mücadelesi verdim ya. Çıktılar bana televizyonda efendim maskenin zararı vardır dedi ya. Zamanı evvel aklı geri bir adam. Ve biz ne yapalım değil mi? Biz de çünkü televizyonda bu bilgileri duyuyoruz. Vatandaş ne yapsın? Hocam peki diyorlar ki mesela Eylül ertelendi diyelim. Sizin dediğiniz gibi oldu ertelendi. Ne değişecek? Sonuçta Eylül’e kadar bu işin önüne geçilebileceğini düşünüyor musunuz siz? Bakın ben hiçbir zaman bu sınavın doğru yapılacağı tarih şudur. Demedim. Ben diyorum ki ekimde yapalım. Neden? Bu günden ekiğime kadar alınması gereken önlemler var. Alınmamışları söyleyeyim. Diyoruz ki iki metre mesafe. Geçen sene ki sınav merkez sayısına baktım İstanbul’da 184. Dedim ki bu sene herhalde 360 sülandır. Bir baktım geri 184. Okulları aradım. Okul müdürü arkadaşlarımız var. Ya geçen sene ki dedim sınıf sayısıyla bu sene aynı hocam dediler.
E şimdi aynı sınıfa sokacaksın. Mesafe nasıl abi 2 metreye çıkacak? Duvarlar lastikli falan mı acaba? Sıralar lastikli mi? Çekince ucuyor mu? Belli ki sen çocukları aynı yerde imtihana sokacaksın anacığım. Bunun hazırlığına girmemişsin. Ben bu çocukları daha geniş yerde imtihana sokar mıyım diye bir emek bir çaba sarf etmemişsin. Bir, bu çabayı sarf et. Bütün fiziki planlamayı baştan yap. Bu çocukların arasına ikişer metre mesafe koyacak bir salon düzenine geç.
Geçen seneki salonlarda bu çocukları imtihana sokma. Bu bir yapılacak iş. İki, benim bu nüfus içerisinde 50 bine yaklaşan şu anda alerjik astımı olup maske takamayacak, kanser tedavisi gören, böbrek yetmezliği olan, imun sistemini baskılayan, ilaç kullanan bir sürü benim kuzum var, bir sürü beben var. O bebeleri teker teker bul. Onlara de ki ben seni şöyle bir sınıfta alacağım çocuğum maske sen takmayacaksın.
Maskesiz girmen için sana böyle bir yer ayarladı bunu de. Sonra bu çocuklar okula nasıl gidecek ya? Şimdi millet takmış açık havada maske takıyor. Açık havada takmasın piknikte bir halt olmaz. O adamı bindirdiğin otobüse bak sen ya. Adamı sabah ıkış tıkış bindiriyorsun. Açık havada plajlarda dolaşıyorlar. Lan plaj ne yapar? Plaj tertemiz hava hiçbir şey yapmaz. Bu meret havadan bulaşmaz. Bu meret kapalı alanda bulaşır. Otobüste bulaşır, minibüste bulaşır, takside bulaşır. Bunlara sen bir çözüm getirdin mi?
Benim o 50 bin tane hastalığı olan yavrum nasıl gidecek o okula? O sınava nasıl gidecek? Bunun ön hazırlığını yaptın mı? Bunu yap. Bundan sonra maske takmanın ve takmamanın kurallarını çok net belirle. Ya millet tembel tembel. Yani bu sınavı düzenleyen adamlar tembel. Biz buna Adana’da beytamal tembeli deriz. Bunlar beytamal tembeli. Oturun biraz çalışın oğlum. Deyin ki maske takmanın şartları şunlar şu şartlarda takılmaz. Böyle içi ziktiriyorlar, saate bakıyor, işi bitsin de hemen gitsin diye. Öyle değil bunu çok ince tanımlayacaksın.
Çünkü orada alerjik astımı olan çocuk o maskeyi takmamalı. E peki o takmazsa öbür taraftan takan adam da terleyip olursa bu defa aralarında eşit olmayan bir rekabet yapıyorsun. Bunu nasıl ortadan kaldıracaksın? Bunları nasıl eşitleyeceksin? Bunu eğer biraz çalışırsan bulursun. Onun için Eylül’de de bir şey değişmez. Ağız, sos da ekimde de aralık da hiç fark etmez. Buradaki kriter şu zamanı bekleyelim de o zaman iyi olur değil. Buradaki kriter şu.
Adenze’ye hazırlandık. İşte bu da hazırlıklarımızdır, sınav salonlarımızdır. Sınavda ilaç kullanan çocukları nasıl kullanacaktır, maske nasıl olacaktır, çocukların ulaşımıdır, çıktıktan sonraki durumlarıdır, velilerin durumlarıdır, eve gidince nasıl davranacaklarıyla ilgili eğitimlerdir. Onlara kasetler hazırladık, videolar hazırladık. Şu videoları seyretmeden gelmeyin sınava. Şu videoları seyretmeden sınavdan çıkıp eve gitmeyin. Bu medeni bir memleketin, insanı önemli olan, en kritik sözcük bu.
İnsanı önemli olan bir ülkenin davranış şeklidir. Ama saldım çayra mevlam kayıra, 3-5 tane ölür. Efendim’e söyleyeyim. Ne diyorduk kelle mi diyorduk? Kaç kelle gider? 50 kelle gider. Eğer böyle bakıyorsak hadiseye o zaman burada büyük bir ayıp var demektir. Burada insana verilmeyen değer var demektir. İnsanın değersizliği. Çocuklar diyorlar ki ya Serdar abi, Serdar amca, Serdar dedemiz, ponçik hocamız diyorlar ki birisi çıksın desin ki çocuklar size bir şey olmaz desin. Bir kişi bizi muhatap kabul etsin. Bir Allah’ın kulu çıksın 3,5 milyon çocuk, 3,5 milyon çarpı, 2,7 milyon ana babaya, kardeşleriyle beraber 10 milyon kişi. Ya bu günü düşünmüyorsanız yarabım bunlar size oy verecek ya. Seçimi düşünün bari. Seçimde oy almak için çıkın hiç olmazsa. Çocuklara bir ilgi ediyormuş falan gibi bir şey yapın. Bir şey olmaz deyin diyebiliyorsanız, bir şey olmaz diyecek bir yüreğiniz öyle bir bilginiz varsa bir şey olmaz deyin. Yok bir şey olursa bırakın elin çocuğunu öldürmeyin ya. Hadise bu kadar basit yani.
Şimdi eğitim artık özel bir sektör haline geldi. Artık devletten ziyade özel okulların artmasıyla şu an sınavların ertelenmesi demek birçok okulun daha geç açılması, paraların daha çok nakit açık akışının daha çok geç olması. Çünkü eğitim dediğimiz şey ülkede zorunlu ihtiyaçtır. Yani insanlar yemek yemek zorundadır. Tasarp etse bile o parayı harcamak zorundadır. Eğitim de artık özelleştiği için insanlar aileye ne kadar tasarpe ders etsin, çocukları okutmak zorunda oldukları için o parayı harcamak zorundadır. Şimdi sınavın ertelenmesi demek nakit akışının geç lans edilmesi demek.
Doğal olarak okul sahipleri bu çok büyük bir sektör olduğu için onların nakit akışları da ertelenmiş olacak. Böyle düşündüğümüz zaman da domino etkisiyle şu an ülkede her şey çok güzel. Ekonomik çok güzel düşüncesi var ya. Turizmi destekleyecek de bir sektör lazım nakit akış anlamında. Aslında bir ülke ekonomisinin planlaması içerisinde de bu sınavın ertelenmesi acaba yanlış mı? Hükümet belki de bunu düşünüyor. Total refah düşünerek böyle bir karar vermiş. Evet. Sezen Aksu’nun benim çok sevdiğim bir şarkısı vardır.
Ünzi ile insan bölü on kardeş peşi yürü yürüdükçe ufak ve gelir de görücü Nanananana diye gider sonunda der ki ünzi ile kaç koyun ediyor Sırf buraya getirmek için o kadar sesime tam bu. Ünzi ile kaç koyun ediyor. Benim bir kuzumun hayatı kaç okul parası ediyor. Bana bunun cevabını verecek bir devlet yöneticisi varsa çocuklarımızın hayatını kaçtan veriyoruz. Bir can kaç para? 10 milyon, 1 milyon, 5 milyon, 50 milyon. Türkiye’de bir genç çocuğun 14-18 yaş arası bir çocuğun hayatı kaç kuruş? Eğer bunun bir bedeli varsa sınavları ertelemeyelim. Bu bedeli çocuklardan da rica ederim ölüversinler ödesinler. Böyle bir mantık olmaz arkadaşlar. Sen ekonomini zamanında iyi yönetecektin. Taşa toprağa basmayacaktın parayı kullanmadığım, föprüye geçmediğim yere basmayacaktın parayı.
Parayı halkın için harcayacaktın. Hastane yapmaya para harcamayacaktın. Bugün Covid hastanesi yeni yapılan sadece o hastanenin parasıyla ben ta bu salgının başında söylediğim halkı evde tutalım, sürveyans yapalım, test yapalım, hastalık yayılmadan boğalım. Tek bir hastane parasına bunu yapardık. Ne bugün hiçbir derdimiz olmaz. Herkes plajında imtihanında şusun tavusunda olurdu. Bu kadar geleceği öngörmeyen, matematik yapmayan yani fayda maliye tesavü bilmeyen insanlar şimdi insan canı üzerinden ekonomi kurtarmaya kalkmasınlar. Ayıp olur. Bunun hukuki sorumluluğu var, cezayı sorumluluğu var. İki elim dünyada ahirette yakalarında olur. Ceza çektirtmeden ben bu ülkeden gitmem, öbür dünyaya da gitmem. Ceza çektiririm o insanlara. Hiç. Çocuk hayatından, insan hayatından bahsediyorsun ya.
Başlarım ekonomisine. Ekonomiyi yönetmesini bilmiyorlarsa onu da bana sorsunlar bu hrizden nasıl çıkacaklarını da anlatayım onlara. Ben London School of Economics’de ekonomi okudum. Tahtakale’de muhasebecilik yapmadım ben. London School of Economics’de John F. Kennedy’nin okuduğu okulda okudum. Sorsunlar ekonomiyi nasıl düzelteceklerini de anlatırım ayrıca. Aman hocam onu da vurdular. Bu arada Siliver’de soğuktur. Haberiniz olsun. Burada terliyoruz ama. Yani şimdi benim anladığım kadarıyla bu sınavın şu anda yapılmamasını istemenizin sebebi hazırlık olmaması. Yani Eylül’de, Ekim’de bu Covid geçer mi geçmez mi o konuda. O beni bilmiyor. Tamam onlara girmiyoruz ama en azından diyorsunuz ki kardeşim diyorsunuz bu kadar genç arkadaş sınava girecekse daha fazla okulda gerçek anlamda tedbir alınsın ve sınav öyle yapılsın. Hastalar tespit edilsin. Tespit edilsin ama şu anda mesela öyle bir imkan var mı bu süre içerisinde yapılabilir mi yapılamaz. Madem önleme almadınız çocukların sınava hazırlanması değil buradaki mesele. Tabii. Sizin çocukları sokacağınız sınava hazırlanmanız diyorsunuz. Aynen öyle. Ertelenmeyi bu yüzden savunuyorsunuz.
Bir de tabii orada şu var haklı sebeplerle ders çalışamamış çocuklar da var. Demin söylediğim gibi birçok çocuğun ailesinde ölüm meydana geldi. Anneleri hastalandılar. Mekanları hastalandılar. Onların da bir ders çalışma zamanı. Bir de şu var toplum sağlığı açısından şu anda hastalık patladı. Ben bir hesap yapmıştım şu kadar hastalığı bulaştıracak adam var. Şu kadar günde bunları yakalarız yok ederiz dedim o hesabıma da kimse bakmadı. Lay lay lom dediler Mart Nisan ayını geçirdiler. Şimdi bugün şunu söylüyorum bugün hastalığı bulaştıran insan sayısı şu anda 400 binin üzerinde. Eğer siz 10 milyona yakıp insanı mobilize ederseniz bu 400 bini çok rahatlıkla 4 milyona çıkartırsınız. Burada eğer hükümet delikanlıca şunu söylerse arkadaşlar biz sürü bağışıklığı uyguluyoruz. Çünkü bu yöntem tamamen sürü bağışıklığı. İnsanları getir herkes birbirine bulaştırsın. Oradan da evlerine gönder. Orada herkes birbirine bulaştırsın. Ölenler ölsün.
Geri kalan da bağışıklık kazansın. Bunu delikanlıca söyleyin bu bir yöntem. Bu yöntem uygulamak istiyorsanız bu yöntemin doğru nasıl uygulanacağını da anlatırım ben size. Bana değil mi hocam bize bir sürü bağışıklığı programı yaz. İngiltere’nin de denediği gibi değil ama değil mi? Tabii değil. İngiltere çok salakça girdi. Ben size bunun akıllıca yapılacağını da gösteririm. Hangi yaş gruplarını önce bulaştıracağız. Kimi korurken kimi bulaştıracağız. Bunun da yöntemleri var söyle ben sana sürü bağışıklığı da yazayım. Abi ne istediğini söyle bak ne istediğini söyle. Hastalık yayılmasın mı istiyorsun ona göre davran. Yayılsın mı istiyorsun ona göre davran. Turizmi korumak mı istiyorsun ona. Ama kardeşim böyle kafası kesik tavuk gibi o yanlış bu yanlış bu yanlış ortalığı kahrevanede bir sürü şeyle hasarla insana zarar verme artık yeter. Siz burada bir taraf değilsiniz. Öncelikle izleyicilere onu söyleyeyim. Yani burada hocamız işte hükümeti eleştiren bir adam var. Hükümeti eleştirenlerin tamamı buraya toplanıp oh adam ne güzeldi hükümeti eleştirdi deyip alkışlamasın. Ya da hükümete destek verenler görüyor musun?
Hükümeti eleştiriyor sen kimsin deyip yorum yapmasınlar. Burada benim bu yayınım bence şuna yaramalı. Daha önce bu işe yaradı biliyorsunuz. AK Parti’den de Cumhuriyet Halk Partisi’nden de Milliyetçi Hareket Partisi’nden de İYİ Parti’den de diğer partilerden de Saadet Partisi’nden de konuklarımız olduğu. Yani bu mecra özgür bir mecra ve özgür bir platform. İnşallah hocam a görüyor musun hükümeti eleştiriyor diye alkış almaz ya da a işte hükümeti eleştiriyor diye yuhalanmaz. Olması gereken şudur.
Biliyoruz, yakinen de takip ettiklerinin farkındayız hükümet yetkililerinin bizim programlarımızı. Sağ olsunlar. Bunu da izlediler eminim. Burada bir taşlama ya da muhalefet yok. Burada bir çağrı var. O çağrı da hocamızın bilgilerinden ve tecrübelerinden faydalanmanızdır. Umarım gençleri ve bizleri riske atmıyorsunuzdur hocamızın söylediği gibi. Umarım önlemler alırsınız ve bu sınav ertelemesi ekonominin üstündedir insan hayatı. Bunu da eminim zaten algılayabiliyorsunuz. O kadar güzel söyledin ki çünkü benim hiçbir partiyle politikayla ilgimi olmadığını beni izleyen herkes bilir. Benim bir derdim var. Milletimin, çocuklarımın sağlığı, onların esenliği. Doğru olan neyse onu savunuyorum. Gerekiyorsa hocamız her zaman zaten… Gece gündüz emirlerindeyim ya. Gece gündüz emirlerindeyim. Bu sınavın neden ertelenmesi gerektiğini sanıyorum. Kısaca konuştuk. Benim sormak istediğim genel bir soru var. Bilim insanları çalışıyorlar. Birileri ilaç geliştiriyor. İşte semptomları yavaşlatan ilaçlar geliştiriyor.
Birileri aşı bulma derdinde maymunlar üzerinde test yapıyorlar, başarısız oluyorlar. Başka bir ülke teste devam ediyor. Daha umut verici söylemlerde bulunuyorlar. Sizce bu işin sonu ne zaman? Sonu derken en azından bu evresinin sonu ne zaman? Yani Covid’in aşısını ne zaman bulacağız? Bu yıl sonuna kadar bir aşının geliştirme şansı yüksek. Bu yıl sonuna kadar. Fakat bu aşı ilk önce Avrupa Birliği ülkelerinde. Şu anda 400 milyon doz Avrupa Birliği ülkelerine verilmek üzere üretim siparişi verildi.
Bunun bize ne zaman ulaşacağı, kaça verileceği ve bizim insanlarımızın ne zaman aşı olacağı meçhul bir durum. Nereden baksanız nereden baksanız bir buçuk yılı var. Başından beri söylüyorum biz aşıya dayalı politika yapmamalıyız. Aşı çıkana kadar çok basit çok ucuz yapmamız gerekenler vardı. Hala var. Birçok önemli treni kaçırdık. Çok önemli trenleri kaçırdık. Biz bunu inan 10 milyon dolara. Martin ben dedim ki 27 Mart haftası çok kritik bir hafta.
27 Mart haftasında o zaman Türkiye’yi kapatsaydık, bu arama taramayı yapıp vakaları bir tedavi etseydik bitmişti işimiz. O kaçtı. Sonra 10 Nisan akşamı kritikledim ki bu zaman 15 gün kapatmamız lazım ülkeyi. O ekonomi ve ekonomi. Şimdi ekonomi daha mı iyi be kardeş? Bunlar kaçtı. Bundan sonra kaçırmamamız gerekenler var. Demin söylediğim 4 önlem. 1. Çok yoğun halka yönelik videolarla eğitim ama böyle 50 video, 100 video her konuda.
İnsanlar bana hala havadan havada asılı kalır mıyım söylüyor ya üniversite mezunu adam. Artık bunu devletin anlatmış olması lazım. 2. Hastalığı taşıma riski olanlarının hemen testten geçirilmesi. 3. Hastalığı aldığında ölme riski olanların bireysel risk yönetimi. 4. de bu bitti, atlattık bilmem ne bu. Hoş lafların, palaların bırakılması. Halka doğruların söylemesi ki halk ciddiyetini anlasın. Adam şimdi imam kahve içerse cemaat çay içiyor. Abi şimdi yani ona göre şey etmesi lazım, davranması lazım.
Peki siz sağlık bakanı olsaydınız. Dünyada bu iş çok hızlı yayıldı. Siz ne yapardınız? Sizin önleminiz ne olurdu? Bugün yapılan şeylerden farklı ne yapardınız? Hep söyledim. Söylediğim dışlarında hiçbir şey yapmazdım. Daha bu gelirken beraber hemen sokağa çıkma yasağını koyardım. Yunanistan’ın yaptığı gibi. Ne kadar ateşi, öksürüyü, bilmemesi olan adam varsa hepsini ulaşır testini yapardım. Test sonuçlarına göre onları izole ederdim, tedavi ederdim. Ondan sonra ülkemi açardım. Yüle oynaya işime gücüme devam eder. Paranız yoksa insanları evde tutacak. Ama paramızın olduğunu gördük. Yani mesele katiyan parasızlık değildi. Mesele yönetim meselesiydi. Şimdi 26 yaşındaydım. Adana’da bir sağlık ocağında hekimlik yapıyorum. Adana’nın da sağlık sorunları işte kolerası var, tifosu yaygın, ısıtması var. Çok fazla. Sıcak. Bülent Akarcalı Allah selamet versin sağlık bakanı. Ben ona bir rapor yazdım. Dedim ki ben Adana’ya sağlık müdürü olmak istiyorum dedim. 26 yaşındaydım. Abi Bülent Bey beni İstanbul’a çağırdı.
Diyorsan, İSAL’ler Genel Müdürlüğünde. Ben de şimdi şöyle iyi müdür olacağım bu yalan. Dedi ki ben seni atadım dedi. Ya sayın bakanım dedim ben sana konuşma yapacaktım. Yok yavrum dedi konuşmaya lüzum yok dedi. Seni dedi raporun birinci cümlesinde diyorsun ki dedi. Adana’nın sağlık sorunları için paraya gerek yoktur. Organizasyon ve yönetime gerek vardır diyorsun dedi. Ve beni adam sağlık müdür olarak atadı. Ben sıtmayı 5 kuruş param olmadan yok ettim. Kolerayı 5 kuruş param olmadan yok ettim. Bugün Türkiye’deki hep söylediğim şu. Para problemi yok, organizasyon yönetim problemi var. Para problemi yok ya bu bireysel risk yönetimi. Türkiye’deki her aile hekimine 3000 kişi bağlı. Bunun %5 ile %10’u 65 yaş üstü. Yani en fazla 300 kişi. Dedim ki arkadaşlar yanınıza 2-3 tane intern tıp fakültesinden isteyin bütün çocuklar severek gelir. Bu internler bu insanları teker teker arayacaklar. 300 kişi. Alan günde 20 kişiyi arasan 10 günde 200 kişi yapar 1 kişi. 4 kişiyi aradın mıydı 5 günde, 2-3 günde hepsini ararsın.
3 tane 3 tip soru soracaksın. Psikososyal, biyolojik. Ayşe Hanım teyze kaç yaşındasın? Ne şikayetlerim var? Ne ilaç kullanıyorsun? Ne zaman kanser tedavisi oldu mu bunlar? İkincisi psikolojik. Ayşe Hanım teyze içinde sıkıntı var mı? Ağlama geliyor mu? Onun soruları vardır. Bek ölçeği bilmem ne ölçeği. Altında da sosyal. Ayşe Hanım teyze geçimi neyle sağlıyorsun? Yemeğini kim pişiriyor? Alışverişini kim yapıyor? Ya bu bir psikososyal, bu bir metottur. Bu bilgileri toplarsın. Bu telefon görüşmesi 15 dakika sürer. Bilemediğin 20 dakika sürer. Ondan sonra şimdi ben internüm ya sen de aile hekimisin. Abi Ayşe Hanım teyze biyolojik skoru 15, psikolojik skoru 18, sosyal skoru 4. Tamam çocuğum. Sosyal skor için hemen Belediye’ye haber verin. Sosyal yardımda bulunsunlar. Ayşe Hanım teyzenin biyolojik sokağa çıkabilir, yürüyüş yapabilir, bilmem ne yapabilir. Psikolojik olarak da aman psikologlar derneği ücretsiz danışmanlık veriyor. Hemen Ayşe Hanım teyzelerinden temasa geçsinler. Bu kadar. Bireysel risk yönetimi bu. Sen şimdi bütün ihtiyarlara aynı anda sokağa çıkılacak, sokağa çıkılmayacak.
Tüfek çatılacak, çat. Askerlik mi lan burası? Adama bireysel olarak bu danışmanlığı vereceksin. Ayşe Hanım teyzen diyeceksin sen bak bunu bunu yap Mehmet amca. Senin bir şeyin yok. Sen git dükkanını aç. Aman bunu bu ülke tek tek tek yaşlılarına bu hizmeti verebilir. Verebilirdi hala verebilir. Bunun yapılmaması için bir sebep bana göstersin Sağlık Bakanı. Ulan ben de adam haklıyım işte. Gideyim kendimi Boğaz Köprüsünden atayım abi ya. Neden yapılmıyor bu? Yani ülkemizdeki insanlara hizmet etmekten çekinmemizin sebebi nedir?
Para mı istiyor? Bunda para pul yok. Eğer işin içine belediyeye giriyor, o belediyeye şimdi sosyal yardım yaparsa bizim merkez hükümet olarak paramız yok. Belediye de sosyal yardım yaparsa bir dahaki seçimlerde belediye kazanırsa boş ver boş ver Ayşe Hanım teyze de ölsün diyorsan onu bilmem. Öyle demiyorlardır. Ben de merak ediyorum ne diyorsunuz abi diyorum ya. Neden berberler açılmadan önce dedik ki berberleri açacaksınız? Bana diyorlar ki erken mi açıldık? Hayır hazırlıksız açıldık. Hazırlığını yap aç. Berberler mi açılacak?
Topla ya kaç tane berber var. Günde 50 bin tane test yapıyorum diyorsun. Yap berberlere testini. Sağlıklı berber açsın dükkanını hastalık taşıyan berberlere de ki anacığım 15 gün sonra git sen dükkanına de ya. Bu kadar zor mu bu? Belediye otobüs şoförleri şakır şakır hastalık yayıyorlar. Adam çünkü otobüs de öbür onun yanında oturuyor saatlerce gidiyor. Üflüyor avaya üflüyor avaya. Adam bu adamların yap testlerini hastalarını ayır 15 gün sonra işe başlat. Bu kadar basit. Neden? Bunlar para değil. Bunlar organizasyon ve yönetim. 50 bin tane hasta çocuğumu hasta yavrum benim tespit etmek bu kadar zor mu ya? Bu çocukları koruyarak imtihana götürmek bu kadar zor mu Allah aşkına? Geldim idi mangalda kül bırakmıyoruz. Türkiye bilmem ne boğaza yeni boğaz yapıyoruz. Bilmem ne köprü yapıyoruz. Denizin altından geçiriyoruz da Allah aşkına 50 bin tane çocuğun aşısını mı yapamıyoruz ya? Gözünüzü seveyim. Şu cümle önemli insan betondan önemlidir. Atasözü bak atalarımız demiş bunu Orta Asya’dan insan betondan önemlidir. Ah atalarımız. Hocam çok teşekkür ediyorum. Zahmet ettiniz buralara kadar. Ben var ya ilkesini seven böyle sizin gibi de delikanlı adamlarla nereye derseniz gerek. Estağfurullah. Arkadaşlar gördüğünüz gibi binlerce mesaj attınız. Hocamızı davet et ulan dediniz. Hocamız da sağ olsun bizi kırmadı. Davetimize icabet etti. Çok teşekkür ediyorum. Bizde bir şey yok. Bundan sonra olacak ya da gelişecek süreci biz de dikkatlice izleyeceğiz. Umarım sizin söyledikleriniz karşılık bulur. Umarız yetkililer bir açıklama yapar en azından bu konuşma ile ilgili.
Çünkü hepimizin kafasında soru işaretleri var. Biz de bıktık artık internetten ya da haberlerde konuşulan hocaları çevirmeye çalışıyoruz kendimizce. Acaba ne diyor bu hoca diye. Çünkü kanal değiştirdiğimizde o hocayla diğer hoca çatışıyor birbiriyle. Hangisini seçelim acaba diye düşünüyoruz. Kafamızda soru işareti çok. Bu soru işaretlerini noktaya çevirecek yetkili mercide onlar. O zaman teşekkür ederim. Hocam siz buraya geliyorsunuz hiç korkmuyor musunuz bizden? Neyinizden korkuyorsunuz? Acaba Covid miyizdir? Bir şey miyizdir? Değil miyizdir? Kesinlikle değil misiniz? Neden hocam?
Abi ben Covid’i adamın gözünden anlarım. Ben şundan bir şüpheleniyorum hocam. Emir diye bir arkadaşımız var. O belgeye… Emir gel bakayım. Yok abi ya aslan gibi ya.
Oh çok şükür.
İlk Yorumu Siz Yapın