"Enter"a basıp içeriğe geçin

Mevzular 51 – Ümit Özdağ l FETÖ, Mülteci Sorunu, Zafer Partisi, Türk Birliği, Vaatler

Mevzular 51 – Ümit Özdağ l FETÖ, Mülteci Sorunu, Zafer Partisi, Türk Birliği, Vaatler

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=9_Xjl_8meY4.

Evet, birçok insan çok fazla bekliyordu sizi mevzulara onuk etmemizi. Teşekkür ederiz öncelikle. Bizi kırmadınız, icabet ettiniz davetimize. İnsanlar sizi artık bir parti başkanı olarak değil de mülteci sorunuyla ilgilenen, bunu birinci sıraya koymuş olan biri olarak görmeye başladılar. Bu şekilde tanımlıyorlar sizi. Size ırkçı dediler, faşist dediler. Özellikle siz İzmir’de bir kuyumcuya girdiniz. Orada kimlik sordunuz kuyumcuya, Suriye vatandaşı olduğunu göstermeye çalıştınız. Bunu çok yadırgıyanlar oldu, destekleyenler olduğu kadar. Ama yadırgıyanlar da oldu dediler ki siz nasıl, hangi hakla giriyorsunuz da insanlara kimlik soruyorsunuz dediler. Bazı tweetlerinizi çok tartıştılar insanlar. Dediler ki bu alenen faşistliktir. Siz faşist misiniz, ırkçı mısınız? Hayır, ben faşist ve ırkçı değilim. Aslında rahatlıkla antifaşist ve anti ırkçı olduğumu da söyleyebilirim. Bana faşist ve ırkçı diyenler ırkçılığın ne demek olduğunu bilmiyorlar. Faşizmin ne demek olduğunu bilmiyorlar. Ve bana ve Zafer Partisi’ne ırkçı ve faşist suçlamasını yapanların daha önce 20 yılda neler yaptığına bakıyorum.
Bunlar Annam Planı gündeme geldiğinde Kıbrıs’ta KKTç’yi tasvir edecek. Kıbrıs adasının jeopolitik bir önemi kalmadığını, adada Türk ve Rumların birlikte yaşayabileceklerini, onun için evetlenmesi gerektiğini söyleyen insanlar. Daha sonra bugün Zafer Partisi’ne bir mitöz dağ, ırkçı ve faşist suçlamasını yapanlar, Ergenekon Kumpası, Balyos Kumpası, FETÖ ve AKP işbirliğiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik bir operasyon olarak gerçekleştirirken,
yargı eliyle Türkiye’de cinayetler işlenirken, psikolojik operasyonlarla Türkiye’nin milli direnç noktaları kırılmaya çalışılırken ve Türk milletinin haremi ismeti olan istihbaratın bütün derin bilgilerinin olduğu yerlere girdir, bunlar deşifre edilirken, FETÖ bir sivil toplum örgütüdür diye alkışlayanlar, bu operasyonlara destek verenler. Yine Zafer Partisi’ne bir mitöz dağı bugün, sığınmacılar vatanlarına dönsünler, Türkiye bu yükü taşıyamıyor artık. Önümüzdeki 30 senede bu göçler küresel ısınmayla birlikte artarak devam edecek. Türkiye bir çekim merkezi haline geliyor ve bu devam ederse, bu yükün altında devlet kalır ve hep birlikte bir iç çatışma ortamına ve devletin yıkıldığı bir ortama sürükleniriz dediğimde, ırkçı ve faşist diyenler, bakın PKK, terör örgütüyle AKP arasında müzakere süreci başladığında, Öcalan denilen katilin Türkiye’ye demokrasi getireceğini söyleyecek kadar ahlaksız bir pozisyonu savunmuşlardır.
Onun için bana ve Zafer Partisi’ne kamuoyu önünde saldıran ve saray rejiminin psikolojik operasyon elemanı olarak gördüğüm bu unsurların faşist ve ırkçı suçlamalarının en ufak bir geçerliği yoktur. Biz Türkiye’ye yönelik bir stratejik göç mühendisliği olduğunu görüyoruz. Yani Orta Doğu’da bir büyük Kürtistan oluşturulmaya çalışılıyor. Bu zamana yayılmış bir proje. Önce Irak’ta müdahaleyle bu Kuzey Irak’ta bir fiili devletsiz bölge oluşturuldu.
Sonra Amerika Birleşik Devletleri 10 sene kadar bunu bölgeye kabul ettirmeye çalıştı. Arkasından 2003 Mart’ında Amerika’nın ikinci Irak savaşı başladı. Ve bu ikinci Irak Savaşı’ndan sonra Saddam Rejimi devrildi ve bu fiili bölgeye hukuki bir statüye kavuşturularak Federe Kürtistan oluşturuldu. Sonra sıra Suriye’ye geldi. Bakın, harita getirdim. Mavi bölge Irak, Kuzey’inde oluşturan Barzanlin kontrolündeki bölge.
Şimdi 2011’de çıkan savaş sonrasında PKK hemen şu küçük bölgedeyken ve burada bu küçük bölgedeyken ve burada bu küçük bölgedeyken dev gibi bir alanı Amerikan desteğiyle kontrol eder oldu. Ve buradan da Türkiye’ye 5.3 milyon insan itildi. Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Hatay, Osmaniye, Adana, Mersin, Konya, Ankara, Bursa ve İstanbul. Tabii Türkiye’nin her yerinde vardı ama burada çok yoğun. Şu alanda sadece 3 milyon insan yaşıyor. Şimdi sıra geldi Türkiye’ye ve İran’a. Burada bu mor bölge HDP’nin üstü olduğu bölge. Sarı bölgede Suriyelilerin yoğun olduğu bölge. Gaziantep, Şanlıurfa’dan başlayıp Mersin’e uzanan alanda sadece 3 milyon Suriyeliler yaşıyor. Şimdi bunlar bizim kardeşimiz diyenler. Biz bunlar vatanlarına dönsün dediğimiz zaman bize ırkçı diyenler, faşist diyenler buradaki ırkçı ve faşist örgütün bu insanların tarlılarını yakarak bu insanları Türkiye’ye yollamaları karşısında ağızlarını açmıyorlar.
Bu bilgisizlik midir, cehalet midir? Hayır, bu ihanet. Alçaklıklarından dolayı. Nasıl anlam planı sırasında Türkiye’nin menfaatlerini sattılarsa o zaman nasıl alçaklık yaptılarsa şimdi aynı alçaklıktan dolayı. Susuyorlar, bilmez olurlar mı? Gayet iyi biliyorlar. Emperyalizmin taşeronluğunu yapıyorlar. Ve bu bölgenin bir özelliği daha var. Biz Zafer Partisi olarak bir sloganla yola çıktık. Bilim, birlik, barış. Her şeyi bilimsel esaslarla inceliyoruz. 2016’da devlet suçlarının yapmış olduğu bir araştırma var. 2040 yılında şu bölge, yani Hakkari-Muhul arasında yağışlar yüzde 40 azalıyor. Ve yıllık ortalama ısı da yukarıya doğru 7 dereceye yakın çıkıyor. Yani Kahir’e iklim kuşağına kayıyoruz. Şimdi nüfus artıyor. Ve bu nüfus ağırlılıklı olarak Suriyeli olarak artıyor. Çünkü Hacettepe Üniversitesi nüfus etütlerine yaptırılan ve finansmanlı Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı’nın karşıladığı bir araştırma var. Diyor ki Suriyeliler 5.3 ortalama doğum yapıyorlar.
Türkler ne kadar? 1.9. Şimdi bu bölgede o zaman bugün 3 milyon olan Suriyeli sayısı 20 sene sonra ne olacak? O zaman kalmayacak da bu iş. 10 milyon aşacak. Türk sayısı oran olarak azalacak. Su kaynakları azalacak. Su azalınca verimlilik azalacak. Verminlik azalacak, kaynak savaşı başlayacak. Ve biz bu bölgedeki ağır sorunlarla ve çatışmalarla baş etmeye çalışırken PKK buradan ve buradan müdahale edecek Türkiye’ye. Çünkü bir kukla devlet söz konusu. Şu anda bu aspara gaspıdır, doğru mudur? Düzenli ordu planları olduğunu ve hatta buna da çok yaklaştıkları söyleniyor. 100 bini aştıkları ve bir konvansiyonel orduyla çatışacak şekilde, savaşacak şekilde eğitildiklerini ve silahlandırıldıklarını biliyoruz. Evet. Onun için biz Zafer Partisi olarak Türk milletini uyarıyoruz. Ve önümüzdeki en büyük tehditin bu olduğunu söylüyoruz. Ama bu sadece tek başına bir co-politik tehdit değil. Bu aynı zamanda bugün Türkiye çok ağır bir ekonomik kriz yaşıyor. Bugün yaşadığımız ekonomik krizin en önemli gerekçelerinden bir tanesi de bu politika. Çünkü bakın, Milli Savunma Bakanı üç defa açıkladı, 9 milyon Suriyeliyi besliyoruz diye. Aynı zamanda Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’de ikinci daimi itemlisi Feridun Sınırlıoğlu, Birleşmiş Milletler’de resmi toplantıda 9 milyon Suriyeliyi besliyoruz diye açıkladı. Şimdi bu 9 milyon kişi için Türkiye’nin harcamış olduğu parayı Zafer Partisi’ne ve Ümit Özdağ’a ırkçı diyenler ceplerinden mi ödüyor yoksa bunu hep birlikte Türk millet olarak mı ödüyoruz? Bize sordunuz mu bu politika için? Hayır sormadınız. Ve harcanan para da Erdoğan 40 harcadık, 1.40 daha harcarız dedi. Sözünün eriymiş doğrusu harcanan 90.8 milyar dolar. Ve biz bu 90.8 milyar doları da hani cebimizde vardı dolar basıyorduk Merkez Bankası’nda, çıkartıp Suriyelilere harcamadık. Böyle bir para olmadığı için borç alıyoruz bu parayı. 90 milyar doların borcu faizi 20 milyar dolar. Aslında 110 milyar dolar ki bu da hesaplanan para. Bakın İdlib’de bizim askeri konuştulmamız var biliyorsunuz. Askeri güçlerimiz var.
Ve bu bölgeye sürekli yardım yapıyoruz. Yardımlar geliyor sınır kadar. Sınırda indiriyoruz ve bu bölgedeki örgütlerin kamyonlarına yüklüyoruz. Ve o örgütlere dolarla ödeme yapıyoruz yardımı iletmeleri için. Yetmiyor. Zaman zaman kendi askeri birliklerimizin lojistiğinde de buradaki yerel firmaları kullanıyoruz. Bunlara da dolarla ödeme yapıyoruz. Türk lirası ödemeyi kabul ettikleri zaman da seviniyoruz. İnanılır gibi değil. Şimdi Türk halkı karda, soğukta, halk ekmek kuyruğunda beklerken
bir lira ucuz ekmek alacağım diye Türkiye’nin değişik yerlerinden devlet kuruşları ve Diyanet Vakfı hepsi resmi açık kaynak bedava tonlarca un yolluyorlar Suriye’nin kuzeyine. Bunun parasını da Türk halkı veriyor. Yine bakın bu 90 milyar doların dışında, bunu TK açıkladı arkadaşlar. 2017’de 8.12 milyar dolar. 2018’de 8.61 milyar dolar. 2019’da 8.66 milyar dolar. 2020’de 8.12 milyar dolar Türkiye’ye yardım etmiş. Kime?
Başta 10 ülke olmak üzere değişik ülkelere. İnanılır gibi değil. Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra dünyada en fazla insani yardım yapan ülkeyiz. Gayri Safim İlyas’la aslında göre de dünyada en fazla yardım yapan ülkeyiz, insani yardım. Birileri bu saraydakilere söylemeli Türkiye’de de insanlar yaşıyor. Birazcık da insani yardımı Türkler için düşünsünler diyoruz ve ekliyoruz. Türkiye bu politikayı sürdürdüğü, sarayın bu akıl dışı politikasını sürdürdüğü sürece ekonomik krizi aşamaz. Ama ekonomik kriz daha da derinleşir, işsizlik daha da artar.
Ama üstüne cinayetler ve bir gün gelir iç çatışma. Yani Halep’te televizyonda seyrettiğimiz manzaraları, Musul’da televizyonda seyrettiğimiz manzaraları, Hama’da seyrettiğimiz manzaraları Türkiye’de görür. Anladım. Şimdi bunlar çok köşeli, çok sert konular. Siz bu konuların tabii ki sıfır noktasındasınız şu anda. Çok fazla araştırıyorsunuz bu konuyu, insanlara anlatmaya çalışıyorsunuz. Ben sırf mülteci meselesi yüzünden şu anda iki dava açılmış bir adam olarak bunu sormak zorundayım. Çünkü tarafsızız burada. İzleyicilerimiz Türkiye’nin her köşesinden hatta yurt dışından bize sorular yollamışlar.
Elbette hepsini teker teker soracağım fakat benim sorularla ilgili ortalama birkaç sorum olacak size kendi ağzımdan. Şimdi siz Vehamet’i anlatıyorsunuz. Evet. Önümüzdeki 20 yıl anlatıyorsunuz. Başımıza neler geleceğini açık açık anlatıyorsunuz. Ki bu çok zor bir şeydir. Çünkü önümüzdeki haftayla ilgili bir plan olmayan, bir önceki hafta neler yaptığını hatırlamayan da bir milletizdir. Bu insanlara bu kadar ciddi meselelerin öngörüle açıklamaları yapmanıza çok zor. Peki bazı tweetler atıyorsunuz. Diyorsunuz ki bir Suriyeli bizim vatandaşımızı öldürüyor, çöylü oluyor, böyle oluyor.
Evde böyle ekonomik sıkıntısı yüzünden ya da hayat derdi yüzünden sinirlenmiş birçok insan var. Evde oturan gerçekten sinirli mushur birçok insan var. Bu insanları az evvel uyardığınız iç çatışmaya çektiğinizi düşünüyor musunuz o tweetlerle? Mesela sizi çok seven, ben Prof. Dr. Ümit Özdağ ne derse katılırım her zaman da arkasındayım diyen bir genç. Sizin bir tweetinizi okuyup gidip bir Suriyeli’ye saldırsa bunu mesela nasıl karşılarsınız? Yani biraz üstlupla ilgili bir şeyiniz olduğunu düşünüyor musunuz? Üstluğumun sert olduğunu düşünmüyorum. Çok ölçülü olduğunu düşünüyorum.
Çünkü ben devlet yönetmeninin nasıl bir sorumluluk verdiğini, umursuz aramıza yüklediğini gayet iyi bilen bir insanım. İkincisi dediğiniz gibi insanlar çok kızgın ve sokaklar barut gibi aslında. Her an patlayabilir. Biz insanların kızgınlıklarının tercümanı olarak pansiyonu yükseltmiyoruz, pansiyonu düşürüyoruz. Görüyoruz ve biliyoruz mu diyorsunuz? Evet görüyoruz ve biliyoruz. Onların sözcüsü, o kızgınlığın sözcüsü oluyoruz ve o kızgınlığı dile getirdiğimiz için Zafer Partisi olarak biz bunu anlattığımızda ve çözüm var arkadaşlar.
Bunlar girecek dediğimizde sabredin. Biz bu insanları Türkiye’nin dostları olarak yollayacağız. Altını her seferinde çözüyoruz. Peki bu kolay olacak mı yani? Çünkü insanlar buraya geldiler. Afganistan’dan bir sürü afgan geliyor. Sürekli giriş yapıyorlar. Her gün bunun videolarıyla karşılaşıyoruz sosyal mecralarda. Azınlıkların genel bir yapısı psikolojik hareketi vardır. Bu nedir? Hemen toplanır birleşirler. Biz bu ülkede 80 milyon Türk vatandaşı olsak da 5 milyon kişi gelir, kendi arasında örgütlenir. O 80 milyona sesini daha yüksek çıkartmaya başlar. Çok fazla mafya… Bak bu söylediğiniz bile ne kadar büyük bir teyitle karşı karşı olduğumuzu gösteriyor.
Türkiye’lilerin kendi mafyası olduğunu biliyoruz artık. Biliyoruz. Kendi işletmeleri olduğunu biliyoruz. Vergiyle, şunla bununla tamamen esnaflık yapanlar var ama… Bir taraftan da vergi kaçırıp, vergi kaçırıp, illegal şekillerde işini kuran, sistemini oturtmuş ve yıllardır burada olan insanlar var. Bu insanları mutlu olarak nasıl geri göndereceksiniz? Her şeyden önce Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uluslararası ukuptan ve ulusal ukuptan kaynaklanan haklarını kullanacağımızı ifade ediyor. Yani Türkiye bir tatil istesi değildir. Bavulunu alıp buraya gelip ben kalıyorum demez. Üstelik burada tatil istelerine girdiğiniz zaman ödeme yaparsınız.
Burası öyle bir tatil istesine çevrildi ki AK Parti tarafından ödemeyi tatil sitesi yapıyor gelenlere. Yani düşünün bir süpermarkete giriyorsunuz, alışveriş yapıyorsunuz ve hiçbir şey ödemiyorsunuz. Başka bir süpermarkete gider misiniz? Onun için sarı muhalefet, gönüllü olarak girecekler dedikleri zaman ve onları yollayacağız. Gitmek istemeyenlere dokunmayacağız diyorlar. Yalan söylüyorlar çünkü bütün istatistikler gösteriyor ki, süre uzadıkça gitmek isteyen sayısı azalıyor. E tabii. 2020’de bu %77.84’e düştü. Gitmek istemiyorum diyenler. Peki kalabilirler mi? Hayır kalamazlar. Neden? Çünkü biz bunları geçici koruma altına aldık sığınmacı olarak ve Türkiye’ye bu şartla girdiler. Uluslararası hukuk mülteci olarak kabul etseydik ile bize milli güvenlik, kabusağılığı ve kamu güvenliği gerekçesiyle geri gönderme yetkisi veriyor. Ki bunlar mülteci değil geçici koruma altındaki sığınmacılar ve Türkiye’de ancak Suriye’de iç savaş bitene kadar kalabilirler. İç savaş bittiğinde yasaya göre geri dönüşleri esastır. Şimdi önce bir hukuk izlemini belirleyelim. Demek ki Türkiye devletler hukukaçısından da ulusal hukukaçısından da geri yollama hakkına sahiptir. Peki bu hakkı nasıl kullanacak? Birileri Türk milletine çaresizlik aşılamaya çalışıyor. Efendim geri gitmezler. Nasıl gitmezler? Bakın mesela sizle birlikte buradan Edirne’ye gitsek, bir şekilde Bulgaristan tarafına geçsek, yürüyerek Almanya’ya gitsek, Münih’te Öztürkler diye bir süper market açsak, Alman polisi ne yapardı? Alman polisi bizi yakalar ve… Sizin ekiş çok etkilenmiş galiba konuşmadan. Evet. Afiyada alırlar bizi bence hiç Almanya’ya yollayacak. Bizi hemen dışarıya çıkartırlar. Demek ki Alman polisinin bu yetkisi varsa bizim de öncelikle sınırlarımızdan kaçak girenleri geri yollama hakkımız var. Geçici sığınmacılar dışındakiler. Tespit edebilecek miyiz bu kalabalığı? Biliyoruz. Hepsi biliyoruz. Bakın geçici koruma dışında milyonlarca Suriyeli ve Afgan, Türkiye’de ve Pakistanlı ve Bengaldaşlı, Siyah Afrika’dan gelenler hemen gözaltına alınacaklar ve sınır dışı edilecekler. Ben siyahileri çok seviyorum. Kurtuluşta geziyorum. Ya o kadar yardımsever, o kadar sanki bizden. Onlara dokunmasak mı?
İsterseniz sizi Afrika’ya yollayalım. Ayrım yok diyorsunuz. Ayrım yok. Bakın siyah Afrika’dan başlayan göç, küresel ısınma ile ilgili göç. Suriyedekinden farklı. Afganistan’dan gelen göç, iç savaş dinamiklerinin yönlendirmesi, İran’ın aracılık etmesiyle gelen göç. Ama Pakistan’dan, Bengaldaş’tan gelen göç, ki buna ileride Hindistan’da eklenebilir, küresel ısınma ile ilgili göç. Onun için biz Anadolu kalesi projesini geliştirirken üç hedefi görüyoruz. Bir, gelecek 30 yılda gelecek göçleri durdurmak, mevcut göçü, gelmiş göçü geriye çevirmek.
Üçüncüsü, Türkiye’den göç eden insanlarımızı Türkiye’ye geri getirmek. Bu üç hedef. Peki. Geçici sığınma altında olanları nasıl yollayacağız? Burada da diyeceğiz ki arkadaşlar bu son seneniz Türkiye’de, Suriye’de iç savaş bitti. Biz Suriye hükümetiyle görüştük. Sizin Suriye’ye döndüğünüz zaman hakkınızla bir takipat yapılmayacağı. Hangi ilden, hangi inçeden, hangi köyden geldiyseniz o köye barış içinde rahatlıkla döneceğinizin güvencesini aldık. Konusun zaten. Bunları konuşacağız. Bunu Birleşmiş Milletler Çerçevesi’nde Rusya ve Türkiye beş sene süreyle bölgede gözlemci olarak
insan haklarının ihlal edilmediği konusunda Birleşmiş Milletler’e raporlama yapacak. Bunu da Beşar Resat vecmiyle konuştuk. Şimdi artık siz gidiyorsunuz ve bundan sonra sağlık yardımı almıyorsunuz bu son senede. Hastaneye giderkeniz parasını kendiniz ödeyeceksiniz. Sosyal yardımlar duruyor, ilaç yadımları duruyor ve Türkiye’de de artık kaçak işçi olarak çalışamıyorsunuz. Yani süper market artık bedava olmayacak ve bu insanlar o zaman geri dönmeye başlayacaklar. Çünkü bunların önemli bir bölümü, çok önemli bir bölümü aslında savaştan dolayı burada değil. Ne yapıyor? Burada ticaret yapıyor. Halen orada olup burada dükkan işlete almak mı? Tabii tabii ve Ankara’da Önder Mahallesi’ne gittik. Bir Türk genci bıçaklanarak öldürülmüştü. Orada bir Suriyeli ile konuştum. Dedim ki kaç seneden beri buradayım? Üç seneden beri buradayım dedi. Kardeşlerim de burada mı? Evet dedi. Annem babam dedi onlar Halep’te yaşıyorlar dedi. Neden buradasın dedim savaştan dolayı dedi. Peki dedim savaştan dolayı buradaysan anneni babanı niye orada bıraktın? Cevap yok. O burada çalışıyor, oraya para yolluyor. Bakın Türkiye’de çalışan Suriyeliler ve diğerlerinin ayda 100 dolar transfer ettiğini düşünsek bu yılda 2.4 milyar dolar ediyor. Ve hiç Türk banka kayıt sistemine girmiyor. Bu yabancıların yani Suriyelilerin ve Afganların Türkiye’de açmış oldukları ve vergi vermeyen kuyumcular üzerinden gerçekleşiyor. Türkiye yol geçen hanına dönmüş durumda. Sınırda askerlik görevini yapıp bitiren askerlerin askerden geldikten sonra bana yolladıkları mesajlar var. Bize bile var yani tabii. Daha detaya girmeyelim. Onun için Türkiye’de devlet kurumu çalışmaya başladığı zaman bu insanlar huzursuzluk çıkmadan, büyük bir sıkıntı olmadan ülkelerine dönerler. Ama bu arada AK Parti’nin bu insanları ülkelerine geri yollamayı düşündükleri gibi bir hayal kuran varsa buna asla inanmasın. Çünkü AK Parti bu insanlara vatandaşlık veriyor. Şakır şakır vatandaşlık veriliyor. 3.5 ay önce açıkladım. Bana gelen bilgi 900.000 kişiye vatandaşlık verildiği doğrultusunda ve bu sayı daha da artıyor. Bunun için önümüzdeki ilk seçimlerde vatandaşlık verilenlerin oy kullanmasını engellemek amacıyla Türkiye’ye büyük müddetmesine Zafer Partisi olarak bir yasa tasarısı teklifi verdik. Ve 10 sene boyunca vatandaşlık alanlar oy kullanamasınlar dedik. Bu konuda muhalefeti de bilgilendirmek istedim ama inanılmaz bir şekilde sarı muhalefet bu konuyla hiç ilgilenmiyor. Üstelik anketlerde şöyle çıkıyoruz böyle çıkıyoruz diyorlar. Arkadaşlar bu Suriyeliler anketlere girmiyor. Kimse vatandaşlık verilenlere sormuyor aldın artık oy kullanacak mısın diye. Yarın Zafer Partisi dışında kimse bu konuda ciddi bir tavır alıp Türk halkını bilgilendirme çaba sarf etmediği için
seçim sonuçlarında birden karşılarına hiç beklemedikleri milyonlarca seçmen gelirse bu ne demesinler ben şimdiden söylüyorum buradan vatandaşlık şakır şakır veriliyor. Başka bir vatandaşlık mevzu Suriyelilere verilen vatandaşlık dışındaki Suriyelilere vatandaşlık verilmesi yasalara aykırı. Çünkü geçici sığınmacı bunlar Türkiye’de gayrimenkul alanlara 250.000 dolar kadarında ya da 500.000 dolar yatırıp bankaya o 500.000 dolar 3 sene tutup öyle vatandaşlık alanlar. Türkiye’ye hiç gelmiyor.
Birisiyle anlaşıyor parayı ödemek aracılar var sizin evinizi almış gibi gösteriyorlar sizin evinizi görmüyor bile ve size 250.000 dolar ödenmiş gibi yapılıyor 3 sene sonra ev size geri gidiyor. Aracılar 60.000 dolar alıyorlar bu adamda vatandaşlık alıyor. Bu bir sektör ben bunu biliyorum ve soruyorum siz bilmiyor musunuz bu devleti yönetenler siz bilmiyor musunuz böyle vatandaşlık verildiğini. Tapu Kadastro genel müdürlüğü 17 ülkede şube açmış ve gayrimenkul satıyor Türkiye’den. Çinlilere de satmaya başlamışlar. Evet gördük. Bakın Çin reklamında çok alaycı bir cümle var romantik ülke diyor. Bu bir alay kimse vatandaşlığını böyle vermez ve Çin devleti eğer karar verirse Türkiye’ye mesela 5 milyon Çinlinin vatandaş olmasına bu mevzuatla bunu bir sene içinde yapar. Ne yapacak ruhumuz bile duymaz. Bu parayı tahsis eder ve Türkiye’den belirli yerleri satın aldırttığı gayrimenkulleri birden 5 milyon Çinli vatandaşımız olur. Şimdi bunlar güvenlik riskleri değil mi? Bizi izleyen seyircilere şunu sormak isterim. Bu program bittikten sonra lütfen düşünsünler bir süre. Neden Zafer Partisi’nin dışında kimse bunları ısrarla dile getirmiyor? Efendim beni ilgilendirmiyor. Ben çok Suriyeli’ye kaylaşlaşmıyorum. Olsun 1200 dolar ödedin. 1200 dolar ödedin arkadaş sen Suriyeliler için. Bak bunları hiç eklemiyorum. Sadece Suriyeli sığınmacılar için her Türk vatandaşının cebinden 1200 dolar çıktı. Bu seni ilgilendirmiyor mu? Annenin, babanın, kardeşinin, halanın, teyzenin, dedenin bir gün önce doğmuş Türk bebeğinin de cebinden çıkan para bu. Bu yük devam ettiği sürece ekonomik krizi aşmamız mümkün olmayacak. Türk esnafı vergi verirken Suriyeli esnaf vergi vermiyor. Sen bir Türk vatandaşı olarak eczaneye gidip ilaç alıyorsun, parasını ödüyorsun. Suriyeli ödemiyor. Şimdi ben bunları söyleyince Suriyeli düşmanı mı oluyorum? Hayır. Biz Suriyeli düşmanı değiliz. Bunu Suriyeli yapmıyor. Bunu Suriyeli’ye imkan olarak veren AK Parti hükümeti. Peki bunu neden yapıyor AK Parti?
Yani neden 2018-2023 stratejik eylem planıyla sığınmacıların Türkiye’ye uyumunu sağlama çalışmasını başlattılar? Çünkü kafalarında Türk milleti konsepti yok. Aslında Türk milleti konseptine de düşmanlar. Türkiye’yi bir ümmet toplumu haline getirmek için Arap aşısı yapmaya çalışıyorlar bu topluma. Şimdi bakın bir Kanal İstanbul yapacaklar. Buraya ağırlıklı olarak Arap zenginlere pazarlanıyor. Bütün Arap ülkelerinde İstanbul topraklarının satışı pazarlanıyor ve alanlar vatandaşlıkla alacaklar. Bakın birkaç gün önce bir lüks jip İstanbul’da sokakta yolunu değiştirdiği bir şeye ezdi. Köpeğe ezdi. Köpeğe ezdi gördünüz. İsyan ettiniz değil mi? Evet. Bunun bir Katarlı olduğu ve vatandaşlık almış olduğunu biliyor muydunuz? Şimdi gelin de Zafer Partisi’ne ırkçı deyin siz. Köpek eziyor, kedi eziyor. Bir de insan gırtlağı kesmeye hazırlananlar var. Elbette.
Bunu da maalesef sürekli görüyoruz, söylüyoruz, sosyal mecralarda bunu paylaştığımız zaman iki tarafı birbirine düşmeye mi çalışıyorsunuz gibi eleştirilerle de karşılaşıyoruz ama durumun vehametini henüz de kavrayamamış insanlar bunları yazıyorlar. Kimin ne yazdığını da anlayamıyoruz artık. Burada şu anda gerçi kimin ne yazdığını anlayacağız çünkü size sosyal medyadan çok fazla soru var ama bizim devatle uyardığımız konulara insanlar gelip hayır siz faşistsiniz, ırkçısınız falan demesi de artık gerçekten eskiler sinirlendiriyor. Bu şimdi çok komik geliyor. Yine diyorum biz kalenin surlarının yanında yaşayan insanları. Siz kalenin ortasında evinizin güvenli balkonundan oturup bizi eleştiremezsiniz.
Çünkü düşman önce suru yıkar. Biz o surun altında kaldığımız için bu kadar feryat ediyoruz. Bunları da anlatırız sonrasında. Bunu ikimiz sanki böyle bir konuyu anlatıyormuşuz gibi değil de ben moder etmeye devam edeyim. Tarifsizim ben. Siz de biraz lütfen sakin davranın. Size buradan soracağım birçok soruyu da elemiş oldunuz. Burada demişler ki mesela adına ne dediniz Sedensin kaçak göçmenler, sığımıtmacılar, resmi verilere göre Bayburt dahil bütün illerimizde var. Suriyeli, Afgan, Tacik vesaire, Kökenli, milyonlarca insan Türkiye’mizin gerçeği oldu. Avrupa yani batı üç beş kuruş karşılığında kendilerini kabul etmedi halde.
Bu milyonların bizim ülkemize yığılması destekliyorlar. Bu bizim için bekal sorunu değil mi? Eğer siz iktidar olsanız bu sorunu nasıl çözeceksiniz? Demiş soru ama siz bunun yanıtını verdiniz. Peki Türkiye’de siyasi gerilim ortamında sizin de bildiğiniz gibi çok sayıda siyasi parti var. Baya bir siyasi parti kuruldu sıfırdan. Sizce bunun sebebi nedir ve bu durum sağlıklı mıdır ki siz de o partileri kuranlardan birisiniz. Aslında demokrasilerde siyasi partilerin kurulması sağlıklı bir göstergedir. Çünkü demokrasiye olan inancın ortadan kalkmadığını hala devam ettiğini gösterir.
Böyle AK Parti’nin bu kadar baskıcı bir rejim oluşturduğu noktada yeni yeni siyasi partilerin kurulması bir mevcut muhalefetin yetersizliğinin kanıtıdır. İki, insanların hala demokratik sistem içerisinde mücadeleden umudunu kes demediğinin de göstergesidir. Onun için ben olumlu olarak görüyorum. Kafa karışımına sebep oluyor mu sizce? Çünkü mesela AK Partisi’den rahatsız olanların hepsi tek bir parti de toplanmıyor artık. Diyorlar ki Cumhuriyet Halk Partisi’nin şöyle hataları vardır, İYİ Parti’nin şöyle hataları vardır. Biz bir alternatif arıyoruz diyorlar.
İYİ Partisi’nin herken muharemince bir parti kuruyor, siz bir parti kuruyoruz. Mesela aynı fikirde buluşabildiğiniz isimler yok mu bu partiler içerisinde? Şimdi şöyle Türkiye’de iki tane blok varmış gibi yapılıyor. Ya bu bloku seçeceksin ya bu bloku seçeceksin. Türk halkı bu iki bloka mahkum değil. Ve her iki blok da bunu tercih ediyor. Yani Erdoğan da Kılıçdaroğlu da böyle olsun istiyor. Oysa biz Zafer Partisi’ni kurarak bu Türk halkına sergilenilen oyunu bozduk. Hem AK Parti’yi eleştiriyoruz hem Cumhuriyet Halk Partisi’ni eleştiriyoruz.
Hem Millet İttifakı’nın komponentlerini birleşenlerini eleştiriyoruz hem Cumhur İttifakı’nın birleşenlerini eleştiriyoruz. Çok fazla eleştir de yapmıyoruz aslında. Biz projelerimizi anlatıyoruz Türk milletine. Yani kimseyle didişmiyoruz. Türk milletinin önüne çıkıyoruz diyoruz ki biz Anadolu Kalesi projesiyle Suriyelileri böyle yollayacağız. Veya küresel ısınmayla başa çıkmak için kendi ölçülerimiz içerisinde Çevre ve İklim Muhafaza Bakanlığı’nı oluşturup şu önlemleri alacağız. Biz ekonomik krizi aşmak için böyle kısa vadeli oradan borç alalım, buradan borç verelim değil. Hayır, tüketim ekonomisinden üretim ekonomisine geçeceğiz. Neoliberal ekonomiden sürdürülebilir planlı kalkınma ekonomisine geçeceğiz. Devlet Planlama Teşkilatı’nı tekrar kuracağız. 12 yıllık kalkınma planları yapacağız. Yani anlatırım projelerimizi anlatıyoruz. Ve bunun da halkta karşılığını görüyoruz. Bakın biz 5 ay önce kurulduk ve 5 ay içerisinde çok önemli bir mesafe katlettik. Sokakta konuşuluyor Zafer Partisi. Sürekli bir hareketliliği temsil ediyor. Türkiye’nin önüne sürekli bilgi ile dolu projelerle çıkıyor ve meydan okuyor. Söz gibi. Gelin televizyonlarda tartışalım. Buradan da tekrarlayayım. Kılıçdaroğlu buyursun tartışalım. Yanında da Genel Başkanım çalanı da getirsin 3 tane. Veya Davutoğlu veya Babacan. Onlar da televizyonda tartışma olayını sürekli dile getiren insanlar. Erdoğan gelsin tartışalım. Türkiye’nin meselelerini konuşalım. Ama onlar gelmiyorlar tartışmaya konuşmaya ve biz sokak sokak dolaşıyoruz. Bakın bir 10 milyon imza kampanyası başladık. Suriyelerin Suriye’ye dönmesi için İş İşleri Bakanlığı yasakladı.
Düzdaya stand kurmaya gittik. Polis üzerimize saldırdı standı kırdı. Arkasından Antep’te imza kampanyasına başlattık. Polis durdurdu bölge idare mahkemesine gittik. Bölge idare mahkemesi bize haklı buldu. Bunun üzerine bütün faaliyetleri sadece bizim değil. Bizimkini yasaklayabilmek için Antep faaliyeti bütün faaliyetleri yasakladı. Ben dedim ki madem stand kurmamızı yasaklıyorsunuz, İzmir’e gittim. İzmir’de elden dolaştırdım. İmza topladım. İzmir Emniyet Müdürlüğü Kabahatler Kanunu’na göre 447 lira para cezası kesmiş.
Siz İzmir’de öldürülen Türk çocuğunun öldürülmemesini sağlayın da ondan sonra bize ceza kesmeye kalkın. Bu bizim anayasal hakkımız. Eğer bir ülkede anayasal hakkın kullanımına kabahatler kanunu’na göre ceza kesilmeye başlanmışsa bu işin sonu kötü biter. Hiç kimse Türk milletinin vatanımı paylaşmam iradesine yasak koyamaz. İfade etmesine yasak koyamaz. Canınız cehenneme diyoruz. 10 milyon imzayı toplayacağız ve 10. milyon imzayı da İçişleri Bakanlığı’nın önünde alacağız. Gerçi artık sizin de bildiğiniz gibi normalleştirmek asla istemem. Çünkü benim en karşı çıktığım şeydir bazı yanlışların normalleştirilmesi ama bugün Cumhurbaşkanımızın mesela anayasamızda 3 maddeyi ihlal ettiği bir konuşması var mesela. Onu da biliyorum. Tabii ki bu beni ilgilendirmez hukukçuların işidir. Sonrası öncesi ne yapılacak onu bilirim. Ben bu toptan çıkayım tamam. Şimdi yine siz tabii ki buradaki soruları yanıtlamış oluyorsunuz böylece ama ben yine sormaya devam edeceğim. Bu millet yeni bir açılımı ya da çözüm sürecini kaldırabilir mi? Türkiye’de sizce Kürt sorunu var mı? Varsa Çerkez, Laz, Boşnak sorunları da var mıdır? Ya da ileride ortaya çıkacak mıdır? Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Türkiye’de büyük Türk milleti vardır. Türkiye’yi etnik fayhatlar boyunca ayrıştırmaya çalışanlar tarih boyunca hangi sonucu aldılarsa yine o sonucu alacaklardır. Türkiye’de Kürt sorunu yoktur. Türkiye’de var olan sorun terör sorundur. Ve Türkiye’de Kürt sorunu var demek, Güneydoğu Anadolu’da Türkiye’nin birliği için mücadele edip şehit olan, gazici olan ve hala mücadeleye devam eden korucu kardeşlerimize yapılmış en büyük hakarettir, en büyük saldırıdır.
Güneydoğu Anadolu’nun vatansever halkına yapılmış en büyük saldırıdır, hakarettir. Ve onun için gerek iktidar bloğunda, gerek sarı muhalefet bloğunda TKK ile tekrar masaya oturmaktan, FETÖ ile uzlaşma arayışı için olanlardan haberdarız. Ama biz teröre karşı sıfır tolerans ve terörü terörle, terörize ederek yıldırma politikasını savunuyoruz. Ne demek terörü terörize etmek ve sıfır tolerans? 1- Asla uzlaşmamak. 2- Terör örgütünün daha da bayırda gezen terörist unsurları çok önemli değildir.
Önemli olan burada terör örgütünün yönetici kadrolarıdır. Hedef alınması gereken ve imha edilmesi gereken bu kadrolardır. Bu kadroları birinci halka dahil olmak üzere hedef alıp imha edeceksiniz. Yani Murat Karayılan, Cemil Bayık gibi isimler öldürülecek ki terör terörize edilsin. Ve bu terör hortları istediğin gibi şu istihbarat servisiyle, bu istihbarat servisiyle pazarlık yapıp terör holdingi olarak uyuşturucudan aldığım hayla
ben burada uluslararası sistemin bir parçası olurum, rahat rahat da yaşarım inancı içerisinde olmasınlar. Terör terörize edilerek sıfır noktasına diğer önlemlerle birlikte çekebilirim. Onun için biz nasıl Anadolu kalesini geliştirdiysek Demir Güvercin adlı PKK terörüyle mücadele etmek için de bir konsept geliştirdik. 13 ana alt başlıktan oluşan bir konsept bu. Yani bunun politik boyutu var, bürokratik boyutu var, mali boyutu var, psikolojik harp boyutu var, kültürel boyutu var, askeri boyutu var, istihbarati boyutu var.
Yani entegre bir plandan bahsediyoruz. Ancak bu şekilde stratejik ve uzun vadeli bir mücadeleyle başarı almamız mümkün. Bakın Anadolu kalesi projesinden biraz önce bahsettim. Dedim ki amaç sadece var olanları geriye yollamak değil. Onun ötesinde yeni gelecek göç dalgalarını da engellemek. Mesela bugün 300 kişi her gün İran sınırından Türkiye’ye giriyor. Ve şunu da ifade edeyim, İran’da korona boyunca bu devam etti. Ama İran’da korona boyunca şehirlerde dışına çıkmak yasaktı.
Peki şehirlerin dışına çıkmak yasaksa Afganistan’dan çıkıp bu adamlar Türkiye’ye inanç sınırına kadar nasıl geliyorlar? Açık İran devletinin desteğiyle geliyorlar. Bunu sınırda durduramazsınız. Bununla mücadeleye Afganistan sınırında başlayacaksınız, Afganistan’ın içinde başlayacaksınız. Ama kendi sınırınıza geldiği zaman da burada gösterelim Anadolu kalesi projesini. Teknolojinin ilerlediği, gelmiş olduğu sistemlerle buradan değil insan istersek sivrisinek bile geçirmeyiz. Döner kanatlı keşif sistemleri taktik ve operasyonel boyutta kullanabileceğimiz, balonlar stratejik boyutta kullanabileceğimiz, entegre istihbarat sistemini öneriyoruz Türkiye için. Bütün bu sınırlarımız boyunca. Neden? Bakın Avrupa şimdi kendi kalesini, Avrupa kalesini örüyor burada. Kuzey Irak’tan Beyaz Rusya’ya 5 bin tane Iraklı gitti. Beyaz Rusya Polonya sınırına Polonya ordusu 20 bin asker yığdı. Avrupa’ya giremezsiniz diye. 5 bin kişi gelse biz onları Hilton’da ağarlarız burada. Bizde 8 milyonu geçti.
Yavaş yavaş bize git öte diyorlar. Bugün Reyhanlı’daki durum böyle, Kilis’teki durum böyle. Özetle bu hat üzerinden sinek geçmeyecek seviyede güvenliği sağlayacağız. Tabii bu hem göçlere karşı olacak hem teröre karşı olacak. Yine FETÖ’yle mücadele için Kılıç Aslan Kalkanı adını verdiğimiz bir güvenlik konsepti geliştirdik. Stratejik mücadele konsepti. Bugün FETÖ’yle mücadele ediliyor mu? Hayır. Erdoğan’ın bireysel intikam operasyonları gerçekleşiyor.
Ama bir stratejik mücadele yok ve son günlerde görüyoruz ki FETÖ’yle iş birliği yapmış politikacılar AK Parti’de tekrar ön pinadan çıkıyorlar. Ve bir yandan da FETÖ’yle görüşmeler devam ediyor. Yani siz aslında o bağlantının tam olarak sonlanmadığını mı düşünüyorsunuz? Hayır sonlanmaz. Yine tekrar başladığını mı düşünüyorsunuz? Tekrar başladı ve uzunca bir süre önce başladı. Şimdi bu kabul edilebilir mi? Kabul edilemez. Üstüne üstlük Türkiye bir de Selefi terör tehdidiyle karşı karşıya. Suriye iç savaşını başladıktan sonra Selefi cihatçılar Suriye’ye geldiler. Türkiye’ye daha şimdiden geldiler, yerleştiler ve gizli evlerini kurdular. Ne kadar olduklarını bilmiyoruz. 10 binlerce içeride terörle bağlantılı unsur olabilir ve bir düğmeye basılmasını bekliyorlar. Basıldığı zaman ne yapacağız? Ben soruyorum Türkiye’yi şu anda ne yazık ki yöneten kadro olarak soruyorum. Bunun için bir güvenlik konseptiniz var mı kardeşimiz? Bakın Bulgaristan’dan Türkler geldiği zaman 300 bin Türk geldi. Bu 300 bin Türk’ü Milli İstihbarat Teşkilatı tek tek sorguladı kardeşim.
Rus İstihbaratı’yla bağlantım var mı? Genç Komünistlerle bağlantım var mı? Bulgar İstihbaratı’yla bağlantım var mı? Hepsi tespit edildi. Peki şimdi buraya gelen 8 milyon Suriyeli’nin, Afganlı’nın, Iraklı’nın hangi istihbarat servisiyle bağlantısızlık olup olmadığını tespit ettiniz mi? Hayır etmediniz. Peki bunlar yanlarında gelirken uyuşturucu getiriyorlar. Türkiye içerisinde uyuşturucu dağılımı yapıyorlar. Türkiye’ye ağır silahlar sokuyorlar. Bunlarla ilgili yapılan operasyonların bir bölümü başarılı oluyor, bir bölümü de başarısız oluyor.
Ama zaten terör öyle bir şeydir ki 100 operasyon yaparsınız 99’u başarılı olur, bir tanesi başarısız olur, o patlar ve terör de öyle çıkar ortaya. Siz buna uygun zemin bırakmayacaksınız. Bakın, efendim bunlar aslında çok suç işlemiyorlar. Şimdi ben size Ankara’da ceza evinde yatanların işlemiş oldukları suçları ve hangi milliyetlerden kaç kişinin yattığını söyleyeceğim. Afganistan Uyruklu 306 kişi, Suriye Uyruklu 274 kişi, İran Uyruklu 145 kişi, Türkmenistan Uyruklu 95 kişi, Pakistan Uyruklu 75 kişi, İran Uyruklu 45 kişi.
Peki, tuş türleri, uyuşturucu ticareti 658, silahla yağma 143, hırsızlık 78, nitelikli basit cinsel saldırı 29, çocuğun cinsel istismarı 69, kasten ve basit yaralama 15, kasten tasarlayarak öldürme dikkat edin. 117, Türkiye’de işlenmiş cinayet 117, sadece Ankara’da hapishanede yatanlar da bu. İstanbul yok burada, İzmir yok burada.
Devam edelim, cebir ve tehdit ve hile kullanarak kişi yürüyetten yoksun bırakma 55, göçmen kaçakçılığı 5, kamu malına zarar verme 2, halkı kim ve düşmanlığa itme 2, dolandırıcılık 5. Bu AK Parti hükümetinin açık kapı politikasının Türk halkına armağanıdır. Ya da basit bir başlığıdır. Evet, Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesinde olmazsa olmaz bir prensip vardı. Eğitimin birleştirilmesi, yani eğitim ve öğretimin eşit olması. Bugün Türkiye’de özel okul, devlet okulu, tarikat okulu, vakıf okulu vesaire yüzlerce değişik okul var.
Resmi rakamlara göre başta İstanbul, Siyirt, Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa, Bitlis, Gaziantep olmak üzere faal durumda olan yüzlerce medrese var. Birçoğunda eğitim dili Arapça ve Kürtçe. Siz iktidar olursanız eğitim ve öğretimi nasıl planlayacaksınız? Biz milli eğitime tekrar dönüşü savunuyoruz ve şunun altını net ifade edeyim, AK Parti dönemi cehaletin örgütlenmesi dönemidir. Türk eğitim sisteminde, AK Parti döneminde çok sorunlu, sadece iki tane sorun var. Birisi eğitim yok, iki sistem yok. Gerisini konuşmaya gerek de yok zaten. Her şeyi sıfırdan tekrar Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi üzerinde bir anlayışla milli eğitimi yeniden inşa etmemiz gerekiyor. Yeniden derken peki ne zaman bu sorun başladı? Mesela AK Parti’den önce de… AK Parti’den önce de başlamıştı fakat AK Parti döneminde cehalet örgütlenmeye başlandı. Bir araya geldiler. Cehalet örgütlenmeye başlandı ve gelmiş olduğu nokta bir felakettir. Türkiye’nin eğitim seviyesi zaten uçlar arası bütün statistiklerle de sürekli üniversiteler dahil aşağıya doğru inmektedir. Peki buradan çıkış nasıl olur?
Biraz önce söyledim, bizim partimizin temel sloganı bilim birlik ve barış sloganı. Onun için buradan çıkışta yine Cumhuriyet’in kuruluş felsefesindeki bilimsel anlayışlar olur. Biz devlet okullarının öncelik verilmesi gerektiğini düşünüyoruz ve burada 5-3-4 sistemine tekrar döneceğiz. İlkokul beslen olacak, anaokulunda muhakkak ama %100 anaokullaşmayı sağlayacağız. Bunun için de yeni bir istihdam sahası yaratacağız, alanı yaratacağız.
Öğrenciler 1. sınıfa başladıkları zaman belirli temel vatandaşlık normlarının eğitimini almış ve 1. sınıfta da bunu takviye eder durumda olacak. 2. Okulları kampüs okulları olarak düşünüyoruz. Yani apartman okullar modeline son vereceğiz. Özel okul yine olacak ama özel okullar için de koyacağımız standartlar apartman okulu ile karşılanmayacak. Geniş bir arazi içerisinde olacak, spor kampüsü olacak, çocukların dolaşabileceği bahçe olacak, altında oturabilecekleri ağaçlar olacak. Bunun için de bir model çalışması üzerinde çalışıyoruz, bir prototip. Cumhuriyet başlangıçta bunu yapmıştı. Cumhuriyetin ilkokulunu gördüğünüz zaman tanırsınız. Evet. Ama bu dönemde yapılanını da tanırsınız. İki, her ile üniversite açıldı ve eğitim kalitesi müthiş düştü. Biz bu üniversiteden bir bölümünü meslek yüksek okuluna çevireceğiz ve üniversiteden kalitesini arttıracağız. Ve meslek liselerini tekrar açacağız bu arada. Güçlü bir şekilde açacağız. Çünkü önümüzdeki dönemde biz Türk ekonomisinin üretim ekonomisine imalat sanayinin patlama yaptığı bir ekonomiye dönüşmesi gerektiğini düşünüyoruz. Onun dışında biz imalat sanayinin partisiyiz diyoruz. Biz üretimin partisiyiz diyoruz ve imalat sanayinin Türk ekonomisi içerisindeki oranı şimdi %11-12. Zafer Partisi’nin hedeflediği oran %30. Yani bu mevcut durumun %180 gelişmesi, üretim artışı anlamına geliyor. Tabii bunu eğitim sistemiyle iç içe geçirerek yapmamız gerekiyor. Eğitim sistemi bu ekonominin taleplerini karşılayabilsin. İkincisi bakın ben 40 yıl önce Almanya’da okudum. Yıllarca da üniversitede Türkiye’de öğretim üyeliği yaptım.
Bu anlamda herhalde genel başkanlar içerisinde gençlerle en içli dışlı olan kişi benim. Çünkü senelerimi gençleri yetiştirerek geçirdim. Ben yumuşak ve çok notu bol olan bir hoca değildim. Aslında benden 0.2 ile kalan öğrenciler de olurdu. Derslerimde öğrencilerimle iletişimim iyiydi ve ders dışında da zaman zaman çok değil ama. Zaman zaman sohbetlerim olurdu. Derslerimde sert olmamalar haramın öğrenciler de şunu bilirlerdi ki onların almış olduğu yüksek notlardan derdim kendilerine. Birkaç kişi herkes kıskanabilir ama birkaç kişi sizi kıskanmaz. Anneniz kıskanmaz, mutlu olur. İki, babanız kıskanmaz, mutlu olur. Üç, ben kıskanmam, mutlu olurum. Bunun dışında kardeşiniz aldığınız yüksek notu kıskanabilir. Arkadaşınız kıskanabilir, komşunuz kıskanabilir. Ama bu üç kişi sizi asla kıskanmaz. Hatta almış olduğunuz her iyi not onu mutlu eder çünkü vermiş olduğunun karşılığını aldığını düşünür. Ben 20 seneden uyanam ki bunun bir bölümü de tabi siyasetin dışında 20 seneydi. Üniversitelerdeki değişimi de gördüm ama bu değişim doğrusu son 5-6 sene içinde benim üniversitede dışına çıktıktan sonraki dönemde daha da hızlandı. Ve 40 sene önce Almanya’da öğrenciyken ben tek kişilik bir odada kalıyordum yurtta. Oysa benim ders verdiğim öğrenciler 5-6-7-8 kişi aynı odada kalıyorlardı. Korona döneminde bunun aynı şekilde devam ettiğini gördük. Rezidanslar inşa etmekle, saraylar inşa etmekle övünenler bilsinler ki esas itibar sizin oturduğunuz sarayda değil esas itibar üniversite öğrencisinin kalmış olduğu yurtta tek kişilik odada kalmasıyla oluşuyor. Hiçbir üniversite öğrencisi 8 kişi aynı odada kalıp insani şartlarda yaşadığını söyleyemez.
Olmaz böyle bir şey. Bunu bir tek askerler yapabilir. Onun kendi atmosferi vardır ve o da doğrudur ama üniversite öğrencisi için Türkiye’nin geleceğini inşa edecek insanlar için bu doğru değildir. Peki Türkiye bunu yapabilir mi? Çok kolay. Biz üniversiteye giren her öğrencinin tek başına kalabileceği bir odayı yurtta güvencesine veriyoruz. Çünkü Türkiye’nin bu kaynağı var ama Türkiye kaynaklarını yanlış yere kullandı. İşte Suriyelilere kullanıyor. İşte yılda 8 milyar dolar dünyanın değişik ülkelerine dağıtıp biz bu parayı harcadık diye övünüyorlar. Bakın 485 milyar dolar iç dış borcumuz var bizim. Sadece 5 şirkete verilen ihalenin tutarı 20 yılda 20.3.7 milyar dolar. Başka bir şey söylemeye gerek var mı? Hayır. Gençlerimiz için para var. Gençlerimiz için yurtta inşa edebiliriz. Eğitim sistemini 21. yüzyılda yarışan bir eğitim sistemi haline getirebiliriz. Çünkü gençlerimiz başarılı ama önlerinde onların heyecanlarını alan, umutlarını çalan bir baskıcı sistem var. Bakın bu çok ağır bir sistem bu baskıcı sistem. Ve her geçen gün daha fazla gencimiz yurt dışına gidiyor, kaçıyor. Onlara şunu söylemek istiyorum. Evet bu baskıcı sistemin üzerinizde kurduğu baskıyı anlıyoruz. Bu baskıcı sistemin sizin heyecanlarınızı ve umutlarınızı aldığınızı da anlıyoruz. Ama öte yandan sizin bu ülkenin kurudusunu çok sevdiğinizi de biliyoruz. Gerçekten son 20 yıl içinde yetişen gençlik Atatürk’ü birilerinin zoruyla değil gerçekten anlayarak sevdi. Daha doğrusu Erdoğan’a baktıkça Atatürk’ü sevdi. Erdoğan’ın saldırılarını ve Erdoğan’ın çevresinin Atatürk’e yapmış olduğu haksız saldırıları gördükçe Atatürk’ün ne kadar büyük bir lider olduğunu daha fazla anlatıyor. Ve Atatürk bu cumhuriyet sizi emanet etti arkadaşlar. Evet bugün gerçekten liyakatsizliğe karşı isyan ediyorsunuz. Bir aileden beş kişinin devlet görevine sadece AK Partili olduğu için alındığını görüyor. Onların da birkaç maaş almasına isyan ediyorsunuz. Genç öğretmen adayları Suriyeliler öğretmen olurken işsiz dolaşmaktan dolayı isyanlardalar. Ama arkadaşlar şunu unutmayın. Siz inandığınız ve sevdiğiniz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün size bıraktığı mirası savunmak durumunda olmalısınız.
Üstelik lütfen gençliğe hitabeyi bir daha okuyun. Gençliğe hitabede anlatılan durum bugünkü durumdan çok daha ağır. Ve o şartlar altında dayı Atatürk sizden mücadele etmenizi istiyor. Ve diyor ki muhtaç olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur. Onun için gitmeyin yurtdışına. Kalın mücadele edelim birlikte. Ve Türkiye’nin karşı karşıya olmuş olduğu bu adaletsizliği, bu sömürü düzenini, bu baskı düzenini birlikte aşalım.
Atatürk’e dışına yine gidin dolaşmaya, eğitiminizi geliştirmeye, yüksek lisans yapmaya, doktora yapmaya. Ama unutmayın ki burası sizin ana yurdunuz ve buraya dönmek ve buranın kalkınmasına yardımcı olmak için gidin. Yani Atatürk’ün söylediği gibi kıvılcımlar olarak gidin ve meşaleler olarak geri dönün bu ülkeye. Bu ülkeye küsmeyin. Bu ülke sizin. Tabii Atatürk’ün söylediklerini anlamak da çok önemli. Çok fazla bu ara, özellikle bunu da popülerlik haline getirmiş olan arkadaşlar var. Onları da görüyoruz. Ama önce anlamak lazım. Anladığınız zaman zaten gerisi hiç kimseye sormanız gerektirecek şeylerden oluşmuyor. Ben şimdi şu soruyu da sorayım hemen bu kağıttaki son soruyu. Türk Birliği konusunda ne düşünüyorsunuz? Yani mesela sadece devlet olan Türkler değil, Kerkük, Musul veya Batı Trakya’da yaşayan soydaşlarımızın durumlarını iyileştirmek için planlarınız var mı? Cevabılandırayım mı? Lütfen. Ben Türk Birliği’ne inanıyorum. 1967 senesinde Erzurum’da Atatürk Üniversitesi’nde öğrenci olan ve daha sonra bakan olan bir dostumdan dinletim. Rahmetli Türkeş ve Rahmetli Babam Erzurum’a gidiyorlar. Ve onlar üniversite öğrencileri ikisini alıyorlar. Atatürk Üniversitesi’ne getiriyorlar, kantine getiriyorlar. Kantinde her ikisi de birer konuşma yapıyor öğrencileri. O konuşmada Rahmetli Babam Muzaffer Özdağ diyor ki, Türk Birliği’ne inanıyorum, bu birliği göreceğiz. Ve diyor ben oğlumu Bakü’de, kızımı da Semerkant’ta evlendireceğim. Şimdi bunu söylediği tarih 1967. Ben o zaman 6 yaşındayım. Kız kardeşimde hiç yok. Ama tarih öyle tekrar üretti ki hakikaten ben Bakü’de evlenebilirdim, kız kardeşim de Semerkant’ta evlenebilirdi. Sene 2021 Türk Devletleri Teşkilatı kuruldu. Daha önce de Türk Konseyi keneşi kurulmuştu.
Erdoğan orduyu Şam’a yollamak istiyordu. Ordu Bakü’ye gitti. Tarihin tekerleği Türk Devleti’nden yana dönüyor. Türk Milleti’nden yana dönüyor. Ve bu 21. yüzyıl içerisinde de gelişmeye devam edecek. Son 30 senede çok ciddi bir mesafe kaydettik bu konuda. Ama tabii ifade ettiğiniz gibi bir de devletsiz Türk toplulukları var. Onlar bugün, özellikle Orta Doğu Türklüğü 10 milyona yaklaşan bir ufustan bahsediyoruz. Orta Doğu Türklüğü zor bir süreçten geçiyor. Hem Irak’ta hem Suriye’de çok ağır koşullar altındalar.
Ama biz Malazgirt’i gerçekleştirmeden önce Halep’te vardık. Halep de bizim ana yurdumuzun bir parçası esasen. Keza Kerkük. Öyle. Biz Zafer Partisi olarak partimizi kurarken dedik ki Zafer Partisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yasalarına göre kurulmuş bir partidir. Ancak biz bütün Türk dünyasını, iddiasını, Halep’ini, isteğini dile getirmek durumundayız. Onun için partinin kurucularına bütün Türk boylarından Türkiye vatandaşı olan insanları dahil ettik. Mesela Kazakistan vatandaşı olarak doğmuş ama sonra Türk vatandaşlığını almış.
Veya İran vatandaşı olarak doğmuş veya Sovyet vatandaşı olarak doğmuş. Azerbaycan vatandaşı olmuş. Sonra Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmuş. İnsanlar partimizin kurucuları arasında yer aldılar. Şimdi yeni bir İran Türk’ünden teklif geldi. Ciharet ettiği ve dedi ki ben Zafer Partiliyim. Dedim ki sen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değilsin. Ben de onun için geldim dedi. Ben Zafer Partiliyim. Benim gibi çok insan var. İran’da ve Türk dünyasının değişik yerlerinde Zafer Partisi’ni kendi partileri olarak görüyorlar. Onlara dedi bir gönül üyeliği çıkartır mısınız?
Kesme olmasa biz gönül üyesi olalım size dedi. Şimdi bunu parti divanında görüştük. Yine idare kurulunda görüşeceğiz. Bir de tabi hukuki boyutunu görüşeceğiz. Evalu versin. Olmaz. Masktaktan ulaşmaya gerek yok aslında. Doğru. Bunu da tesir edeceğiz. Şimdi sosyal medyadan gelen soruları hızlı hızlı soracağım size. İsminizi değiştirebilirsiniz artık normal isim, soy isminizle sosyal medyayı açabilirsiniz. Yakında inşallah bununla ilgili de bir düzenleme olur. Şunu da altını çizeyim belirteyim hemen. Mesela Ars Derler diye bir arkadaşımız sormuş.
Ümit hocam Millet İttifakı’ndan bir teklif alırsa ittifakka katılır mı? Hayır. Net misiniz? Net. Tamam. Hemen diğer soruya geçeyim. Erdem Horosan demiş ki suçsuz ve kanunsuz yere FETÖ adıyla yargılanıp ceza alan subaylar ve üniversite öğrencileriyle ilgili muhalefet yapmayı neden düşünmüyor? Yoksa haberdar mı değil çok merak ediyorum lütfen sorun. Hayır. Bakın suçsuz olan FETÖ ile gerçekten ilişkisi olmayan birçok insan da bu sürecin içine dahil oldu. Hatta bir ilde bu işle mücadele etmekte sorumlu olan vali yardımcısının bizzat bana anlattığı önüne bir liste getiriyorlar.
Listede bakıyor bazı isimler işte Türk Milliyetisi bilinen isimler, bazı isimler sosyal demokrat bilinen isimler. Diyor ki bir dakika burada birisi de kattıklar ben bunları tanıyorum. Bunlar diyor Türk Milliyetisi, bunlar da sosyal demokrat. Cevap şu. Efendim biz de biliyoruz bunları da araya kattık diyor. Bunlar araya kattık diyen şube müdürü ve şube müdürü yardımcısı daha sonra FETÖ’den ihraç oldular. Onun için biliyorum. Mesela dün bir genel arkadaşımla konuştum FETÖ’den yargılandı ve beraat etti. Hiçbir iltisak yok. Genelkurmayın, genelkurmay istihbarat başkanlığının vermiş olduğu raporlar var hiçbir şey yok.
O gece sadece darbecilerin yayınlamış olduğu listede göreve devam işareti var. Buradan hareket ederek adımın FETÖ’cü olduğunu söyleyemezsiniz. Zaten o gece göreve devam şeklinde not düşürmüş oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde şu anda korgelere alınan insan da var. Onun için biz herkes için hukuk diyoruz. Bakın biz bu devleti hukukla kurduk. Devleti hukukla kurduk ve hukuksla savunuruz. Devlet hukuksuz savunulamaz, hukuk dışında da savunulamaz. İstiklal Harbi sırasında İstiklal Mahkemeleri bir hukuk mühessesi olarak geliştirildi. Çünkü Batı cephesinde Çerkez Et’e ve diğer çeteler ihanet ettiğini düşündükleri herkesi asıyorlardı. Önce İsmet Paşa dedi ki bu astıklarınızı isimlerini bana bildirin. Daha cephe kurulmamış, güçlüyorduk. Bildirdiler. Sonra talimat verdi biraz daha güçlenince. Dedi ki yargılamadan asmayın. Biraz daha güçlenince cephe dedi ki bundan sonra siz yapmıyorsunuz yargılamayı ben yapıyorum. Ellerinden aldık. Yani biz devleti hukukla kurduk. Çünkü biz tarihin en eski iki milletinden bir tanesiyiz. Birisi Çinliler, birisi de Türkler. M.Ö. 2000’den, M.Ö. sonra 2000’e devletli varlığımızı korumuşuz. Devlet hukuk demektir. Onun için terörle mücadele ancak hukuk çerçevesinde olur. Zaten devleti devlet yapan elindeki silah değil, silahı hukuk çerçevesinde kullanmasıdır. Eşkiyadan temel olarak. Yoksa kaba şiddete iner. Ama son 20 yılda Türkiye’de hukuk devleti ağır hasar aldı. Neden? Çünkü yargı, polis, istihbarat, cemaat ve tarikatlara terk edildi. Kendileri söylediler. Paralel devlet dediler. Bir devlette paralel devlet olur mu kardeşim? Nasıl olur? Siz inşa ettiniz de onun için oldu. Ne istediğiyse verdik dediniz. Evet, verdiniz. Sonuç bu. Paralel devlet. Şimdi aynı süreç başka cemaatler ve tarikatlar aracılığıyla gerçekleştiriliyor. Sağlık Bakanlığı bir cemaatte, Adalet Bakanlığı dört cemaat arasında bölünmüş. Türk devleti nerede? Biz de diyoruz ki, Türk halkına Türk devletini geri vereceğiz. Ve burada haksız yere içeri giren bazı hesaplaşmalar yüzünden sadece listede adı olduğu için içeri girenler. Sadece Fethi’de haksızlık. Her yerde yapıldı bu haksızlık. Devam ediyorum. Kaptan Çevik sormuş. Demiş ki, hakkında söylenen gizli AKP’li olduğu ve bu sebeple ayrı parti kurduğu iddiaları doğru mudur? Siz gizli bir AKP’li misiniz? Bu cevap oldu galiba. Vasfiye.dlk demiş ki, en büyük sorunlar arasında torpil adam kayırma yer alıyor. Bu gibi liyakat problemlerinin önüne nasıl geçmeyi planlıyorsunuz? Zaten bu dönemin en ağır suçlarından bir tanesi Türk halkına karşı işlenen devletin partileştirilmesi, liyakat ilkesinin terk edilmesidir. Biz devletin liyakat ilkesi üzerinde yükseleceğini düşünürüz.
Ve devlet bütün yurttaşlarına eşit mesafede, eşit yakınlıkta ve eşit uzaklıkta olmalıdır. Ama siz eğer muhalefete oy verdiğini düşünerek bir kasabaya, bir köye, bir caddeye, bir siteye hizmet götürmezseniz, partinizden olmadığını düşündüğünüz için insanları sınavlarda ererseniz, yazılıyı 100 ile kazanıp sınavda 10 verirseniz mülakatta, öbür tarafta yazılıda 10 almış kişiyi de mülakatta içeriye alırsanız, siz devlet yönetmiyorsunuz demektir. AKP’nin yaptığı budur.
Biz liyakat ilkesinin devlete tekrar hakim olmasını sağlayacağız. Cumhuriyet bakın bu konuda gerçekten insanlık tarihi için, sadece Türk değil insanlık tarihi için kıvanç verici işler gerçekleştirmiş. İstiklal Harbi’ne muhalefet etmiş bir gazetecinin çocuğu, büyük erçi olmuştur Türkiye’de. Bir başka İstiklal Harbi’ne muhalefet etmiş ve yurt dışına sürülmüş adamın çocuğu general olmuştur bu ülkede. Devlet demiştir ki Cumhuriyet rejimi babalarının suçlarıyla çocuklarını yargılamaya. O romanların yaptığı bir şey değil mi?
İşte hukuk budur. Cumhuriyetin hukuk anlayışı böyle bir anlayıştı. AKP getirdi bu hukuk anlayışını ve bu devlet anlayışını parti devleti ülkelerine oturttu, sonuç ortada. Sefa Can demiş ki, partisindeki istifaların sebebi nedir? Yakın arkadaşı olarak da bildiğim İsmail Konçuk Bey’in istifasını nasıl karşıladı? İsmail Konçuk Bey partideki görevini istifayet etti. Partinin istifayetmedi, partinin milletvekili hala. Bunun dışında her siyasi partilerin kuruluş aşamasında ideolojik veya politik nedenlerle değil ama insani nedenlerle ayıbınmalar olur. Ahmet’le Mehmet geçinememiştir, Hüseyin’le Veli geçinememiştir ya da mesela çok sevdiğim bir arkadaşım var dedi ki ben siyasete uygun olmadım anladım dedi. Yani size inanıyorum, partiye de inanıyorum ama ben siyasete uygun değilim. Şimdi buna bir şey söyleyemezsiniz. İnsani faktör. O insani faktör. Kendisini hala seviyoruz, diğer arkadaşlarımız da öyle. Çünkü ayrılıklar ideolojik değil bizde. Yani şu politikamız yanlış, buna muhalefet ediyoruz değil de daha çok kişisel nedenler. Anladım. Bir arkadaşımız demiş ki Özcan Doğan, böyle bir partinin olduğunu sizlerin paylaşımından duydum ilk defa. Türkiye’de toplam kaç parti olduğunu biliyorlar mı? Kendileri yüz küsur parti içinden birinde kendine yer bulamadı mı da kendisi farklı bir parti kurdu demiş. Tabii arkadaşımız nerede yaşıyor bilmiyorum ve nereden izleyecek. Eğer Uganda’dan izleyecekse Uganda’ya da selamlar söylüyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde iki milletvekille temsil edilen bir parti. Türkiye’de sokakta konuşulan bir parti ve Türkiye’nin en önemli meselesini yani sığınmacılar meselesini ve sığınmacılar meselesini yaratmış olduğu derin ekonomik ve jo-politis krizi Türkiye’nin gündemine taşıyan tek parti.
Onun için sokakta her bir sığınmaçı gördüğünde Suriyeli, Afgan, Afrikalı vesaire Zafer Partisi’ni hatırlasın. Bilmemesi değil öğrenmemesi ayıp diyelim biz en azından şu anda tanışmış oldu. Evet. Hatırlasın. O zaman aklından çıkmayacaktır Zafer Partisi. Hilal Aydın sormuş demiş ki CHP ve İYİ Parti’nin HDP ile olan bu yakınlığına ne diyor? HDP kapatılmalı mı? İktidara gelirse terörle mücadeleyi nasıl devam ettirecek? Ben bu konudaki tavrımı Zafer Partisi’nin kuruluş sürecinde çok net ortaya koydum. HDP bir parti değildir, parti misibi yapıdır, terörle iki çeke geçmiştir.
Terör örgütünün lojistik sistematikini kullanmaktadır ve herhangi bir Batı ülkesinde HDP gibi partinin açılmasına müsaade. Açılırsa da hayatını sürdürmesine müsaade edilemez. Türkiye’de HDP’nin varlığını sürdürmesinin nedeni yasalarına uygulanmalısıdır. Bu kadar. Net. Hemen devam ediyorum. Oğuzhan Aydın demiş ki Tanju Özcan’ı partisine davet edecek mi? Tanju Bey’in mücadelesini beğeniyorum. Çok destekliyorsunuz mücadelesinde sosyal mevzuları. Beğeniyorum, destekliyorum. Onurlu bir duruş sergiliyor ama şu anda Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir üyesi. Kendisini ciharet ettim, konuştum. Ben Türk Milliyetçiyim dedi. Bunu da saklamıyor zaten. Her eyleviyle de gösteriyor. Fakat şu anda bir başka partide benim kamuoyuyenimde böyle bir açıklama yapmam. Her şeyden önce ona saygısızlık olur. Anladım. Devam ediyorum. Fatma Avagöz demiş ki hukuk sistemi ile alakalı en net politikası nedir? Hukuk devleti. Bu kadar. Aslında zaten bunu konuşuyoruz. Ben yine sormayınca beni çok dövüyorlar. O yüzden hepsine sorularını sorayım ben. Mete Hanatçağ sormuş. Genel olarak vaatleri nelerdir? Oyun vermeyi düşünüyoruz ama vaat göremiyoruz demiş.
Bakın en büyük vadimimiz bir sene içerisinde Anadolu Kalesi Projesi ile 8 milyon sığınmacı ve kaçan yurt dışına çıkması. Bu. Peki bu gerçekleşince ne olacak? Bu gerçekleşince yılda 1200 dolar vermekten kurtulacaksınız. Ama sadece o mu? Hayır. Temel gıda maddelerinin fiyatları %13 düşecek. Kiralar azalacak. 1 milyon kişiye yakın insana Türkiye istihdam alanı açılacak. Ama sadece bunlar mı? Hayır. Bunun dışında biz sürdürülebilir planlı kalkınlı ekonomisine geçeceğiz.
Sürdürülebilir planlı kalkınlı ekonomisi çerçevesinde de Türkiye’yi yeni sanayi bölgelerine dönüşmeyi hedefliyoruz. Dedim ki küresel ısınma önümüzdeki 30 seneyi belirleyecek. Önümüzdeki 30 sene iki şey var. Dünyanın tarihçeyi. Size Time dergisinden bir tapak göstermek istiyorum. İklim her şeydir diyor. Doğru. Düşünün diye. İklim her şey. İklim dünya. İklimin nasıl olduğu nasıl yaşadığımızı belirliyor. Hatta nasıl yaşayamayacağımızı da belirliyor. Hangi şartlarda insanlığın yok olacağını da belirliyor iki.
Bu da dünyanın kuraklık haritası arkadaşlar. Hiçbir siyaset için böyle haritalarla, dünya kuraklılığı, şularla falan çıkmasına alışık olmadığını biliyorum. Haklısınız. Ama gerçek bu. Biz de size yalan söylemiyoruz. Gelecek 30 yılda küresel ısınma devam ediyor ve küresel ısınmayla birlikte göçler devam ediyor. Prof. Dr. Ali Demirsoy. İnternetten hemen gireyim bir bakın. Biyolojinin Türkiye’deki babası kabul edilir. 2035 son dari Ganj Nehri’nin kuruması söz konusu. 1,5 milyar insanın göçünden bahsediyor. Şimdi şu bölgeye bakın arkadaşlar Kuzey Amerika’da.
Şimdi de bir şu bölgeye bakın. Bunlar hep kuraklık bölgeleri. Türkiye’nin bu alan içerisinde girdiğini görüyoruz. Hep biliniyor, söyleniyor. Hüçvan Gölü büyüklüğünde göl yok oldu. Evet. Türkiye’nin suları doğuda, burada. İnsanları batıda. Şu küçük yerde 17 milyon insan yaşıyor İstanbul’da. Sanayi burada, tekstil sanayi de burada. Ağır sanayi de burada. Her şey burada. Biz bu durumun sürdürülemesi olduğunu düşünüyoruz. Şimdi bir de bunun üzerine ne geliyor? Kanal İstanbul geliyor. Aynı bölgeye. 1 milyon Arap geliyor. Kanal İstanbul gelince Balkan Dağları’ndan gelen yeraltı suları gelemeyecek. O gelemeyince kanalın bu tarafındaki yani Boğaz’da kanal arasında kalan Avrupa yakasındaki yeraltı suları zamanla kuruyacak. O kuruyunca boşalan yere deniz suyu dolucak. Bu da buradaki bitki örtüsünü tamamen yok edecek. Bizim planımız ne? Biz diyoruz ki ağır sanayiyi Zonguldak Liman olmak üzere Bursa’dan Ankara’ya kadar uzanan bu alana. Bakın bu alana Türk Ağır Sanayi’ni buraya yerleştireceğiz. Orta ölçekli sanayiyi ve hayvancılık ve hayvancılığa dayanan sanayi ise Trabzon Liman olmak üzere ve Erzurum Havalan’da Hup Havalan olmak üzere Vanı da içine alan bu bölgeye kaydıracağız. Sonra orta ölçekli sanayi için Konya’dan başlayıp Mardin’e kadar uzanan alanı ve kapı içine alarak Tarım ve Tarım’a dayalı sanayi kolları için Mersin ve İskenderun Limanları’na demiryollarıyla bağlayacağız.
Bu bölgeye kaydıracağız ve dördüncü bölgemizde İzmir Liman olmak üzere Doğu da Afyon’a, Kuzey’de Balıkesir, aşağıdaki da Deniz diye uzanan alanı görüyoruz. Burası ileri teknoloji, madencilik ve orta ölçekli sanayinin merkezi olacak. İstanbul’u ise İstanbul 3.0 projemizde, nedir İstanbul 3.0? Üçüncü bin yılda İstanbul projesi bir yüksek teknoloji kenti olarak tasarlıyoruz. Çünkü artık yüksek teknoloji üretmeyen bir ekonomi harya ekonomi demektir.
İstanbul, bilişimin, mikroçip sanayinin, ilaç sanayinin, turizmin, eğitimin merkezi olacak. Ve İstanbul nüfusu da 10 milyonlara doğru bu nüfus çekildiği zaman çekilecek. Önümüzdeki dönemde kuraklık İstanbul’da daha da artacak. Bu nüfusu ve artan nüfusu bakın suyunu temin etmek mümkün olmayacak. Böyle gidersin. İki, işte pandeminin sonuna geliyoruz. Bitti artık serbest hayat önünde. Yok böyle bir dünya arkadaşlar. Dünya değişiyor. Önümüzdeki dönemde de yeni salgın hastalıklar bekleniyor. Ve büyük kentler salgın hastalıklar için en büyük tehdit.
NATO bile güvenlik konseptlerini buna göre şekillendiriyor. New York’u küçültmeye çalışıyorlar. Londra’yı parçalar ayırıp küçültmeye çalışıyorlar. Biz İstanbul’a 1 milyonda Arap getirmeye çalışıyoruz. Olmaz böyle şey. Bunun dışında köy okullarını açacağız. Her köyde muhakkak öğretmen olacak, istiklal marşı çalınacak ve Cumhuriyet’in Orhun abidesi olan Andığımız okunacak. Köyde o zaman üretim başlar. Köyde çocuk olduğu zaman üretim olur. Ve Türkiye kendisini tekrar beslemeye başlayan ülke olacak. Bugün Tarım Bakanlığı yurtdışından cirayi ürünler ithal etme bakanlığına dönüşmüştür. Bu konuyu da önümüzdeki günlerde çok yoğun bir şekilde gündeme getireceğiz. Çünkü biz Zafer Partisi olarak 2022 Tarım Seferberliği yılıyı ilan ettik. Türkiye kıtlığa doğru gidiyor. Şimdi belki bir an inanmıyorsunuz. Ya nasıl olur bu kıtlık bu ülkede? Hayır, oluyor. Kıtlığa doğru gidiyoruz. Süt ürünlerinden başlayacak kıtlık. Ürün çeşitini de söyleyeyim. Ve diğer ürünlere geçecek. Durum bu. Şimdi biz siyaseti böyle yaparken birileri de birbirlerine kavga ediyorlar. Birbirlerine küfrediyorlar. O ittifak daha iyi efendim. Bu ittifak daha iyi. Altı parti bir araya geldik. Biz işte parlamenter demokrasiye geçiş anayasasını hazırladık. Biz de parlamenter demokrasiye dönmek istiyoruz. Ama şimdi öncelikli meselemiz hem saray rejiminin gitmesi hem de sığınmacıların gitmesi ve Türk halkının aç kalmaması. Şunu da atlamayayım. Efe X 2022 demiş ki Türk Milletinin Reha mı, devletin çıkarlarımı daha önemli sizin için. İkisi birbirinden ayırmaz. Yani bunlar birbirinden ayırmaz. Demiş ki Caner, Cagah, Cem Gürdeniz, Ali Türk Şen, babamı da söylemiş Atili Uğur gibi.
Batu Türk izindeki Türk Milletçilerini Zafer Partisi’ne davet etti mi? Böyle bir çalışması var mı? Daha güzel. Babamı ben ararım önemli değil. Caner, Cem, Cagah, Cem. Hepsini tanıyorum. Çok selamları da var bu arada babanın. Çok sağ olsun. Benim de selamlarım milletin. Başüstüne. Ve Türkiye için büyük değerler olduğunu ve bu büyük değerler oluşlarından dolayı, milli tavırlarından dolayı FETÖ terör örgütünün hedefine konulduklarını biliyorum. Değişki istişarelerimiz oldu diyelim şimdilik. Biz hiç bak haber vermiyor adam geliyor. Biz yedik sonra artık.
Birgübey demiş ki yine bununla alakalı eski ülkücü Mansur Yavaş ile görüşmeleri var mı? Zafer Partisi’ne bir daveti olmuş mu? Muharrem İnce ile ittifak düşünüyorlar mı? Şimdi bu da ne var ne yok gibi bir soru oldu. Evet. Mansur Bey’i severim. İyi bir dosttur. Şimdilik bu kadar. Muharrem İnce konusuna hiç girmiyorsunuz. Muharrem Bey de değerli bir siyasetçimizdir. Sohbetlerimiz oluyor. Ama biz Zafer Partisi olarak şimdi kendi gündemimizi Türkiye gündemine taşımanın mücadelesini gerçekleştireceğiz. Yine Emirhan Şenol demiş ki Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ve askeri okulardan usulsüz olarak çıkalara askeri öğrencileri sormuş. Onun cevabı verildi biraz önce ama sorunu atladığımızı düşünme diye tekrar burada dile getirdim. Talha Hüseyin İkol demiş ki Zafer Partisi anketlerde neredeyse yok. Seçimlere 1.5 sene var ve Zafer Partisi’nin bu süreçteki hedefi planı programı nedir? Bunun da tamamen programın başında vardı izleyebilirsin. Adem Cankılıç demiş ki iktidar olursanız yapmayı planladığınız ilk üç işten bahseder misiniz? Ondan da sanırım hocam değil mi bahsettiniz?
Ben de bir eksik kaldığını düşünmüyorum ama sorularınızı sorduğumu bilin diye tekrarlıyorum. Alfa 15-641 bir uzay gemisi değilse bir soru sormuş demiş ki Parti kim ya da kimler tarafından fonlanıyor? Kendisini de çok sevdiğimi ayrıca iletmenizi. Söylediğin kadar seviyorsan lütfen sen fonla çünkü fon falan yok ortada. Bağışlarla idare ediyoruz. Şimdi hatta ben programdan sonra reklam gelirleri konusunda arkadaşımızla pazarlık edineceğim. Yarısını biz alacağız parti olarak. Nasıl? İyi bir cevap. Efendim biz mevzularda hiç para almıyoruz. Olsun.
Sünan Keskin Sıfır. Doğu Türkistan hakkında bir çalışmanız olacak mı ve Türkiye’nin Doğu Türkistan karşısındaki sessizliği hakkında ne düşünüyorsunuz? Şimdi ben bunu Sayın Güneli Yıldırım’a sormuştum. O da demişti ki orada yapılan faaliyetler burada PKK’nın yaptığı faaliyetlerle çok benzer. Eğer biz bir şekilde o faaliyetlere destek verirsek burada PKK’nın yaptığı faaliyetleri meşru kılmış oluruz. Gibi bir başlıkla neden aslında oraya devlet olarak bir müdahalede bulunmadığımızı özetlemişti gerçekleştirdiğimiz mülakat da. Siz ne düşünüyorsunuz? Benim ümrümde iki tane bayraktırayı var. Birisinde Türk bayrağısı, öbüründe Doğu Türkistan bayrağısı. Bu kadar. Anlat. Başa gelirseniz ilk ele alacağınız konulardan biri olacak yani. Doğu Türkistan Türk dünyasının Doğu Serhattidir ve ayrılması parçasıdır. Çin Halk Cumhuriyeti’nin Doğu Türkistan’da yapmış olduğu uygulamalar kabul edebilir, uygulamalar değildir. Evet. Biz Çin’le dost olmak istiyoruz. Ekonomik ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz. Ve Doğu Türkistan’ın da Türk-Çin dostluğunun köprüsü olması gerektiğini düşünüyoruz. Ama Çinlilerde stratejik bir paronaya var Türklere karşı ve bu stratejik paronayadan dolayı adeta Doğu Türkistan’ı bir tehdit olarak avluluyorlar. Bu stratejik paronayaya ifade ederken, Çin’de Çin Silahlı Kuvvetleri’nin davetlisi olarak 20 gün bulunmuş, iki sene üst üste bir insan olarak ifade ediyorum. Genel Kurmay Başkan Yardımcısı’yla, Harba Akademileri komutanıyla, stratejik araştırmaların erkezi komutanıyla ve değişik seviyelerdeki generallerle görüşmüş bir insan olarak ifade ediyorum. Bir gün bir Çinli Kurmay Yardımcısı’nın refakatinde Çin Seddi’ne doğru gidiyoruz. Bir Hyundai, Jib’in içinde. Ve birden dedi ki biz Çinli aydınlar, siz Türklerin bir gün geri döneceğinizi düşünüyoruz.
Çin Aksanı ile İngilizce konuşuyor. Dedim ki beyler siz de benim anladığımı mı anladınız? Evet. Onun üzerine döndüm. Dedim ki siz acaba Kazak Kırgızları mı kasteliyorsunuz? Yok dedi siz Batı’ya gidenleri kasteliyoruz. Yanımda bir arkadaş vardı Şahıvan Bey. Allah selamet versin dedim. Şahıvan Bey şu cep telefonlar, Mehter Marsi’yle açılıyor telefon. Yandığınız zaman geldik ama bu sefer Kuzey’den değil Güney’den Sed’de doğru yaklaşıyoruz. Tabii Sed’de gidince, bir kez gidiyorum. Muhteşem bir şey yani hakikaten bir insanlık şahsiyeli.
Yani 200 metrelik uçurumun üzerinden 4 kişinin içinde oturduğu teleforikle gidiyorsunuz. Dedelerimiz de onu atla geçmişler. Bu kadar büyük bir korku hücrelerine kadar, genlerine kadar işlemiş. Onun için Türklere karşı 4 bin sene süren bir savaş var. Ve bu bir Çin’de pananoya yaratmış. Ben buna stratejik pananoya diyorum. Peki devam ediyorum. Açık Göz Ali demiş ki, memleket partiyle Mehmet Ali Çelebi, ben de çok seviyorum kendisini. Ve Mavi Vatan hareketiyle ilgili bir iletişim kuruyor mu Cem Gürdeniz’de demiş. O biraz önceki soruda vardı gerçi. Mavi Vatan hakkındaki düşünceleri nelerdi? Vatan hakkında ne düşünüyorsak, Mavi Vatan hakkında da onu düşünüyoruz. Peki hangi parti liderlerini kendinize yakın görüyormuşsunuz? Bilmiyorum. Böyle bir soruya da cevap vermek isterim. Bu çok magazinsel oldu şimdi. O zaman devam ediyorum. Tuğran Milis demiş ki, bu ülkede Türk Milliyetçileri neden birleşemiyor? Kılıçdaroğlu ve Erdoğan ikilisi aday olursa tutumu ve oyu kime olacak? Neden ikisi arasında bölünelim ki? Zaten bu olmasın diye aslında hareket ediyoruz. Niye ikisi arasında bölünelim? Niye ona göre? Emirhan Şenol demiş ki, tarikatlar konusunda ne yapacak? Bakın tarikatlar devleti paylaşamazlar.
Sosyal yaşamının bir parçası olabilirler. Ama bugün devlet tarikatlar ve cemaatler arasında paylaştırılmış. Bu Türk tarihinde hiç olmamış bir şey. Ve Türk tarihinin mantığına, Türk devlet oluşunun mantığına aykırı. Ejdat falan diyorlar ama bunların Osmanlı’yla ilgisi yok. Osmanlı mezardan çıksa bu uygulamayı herhalde büyük bir hayretle izler. Çünkü Fatih kendi döneminde güçlenen bir cemaati ve siyasete karışan bir cemaatin bütün üyelerine kılıçtan geçirdi. Bir. İki, bugün kendisine şeyh diyen, tarikat cemaat önderi diyenlerin hiçbirisi Osmanlı döneminde cemaatler ve tarikatlar için geçerli olan tüccüye göre şeyh olamazlar. Hüseyin Bey galiba demiş ki, genel başkan olmak için terk ettiği MHP’yi Sayın M. Raksaylı’nın himayesine girmesini hangi gücün altında ezilerek kabul etmiştir. Himayesine girdiği partinin bir proje olduğunu anlamayan ve sonradan anladığını söyleyen Sayın Özdağ, devleti idare edeceğini nasıl idare edebilir? Bir siyasi partiye kuruluşu sırasında, ki İYİ Parti’den bahsediyoruz.
Bizim bir gündemimiz vardı, MHP’de iktidara gelemeyen bir Türk milliyetçiliğini İYİ Parti’de iktidara getirmek. Yola böyle çıkıldı ki onun için benim en büyük hayal kırıklığım İYİ Parti’dir. Ve gelmiş olduğu noktada parti bütün Türk milliyetçilerini tasfiye ederek kendi konumunu Meles Parti olarak izah etti. Bundan dolayı ben bu Meles Parti sürecine itiraz ettiğim için diğer Türk milliyetçileri gibi partide istenme. Neden partiden istifa ettin diyorlar ya, çöpüm çok basit. Ak Şener sizinle çalışmak istemiyorum, partiden ayrılın diye haber yolladı.
Çünkü siz bir İYİ Parti hakkında FETÖ’cü dediniz. Hayır ondan önce yolladı. Ondan önce. Ondan önce, tabi bir ay önce yolladı. Bir ay önce yolladı haberi. Hatta bir de araştırma yaptırılmış. O araştırmayı da getirdiler bana. Ben parti kurarsam ne kadar oy alırmışım? Memleket Partisi’yle ittifak yaparsak ne kadar oy alırmış? Bu çalışmalarda yapılmış yani. Tabii tabii onlar da. Bunları da kamuoyuyla paylaştım şimdi unutuluyor. Bu olayların sonucunda bu konuları görüşmek istedim kendisiyle. Bunu da kabul etmedim. Bu haber yollandıktan sonra bir ay bekledim. Diğer arkadaşlarla görüştü, benimle görüşmedi.
Ben de o zaman çıktım söyleyeceklerimi kamuoyuyla söyledim. Mesele bu. İki, Türk milliyetçiliği devletin kuruşu ideolojisi. Atatürk çizgisinde bir Türk milliyetçiliği. Ve bugün Türk milliyetçiliğini temsil ettiğini söyleyen diğer partilerden bir tanesi Cumhuriyet Halk Partisi, bir tanesi AK Parti ile birlikte. Oysa dünyada milliyetçilik yükseliyor. Türkiye’de de Türk milliyetçiliği yükseliyor. Ama Atatürk çizgisinde bir Türk milliyetçiliğinin Türk siyasetinde temsil edilmediğini görüyoruz. İşte Zafer Partisi onu temsil ediyor. Sebeb ve ilişki. Şimdi bir polis memuru olarak sormak istiyorum.
Son yıllardaki polis intiharlar hakkında ne düşünüyor ve iktidara geldikleri zaman bu konuda ne gibi önlemleri alacaklar? Söylediği şey doğru. Polis arasında korkunç bir intihar süreci var. Maalesef. Zaten Türkiye’de yaşadığımız dönem 2001 ekonomik krizi hatırlıyorsanız, Yazar Kasayla hatırlanıyor. Bu dönemde intiharlarla, toplu intiharlarla hatırlanacak. Ve biz bu konuda bir rapor hazırladık. Parti olarak yakında Türk kamuoyuyla da paylaşacağız bu raporu. Polis intiharları mobbingten dolayı gerçekleşiyor çoğunluğu. Olağanüstü bir baskı var. Kanunsuz uygulamalar var. Hacizler var. Ve bunun üzerine de ekonomik sıkıntı biniyor. Aslında toplumu korumak ve devleti korumak için eline silah verdiğimiz insanlarımız, gençlerimiz bu silahı kendilerine yönlendiriyorlar. Belki ilk kez ateş ediyorlar ve ilk ateş ettikleri kişi son ateş ettikleri kişi oluyor kendileri oluyorlar. Doğrusu emniyet teşkilatında ciddi bir rehabilitasyona ihtiyaç var. Hem psikolojik rehabilitasyon hem bürokratik rehabilitasyon. Daha fazla detaya girmeyelim bu konuda. Metin CNR, Zafer Partisi NATO hakkında ne düşünüyor? İktidar olunca NATO’dan çıkacak mı? Teşekkürler demiş. Bu soruya net bir cevap vereyim. Şu anda Türkiye’nin NATO üyeliği NATO ülkelerinin Türkiye’ye saldırmamasının güvencesini veriyor. Stratejik bir durum var. Anladım. Turan askeriydi. Demiş ki, NATO Türkiye heykeline saldıranlar sizce bunu bir propaganda için mi yapıyor? Yoksa seçim öncesi laiklik düşmanı kitleye ulaşma ve ulaşma çabası için mi? Orada da bir provokasyon olduğu açık. Çok net bir. Bu provokasyon devam edebilir. Benim Türk vatandaşlarına çağırın. Hangi partiye oy verirseniz verin. 23’teki süreci barış içerisinde geçirmek bizim için yaşamsal bir öneme sahip. Tepkilerinizi Samsun halkının ortaya koymuş o onurlu tepki gibi barışçıl yöntemlerle verin. Demokratik tepkinizi muhakkak ortaya koyun. Ancak asla bu provokasyonlara bir şiddet gösterisiyle cevap vermeyin. Barış en önemli, iç barış en önemli değerimizdir. Bilim, birlik, barış derken bunları anlatmaya çalışıyoruz zaten. Anladım. Alperen Bal demiş ki, oy potansiyelini arttırmak için bir ittifak içerisine girecek mi? Oysa kendi seçim kampanyalarını sürdürmeye devam edecekler. Daha seçimlere bir buçuk sene var. Siyasette 24 saat bile çok uzundur. Onun için bir buçuk sene önceden bunlarla ilgili tespitler yapılması sağlıklı olmaz. Ama bir tek şey söylüyoruz, mevcut ittifak yapıları içerisinde yer almayacağız. Bu kadar. Bu bu ilke meselesi. Anladım. Gürkan Sancak, Hazine ve Maliye Bakanlığı kamu kurumlarının illerde harcadığı parayı denetleyen personelinin denetim yetkisini kaldırdı. Birçok bakanlıkta denetimler minimum seviyede. Devletin veya hükümetin denetlenmesi konusunda düşünceleri nelerdi? Bu işlerin tekrar çalışmaya başlaması gerektiğini düşünüyoruz ve Türk topluluğuna verdiğimiz sözlerden bir tanesi de bu. Zaten partimizin manifestosunda bu iktidar döneminde Türkiye’nin kaynakları talan edildi ve edilmeye devam ediyor. En son geldikleri nokta vatandaşlık ve toprak satmak. Bu korkunç bir cinnet. Hiçbir hükümet kendi devletine karşı ve kendi milletine karşı böyle bir sürecin içerisinde dünya tarihi boyunca muhtemelen olmamıştır. Topraklarımızı ve vatandaşlığımızı satıyorlar. Ben bunları nasıl milli bayram kutladığına çok şaşıyorum. Doktor Beyza Taşkın demiş ki, doktorların sorunlarından ne kadar haberdar? Böyle giderse bir yıla kalmaz ülkemizde ne kamuda ne de özel sektörde doktor kalmayacağının farkında mı? Çözüm önerileri var mı? Varsa neden şimdiden harekete geçip meclise sunulmuyor? Beyza Hanım’ı ifade etmek isterim. Diğer değerli doktorlara da ifade etmek isterim. Evet sağlık sektörünün sorunlarının çok farkındayım. Bir doktorun Türkiye’ye maliyeti 120 bin dolar civarında. İhtisasın türüne göre 150 bin dolara kadar yükseliyor ve 8 bine yakın doktorumuz Türkiye’yi terk etti.
50 yaşındaki göz doktorları İngilizce öğrenmeye, Almanca, Fransızca öğrenmeye çalışıyorlar yurt dışına gitmek için. Bir süre sonra Türkiye’de değişik doktorları, cerrahî branşları bulamayacağız. Mesela Zonguldak’ta 100 binlerce insan yaşıyor bir tane onkoloji doktoru kaldı. O da giderse kimse kalmayacak. Ama sadece gidenler doktorlarımız mı? Hayır. Hollanda bilgisayar mühendislerimiz için bir gidiş cennetine dönüştü tırnak içerisinde. Türkiye’nin yetişmiş insanları yurt dışına gidiyor. Bu insanlarımız yurt dışına giderken Afrika’nın ve Ortadoğu’nun ve Asya’nın insan çöplüğü de Anadolu’ya doluyor. Okuma yazma bilmiyor ve buraya geliyor. Şimdi bu akılcı bir politikan. Hayır değil. Bu bir felaket. Efendim Suriyeli doktorlara çalışma izni verin. Adama derler ki önce sen Türk doktorların Türkiye’de onurlu bir şekilde çalışmasını sağlayacak maaş koşullarını oluştur da ondan sonra Suriyeli doktorlara iş vermeyi düşün. Mesela birisi soru sormamış baya kızmış sizin yanınızda olup. Demiş ki Profesör, Doktor Ümit Özdağ, öngörüler hep gerçekleştirecek. Türkiye’ye en başına terörist dedi, Ergenekona en başına kumpas dedi, açılım sürecine, habursunu kapısına ihanet edildi dedi. Dediklerin hepsi çıktı. Mülteci sorunu içinde uyarıyor. Yetkililer Ümit Özdağ’ın gördüğünü neden göremiyor? Onu yetkililere sormak lazım. Bir kızmış bir yanınızda olmuş. Adem Taşkaya isimli yardımcınız İranlı bir hackerla anlaşıp İYİ Parti resmi sitesini hekleterek istediği bir videoyu paylaşmak üzere anlaşılıyorken olay bu İranlı Türk hacker’ın İYİ Parti’yi tanıması üzerine kendisiyle yaptığı görüntülü WhatsApp görüşmesini ifşa etmesiyle sonuçlanmıştı.
Medyada insanların kumpas olarak değerlendirdiği bu olay sonrasında Adem Bey’in hala görevde olması bu olayın sizin tarafınızdan desteklendiğini mi gösteriyor? Partinizdeki yardımcınızın bu hareketiyle ilgili kamuyu bilgilendirir misiniz? Mahkeme süreci devam ediyor. Daha önceden yapılan bir ihbar var. Mahkeme süreci bitsin ondan sonra konuşuruz bununla. Hukukiyet süreç devam ettiği için buna bir yanıtınız yok. Bu da son soru Twitter’dan. Tarihin en partili seçimlerinden birine giriyoruz. Hem sol hem ortanın solu hem orta hem sağa ne ararsak var. Hatta şey demiş, Sarıgül bile seçime giriyor demiş. Zafer Parti’ni diğer sağ partilerden ayıran ne? Neden diğer partilere oy vermek yerine size vereyim demiş. Bakın şöyle tekrar ediyorum. Gelecek seçimler bir referandum olacak. 8 milyon sığınmacının gitmesini istiyorsanız ve yenilerinin gelecek 30 sene içerisinde milyonlarcasının gelmemesini istiyorsanız, oy vereceğiniz tek parti var Zafer Partisi.
İktidar değiştikten sonra birilerinin Londra’ya gidip yeni borçlar almak yerine Türkiye’de devlet planlama teşkilatını kurup sürdürülebilir planlı kalkınmaya geçmesini istiyorsanız ve büyük bir tasarruf tedbiriyle bu paraları vermesini engellemesini istiyorsanız o zaman tek oy vereceğiniz parti Zafer Partisi. Eğer gençliğin Türkiye’de kalmasını ve geleceğe umutla ve heyecanla tekrar bakmaya başlamasını istiyorsanız, oy vereceğiniz tek parti var o da Zafer Partisi.
Teröre karşı sıfır taviz diyorsanız ve teröristlerin bulundukları yerde Türkiye’ye girmeden imha edilmesi arzu ediyorsanız, Türkiye’nin teröre teslim olmamasını istiyorsanız o zaman oy vereceğiniz tek parti var. Bu konuda antiterörizm konseptlerini Selefiler için, FETÖ için, PKK için ayrı ayrı geliştirmiş Zafer Partisi. Köy okullarında tekrar İstiklal Marşı’nın çalınmasını, Türk bayrağının çekilmesini istiyorsanız Zafer Partisi. Tekrar hukuk devletinin kurulmasını ve hukukun üstünlüğü çerçevesinde bir yasama yürütme yargı sistematiğinin oluşmasını istiyorsanız Zafer Partisi. Özetle Zafer Partisi’nin zaferi, Türk milletinin zaferi olacak. Buna çalıştınız mı daha önce? Şiir gibi konuştunuz çünkü. Ama çalışsaydım iyi olurdu. Çalışmamıştım ama… Çalışmamış mıyız? Sorularınızı sorduk. Gelen soruların çoğu çok farklı ve çok enteresan merakları çöldü. Fakat tabii ki elbette aynı minvalde soru da çok geldi. O soruların tamamını sorup da insanları yormanın da bir manası yoktu.
Farklı soruların başlıklarını alıp burada sizden ne geldiyse sormaya çalıştık. Umarım siz de hocamızın verdiği cevaplardan tatmin olmuşsunuzdur. Ben de kendi yorumlarımı da katmak isterim. Biraz dışarıda duyduklarımı da söylemek isterim. Şimdi diyorlar ki biz 20 yıldır zaten bir iktidarın yönetimi altındayız ve artık çok sıkıldık diyenler. İşte artık geçim sıkıntısı yaşıyoruz artık memleketin geldiği noktadan yıldık diyenler. Sizlere diyorlar ki yeni parti kuran insanlara diyorlar ki yahu niye oy bölüyorsunuz? Zaten 20 yıldır bu adamlardan kurtulmaya çalışıyoruz tam da o noktaya gelmişken Cumhuriyet Halk Partisi’nin, İYİ Parti’nin, onların ittifakının oylarını bölmeyene hakkınız var deyip size eleştiriler geliyor. Ama şöyle 20 yıldan beri oy verdiğiniz bu muhalefet bu iktidarı 20 yıldan beri değiştiremiyor. Ve şimdi iktidar şakır şakır Suriyelilere ve diğerlerine vatandaşlık verirken bu sarı muhalefet dönüp bu konuya herhangi bir ilgi göstermiyor. Bakın devlet içerisinden bana bu bilgiyi getiren kişi Cumhuriyet Halk Partiliydi. Dedim ki niye partine götürmedim bu bilgiyi Cumhuriyet Halk Partisi’ne? Dedim ki efendim ilgilenmiyorlar. Onun için size getirdim bu bilgiyi. Onun üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı’ndan randevu istedim bu konuyu anlatmak için. Randevu vermedi. Konumuz olacak böyle değil mi? Konumuz o zaman sorunken kendisine Ümit Özdağ neden Suriyelilerle ilgili randevu istediğim için bu konuyu verecektim. Muharrem İnce’yi de istedim verdi. Gittim anlattım Muharrem İnce’ye. Demokrat Parti Genel Başkanı’ndan Gültekin Uysal Bey’den randevu istedim verdi sağ olsun gittim anlattım. Özetle AKP iktidarda çünkü bu sarı muhalefet Türkiye’nin en önemli sorunu ve diğer sorunların anası olan sığınmacı meselesini gündeme getirmiyor. Ve AK Parti iktidarı eğer 20 seneden beri iktidardaysa 20 seneden beri uygulanan yanlış politikaların necdesinde iktidarda kalıyor. Şimdi biz çıktığımız zaman diyorlar ki siz oylarını bölüyorsunuz. Hayır beyler biz kimsenin oyunu bölmüyoruz. Kimsenin oyunun üzerinde çünkü kimsenin Türk milletinin oyunun üzerinde hipoteği yok. Bu bir. İkincisi biz sizin alamadığınız oyları almaya talibiz. Yani siz zaten muhalefetin doğru bir işleyişte olmadığını söylüyorsunuz. AK Parti’nin de en iyi muhalefeti yine kendine yaptığını görüyoruz aslında.
Çünkü konu ekonomiye gelmeseydi hala bazı romantikleştirilmiş konular üzerinden galiba güç kazanabilirlerdi. Ben öyle konuşuyorum beni çok ciddiye almayın çünkü mevzularda ben genelde böyle oturuyorum tek başıma. Vır vır vır konuşuyorum anlatıyorum. Orada da benim söylediklerim beni bağlıyor ama şu anda siz konumsunuz o yüzden ekstra bir yorum yapmayacağım. Siz babanız beyefendide ülkücü geçmiş olan birisi Milliyetçi Hareket Partisi’ne siz de öylesiniz. Hatta zamanında çok uzun anlatmama gerek yok insanlar araştırsın bilmeyenler varsa bir sürgün neticesiyle siz Japonya’ya gidiyorsunuz. Siz Tokyo’da olmuşsunuz mesela. Evet ben Tokyo’da doğdum. Tokyo’da doğdunuz.
Tokyo’da iki yaşınızda galiba hemen Türkiye’ye dönüyorsunuz ama mesela siz şimdi iki yaşınızda döndünüz doğal olarak hatırlamıyorsunuzdur da çok fazla. Yok çok hatırlamıyorum sonra gittim ama çok. Gittiniz mi süper. Dönmeseydiniz 15 yaşınıza kadar orada kalsaydınız ve orada siz yaşarken sizin fikirlerinizle sahip olan bir siyasetçi size girip ya dönsene kardeşim memleketine Türkiye’ye. Sen değişin var sen Tokyo’da Türk deseydi size. Bugünkü politikalarınız farklı olur muydu? Hayır olmazdı. Yani ben hayatımın önemli bir bölümünü yurt dışında geçirdim. Yurt dışında doğdum iki sene yurt dışında.
Ben Türkiye’nin resmi sürgünde doğan tek yurttaşıyım ben. Üniversite için yurt dışına gittim 7 senede Almanya’da kaldım ama hep Türkiye’ye dönme üniversitede okurken dönme arzusuyla ve Türkiye’ye hizmet artusuyla yaşadım. Ben hakikaten döndüm ve şu ana kadar da ülkeme hizmet ettiğimi düşünüyorum. Yani Japonya’da 15 sene kalsaydım ve bana birisi Japon politikacı git deseydi ben bugün farklı bir tavır mı alırdım? Hayır almazdım çünkü neden? Haritada gördüğümüz gibi bu bir stratejik göç mühendisliği. Bireysel olarak bir Suriyelinin mutluluğu veya mutsuzluğundan bahsetmiyoruz.
Bireysel olarak Suriyelilerin yaşamış olduğu, mutsuzluğu gördüğün zaman ben de onun acısını çekiyorum. Ama Türkiye’nin bir iç çatışmaya sürüklenerek, sürüklenmek isteyerek Halep’teki sahnelerin Gaziantep’te tekrarlanmasını istemiyorum. Şanlıurfa’da tekrarlanmasını, Kilis’te tekrarlanmasını istemiyorum. İstanbul’un yıkılmasını istemiyorum. Yabancı servislerin İstanbul’da iç harp sonrası, iç çatışma sonrası ilçelerdeki milis grupları arasındaki barış görüşmeleri senelyolarının çalıştıklarını biliyorum çünkü. Bu ülkede bilim, birlik ve barış olsun istiyoruz. Onun için de Suriyeliler ve diğer sığınmaçların vatanlarına dönmesi Türkiye’nin için yaşamsal bir mesele değil. Yani aslında diyorsunuz ki konuya duygusal olarak değil, stratejik olarak bakıyorum diyorsunuz. Aynen öyle. Çünkü bununla ilgili şey karşılastırması ve kıyaslaması da yapılıyor. Son olarak söyleyeyim yani insanlar Almanya’da yaşayan Türklere örnek gösteriyorlar. Diyorlar ki Almanlar da eğer orada yaşayan Türklere bunu yapsaydı bizim bugün Suriyelilere gösterdiğimiz tavrı gösterseydi hoşunuza gider miydi diyorlar. Hiç alakası olmadığını çok uzun uzun anlattım ama bunu da burada söylemek… Kadın ve erkek kadar birbirinden ayrı. Teşekkür ederim. Ben teşekkür ederim. Davetimizi kırmadığınız için icabet ettiniz.
Sağ olun. Umarım arkadaşlarımıza da sorularını soran arkadaşlarımız da cevaplarınız da tatmin olmuştur. Zafer Partisi Genel Başkanı Profesör Doktor Ümit Özdağ konuğumuzdu. Sağ olun. Sağ olasın. Sizin gençlik kollarınız var çok genç insanlar var orada genç arkadaşlarımız var. Duyurmamız lazım dediğiniz bir şey varsa. Soruyor genelde gençler yani gençlik teşkilatınız var mı nasıl üye oluruz gibi. Böyle bir gençlik teşkilatımız yok. Direkt gençler parti içerisinde çeşitli birimlerde görev alabiliyorlar. Ayrı bir gençlik kolları yapılmamız yok. Parti gençlik teşkilatı olarak değil ay yıldız hareketi olarak var.
Ve bu ay yıldız hareketi çerçevesinde bütün Türkiye’de bir dergi olarak arkadaşlar çalışıyorlar. İleride bu bir gençlik kolları zeminde oluşturabilir. Bu arada şunu da burada milyonların önüne teşekkür edeyim. Mültecilerle ilgili bir video hazırladım. Bir hicibdi burada oturuyorduk masada işte program dahi çekemiyorduk artık o kadar sağımız solumuz mülteci doldu diye bir video yaptım. Onlarca soruşturma başlatıldı Edil’de ve birçok siyasi elbette destek verdi çok teşekkür ederim ama bana destek veren, tweet atan tek genel başkan sizdiniz. O yüzden de çok teşekkür ederim. Beni yalnız bırakmadınız orada.
Çünkü gerçekten aslında yalnız bırakmayacağını düşündüğüm birçok insan tarafından da yalnız bırakıldım o dönemde. İşte bu sanırım kalabalıkların sesinin aslında daha kalabalık olan insanların susmasına daha fazla ses çıkarttıkları için ön plana koydukları için geri adım atmışlardı. Siz atmadınız o yüzden de buradan bizzat kişisel olarak da size çok teşekkür ederim. İstiklalinin göbeğine bir mekan açtık gördüğünüz gibi. Sizi de buraya davet ettik. Geldiniz de böyle bir eyvah falan düşman toprağı gibi hissettiniz mi? Türk yok aşağıda çünkü. Ben gerçekten mesela sizi de program için buraya çağırmak biraz… Yok bak burada çok Türk var içeriğe almıyor sınırdan. Burada da Türk yok.
Çünkü zaten aşağıda bazı varlar varmış Türkler giremiyor. Yabancı almıyoruz diyorlar. Ama bana da dikçiydi yani sözde Türkleri alıyorlardır muhtemelen. Onları da almıyorlardır. Onları da mı almıyorlardır? Çok teşekkür ederim.
Bir sonraki videoda görüşürüz.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir