"Enter"a basıp içeriğe geçin

Mevzular Açık Mikrofon 5. Bölüm | Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu

Mevzular Açık Mikrofon 5. Bölüm | Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=JEPRUdcxjUQ.

İNTRO Evet. Alkışlar Hoş geldiniz. Herkes soru sormaya mı geldi? Evet. Harika. Karşınızda böyle güzel bir gömlek ile çıkmak isterdim ama biraz önce gömleğimin başına çok enteresan şeyler geldi.
O yüzden kılık kıyafetimin soruna bakmayın. Sızı zızı sorular, hızlı hızlı cevaplar almayı ümit ediyoruz. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde başbakanlık yapmış bir beyefendiye konuk edeceğiz. O yüzden üstlüğümüza dikkat etmemizi rica ediyorum. En acayip soruyu ben hazırladım diyen kim mesele aranızda? Herkes güzel. Çok iyi. Bakalım. Buyurun. Bir şey soracaktım. Sınırınız ne kadar hızlı? Sınırınız derken hangi konuda? Alkol mü mecenle bir? Üç tane içebilirsin. Yani hakaret etmeden direkt sorumuzu açık sorabiliriz herhalde. Sonuçta başbakan hani ayıptı olmasın tabi de. Şöyle tabi genel saygı şerfevesini aşmıyoruz, taşırmıyoruz. Çünkü burada bizim amacımız aslında kimseye yargılamak değil sorularımızı sorup cevaplarını almak. Birçok insan iştirak ediyor bu videolara. Yalnızca bu salondaki kalabalıktan ziyade dışarıda evinde bizi izleyen milyonlar var. Ve o milyonların fikirleri sizlerin sorduğu sorularla şekilleniyor aslında. Siz hiç mesela soru soranlara bak abi delireceğim diyen oldu mu aranızda? Evet. Görürsünüz. Aynılarını size yazacaklar.
Buraya hiç kimseyi biz özel yetenek sınavıyla ya da bir mülakatla almıyoruz öyle değil mi? Doğal olarak soru sormak istiyorsan ve sorunun sağlam olduğunu düşünüyorsan, sen de elbette programımıza gelip sorunu sorabilirsin. Sizler de gelmişsiniz, iştirak etmişsiniz. Sizlere çok teşekkür ederim. Sağ olun. Umarım sağı solu düşünülmüş sorular sorarsınız. Umarım sorduğunuz sorunun farkında olarak sorarsınız. Programı başlamadan önce sorusu olan varsa programla ilgili hemen alayım. Sonra ufak bir cevap hakkı doğmuş geçen programdan bir beyefendiye onu okuyacağım.
Hemen mikrofon alalım ki yayına da gitsin. Böylece kimseden kaçmasın. Daha önce gelenler var mıydı onları göremiyorum. Evet ya biz hep beraber geziyoruz hakikaten. Soramadınız tamam size öncelik verelim o zaman ki diğerleri soramasın. Onlar da bir sonraki programa gelsinler. Saçma bir zincir oluşturarak devam edelim. DM’den mesaj geldiğinde kapı açılış saati 6.30. 1 saat 5’te buraya geliyoruz ama 8’de falan içeri alınıyoruz. Bunu biraz daha erken yapmanızı rica ediyorum. Çünkü saat 10 deseniz 10’da kapı açılsa hepimiz 10’da buradayız zaten. Hani sizleri seviyoruz herkes de geliyor. Yani öncesinden 1-2 saat erken gelmemize gerek olduğunu düşünmüyorum. Herkes gelir yani. Anladım. Tüh ya salonun desteğini arkasına aldı. Kamil gel buraya neden bu insanları mağdur ediyorsunuz? 7’de alt, 7’de 8’de değil. Kamil alkış aldı halkla kavga etme yavrum. Böyle yapacaksın beyefendi. Haklısınız, halledeceğiz diyeceksin bir daha nerede göreceğiz adamı?
Bu günden kaynaklı söylüyorum. Şimdi hepimiz ne ayak olduğumuz belli değil. O yüzden çok kaynaşma da olmuyor. Herkes birbirine bakıyor acaba gidip selam versem mi falan. O yüzden biraz zor geçiyor. Burada tanışanlar oldu değil mi? Arkadaş olan olmuştur baksana Allah aşkına. Siz ikiniz arkadaş mı oldunuz? Ben priz miyim dedi falan böyle. Şimdi kafeye girdim çay içmek için ama masalar doluydu tam karşı kafede. Prizin olduğu masada oturuyordu. İşte şarjımda yoktu haliyle. Takabilir miyim prize? Tabii dedi buyur otur dedi. Ondan sonra sohbet ettik ticaretle alakalı konuştuk. Ticaret işlerine gireceğiz. Meğerse aynı yerde oturuyormuşuz. Yaşıtlarınız alan ya da kız tavlıyor biliyorsunuz değil mi? Olsun olsun. Abi şöyle bir durum var. Bir şirket kurma planı projem var. Nasıl bir şirket kuracaksın? Siz baya dolandırıcılık yapacaksınız. Bunu mu anlatıyorsunuz şu an burada? İnternet üzerinden bir şirket kurduk. Hayır hayır. E ticaret üzerine abi. Bununla ilgili de hem logo hem de platformlarla ilgili mağazanın grafik tasarımlarını yapacak birini arıyordum. Instagram’dan da konuşuyordum birkaç kişiyle. Arkadaşlar grafikle sorum okuyormuş. Peki konuyu bize nerede bağlayacaksınız? Ben onu anlamadım. Nasıl tanıştığımızı sordun ya abi. Oradan işte bu muhabbetleri yaptık. En son buraya kadar geldik yani. Erkeklerin tanışma aktiviteleri de çok kötü oluyor ya. Final burasıysa çok mutlu oldum. İki tanışmışsınız. Bir arkadaşlığa vesile olmuş olduk mu? Biz olmamışız aslında priz olmuş ama olsun. Finalde burada olmanız beni çok mutlu etti. Hoş geldiniz. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim abi. Bir şey daha söyleyeceğim. Şimdi özellikle sorumu da sormak istiyorum. Hani konuştum diye tekrar mikrofon aldırsam sevinirim. Soru tabii ki soracaksın. Aynen. Mikrofon aldım bu çocuk konuştu. Tekrar şey olmasın demezsen sevinirim. Soruyu özellikle çünkü çok… Hafızam çok iyidir. Hiç merak etme. Teşekkür ederim abi. Ben teşekkür ederim. Var ise başka sorusu olan hemen hızlıca alalım. Ahmet Bey’le bekletmeyelim daha fazla. Bakın burada bir beyefendi var. Hemen mikrofonu götürelim. Ne güzel salonmuş. Her bölüm başka bir salonda olduğumuz için artık. Bu arada ben ülke sorunları üzerini bayağı ciddi düşünen bir insanım. Hepimiz gibi. Evet.
700 küsur problem buldum ülkemizle ilgili. Bunların 400-450 civarını kendim çözdüm. 200-250’sini… Ahmet Bey çözsün. Evet. Çözemediğim problemlerden 4 tanesinin çok ciddi problemi Ahmet Bey’e ayırdım. Dördünü o çözerse geri kalan o 246’yı ben başka yerde halledeceğim. Seninle bir özel program mı yapsak acaba? Kabul ediyorum. Adına da Katars isteyelim.
Niye böyle bir insansın sen niye mesela sorun yok? Benim önerim de o olacaktı aslında. Biz her şeyi siyasetçiler biliyormuş gibi biz de bir şey bilmeyen öğrencilermişiz gibi davranıyoruz. Halbuki bizim de onlara öğretebileceğimiz çok şey var. Onların çözmediği problemleri çözebileceğimiz çok şey var. Tamam süpersiniz süpersiniz. Programı başlamadan önce.
Suyunuzmak mı? Neden merak ediyoruz. İyi olabilir istek ve şikayetlerimizi dile getiririz. Güzel olur şu anda bir matematik ile ilerliyor. Program bu program çok daha farklı yerlere gidecektir. Hatta yalnızca siyasetçileri değil ülkemizde sözü geçen bilim insanlarını da konuk etmek istiyoruz. Sanatçıları da konuk etmek istiyoruz. Devamında böyle şeyler olacaktır. Devamına bekleriz. Teşekkürler. Ben teşekkür ediyorum. Şimdi bir önceki bölümde Sayın Cem Uzan, Gezegen Mehmet ile ilgili.
Biliyorsunuz sorduğum bir soruya bir cevap vermişti. Bir cevap hakkı doğmuştur. Bu arada kameralara söyleyelim. Hakkını arayan insanlar ulaşıyorlar ve diyorlar ki ben cevap hakkımı kullanmak istiyorum. Bu tarz programlarda eğer sizin de isminiz geçtiyse bize ulaşın ve biz de size cevap hakkı tanıyalım. Bu bölüm Sayın Gezegen Mehmet’in cevap hakkı doğmuş ve onu çok kısa zaten hemen sizlere okumak isterim. Ekran başındaki arkadaşlarımıza okumak isterim. Sayın Cem Uzan’ın Gezegen Mehmet, Sayın Erdoğan’la benim talimatım doğrultusunda tanıştı ve destek oldu. İddiası gerçeği yansıtmamaktadır. Sayın Erdoğan’la ne tanışmamda ne de ona yasaklı olduğu dönemde destek olmamla ilgili Sayın Uzan’ın bana bir talimatı söz konusu değildir. Sayın Erdoğan’a o dönem destek verme nedenim sadece şiir okuduğu için ceza almasından dolayı milyonlarca insan gibi tamamen insani ve vicdani bir tepkidir. Bu arada Sayın Uzan’ın Sayın Erdoğan’a verdiğim destek ve ilgili bilgisi olmasına rağmen engel olmadığı da bir gerçektir. Ta ki siyasete girip Sayın Erdoğan’a miting meydanlarından hakaret edip program
akışıma müdahale edene kadar bunu yaptığı anda istifa edip ayrılmıştım. Ayrıca o dönem Kral FM’de sadece DJ’lik yapmıyordum. Ben radyonun yayın yönetmeniydim demiş Sayın Gezegen Mehmet. Umarım cevap hakkınızı hakkıyla cümle cümle okuyarak yerine getirmişimdir. Bununla ilgili Sayın Uzan da cevap vermek isterse bir sonraki program onun da yazacağı şeyi okuyabilirim. Programda böyle bir haksızlık olmasın o zaman müsaadenizle Sayın Davutoğlu’nu davet edelim. Gelecek Partisi’nden kimler var şu anda aramızda? Sizler? Neredesiniz? Oralara geçtiniz? Süper onu bilelim de. Tamam. Merhaba Uzan. Hoş geldiniz. Hoş geldiniz. Buyurun. İyi akşamlar arkadaşlar. Bugün tabii çok köşeli sorular olacaktır. Her bölümde olduğu gibi dışarıdan gelen sorular da var. Biz de hepsini iletmekle mükellefiz. Çok heyecanlıyım sizi konuk aldığınız için. Çünkü siz konuk olarak birçok siyasetçinin aslında acaba gitsek mi dur patlar mıyız diyeceği şeyi yaptınız ve herkes sizi izleyecek şu an. Diğer partilerle iletişmek için birçok soru var. Hep şey diyorlar. Ya kesin geleceğiz ama biz seni ararız. Önden birisi bir bitsin. Evet evet evet. Yani o yüzden sizin gelmeniz gerçekten çok değerli. Bütün konuklara saygım sonsuz ama herhalde şöyle de bir fark var. Bu ülkeyi yönetmiş birisi olarak burada yatıyorum. Halkın önünde şeffaf olmak, hele hele gençlerin önünde her soruya cevap verebilmek bir sorumluluk ama yürek isteyen bir sorumluluk. Aynen öyle.
Gerçekten tebrik ediyorum. Ayaklarınıza sağlık. Çünkü eminim sizin bu programa katıldığınızı gören diğer siyasilerde artık hani gidelim değil gitmek zorundayız diyeceklerdir. Ya bu katkımı unutma yalnız. Tabii tabii. Mevzular açık mikrofona hoş geldiniz. Babala TV’desiniz. Hadi bakalım ilk taşı kim atacak? Buyurunuz beyefendi. Hoş geldiniz Ahmet Bey. Başvurulduk başvurulduk. Sağ olun.
Bir sorum şu olacak. Enes Kara intihar olayında neden cemaatleri ve tarikatları ses çıkarmadınız? Gençlerin oyları, tarikatların oylarından daha mı değersiz? Güzel. Teşekkürler. Teşekkürler. Zannediyorum takip etme imkanı bulamadınız belki. Çıkardım aslında. Bakın arkadaşlar ben hayatı gençlerce geçmiş biriyim. Yani burada da kendimi doğal ortağımda hissediyorum. Yani beni siyasetçi gibi görebilirsiniz ama hayatımın büyük kısmı üniversite salonlarında geçti.
Bir tek insanın canı bütün bir organizasyonlardan, tarikatlardan, topluluklardan, derneklerden, bakıflardan daha kıymetlidir. Bir tek insanın canı. Hele bu bir gençse aynı şekilde. Dolayısıyla bu konularda ilkesel olarak ben herhangi bir insanın canı söz konusu ise her şey ikincidir. Hele bir gencin bir fidanın hayatını kaybetmesi hem tepki verdim hem konuştuğum ailelerle de görüşme temasları için olduk. Ya bu konuda elimizden geleni her zaman yaparız. Yeter ki gençlerimiz hem yaşasınlar hem de geleceği ümitle baksınlar.
Çok teşekkürler. Buyurun beyefendi. Ozan abi teşekkür ederim. Ahmet Bey hoş geldiniz. İki sorum bir tavsiyem olacak. Ozan be, isim almamızda bir sakıncı yok değil mi? Ozan. Ha Ozan. İsmen ithaf edebilmek için Ozan. Evet adım Ozan. Sayın Kemen Kılıçdaroğlu sizin hakkınıza Davutoğlu Türkiye’nin çapsız dış işleri bakanındır. Şimdi bu çapsızlık ödüllendiriliyor demişti. Başbakanlık sürecinizle alakalı. Altılı masa geçmişe sünger çekmek için yeni bir ödül mü? İkinci sorum, Orta Doğu’yu kana bulamış, yüz binlerce masumun kanına girmiş, ülkemizde yaptığı eylemlerle defalarca şehit vermemize sebep olmuş, askerlerimizi yakarak şehit etmiş, IŞİT terör örgütü sizin için hala bir grup öfkeli kalabalık mı? Tavsiyem de şu sizin nezdinizde bütün altılı masaya bu tavsiyem. Masadan Sayın Mansur Yavaş çıkmayacaksa bence hiç parlamenter sistem hayalleri kurmayalım. Teşekkürler. Teşekkürler.
Bir kere arka arkaya makineli tüfek gibi sorduğunu tebrik ederim. Aksamadın yani. Telefondan okunsa da iyi bir şey. Birincisi, çapsız ifadesi Sayın Kılıçdaroğlu’nun. Sayın Kılıçdaroğlu’nun ben dışları bakın iken 2010’da 2011’de hala açıklamaları var. Çok başarılı bulduğuna dair. Google’da girerseniz görürsünüz. Siyaset öyle bir şey ki Ozan, bazen karşılıklı çok sert eleştiriler olur. Bazen bu eleştiriler karşı tarafı üzebilirdi. Ama bu eleştirilere tahammül göstermek de siyasetin doğasında. Ve o eleştirileri zihninizde tutarsanız, o siyasi ideyali kaybedersiniz. Evet ben biliyorum Sayın Kılıçdaroğlu’nun ifadelerini. O da benim onun için kullandığım ifadeleri biliyor. Ama buna rağmen biz bütün bunları geride bırakıp oturup konuşuyorsak, işte siyaset budur. Ve burada başlar siyaset. Ama bunları zihninde tutup, o benim ezeli ve ebedi düşmanım, ben de onun karşısındayım derseniz, işte bugünkü iktidarın yaptığı kutuplaştırma yaparsınız. Biz altılı masada birbirimizin geçmiş ifadeleri üzerine değil, sizlerin, gençliğin geleceği üzerine konuşuyoruz. Geçmiş ifadeler geçmiştir. Benim için o siyasi mücadelenin renkli mizahip şeyleri, dünyanın her yerinde siyasetleri birbiri hakkında çok şeyler söylerler. Türkiye’de doğulmuştur. Önemli olan geleceğe bakabilmek. O açıdan ben bunu dert etmedim. Şeyi Ozan, o ifademe lütfen bir bak. Öfkeli genç ifadesini ben hiçbir zaman kullanmadım. Kullandığım şey şu, çok açık. Bir çok kere cevapladım, bir daha cevap diyeyim. Irak’ta mezhep ayrımcılığı yapıldığında, Irak’ı bir bütün olarak, ki Irak’taki Sünni, Şii, Türk, Kürt, Keldani bütün grupların liderleriyle temasım vardı.
Bu İŞİD denilen illet Türkiye’de doğmadı. Bizimle alakası yok. Irak’taki Amerika’nın Baku bahaslı hapishanelerinden çıktı. Uyarırken oradaki liderleri dedim ki, aman kimse kimseyi dışlamasın. O öfke teröre zemin hazırlar. Ama şunu söyleyeyim, bütün İŞİD bültenlerini okuyun, birinci hedef tahtasında olan isim bendim. Çünkü onların korktuğu modern, çağdaş, insan haklarına saygılı Müslüman tipiydi. Ve biz onu temsil ediyoruz. Her yerde İŞİD bizi, şahsen beni dergilerine bakın, suikast şeyleri içinde tuttu.
İŞİD’e ilk operasyonu da 2014 yılında Başbakan Olur Olmaz verdim. Operasyonun talimatını Suriye’ye sattı. Sonra da 23 Temmuz’daki 2015’deki terörle mücadelede İŞİD’in bütün mevzularını vurma talimatını ben verdim. Terörün kimliği olmaz Ozan. Türk’müş, Kürt’müş, Sünni’miş, Arap’mış, Şii’miş, hiç önemli değil. Terörist insanlık düşmanıdır. İŞİD denilen alçak terör örgütü de sadece bizim değil, Suriye halkının, Irak halkının masum insanlarını katletmiştir. Onlara karşı hiçbir zaman müsamakar olmadım ve olmam.
Tabi herkesin bir adayı olur. Altın Masa olarak biz bir adaya karar vermedik. Adaylar üzerine burada konuşmayı, o Altın Masa’nın temel ilkesine çok uygun görmem. Bir de şunu söyleyeyim, en az 85 ülkede öğrencim var Ozan. O gençler benim için birer filan. Büyüyecek ve geleceği 20 yıl, 30 yıl Allah bilir. Belki de 20 gün sonra biz yokuz ama siz var olacaksınız. Bütün gayretim, bütün çabam sizlere daha güzel bir Türkiye, daha güzel bir ülke, dünya bırakmak. Gençler sadece kendilerini, iradeleriyle geleceğe yürümeliler.
Bizlerin ne dediği, sizlerin bizleri aşması halinde önem taşır. Siz bizi aşmak için varsınız, bizi taklit etmek, bizim arkamızda yürümek için değil, bizi aşmak için varsınız. Aşın bizi, geçin ve sadece biz buna saygıyla bakarız. Çok teşekkür ediyorum. Sağ olun. Orta tarafta beyefendiye hemen götürelim mikrofonu. Ahmet Bey hoş geldiniz. Hoş bulduk. Daha demin bir cümle kullandınız. Dediniz ki Altılı Masa’daki aday konusunu şu an söylemeye doğru buldum. İsminizi alabilir miyim? Alper. Alper Bey evet. Altılı Masa’daki aday konusunu söylemeye uygun bulmuyorum dediniz.
Şu anda aday konusu Türkiye’de çok gündemde ve şöyle ilginç bir durum var ki normalde siz siyasetçiler aday olursunuz ve o için bizi ikna etmeye çalışırsınız. Ancak şu anda biz Türk gençleri olarak adayımıza oyumuzu hazırladık. Aday olması için sizi ikna etmeye çalışıyoruz. Böyle bir komik durum var. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu da geçen gün şöyle bir açıklama yapmıştı. Benimle misiniz demişti. Ben de bir Türk genci olarak size sormak istiyorum. Bizim irademiz de bizimle misiniz? Sizinleyim sonuna kadar. Hiç şüphesiz. Sözde ki oldu.
Hiç şüphesiz ola. Ama belki bir şeye açıklık getirmek lazım. Çünkü Altılı Masa suçlanıyor adayınız yok mu diye. Bir kere Alper diyelim ben gelecek partisini kurdum. Sayın Kılıçdaroğlu Türkiye’nin ana muhalefet partisinin lideri. Sayın Akşener, mecliste grubu Orlan, başarılı bir siyasi partinin. Sayın Babacan, Sayın Karamolluoğlu, Sayın Gül Tekinuş. Bir kere her bir genel başkan Altılı Masa olmamış olsa o partinin doğal adayıydı. Yani gelecek partisini kurarken bir gün Altılı Masa diye bir şey oluşacak diye kurmadık.
Türkiye’yi biz en iyi yönetiriz. Ben de Cumhurbaşkanı aday olacağım. Ben derken şahsizimle ilgili gelecek partisinin genel başkanı da yönetime taliptir diye kurduk. Bütün partiler için bu geçerli. Ama daha sonra şu husus önemli Alper. Nefsimizi, şeyimizi böyle egomuzu şişirip şişirip hepimiz adayız diye meydanlara çıkabilirdik. Önümüzden geldiği yok. Hala çıkarız. Geçen hafta Sultanbeyliğe de on binlerce sultanbeyliği AK Parti’nin kalesinde muhteşem bir miting yaptık. Gelecek hafta geçen hafta pazar günü. Orada arkadaşlar benim adaylığımın neredeyse ilan ettiler. Sloganlar attılar. Partili olmak böyle bir şey. Peki Altılı Masa ne yaptı biliyor musun Alper? Türkiye’de yapılan çok haşereden birini yaptı. Altı lider kendilerinin başkan olma aday olma iddialarından feragat ederek masaya oturdular. Kılıçdaroğlu da feragat etti. Hiçbir zaman Kılıçdaroğlu Altılı Masa’ya rağmen adayım demedi. Kararı altı arkadaş birlikte vereceğiz dedi. Ama tavırları hiç öyle değil başkan.
Tavırları bakın ne diyorum Sultanbeyliğe de on binlerce gelecek partili başkan adayımız Davutoğlu diye hitapta bulundu. Şimdi sayın Kılıçdaroğlu bu konuyu getirdiğinde yine konuşuruz aramızda. Bu bir korkma çekinme niye aday olmadı meselesi değil. Herkes feragat ederek bu uzlaşı zemini hepimizin bir adayı olursa Türkiye daha kolay bir geçiş süreci yaşar diye bir anlamda feragat ettik.
Dünyanın hiçbir yerinde seçim dönemine girmeden öyle başkanlık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi de başkanlık gibi göründüğü için söylüyorum. Amerikan seçimlerine de bakın seçim satım haline girmeden öyle hemen adaylar netleşmez. Parlamenter sistemde doğal olarak en büyük partinin başbakanı olacağı için genel başkanı orada böyle bir arayış yoktur. Ama şimdi iktidar tam da Alper iyi niyetinden değil. Muhalifet içine bir tartışma başlatmak ve erken bir doğum yaptırmak niyetinde biz bu tuzağa düşmeyeceğiz göreceksiniz. Mümkün olduğu ölçüde ortak bir aday için çava sarf edeceğiz ve Türkiye’yi bencil bir siyasetten çıkarıp feragat eden liderlerin ortak siyasetine dönüştüreceğiz. İnşallah teşekkür ederim. Tabii artık bildiğiniz gibi siyasi dedikodular yalnızca meclis koridorlarında değil her yerde var. Mesela deniyor ki sılı masada anlaşılamayan konu şu siz ve sayın babacan Abdullah Gül’ün aday olmasını istiyormuş. Kılıçdaroğlu beyefendi kendisi aday olmak istiyormuş. Ne alakışlar Mansur Yavaş’ı istiyormuş. Herkes birini istiyormuş ve masada bir türlü bu yüzden ortak… Olsan ne çafirim.
Külliyen derdi eskiler bütünüyle sadece dedikodundan ibaret altılmasa da hiçbir zaman hiç kimse bizim adayımız şu diye bir konu gündeme getirmedi. Böyle bir tartışma söz konusu olmadı. Anladım teşekkür ediyorum buyurunuz. Merhaba Olsan Bey. Merhaba. İsmim Cener. Ben Sürüç Katliam ve Ankara Gar Katliamı tanıyayım. Size bir sorum olacak biraz telefonla okumak zorundayım birazcık uzun. Çok azıcık. Hiç önemli değil. Teşekkür ederim. Başbakan olduğunuz dönemde terör örgütü IŞİD Sürüç ve Ankara Gar Katliamlarını gerçekleştirdi. Sürüç Katliamcısı Abdurrahman Alagöz terör nitelikli şahıs sıfatıyla aranmasına rağmen Sürüç polis karakolunu önünden elini kolunu sallayarak geçti ve katliamı gerçekleştirdi. Bir kaç ay sonra yine aynı niteliklerle aranması olan Sürüç Katliamcısı’nın abisi Yunus Emre Alagöz başkent Ankara’da Mid Genel Merkezi’nin hemen Arka Caddesi’nde yüzü aşkın insanımızı vahşice katletti. Siz defterleri açarsan birçok kişi insan içine çıkamaz dediniz. Size soruyorum neden bu defterleri hala açamadınız? Yoksa siz de bütün bu katliamlardan sorumlu olduğunuz için mi? Teşekkür ederim. Buyurun. Caner, şimdi bu katliamlardan eğer bir kişiyi üzüntü duymuşsa tabi bütün millet üzüntüdür. En çok üzüntüyü, hüznü ve orada kaybettiğimiz canlar için yüreğinin yanmasını hissedenlerden biriyim. Yani hepimiz farklı kimliklere sahibiz. Ben akademisyendim, siyasete girdim. Bilmiyorum şu anda ne yapıyorsun Caner ama hangi meslektesin?
Bir müddet sonra olalım ki ve inşallah olur Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı biz parlamenter sistemi getireceğim için sen olursun. Allah aşkına bir başbakan ülkesinin bir köşesinde vatandaşlarının 34 vatandaşını, Gardao 101 vatandaşını kaybettiğinde ne hisseder diye düşündün mü? Peki neden engellemediniz? Peki, dünyada o kadar çok terör olaya buldu. Amerika 11 Eylül’de dolayısıyla Bush o zaman Amerikan Başkanı niye engellemediniz sorusu konusunda engelleyebilir miydi? Yoksa herkes terör olayını engellemek ister. Mikrofon yokken lütfen cevap ver. Keşke engelleyecek, o imkanlarımız olsa ve engeleseydik müsaadenle. Caner, derinden duydum. 7 Haziran 1 Kasım arasında yani konuşursam defterler açılır meselesine istersen başka bir sorumuda mı girerim burada mı girerim bilemiyorum. Siz nasıl isterseniz. Ama o zaman benim de cevabım biraz uzar. Ben bu katliamlarda 7 tane arkadaşımı kaybettim. Ben de 135 vatandaşımı ve canımı kaybettim. Hepimizi benim en yakın arkadaşımda bunlar bu yüzden cevap vermenizi istiyorum. Bir gün devlet görevi aldığınızda göreceksiniz ki 85 milyon sizin yakınınız. Yere sonrasında gerekli talimatlar da verildi. Suluç katliamından 5 gün sonra Suriye’de İŞİD’e karşı operasyon başlatıldı. 23 Temmuz’da. 20 Temmuz’da 3 gün sonra 20 Temmuz Suluç Katliamı 3 gün sonra İŞİD’e PKK’ya karşı sınır ötesi hareketler yapıldı. Çünkü o katliamı yapan caniler alçaklar Türkiye’ye saldırdı. Sadece oradaki canlara değil.
Ankara Garın’da da 35 sanık yakalandı. Sadece faal intihar bombacıları değil. 9’u 101’er kez ağırlaştırılmış müebbet hapise mahkum oldu. Şimdi o katliam haberi saat 10’da geldiğinde hepiniz gibi benim de dünyam karardı. Güvenlik toplantıları yaptık. Gerekli talimatları verdik. Bütün imkanlarımızla teröristlerin üzerine gittik ve faillerini çıkarıp yargıya teslim ettik. Hastaneye gittim eşimle birlikte. Garın önüne gittim. Bana derdi ki orada birtakım tepkiler gelir. Dedim ki gelecek. Hastanede tek tek yaralı büyük ölçüde yaraların çoğunu ziyaret ettim. Bazıları tefki de verdi. Evet ülkeyi yönetiyordum. Elimden geleni yapmıştım ama bu acı olay yaşanmıştı. Hiç deri tütetmedim. Gerekli bütün talimatları verdim ki şeyin hemen öncesinde yani 1 Kasım seçimleri gibi bütün mitingleri iptal ettim. 3 gün Türkiye’de yas ilan ettik. Ve bütün faaliyetleri durdurarak sadece o canlarımız için derin bir hüzün ve yas duyduk. Bundan emin oldum. Suruç davasını kapattın zaman. Hayır. Ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edildi ve hala bu konuda yargı nihayet kararını verdi. Ağırlaştırılmış müebbet hapisi bu zaten. Ama Surucun hemen karşısındaki işit tehlikesiyle ilgili de 3 gün sonra ağır bir şekilde işit mevzileri vuruldu ve cezalandırıldı. Şener. Böyle bir cevap vereceğinizi biliyorum. Sağ olun. Sen tatmin olmadığın cevaptan ama mesela bu konuşursam yer yerinden oynar. Daha başka bir soru. Nasıl da gelecek. Sayın Davutoğlu. Surç lisan etmemek adına telefondan okuyacağım. Isminizi alabilir miyim? Kadriye. Kadriye Hanım. Sayın Davutoğlu. Pek çok haber sitesinde paylaşılan FETÖ’nün IŞİK evlerinde ders verdiğiniz fotoğraflarınıza nazaran bir soru sormak istiyorum. IŞİK evlerine kaç yaşında girdiniz? Hangi eylemleriniz sonucu cemaatin buyurtlarında ders verecek rütbeye ulaştınız?
Az önce 85 ülkede öğrencim var dediniz. Bu sırada mı kazandınız bu öğrencileri? Fethullah Külhan 98 yılında papaya yazdığı mektupta papalık konseyi misyonun bir parçası olduğunu açıkça söylemişti. Siz 2013 yılında FETÖ’yü ziyarete gittiğinizde bu misyondan haberiniz yok muydu? Kadriye Hanım bakın yine gelmeden. Müsaadenizle oturabilir miyim? Tabii tabii lütfen lütfen. Teşekkür ederim. Kadriye böyle ismini hitap ediyorum kusura bakmayın. Estağfurullah.
Ayrıca şunu buraya gelmeden inceleseydiniz o fotoğraf dediğiniz fotoğraf o fotoğraf çok yayıldı. Defalarca açıklama yaptım. Arkadaşlarım yaptı. 1999 yılında sanırım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gittiğimde orada ESKAT denilen bir derneğin ki FETÖ’yle hiçbir alakası yok. Oradaki Türk öğrencilerin kurduğu derneğin bir evi eve davet edildiğim verdiğim konferans sonrasında o evdir. FETÖ’yle hiçbir alakası olmayan bir derneğindir. Yani bu bir.
İki eğer FETÖ’nün bakın 2013’te, 2012’de, 2014’te yayınladığı kahhariye dedikleri onlar hani herkesi kahretme listesi Allah’ın kahhar adıyla güya ve FETÖ’nün tehdit istediklerine bakırsanız bir numarada Recep Tayyip Erdoğan vardır. İki de Ahmet Davutoğlu, üç Hakan Fidan, dört Reşir Atalay, beş Efkan Ala böyle gider. Hiçbir yerde onların ışık evlerinde bırak kalmayı öğrenciliyimdir. Şiddetle karşı çıktım hiçbir şekilde alakam olmamıştır.
Bahsettiğiniz 2013 siyareti ise devlet katında aldığımız bir karar gereği bu adamın tehlikesini öngördüğümüz için ve bunu Sayın Erdoğan da sonra açıkladı. Birlikte aldığımız bir kararla bütün bu adamı Türkiye’ye getirebilmek için yapılan bir hamleydi. Eğer onların işine yarar bir şey olsaydı onlar çoktan çıkartırdı. Hiçbir yerde benim FETÖ terör örgütüne ilgili olumlu bir açıklamam söz konusu değildir. Bütün devlet hayatımda da sert mücadele verdim. 15 Temmuz gecesi de Türk televizyonlarındaki yaptığım çağrılar dışında yurtdışındaki yani MBC, El-Cezile gibi hemen sonrasında da BBC gibi televizyonlara çıkıp daha Meclisimiz bombalanırken konuşan tek Türk siyasi ben değil mi görevde olmadığım halde. Bu terör örgütünün hedef tahtasında oldum ama asla bunların herhangi bir yerde yardımcısı veya maşası olmadım. O zaman size YouTube’da Türkçe olimpiyatlarının 10.sundaki konuşmanızı izlemenizi tavsiye ederim.
Sadece Türkçe öğreten öğretmenlere teşekkür ettiğin bir konuşmadır. Asla FETÖ ile ilgili tek bir ifadem yok. Hayır. Hayır. Sen ne söylediğini iddia ediyorsun yani ne söylediğini hatırlıyorsun. Hanımefendiye soruyorum lütfen yani yayına gitmiyorsanız gerek yok. Bak bakalım Fetüla Gülen’in adı var mı orada? Bu faaliyetlere katkıda bulunan başta muhterem Hoca Efendi olmak üzere tüm öncilere selam olsun. Hayır Hoca Efendi yok o ifade. Ben o konuştuğumu bilirim. Asla bu terör örgütünün hiçbir şekilde destekçisi olmadım. Ama Türkçe öğretilen bir dönemde sadece Türkçe öğretenlere teşekkür ettiğin bir konuşmadım. Mikrofonu hemen arkadaşımıza verelim. Öyle bir şey olmadığını iddia ediyor. Video elimde. Bu faaliyetleri yapan, bu faaliyetlere katkıda bulunan bütün öncilere, başta muhterem Hoca Efendi olmak üzere bütün öncilere de selam olsun. Bak. Sayın Davutoğlu bir şey söyleyecek misiniz bununla ilgili? Bununla ilgili bir iki tane sorum da var bu arada sorum da sorayım. Tabii tabii. Tabii elbette buyur. Anlığınızda AKB zamanında video örneği de gösterdiğim gibi yıllarca muhterem Hoca Efendi diyerekten selamlar gönderdiğiniz. 15 terörümüzün oluşumunda ve oradaki insanların hayatını kaybetmesinde kendinizi sorumlu görüyor musunuz? Bu birinci sorum. İkinci sorum da başkanlık seçimi döneminde Tayyip Erdoğan gerekirse muhalefet ile biz kurarız demişti. Şimdi Ali Babacan ve Sayın Ahmet Davutoğlu da muhalef tarafta. Siz bir piyon musunuz yoksa siyan seçimi? Tamam piyon yerine şunu diyebilirsin. Böyle bir söylem duyduk. Bunu ilişkilendirebilir miyiz gibi bir üslukla sorarsanız bundan sonra sorulanız çok mutlu olur. Ben şu yüzden söylüyorum. Çok iyi anlıyorum seni ama piyon aslan başka bir yere geçiyor. Saat özür dilerim. Sadece zamanında geçmişte Demirel de kendisi ağzıyla söyledi. Devlet bomba patlatmaz ama bomba patlatanlarla iş birliği yapar dedi. Bu ülkede böyle şeyler dönebiliyorken bir oyunun parçası mısınız yoksa siya seçimi? Bu kadar. Teşekkür ederim. Bir kere o video ile ilgili tekrar bakacağım ama şunu söyleyeyim. Türkçe olimpiyatlarını kastedilen Kadriyanın kastettiği video Türkçe olimpiyatlara bana ödül verdikleri Karamanoğlu Mehmet Bey ödülüyle ilgili videodur. O daha eski tarih olabilir.
Bakacağım. Olaki insan hatayla şeydir. Bunu tekrar gözden geçeceğim. Ama doğrudan destek anlamında o yıllarda hemen hemen Türkiye’deki bütün siyasi partilerin genel olarak olumsuz bakmadığı bir dönemde o günlerde dahi herhangi bir şekilde bu faaliyetlere fiili destek anlamında bir şeyim söz konusu olmadı. Erdoğan’ın şeyi yani yönlendirmesiyle muhalefet çıkması. Ya bak şimdi Şevket. Senle samim bir şekilde konuşalım. Demokrasi tarihimize bak.
Kendi partisine genel başkanlık başbakanlık yaptıktan sonra o partiye o partiden ayrılıp o partiye meydan okuyan onlarla yüzleşen hesaplaşan ve bedel ödeyen başka herhangi bir ikinci siyasetçi var mı? Var mı? Kim? Bak bir dakika böyle diyeceğini biliyordum. Rahmetli Ecevit 1980 12 Eylül ihtilalinden sonra bütün siyasi partiler kapatılıp Cumhuriyet Halk Partisi de kapatıldıktan sonra demokratik sol partiyi kurdu. Rahmetli Ecevit demokratik sol partiyi kurdu da Cumhuriyet Halk Partisi yoktu.
Halkçı Parti vardı, Södev Parti vardı vesaire. Ben ise kendi başında bulunduğum parti iktidardayken ona meydan okuyarak çıktım. Arkadaşlar karşılıklı konuşmaya dönmesin lütfen. Bir koku gelmeyiz sorun. Bakın şimdi onlara meydan okuyarak çıktım ve bunun bedelini ödedim. Hiçbir şekilde kimsenin hayatta piyon olmadığı olsaydım şu anda birtakım kurullarda yüksek maaşlarla rahat bir hayat sürüyor olabilirdim. Bu meydan okuma dolayısıyla sırf bana duyulan öfke sebebiyle bir üniversite kapatıldı. Bütün yakınların baskı altına alındı.
3 yıl boyu sizin de çoğunuzun zihninde bir tortu halinde bulunan ön yargıların oluşmasına sebep olacak şekilde bütün medya bize yasaklandı. Bu mücadeleyi verdim. 15 Temmuz ile ilgili de bütün kayıtları çıkardım. Bakın Türkiye Büyük Millet Meclisi Araştırma Komisyonu kurdu. O Araştırma Komisyonu’na darbeden sonra, ben darbede herhangi bir görevim yok. Her türlü mücadeleyi darbe öncesinde de, darbe son gecesi de sonrasında da verdim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oluşan Araştırma Komisyonu’na tek sorularına cevap veren, tek geçmişte görev yapmış devlet yetkilisi bendim. Hiç çekinmedim. 75 sayfa sorulara cevap verdim. Sonrasında da bunları kitaplaştırdım. O günlerde bakın Türkiye Büyük Millet Meclisi Araştırma Komisyonu kayıtlarına ne o günkü başbakanın, ne Cumhurbaşkanı’nın, ne herhangi bir yetkilinin, ne de geçmişte görev yapmış yetkililerin bu sorulara cevap vermesi yok. Bütün siyasi kariyerimi itibariyle söylüyorum. Hiçbir zaman yanlışlığın yanında yer almadığım mücadeleyi verdim.
FETÖ’ye karşı da net mücadele verdim. PKK’ya karşı da verdim. Onların darbeci teşebbüslerine karar, onların terör faaliyetleri yanında otoriter bir yapı kuran Erdoğan’a ve şu anki AK Parti MHP Erdoğan Bahçeli Perinçek iktidarına karşı da bedel ödeyerek mücadele verdim. Vermeye devam edeceğim. Tamam. Ben şimdi az önce iki tane soru sormadım. Desem bana inanacak mısınız? Kimse inanmayacak. Biz bazı şeyleri unutmuyoruz ve görüyoruz.
Bir dönem vardı ve o dönemde yaş toplantıları yapıldığında da en üst makamlardaydılar. Söz söyleme hakkı tek kişi onlardı. Bazı şeyleri engelleyebilirlerdi ve engellemediler ve şu an yapmadık deyince bence olmuyor. Ben de şunu söylemek istiyorum. Bir saniye. Lütfen gerek yok buna. Çok istirham edeceğim. Araya girebilir miyim? Tabii tabii. Şöyle bir durum da var ama burada romantik bir ilişki yaşamıyoruz ya. Yani mesela Ahmet Bey seni, bizi, sizleri tatmin etmek için cevaplar veriyor sorularınıza. Tatmin olmak zorunda değilsiniz.
Yani o siyasetçi sizin o gün kalbinizi kazanmak zorunda ya da mecburiyetindedir belki kendince ama kazanamayabilir. Ama zorla insanları işkence edip hayır benim kalbimi kazan diyebilir. Sen şunu diyeceksin mesela. Diyeceksin ki ben tatmin olmadım. Bitti. Yok tatmin olmadım. Kusura bakma. Teşekkür ederim. Siz bir şey ekleyecek misiniz? Arkadaşlar sakin olur musun? Biraz sakin olur musun? Bir şey ekleyecek misiniz? Üstüne soru alayım mı? Yani aslında gerekenleri söyledim. Şunu bir kez daha söyleyeyim.
Bana aslında bu parti içi imza kampanyalar toplanıp bir parti içi darbe yapıldığında çok açık bir şekilde o zamanki iktidara yakın bazı gazetecinin ifadesine düşük profilli başbakan istiyoruz. Düşük profilli başbakan olmayı kabul etmediğim gibi hiçbir şekilde hele hele bugünkü iktidarın piyonu gibi ifadeyi kesinlikle reddettiğim gibi önümüzdeki günler gösterecek Türkiye’de bütün bu yanlışlar sonra 6 yıl içinde bizim bıraktığımız Türkiye’de bu mafya çeteleri, bu organize suç örgütleri böyle ortalıkta toz atıyorlar mıydı?
Biz biz inşallah gelecekte bu iktidarla en kararlı mücadeleyi şefket vereceğiz ve bu mücadeleyi siz de göreceksiniz ama asla hiç kimsenin piyon olmadığımız gibi Türkiye’de sizin gibi gençler dışında hiçbir kesimin de ne sözcüsü ne takipçisiyiz. Gözlüklü beyefendiye de verelim mikrofonu. Ben mi arkadaş mı? Artık aranızdanlaşın. Çok kibarsınız. Aşka hak makas yapabiliriz ama. Ama hiç de vaktimiz yok buyurun. İsmim Hakan. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi 3. Sınıfı öğrencisiyim. Benim sorum bu Mart ayında yayınlamış oldukları mutabakat metni ile alakalı. O mutabakat metni yayınlanırken hangi anayasa komisyonlarından geçti? Çünkü bizim üniversitemize gelmemiş. Ve bunu benim anayasa hocam açıkladı. Ve ayrıyeten hangi demokratik sivil toplum örgütlerine geldi mi gelmediyse neden onlara götürmediniz? Ayrıyeten arka planda bu altılı masanın her birinin metni olduğu söyleniyor.
Eğer böyle bir metin varsa yani örneğin gelecek partisininki gibi gelecek parti hangi konular öne çıkardı? Hangi konularda uzlaşamadınız? Bunlara açıklamanızı istiyorum. Son olarak da belli başlı kusura bakmayın. Estağfurullah. Kırılacağım. Belli başlı konulara hiç değinmemişsiniz. Laiklik yine çok önemli. Diyanet işleri başkanlığının konumu, tarikatlar, cemaatler ve son olarak da anayasa mahkemesinin özellikle ihlal kararı verdiği zorunlu din dersine hiç değinmemişsiniz.
Altılı masa bununla ilgili bir açıklamada bulunacak mı? Bulunmayacaksa gelecek parti lideri Ahmet Davutoğlu bununla ilgili bir açıklama yapmayı düşünüyorum. Teşekkür ederim. Teşekkürler. Tamam. İsim Hakan. Şimdi 28 Şubat’ta açıklamış olduğumuz parlamenter sistem ve güçlenilmiş parlamenter sistem metni. İlk olarak birçok parti çalıştı. 9 Kasım 2020’de gelecek partis olarak biz bir güçlenilmiş parlamenter sistem metni açıkladık.
Sonra diğer partiler de çalıştı. Sonra bu metnileri bir araya getirdik. Yalnız bunlar siyasi parti ama içinde her birinin çok saygın hukukçular var. Mesela bizde Prof. Serap Yazıcı var. Anayasa hukukçusu. Tabi ki inşallah bir gün Türkiye özgürlükçü bir anayasa kavuşacağında kavuşma aşamasına geldiğinde bu özgürlükçü anayasanın bütün unsurları bütün unsurlarıyla birlikte sivil toplum örgütleriyle de konuşacak. Bu bir anayasa değil Hakan. Bu güçlenilmiş parlamenter sisteme geçiş mutabakat metni. Bir metninde her şeyi birden çözemezsiniz. Ama değerli hukukçuların bir diğer partide olan hukukçuların bir araya gelerek oluşturduğu bir metin ve Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi denilen otoriter ucube sistemden parlamenter sisteme geçiş işin ana unsurlarını muhtemey bir metin bu. Her şeyi orada çözmüyoruz. Bir geçiş bu. Diğer açıkladığımız metinler oldu. Temel ilkeler ve hedefler metninde bahsettiğim bazı hususlar var. Sosyal hukuk devleti olman itiliği, layıklık, özgürlükçü, din ve vicdan özgürlüğü dahil bazı unsurlar var o maddede. Yine üçüncü bir metin bizim ev sahiplimizde Nisan ayında 29 Mayıs’ta açıklanan ekonomik kurumların reformu metni var ve seçim güvenliğiyle ilgili metinler var. Bunlar bir biz 6 parti tek bir parti haline gelmiyoruz Hakan. Biz 6 partinin şu anda uzlaşma zeminlerini genişlete genişlete gidiyoruz. Sorduğunuz temel sorulara yani ana konulara gelince yani bu konularda gelecek partisinin parti programında bütün unsurlarıyla bu hususlar var. Biz din ve vicdan özgürlüğünün mutlak olarak korunması gerektiği kanaatindeyiz. Ama aynı şekilde Türkiye’de herkesin hangi mezhep, hangi düşünce, hangi inanç, hangi felsefeye inanmış olursa olsun tam bir özgürlüğe sahip olmasını savunuyoruz. Yani İçişleri Başkanlığı’nın süreç içinde özellikle şeref kendi yapısı içinde yeniden yapılandırılmasını da söylüyoruz. Devlete herhangi bir şekilde biraz önce FETÖ terör örgütüyle ilgili zikrettiğimiz gibi herhangi bir grubun dini ya da seküler grubun devlete sızarak yemen olma çabasına karşı da tavrımız açık ve net.
Bu konuda hem mücadele verdik, gelecekte de mücadele vermeye hazırız. Bu temel ilkeleri de Gece Partisi’nin parti programında da görebilirsiniz. Altıda masa adım adım bu mutabakatları genişletme çabası içindir. Çok teşekkür ederim. Hanımefendi vardı. Merhaba, öncelikle hoş geldiniz. Hoş bulduk. Benim iki sorum var. İkisi ne? İsminizi alsak yine.
Hızlıca. Gamze. 22 yaşında bir gazeteci adayıyım. Öncelikle bunu belirteyim. Hep geçmişten sorular geldi. Biraz ben geleceğe yönelik sorular soracağım. Birinci sorum eğer iktidara gelirseniz terörle mücadele nasıl bir strateji tergileyeceksiniz? Öncelikle bunu öğrenmek istiyorum. Ardından ikinci sorum da Ali Babacan’ın geçtiğimiz günlerde Ergenekon ve Bayloz Kumpasları hakkında yargılama süreci bitmeden biz bir şey diyemeyiz. Hepsinin yargılanıp ondan sonra biz bir şey diyebiliriz sözlerine katılıyor musunuz? Bunun hakkında ne söylemek istersiniz? Teşekkür ederim. Şimdi terör bir insanlık suçudur. İsminizi Gamze demiştiniz değil mi? Gamze. İnsanlık suçudur ve terörün her türlüyle kökeni ve sebebi ne olursa olsun mücadele etmek devletin asli görevidir. Terörle mücadeleyi 23 Temmuz 2015’de başlatıp çok sert bir mücadele girdiğimizde Gamze. Hiçbir hafta sonu ben Ankara’da geçirmedim. Bir gün Varto’daydım. Bir gün Ceylanpınar’da. Bir gün Yüksekova’da. Bir sabah Sur’da. Bir sabah bir gece yarısı Gevaş’ta. Hem askerlerimizle beraberdim hem de oradaki vatandaşlarımızla. Terörle mücadele nasıl sürdürürsün? Terörle mücadele nasıl sürdürürsünüz biliyor musunuz? Güvenliği sağlayacaksınız ama vatandaşlarınız bunu sağlarken özgürlüklerin sınırlanmadığını hissedecekler, bilecekler ve o mücadele dolayısıyla PKK’nın o dönem barikatlar, en de bütün o şehir içinde ki belli şehirlerde, ilçelerde yaptıkları yapılanlar yok edildiği gibi Kürt vatandaşlarımızın demokratik hakları çerçevesinde de hassas davranılır. Bugün de terörle mücadeleyi partimizin de felsefesi olan özgürlük güvenlik dengesi içinde görüyoruz. Özgürlük güvenlik dengesi benim akademik bir şeyde hayatta kullandığım bir
tabirde bugün de temelde inanıyorum. Bir devletin meşruiyeti Gamze özgürlükle güvenlik arasında kurduğu dengeyle oluşur. Yani şunu derse bir devlet vatandaşlarına ben sizin özgürlüklerinizi kısıtlamayacağım, kısıtlamadan güvenliği sağlayacağım ve bir şunu da derse ben sizin güvenliğinizi iske etmeden özgürlüklerinizi genişleteceğim o zaman devlet meşrudur. Ama güvenliği sağlayacağım diye vatandaştan özgürlük alanlarını daraltırsanız burada otokratik bir yapı var bugünküler gibi. Terörle mücadele ederken özgürlük alanlarını kısıtlar, cumhurbaşkanı hakaret eden birini bile bir tweet atar,
kısıtlanan birini hakaret diyerek kendisi gibi düşünmeyen herkesi terörist ile ilan eden bir anlayış karşısında terörle gerçek mücadele yapılmaz. Eğer teröre taviz yani güvenlikliği ihmal edip özgürlük derseniz sadece burada da kaos çıkar. Bizim anlayışımız şu özgürlük güvenlik dengesini sağlayacağız terörün her türüne karşı. IŞİD, EKK, DAA, DAA kim varsa hepsiyle kararlı mücadele edilecek kamu düzeni mutlak anlamda korunacak. İkinci soru sayın babacığınız söyledikleri. Ergenekom balyoz da meseleleri de baş danışman olduğum bir dönemde başladı. Bu konularda da hep hiçbir şekilde ben bakın siyasi hayatıma bir bu Ergenekom balyoz davalarının mutlak anlamda hukuki davalar olarak işlemesi esas. Ama şunu ifade edeyim orada büyük zulümler yapıldı. Buna da Oğuzhan’da şahittir. Yanlışlar yapıldı. FETÖ ile mücadele edilmesi gereken aynı ölçüde devlet içine sızmış unsurlar nereden sızarsa sızsın. Kim vesayet kurmaya kalkışırsa kalkışsın. Hangi gerekçeyle yaparsa yapsın. Biz onlara karşı mücadele etmek durumundayız. Ben 27 Mayıs olduğunda 1 yaşındaydım. 12 Mart olduğunda orta kol öğrencisiydim. 12 Eylül olduğunda üniversitede darbe karşıtıydım. 28 Şubat olduğunda eşimin başörtüsüyle dahil bir baskı altında yaşadık. 15 Temmuz’u gördük. Birçok böyle darbe teşebbüslerini size bırakacağımız ülkenin esası Gamsa.
Bir daha Türkiye’de şu veya bu darbe teşebbüsünün hayat alanı bulamayacağı kadar güvenli ama her vatandaşın düşündüğü gibi ifade etme özgürlüğüne ve yaşama özgüne sahip olduğu mutlak özgür bir ülke. Hep beraber bunu gerçekleştireceğiz. Yani Babacan’a katılıyor musunuz? Babacan’ın ifadeyi onun adına bir şey söylemek isterim. Doğrusu şu anda ifadesinin ne olduğunu bilmiyorum.
Babacan şöyle bir ifade söyledi. Birebir aynısını söyleyemeyeceğim ama benzeteceğim. Bir Ergenekon ve Bayloz davaları hakkında yargı süreçlerini tamamen kadar şöyledir ya da böyledir diyemeyiz. Yargı süreçlerinden geçtikten sonra ancak bir açıklama yaparız dedi. Buna şu anlamda katılmam çünkü o günkü yargı süreci FETÖ’nün hakim olduğu bir yargı süreci zaten yanlışlıklar orada yapıldı.
Teşekkür ederiz. Önce isminiz Rıza Dilim. Merhaba adım Şeyda hoş geldiniz. Bu Rus uçağı düşürdüğü zaman ilk başta komutu ben verdim dediniz. Ondan sonra da FETÖ ile bağlantısı var dediniz. Ben oraya değil de şunu merak ediyorum. Eğer iktidarda gelirseniz bu tür ikilemlerde kalacak mısınız? Tam doğru ifade edemedim pardon ezbere gelmedim çünkü. Eğer iktidarda gelirseniz bu tür çelişkili ifadelerde bulunacak mısınız? Evet doğrusu bu. Şimdi şeyda bu Rus uçağı meselesini çok anlattım ama madem bir daha anlatayım müsaade eder misin olsan? Aslında bugüne kadar ne anlattıysanız tekrar soracaklar. Biliyorum biliyorum şeyda değil mi şeymadi şeyda diye hatırladım. Şeyda. Bak şimdi komut bir kere FETÖ bunları şöyle bir daha anlatayım da bir daha şey kalmasın. Bir başbakan bir uçağın düşürmesi için komut vermez.
Şöyle verir komutu bir savaş hali varsa veya bir tehlike varsa en başından başbakan genel kurmay başkanına bir talimat gönderir der ki şu anda mesela Suriye’de bir savaş yürüyor. Eğer Suriye’den bizim sahaba sahamızı ihlal edecek bir uçak gelirse benden tekrar talimat almana gerek yok. Uçağı silahlı kuvvetlerimiz vurabilir. Genel kurmay bunu hava kuvvetleri komutanına gönderir der ki çünkü uçak üç saniye beş saniyede ihlal ediyor. Gelip de başbakan soracak hali yok o pilotun.
Genel kurmay hava kuvvetleri komutanına der ki genel kurmay başkanı talimatı aldık gelirse düşüreceksiniz kim olursa olsun Türkiye bir tehti altında sadece Suriye değil Yunanistan da olabilir bu. Yine hava kuvvetleri komutanı üst komutanla üst komutanı filo komutanla filo komutan da pilota der ki şu şu şu şartlar oluşursa bana sormana gerek yok vuracaksın. Bu talimat önceden verilir. Peki Suriye’de savaş yarın Allah muhafaza Yunanistan’a veya başka bir ülkeyle bir pilot havada vurayım mı vurmayayım diye düşünürken başbakanı arayacak değil.
Talimat budur. O gün ne oldu? Ondan önceki günlerde Suriye hava sahasından Türkiye ihlaller başladı. Bu konuda Rusça’yı uyardık bütün dünya ülkelerine uyardık ve dedik ki Türk hava sahası ihlal edilirse uyarırız durmazsa uçaklar vururuz. Şunu ifade edeyim yarın da olsa ister Rus ister Amerikan uçağı ister başka bir ülken uçağı eğer Türk hava sahasını delip geçmeye böyle uyarılara rağmen hava sahasını yok sayarsa para sahasını yok sayarsa aynı angajman kuralları geçerliği içinde vurulur.
Türk hava sahası yol geçen hanı değil. Hangi ülke olursa olsun Amerika olsa da Rusya olsa da fark etmez. İşin esası bu. O gün ne oldu? O gün olan şey şu. Sabah 9.35 gibi ben yeni hükümeti kurmuşum. Cumhurbaşkanına gidip hükümeti takdim edeceğim ve ilan edeceğim. Bu Türkiye’nin bu müdahalesi yani genel kurma başkanı aradı ve dedi ki efendim bir Rus uçağı ki bunları ben o bahsettiğim Türkiye Büyük Milletmesi Araştırma Komisyonu’na da anlattım.
Hava sahamızı defalarca defalarca ihlale uyarmamıza rağmen ihlal etmeye devam ettiği için bir uçak düşürüldü bakın daha Rus Suriye uçağı mı Rus uçağı mı belli değil. Dedim ki ama Rus uçağı olduğunu düşünüyoruz. Dedim ki sayın genel kurma başkanı derhal Rusya tarafıyla temasa geçin herhangi bir yanlış anlaşılma olmasın ama o vakte kadar da bir açıklama yapmayın. Rus uçağı, Türk uçağı düşürdük ne olduğu konusunda bir açıklama yapılmasın. Benim talimatım bu. Arkasından 10 dakika ve bunu Cumhurbaşkanımız’a da arz edin.
Bilgi verin yalnız dışleri bakanın, mikt müsteşarı ve genel kumhurbaşkanlığı olarak bir çalışmayla Rusya tarafıyla temasa geçin. Şimdi şeyde uluslararası ilişkilerde krizi olur. Ben onlarca kriz yönettim bilirim. O olay eğer açıklanmamış olsaydı Rus tarafıyla da onlar da bir uçak düştürüldüğünü ama kimin olduğunu açıklamadılar başta. Evet. Biz perde gerisi diplomasiyle bunu çözebilirdik ama maalesef ben bu talimatı vermeme rağmen Cumhurbaşkanlığından 10 dakika sonra bir uçak düşürdük şeyi geldi açıklaması. Bunun üzerine ben genel kumhurbaşkanı tekrar aradım. Çok yanlış oldu bunu çekin dedim. Şimdi bir Türkiye’nin mutlak hakkıdır hava sahasına korumak. Kim olursa olsun Türkiye ya bizim silahlı kuvvetlerimiz hata yapmadı. Hava kuvvetlerimiz de yapmadı. İki bu kriz yönetilebilirdi ama maalesef Cumhurbaşkanı’nın yapılan açıklama Türkiye’yle Rusya’yı karşı karşıya getirdi. Bizim diplomasi yapmamızı engelledi. Üç bunun üzerine o pilotun ben hiç böyle bir açıklamam yok şey daha. Pilotu FETÖ’cü diye suçladığım bir açıklama yok. Böyle bir haber yayılınca genel kurmay başkanına dedim ki Sayın Başkan bu pilotun geçmişini araştırın eğer FETÖ’cü ise ve Türk-Rus ilişkilerine bir sabotaj ile bunu yapmışsa en ağır şekilde cezalandıracağız. Eğer FETÖ’cü değilse veya şerefli bir Türk subayı ise o subaya kimse yüklenemez o talimatı ben verdim dedim.
Bahsettiğim talimat angajman kuralı. Genel kurmay başkanımız da tetkik etti geldi bana o akşam dedi ki efendim bu subayın böyle bir yapıyla alakası yok. Ben genel kurmay başkanına güvenmek durumundayım. Ertesi gün pilot suçlanınca Türk Silahlı Kuvvetleri suçlanınca çıktım. Kimse silahlı kuvvetlerimizi hava kuvvetlerimizi pilotu suçlamasın. Mecliste konuştum talimatı ben verdim dedim. Dolayısıyla burada hiçbir çelişkili şey yok. Burada bir Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak ne yapılması gerekiyorsa onu yaptım. Bugün olsa yine aynısını yapardım. Eğer o uçak Rus-Suriya uçağı olsaydı ve gelip İskenderun’u bombalasaydı hesaba kim çekilirdi ben çekilirdim. Yarın da olsam bütün karak sınırlarımız hava sınırlarımız deniz sınırlarımızda mutlak anlamda korunma için angajman kuralları çerçevesinde talimatlar veririz. Onu yapan amiral olsun paşa olsun efendim pilot olsun onları da korurum sahip çıkarım. FETÖ gibi bir yapı varsa onu da cezalandırırım.
O krizin o şekilde tırmanmasının sebebi de Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamadır. İşin esası budur. Bir arkadaşımız var arkada. Ona da verin mikrofonu teşekkürler. İsmim Fatih Başar Kutlu müsaade ederseniz telefonu düştü. Ben uluslararası ilişkiler alanı 2. yüksek isansımı yapıyorum. Yani uzmanım desem yanlış olmaz mümanım var. Konuyu biraz daha sayın Ahmet Davutoğlu’nun uzman olduğu alana çekmek istiyorum. 2009 yılında Türkiye ile Suriye arasında bir ortak bakanlar kurulu toplantısı yapıldı. Önlemde de siz Dışişleri Bakanıydınız. Daha sonrasında 2011 yılında ise Suriye’de bir iç savaş yaşandı. Türkiye çok hızlı bir dönüş yaşadı dış politika alanında. Baktığımız zaman ben uluslararası ilişkilerde rasyonel devletleri incelediğimde herhangi bir iki sene içerisinde ortak bakanlar kurulu toplantısından bu kadar düşman olan bir örnek görmedim. Neden böyle bir şey yaşandı? Yani nasıl böyle bir karar verdi ve böyle dönüşüm yaşandı? İkincisi de yani bununla bağlantılı olarak bu kriz sonucu şu anda içinde bulunduğumuz dış politik durumdan ve göçmen krizinden ve aynı şekilde dolaylı olarak ekonomik krizden kendinizi sorumlu tutuyor musunuz? Teşekkür ederim. Teşekkürler. Şimdi destek taşız Fatih. Bakın Suriye Türkiye’nin en önemli komşulardan birisi ve bazen Suriye böyle dışarıda uzakta bir ülke olarak bazıları yansıtıyor. Kısa bir geçiş vereceğim. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Büyük İnan Savaşı’ndaki son görev yeri neresiydi biliyor musunuz? 7. Ordu Komutanı olarak Halep’teydi ve 15 Ekim Mondorosus Mütarekesi’nden 15 gün önce Halep’te görev ifa ediyordu. Şimdi ne arıyordu Mustafa Kemal Atatürk orada? Daha o zaman Atatürk suyadan almış değil. Yeni paşa olmuştu. 1917’de paşa oldu ve Yıldırım Orduları Komutanı oldu. En önemli başarılarından, asker başarılarından biri de Filistin’den, Sinan’dan orduyu Suriye cephesine geri çekmek, zayiat engellemek. Çünkü o zaman orası vatan toprağı olarak görülüyordu. Yani yabancı bir yerde savaşmıyordu. Böyle entegre olmuş iki toplumdan bahsediyoruz. Benim şahsen şeyi okursanız, strajik derinlikte de görev yürüttüğüm anda da ilişkilerin en çok geliştirmesi gerektiğini söylediğim ülkenin başında Suriye gelir. Çok büyük çaba sarf ettik. 60 şemal gittim neredeyse baş danışman dış terör bakanı olarak ve dediğim gibi öyle bir yere geldik ki sınırları kaldırdık. Pasaportsuz neredeyse geçecek hale geldik. Tarih 2010, 2009-2010. Orta kabine toplantısı yaptık ve bir gecede bir toplantıda 48 anlaşma imzaladık.
48 anlaşma. Şimdi Fatih bu kadar ilişkiler gelişmişken bozan ne oldu? Böyle gelişmiş bir ilişkileri Allah aşkına aklı başında bir devlet adamı bozar mı? Türkiye tarafından söylüyorum. Bozulmasına sebep şudur. Arap baharında getirdiği rüzgar birçok ülkeyi istikrarsızlaştırdığı zaman biz Suriye yardım elimiz uzattık. Ve dedi ki bu gösterleri orduyu kullanmadan durdurun. Ordunuzu şehirlerin içine sokmayın.
2011 Şubat’ından 2011 Ağustos’una kadar defalarca ortak toplantılar yapıldı. Ordular arasında, istihbaratlar arasında ben defalarca üç kez Suriye’ye gittim. Bütün hedefimiz Suriye bir çatışmaya girmeden çözülsün. Hedefimiz şu muydu? Rejim değiştirmek miydi? Asla. Rejim değiştirmek istesek 2005-2006’da Suriye, Lübnan Savaşı dolayısıyla izole edilmişti. Rejim değiştirmeyi o zaman planlardık. Müslüman kardeşleri desteklemek mi? Asla. Bir mezheb farkı mı?
Beşer Esat 2011’de Nusayri, Ali ve olmadı ki ondan önce de öyleydi ve en iyi dostluk. Sebebi şu Fatih. Çok açık sebep. Bir rejim kendi halkına karşı kendi ordusunu kullanmaya başlamışsa şehirlerde o andan itibaren o rejimle ilişkiyi sürdürmekte zorlanırsınız. Hele bu 911 kilometrelik bir sınır sahip olduğunuz komşu bir ülkeyse. Düşünün biz FETÖ 15 Temmuz gecesi, o alçak FETÖ örgütü meclisimizi bombaladığımızda neler hissettik değil mi?
2011 Ağustosuna gelindiğinde bizim bütün yarlarımıza rağmen, Laskey’i karadan donanmayla vurdu. Yani Allah muhafaza İzmir’in Türk donanması tarafından vurulmasını düşünebilir misiniz? Hamay-ı Humus’u havadan varil bombalarıyla vurdu. Halep’i havadan varil bombalarıyla buldu ve daha sonra kimyasal silah kullandı. Burada Türkiye’nin herhangi bir şekilde dahil olmadığı o dönemde biz hala yardımcı olmaya çalışıyoruz. Değer hızura tanklarla girildi. Bizim Büyük Elçimizin devlet arşivlerine giren raporu var. Hamada taş üstüne taş kalmayacak şekilde sert bir müdahale oldu diye. Ramazan ayında camilerin önünde büyük katlamlar yapıldı. Bunun üzerine 2011 Ağustosum’da o meşhur benim son ziyaretim oldu. 6 saat kendisiyle 3 saat heyet olarak 3 saat kendisiyle konuştum. Onun hakkında da çok spekülasyon yapıldı. Bütün o konuşmalar Dışişleri Bakanlığı kayıtlarında mevcuttur. Hiçbir baskı yapmadık. Ben şunu demedim şöyle şöyle yapın falan. Hasla dediğim şey şu Sayın Esat. Biz sizin dostunuz ama gidişat kötü. Ne olur şu havadan bombalamayı durdurun. Laskıyı önündeki gemilerinizi çekin. Bunlar sizin şehriniz. Yapmayın. Bize dönük mülteci hakkınlarını durdurun. Halep’e varil bombası atmayın. Bütün bunlar birtakım sözler verildi. Arkasından bizim Büyük Elçimiz, ortak talimatımızla kitap da yayınladı Ömer Onhon. Okuyabilirsiniz. Onlara bu tavsiyelerimiz hep dosttaneydi çünkü korkuyorduk. Görüyoruz yani uluslararası ilişkiler okumak yanında. Vakıada ortada göç dalgalarından geliyor. Şunu açık ifade edeyim. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de benim de şahsen o olayların oraya gelmesinde bir dahlimiz, olumsuz bir etkimiz olmadı. Bunun sorumlusu kim? Kendi halkına daha herhangi bir özgür Suri ordusu, iş idi, osu busu yokken Hamada, Humus’ta, Deir Huzur’da, Darada, Halep’te, Laskiye’de kendi halkına varil bombası atan, daha sonra Doğu Gotu’da da kimyasal silah kullanan bir rejim maalesef keşke yapmasalardı. İkinci sorumlu kim? Bu rejime destek verenler. Rusya ve İran milisleri de dahil olmak üzere. Üçüncü sorumlu kim? Birleşimletler Genel Kurulu Güvenlik Konseyi’nde bu katlanları durduramayanlar. Bedeni biz ödemeye başladığımızda biz karşı tedbirler aldık. Ama Türkiye’yi bu konuda itham etmek mümkün değil. Ha benim, Suriye Türkiye ilişkilerini en iyi düzeye getiren ekibin en önündeydim. 2003 yılında Irak’a, Amerikalılar müdahale ederken gizli bir şekilde Şam’a gidip beş arasatla birlikte bu müdahale karşı da ne yapabiliriz diye konuşanlar benim. Hiçbir şekilde bunlar istemezdik. Bu 6-11 yıl olmuş şeyde olursan, Suriye’deki olayların başlaması. Bu 11 yılın 6 yılında ben filen yokum. Çünkü 2016’dan bu yana yok. 2011 ile 2016 arasında 3 yıllık işleri bakanıyım, 2 yıla yakında başbakanım. Hiçbir zeminde Suriye’yi istikrarsızlaştıracak bir şaba içinde olunmasına izin vermedik. Keşke bunlar yaşanmazsaydı. Bütün güçler, mülteciler konusunu ayrıca belki soru gelir ona da gireriz. Ama o dönemde nihayi olarak ne genel kurmayı bizim kontrolü, dışişleri bakanı olarak bütün sistemi kontrol etmiyorsunuz. Ama şunu da söyleyeyim Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu olaylarda bu gidişatta olumsuz bir dahil olmadı. Elimizden geleni bütün ürünü yapmaya çaba gösteriyorum.
Burada çok uzak bir ekleme yapmak istiyorum. Bir saniye ekleme yapmadan önce şunu söyleyeyim. Bir iki soru daha alacağım sonra ilk parti bitireceğiz. İlk part böyledir birazcık toz atmadır. Yavaş yavaş konuşuruz, yavaş yavaş kendimizi tanımış oluruz. Salonu tanımış oluruz. İkinci bölümde daha hızlı daha hızlı soru cevap haline geçeceğiz. Eklemeli hızlıca yap. Tamam. Stratejik derinlikten bahsettiniz. Burada Türkiye’nin o bölgenin Osmanlı vakitesinden dolayı hamisi olduğundan bahsediyorsunuz. Onu bir kısmına okudum. Tamamen okuyamadım. Neden Türkiye yüzünü Avrupa ya da Amerika’ya dönmek yerine bu bölgeye dönüyor ve bu bölgeye yatırım ediyor? Fatih, stratejik derinliği bütün okunmanı tavsiye ederim. 15 ayrı dile çevrildi. Geçen sene de Japonca’ya çevrildi. Asla Avrupa Birliği’yle ilgili stratejik derinlikte çok uzun bir bölüm var ve Türkiye diyorum, Suriye kısmı, Orta Doğu’nun küçük bir bölümü orada.
Türkiye Asya’ya doğru derinliğine oku gerilmiş ama istikameti Avrupa’ya doğru olan bir yay gibidir. Asya derinliğinde gücümüz olacak ama istikametimiz Avrupa olacaktır. Yaklaşık 40-50 sayfası Avrupa Birliği’yle ilgilidir. Avrupa Birliği konusunda ise çok büyük yapılan bütün diplomasinin hem içindeydim. 2016’da eğer Başbakanlıktan bu şekilde parti içi bir darbeyle ayrılmak zorunda bırakılmasaydım. Açık söyleyeyim 2016 30 Haziran’ında Avrupa Birliği’ne vize muafiyeti kazanacaktık, uygulamaya başlayacaktı.
Ve sizler şu anda vize alma ihtimali neredeyse olmayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarında elindeki onurlu Türkiye Cumhuriyeti pasaportuyla Avrupa’nın her yerine giden bir uygulama başlayacaktı. Avrupa Birliği her zaman dış politikada en önceliğim oldu. Suriye ise asla hamisi falan ifadesi stratejik derinlikte yok. Dediğim şey şu, Suriye ile Türkiye o zaman soğuk savaş gibi hiç teması yoktu. En yoğun temasa girmeli ve Suriye’yle ilişkileri sorunları çözerek, Türkiye ile Suriye’nin ki o sınıra giderseniz görürsünüz şehirler böyle şeyle ayrılmıştır. Neredeyse tren yolu pergeliyle ayrılmıştır. Türkiye ile Suriye bir gün gerçek anlamda da barışa kavuşacak Fatih. Ama kendi halkıyla savaşan bir rejime yapabileceğiniz katkıların sınırı var. Problem orada. Ve o sınırı da biraz açtık galiba şu an çünkü memleketdeki en büyük problemlerden biri oldu. Bence şöyle yapalım bir 5 dakika ara verelim, bir 10 dakika ara verelim, bir nefes alalım.
Daha hızlı sorular, cevaplarla ikinci parta devam edeceğiz. Abi, kolay mısın? Daha hızlı mısın? İyiyim, yorgunum ya. Uyuyamıyorum böyle bir haftadır. Abi, her ne olursa olsun, mükemmel olur. Estağfurullah, çok teşekkür ederim. Kurban olurum. Efendim? Ya ama işte o alkış kıyamet. Gaza gelmeyin işte. Benim istediğim şey sizin gaza gelmemeliyiz. Sorular ve cevaplar olması sadece.
Sorular güzel gidiyor ama tebrik ediyorum. Söyle teaser. Soru mazlasana, sen nasıl kendini hissediyorsun şu anlamda? Bence benim şahsi fikrim. Bir Ergun Rukon yalanının mimarlarından birisi bence. Sen de bir asker çocuğu olarak da sen orada oturmasından nasıl hissediyorsun? Oğuzhan Uğur olarak ne hissettiğimi mi soruyorsun? Evet, aynen. Oğuzhan Uğur’u evde bırakıp geliyorum bu programa. Eyvallah.
Ben burada iletkenim. Sizlerin sorusunu kendi kişisel meselelerimle engelleyemem ya da bizi izleyecek milyonların kişisel beklentilerini kendi kişisel beklentilerimle engelleyemem. Efendim? Her başta aynısı oluyor. Sen mesela magazin mi seviyorsun, kavga mı istiyorsun? Sorusu varmış. Tatmin olmayan arkadaş mısın? Evet. Burada diyorum. Ha burada diyorum. Özellikle biz ilgilendim. Merhaba Oğuzhan Bey. Merhabalar. Babanız Sayın Hasan Atilla Uğur’un bir kitabı çıktı. Evet. Onu paylaşmışsınız. Bu kitabı nereden temin edebiliriz diye soracaktım aslında. Manavdan.
Ha. Bu arada manavdan dedim. Bir karşılık gibi oldu ama Migros’ta manavda domateslerin yanında kitap satılıyor artık. Aslında çok da şakası yapılacak bir şey değilmiş. Evet doğru. Her yerden bulabilirsin. Çok teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Abi. Abi. Cevapları kısaltacağım diye soruları kısaltmazsan sevinirim. Hani çünkü herkes gayet güzel sorular hazırlamış. Soruları kısaltmaya çalışırken soruların güzelliği gitmesin bence. Tamam. Sen eğer öyle bir şey yaparsan bana oradan. Aa falan yap. Tamam mı? Teşekkür ediyorum canım kardeşim. Buyurun. Ümit Özdağı Süleyman Soylu ortak yayını ne zaman gelir? Oo. Keşke. Her bölümde söylediğim gibi bu programı ben yapmıyorum. Bu programı siz yapıyorsunuz. Doğal olarak sizin programınız ve sizin karşınıza çıkmaktan korkan ancak bu programa gelmez. Bu başlığı oturtursak. Teşekkür ederim. O yüzden Sayın Davutoğlu’na soru sorarken eleştirebilirsiniz. Haksız bulabilirsiniz. Ama soru sorarken onun buraya geldiğini unutmayalım tabi. Geldi abi adam. Yani bu çok önemli bir şey. Biz de o saygıyı ona gösterelim. Tatlı tatlı devam edelim.
Enerjiniz nasıl? Harika. Mütih. Bu kadar gencin arasında enerjik olmaz mı insan? Bravo bravo. Ve Oğuzhan teşekkür ederim gerçekten. Estağfurullah. Ben hep Heyde Üniversite’ye an filan şeylerini özlemiştim. Gençlerle beraberken benim doğal ortamım burası. İki doğal ortamım var arkadaşlar. Bir ders, bir de küçük haneler. Siyaset mitingleri falan o ayrı doğal ortam. Evet ayrı bir ortam ama bugün en azından gençlerle buluşmanız bizim için de çok güzel olacak. Buyurun. İsminizi alalım önce. İsmi Ahmet Burak. Geçen sene katıldığınız bir programda biz çözüm sürecinin sonuna kadar devam ettirmeye çalıştık. Lakin Ceylan Pınar saldırısında iki polisimizin şehit olmasıyla beraber çözüm sürecini noktalayıp terörle mücadeleye tekrar başladık. İfadelerini kullandınız. O dönemki AKP yönetimi yani siz terör örgütü PKK’nın yaptığınız anlaşmalara uyacağını düşünecek kadar ileri görüşlülükten yoksun muydunuz? Yoksa başka çıkarlarınız mı vardı çözüm sürecinden? Teşekkürler. Teşekkürler. Ahmet Cumhuriyetimizin 100. yılına giriyoruz gelecek sene. Öyle veya böyle sorunlarla yüzleşime alışmamız lazım. Çok genel yargılara hemen ulaşabiliriz. Cumhuriyetimizin 100. yılına girerken temel soru şu. Türkiye gerçek anlamda demokratik, her etnik ve mezhebi kesimin özgürce yaşadığı çoğulcu bir toplum mu olacak? Yoksa herkesin birbirine farklı şekilde dışladığı bir toplum mu? Ben buna kapsacı demokrasi diyorum. Bunu niye söyleyelim biliyor musun? Çözüm süreci başladığında temel hedef PKK’yla uzlaşma falan değil. Çözüm süreci başladığında temel hedef ki ben Diyarbakır’da bir konuşma yaptım. Onun için bugün bana hala Kürtler sert bir teröre mücadele vermeme rağmen Kürt vatandaşımız Sarık Ahmet der. Toroslarda Yörük Ahmet, orada Sarık Ahmet. Samimiyetle Diyarbakır’da seslendim. Ve dedim ki her sorunu kendi içimizde çözebiliriz. Bunun için teröre de geçit vermemeliyiz ve yeni bir ortak aidiyet bilinciyle buluşmalıyız. Şimdi çözüm süreci Hürt sorunu çözmek için atılan bir adımdır. Ve o anlamda da destek olduk. Ben de o sırada dışleri bakanıyım içerideki kamu düzenini. Ama 2015 yılında başbakanken kendini… Geleceğim, geleceğim. Ben 2013’te başladı ya çözüm süreci. 2013’te dış teri bakanı olarak Diyarbakır’da konuştum. Ve samimiyetle biz TKK’nın tüm millet silahlarını terk etmesi ve Kürt vatandaşlarımızın Türkiye Cumhuriyetine aidiyetlerini güçlendirecek şekilde Kürtçe üzerindeki yasakların kalkması, herkesin kendi etnik kimliğini ifade edebilmesi, özgürlükler içinde çoğulcu bir toplum kurulabilmesinin bir aşamasıydı. Aynı dönemde bakın bütün Orta Doğu etnik çatışmalarla kaynıyordu. Hedef böyle bir etnik çatışmaya yol açmadan Irak’ta Şiiler, Sünniler, Suriye’de bir sürü her yerde.
Biz bir yol aradık ve siz de arayacaksınız bunu. Bakın burada Kürt arkadaşlarımız vardır, Türk kardeşlerimiz vardır. Arayacaksınız bunu. Biz görevde olmadığımız zaman siz görevleri üstleneceksiniz. Ama eğer biz bu sorunları çözemezsek siz ve sizin çocuklarınız da uğraşmaya devam edecek. Çözecek miyiz, çözmeyecek miyiz? Çözerken dışarıdan bir reçete mi bekleyeceğiz? Kendi içimizde gerektiğinde sert şekilde tartışarak mı çözeceğiz? Çok özür dileyerek arayıverebilir miyim? Bir vatandaş olarak ben de eklemek istiyorum. Çözüm sürecinde biliyorsunuz Havur sınır kapısında konunun çözüm olduğunu, barış olduğunu başlıklandırmıştınız.
Fakat Havur sınır kapısında yaşanan şov, Türk düşmanı Şivan Perver’in çıkıp sahne alması. Bunlar birazcık da bir tarafı okşarken diğer tarafa tokat atmak gerekiyor. Havur olayı daha önce yaşandı. Tabii biliyorum, biliyorum. O dönemki düşünceleriniz nedir? Ona bir kere sanat kim, eğer bir sanatçı gelip Kürtçe bir sanat icra ediyorsa ben buna sadece saygı duyarım. Bizim meselemiz şuydu. Birikmiş tortulu problemler var. Bu tortunun içinde dersler, olayları da var. Bu tortunun içinde 12 Eylül’de Kürt vatandaşlarımızın dışkı yedirmeliğe kadar giden olaylar da var. Birikmiş bir tortu var. Ve PKK denilen bu lanet örgüt, Türkiye 30 yılını kaybettiren örgüt bunlardan beslendi. Biz eğer devletle milleti buluşturursak ve eğer o aldatılan gençleri daha çıkarılıp işte bu anlamda öfkeli şey de söylüyorum, gençlerimiz bizimdir. Aldatılmasına izin vermeyeceğiz. Ama bir şekilde onları tekrar kazananın yollarına bakacağız. Her bir gencimiz kıymetli. İzmirli bir genç, Konyalı bir genç, Diyarbakırlı, Hakkali gencin hepsi kıymetli. Elbette. Yani denge biraz sizce bozuldu mu o esnafı? Şurada bozuldu. Bak ona geleceğim. Ben dışarı bakanıyım ve destekledim. Çünkü Ortadoğu’da yanan yangın görüyordum. Burada biz de bunu yaşanmaması için iyi niyete bir çözüm süreci başladık. Burada perde gerisine gizli saklı bir ilişki olmadı. Problem nerede çıktı? Problem şurada çıktı. Demin söylediğim galiba şeytanın sorusuydu. Özgürlükle güvenliği doğru kurmak lazım. Çözüm süreci, ben başbakan olduğumda 2016-2014 Ağustos’unda fark ettim ki çözüm süreci istismar edilerek kamu düzeni bozulmuş. Yani yollara teröristler inmeye başlamış, teröristler Türkiye’yi terk etmesi gerekenler, silahsızlanması gerekenler, hendekler, barikatlar kazmaya başlamış. İşte o zaman demin söylediğim şeyi söyledim. Çözüm sürecinin istismar edildiğini gördüğüm için başbakan olarak son bir şans verdik bütün bu süreçlere. Olmayınca 7 Haziran’daki ortaya çıkan tavla o işte çok merak edilen şey. 7 Haziran’da mecliste çoğunluğu kaybedince iktidar PKK silahlı mücadele çağrısı yaptı.
O gece ben seçimde istediği neticeyi almamış bu başbakanlar kimse beklemedi. Balkona çıktım ve şöyle konuştum. Bakın videoları o güzel şeyler yakalıyorsunuz bir de onları dinleyin. Benim 7 Haziran akşamı Ankara’da birçok kişi dedi ki, efendim konuşmazsanız bu gece hani istediğimiz neticeyi alamadık şimdi konuşacağım dedim. Ve o konuşmada dönüp şunu söyledim. Kimse bu seçimlerde mecliste çoğunluğu olan bir parti olmadı diye yani biz çoğunluğu alamadık diye hayalede kapılmasın, Türkiye komple da kurmasın.
Tüm tüm ülkeler örgütlerine de sesliyorum. Türkiye’de bir dakika bile hükümesiz kalmayacak. Ekonomide kimse operasyona girmesin ve bakın çok çarpıcı bir istatistik vereceğim. 7 Haziran’da 2.77 idi dolar, 1 Kasım’da 2.80 idi. Terörle mücadeleyi ne zaman başladık biliyor musun Ahmet? 15 Temmuz’da HDP’ye genelmek bütün partilizmin ziyaretindeyken onlarla görüştüm dedi kendilerini uyardım. Ve dedim ki bakın çözüm süreci adına şehirlerimizi kana bulamaya kalkıyorsunuz. İlçelerimizi böyle pantomvari şeylere giriyorsunuz. Hiç sanmayın ki ben çoğunluğun mecliste yok diye sessiz kalırım. Çözüm sürecini ne kadar kararlıkla desteklediysem sizin bu emrivakilerinize karşı aynı kararlıkla mücadele edelim terörle mücadele edelim. Tarih 15 Temmuz 2015. Daha sonraki değil. 20 Temmuz’da biraz önce benim de yüreğimi yakan Suluç saldırısı oldu. 22 Temmuz’da iki polisimiz şehit edildi.
Arada bir de İŞİD’in saldırısı var. İki polisimiz ensesinden şehit edildi. Ceylanpınar’da 23 Temmuz’da bütün güvenlik birimlerini toplayarak şu talimatı verdim. Artık şu andan itibaren Türkiye’nin her bir şehri, ilçesi, mezrası, köyü terörden arındırılana kadar mücadeleyi başlatıyoruz. Ve gece saat 3’te İŞİD mevzilerine, PKK mevzilerine ve DHKPC’nin o zamanlarda da bazı silahlı unsurlarına operasyon başladık. Niye Kürtler varan Serok Ahmetler bilir misiniz Ahmet Adaş’ım?
Çünkü 1 Nisan Sur’a gittim 2016 ve Kürtlere dönük olarak oradaki vatandaşlarımız bu terör şartlarında binlerce Diyarbakırlı beni karşıladı. Çıktım şunu söyledim. Ben Toros dağlarında doğmuş, Yiğit Türkmen obalarında doğmuş bir Türkmen çocuğu. Bu topraklarda ne kadar hakkım hukukum varsa, Dicle kenarında doğan bir Kürt çocuğunda hakkı hukuku aynıdır. Ve benim babaannemden öğrendiğim o saf Yunus Emre Türkçesi ne kadar azizse, burada babaannesinden Fekih Teheran’ın Kürtçesini öğrenen çocuğun Kürtçesi de öylesine azizdir. İşte aramızdaki fark bu. Kamu düzenini koruyacağız, özgürlükleri de koruyacağız. Çözüm süreci istismar edildiğinde sert bir mücadele yürüttüm. Bugün gerekirse yine yürütürüm. Ama bu mücadele yürütürken Kürt vatandaşlarımızın kalbini kıran, Kürtçeye yasak getiren, Kürt ifadesini neredeyse böyle bir tahkir edici gibi kullanan kim varsa ona karşı da mücadele yürütürüz. Dolayısıyla çözüm sürecinin ilk eser yapısı doğruydu. İstismar edildiği için terörle mücadele de doğruydu. Bugün de olsa aynısını yaparım. Çok teşekkür ederim. Arkasarap da bir hanımefendi var. Hemen mikrofonu oraya götürelim.
Merhaba ben Hilal. Sorum Ahmet Bey’in biraz akademisyen yönüyle ilgili. Dün doğru da dediğiniz şeylere bugün yanlış diyorsunuz. Dün yan yana olduk. Mesela, bir örnek verir misin? Çok genel bir imam. Şimdi de aynı şeyi yaptı. Hani az önce bir beyefendi bunu kanıtladı. Söylediği şeylere hayır ben demedim dedi. Söylediğin şey o kadar ağır ki bilimsel soracağım diyorsun. İnsanların kanaatleri değişir Hilal. Bazen olur ki hafızan da yanıltabilir. Ama kimse beni FETÖ örgütüyle irtibatlandıramaz. Onunla ilgili değil. Mesela olarak o örgüte verdiğim mücadeleye bu millet şahittir. Bu memlekette kendi ofisi dinlenen iki kişi var. Tayyip Erdoğan ve ben. Herhalde kendi adamların ofisini dinlemedi bunlar. Bana karşıda aynı ölçüde bir şey yürüdü. Şimdi o dediğiniz ifadeleri Rahmetli Özal’da kullandı. Rahmetli Ecevit’te kullandı. Rahmetli Demirel’de kullandı. Çünkü o günlerde böyle bir yapı haline dönüşmemişti. Sonraki dönemde de kullanamadılar oldu. Ama asla tepkim ondandı. Yoksa her şey… İlkesel bir çürük benim için önemli. Bir tane daha örnek ver bana. Neymiş çelişki olarak?
Bir şey şunu sormak istiyorum aslında. Siz ayrı bir parti kurdunuz. Bu parti kurmanızdaki temel amaç ne? Oradan ayrıldınız, yeni bir parti kurdunuz. Biz neden size oy verelim? Neden sizden, sizin seçtiğiniz biri başı gelsin? Benim sormak istediğim soru buydu aslında temel. Buydu. Teşekkür ederim. Hayatımda en önemli ve önemli verdiğim şey senin de söylediğin gibi ilkeselik. Niye ayrıldım bu partiden biliyor musun? Aslında ben ayrılmadım şey anlamda. Ben sert bir manifesto yayınladım. Tarih 22 Nisan 2019. Sert bir manifesto.
Bakın şöyle bir şey. Biraz önce Ahmet’in sorduğu soru. Başbakan olduğumda Türkiye’nin bütününü görmeye başladım. Sadece bakan değilsiniz. Yanlışları tespit ettim. AK Parti iktidarıydı. Ben de başbakandım. Yanlış tespitin bir tanesi kamu düzeni bozulmuştu. Ben bunu kuracağım dedim. De terörle mücadeleyi, oyu sebebi. Yanlışlardan bir tanesi AK Parti iktidarı yolsuzluklara bulanmıştı. Gördüğüm şey kamu bankalarının kaynakları yanlış kullanılmıştı. Ulaştırma bakanlığı, enerji başta olmak üzere ciddi yolsuzluklar vardı. Yaptığım şey şu oldu. Önce başbakan olarak tedbir almaya başladım. Ne mi yaptım? Hediye yasağa getirdim. Çünkü bir bakan 750.000 yoruluk hediye almıştı. Dedim ki kimse hediye almayacak devlet memuru. Ben bana verilen hediyeler milyonlarca dolar tutandaki hediyeleri hazineye bıraktım ayrılırken. İsim yasağa getirdim. Kimse kamu yararına yapılan, kamu kaynakları kullanılarak yapılan binalara kendi adını veremeyecek dedim. Yollara veremeyecek dedim. Bakın gençler bütün Türkiye’ye dolaşın. Ben başbakanlık yaptım. Bir tane Ahmet Davutoğlu caddesi, sokağı, binası, okulu görüyor musunuz?
Hayır. Var mı? Çok şükürler. Konya’da benim adıma dışişleri bakanı olduğumda bir okula adımı verdiler. Telefon ettim indirin onu. Bir gün benim maddi imkanım yok. Olur da yaptırırsam adımı koyarsınız. Ama ben sakin. Bütçe kaynaklarla kullanan hiçbir yere adım verilmeyecek. Bunu AK Parti’yi düzeltmeye çalıştım gördüğüm yanlışları. Ne yaptım bak Hilal. Siyasi ahlak yasası getireceğim dedim. Siyasi ahlak yasasıyla ilçe başkanları bile mal beyanı bunda bulunacak dedim. Çünkü görüyordum ya bozuluyorlar.
Ben bir bilim adamıyım. Gördüğüm şeyden kaçmam. Üzerlerine gittim. Herkes mal beyanı. Ne dedi Cumhurbaşkanı? Ahmet Bey siz ilçe başkanı bulamazsınız dedi. Siyasi ahlak yasasını meclise sevk ettim. Cumhurbaşkanı gelirse imzalamam dedi. Şeffaflık yasasını sevk ettim. Olmaz dedi. Çünkü Cumhurbaşkanı onaylı oluyor bunlar. Evet. İmar yasası getirdim. Bakın imar baronları türedi. Bu konut, milletin konut ihtiyacından imar baronları. Bir imar müdürün attığı imzayla kazanılan rantın tümü dedim kamuya aittir. Hiç kimse imar rant alamaz.
Rantiyeyi vergilendireceğim dedim. Fakir fukarayının asgari ücretini %30 artırdım. Enflasyon %6 iken Tarih 2016 Hoca’ı. Bütün imar rantlarını rant yedim. Neden? Çünkü korkun yoktu. Ben 25 sene önce eşimle birlikte çalışarak aldım. Evde oturuyorum İstanbul’da. Ne imar rantım var ne herhangi bir şey. Bütün bu mücadeleyi başlatınca birileri rahatsız oldu. Kim rahatsız oldu? Bütün bu yolsuzluk düzenini kuranlar ve onu destekleyenler. Akrabaları devlete girenler. Bakın arkadaşlar şimdi özel bir şey söyleyeceğim. Benim oğlumun kızımı, torunumu, tarihimi var mı? Yok. Benim oğlum şu anda aranızda oturuyor. Biliyor musunuz? Gördünüz mü? Görseniz tanır mısınız? Tanımazsınız. Çünkü aileme şunu söyledim. Hiç kimse ben devlet görevindeyken kamu da gözükmeyecek dedim. Şimdi bunları ben söyleyince AK Parti’nin içinde oyozlaşmış kete rahatsız oldu Hilal. Ve baktılar ki ben bunların bütün kaynaklarına ket vuracağım. Hani onlarla beraber olduğunuz diyen arkadaşlara da söylüyorum. O zaman ne yaptılar biliyor musunuz? %49.5 oyla gelmiş başbakan karşı kendi parti MK Yakası bir teki bile Oğuzhan geçip de
başbakanım şu hatayı yaptın diye bana konuşamadı o Ben Kaya Kayı üyeleri. Ben yurt dışında görev yaparken gece yarısı imzalar topladılar. Sonra Pelikan denen adi bir çeteyle, aynen FETÖ gibi devletçisi sızmış bir çeteyle bir takım dökümanlar, şeyler yayınladılar. Onun üzerine şöyle yapabilirdim Hilal. Diyebilirdim ki yani olacak başbakanlık keyfimi iyi. Burada kalırım. Gözcümü vereyim bunlara. Yunmadım. Orada mücadele ettim. Ben de bu devleti benim devletim. 85 milyonun devleti olarak gördüğüm için başbakanlık senin olsun ama bu devlete zeval gelmesin dedim. Mesele buydu.
Sonra bitmedi bir dakika. Şimdi ayrılma noktasına yandım. Sonra 3 yıl bana ambargo uygulandı. Eşimin konferansları iptal edildi. Her türlü yayına yasak getirildi. 3 yıl hiç kimse benimle konuşmadı. Ona rağmen Erdoğan’a gittim. Şunlar şunlar yanlış diye 3 kez kapsamlı rapor verdim. Olmayınca manifesto yayınladım. Onlar da bizi partiden ihraç etti. Gelecek partisini niye kurdum diyorsunuz ya niye güvenelim. Şundan güvenin. Bir, başkaları iddialarda bulunur. Biz bu ülkeyi yönettik. Önümüzden milyar dolarlar geçti.
Ne benim ne benimle birlikte gelecek partisini kuranların o milyar dolarlardan bir tanesine eli değmedi. Bunun için güveneceksiniz. Teşekkür ederim benim sorumluluğum. Niye güveneceksiniz biliyor musun? Siyasi ahlak yasasını getireceğiz. Bu çetelesmeyi sona getireceğiz. AK Parti’nin geçmişteki başarılarına yanlış demem ama AK Parti yozlaşmış bir çetenin eline geçmişse ben orada duramazdım. İşte bu mücadeleyi tekrar başladık. Sadece bu mu? Özgürlükler. Özgürlükler açısından da aynı AK Parti içinde de mücadele verdim.
Şimdi detay, şeye girmeyeyim. Birçok husus var. Sorarsanız girerim. Bir tek sana cevap vermiş olmayayım. Ama özgürlüklerin kısıtlanmasına karşı mücadele ettim. Doğuda, güneydoğuda terörle mücadele ederken bütün o halkla birlikte oldum. Baktılar ki yeni bir kültür geliyor. O eski kültür, yozlaşmış kültür bana tahammül edemedi. Ben de şimdi gelecek partisini kurdum. Adını da gelecek koydum. Geçmişe değil, geleceğe bakmak için. Ve size söz veriyorum, yoğusuzluklardan, yasaklardan, yoksulluktan arınmış bir Türkiye’yi hep beraber kuracağız. Çok teşekkür ederiz. Sayın Davutoğlu prompt hırsız. Çok hızlı ve çok akıcı konuşuyor. Ama eğer saygısızlık olarak adetmeyecekseniz birazcık daha kısa cevap verirsen. Ama soru o kadar güzel yani. Denizde boğuluyormuş gibi yardım isteyen arkadaşa verelim mikroponu. Belli ki heyecanlı. Merhaba Hasan Bey. Artık bak hakkını yedirme. Vur kafasına al mikroponu. Olsun. Lütfen sen sor sonra şey yaparız. Buyurun. İlk önce Ahmet Bey’e teşekkür ediyorum cesaretinden dolayı karşımıza çıkması için. Gerçekten sizin karşına çıkmak cesaret gerektiriyormuş. Yani. Güzel bir şey cesaret.
Bir tane net sorum olacak. İsmini alayım yalnız. Mehmet, sağlık personeliyim. Şunu da belirttim. Az şeyleri unutuyorsunuz. Bir doktora göreliminizi tavsiye ederim. Doktora görelim. Neden? Niçin? Yok hafızam iyidir. Havza kalmadı. Ama bu çok şey oluyor değil mi? İyidir. Manasız oldu. Gerçekten manasız oldu. Deminden beri verdiğim rakamlara bakarsan senin hafızanı bir kontrol etsen iyi olur. Bir de saygı göstermiyorsan. Bak Mehmet. Mehmet. En ağır soruyu sorun ben bunun için buradayım. Yok. Ben sadece sorunu soruma geçeyim. Siz kaybedersiniz. Senin de dumanın geçmiştir. Buyurun. Yedin gönül çünkü şimdi kabul etsin. O doktora gidecekti onun için. Öfke kontrol doktoruna gitmesi lazım. Buyurun. Zamanında dışişleri ve başbakan olarak yönettiğiniz Suriyeli mülteciler politikası konusunda çalışmalarınız mutlaka vardı. Amerika Birleşik Devletleri ve terör desteği veren yer ülkelerin cezaevlerindeki birçok mahkumu Suriyedeki terör örgütlerine destek için gönderildiği hakkında mutlaka bilginiz olduğunu da biliyoruz.
Bunlar Türkiye’ye mülteciler ile rahat bir şekilde geçtiği konusunda düşüncemiz var. Kontrolünü sağlayamadığınız mülteci sorunu ile birlikte ülkede birçok sorunların başladığını görmekteyiz. Üstelik Buket Aydın ile yaptığınız bir röportajınızda Suriye sınırını korumaya askerle ben mi gideyim? Bakanlarımı mı göndereyim? Bir takım cümleleriniz mevcut. Bu vatan için ölümü göze alamayacaksınız. Neden Türkiye Cumhuriyeti Devleti için buradayız demeniz çelişki değil mi? Bölmeyin. Adam oturmuş hazırlamış soruyu. Finale gelirsek kardeşim çok mutlu olurum.
Tabii bir de bu başarısız çalışmalarınızın sonucunda ölüme, gaspa, tacize ve tecavüze uğrayan vatandaşlarımızın hakkı konusunda vicdan azabı çekiyor musunuz? Allah Allah. Teşekkürler. Senin temelde sorun şu mu? Suriye politikamız sizin döneminizde başladı ve bu politika sonrasında birçok mülteci sınırdan kaçak giriş yaptı. Şu anda da memleketimizde insanlar tacize uğruyor. Şöyle şeyler oluyor, böyle şeyler oluyor. Bununla ilgili bir öz eleştiri yapıyor musunuz? Sorunun sanırım değil mi? Olayı bu mu? Teşekkür ediyorum. O zaman hemen cevap alalım lütfen. Bir cevap alalım ki değil mi? Çünkü biliyorsun hafızası kötü. Kendine vurdun çünkü farkında değilsin. Evet. Vicdan azabı diyorsun ya, vicdan azabı ne zaman çekilir biliyor musun? Kapına Halep’te valil bombalarıyla iki ayağa ampute edilmiş 16 yaşında bir kızı gördüğün zaman buna sessiz kalırsan vicdan azabı olur. Kimyasal silahlarla bir halkı, yanmış kimyasal silah, kimyasal silahlardan yanmış çocuk bedenlerini gördün mü sen? Hiç mülteci kampına gittin mi? Vicdan azabı dediğin şey var ya, bu konularda ahkam kesip de bir tek insani gerekçeyle, bir tek o anasını babasını kaybetmiş insanlarla konuşmayanlar, konuşmamış olanlar için vardır. Şimdi sana anlatayım mülteci sorunu. Bir kere şunu bilelim arkadaşlar, ben Dışişleri Bakanı’yım, profesörüm, başbakanım. Unutun bunları. Ben bir insanım, bir insanım ve benim yörük Türkmen oba geleneğimde kapıma gelen düşman olsa, eğer can tehlikesi altındaysa bu Türk örfüdür. Can tehlikesi o bugün Milliyetçi İltihasiyonlar bu örfü unuttular. Ona önce hayat hakkı tanırım, sonra tedbir. Peki, iyi mi şu andaki mülteci sorunu? Asla değil. Yani yönetimi iyi mi değil.
Gel sana anlatayım. O ülkeden oturabilirsin Mehmet, sağlığına zarar gelmesin. Teşekkürler. Tamam teşekkürler. Şimdi ilk mülteciler bakın gün gibi aklımda, 28 Nisan 2011’de geldi. Yayladağ’a 350 kişi. Niye geldiler? Suriye ordusu onların köylerini bastı, ailelerini katlettiler geldiler. Şimdi mülteci deyince şu anda sokakta gördüğünüz ve çoğu daha sonra gelmiş insanlarla herkesi eşleştirmeyin.
Biz Suriye rejimiyle konuştuk. Kayıtlarda var. Dışleri açsın hepsini açıklayabilir. Dışleri bakanı Velid muallimle konuştum. Velid dedim. Bak, bunlar bizim ve sizin ortak komşularımız. Ne olur bu köylere operasyon yapmayın. Ya bu köylerde bir şey yok. Daha ortada ne Özgür Suriye ordusu var, ne İşit var, ne o var ne bu var. Tarih 28 Nisan 2011. Sadece Dara’da gösteri yapmış ve bu sebeple Suriye rejimi tarafından öldürmüş 13-14 yaşında çocuklar dolayısıyla Dara’da gösteriler var. Hiçbir silah yok ortada ve ilk Suriye mülteci geldiğinde Hatay’a gittiğim yerle daha ona. Gördü anlatılanlar faciaydı. Köylerde yapılan şeyler şebbihalar. Şimdi terör örgütünü söylüyorsun da şebbihanedir biliyor musun Mehmet? Şebbihalar Suriye rejimi tarafından silahlandırılmış. O köylerde katliam yapan katiller. Onun üzerine Suriye’yle yakın temasta geçtik Oğuzhan. Bunlar unutuluyor. Bir gün bunlar hep açıklanır. Beraber bunu çözelim dedim. Sonra baktık ki engellenmiyor. Benim dışleri bakanı olarak görev alanım o. Bu ketaydına yaptığım şey orada. Bazıları şöyle zannediyor. Dışleri bakanım o sırada. Genel Kuvay bana bağlı değil. İçişleri bakanı değilim ki sınır kontrolü. Dışları bakanım, diplomasi yapıyorum. Başbakanlık dönemi hariç. Ona geleceğim. Ve dedim ki bütün güvenlik toplantılarında bütün devlet yetkilileri buna şahit. Sayın Abdullah Gül, Sayın Erdoğan hepsi. Bir yaptığımız toplantılarda Suriye sınırında ciddi sorunlarla karşı karşıyayız artık. Laskiye, Humus, Beyruzdur, Musul, Kerkük, Süleymaniye hattı Türkiye’nin güvenlik hattı haline gelmiştir.
Gelene çalışmalarla. Ve onların adım adım yerlerinde söylerek bu hattan gelebilecek göççüleri durdurabilmek için Suriye’nin ötesinde bir tampon bölge oluşturma vakti geldi. Tarih 2011. Birleşimler Güvenlik Konseyi’ne ve yetkililerine bu anlamda da Birleşimler Mültecileri Yüksek Komiseri’yle de konuştuk. Ama Birleşimler Güvenlik Konseyi tek bir karar alamadı Suriyeli mültecilerle ilgili. Ve bu insanlar kitleler halinde bize gelmeye başladı. Şimdi sen Mehmet, vicdanı olan biri olarak gelen o kitleleri, ilk gelenleri söylüyorum.
Bakın sonrakileri değil. Bir dakika ilk gelenleri söylüyorum. Sorunu vakti geldiğinde sorarsın. Çok heyecanlısın da bu sonraki soruyu oraya versek de bari heyecanlı. Evet evet. Merak etmeyin. Şimdi daha sonra sayılar artmaya başlayınca kamp kurduk içeride. Bütün bu tedbirlerle ben başbakanlığı bıraktığımda biraz özetleşmek için söylüyorum. Sayılar ne zaman arttı en çok biliyor musun Mehmet? 2013. Kimyasal silah kullandılar Doğu Gota’da, Şam’da. Ve diyorlar ki bunu teröristler kullandı. Hayır.
Birleşimletler kimyasal silahlarla mücadele örgütü başkanı bir Türk diplomattır. Çok kıymetli bir diplomatımız. Ahmet Üzümcü. Gitti mi Ahmet Bey’e? Dedim ki Ahmet Bey bu Birleşimletler’in kurulu. Bu silahları kim kullandı? Onların elinde birleşimletler raporları var Suriye rejimi kullandı diye. Rusya bunu kabul ettiği için Amerika ile birlikte Suriye rejimin en de kimyasal silahları dışarı çıkardılar.
Amerika’nın Suriye operasyon yapmasını engellemek için. Şimdi kimyasal silah kullanan bir rejim vicdan azabı duymayacak. O kimyasal silahlardan kaçan insanlara kucak açan Türkiye Cumhuriyeti vicdan azabı duyacak. Öyle mi arkadaşlar? Öyle değil işte. Bir dakika. Arkadaşlar tamam. Yanlış nerede yapıldı? Dinleyin. Bak bunun gerçekten yeri değil burası. Hiç müdahale etmiyorum farkındaysanız ettirtmeyin. Şimdi bakın mademki mültecil bu kadar ağır hakaret etmeseydi Mehmet hakarete vardı bu kadar detaylı izahata gerek duymazdım. Şimdi hata nerede yapıldı bakın.
2015’te 16’da ben başbakanlığı bıraktığımda Türkiye’de öyle yoğun bir Afgan mülteci falan bir şeyler yoktu. Olan 1 milyon 800 bin Suriyeli mülteci vardı. Bir dakika. Avrupa Birliği ile 18 Mart 2016’da bir anlaşma yaptık. Ve eğer o dönemde başbakanım devam etmiş olsaydı bu anlaşma gereği 1 milyon mülteci Avrupa’ya gidecek Türkiye’de bize muafiyeti sağlanacaktı. İlk uçaklarda Helsinki’ye ve Almanya’ya indi ama benden sonra bu politikayı durdurdular ve bu 800 bin geride kalacak olanlarda kamplarda tutulacaktı şehirlere girmeden. İkinci büyük dalga ne zaman geldi Mehmet biliyor musun? Bakın şeylere bak bunlar hafızalar. Kasım 2016’dan sonra ne zaman? Halep düştüğü zaman. O zaman da dedim ki yetkililere hala AK Parti’deyim görevim yok ama Halep’in düşmesine izin vermeyin.
Ruslara Halep’i terk ettiler kitleri halinde insanlar İtlip’e kaçtı. İtlip’ten de bize bu şekilde kontrol altına alınabilecek mülteci krizin ikinci büyük dalgası rahatsız edin. Afganistan Savaşı’nda 2000 geçen sene 2021’de Cumhurbaşkanı’nın sırf Biden’ı memnun edebilmek için Erdoğan’ın sırf Biden’ı memnun edebilmek için Afganistan rejimi değişikliğinden kaçanlar Türkiye’den gidebilir gibi bir kanaat uyandı. Afgan göçünün arkasında da bu var. Peki biz ne yapacağız? Bakın ne yapacağız söyleyeyim. Gelecek Partisi kapsalan bir göç paketi açıkladı. Bir Suriyeli göçmenlere politikamız şu olacak. Bakmayın öyle mancınıkla göndeririz, onunla göndeririz uluslararası hukuk diye bir şey var. Şimdi yapacağımız bir Suriyelin içinde bulunduğu Birleşim İletler Güvenlik Konseyi’nin kabul ettiği Rusya’nın ve Çin’in onayladığı 18 Aralık 2015-20254 sayılı Birleşim İletler Güvenlik Konseyi kararı var. Diyor ki Birleşim İletler Güvenlik Konseyi kararı Suriye rejimi ile muhalefet birlikte bir geçiş hükümeti kuracaklar. Bu geçiş hükümeti Birleşim İletler Nezaretinde mültecilerin geri dönüşünü planlayacak.
Bu benim başbakanlığım döneminde özel çapalarımızla çıkmış tek karar Birleşim İletler Güvenlik Konseyi kararı. 5 daim üyenin onayladığı. Geldiğimiz anda diyeceğiz ki Birleşim İletlilere bakın uluslararası hukuk gereği kapımıza gelen mültecileri biz aldık. Ama şimdi siz de buraya imza attığınız şu anlaşmaya uyarak Esad’ı ikna edin, baskı uygulayın, muhalefete de baskı uygulayın, geçiş hükümeti kursunlar ve biz mültecileri gönderelim. Eğer Putin Erdoğan’dan Esad’la görüş dediğinde Erdoğan dönüp şu anlaşmada senin imzan var, sen Esad’ı geçiş hükümeti kurmaya ikna et ben de görüşürüm deseydi doğru yapardı. Bu kararı uygulayacağız Mehmet. Arkasından uluslararası hukukun uygun şekilde bu mültecilerin bir geri dönüş takvimini yeni oluşan Suriye hükümeti ile geçiş hükümeti için Esad da olabilir. Geçiş hükümeti ile planlayacağız. Diğer Afgan Doğu’dan gelen göçler için İran’dan.
İran’dan gelen göçlere Türkiye’nin hiçbir uluslararası hukuk sorumlu yok. Neden yok? Çünkü Türkiye doğrudan birinci ülke değil. İran’la oturacağız, Afganistan’dan Türkiye geçişin koridorlarını tüm ile kontrol altına alacağız ve sınırları fiili sınır kontrollerini fiili engele dönüştüreceğiz. Üçüncü göç kaynağı ucuz vatandaşlıkla elde edilen göçler. Onların tümünü durduracağız. Ucuz vatandaşlıkla elde edilen göç İspanya’da neyse kuralın onu Avrupa Birliği’nde uzun bir döneme yayılan veya Türkçeyi de öğrenme şartı.
Yani milyon doların üzerine çıkartıp belli bir süreyle kısıtlayacaksınız konuyu. Bu yapılacak. Dört, göç bakanlığı kuracağız. Şunu da söyleyeyim bütün arkadaşlar. Akıziyin Deniz’deki şeyi bir an geride bırakalım Suriye. Arkadaşlar önümüzdeki dönemin insanlığın en büyük problemi göç olacak. Suriye’yle falan sınırlamayın. Niye biliyor musunuz? İklim değişikliği geliyor. Yaşanıyor iklim değişikliği. Şimdi dünyada çölleşme var ve bu göç olayını Suriye’yle falan sınırlamayacağız. Göç bir strateji meselesidir. Bundan sonra daha çok ısınan güney ülkelerinden Afrika’dan, Orta Doğu’dan kuzeye doğru hareket olacak. Buna karşı bizim alacağımız tedbirleri planlamak üzere bir göç bakanlığı kuracağız. Bunu yönetmemiz lazım. Dünyadaki en büyük sıkıntılardan biri bu. Bir de şunu yapacağız. Kim olursa olsun, hangi niteliğe sahip olursa olsun hiç kimse kanunun üstünde değildir. Kamu düzenine aykırı davranan kim olursa müeydesi olarak sınır dışına edilir. Bu hukuki bir müeidedir. Herkes Türkiye Cumhuriyeti hukukuna riayet edecek.
Eğer şuna gelirsek dersek ki bir grup ya bunları mancınıklarla gönderdim. Otobüs gönderiyorsun da orada zaten sınırın ötesine götürdüğün anda Türkiye Cumhuriyeti bizim askerimiz var. Afrin’e gönderirsen Türk askeri var. Efendim Cerablus’a gönderirsen Türk askeri var. Reşilay’a gönderirsen Türk askeri var. Oraya göndermek ne şartlı olur? Şam’da yeni bir yönetim oluşması şartıyla. Yoksa bu yeni yönetim derken rejim değiştiren falan demiyorum. Birleşim üretler güvenlik konseyi kararına uygun şekilde bir geçiş hükümetinin birlikte kurulması.
Yani aslında bakarsanız eğer özetlersek şunu söylüyorsunuz. Evet zamanında böyle bir politikam oldu. Benim politikamda bir matematik vardı. Bu matematiği de öyle tek hamlede bir senede iki senede yapamazdım. Ben bu politikanın bu matematiğine başladım. Fakat sonrasında artık görevden ele çektirildim ve başkalarının eline geçti bu konuda. Hay diline sağlık Oğuzhan ya. Bu kadar güzel Mehmet teyze. Aynen öyle diyordum. Ve o yüzden de bir pişmanlık yaşamadınız. İcdan azabıdır. Tamam cevap buydu. Çok hızlı sor. Ahmet Bey’in sürekli kullandığı bir cümle var. Milyonlar ma milyon katar. Ama Ahmet Bey burada lütfen onunla güzel bir üslupla. Sizin kullandığınız bir cümle var. Milyonlar ma milyon katardım. Ben de yemesini bilirdim. Rahat rahat oturmasını bilirdim demedim. Hayır ben dedim ki orada Bingöl’de bak hafızam fena değildir. Bingöl’de genç ilçesinde bir kır kahvesinde birisi iktidarın artık alıştığım AK Parti provokatörlerinden birisi niye ihanet ettin dedi. Benim üzerime geldi. Ben de halkın önünde dedim ki niye bıraktın gittin dedi. Ben de dedim ki o yolsuzluk düzeninin parçası olmadığım için bıraktım. Eğer orada kalsa şey yapsa benden önceki başbakan ve başkaları gibi milyarlarına milyar kata bilirdim. Belki dediğin gibi orada kalsa ama ben bunu değil temiz siyaseti tercih ettim diye konuştum. Peki bu iddialarınız karşısında herhangi bir hukuk mercinin bir başvurunuz vesaireniz oldu mu yani bir hak arama şeyinde olun. Olmaz mı? Olmaz mı Mehmet? Yemek dedim ya kendimden bahsetmekten hoşlanmıyorum. Bu anlamda ama dışleri konutunda kaldım. Ankara’da evim yoktu. Dışleri konutunda kaldım. Başbakanlık konutunda kaldım. Alt katta resmi görevlere hizmet eden mutfaktan üst kata aileme gelen her ekmeğin her suyun ay sonunda hesabını yaptırır. Matbus karşılığı başbakanlığa maaşımdan öderdim. Sağra Hanım bunu aralıksız yaptı. Hiçbir şekilde bu milletin hazinesinden benim ve yavrularımın çocuklarımın kulara buradan bir lokma geçmedi. Bunun kavgasını verdim. Şimdi içeride vermedim mi? Ben işte sizin için demiyorum. Bak bir müteahhit söylediğini söyleyeyim. Davutoğlu geldiğinde Ulaştırma Bakanlığı’ndaki bütün yolculuklar durdu. Nasıl durdu biliyor musun? Çağırdım Ulaştırma Bakanlığı müsteşarını. Müsteşarı şimdi daha sonra bakanlık da yaptı. Bizim partimizin genel başkan yardımcısıdır. O milyarlar dönen Ulaştırma Bakanlığı’ndan ayrıldıktan sonra 1 artı küçük bir evde mütevazi bir evde yaşar. Huzurla. Dedim ki buradaki bütün çarkları durduracaksınız. Tek bir rüşvet duymayacağım. Bir müteahhit şöyle demiş. Sayın Davutoğlu geldiğinde rüşvet kapıları kapandı ama kendisiyle müzakere edemiyoruz demiş. Bir milletvekili o da bana söyledi. Ben dedim ki benim görevim müteahhitle müzakere etmek değil. İhaleye girecek en kaliteli işi en iyi en ucuz fiyata yapacak ve işini alacak. Hiçbir müteahhit benim dönemimde başbakanlık kapısından içeri giremedi. Bir önemli kamu görevlisini gece yarısı birde görevden aldım. Bütün akrabalarını atadığı için. Hiçbirine sektirmedim. Niye peki ben ayrıldım? Sayın Şehir Üniversitesi dolayısıyla Erdoğan ne dedi? Bu sanatürk biliyor musun? Bir yerde bana dolandırıcı demeye kalktı. Ben de çok net bir şey kullandım. Yine buradan çağrıda yapıyorum bu kadar gencin huzurunda. Yaşayan bütün başbakanların, cumhurbaşkanlarının ekonomiden sorumlu bakanların mal varlıkları ilgilenmene ilişki soruşturması yapılsın. Ve sadece kendileri değil birinci ikinci derece akrabaları dahil. Çünkü akrabalar üzerinden yürüyor bu işler. Evet. Yapılsın ve izah edilemeyen her mal varlığı bir fonda toplanarak şehitlere, gazilere, engellilere ayrılan bir fon kuralım dedim. Şimdi yapamadılar. Teşekkür ederim. Şimdi de meydan okuyorum. Benim benden başlasın bu araştırma dedim benden. Bu ne biliyor musun Mehmet? Bizde güzelme de yukarıdan başlar, bozulma da yukarıdan başlıyor. Yukarıda işte demin söyledim oğlum burada aileyle ilgili bir cumhurbaşkanı damadını hazine bakanı yapar ise alta doğru herkes etrafını toparlar. Bunu ben şuna yapmadım sadece sineklerle mücadele ettim. Hepsi bu yaşıyor. Kamu bankalarının hepsini müdürlerini çağırdım.
Kimseden talimat almayacaksınız. Yanlış kredi verirseniz hesap sorarım ama benim adıma veya başka birinden talimat alıp kredi vermeyeceksiniz dedim. Biraz daha konuyu aslında magazinselleştirmek istemem ama sizin sıfır noktasında bulunmanızdan dolayı şahit olduğunuzda bir çok olay var belli ki. Çünkü bazen diliniz de çok sürüşüyor sizin. Çünkü böyle hani kızıyorsunuz, sinirleniyorsunuz bazen. Hayır. Hayır. Hazine… İnsanlardan bahsetmiyorum olaylardan bahsetiyorum. Hazinenin parası. Hazinenin biri dokunamıyor. Dilim değil elimde kırıl. Sokata atarım yani hazine.
Tabii. İnsanlar size bazen çok sert söylemlerde bulunuyor sokaktayken. Siz de diyorsunuz ki ben milyarlarıma milyar katardım. Hop ertesi gün haber oluyor. Diyor ki demek ki milyarları var. Bunun gibi şeyler çıkartabiliyorlar. Bazen diyorsunuz ki biz zorbaların yanındayız diyorsunuz. Çünkü orada bir yanlış telaffuz kullanıyorsunuz. Hop ertesi gün efendim zorbaların yanında olduğunu söyledi. Bunların farkındayız. Siz hızlı hızlı anlatırken bazen böyle hatalar olabilir. İşte 360 derece diyorsunuz 180 derece halbuki. Bazen böyle hatalar olabilir. İnsanlar onu üzenledi. Tabii o insan bir şey. Ama bunların dışında şunu soracağım size.
Sizin sıfır noktasında bulunmanızdan dolayı elbette şahit olduğunuz yolsuzluklar ya da hiçbirimizin kabul etmeyeceği olaylar vardır. Bunları Sedat Peker mesela çıkıp videolar çekmeye başladı. Açıklamaya başladı Twitter’ından. Siz çıkıp bakın arkadaşlar şu anda size hizmet eden hükümetten şu isim şu yolsuzluğu yaptı. Bu isim bu hakkı yedi. Bu isim şunu yaptı deyip bir açıklama yapacak mısınız artık? Teşekkür ederim. Bu mesele abi neden alkış aldı bilmiyorum. Hiçbir fikrim yok. Bu alkış temiz siyaset arayışından biz beyaz gömlek hareketini başladık. Bunları temizleyeceğiz hiç merak etmeyin.
Sen de yoruldun ne olur otur. Yoruldum gerçekten Mehmet. Şimdi bak. Oğuzhan. Oğuzhan. Sedat Peker’in bütün iddialarına bakın. Bir tanesi benim Başbakanlık dönemi muayit mi? Hayır. Ali Fuat Taş Kesenlioğlu ilgiyle ilgili iddialar hepsi 1-2 senelik iddialar. Benim Başbakanlık dönemi Ali Fuat Taş Kesenlioğlu’nda benim atadığım gibi bir yanlış kanaat var. Ali Fuat Taş Kesenlioğlu Şubat 2014’te atandı ben o zaman Başbakan değildim. Ve Ali Fuat Taş Kesenlioğlu bana bağlı değildi.
Bu şu demektir benim dönemde olmadı demiyorum. Olmuş olur. Yolsuzluk her yerde her toplumda olur. Önemli olan yolsuzlukları engelleyecek irade. Ben net olarak şunu söylüyorum. Öyle bir irade kullandım ki benim dönemde yolsuzlukların köküne kadar gittim. Sadece sivrisineklerle değil, bataklığı kurutmak için de şeffaflık yasası, ihale yasası, imar yasası dedim geldim. Nerede oluyor o yolsuzluk? Vergi muafiyetlerinde. Bak sana bir örnek vereyim. Evet bu vergi muafiyetini verenler hesaba çekilecekler. Nedir biliyor musunuz? Ruscayla Akku’ya anlaşması imzalandı. Evet. Başbakan olduğumda galiba 11.70 cent falan, 7 cent falan. Başbakan olduğumda Rusça tarafı bir talepte bulundu. Vergi muafiyeti talepinde. Yani stratejik yatırımlara vergi muafiyeti tanındığı için Rus tarafı Türkiye’den vergi muafiyeti talep etti. Önüme getirdiler. Enerji Bakanımız’ı çağırın dedim ki bu formülü bana bir anlat bakalım. Yani ben devlet hayatında öğrenci olarak da iyiyimdir. Bütün bakanlıkların yapılarını ve şeylerini bizzat gece boyu çalışıp ertesi sabah öyle otururdum. Hakim oluyorsunuz. He. Bir anlaş şu formülü. Dedik efendim, Tener Yıldız olsaydı şöyle bir formül getirdik.
Buraya doğalgaz fiyatı. Uluslararası. Bir denklem vardır. Onu detaya girmeyeyim. Sonunda 11.70 diye hatırlıyorum. Belki 1-2 cent değişir. 11 olduğu kesin olur. Bunda anlaştık. Peki dedim bu formüle vergi muafiyetini koydunuz mu? Hayır efendim dedim. O zaman Ruslara gidin söyleyin dedim. Vergi muafiyeti yaparız, verebiliriz. Yalnız fiyatı gözden geçireceğiz. Fiyat 11 cent olmayacak artık. Çünkü geleceğe dönük yaklaşık 7 milyar dolarlık sizler belki o zaman Hazine Bakanı olacaksınız. O neslin parasını şimdiden gelirini engelleyemeyiz. Sağlam anlaşılmıyız.
Ruslara eğer vergi muafiyetiyle size bu imkanı sağlayacaksak siz de fiyatı indireceksiniz. Ruslar o zaman dedi ki yok yani o zaman bir fayda yok bize. Vermediniz. Ne zaman verildi biliyor musunuz? Ben Başbakanıktan ayrıldım. 1 veya 2 ay sonra verildi Ruslara vergi muafiyeti. Ve hazine açık bir şekilde zarara sokuldu. E bunun hesabını bir gün geldiğimde soracağım kim vermiş, kim atmış bu imzayı. Berat Alvarek’ten başlarsa kimler varsa hazineden de, hazineden de soracağım. Hep sizinde. Şimdi. Şimdi söylersem bir iddiada kalır. Tabii. Soracağım bunun hesabını. Bakın bir örnek verdim.
Burada birisi rant sağladıysa Türkiye’de bir enerji bakanım 2004 yılında Yüce Divan’a gitti biliyorsunuz.
Baş danışman sonra danıştığa üye sonra ayrılmış konsersyumun başına geçmiş yani müzakere ettiği sonra da bakan olmuş. Kimse şaşırmıyor farkında mısınız? Tabii işte bak. Yani şu an olsan bunlara neştir attığım için bu operasyon bana yapıldı. Sessiz kalsaydım zaten ayrılmazdım. Senin sonra daha spesifikle söyleyeyim. Mesela Rıza Zarrab olayı. Rıza Zarrab bir kere bak ben dışişleri bakanıyım. Bütün bakanların ilişkisi var. Bana yaklaşamadı. Sonra Başbakan olduğumda bakanlık bir numan kurtulmuş. Rıza Zarrab’a bir yerde ödül verdi biliyorsunuz. Evet.
Ben de bir kere daha çat bilmem ne ödülü. Sonra açıklama yaptı. Ben tanımıyordum bunu Rıza Zarrab olduğunu. Ben dedim ki bakanlar kulunda arkadaşlar bu adamla bir tekinizin resmini görmek istemiyorum. Bu adam ileride Türkiye’nin başına büyük bela açabilir. Bir tekinizin resmini görmek istemiyorum. O hafta Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Erdoğan. Ne istiyorsun Ahmet Bey bu adamdan? Bu adam hayırsever dedi. Kendisine de söyledim. Bu adamı Türkiye’de yargılamalıyız. Eğer biz yargılamazsak Amerikalılar yargılar. Daha sonra da açıkladım baş. Cezayı da bize keserler.
Şimdi Türkiye’nin başına demokrasinin kılıcı gibi duruyor. Şimdi sosyal medyadan birisi şunu da çıkartıyor. İşte bir liste yayınlamışlar. Bana da güya. Ben de varmışım o listede falan böyle dolaşan şeyler var. Rıza Zarrab’ın rüşkü. Şimdi böyle sosyal medyada bir sürü safsata var. Rıza Zarrab’ın dosyasına bakın bir sürü bakan adı geçer. Ama ben devlet adına bu adamlar yanımıza yaklaşamaz. Söyledim de bir adam arkadaşlar ya. Niye hep Rıza Zarrab’a şeyim var? Çünkü olayı biliyorum. Bir de şu bir resmini gördüm bunun. Gördün mü sen olsan? Hangisi? Böyle duruyor. Dolarları böyle yığmış yığmış. Şuraya kadar dolar. Elini şöyle koymuş. Yahu bizim Anadolu’da parasını böyle gösterenin parası mutlaka haramdır. Şimdi adam böyle resmi var. Sonra Sezgin Baran korkmaz. Ya herkes girmiş otelinde kalmış. Niye bize benim arkadaşlarım da var? Bakın Feridun Bilgin. Ulaştırma Bakanı. İşte ben söyledim. Serkan Özcan Merkez Bankası’nda görevli. BDDK’da görevli. Efendim İbrahim Turhan İstanbul Borsa Başkanı. Tuncay Dinç İstanbul Borsa Başkanı. Selim Temurcik İstanbul İl Başkanı. Nedim Yamal Ankara İl Başkanı. Selçuk Özdağ Genel Başkan Yardımcısı. O zaman da genel başkan. Allah aşkına bu arkadaşlarla ilgili bu iktidarın elinde tek bir dosya olsa şimdiye kadar çıkarmazlar mı? Ama ben şöyle dedim. Kurucuların toplantısı yaptığında. Arkadaşlar Tarık Bin Ziyad gibi çıkacağız. Yemilerinizi yakacaksınız. Bagajı olan gelmesin. Bakın eleştirebilirsiniz dış politikayı, onu bunu. Eleştirilmeyen adam yaşamıyor demektir. Siyasetçi de eleştirir. Akademisyeniz de. Ama benim dönemimde müdahale etmediğim, duyduğum anda müdahale etmediğim hiçbir olay yok. Ve sanırım hepsini de hafızanızda tutuyorsunuz. Yeni öğrende seçimlerden sonra üzerine gideceğinizi söylüyorsunuz. Bak, bak. Oğuzhan ne yapacağım biliyor musun? Sabah görevi alalım. Bir hafta içinde bir kere geçen gün söylediğim bürokratların dürüst olanlarını biliyorum. Bürokratların suçlu birtakım şeylere bulaşmış olanlarını da zaten çıkıyor birer birer kamuoyuna. Bir de ihmal edenler var. Hani suç işlememiş ama korkmuş koltuğunu bırakmamış. Bir kere bu yoğunluklara bulaşmış kadroların tümü temizlenecek. O hani Tayyip Erdoğan adına muhalefet yapıyorsun diyen arkadaşa şimdi sesleniyorum. Allah aşkına. Ya bu mücadeleyi kim verdi daha önce ya? Yani vicdanınızda sesleniyorum arkadaşlar. Biraz daha hızlıca haplar alırsak çok mutlu olur. Ama hayır kapsamlı soruyorsunuz. Çok haklısınız. Ahmet Bey, merhaba. Merhaba. İsminiz? Kerem. Kerem, memnun oldum. Siz kendi ülkesinden kaçıp savaşmayan insanları bu ülkeye aldınız ama unuttuğunuz bir şey var. Türkiye kanlar dökülerek kurulmuş bir ülkedir ve kolay kolay kurulmamıştır. Kendi ülkesini satıp kaçan bir insanın bu ülkeye ne hayrı olacak ve siz bu insanların yolunu açmış insansınız. En başta olan sizdiniz. Sizin başbakanınız. Kerem bırak. Bir cümlem biter. Bir cümlem biter. Bir dakika dinle beni. Bir saniye. Bir saniye. Sen hiç Çanakkale şehitliğine gittin mi? Gittim. Hiç Bakü’de şehitliği gördün mü? Gidersen görürsün Halep’ten kaç şehit var? Humus’tan kaç şehit var? Şam’dan kaç şehit var görürsün? Bu insanlar bugün gelen yanlışları ayrı bir husus. Ama dikkat et. Özellikle söyledim. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün son görev yeri Halep’ti. Sonra imkan bulduğu anda da Hatay’ı ilhak etti.
Türkiye’de de yaşlısı, çocuğu, kadını demeden kurtuluş yapışma. Ben sana bir şey söyleyebilir miyim? İstirham ediyorum sizden. Şimdi biraz önce bu konuyla ilgili bir başlık vardı. O başlık insaniyette. Çok uzun anlattı. Çok teşekkür ederiz. Sağ ol. Bir de devam var. Bir saniye. Fettullah Gülen’e zamanında selam göndermiştiniz. Hatırlamayı olmayabilirsiniz ama. Onu da şey yaptık ama. Suçsuz insanlar Orta Doğu fikirleri yüzünden şehit oldu. Bizim askerlerimiz de öldü.
Bak Kerem. Benim başbakanım dur. Bir dakika. Bir saniye iddian yanlış. Bilmiyorsun Kerem. Bilmiyorsun. Bilmeden konuşuyorsun. Benim başbakanlıktan ayrılana kadar Suriye’de şehit düşmüş bir tek askerimiz yok. Suriye’de bir tek askerimiz şehit düşmedi. Yolunu açan kim? Yolunu açan falan bırak sen onu canım. Yolunu açan cezane. Kerem’cim. Kerem’cim. Ne desen fark et.
Dur yapma yapma. Biraz daha böyle nefesini kontrol et. İleride tekrar konuşuruz. Olur mu? Burada izniniz olsa daha. Buyurun beyefendi. İsmim Furkan. Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Hızlı bir şekilde birkaç tane soruyu size aktaracağım. Hızlı lütfen. 17 yıllık AK Parti ile bir açık ve net AK Parti hükümetiyle beraber bir serüveniniz oldu. 17 değil 14. 14 yıllık serüveniniz oldu. 14 yıldır AK Parti’nin yanlışlarını çözemediniz mi? Yani bir 14 yıl daha mı istiyorsunuz bizden?
Bunu soruyorum. Ayrıca Türklük’ten yörük türkü olduğunuzdan bahsediyorsunuz. Ben de bir Oğuz K’nın soyundan geliyorum. Ve çepni türküyüm. Şu soruyu soruyorum. 2010 yılında sizin boynunuzda Amerikalılar tarafından Amerikan madalyası takıldı. Evet bunu çok iyi biliyorum. Ne olduğunu. Nerede? Hangi madalyaymış? Kamu kamu kamuyla alakalı bir madalya taklar. Bir Türk boyuna Amerikan madalyası mı takar yoksa? Ben de mesela Oscar verseler bunu almayayım mı? Güzel oldu sana. Ahmet Bey buna cevap vermesi lazım. Hangi madalyaymış o? Bir hatırlat bakalım. Mahvuzdan zayıf ya. Ben sizi hatırlatırım. Şu an tam anımsamamakla beraber her şeyi belgeli bir şekilde sunabiliriz. Bu problem değil. Siz biraz önce zaten belgeli bir şekilde olan Fethullah Gülen’e başımın üstünde yeriniz var. Başımızın üstünde yer değil. Yalanmadınız mı? Burkan saptırma. Saptırmıyorum sayın başımızın üstünde yeriniz var. Evinizi böyle usatarak konuşmayın. Ben soru soruyorum. Soru ne? Soru soruyor da yani. Bir şey soruyorum sayın başkan. Sorum şudur. Siz de AKP hükümeti döneminde tarımcılık tarımı bitirdiniz. Hayvancılığı bitirdiniz.
Ülke kaynakların 30 k trilyonu geri altı zenginliğimizi işletmediniz ve hedef 2021 istediniz. Neler oluyor bir dakika. Bir tekliliği var. Anlaşılmıyor o yüzden soruyorum. Bir saniye sakin. Senden istirhamlı yapıyormuşsun. Sakin sakin. Tane tane lütfen. Ben devlete çok teşekkür ederim. Öncelikle şunu söyleyeyim. Sayın Davutoğlu öncelikle beni burada dinleme ve bana söz hakkı verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Ben devlet terbiyesi olan bir insanım ve size amacım saygısızlık etmek kesinlikle değil. Böyle bir şey de olamaz. Kaldı ki siz bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin seviyorum veya sevmiyorum başbakanlığını yaptınız. Ama şunu merak ediyorum. Siz bu gençlere ne vereceksiniz? Bakın burada gençler çocuklar affedersiniz. Taharetini bile düzgün bir şekilde yapamıyor. Siz bırakın bunları yani siz. Sizin ekonomik bir teziniz var mı? Kaynağınız nedir? Bunları konuşun bize. Bırakın FETÖ’yü FETÖ’yü. FETÖ geçmişte kaldı yani. Siz geleceğe bakalım diyorsunuz ama ülkenin geleceğini zaten bir şey söylemediniz mi?
Şimdi tabii elbette böyle bir kalabalıkta sizin işiniz de mesleğiniz de medya değil. Sonuçta yadırgıyamayız. Yani arkadaşımızın heyecanlanması çok normal. Birçok soru var kafasında. Ve onların benim de tabi ki burada seni baskı altına alıyorum hadi falan diyorum sana. Hepsinin iç içe geçmesi de çok normal. Allah’ım şunu söyleyemedim diyemem eve gittiğimde düşüncesinin de haiz olduğum farkındayım ama şunu söylemeye çalışıyoruz. Sen diyorsun ki bırak FETÖ’yü şunu bunu bize gelecekle ilgili vaatlerini söyle.
Çünkü bu ülkede şu anda içinde bulunduğumuz ekonomik krizden tut insanların sokakta birbiriyle ettiği kavgalara kadar birçok şeyin müsebbibi AK Parti’dir. Ve siz AK Parti’de 14 yıl geçirdiniz. Madem 14 yıl boyunca o parti dediniz memleketin bu hale gelmesinin sebebi de birazcık da siz değil misiniz? Ve bundan sonra en azından madem sizsiniz bundan sonra ne yapacaksınız demek istiyorsun ki konu taharete nasıl geldiği hiç anlamadım ama. Çok teşekkür. Çok teşekkür ederim. Taharet aslında temizliğin başladığı bir olaydır bakın. Tabi ki de komik gelebilir. Ben de gülüyorum. Benim söylediklerime alınmıyorsun değil mi bu arada? Zavula ben sizi çok seviyorum. Şunu söyleyeceğim son olarak. Sayın Davutoğlu siz benim karşımdasınız ve ben şeref duyuyorum sizi karşımda görmekten. Ben de şeref duydum Furkan. Tamam teşekkür ederim. İnanılmaz bir grafiğim var ya. Siz dediniz ki faizleri düşürdük. Bu millet faizi ananızın aksürü gibi helal olsun yiyin dediniz. Kim ben mi demişim? Evet evet sizin videomuz var. Ne zaman ya? Faizleri düşürdük dediniz. Siz Allah’ın seçilmiş bir görevlisi misiniz? Söz hakkı yani.
Bir dakika bir dakika. Bir dakika bir dakika. Konuşup matematik üzerine gidiyor sorun ama o kadar genişledi ki ben açıkçası yanlış anlamayın beni lütfen ama senin sorundan çok sizin cevabınızdan korktum. Çünkü yani farkındaysanız Sayın Davutoğlu uzun cevaplar veriyor açıklayıcı cevaplar veriyor ve sen o kadar uzun bir soru sordun ki yani böyle gün ağırırken falan bitebilir cevabı. O yüzden hani daha böyle net bir başlık varsa. Sayın Davutoğlu siz faizleri helal kıldınız mı kılmadınız mı? Soru bu. Kılmadım. Soru bu. Teşekkür ederim. Şunu söyleyeyim size yalvarıyorum. Son soruyu cevaplayalım. Yok yok. Öyle mi? Olmaz.
Şimdi algı oluşturacak şekilde makine tüfek gibi bir taarruza karşı siz diyorsunuz ki şu küçük tepede cevap verin. Ama efendim sizi vurması mümkün değil ki böyle sıktı yani. Öyle. Öyle. Şimdi arkadaşlar bir kere şunu bir görelim. AK Parti 20 yıllık iktidar. Doğru. 14 yılında ben de vardım. Doğru. Tarihin hiçbir dönemi mutlak karanlık, mutlak, mutlak siyah, mutlak beyaz değildir. AK Parti iktidarı döneminde benim de görev yaptığım dönemde son derece iyi işler de yapıldı. Yapılan yerler de var. Mesela Türk boyundan bahsetti Furkan. Türk Konseyi benim Dışişleri Bakanımda kuruldu. AK Parti döneminde kuruldu. Türk keneşi Türk Konseyi. Efendim Kırgızistan’da iç savaşı olduğunda yine Dışişleri Bakanıydım. 103 Türk boyunu Kırgızistan’da bir araya getirip 2010’da Rosa Otembe Yavva ile birlikte Cumhurbaşkanı varışı sağlayıp seçime de bizim üzerimizden gitti. Türkiye Birleşim İletler Güvenlik Konseyi üyesi oldu ve ara bulucular zirvesine ara bulucular girişiminin başına getirildi. Bosna, Ersek, Sırbistan, Somali, Somalilen birçok ara buluculuk girişimden de Türkiye yaptı. Furkan öyle bir geniş şey çizdin ki 20 yılın bütün vebani ya sana rica etsem Sayın Erdoğan gelir mi buraya bilmem de bütün bu sorulara o cevap versin. Şimdi bak Furkan ben ayrıldığımda iPhone 2300 lira civarındaydı en kaliteli iPhone şu anda 40.000 lira 50.000 lira 50.000 liraya golf araba alınabiliyordu o yıllarda. Şimdi sen bana bir tarım dedin. Bak sana bir tek proje söyleyeyim Furkan. Dur bir anlatayım da öyle elini kaldırma baskı yapma bana mali baskısı.
Bak tarbil bak tarbil bak tarbil projesine Google’da bir gir tarbil projesinde tarım bilişim merkezi kurduk ve Ankara’dan Türkiye’deki bütün tarım arazilerinin hangi şartlarda hangi yönünü alabileceğini dijitalleştirdik ve çok sayıda yazı göreceksin.
2015’te ben bunu açtım benden sonra o merkez kapatıldı. 2016 yılında tarafımdan başlatılmış bir proje vardı. Gençlere girişimci gençlere start up 50.000 lira başta hibe verilecekti o zaman dolar 2.5 liraydı 20.000 dolar.
Şimdi söylüyorum yarın geldiğimizde o faizi katmerleyen kur korumalı mevduata savaş ilan eden benim okur korumalı mevduata giden 264 milyar yerine gençlere şunu diyeceğiz bir projen varsa geldiğin anda 20.000 dolar karşılığı 400.000 lira ama geldiğimizde muhtemelen bu artacak 500.000 lira hibe karşılıksız hibe kredi değil projeyi de değerlendiren tüpitak ve sanayi bakanlığımın yerinde bir birim olacak.
Bu proje tutarsa bir sonraki aşamada 1 milyon yani o zamanki 40.000 doların karşılığı 1 milyon lira faizsiz kredi vereceğiz. Eğer o proje yürürse 3 yıl vergi muafiyeti tanıyacağız. Gençlere girişimcilikte bu. Kamuda net bir sloganımız var. Mülakat gidecek liyakat gelecek. Partinin adıyla özleş. Bu mülakatta yapılan adaletsizliklerin tümünü ortadan kaldıracağız.
Özel sektörde görev almak isterse istihdam edilecekse o zaman bunu da başlatmıştım Oğuzhan. Hepsini durdururlar çünkü bunlar geçli bir müteahide çalışıyorlar. Bir iş veren bir genci istihdam ettiğinde bir genci bir yıl maaşını biz vereceğiz dedik. Yeter ki istihdam et. Onun eğitimine katkıda bulunmuşsa ki eğitimi yeniden yapılanırcaz bütün organize sanayi bölgelerinde bütün temel sanayi ve tarım alanlarında meslek tarım ve organize sanayi meslek liseleri kuracağız.
Oradan öyle şeyi alan genci istihdam ettiğinde de diyeceğiz ki bir yıl ücret devlet ödeyecek istihdam. Diplomalı işsiz kadar kötü bir şey yoktur. En büyük felaket sebebi odur. Sonrasında da primleri yani ücretlerin primlerinde onlara ödenen primleri 3 ya da 5 yıl süresiyle askıya alacağız. Faizleri indirdik doğru %7 idi bizim. Bizi bıraktığımızda şimdi faizler nerede?
12 ne biliyor musunuz %13? 12 ne biliyor musunuz? Merkez Bankası’nın gençler aldanmayın. Erdoğan böyle düşük faiz veriyor zannetmeyin. Merkez Bankası’nın bankalara verdiği faiz. Bankalar %12 ile parayı alıyor. %45-50 ile özel sektöre veriyor. Özel sektörde %45-50 ile alan ne yapıyor biliyor musun? Mutlu oluyor ama şimdilerde bulamıyor banka da vermiyor artık. Mutlu oluyor ne yapıyor biliyor musunuz?
Enflasyon %80 ise sen %45 krediyi alsan ya da kur korunmalı mevduatla orada zaten durdan para kazanırsa yatırıma götürmüyor. Gidip kur korunma mevduatı yatırdığı zaman çok daha fazla gelir elde ediyor. Şimdi böyle bir soygun düzeni kurmuşlar ve sen benim Furkan’ı onlarla mücadele eden, bedel ödeyen Yörük Ahmet’i bunlarla aynı kefeye koyuyorsun Allah aşkına yapma. Buradaki cevap şuydu aslında benim olduğum dönemde AK Parti Yalnızca Kötü Şehirler de iyi şeyler de yaptı ve ben iyi şeyler yapmasına devam etmesi için müdahale ettiğimde de yollarımızı ayırdık. Bu konu aslında buydu. Bunun detayları ile dinlemiş oldum. Çok iyi özetliyorsun Oğuzhan ya. Estağfurullah keşke öyle yapsak hep. Özet özet. Yusuf Kaya Alp yollamış soru. Sosyal mecalarda sevilen arkadaşlarımız. Burada mı Yusuf? Bak Oğuzhan. Cevap vermek zorunda değilsiniz. Bana soru soracak olan buraya gelir gözümün içine bakarak sorardı. Ne olur alma böyle video ile soru almayalım. Gelir gözümün içine baka baka sorsun. Anladım.
Ben soru sormak için buraya gelmeyecek. Beyefendi oradan su kim bilir. Yok yurtdışında olanlar da var çünkü gelemeyenler var. Bu gençlerin hakkını yedirmeyelim. Buraya gelseler emin olun çıkışta alırlar onları. Sen de emin ol onları alsınlar ben de onlarla birlikte giderim memniyete. O ilkesel bir mesele. Soru yollayan arkadaşlarımız Yusuf Kaya Alp, Erlik ve Solcu Gazete ekibi videolarınızı elbette yayınlayacağım ama Sayın Davutoğlu varken yayınlamayacağım. Yine de yayınlanacak. Boşuna video hazırlamış. Benim bu tutumum bilinsin ki buradakiler biliyor da yayınlandığında her türlü ben sorudan kaçmam hiç kaçmadım. Ama o ilkesel bir mesele. Serkan Bey’in sorusu var video var ama o da burada. Hem videosu var hem sorusu var. Serkan Tayyanoz ben Ahmet Bey. Merhaba hoş geldiniz. Birinci bölümde bombalarla alakalı bir açıklama yaptınız da maalesef patlamalardan sonra oy oranımız artıyor gibi bir söylemde de bulundunuz.
Bu çok üzücü bir açıklama. Şimdi mi? Hayır Ankara patlamalarından sonra böyle bir çok hissederek üzüldüm dediniz ya sonrasında Fox TV’de Fatih Portakal’ın programında. O da değil o da değil. Bak Serkan ne olur gerçekten size saygılıyorum ama bir girin Google’a ya bir yere girin ya bana soracaksanız girin bak açıklayayım. O A Haber’de A Haberin yaptığı bir şey olan olay şu kesilerek bir araya gir. Bana benim Gar olayından sonraki tutumu öğrenmek istiyor.
Anlatacağım biliyorum ben onu. Gar olayından sonraki tutumu izlemek isterseniz bakın tarif veriyorum. 12 Ekim Gar olayından iki gün sonra NTV’de yaptığım bir konuşma var. Spiker şunu soruyor. Kayseri Gar olayı olduğumda madem anlatayım bu çünkü benim yüreğimi yakan ağır bir itham. Benim sorum bu değil yalnız yani. Bir dakika ama bir ithamda bulundun şimdi herkes böyle diyor. Bir düzeltme hakkım var onda olay oldu. Güvenlik toplantısı yaptım gerekli talimatları verdik. E şimdi Gar meydanına gittim. Disk kes o zamanki bütün o yapıları aradım vesaire.
12 Ekim’de de 3 günlük yas ilan ettik. 9 10 11 12 Ekim. 12 Ekim’de NTV’de bir konuşma var Oğuzhan. Orada Spiker sordu. Bundan sonra siyasi işte mitingler vesaire. Dedim ki şu anda bana bu soruyu sormayın. Şu anda benim içimde sadece acı var. Bakın onları size göndereyim Serkan. O programın iyi bir şey yap. Aradım bugün onu da şeyde kaldırmışlar.
Yani bulamam. Ama deşifre edilmiş hali var bende. Herkese gönderirim. Bugün siyaset konuşma günü değil. Bugün miting yapma günü değil. Bütün mitinglerimi iptal ettim ben o zaman biliyor musunuz? Bu dediğiniz olay iki ayrı soru Gar olayına ne kadar sonra belki bir hafta 10 gün sonra çok sonra olan bir şey. Ah haberde Fox o sırada bu yani yapmıyordu. Ah haberde Gar olayını anlatınca bütün üzüntümü anlattım. Başka bir aşamaya geçtiğinde anketleri sordu. Anketlerde ondan bağımsız olarak oylarının arttığını söylemek. O sırada Gar olayından sonra da mı arttı diye ısrarla şey yaptı? Ondan bağımsız olarak zaten arttı. Anketleri değerlendirdiğim bir konuşma. Şimdi o kesilerek öyle bir hale getirilmiş ki bu ağır bir itham ya. Allah aşkına Serkan. Ya burada iki saattir tanıdığın Ahmet’e söylüyorum. Başbakan değil. Şurada beni tanımış biri olarak Ahmet olarak. Davutoğlu’nu da unut. Ya benim bu kadar vicdansız olacağımı düşünebiliyor musun ya? Yazık yani.
Suruça ile hep söyle. Hep söyle. Siz doğru söylüyorum. Bir saniye. Doğru söylüyorum. Bir saniye tamam. Doğru söylüyorum. Tamam dur mikrofon gelsin. Tamam mikrofon verin. Yavrucuğum mikrofon bir gelsin. Hiçbir şey anlamıyorum. Ama burada ekran gönülü var. Açayım sesinizi dinleyin. O o o röportajın bütününü izle. Öyle eklemden bir şekilde bağlamı. Ekran kaydı bende full var. Tamam. Tamam. Ben bunu kabul etmiyorum. Senin dayının acısı da benim acım.
Şöyle yapalım mı canım kardeşim benimle uzlaşır mısın? Araya girmem gerekiyor. Sayın Davutoğlu diyor ki bazı konuşmaların önü var arkası var diyor. Tamam. Şimdi şöyle yapalım dedi ki bazı konuşmalarda bazı açıklamalarda deşifredildi ama Google’da vesaire de bulunamıyor. Kaldırılmış dedi. Ama ben dedi onlara bir şekilde dedi ulaşacağım dedi. Evet. Ve o programın tümünü özellikle dayısı vefat eden kaybet. Gönderirim bulacağım ve göndereceğim. Ayrıca basın danışmanı ufuk burada ufuk. NTV’de şeyden sonraki hemen açıklamayı yarın araştıracağız ve bunu benim tweet hesabımdan yayınlayacağız. Senin dayının acısı emin ol o gün benim de yüreğimi yaptı. Ben kabul etmiyorum. Benim bunları toparlamam gerekiyor. Çünkü bizi gerçekten çok fazla insan izliyor ve şu anda aramızdaki o tartışmaya dahil olamıyorlar. Anlayamıyorlar. İnsanlar evde oturup izlerken şöyle bir şey oldu. Siz bir şey söylediniz ve ben bunları söyleyecek insan mıyım? Beni burada da tanıdın dediniz. Siz de dediniz ki hayır efendim bakın Alenen video var dediniz.
Siz de onun karşılığında dediniz ki hayır o video kırpıldı. O videonun öncesi sonrası var. Kırpılmamış olsa böyle düşünmezsin dediniz. Takvim olarak söyleyelim. Ama Hasan abi şunu söyleyeyim sana. Gar olayı sebebiyle artı demiyor. Gar olayından sonra. Bak gar olayı sebebiyle değil bu olaylardan sonra. Spiker öyle soruyor. Öncesini anlatıyorum. Üzüntümü ifade ediyorum. Gar olayları sebebiyle değil. Bütün bu yaşananlardan sonra son anketlerde durum ne gibi bir soru? Anketi soruyor. Gar olayla ilgili beni tutmuş. Ben sana demedim çok yanlış. Siz de yayınlayın. Ben görmedim. Siz yayınlayın. Göreceğim. Twitter hesabınıza atın bakayım. Tabii tabii yayınlayacağım Yusuf. Özellikle de seninle görüşmek için. Gerçekten bu benim için. Ben görüşmem ama. Tamam nasıl isterseniz tabi. Dediğim gibi herkese tek tek söylüyorum. Tatmin olmak zorunda değilsiniz. Zaten siyasetçilerimiz burada sizleri ya tatmin edecekler ya da edemeyecekler. Konu bu. Herkesin gelip her konuda sizi tatmin etmesini beklemeyeceğiz. Sen mesela ne güzel dedin. Dedin ki ben tatmin olmadım. Orada konuyu kapattık. Gerisi yoruma girer çünkü. Buyrunuz bitiricim.
Şimdi Ahmet Bey sizin kurucularınızdan Alptekin Hocaoğlu’nun ÖSO ile bağlantısı nedir? Silahlı çatışmada veya silahlı örgütleme faaliyetlerinde hiç bulundu mu? Bu beyefendinin asıl adı Halit Hocaymış. Daha sonra ismini değiştirmiş Türk vatandaşı olmuş kendisi. İlk sorum bu. Şimdi Alptekin Hocaoğlu köken itibariyle Anadolu’dan Halep Hırsı’na gitmiş bir Halep Türk mü nedir? Suriyeli. Suriyeli. Suriyeli. Ama Suriye Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı şimdi değil. 1980’li yıllarda Türkiye’de tıp fakültesi okur ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı alır. Yani bu olaylarla hiç alakası yok. Kendisi, özür dilerim yine araya girdim. Kendisi ÖSO’nun siyasi kanada olan, bir saniye özür dilerim, SMDK’nın liderliğini yapmış. Ayrıca, özür dilerim müsaade edin. Ayrıca zaman zaman bazı ülkelere ÖSO ile alakalı bilgiler gönderildiği zaman bu SMDK, hayır öyle bir şey yok diye yalanlayabilen siz değil diyorsunuz. SMDK satması nasıl? Suriye muhalif ve devrimci güçler, ulusal koalisyonu. Hayır mı? Bir dakika anlatacağım. Anlatacağım. Ulusal koalisyon, tamam işte anlatıyorum. Cevap alalım. Serkan, ben bilerek aldım. Yakından da tanırım Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne hizmet etmişte biridir bu arada. Şöyle düşün. Bulgaristan’dan 80’li yıllarda biri gelip Türkiye’ye gelmiş olsa Türkmen. Bu da Türkmen. Başka olsa da fark etmez de. Bir dakika.
Şimdi gelmiş 90’lı yıllardan itibaren Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak burada okumuş, burada yaşamış, burada hizmet etmiş hastaneleri olan hem bir doktor hem bir iş adamı. Suriye krizi çıktığında Suriye ulusal muhalifetinin, sivil muhalifetin başkanlığını da yaptı bir müddet. Neden? Çünkü Türkiye Cumhuriyeti bizim istihbarat bilim vesaire hepsinin şeyle Türkiye Cumhuriyeti’nin geçmişte de güvenini kazanmış biridir. Neye benziyor biliyor musun anlaman için, daha iyi anlaşılması için? Kerkük reki Irak Türkmen cephesinin hemen hemen tamamı hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır önemli kısmı hem de Kerküklüdür. Şimdi biz öyle bir ülkeyiz ki bir imparatorluk geleneği içindeyiz. Bir krizi olduğunda insanlar buraya doğru yöneliyor. İmparatorluk mu dediniz? Canım Osmanlı’dan biri devam eden bir Selçuklu Osmanlı Türkiye Cumhuriyeti’yiz şu anda. Neye ben kastettiğim şu. Nasıl bugün İngiliz hükümetinde Yeneli, Sierra Leoneli, Hindistanlı vesaire bir muhafazakar hükümeti herhangi bir büyük olayda bu taraklığı nasıl merkeze doğru seyretmişse Türkiye Cumhuriyeti de bazen boşnakların bazen Arnavutların krizle karşılaştığında bazen Gürcülerin bazen Azerilerin geldiği bir merkez ülkedir. Türkiye Cumhuriyeti devleti bütün çevre coğrafyalarıyla hukuku olan bir ülkedir. Ve bu politikalarıyla Kerkük’te Irak Türkmen cephesi kurulması da veya Alptekin Hocaoğlu gibi Alptekin Hocaoğlu adını yeni almadı yani. Bu son olaylarla da Türkiye gelmedi. Türkiye’de tıp okumuş daha 20 yaşında Türkiye gelmiş 18 yaşında ve dedesi de Türkiye’yle olan sınır hasbel kader oradan geçtiği için bölünmüş bir ailenin çocuğu. Şimdi Türkiye Cumhuriyeti aidiyeti olan birine Suriye vatandaşlığı da devam ettiği için onun için söyledim Hak ve Özgürlükler Hareketi Bulgaristan’da hem Türkiye vatandaşlarıdır hem orada Hak ve Özgürlükler Partisi liderleridir biliyor musun? Artı ama Özso ve özür dilerim kendisini Suriye’de yanlış bilmiyorsam ki araştırdığımda terörist. Suriye rejimine göre herkes terörist. Suriye rejimine göre mesela George Sapra da terörist. Hristiyan, dünya çapında bir entelektüel. Alptekin Hocaoğlu’ndan önce George Sapra ulusal koalisyonun başkanıydı. Şeydir Hristiyandır, sosyalisttir. Sosyalist. Sol hareketlerinin en önemli Marksist öncülerindendir Suriye’de. O yüzden yıllarca hapis yatmıştır ve Suriye ulusal muhalefetinin başkanı o George Sapra’ydı. George Sapra’dan Halit Alptekin Hocaoğlu aldı ve George Sapra da geldi Türkiye’de kaldı. Yani bundaki önemli şey şu, Müslümanlığı, şu, şu, bu. George Sapra’ya da terörist dedi şey. Terörist listesinde Suriye rejimin. Adamın görseniz işte gelse buraya dünyanın tanıdığı bir entelektüel. Eline silah almış değil. Yani başlığı kimin koyduğu önemli. Tabii, tabii yani. Anladım. Gençlerle alakalı çok güzel konuşmalar yaptınız programın başından beri.
Ancak bir videoyu yayınlarsak rica edesek rejiden. Serkan burada olduğu için dinlerim. Tamam, tamam. Siz Türkiye’deki üniversitelere giriş sınavı yapıyorsunuz ve bu sınava katılan vatandaşlarınızdan sadece yüzde kırkı üniversitelere yerleştiriliyor. Ona rağmen hükümet Türkiye’deki tüm Suriyeli öğrencilerini üniversitelerde sınavsız kabul edilmesi için talimat verdi. Bu konuda sorular geliyor. Yani Türkiye’de üniversiteye girmek çok zordur. Ama Suriyeliler başvurursa giriyorlar. Girer. İmtihan yapmayız. Türkleri imtihan yapıyoruz, Suriyelilere yapmıyoruz.
Hatta bugün iş adamlarıyla görüştüm. Şimdi Suriyeliler çalıştık. Bir dakika, bir dakika. Cevabı var bunun. Öyle kolay, öyle hemen alkışlamayın. Bir peşin alkış olmasın. Dur bakalım. Bakın arkadaşlar bu video uluslararası bir yayın organında Suriye krizinin başlarında verilmiş. Nedir kastettiğim? Suriye’den gelen Türkiye ile Suriye’nin denglik anlaşmaları var. Denglik anlaşmalarıyla gelen öyle herhangi bir şey değil. Gelenlerin üniversitelere yerleştirilmesi. Yani Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan şu anda gelenler de denglik anlaşmasıyla oradan gelen Ukraynalılar değil sadece. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup üniversitede kazanamayıp, Ukrayna’ya gitmiş ama savaş şartları dolayısıyla eğitimi yarım kalmışsa şu anda Türkiye’de üniversitelere giriyor. Burada bir de şu yönü var işin. Daha sayının çok az olduğu bir dönem. Gelenler sokakta olmaktansa Türkiye Cumhuriyeti eğitimi alarak ve herhangi bir şekilde başıboş bir şekilde olmaksın. Denklikle. Yani Şam Üniversitesi savaştan önce Şam Üniversitesi’nden gelen biri, ne bileyim Fırat Üniversitesi’ne hangi esaslarda girdiyse bunlar da aynı esaslarla girdiler. Bakın çok çarpıcı bir şey söyleyeyim Serkan. 2016’da 18 Mart anlaşması mutabakatıyla Avrupa’ya 1 milyon mülteci göndermeye karar verdik. Mart. Nisan ayında Avrupalılar Türkiye’ye gelip biz bu mültecileri kamplardan alacağız dediler. Düzenli mülteci olarak. Biz seçeceğiz dediler dedim ki asla. Bunlar sürü değil. Bir, iki yapacağınız iş en niteliklerini sizin alıp götürmeniz basıhsız ve niteliksiz olanların Türkiye’de kalması. Arkadaşlara söyledim. Hiçbir şekilde izin vermeyeceksiniz. Randomli yani tesadüfi olarak gidecekler. Eğer Türkiye bir gün bir mülteci grubuyla karşılaştırılında onların Türkiye’de nitelikli insan olarak eğitim almaları Türkiye zarar vermez. Ne zarar verir? Onların başıboş sokakta dolaşmaları zarar verir. Dolayısıyla bu bir şey, bir insan kaynağı açısından da bir akıldır. O zaman da buna karşı çıktım. Alacaklarına inandınız mı 1 milyon Suriyeli’ye Avrupa’nın? Bırak inanmayı Serkan. İlk uçaklar Helsinki’ye gitti. Avrupa’ya gitti. Avrupa ülkeleri tek tek kotalar aldı biliyor musunuz? Şeyde de var bu. Yaptığımız mutabakat Medin’de alacakları söyleniyor. Kotalar Almanya ve Hollanda ve Hollanda dönem başkanıydı. Kotalar dağıtıldı. Almanya 100 bin, Hollanda şu kadar. Hepsi kota dağıtıldı ve kendi meclislerinden çıkardı bu kotayı.
Alacaklardı. Almamaları ama en önemli sünnü olacaktı gençlere söylüyorum. 30 Haziran’da vize muafiyeti olacaktı. Türkiye gençleri Avrupa’ya vizesiz girecekti. Erdoğan sizin yüzünüzden sizin için bunu kabul etmediğini söylüyorsunuz. Ben bunu izledim. Peki ben size şunu soracağım. Şöyle sorumu yöneltemedim. Şöyle siyasi ahlak yasası vize muafiyetin ön şartıydı. Siyasi ahlak yasası hem siyasi ahlakı getirecekti hem de vize muafiyetin önünü açacaktı. Ondan rahatsız oldular.
Bu anlaşmayı da vize muafiyeti anlaşması gençler 2013 yılında dışşehir bakanı olarak Aralık ayında imzaladı. 2018’de Türkiye kademeli geçecekti. 2016’da mülteci krizi çıkınca onlar mülteci dosyasını koyunca ben de vize muafiyeti dosyasını koydum. İkisi birlikte gerçekleşecek ve siz geri kabul anlaşmasını hep yükleniyorlar. O da vize muafiyetinin şartıdır. Başka türlü olmaz dünyanın hiçbir yerinde. Ve siz bu mültecileri düzenli olarak alacaksınız. 1 milyon mülteciyi kota olarak bütün Avrupa’ya dağıtıldı. Ve Mayıs ayında ilk uçaklar Helsinki’ye gitti. Törenle karşılandı. Almanya’ya gitti. Törenle karşılandı. Ben Mayıs 22 ayrıldım. Ondan sonra bu şey durduruldu. Diğer videoyu da oynatalım. Ben iki soruyu beraber sorayım. Ve Araplar geldikçe görüyorlar ki İstanbul onların şehri. Bir Arap kenti oldu. Kaire’de Türkiye’yi işgal edecek. Bu güzel bir işgal. Buyursunlar bütün Araplar bütün şehirlerimize gelebilirler. Biz İstanbul’u hepimizin şehri olarak görüyoruz.
Bak şey Serkan yine önün arkasını keserek. Ben özür dilerim ama ben müsaade edeyim sorunumu sorayım videolarla. Bugün Türkiye’yi işgal edecek. Ahmet Bey rica istirham ederim. Müsaade edeyim ben sorularımı sorayım yani. Hadi sor o zaman. Soruyu sormakla ilgili cümlem bile çok uzun. Evet şimdi Suriyeli öğrenciler günümüzde de sınavsız bir şekilde giriyorlar. Bu şu anda bu şeklinde.
İstanbul’da Türk öğrencileri iki yıllık üniversitelerde aynı sınıfta aynı eğitimi alan Türk öğrenciler iki yıllık bölümlere kötü bölümlere yerleşebilirken aynı sınıftaki Suriyeli öğrenciler tıp ondan sonra işte bilgisayar mühendisliği veya bizim Türk öğrencilerin gidebileceği yerlere direkt kendileri yerleşiyor. Ve bu sizin döneminizde maalesef bu olaylarla ve siz buna övünerek bahsediyorsunuz. Bundan benzer şekilde ikinci kısımda da direk yani ben birçok Türk öğrencinin hakkı yendi zaten burada.
Arkadaşlarımız da burada gördüler duydular dinlediler. İkinci kısımda da Türklerin yine bir imparatorluktan ve turistik olaylardan bahsediyorsunuz ancak bu tamamen de turizmle ilgili bir şey yani geliyor Almanlar Ruslar geliyor rahatsız olmuyorsunuz da Araplar gelene mi rahatsız oluyorsunuz yani böyle şey olmaz ki ya. Tamam onlar en azından geri gidiyor diyorlar. Bak Serkan Serkan Bey kusura bakma herkese ismeni hitap ettiğim için bak.
Ben sorumu yine sormadın. Ben siz araya girdiniz. Tamam sorsana abi. Finale gelsene. Bu sevindiğiniz olay ve imparatorluk diye yine konuşmanın devamında geçmiş tarihten bahsediyorsunuz ve gazeteci beyefendi diyor ki Ahmet Bey diyor tarihi boş verin diyor günümüzü söyleyin diyor. Günümüzden bahsediyoruz. Bakın ben de size günümüzden bahsediyorum. Siz genelde bu tür olaylara tarihten cevaplar veriyorsunuz. Türkler de oraya gidiyordu biz de oraya geliyorduk işte ne güzel böyle.
Maalesef günümüzde Türkiye öyle güzel bir halde değil. Şu anda Araplar gerçekten ülkemizi bastılar ve burada soruyu yorumuyla açıklıyor. Bir saniye kendi aramızda tartışmaya gerek yok. Yine siz bunu övünerek anlatmışsınız. Şimdi siz düzeltebiliyorsanız düzeltin. Bak şimdi bak şimdi. Teşekkür ederiz. Bak şimdi medeniyetler ve şehirler diye bir kitap. Serkan dinliyor musun? Dinleyemiyorum burada partilleriniz var. Tamam o kadar da değil ya tamam. Sakin olur. Başbakanıktan sonra medeniyetler ve şehirler diye bir kitap yazdım. Uluslararası 5-6 dilede çevrildi. Şehir tarihini burada kastettiğim şehir tarihiyle ilgili bir şey. Şehir tarihlerine baktığınızda en büyük şehirler birçok kültürü barındıran şehirlerdir. Bu İstanbul için de böyledir. Bak şunu söylüyorum ben. Saray Bosna’da bir Türk şehirdir dediğimde veya orada ben kendimi Türk olarak benim şehrimde hissettiğimde Saray Bosna’ya her şey işgal planım mı bu? Ya da Özbekistan’da gerçekten Buhara’ya gittiğimde Konya’da olduğum gibi hissediyorum ben. Şimdi bu coğrafyalar emperyalistler tarafından bölünmeden önce herkes her yere gidebiliyordu. Sykospiko 1917’de Sykospiko’yla Halep Antep’ten ayrılmamış olsaydı bugün bu kültürler mesela Şanlıurfa’daki Arap acaba bu söylediğin hakkında ne düşünüyor?
Telabya Akçakale’deki Arap ne düşünüyor? Hatay’daki Arap ne düşünüyor? Bizim Arap vatandaşlarımız da var. Halep’te de Türkmenler var. Bayırbucak’ta Türkmenler var. Türkiye Cumhuriyeti devleti çağdaş bir devlettir. Ama arkasında çok köklü, Selçuklu ve Osmanlı birikimiyle Türkiye Cumhuriyeti ister istemez yüzleşiyor. Aynı şeyi Bulgaristan’dan soydaşlarımız geldiğimizde de hissettim. Soydaşlarımızla Suriye’deki… Bir dakika. Aa o senin ayrımın. Bak o orkçu bir şey. O senin soydaşın. Bak bak bak dinle beni. Bir dakika bir dakika. Bak müsaade et anlatayım. Ben bayır… Ben Türkmenim. Bayırbucak Türkmenleriyle ırktaşım. Ama Akçakale’deki bir Arapla da sınırın öte tarafındaki ırktaş. Haseke’deki bir Kürtle de sınırın öte tarafındaki ırktaş. Ve Haseke’deki bizim Celan Pınar’ın karşı tarafındakini kastediyorum. Celan Pınar’daki Kürt’ün de ne hissettiğini bileceksin. Bir Türkmen olarak söylüyorum bunu. Akçakale’deki karşı tarafla bağ kopmuş bir Türk Arabı’nın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Arabın da bağ orada. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları etnik ve meslevi kökenler itibariyle her şekilde mutlak anlamda eşittir. Onların dışarıdaki akrabaları da bizim için onlar gibi ilgi bakımından ilgi gerektiğinde duyulur. Biraz önce zaten onun için Atatürk’e örnek verdim. Atatürk işgal mi? Atatürk’ü ilhak ettiğinde Atay’ın sünnileri de Alevileri de Arabı da Türkmeni de Türkiye’ye katıldı. Ve Türkmenleri nüfus itibariyle o kadar büyük çoğunlukta değildi. Yani daha büyük bir insani başlıkla bakıyorsunuz konuyu. Aslında yani çünkü farkındaysanız tarih dersi veriyor. Önüyle arkasıyla bütün çatısıyla anlatıyor ama sanırım detay şu. Siz buna insani bir başlıkla bakıyorsunuz. Burada Arap fark etmiyor, Arnavut fark etmiyor, Türkmen fark etmiyor. Hepsi insan olarak bakıyorsunuz. Başlık o. Beyefendi buyurun. Ne güzel heyecan bitmiyor. Soru sormayanlar kimler? Buyrun. Adım İbrahim. Buyur İbrahim. Öncelikle bu videoyu izleyecek olan arkadaşlara rica ediyorum. En başa alıp Ahmet Bey’in gençlerle ilgili söylediklerini önce bir dinlesinler. Sonra da şimdiki sorumu bu dakikayı unutmadan geriye alıp hani ileriye alıp bir düşünsünler.
Biraz heyecanlıyım. Olsun hiç önemli değil. Hepimiz çok heyecanlıyız. Şimdi 2014 yılında Dışişleri Bakanı olduğunuz dönemde dönemin MİT müşteşarı Hakan Fidan, bugünkü genel kuymay başkanı olan Yaşar Güler ve Dışişleri Bakan müşteşarınız Feridun Sinirlioğlu’nun olduğu bir toplantı ortamının ses kayıtları internet ortamına düştü. Kim düşürdü? FETÖ düşürdü. Bir saniye. FETÖ FETÖ düşürdü. Bakın işte. Doğrudur. FETÖ’ye karşı verdiğimiz mücadele sebebiyle düşürdü. Doğrudur. Bu arada.
Amerikan ajanlığı dolayısıyla düşürdü. Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Bak İbrahim FETÖ’nün FETÖ’nün gayri meşru olarak yaptığı bir dinlemeyi devlet devlet her şeyi konuşur. Devlet mahremeti içinde bu devlete sadık olan hiç kimse FETÖ ağzıyla konuşamaz. Ahmet Bey bir saniye. Öncelikle ben sizin her ne kadar. Bir saniye. Lütfen. Her ne kadar o tarafa düzenlemeler yapmış olsanız da ben sizin FETÖ’nün olmadığınızı düşünüyorum.
Ha tamam. Güzel. Onu söyleyeyim baştan. Nihayet. Bu ses kaydını 2014 yılında düştü. 2014 yılında hükümet aleyhine, oficilerden dediniz ya çok fazla onlarca hatta yüzlerce ses kayıtları düştü. Hepsini ya iftira ya montaj ya da çarpıtma olarak reddettiniz. Ancak o ses kaydını redd etmek bir kenara dursun devlet sırrını ifşa ettiler diyerek yayanları alçaklıkla hainlikle şerefsizlikle suçladınız. Ben mi suçladım? Bir dakika. Ama ben buradayım. Dediğim gibi bir gün sayın Erdoğan başka bir muhatabınız. Geri sona söyle. Şöyle sonuçta. Biz direkt Davutoğlu’nun söylediği şeyler. Tamam. O ses kaydını MİT müşteşarı Hakan Fidan diyor ki. Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim. Türkiye’ye sekiz füze attırıp savaş gerekçesi üretirim. Hatta Süleyman Şah tübbesine de saldırtırız diyor. Siz de Süleyman Şah tübbesini ima ederek başmakam bu konjektürde bir imkan gibi değerlendirmeli diyorsunuz. Sorun şu. Süleyman Şah saygı karakolunda görev alan askerlerin sizin gibi hükümet yetkililerinin gözünde canlarının hiç mi değeri yok? Ofiseler sonuçta bahçeye düşmeyecekti. Tamam. Devam edelim soruya. Buyrun. Bu insanların ailelerini ve sevenlerini hiç mi düşünmüyorsunuz? Devletin bekası adına, devamlılığı adına o aldığınız kararları artık vicdanınızda neyle aklamaya çalışıyorsunuz bilemem. Ama bu tür şeyler bizler tarafından da normal karşılanmalı mı? O toplantıya benzer önceki veya sonraki toplantılarda başka yerleri de patlatma kararları aldınız mı? Bizleri aydınlatırsanız sevinirim. İbrahim bak. Oturabilir miyim? Lütfen. Lütfen. Teşekkürler. Lütfen. O kayıt düşen o şekilde kayıt, o toplantıda o şekilde geçmiş bir kayıt değil. Bak şunu demiyorum ben. Daha önce 17-25 Aralık’la ilgili FETÖ operasyonudur dedim ama oradaki yolsuzluk iddialarının hepsinin üzerine gittim ve bu dört bakan yargılanmalı, yani araştırma komisyonu soruşturma komisyonundan Yüce Divan’a göndermeli dedi. Şimdi bu Süleyman Şah Türbesiyle ilgili de mutlaka bir soru gelir. İfade ederek söyleyeyim. Süleyman Şah Türbesi 1921 yılında Fransa’yla yaptığımız anlaşmada, Ankara anlaşmasında Türk toprağını sayılan bir toprak.
Bu tür ve 1973 yılında Tapka barajını yapınca Suriyeliler bir kere taşındı. Yani o toprak, ana vatan toprağı. Ama ben başka bir şey sordum. Bir dakika geleceğim oraya. Geleceğim işte. İlgiyi verip sanırım oradan çıkarmış. İyi, geleceğim. Tapka barajı yapılınca sonraki Karakozak köyüne taşındı. Yani vatan toprağı dediğimiz bu eleştiri geldiği için söylüyorum. Orada Türk askerlerinin canı tehlikeye girince, bak onu söylediğin için söylüyorum.
Ben prensipte orada da dikkatli şey olursa hepsini teyit etmek için söylemiyorum. Süleyman Şah’ın bulunduğu yerde kalması ve korunması için de talimatlar verdim. Ama ne zaman ki Genelkurmay Başkanımız Necdet Özel gelip bizden Süleyman Şah’ın taşınması daha doğrudur. Daha önce de taşındı zaten. Çünkü askerlerimizin güvenliğini sağlamakta zorlanıyoruz oraya kadar inerek dedi. Onun üzerine devlet arşivlerindedir Sayın Genelkurmay Başkanım.
Bunu bir askeri gereklik olarak söylüyorsan başbakanın dediğin olay dışarı bakanlığı döneminde. Bunu bir askeri gereklik olarak söylüyorsan bana bunu net olarak yazacaksın. Ben başbakan olarak bu net talebinizi görmek isterim. Ve askeri gerekçelerle taşınması yönünde bir talep geldiği için daha sonra tekrar yerine götürülmek üzere kaldı ki esas yeri El-Cabir kalesi Suriye’nin Tapka barajının altında kaldı 1973 yılında. Esas bizim vatan toprağımız olan. Oraya geri dönmek üzere var olan alanın yaklaşık 5 misli büyüklüğünde bir başka alana taşındı Türbe.
O gün prensipte o alanı koruma kararı almamıza rağmen taşamamızın temel sebebi ani bir baskınla askerlerimizin kayıp ihtimaliydi. Ben taşımayı sormadım. Ama diyorsun ki hiç vicdanın yanmadığıma o askeri orada tehlikeye atıyor. Hayır siz soruyu anlamadın mı? Anladım. O askerimizi düşündüğümüz için onu gerçekleştirdik. Ve şimdi tekrar söylüyorum bir soruya daha önce. Başbakanlığın döneminde Suriye’de tek bir Mehmetçik şehit düşmedi. Tek bir Mehmetçik.
Sorunun içinde sorunun içinde hiç askerlerimizi düşünmediniz dediği için askerlerimizi düşündüğümüz için onu yaptık. O konu diğerine gelince yani başta o ses kaydı. Mesela Hakan Fidan’a diyebilirdiniz ya oğlum öyle şey ne saçmalıyorsun gibi bir şey. Sen o ses kaydının tümünün yayılandığını var. O toplantının tümü otantik toplantı tutanamıyor. Ben o ses kaydını abartısız 50 kere dinlemişim. 50 kere dinle. Ve şu anda hiçbir yerde bulunamıyor. Kaldırıldı.
Şimdi o ses kaydını kaydını bir toplanıp tutan adi. Aynen diğer şeyler gibi önü var arkası var. O devletin Dışişleri Bakanı’nın Genelkurmay Başkanı Mitmüsteşan yaptığı toplantıyı bu şekilde dinleyen o hain çete işte yurt dışındaki işbirlikçileriyle Türkiye’ye bir tuzak kurdu. Bu tuzağın farkına varın. Orada siz her türlü opsiyonu devlet adına bak.
Yaptığınız her türlü şeyi düşünürsünüz. Her ihtimali düşünürsünüz. Ama o ihtimallerin yapıldığı anlamına gelmez. Veya o ihtimallerin hatta konuşuldu yani burada bir ihtimal konuşulduğu anlamında söylemiyorum. Olabilecek senaryoların hepsi gündeme gelir. İşit bizim o alçak örgüt en büyük eylemini Türkiye’ye karşı yaptı. Musul Büyükelçili Başkonsolosluğu’muza saldırıda bulundu. O başkonsolosluk elemanlarımızın kurtarılmasını kaç sene öyle çalıştık biliyor musunuz?
E bunlar o anlamda makni gizliliği olan hususlar, diğer ses kayıtları gayrimeşşu toplanan ses kayıtları üzerinden yorum yapılmaz. Bu doğru bir şey değil. Oğuzhan Bey ben izninizde ufak bir şey söylemek istiyorum. Hemen söyle lütfen artık. Şimdi ben işim gereği Edirne Kapı’dan çok fazla geçerim metrobüse binmek için. Bir şehitliğin başında bir hanımefendi gördüm. Büyük ihtimal izleyecektir bu programı. Böyle çok dolu dolu ağlıyor ama yani dersiniz ki sanki düz şehit olmuş. Hani o kadar ki böyle hıçkır hıçkır ağlıyor. Bir sonraki gün onun başında durduğu şehidin başına gittim.
2016 şehidi yani 6 sene geçmiş hala daha hüngür hüngür ağlıyor. Nerede şehit düşmüş Allah rahmet eylesin? Dice’de. Haa yani terörle mücadele. Aslında benim sorumun içinde çok da güzel bir şey vardı da siz cevap vermek istemiyorsunuz anladığım kadarıyla. Bu insanlar askerimiz polisimiz her birisi bu biraz ağır bir tabi olacak ama mantar değil. Kim öyle olduğunu söyle İbrahim ya yapma. Bakın. Ben o şehitler bak o şehitleri o aziz şehitlerimizin bütün acısını taşıdım. Baba.
Tamam şimdi ama bu ithama geliyor o şehitlerin şahitlerimizin bir zat kendisi oluyor. Tamam o hani efenin elini öperim ayağını öperim ama sen bana türk askerini mantar gibi görüyorsun dersen ben asla kabul etmem. Asla bütün aileler beni tanır. Şehitlerimizin her birinin cenazesinde o ailelerle beraber oldum. Şehitlerimizden hamile eşi kalmışsa hepsinin doğumunu siz bilmiyorsunuz. Bizzat sarı hanım yaptırdı. Gece gündüz onlarla beraber oldum ben. Bir şehit düştü diye yüksek oya indim bir sabah. Tamam ben sana sorumlu cevabı.
Öyle o kolay değil o kadar o iş. Tamam çok teşekkürler. Arkadaşlar birazcık gerildik bir 5-10 dakika ara vereceğiz yeni parta geçmeden önce.
Tamam tamam gelir gelmez.
Farkındaysanız belirli sorular soruldu alınan cevaplardan tatmin olmamış olabilirsiniz. Tamam olabilir ama bu mesela tekrar sorduğunuzda tekrar cevap alabileceğiniz anlamına gelmiyor. O yüzden birbirinden bağımsız sorular sorarsak çok mutlu olurum. Efendim saati öbür koluma mı takayım. Oğlum ben bunu yansısın diye aldım kocaman saat. Anladım tamam. Özlem Hanım görüyorsunuz değil mi?
Aslında bu halktan oy almak ne kadar kolay. Düğme molaydı da önümü de ilik yiydim. Üçüncü part tabi bu üçüncü part mı ya? Vay be. Efendim. Beşiktaş’ta deniz kenarında gezeceksin sabahlayacaksın gün aydınlanacak sonra gideceksin hiç öyle şeyler yapmadın mı daha önce yapma zaten çünkü şu an kızarlar bana yap desem ne oldu.
Elbette. Sen de başbakanlık yap seninkini de karıştır. Haklısın benim burada sizden isramımda şu bazı şeyleri inat ediyorsunuz demiyorum diyorsun ki mesela şu şu nedir diyorsunuz diyelim ki cevap geliyor o tatmin ettiği de etmedi onun üzerine gitmek biraz manasız oluyor çünkü gelen cevap tekrar aynı olacak. O yüzden hani diğer arkadaşlarımızın soruları bölünmesin diye maalesef o sorulara öyle müdahale etmek zorunda kalıyorum.
Arkamda başbakan var. Buyurunuz sizden isramın bu sefer cevaplara müdahale edeceğim. Noktasal bir soru sorsunlar kısa vereyim ama maşallah bazı arkadaşlar yorumsuz soru olursa daha kolay olur. Buyurunuz hanımefendi. Evet. Merhabalar. Bu arada öncelikle Aycan ismim ikinci part’ın sonunda arkadaş bir soru sordu ona itaat veren bir soru soracağım size ondan sonra kendi sorumu soracağım.
Arkadaşın demek istediği şey siz 2011 yılından 2015 yılına kadar Suriye politikasıyla ilgilendiğinizi söylüyorsunuz orada bir Arapbahar’ın gerçekleştiğini ve ondan kaynaklı onlara destek çıktığınızı söylüyorsunuz ilk part’te bunu anladık. Bu ses kayıtlarının da FETÖ’nün aldığını söylüyorsunuz önü arkası sağa solu var diyor. Peki şunu sormak istiyorum size 2000 tane tır yardımı yapıldı IŞİD’e bunu kabul ediyor musunuz? Zinhar reddediyorum. IŞİD’e Türkiye’den hiçbir yardım yapılmamıştır. Ama bir saniye lütfen şu an hanımefendi soruyor cevabı alıyor. Hiçbir yardım yapılmamış. Aycan Türkiye’ye yapılan bir iftiradır bu. Bakın şimdi biz farklı siyasi partilerde oluruz sizler farklı kanaatleri ama bu ülkenin onurunu korumak görevimiz. FETÖ denilen çete uluslararası bazı işbirlikçilerle Türkiye Cumhuriyet’in itham altında bırakmaya kalktı. Müsaadenle bak FETÖ IŞİD denilen yapı bakın söylüyorum 2013 Mayıs’ına kadar IŞİD diye bir şey yok. 2013 Mayıs’ında nerede çıktı biliyor musunuz? Irak’taki Suriye’de değil bakın Irak’taki Bakuba Amerikan hapishanesinde çıktı. Bağdadi de orada çıktı diğerleri de. Ve orada olgutlenen o yapıyla barışçıl bir nitelikte olan mesela Tunus’taki gösterilere silah bulaştı mı? Mısır’dakine hatta bulaştı. Arap Bahri dediğiniz şey sizin gibi gençlerin demokrasi taleplerinden çıktı başta. Bunun ekseni ne zaman değişti ve işi teröre nasıl bulaştırdılar? Amerikan hapishanesinde yetiştirilen bazı adamlar çıktı. Önce Irak’ta Musul’u ele geçirdiler. Ve Musul’da da önce bizim baş konsolosluğumuza saldırdılar.
Allah aşkına Türkiye’nin baş konsolosluğuna çaldıran alçak bir çete. Kime hedef almış olur bizi? Oradan Suriye’ye girdiler. Ve barışçıl gösteri yapmakta olan hala barışçıl şeyde olan sivil muhalefeti önce onu vurdular. İşit kimle iş birliği yaptı biliyor musun ajan? Madem açıklayayım Suriye rejimiyle iş birliği yaptı. Bir de PYD ile iş birliği yaptı. Geldi Musul’dan Deir Uzzur’a gördü. Deir Uzzur’dan doğrudan Fırat’ın batısına geçti. Tek bir Suriye rejimiyle çatışması yok. PYD ve unsurlarla PKK ile çatışması yok.
Geldi hep Türkiye’ye müzahir olan daha sivil ve Suriye’li unsurlarla olduğu muhalefeti vurdu. Türkiye’ye karşı üretilen bir örgüttür bu. Ve biz bu örgüte karşı mücadeleyi, en büyük mücadeleyi biz verdik. Yani desteklememiz mümkün değil. Devamın edilir efendim. Buna bir eleştir olarak şunu söyleyeyim. Sedat Peker’in yayınladığı kayıtlarda Sadat’ın 2000 tur yardım yaptığını kimse yalanlamadı. Kendi soruma geçiyorum. İktidar olursa kendi başbakanı… Ajan yine düzelteyim. Varsayım yanlış olunca soru da yanlış oluyor. Sedat Peker ben Fatih Altaylı’yla Habertürk’te yayın yaptığımda dedim ki burada bir tarih kayması var. Sedat Peker’in bahsettiği şeyler 2016’dan sonra. Sedat Peker o sırada dedik, Sadat’la ilgili yazdığı şey Sedat Peker. Fatih Altaylı arada, Fatih Altaylı açıkladı. Sayın Başbakan doğru söylüyor. Bütün o Sadat ve diğer tartışmalar onun başbakanlığından sonra dedi. İçerideki yapıları da temizlemek için çok çalıştık. O yüzden FETÖ bize düşman oldu. Bakın yine burada İL Başkanımız var. Boğaz içindeki resimlere bakın FETÖ’ye karşı yürüyenlerin en önünde beyaz gömlekle bizim İL Başkanı. Nereye bastı FETÖ? İstanbul İL Başkanlığı’nı. İL Başkanlığı’nın başında da Selim Temurcu var. Bütün o mücadeleyi biz yürüttük. FETÖ ile gelecek partisi yetkililerini… Bunlar şu anda oluyor. Ben 2015 yılında, Suruç patlaması olmadan, Ankara’daki patlama olmadan önce 2014 yılında çıkan ses kaydında şu an belki başım belaya girer. Çünkü bir tane gazeteci şu an yurt dışında Almanya’da yaşıyor. Ondan dolayı söylemekle çekiniyorum.
2000 tane tır yardım yaptık dedi. Ondan dolayı soruyorum. Kendi soruma geçeceğim bu politiktir. Yani iktidar olursa kendi başbakanlık döneminde hayata geçirdiği gibi Müslüman kardeşler yalnızı bir dış politika izleyecek mi? Teşekkürler. Bak şimdi Aycan, bu da bir iftira. Ben Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı yaptım. Şimdi sana söyleyeyim. Müslüman kardeşler yalnızı bir dış politika gözetseydim, Beşer Esad’ın en yoğun ilişkileri bulunduğu dış insan kendi halkını bombalayana kadar bendim. Bir dakika arkadaşlar, şuna cevap vereyim de Aycan’ın sorusunda.
Çünkü bu da çok yayılıyor. Beşer Esad’la ilişkilerimiz en üst düzeydeyken Müslüman kardeşler yine vardı. George Sabra bakın biraz önce söyledim. Suriye muhalefetinin lideri. Sol hareketin önemli ismi. Bırakın Müslüman kardeşleri. Müslüman bile değil, Hristiyan. Ve en yakın çalıştığı ekip benim. Türkiye eğer ihvanına böyle bir iftira. Bak şimdi bazı örnekler vereceğim. Lübnan Savaşı oldu. Biz gittik.
M.S.Hristiyan’ın başkanı olması sürecinde, anayasa da onu gerektiriyordu. Gayret gösterdik M.S.Hristiyan’da ama Lübnan’ın huzuru için o gerekiyordu. Aynı şekilde Irak’ta İyat Allavi’yi destekledik. Desteklememiz mültehale için değil. Çünkü İyat Allavi, Sünni ve Şiiler ile 2009 seçimlerinde Kürtler ile bir Irak’ı birleştiren bir koalisyon kurdu. İyat Allavi gelen heyette de vardı. İyat Allavi, Şiir, Müslüman kardeşleriyle alakası yok.
Hiçbir yerde Türk dış politikasında Müslüman kardeşler odaklı bir dış politika söz konusu olmadı. Hiçbir yerde. Ama bu iftirayı niye attı Beşer Asad biliyor musun? Şöyle bir şey yaydılar Suriye’de. Davutoğlu geldi o son görüşmede 6 saat bize bir ihvanı söyledi. Yani ihvanı getirdi. Başka türlü suçlayamadıkları için o görüşmede ve ötürü o görüşmeleri takip eden Suriye Başbakanı daha sonra açıklama yaptı. Sayın Davutoğlu bize hiçbir baskı uygulamadı. Hiçbir örgütle ilgili de mesaj getirmedi diye. Şimdi tablo bu.
Söz konusu değil bir tek yeri söylesinler. Ha şu var ama insan hakları söz konusuysa Müslümana, Hristiyana herkese sahip çıktık çıkarız da. 2015’le ilgili şöyle küçük bir eleştiri. Hızlıca bir şey söyleyeceksen söyle hemen. Şiir planlisiyim 2015 yılında kilise gittim orada arazi kullanım çalışması yapıyorduk. Sizin bahsettiğiniz gibi kaliteli kalifeli Suriyeliler gelmedi bilginiz olsun. Bizim onlara yardım olarak gönderdiğimiz ayakkabıları, kıyafetleri, her şeyi, gıdayı dahil orada Türkler satıyorlardı. Türkler daha muhtaç tamamınız o dönemin başbakanı değildiniz galiba. Dışişleri bakanıydınız ama genel olarak hükümetin haberi yoktu bilginiz olsun. Arkadaşımız finalde de sıfır noktasında olduğu için bir yorum ve gördüğü şeyi paylaşmış oldu bizimle. Teşekkür ederiz. Alperenay, Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde okuyorum. Okuldaşınız yani. Evet okuldaşız bölümündeyiz. Ama az önce söyledikleriniz bizi gerçekten çok kırdı. Az önce Suriyelilerin Türkiye’nin en iyi okullarında okuyup yurtlarında kalmasının ne kadar doğal olduğundan bahsettiniz. Ben Türkiye 675’yim ve o yurtlarda kalamıyorum. Yurtlarda kontenjan yok diye kalamıyorum. Arkadaşlarımız o üniversitelere giremedikleri için psikolojileri bozuluyor ve intihar ediyorlar. Türk gençliğinin hak ettiği değer. Bu mu? Teşekkür ederim. Alperenay, teşekkürler. Bak şimdi ben seninle aynı okullarda okudum. Bana 2010, ben bunu söylediğimde, tarih 2011. 2011 yılında yurt bulamayan bir Türk genci söyle. Bir dakika. Bak sen siyaset bilimi okuyorsun. Sana bir tarih şeyi vereyim bilgisi. Alperen de değil mi? Evet Alperen. Tarih metodolojisinde bir şey vardır. Anakronizm diye. Yani bugünkü realiteyi alıp geçmişe taşıyıp argümanını haklı çıkarma. O konuşma 2011 yılında yapılan konuşma. O sırada Türkiye’de ne yurt bulamayan bir Türk genci vardı ne de Suriyeliler o kadar çoktu. 2016 yılında dahi böyle bir problem yoktu. 6 yılın şimdi hakkaniyetli davran. Onun için söyledim başta. Çünkü 11 yılın Suriye politikasını ben yönettim. 6 yıl, son 6 yıl hiçbir görevim yok. Aksi ne? Bu iktidar ve Sayın Erdoğan tarafından konuşması yasaklanmış. Her türlü hakaret kendisine yapılabilen ama hakkını bile savunamayan, savunacak medya bulamayan biriyim. O konuşma 2011 yılında daha çok az sayıda Suriyeli gelmişken ve öğrencilerin denklikleriyle birlikte kabulüyle ilgili bir konuşma. Bugün için söylediğin sonuna kadar haklı.
Bugün için Türkiye’deki yurt sorunu da biliyorum. Bu gençlerin yurtsuz kalmalarından sorunlu olan bu iktidarı senin kadar kırıyorum. Senin kadar bu iktidara karşıyım. Teşekkürler. Kamera arkadaşımızı çekiyor değil mi? Sen Türkiye kaçıncısı oldun? Söz halde 191 eşitarlıkta 675. Şu anda yurt bulamıyorsun. Evet yurt bulamıyorum ve ailemde milyoner değil. Çünkü bütün siyasi partiler inan bana izliyorlar şu anda aktif görevleri olanlar da izliyorlar. Duysunlar. Gelecek partisini senin hakkın hukukunu korumak için de kurduk.
Ama 10 yıl var arada yani. O farkı gözeterek ve bugün sizin hakkınız için bu mücadeleyi veriyoruz. Sonuna kadar haklısınız bu soruyu sormaktan. Evet buyurun beyefendi. Canım kardeşim inşallah acilen sesini duyurmuş oluruz yetkili insanlara. Geçtiğimiz günlerde HDP’ye bakanlık iddiaları gündeme geldi. Gerçekten Cumhurbaşkanı’nın iddia ettiği gibi masaaltında HDP var mı? İktidara geldiğinizde de HDP’ye bakanlık konusunda olumlu bir tutumunuz olacak mı? Teşekkür ediyorum. Şimdi ismi almış mıydı? İzzet. İzzet. Şimdi yanlış bazı kanaatler de serde edildi. 2015’te benim HDP’ye bakanlık verdiğim gibi o anayasal bir zorunluktu. Yani hükümet kurulamayınca seçimi giderken bütün partilere, CHP’ye, MHP’ye, Meclis’teki partilere bakanlık vermek zorunluğu vardı anayasal olarak. O zaman da MHP’den Turul Türkeş, HDP’den Müslim Doğan ve Ali Haydar Bey görev aldılar. Bir HDP’ye de istemediği Cumhuriyet Halk bahsetti. Bunun bilgiyi verme sebebim şu. Teröre karşı en sert mücadeleyi yapalım. Yapmalıyız. Tavizsiz. HDP’den terörle aralarına mesafe koymasını da talep ederiz. Ama Türkiye’de bir siyaset sistem var ve işliyor. Baktığımızda bugün HDP’yle aynı meclis salonda bulunan AK Parti yetkilileri ve HDP’li Meclis Başkan Yardımcısı’ndan söz isteyenler altını masaya dönüp HDP nerede diyor. Orada HDP yok. İzzet. Orada 6 parti var. HDP başkalarıyla bir ayrı koalisyon kurdu. İhtifak kurdu. Altında, üstünde, sağında, solunda yok. Peki HDP’ye oy veren kitleler, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı onlara dönük mesaj vermek, onların da rızasını almak, oyunu almak için çaba sarf etmekte de bir yanlışlık yok. Bunu AK Parti bırak HDP’yi. Bahçeli ile Erdoğan 2019 seçimlerine giderken ikinci seçime Osman Öcalan diye kırmızı bültenle aradan bir teröristle iş birliği yapıp televizyona çıkardı. Bu oyları alabilmek için Öcalan’dan mektup getirdi. Bunları unutuyorlar ve bu suçudur. Yarın bir savcı bunu soruşturur. Terörle iş birliği suçudur. Osman Öcalan’ı televizyona çıkarmak. Ve Erdoğan itiraf de etti. Ben kırmızı bültenle arandığını bilmiyordum dedi. Demek ki ondan izin aldılar. Şimdi bir taraftan terörle bu kadar yakın iş birliğiyle seçim kazanmaya çalışacaksınız. Diğer taraftan mecliste olan HDP ile ilgili altın masayı suçlayacaksınız. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Açık ve net ifade ediyorum şu anda altın masada HDP yok. Teşekkürler. Buyurun. Barzani ile görüştünüz, Sayın Barzani dediniz ve ülkenin en kutsalını bayrağını bir paçavra parçasıyla yan yana getirip el sıkıştınız. Resim çektirdiniz. Şayet önümüzdeki seçimlerde partiniz iktidara gelirse bu politikaları devam edecek misiniz? Bak şimdi, isim neydi? Enes. Bak şimdi böyle Enes sana tavsiye etmiştim. Nerede okuyordunuz? Özel bir üniversitede okuyorum. Ha güzel. Hangi bölüm yani? Matematik öğrencisi. Şimdi yerleşmiş kaygılar var, kanaatler vardır, ön yargılar vardır. Eğer bir gün devleti yönetme veya içinde bir görev alırsanız, bu ön yargılar dışında var olan hukuki çerçeveye velayeteye bakacaksınız.
Bir Irak Cumhuriyeti var. Irak Cumhuriyeti kendi içinde anayasa yapmış Irak Kürdistan bölgesel yönetimi var. Ve bu Irak Kürdistan bölgesel yönetimi, başka bir ülke bakın. Bölgesel yönetiminin başında da Mesut Barzani vardı o zaman. Şimdi de Deçirvan Barzani var. Bir dakika. Bir dakika. Hayır değil değil. Bir başbakan, var olmayan bir devletin bakanıyla görüşmesi normal mi size? Bu normal bir şey mi? Bak yanlış düşünüyorsun. Var olan, var olmayan bir devlet değil. Var olan bir devlet Irak Cumhuriyeti. Tamam mı? İslâm Cumhuriyeti’nin, Irak Cumhuriyeti’nin bir bölge. Ama Barzani yazınca Irak Cumhuriyeti çıkmıyor. Kürdistan olarak çıkıyor. İnternete yazarsanız. Çünkü Irak anayasasına göre, bak buradan biz oraya bir şey empoz edemeyiz. Nasıl Suriye empoz edemezsek, Irak’a da empoz edemeyiz. Biz orayı yönetmiyoruz. Irak anayasasına göre, Irak anayasasına göre, Irak’ı biz komşu ülke kabul etmişiz. Irak anayasasına göre, Irak Kürdistan bölgesel yönetimi var. Irak’ın parçası Mesut Barzani de onun başında.
Ve Türkiye’nin Irak’la ilişki kurmaz için o bölgeden geçmesi gerekiyor. Burada bir uluslararası hukuk realitesi var. Ve o anlamda geçmişte, peşme 90’lı yıllarda da PKK’ya karşı verilen mücadele de Türk ordusu Erbil’e girip PKK’yı Erbil’den çıkarıp, oraya Mesut Barzani’nin gelmesini sağlayan, Barzani güçlerinin gelmesini sağlayan da o zamanki Türkiye Cumhuriyeti Türk Silahlı Kuvvetleri. Şimdi Irak’ta bir politika takip edeceksiniz.
Ama orada olarak uluslararası hukuk, uluslararası hukukun parçası olan, Irak anayasının parçası olan bir yapıyı kabul etmeyeceksiniz. Bu olmaz. Yani zamanında stratejik olarak hamleler yapılmış. Konuya duygusalgeli stratejik olarak bakılıyor. Barzani de bir piyondur. Zamanında Türk Silahlı Kuvvetleri de kullanmıştır. Şimdi de farklı stratejilerle farklı yerlere…
Söyle kardeşim, isyan etme. Söyle. Sadece dedim ki eğer partinin seçilirse bu tarz politikalar devam edecek misiniz? Açıkçası ben kendim adıma konuşursam bu tarz politikalar benim hiç hoşuma gitmiyor. Tamam senin hoşuna gitmez. Zetletiyorum. Çünkü konuştuğunuz kişi bir terörist olarak düşünüyorum ben.
Bak öyle deme bak. Şöyle diyeceksin. Ya öyle deme değil. Bir saniye. Irak anayasasına göre orada bir bölgesel yönetim var. Kendi Irak anayasasını kabul ettiği ve bizim bütün sınırımız o yönetim tarafından kontrol ediliyor. Türkiye Irak sınırı. Girdiğimiz zaman Irak’a yani Irak PKK’ya karşı operasyon için girildiğinde de o yönetimle iş birliği içinde giriliyor. Bayrak meselesiyse o da Irak anayasasının kabul ettiği, Irak bayrağıyla birlikte kabul ettiği bir bayrak.
Ben mesela şu anda Çin’in Uygur Türklerini katletmesine karşı en sert tepkiyi veriyorum. Şu anda biz burada konuşurken milliyetçi olduğunu iddia eden bir iktidar bu ülkede hakimken Çin’de Türkçe konuşmak yasak. Bütün Çin evleri Covid bahanesi için Uygur evleri Covid bahanesiyle mühürlenmiş durumda insanlar evlerde açlıktan ölüyorlar. Evet. Bunun sesi çıkmıyor ama Çin’le biz ilişki uyurken Çin Cumhuriyeti Çin Devleti’nin bayrağı da Türk bayrağının yanında olur. Hoşlanıp hoşlanmamak ayrı bir şey. Bu stratejiktir. Çok özür diliyorum Oğuzhan abi çok özür diliyorum. Şu an Barzani hakkında gerçekten ne düşünüyorsunuz? Barzani gitse başka birisi aynı koltuğa oturacak. Bu bir stratejidir. O yüzden kişisel meselelerin, kişisel düşüncelerin bence programda yeri yoktur. Çok iyi anlıyorum seni ama farkındaysan çok hızlı gitmemiz gerekiyor. O yüzden devam edeceğim. Buyurun beyefendi. İsm? İsmim Enes Risalat gösterdiğiniz için ben arkadaşlarımla size teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim.
Ülkeci konusunda hatal bir politikanız olmadığını savundunuz. Bu konuda Ümit Özdağ ile Babala TV’de karşı karşıya gelip bu konuyu tartışma cesaretini de gösterebilir misiniz? Ben bunu merak ediyorum. Ve sizden lütfen bir saniye bir bitireyim sayın. Çok özür dilerim. Çok kısa cevap istiyorum. Sizin hepinizle tartışırım. Dünyada herkesle tartışırım. Ama böyle bir konuyu insani ve milli bir konuyu istismar eden bir siyasetçiyle kullandığı uslup gereği bakarım. Tamam teşekkürler. Sizin hepinizle tartışırım. Ama şunu söyleyeyim 1990’nın orada olduğu gibi hani siyasi liderler bir mahse etrafında oturmuş konuşmuş ya her şeyi konuşuruz ama benimle bir siyasi lider oturacaksa belli evrensel insani milli özellikler ararım. Bir de nezaket ararım. Nezaket. Ben sayın Datoğlu. En serç soru soruyorsunuz nezaket. Ben cevabınızı bu tarz bir cevap vereceğinizi tahmin ettiğim için Ümit Özdağ buradayken mesaj attım. Güzel selam söyle. Kime mesaj attın? Akademik hayattan tanışırız. Ümit Özdağ’a mesaj attınız. Önceden planladığım falan sanmayın bakabilirsiniz buradayken konuştum. Güzel. Tamam. Yine bana patlar çünkü konu. Oh bak teşkilat kurmuşlar derler. Benim üzerimden kimse film yapamaz. Ben Ümit Özdağ’a sordum siz dedim Davutoğlu’yla böyle bir programa çıkmayı Babala TV’de kabul eder misiniz dedim. Seve seve kabul ederim dedi fakat kendisinin bu o kadar cesur olduğunu düşünmüyorum. Ya bütün cesaretle ona ait öyle mi?
Teşekkürler. Teşekkürler. Konu kişisel tartışmaya girdi. Yalnız Ümit Özdağ bilmeli. Ben Süleyman Soylu değilim öyle satıştır. Kalk verdim mi? Hakkını verdim. Halktan oy almış ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı yapmış biriyim. Meydan okuyana meydan okurum ama haddini bilmesi gerekene de haddini bildiririm.
Teşekkürler. Sayın Özdağ burada olmadığı için bu konunun daha fazla uzaması da doğru değil. Abicim mesela abi dediğinde ne? Vay be evet senin soru sorma lazım yapmayacağım. O yüzden ne olursunuz sessiz ol. Gelecektir. Buyurunuz. Evet Özdağ Hanım. Ben de size ne zaman sıra gelecek diye bekliyordum. Önemli değil sıra ne zaman gelirse o zaman sorarım sorumu. Burada patron olsan olur. Bütün ihale bana kaldı yine hadi bakalım. Şimdi aslında burada bulunmanız önemli. Çünkü görünen o ki planladığınız üzere kurguladığınız üzere AK Parti seçmeninin henüz Deva Partisi ve gelecek partisine beklendiği oranda bir kayışı yok. Anket sonuçları en azından bunu gösteriyor. Oysa ki siz kurulurken hem seçmenin hem de siyaset dünyasının hedefi buydu gibi gözüküyor. Yani gençleri ikna etmek değerli burada bulunmanız değerli diye düşünüyorum. Hatta bu vesileyle oğlunuzla tanışmak isterim. Nerede kendisi? Ben de gözümle onu arıyorum sabahtan beri. Evet burada mı? Çünkü herkes siz o cümleyi söyledikten beri herkes birbirine bakıyor. Kim oğlu acaba diye. Mehmet madem tanımak istiyor ayakkabı resim oğlu. Merhaba harika genç bir kardeşimiz. Şimdi arkada İbrahim arkadaşım 2014 yılında yasa dışı yollarla elde edilmiş ve kimin elde ettiğinde bugün bildiğimiz bir ses kaydını gündemimize getirdi ve bir soru sordu. O ses kaydında bulunan insanlar işte dönemin ve bugününde mit başkanı Hakan filan işte siz varsınız başka iki isim daha var.
Anladığım kadarıyla verdiğiniz cevap da kayda geçirilmiş oldu. Ses kaydının içeriğini yalanlamıyorsunuz fakat kurgusunu kabul etmiyorsunuz. Hayır ses kaydının bizatihi kendisini yalanlıyorum. Böyle bir bu bir ihanet şebekesinin Türkiye Cumhuriyeti’ne kurduğu bir komplodur. Buna kulak asmayın. Sadece orada Türkiye Cumhuriyeti dışişleri bakanı, mit müsteşarı oturun. Türkiye Cumhuriyeti devletinin böyle bir mahremine girmeye çalışan bir örgütün sözüne de kaydına da itibar edilmez.
Yasa dışı yollarla elde edildiğini hepimizin kabul ettiği bir ses kaydını külliyen inkar etmek başka bir şey. Bu konuşmanın önü arkası farklıdır. Böyle bir konuşma vardır demek başka bir şey. O hayır. Daha sonra zaten bu kaydın bakın o kayıt çıktığında 31 Mart seçimlerine gidiliyordu 2014. Evet.
O seçim manipüle edebilmek için ve özellikle de bizim 1725 Aralığı aldığım net tutum bakın hem 1725 Aralığa net tutum takındım ben 7 Şubat 2012’de mit müsteşarını ifade çağırdı. Ondan itibaren tutum hep net oldu. Ondan önceki dönemlerle ilgili biraz önce zikredilen hususlar da dahil olmak üzere diğer herhangi bir siyasinin söylemi dışında bir söylemi de olmadı. Ama 2014 30 bin oraya giderken bunu çıkardılar. Bütün dışişlerin taradık güvenlik açısından nereden çıktı biliyor musunuz? Nereden? Genel kurma ikinci başkanının daha sonra FETÖ darbesine katılan yani 2016 15 Temmuz’a katılan yaverinin yaverinden çıktı. Bu ses kaydı. Tabii bu o oraya gelişi o ses kaydının onun üzerinden dolayısıyla faili de artık belli. Peki 15 Temmuz’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bombalayan alçakların yaptığı bir komplo bu. Teyit falan etmiyorum yanlış anlaşılmasın. Tümüyle reddediyorsunuz. Peki. Ama şu var. Tabii ki biz o zaman oturup devlet yetkili olarak burnumuzun dibinde olan olaylarla ilgili değerlendirmeler yaparız. Ama Türkiye uluslararası hukuku aykırı hiçbir işlemde bulunmamıştır. Peki buradaki ses kaydı uluslararası hukuktan daha fazla insan haklarını aykırı bir şey. Tabii insan haklarını da aykırı. Tabii tabii. Ben de çok tabii ki onaylamadığım bir şey bu. Bizim de başımıza geldi FETÖ tarafından. Bazı cümlelerin başka cümlelerle birleştirilmesi bunları mahkemelerde duyduk. Siz de cevaplayırken demiştiniz ki onun başı var sonu var. Kırpılı demiştiniz. Dedim ki devlet devlet bu tür kritik eşiklerde birçok şeyler yapar hani senaryo üzerine çalışır. Ama bunu teyit ettiğim anlamına asla gelmez. Onu teyit ettiğim dememiz veya böyle göründüğümüz anda bu FETÖ denilen örgütün ve onun Türkiye Cumhuriyeti’ne müdahale etmesinin piyon olarak kullanan dışarıdaki mihrakların oyununa gelinir. Böyle bir şey söz konusu değil. Teyitle etmem doğru da değil. Kastettiğim hani bu toplantılar doğaldı ve hep beraber bu yapılırdı. Ama böyle bir şeyi teyit etmem asla. Benim sorum bu değil aslında. Bir cümle ekleyerek sorumu sorayım. Bu dehşet bir şey bir kere kayda geçirmiş olduk. Böyle bir yasa dışı dinlemelerin o dönemde Türkiye’nin iktidarında olan ve en kritik koltuklarda oturan kişilerin odalarında bile yapılabiliyor olması demek ki her şeye rağmen en azından iktidardaki bir kanadın ya da klin bir zafiyet içinde bulunduğunu gösterir. Yani MİT müsteşarı dinlenebiliyorsa bu ülkede. Bu dehşet bir şeydir bir kere. Bunu kayda geçirelim. Sonrasında hep birlikte bedel ederek yaşadık zaten. Hakan Fidan’ın size olan sevgisi saygısı biliniyor. Siyasete siz soktunuz. Siyasete girmedi Hakan Bey. İstediniz sokamadınız o dönem. Sayın Erdoğan engel oldu buna. Milletvekili olmak istedi. Siz de desteklediniz. Bugün de hala kendisi görevde.
Sorum aslında şu. Bana verdiğiniz bir röportajla başbakanlık döneminizde kendinizin de dinlendiğini ifade etmiştiniz. Hem de bizzat AK Partili bir klik tarafından size kumpas kurulduğunu ve yaptığınız bütün konuşmaların kayıt altına alındığını. Ama sonra 2015 yılında İçişleri Bakanı Soylu da tam tersini iddia etti. Dedi ki Sayın Davutoğlu Hakan Fidan ile dostluğu itibariyle MİT müsteşarı ve onun yapılanması üzerinden hepimizi dinleyebiliyor.
Bir dakika. Süleyman Soylu öyle bir şey söyledi mi? Söyledi. Evet. 2015’te Haber Türk yayınında sizin bu iddianızı reddediyor. Diyor ki tam tersi yapılmıştır diyor. Onlar bizi dinlemiş. Şimdi benim anladığım o dönemde AK Parti yani iktidar partisinin içinde. Yalnız Özlem Hanım sizinle olan röportajı hatırlıyorum. Evet.
Yani ben bir şey benim odamı dinlemenin ötesinde şöyle bir şey benim etrafında MKK üyelerinin aynen bunu söylüyorsunuz. MKK üyelerinin çabaları bir bir böcek kondu dinlediler falan diyor muyum? Siz değil. Hayır. Soylu’nun iddiaları. Soylu söylüyorsa o zaman Soylu bir kere ben Soylu’nun o ifadesini de hatırlamıyorum. Soylu hatta siz de bir cevap veriyorsunuz. Bir kere onu tespit edelim. Ben böyle bir şey söylemem. Siz de sonra şöyle bir cevap veriyorsunuz. Diyorsunuz ki tam tersi yaşanmıştır. Bizzat Süleyman Soylu, Berat Albayrak bana kumpas kurmuşlardır. Ama dinlemeyi yok orada. Bak doğru kurdular. Bana kumpas kurmuşlardır diyorsunuz ve anlatıyorsunuz. Bir cümle daha bitireyim. Hepsine toplu cevap vermenizi rica edeceğim.
Daha sonra işte bu 7 Haziran yaşanıyor. Hükümet bir türlü kurulamıyor. Sizin istikşafi yani gizli koalisyon görüşmeleriniz var. Sonradan öğreniyoruz ki aslında CHP ile koalisyon çok yakınken aniden bir şeyler olmuş ve dağılmış. Özetle şunu söylemek istiyorum. Sizin de tanık olduğunuz dönemde anlaşılan o ki çok dehşet acayip işler olmuş. Niye anlatmıyorsunuz? Bir dakika. Bak Özlem Hanım size saygım sonsuz. Bir kere baştan alayım. Bir kere şöyle bir argıman kullandınız. AK Parti’den size doğru kayışlar yok. Anketler göstermiyor. Bu anketleri bu ortamda psikolojik ortamda ben ciddiye almıyorum. Niye almıyorum? Bazı anket firmaları, adlarını da daha başka zeminlerde söyledim. Bütün partilerin adını yazıyor gelecek partisi hariç. Bütün liderlerin adını yazıyor kime övereceksiniz diye Davutoğlu hariç. Ve kamuoyunun çok iyi bildiği, çok yaygın, iyi olduğu zannedilen anket firmaları. Meydandan anlarım alandan. O anket manipülatörlerinin kimlerden ne para aldıkları, kimleri destekledikleri, niye bizi yok saydıkları herkese malum. AK Parti’nin kalesi olan Sultanbeyli’de %75 oy aldığı yerde 10 binlerce Sultanbeyli’nin katıldığı muhteşem bir miting yaptık biz. Benim anketim halktır. Diğer konuda benim söylemediğimi zaten teyit ettiniz. Süleyman Soylu beraber bugün çalıştığı Hakan Fidan ile ilgili böyle bir şey söylediyse onu duymadım ben. Söylediyse gereğini hukuken yapmak zorunda. Devlet içişleri bakanıyla mit müsteşeh arasındaki böyle bir ihtilafı kaldırmaz. Bana karşı kumpas kuruldu ifadesini ben söyledim. Üzleman’ın. Ha kumpası nasıl kurdular? Üçünün de hedefi vardı. Bin Ali Yıldırım kendisinin başbakanı olması gerektiğini düşünerek oraya gelmek arzu ediyordu ve sürü kurum ilişkide olduğu çevreler onu getirmeye çalışıyordu.
Biraz önce zikrettiğim ulaştırma bakanlığı dahil ve beni engel görüyordu. Berat Alvayrak kayınpederinden doğal miras olarak bunun kendisine intikal etmesi gerektiğini düşünüyordu. Muhtemelen sayın Erdoğan da bir geçiş sürecinde onu öngörüyordu. O karşı. Süleyman Soylu ise o da daha sonra ihtirasını açık bir şekilde ortaya koydu. Son zamanlarda nasıl anılıyor Türkiye? Bilmem ne mafya çetesi uluslararası mafya çetesiyle bilmem ne mafya çetesi Türkiye’de hesaplaşıyor. Bütün bu mafyatik yapılar nerede doğdu? Neden Türkiye kokain ticaretinin merkezi gibi görülüyor? Yüreğim yanarak söylüyorum. Özal Rahmetli’nin aldığı ve içine Özal Rahmetli’nin, Ecevit Rahmetli’nin, Demirel Rahmetli’nin, Erbakan Hoca Rahmetli’nin hepsinin kullandığı GAP uçağı özel sektöre satıldı. Biz de kullandık. 30 yaşında uçaktı ama birkaç kerede riskli inişleri oldu. Kullandık. Bir özel şirkete satıldı ve Brezilya’da geçen sene içindeki uyuşturucuyla birlikte el kondu.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın kullandığı uçağı. İşte bunların düzeni bu. Bana karşı kurdukları kumpas doğrudur. Arkasında birtakım yayın yapmaya çalıştıkları şeyler doğrudur. Yani bunda hiç geri adım atmıyorum. O kumpas bir müddet sonra bu üç kişiyi de birbirine düşman eyledi. Süleyman Soylu, Berat Albayrak’a omuz attı. O onu atıyor vesaire. Devlet bunları kaldırmaz. Özetle, bir dakika ben böyle bir iddia söylemedim. Hayır bak ben öyle bir iddia söylemedim. Kumpas’tan kasıt MKYK üyelerini imza için organize edip MKYK usulüne aykırı bir şekilde benim başbakanlıktan uzaklaşabilmem için sebep ne biliyor musunuz Özlem Hanım?
İdia çok basit. Bunu anlatmamak, tekrar tekrar anlatmak zorunda kalıyorum. Aynı hafta siyasi ahlak yasasını mecliste gönderdi. Bu servet biriktiren adamlar biriktiremeyeceklerdi. 7 Haziran 1 Kasım arasını oraya girersem çok uzun sürer. Ama o çok önemli Sayın Başbakan. Çünkü yani girin lütfen anlatın bunu. Yani bunu bütün Türkiye öğrensin. Nihayet buraya geldik ama bizim de beklediğimiz buydu zaten. Siz çok kıdemli bir gazetecisiniz. Estağfurullah siz de başbakanlık yapmış bir devlet adamısınız.
Ben neden söylediğimi birçok kez izah ettim. Bir daha izah edeyim. 7 Haziran’ın akşamı seçimi biz yani hükümet kuracak şeyi kaybettik biraz önce zikrettiğim gibi. Aynı gece PKK silahlı mücadele çağrısında bulundu. FETÖ’nün faaliyetlerinde FETÖ’nün tehditi zaten ortada. Bütün bu şey altında bizim mecliste çoğunluğumuz yok. Hükümet kurmayla ilgili sıkıntılarımız var. Türkiye bir zor eşikten geçiyor ve ben çıktığım AK Parti’de balkon konuşması yap.
İki konuşma, iki cümle önemlidir orada Oğuzhan Bey. Bir Konya’da seçimi kazandıktan sonra Hz. Mevlana’nın huzurunda binlerce Konya’da, on binlerce toplandığında dedim ki biz bu topraklara sevgi tohumlar ekmeye geldik. Bugün hiç kimse seçimi kaybetmedi. Bütün halk birlikte demokrasi kazandı dedim. Ankara’ya uvardık ve o konuşmayı yaptım. Bir dakika bile bu ülkeyi hükümetsiz bırakmayacağız. Peki ne oldu o konuşmadan sonra? Bakın hükümet kurmaya çalışıyoruz, MHP kategorik olarak reddediyor. CHP’yle ciddi çalışmalar yürüttük.
İstikşafi görüşmeler ve döküman olarak da bir müktesabahat oluştu. Sayın Cumhurbaşkanı, biz o görüşmeleri yaparken Rize’ye Yargıtay danıştay başkanlarını götürüyor ve diyor ki sistem değişmiştir herkes bilmiş olsun. Yani ben başbakan olarak görev yürütüyorum, hükümet kurmaya çalışıyorum. Filen bu çabalara karşı AK Parti içinde 12 Eylül’de de AK Parti’de olağanüstü olağan kongreye gidiyoruz. AK Parti içindeki adamlar, imza toplayanlar, Başta Bin Ali Yıldırım olmak üzere.
Dertleri benim yürüttüğüm terörle mücadele değildi Özzaman. Terörle mücadelede tek bir yere benimle birlikte gelmedi bunlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan tek bir yere terörle mücadele için gitmedi. O dönem hiç kastederek söylüyorum. Bütün o dönemde yalnız bırakıldı miktar tarafından. MHP tarafından yalnız bıraktık, hükümet kuramadık. Şimdi bu ortamda bunlar utanılacak şeyler değil mi? Hükümet kurmaya hayır diyen Bahçeli daha sonra terörle mücadele eden hükümete, anayasal hükümete milletveki bakan vermeyi reddetti. Peki ne yaptık biz?
Bakın dikkat edin bütün bu dönemde hükümet mecliste çoğunluğumuzun olmamasına rağmen Türkiye’de bir hükümet boşluğu hissedilmedi. Ekonomi en ufak bir kriz yaşamadı. Dolar 2.77 idi 7 Haziran günü 1 Kasım’da Dolar 2.80 idi. Hiçbir bunalıma ülkeyi bu anlamda sokmadık. Arkadaşların tepkilerini de anlıyorum. 20 yıllık bir iktidar ilk defa bir yetkili karşılarında görüyorlar ama 6 yılında ben olmasam da önemli değil. Ben çıktım çünkü kendimden eminim. Hiçbir yerde devlet tahammüllerine ve demokratik hukuk devletine aykırı bir işe izin vermedim. Yok canım bırak arkadaş. İyi slogan atacaksan başka yere git. Mikrofon gelince lütfen. O kanlı dönem dediğin dönemin sorumluları terör örgütleridir. Onunla mücadele eden de bendim. Öyle suçlama yok. Soracağın zaman sorarsın müdahale etme. Hakkın gelince lütfen. Şimdi Özlem Hanım tarihi 2019. Yerel seçimler yapılmış ve bazı kayyumlar atan şey velediye başkanları seçilmiş.
Bunun üzerine ben bir açıklama yaptım ve dedim ki demokrasiye güveni sarsarsak terörle mücadele zaafa uğrar. Eğer bu belediye başkanları suç işlemiş iseler niye aday oldular? YSK niye aday yaptı? Eğer sonra suç işlemişlerse 2-3 ay içinde doğuda güneydoğuda kayyum atananlara önce mahkemeye sevk edin suç tescil edilsin. Kürt vatandaşlarımızın demokrasiye güvenini sarsmayın. Türkiye’nin milli bekası vatandaşların demokrasi inancıyla sağlanır. Bunun üzerine Sayın Bahçeli açıklama yaptı. Dedi ki Davutoğlu terörle iş birliği yapıyor. Erdoğan da sessiz kaldı. Ben onun üzerine 23 Ağustos 2019’da bu dediğiniz beyanı kullandım. Şeyde Sakarya’da ve dedim ki benimle terör beni terörle ilişkilendirmeye kalkan Bahçeli terörle biz mücadele edip ben bütün şeyimi, mesaiimi doğuda güneydoğuda askerlerimizle ve Kürt vatandaşlarımı bölge vatandaşlarımızla geçirirken kendisi Ankara’da oturup dizi izleyerek evinde bizimle hükübet kurmaya destek olmadı dedim. Bu utanılacak bir şey değil mi Allah aşkına? Ankara’da oturacaksınız, Yüksek Ova’da şehitlerimiz olacak.
Ben şehitlere gideceğim. Sen Ankara’da oturduğun yerden ahkam keseceksin. Titreyen bir sesle vanda şehitlerimize hitabımı herkes hatırlar. Bununla uğraşırken Erdoğan Beştepe’de, Binali Yıldırım’la birlikte beni kongrede devirmek için plan yapıyorlardı. Bu utanılacak bir şey değil mi? Kastettiğim buydu ve söyledim. Hiçbir şey de gizlemedim hayatta. Şimdi de söylüyorum. O günlerde verdiğimiz terörle mücadelede bizi yalnız bırakan Bahçeli de o günlerde biz terörle mücadele ederken Ankara’da oturup Beştepe’de beni genel başkanlıktan almak için çaba sarf eden Erdoğan, Binali Yıldırım, Süleyman Solu ve bütün o çevresi de insan yüzüne çıkmamaları lazım. Terörle mücadeleden bahsetmemeleri lazım. Bu bölümü kapatmak adına teşekkür ediyorum tekrar anlattığınız için ama yine bazı şeyleri anlatmadığınızı, yeterince anlatmadığınızı düşünüyorum. Anlatırsanız çok şeyin değişebileceğini düşünüyorum Türkiye’de. Sizi dinlerken şunu düşündüm. O dönemde AK Parti CHP arasında bir koalisyon kurulabilmiş olsaydı bugün yaşadıklarımızın hiçbirini yaşayamazdık. Keşke. Şunu da söyleyeyim böyle zamanım kayıda geçmek için. 7 Haziran seçimlerinden sonra AK Parti MK yakasında kendim görüş beyan etmeden herkesin görüşlerini aldım. Ve çoğunluk CHP ile bir koalisyona yakındı. Ve beni o görüşmelere görevlendiren de Cumhurbaşkanı Erdoğan’la. Sayın Erdoğan’la uzun zamandır görüşmediğinizi biliyorum.
Son görüşmemiz 2019 Ramazan bayramında Ramazan ondan önce ben şey yapmıştım manifesto yayınlayıp sert bir açıklama yapmıştım yanlış giden şeyler. Yine de Ramazan bayramında tebrik yani Ramazan tebrik için aradım. Eleştirdi detayına girmeyeyim. İstanbul’da ikinci tur seçimler yapılıyordu İmamoğlu için belediye başkanlığı için. Destek istediğimde şunu söyledim yanlış yaptınız bu seçimi yeni demekte ve ben böyle bir sürece destek vermem. O son görüşmemiz oldu. Normal olarak. Tabii yani demek ki 3 yıl 3 yıl. Hakan Fidan ile dostluğunuz abi kardeş ilişkiniz devam ediyor mu? Abi kardeş değil bu. Devlet geçmişte hukukunuz olsa da bakın şu anda devlette benim öğrencim olmuş çok sayıda insan var. Bir kısmı doğru davranıyor takdirimi kazanıyor. Ve hepsine de söyledim. Devleti hizmet etmeye devam edin. Benimle birlikte kimse ayrılın demedim. Ama devlet ilişkinde abi kardeş ve eski dostluklar olmaz kurumlar olur. Benim kişisel bir merakım var hemen onu da kısaca sormak istiyorum. Siz açıklama yaptığınızda ben konuşursam yer yerinden oynar demiştiniz. Bütün sosyal mecralarda hep bu konuşuldu. Sonra açıkladınız. Dediniz ki terörle mücadeledeki samimiyetsizlik dediniz. Başlıklandırdınız. İsimleri söylediniz. Yer yerinden oynamadım mesela. Bu sizi rahatsız etti mi? Hayır bu muvataplar rahatsız etmesi lazımdı. Bahçeli’yi de… Beklediğiniz etki yapmadın mı? Yok. Çünkü halkın… Bunu hesap verilemeyen toplumlarda yer yerinden oynamaz. Bahçeli’de, Erdoğan’da bu konularda halkın önünde şeffaf bir şuraya gelseler yer yerinden oynamaya başlarlar. Buralara gelmedikçe bu yöneticiler kaçtıkça bu forumlardan o olmaz. Efendim? Teşekkürler.
Bu video gitmiyor yayına. Lütfen buyrunuz. Adım Uğur Temel. Sayın Başbakan. Az önce Özlem Hanım’ın sorusuna cevap verirken şu cümleyi kullandınız. 7 Haziran seçimleri sonrasında siz hükümet kurmaya çalışırken sayın Cumhurbaşkanı artık sistem değişmiştir demişti. Gidini siz söylediniz biraz önce. Evet evet evet. Peki siz bu dönemden sonra bir siyasi tabir olarak, topalı örnek olarak mı başbakanlık yaptınız? Öyle yaptırmaya çalıştılar. Hayır öyle yapmadım. Gücümü, irademi kullandım. Sayın Davutoğlu bir sorun daha olacak.
AKP’nin kurulduğu dönemden bu yana gerek Büyükelçi, gerek Dışişleri Bakanı, gerekse başbakan olarak o kadrolarda yer aldınız. Evet. Bugüne baktığınız zaman, o günden bugüne geldiğiniz zaman bu siyasi yara almışlık içerisinde en naif tabirle söylemek istiyorum. Bu siyasi yara almışlık içerisinde sizin hiç suçunuz yok mu? Yoksa kandırıldık karosuna siz de mi katılacaksınız? Teşekkür ederim. Bak bir insan ben hiç hata yapmıyorum demişse diyorsa bir akademisyen öyle tezler yazdım ki hiç kimse hata bulamaz.
Bir siyasetçi öyle işler yaptım ki o dönemde hiç hata yok. Bu insani vasıfların dışına çıkar. Hepimiz hata yapabiliriz. Hata ayrı suç ayrı. Kapatma davası 2008’de açılmamış olsa akademik hayatta dönüyordum. Bir problem olduğundan değil, yazacağım kitaplar dolayısıyla. Ben siyasete AKP hakkında kapatma davası açıldığı zaman girdim ve Sayın Erdoğan’a da bu mücadelenin içindeyim dedim. Yoksa o ay içinde ayrılıyordum. O vakte kadar devletin bürokratıydım dediğiniz gibi Büyükelçi ve baş danışman olarak. 2009’da AKP üyesi ve Dışişleri Bakanı oldum. 2009’dan 2015’e kadarki AKP kimliği ondan önce de baş danışma olarak o sistemin parçasıyım. Yapılan çok güzel şeyler oldu. Ve hepsini de böyle bir kara bir dönem gibi anlatanlara da karşı çıkarım. Demokratikta eşme yansıyaları çıkarıldı. Türkiye’de el atılmamış birçok soruna el atıldı. Dış politikada da sadece bir tanesini söyleyeyim çok şimdi bizim adımız anılmadan zikredilir. Afrika’da göreve başladığımda 2009’da 12 Büyükelçilik vardı. Bıraktığımda 39 Büyükelçilik vardı. Türkiye Birliği İşim İletişim ve Etler Güvenlik Konseyi üyesi olduğu ilk defa. Türkiye bütün Şanga İşbirliği örgütüne şimdi çok şey yapılan dialog ortaklığı anlaşması Nisan 2013’te benim imzamla yapıldı. Vesaire vesaire çok sayıda şey söyleyebilirim. Bunlara Uğur Bey bunlara olumlu derim. Ama olumsuz olan bir sürü şey vardı. Gördüğüm zaman düzeltmeye çalıştım. Zaten bu yüzden bu gruplarla karşı karşıya geldik. Şunu demiyorum altın bir dönem değil ama kapkara bir dönem de değil. Tarih bölümü. Hangisiydi o? Sistem değişti demiştiniz ve siz bir siyasi tabir olarak o dönemden sonra topul örnek olarak başbakanlık yaptınız. Çok teşekkür ederim. Uğur Bey topal örnek yapmaya çalıştılar. MKYK’daki tavırlar oy sebepliydi. İstiyorlardı ki devletin bütün kurumları yönlerini beş tepeye çevirsinler. Halbuki ben başta söyledim benden düşük profilli başbakan olmaz. Ben Binali Yıldırım’ın daha sonraki başbakanlığı gibi başbakanlık yapsaydım. Sayın Erdoğan’la tartışma mücadelem görüş ayrılığımız olmazdı. Dolayısıyla topal örneği bir kenara bırakın. Tam bir dirayetle devleti ekonomi ve siyaseti yönettiğime inanıyorum. Teşekkürler, teşekkürler. Arkadaşlar gerek yok laf atmayın. Buyurun beyefendi.
Sözünüzü kestim biraz önce çünkü mikrofonu sordum. Evet buyurun buyurun. Veysel Yılmaz benim adım hocam. Evet Veysel. Özür diliyorum Sayın Davutoglu. Şimdi benim 7 Haziran’la 1 Kasım arasındaki o bahsettiğiniz size kurulan komplolar hakkında bir şeyim olacak hani serzenişim olacak. Siz o zaman keşke hani size bu komploların farkına vardığınızla keşke bir tavır sergileseydiniz. Bu benim birinci sorum. İkinci sorum partimizin kurucu üyesi Sayın Nihal Olçuk halime efendinin televizyonlarda son zamanlarda açık oturumada izliyoruz. 15 Temmuz akşamıyla ilgili eşini ve çocuğunun katledilmesiyle ilgili çok derin kuşkuları ve hani net bir şekilde artık çocuğumun ve eşimin suikastçiler tarafından katledildiğini ima ediyor. Bu da benim ikinci sorum. Son sorum da dün bahsi geçti. Sayın Demirtaş ile ilgili bir davanız vardı. Davanızın geri çektiğinizi falan söyleniyordu. Dün itibariyle çekilmediğini öğrendik. Sorum bu. Çok açık net ifadeleri kullanayım. Veysel Bey bir düşün aile reisisiniz ve ailenin bir dakikaya eller bir şey cevap vereyim mi?
Tamam çok çok heyecanlıyım herkesin hızlı cevap verecek. Veysel Bey bir aile içinde bir sıkıntı yaşıyorsunuz. Hemen ayrılmayı düşünür müsünüz? Şimdi birinci sorunuza cevap ben söylüyorum. Bir kriz çıktın devlet yönetiyorsunuz. Şimdi öyle ağır bir sorumlu ki Veysel Bey. Şimdi siz o esnada birçok şeyi düşünüyorsunuz. Ama hocam sonuçları bugün çok ağır oldu maalesef. Bir dakika anlatacağım o gün daha ağır olurdu. Ben ayrılmış olsaydım diyelim bir şekilde çok daha ağır olurdu. Bir de yaşadığım bir olay beni derin etkilemiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşadığı bir olay.
Hatırlar mısınız 2001’de bir MGK toplam, Milli Güvenlik Kurulu toplantısında ikisi de olgun, yetişmiş, yaşlı, kıdemli iki devlet adamı. Evet. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Ecevit’e bir anayasa kitapçığı fırlattığı söylendi. Rahmetli Ecevit çıktı bunu açıkladı ve ülke krize girdi. Şimdi orada kalsaydı ülke kriz yaşamayacaktı. Ben hep o olayı zihnimde tuttum. Seyir Erdoğan’la ne yaşarsam yaşayayım. O Türkiye Cumhuriyeti Cumhuriyeti başkanı ben de başbakanıyım. Birinin fedakarlık yapması gerekirse ben bunu yürütmeliyim.
Ecevit’in o tecrübeye rağmen çıkıp onu açıklaması nasıl bir devlet felaketine yol açtı biliyorsunuz. Şimdi siz de ben o gün öyle yapsaydım ve büyük bir ekonomik kriz yaşansaydı, siyasi boşluk oluşsaydı ve birtakım yolsuz yöneticiler tekrar başa gelseydi, siz bana bugün derdiniz ki hocam niye bunu görmedin de devleti yarı yolda bıraktın derdin. Nihal Hanım’la ilgili. Nihal Hanım tanımaktan şeref duyduğum her şeyiyle hem gerçek bir hanımefendi hem yiğit bir mücadeleci bir şahsiyettir. Partimizin de parti yönetim kurulu yesidir.
15 Temmuz’la ilgili 15 Temmuz’un kahramanları bizim partidedir. Nihal Hanım eşini ve çocuğunu kaybetti. Selim Bey, Temurci o gece neler yaşandığını herkes biliyor. Nedim Yamal’ı Ankara’da abi, Selçuk Özdağ mecliste ve Çankaya’da. Ve hem televizyonlarda hem yurtiçe hem yurt dışı. Biz o gece demokrasiyi savunduk. O demokrasi şehitlerinin üzerine, o 251 şehidin üzerine bugün bu yolsuz otoriter düzeni kuranlar, o şehitler için verilen bağışları kendi şahsi çıkarları için kullananlar en kirli suçu işlemişlerdir.
Nihal Hanım haklı olarak sorular soruyor. O gecede eğer karanlık kalmış hususlar varsa aydınlatılmalı da. Bu konuda tabii aydınlatılmalı da. Ama karanlık olmayan şu husus var ki Türkiye Büyük Millet mihsavadan bombalandı. O alçaklara karşı direnen kahramanları da buradan. Başta Ömer Halis Demir olmak üzere. Hepsini saygılar. Teşekkür ederim. Anlıyorum. Bir üçüncü soru vardı. Bakın ben Selahattin Demirtaş’la sert siyasi mücadele yaptım. Teröre mücadelede de karşı karşıya geldik. Ama çözüm süreci içinde başbakanlıkta da kendisini ve o zaman KDPiyetini kabul edip belli bir siyasi diyalog da kurdum. Fakat uzun tutukluk süresi konusu da dahil olmak üzere. Her zaman o hukuki sürecin doğru olmadığını söyledim. Siyasilerle siyaset alanda mücadele etmeyi tercih ederim. Gelecek Partisi’ni kurduktan sonra bütün davalardan çekildim. Şahsıma da yönelik bütün davalardan çekildim. Selahattin Demirtaş o davaya mevzu bahis olan hususta burada tekrar etmek istemem çok ağır hakaretleri var bana. Ama bu dava kamu davası.
Benim tek taraflı çekilebileceğim bir dava değil. Bir dakika bir dakika bir dakika. Müsaade et bitirin ondan sonra canım. Bir dakika. Kamu davasında kişiler çekilemez. Ama ben şunu söyledim. O kam ben hiçbir yerde şikayetçi değilim. Anlatacağım hemen şey yapmayın. Bir kişinin şikayetçi olması için kendisinin şahsen dilekçe vermesi lazım. Böyle bir dilekçem yok. Savcı devlet görevlilerine yönelik suçlama şey hakaret dolayısıyla reis en dava açıyor. Benim müdahalemle değil. Şahsi davalardan çekildiğimde bu konuda da şikayetçi değilim dedim kamuoyuna.
Şimdi de söylüyorum şikayetçi değilim. Ancak o davadan bu açıklamaları yaptığımızda benim avukatımla Selahattin Demirtaş’ın avukatı arasında karşılıklı bir onun da bilgisi dahilinde olduğunu zannediyorum değilse avukatı yanıltmıştır. Bana da iletti avukatım. Ya bir karşılıklı bir jest ve anlayış olarak o ağır hakaretler ama. Öyle burada zikretmeyeceğim şekilde hakaretler var orada kabul edemeyeceğim. Biliyorsun işte o daha başka şeyler. Bu açıklamalara tazih bir şekilde düzeltme ve yeni siyasi ortamda bu geçmiş aynen demin çapsız sayın Kılıçdaroğlu. Dönemi başlatmak üzere bu açıklamalarla ilgili özür muayetinde bir açıklama oradan gelecekti. Ben de bu şartlarda zaten yeni bir siyasi dönemde bu davaları yok sayıyorum. Siyasi davayı prensipte de doğru görmem açıkçası da doğru görmem. Fakat bu olmadı. Bütün bu siyasi davalarda ben şikayetçi değilim. Kamuoyuna da ilan ediyorum bir kere daha. Sayın Başak Demirtaş’a o ağır hakaretler yapıldığında kendisini aradım. Sayın hanımefendi dedim. Sahara Hanım’la yanımda ondan birlikte arıyorum. Ben sizin eşinize çok mücadele ettim. Ama sizin onurunuz Sahara Hanım’ın onuru gibidir benim için. Eğer size dönük herhangi bir saldırı olursa herhangi bir şey gelirse haber edeceksiniz ben oradayım dedim. Benim insani anlayışım da budur. Siyasi anlayışım da. Tekrar söylüyorum. Avukatıma da dün tekrar söyledim. Onlar sözlerini yerine getirmemiş olabilirler bu tavzih düzeltme anlamında. Ama biz ben şikayetçi de değilim. Bu konuda da mahkeme yeteneği de gerekli şeyleri de bildiririz. Ama bu o davayı düşürmüyor Veysel Bey. Evet. Keşke düşürse. Teşekkürler. Ön taraftan birkaç soru daha alacağım. Hemen geleceğim arkadaşlar. Salih buyur. Salih Gergerlioğlu hoş geldiniz Ahmet Bey.
Nasıl Ömer Faruk Bey nasıl iyi mi? İyi çok şükür. Burada epey uzun sürmüş o seans. Evet o 7 saat sürmüştü. Şu an kaçın saatteyiz sevgili arkadaşlar? Daha bir şey olmamış. Buyurun. Evet selam söyle. Selam kokteyl terör kavramıyla ilgili ben size bir soru soracağım. Siz bunu 10 Ekim Gar Katliamından sonra kullanmıştınız. Sizden sonra Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan da kullandı. Hatta ardından bu dönemde Abdülhamid Gül de kullandı. Sayın Adalet Bakanı. Bu kavramın adı ne? Bu kavramın adı ne? Bu kavramın adı ne? Bu kavramın adı ne?
Bu kavramın adı ne?
Bu kavramın adı ne? Bu kavramın adı ne? Bu kavramın adı ne?
Bu kavramın adı ne? Bu kavramın adı ne? Bu kavramın adı ne? Bu kavramın adı ne?
ama birinin kimliği tespit edildi diğeri o şeyde yani bu katliamın etkileri dolayısıyla patlamanın meçhuldü. İlk gelen bilgiler ışığında araştırıyoruz. Birçok terör örgütünün içinde olduğu bir süreç olabilir. Bu anlamda kokteyet hani daha karışık bir şey. Fakat bu kavram daha sonrasında mahkeme kararlarına da etki etti. Biliyor musunuz bilmiyorum fakat Cumhuriyet Vakfı’ndan Sayın Orhan Eynç için bir hapis cezası var.
İşte PKK, DAEŞ ve işte DHKPC örgütlerine yardım ve yataklık ettiği dolayısıyla hapis cezası aldı. Salih o günlerdeki açıklamalarına tekrar bak. Ben buraya gelmeden önce o günlerin gazete küfürlerini ve benim yaptığım açıklamaları tekrar baktım. Sen de bir tekrar bak tekrar konuşuruz. Fakat kastettiğim şey hala araştırma aşamasındayız. Birçok terör örgütünün müdahil olabileceği bir tablo da ortaya çıktı çünkü bilmiyorsunuz. Hapis cezası aldık. İşte yardım ve yataklık. Yanlıştır yani bilemem dosyayı bilmediğim için bir şey diyemem ama
ilk gelen bilgiler ışığında bunu araştırıyoruz anlamında söylenmiş. Netleştikten sonra da kullanmadığım bir şey. Diğer soruyu da alayım. Sürecini takip ettiniz mi Ceylan Pınar davasını? Daha sonraki hukuki süreci benden, Başbakanlıktan sonraki son gelişmeleri tabii hukuk açısından takip etmedim ama şunu söyleyeyim Salih. Ama bir saniye Ceylan Pınar davasını bence kesinlikle takip etmeniz gerekiyor. Çünkü çok önemli bir olay. Çözüm sürecini bitiriyor. Bu kadar önemli bir olay. Takip etmeniz… Çözüm sürecini Ceylan Pınar saldırısı bitirmedi. Ne bitirdi biliyor musunuz? Öyle söylendi.
Bir dakika ne bitirdi bak Ceylan Pınar saldırısının PKK’nın üstlenmesi bitirdi. Ceylan Pınar saldırısı olduğunda ben gece yarın yani sabaha doğru uyandırıldım. Hemen dedim tetkik edin. Burada bir şüphe olabilir. Birisi Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak için bir çalışma içinde olabilir. Saat 5 civarıydı. Acil kodu ile kaldırıldım ve ilk tepkim bu oldu Salih. Aman dedim net tabloyu, aynen Rus uçağı olayındaki net tabloyu görmeden kimseyi suçlamayın. Ve önce tabloyu görelim birilerinin tuzağı olabilir. Bütün birimlere, mit müsteşarına ilgili emniyet birimlerine bunu söyledim. Ama sabaha doğru PKK bu işi ben yap, biz yaptık diye açıklama yaptı. O andan itibaren Salih bir terör örgütü bizim polislerimizi uykudayken alçakça öldürmüşse o terör örgütünün haddi bildirilir. O gün sabah bu açıklama olunca öğlen 3’te bütün birimleri topladım ve bütün ilgili bakanlar, genel kurma başkanı, bütün birimler benet olarak şunu söyledim. Mademki bir terör örgütü bizim emniyet görevimizi uyurken, çatışma da değil, çatışma olsa da terör ama uyurken öldürmüşse ve sahiplenmişse bu terör yuvalarının bir de onun hemen öncesinde Sürüç saldırısı var, işit bağlantılı dediğim gibi, Adıyaman’da da bir şehidimiz var. Gece saat 3’ten itibaren bütün hazırlıklı yaptığınız hazırlıklarla birlikte terörle mücadleyi başlatıyoruz dedim. O terör örgütü susturulmazsa o devlet biter. Susturduk o terör örgütünü.
Şöyle size bir düzeltme yapayım, PKK sonrasında o açıklamayı yapan siteyi yalanladı, bizim kaynağımız değil bu dedi ve… Öyle değil, öyle değil. Bak Salih… Ben daha yeni araştırdım, tekrar tekrar baktım. Öyle değil, bunlar hep böyle bir şey… İstedikleri neticeyi almayınca öyle derler. Salih 7 Haziran akşamı silahlı mücadele çağrısını ne yaptı PKK? 15 Temmuz hemen o olay… Ben onları savunmuyorum, onlar çok yanlış.
O zaman bir terör örgütü bize meydan okumuşsa bulunduğu yerde susturulur. Ben şuraya gelmek istiyorum, bu davada yargılanan kişiler beraat ettiler. Bunlar haberiniz var mı? Zeylan Pınar davasında yargılanan kişiler beraat ettiler. Bütün o konuda getirilen… Davada tutuklu kalmadı ve dava kapandı. Etkin bir soruşturulma hala yürütülmüyor. Babasının bende numarası var, orada şehit olan polis dediğim babalarının numarası bende var ve onlarla da konuşuldu daha önce.
Babası diyor, bir saniye bir sayın Davutoğlu bitireyim kusura bakmayın. Her şeyin sorunu sorayım. Babasıyla da konuşuldu, babası diyor ki biz yani şüpheleniyoruz artık diyor. Çünkü meclise gelen araştırma önergeleri var. Soru önergeleri var ve sürekli AK Parti ve MHP tarafından reddediliyor bunlar. E bizim çocuklarımızı öldürenler bu kişiler değilse, beraat ediyorsa bu insanlar niye soruşturulmuyor? Bu kadar önemli bir olay. İki tane polis öldürülmüş, kişiler haksız yere yargılanmış, işkence görmüşler.
Filistin askısı söz konusu gözaltında günlerce işkence görmüş bu insanlar ve suçsuz oldukları yıllar sonra ortaya çıkıyor. Ve siz dönemin başbakanı olarak bu davayı takip etmemişsiniz. Bir dakika, bir dakika. Dönemi başbakan olarak takip etmedim demedim. Olur mu öyle şey? Ama bilmiyorsunuz. Son dönemde neler oldu? Yani şu yakın dönemi kastettim, o dönemde takip etmez olur muyum? Ayrıca bak salih haksız şey yapma. Ondan iki gün önce Adıyaman’da bir askerimizin şehit edildiğini biliyor musun? Ve onun da PKK tarafından şehit edildiğini biliyor musun? Ya sayın Davutoğlu bu mesele o değil ama ben başka bir şeyden…
Mesele o. Cizre’de, Sur’da birçok yerde hendekler, barikatlar kazılmış, Varto’da neredeyse alana inmiş bir tablo karşısında bir başbakan olarak tekrar aynı durumda kalsam, Kürt vatandaşlarımızın hakkını, hukukunu, Kürtçe’nin serbestliğini sonuna kadar savunurdum. PKK devlete bu cürrümü ben işledim demişse onunla da sonuna kadar mücadele ederdim. Bir isim soracağım. Mazlum içliği tanıyor musunuz? Kimi? Mazlum içli. Bu ismi duydunuz mu? Yasin Börü davasından tutuklandı. 14 yaşında Yasin Börü’yü öldürdüğü için tutuklandı bu kişi.
Ve şu anda 21 yaşında 7 yıldır tutuklu yargılanıyor ve bu kişinin görüntülerle kanıtlanmış bir şekilde Mardin’de farklı bir şehirde olduğu kanıtlandı. Buna rağmen bu davayı bu çocuğun üzerine ektiler. 14 yaşındaki bir çocuğun, bir davulcunun, davulcu düğünde davul çalıyor. Görüntüleri var çocuğun. Kanıtlanmış. Bu davada bile doğru düzgün yargılama yapılmıyor. Bakın ya ben babasıyla diyorum ya babasıyla konuşun isterseniz numarasını vereyim geçen işte o önceyle.
Tamam da bunun muhatabı ben değilim. Yani hukuk yani yargıyı benim muhatabı ben değilim ki. Hayır. Yani hukuki bir hata varsa demin ki olaylarda da soruşturulması gerekiyorsa mecliste de soruşturulur. Ama şunu söyleyeyim. Yasin Börü’nün alçakça katledilmesi karşıda sessiz kalan güya insan hakları savunucularını da tehlikeli ediyorum. Yasin Börü’yü katledenlerinden de hesap sormak lazım değil mi Salih? Hesap sormak lazım tabii ki. Yargılanmaları lazım fakat gerçek, gerçek failler dışarıda geziyorlar.
Benim derdim bu. Gerçek failler dışarıda gezerken siyasetin konusu olmuyor. Yani orada bir yanlış hukuki değerlendirme var. Hayır bunun siyasetin konusu olması lazım. Ben bunu size neden soruyorum? Çünkü dönemin başbakanı sizsiniz. Şimdi ben kime sorabilirim? Hayır sorarsın da hukuki olarak yapılan bir hata varsa yolları da belli ve bunun için de bir soruşturma gerekiyorsa bak açılsın soruşturma diyorum. Böyle şüpheli her konuda mesela 15 senumla ilgili. Siz sanırım bundan sonra biraz daha konuya detaylı bakacaksınızdır. Tabii. Ama en azından Salih sen bu şekilde dikkat çekmiş oldun. Tamam. Bu programı izleyenler de zaten muhatabı olacaktır konunun. Siz de zaten sanırım. Evet evet. Ama o oyunun bu kadar gündeminde olan bir isim Yasin Börü’den bahsediyoruz ve yargılanmasının hukuki olmadığını hiç kimse bilmiyor. Sanırım bir önceki hatırlıyorsan diğer geçmişte ki programda da konuşulmuştu bu. Şu anda konuşulması da dönemin başbakanı da buradayken sanırım kendisi de önüyle arkası ile tekrar bir değerlendirecektir konuyu. Yakın zamanda da o zaman sosyal mecahallarından. Tabii böyle bir haksızlık var sona karşı da gerekli yapılmalı. Yine getirebilirsiniz. Tabii tabii. Şimdi arkadaşımız bekliyor sabahtan beri hemen sorsun.
Yazık herkes sabahtan beri bekliyor çünkü hızlıca lütfen sor. Ben Şiar Diyarbakır’dan geliyorum ama Diyarbakır derken meydanlara çevre illerden 200 lira verip Serok Ahmet dediğiniz Diyarbakır’dan veriyor. Bak bak bak yanlış yapıyorsun. Diyarbakırlılara hakaret etme. Diyarbakırlılar çevre illerden 200 lira gelecek adamlar değil. Sen Diyarbakırlıları tanımıyorsun. Tanımıyorsun Diyarbakırlıları. Öyle. Zaten Diyarbakırlılar değil gelen. Çevre illerden gelen. Şu anda ortaya attığım bir dadır ne olursun sorunu sor. İktidarla karıştırma. Diyarbakırlıların gerçek düşüncesini soracağım. Sakin olun.
Hepimiz gerildik çok geç oldu çok yorulduk. Sayın Doğrutoğlu. AK Parti giderse Beyaz Toroslar geri gelir söylenmeniz arşivlerinizde bulunmakta. Kürtleri yok sayma, türkleştirme ve gerekirse yok etme politikaları halen devam etmektedir. Benimle ne alakası var bunun? Ha Beyaz Toroslara cevap vereceğim de bunun benimle ne alakası var Allah aşkına? 90’ların… Devam ettirenlere söyle. Bak dinleyin yine çabuk. Bildirin okuma soruyu sor. Bildirin okuma. Soruna kadar dinleyin. Ama bak… Ben de dinleyeceğim söz. Ama… Bak başkanım. Tamam o zaman. Tamam var ya.
Öyleyse tamam tek istirham ne biliyor musun? Sonu soru işareti olan bir cümle okursan oradan çok mutlu olurum ne olur. Ben karanlığını okuyorum. Lütfen oku. 90’ların karanlık yıllarında Kürt muhalif gazetesi sattığı için amcam Haşim Yaşa ve 13 yaşındaki kuzenim Yalçın Yaşa faili meçhu şekilde katledilmiştir. Lanetliyorum. Lanetliyorum. O karanlıklar hala aydınlatılamadı. Sizin başbakanlık yaptığınız dönemde ise Diyarbakır sokaklarında herkesin gözleri önünde Sayın Tahir Elçi öldürüldü.
Diyarbakır halkı bu cinayetin sizin tarafınızdan dolaylı yoldan faili meçhu şekilde değiştendiğini düşünüyor. Bunu anket bir yapabilirsin. Alçakça bir iftira bu. Alçakça bir iftira. Sus otur yerine. Bu bir ithamdır. Bir de şöyle düşün. Bak sen Diyarbakır’dan gelmişsin. Diyarbakırlısın. Bütün Diyarbakır adına konuşamazsın. Yanlış anlama beni. Diyarbakır halkı böyle düşünüyor. Diyemezsin mesela. Bu bir ithamdır. Haklısın okuyabilirsin. Sorunu sor. Ne sormak istiyorsun? Bu dönemin Beyaz Toroslar hep partiniz olduğunu ve sizin de ellerinizin kilidi olduğunu bildiğim halde cenazemize bile tahammül edilmeyen bu ülkenin kimliğini taşıyan bir kürt olarak sormak istiyorum. AK Parti giderse Beyaz Toroslar geri gelecek. Teşekkürler. Soru bu. Teşekkür ederim. Nerede bu konuşma yapıldı? Van’da. Van’da yapıldı hatta bir şey bekleyebilirim. Ne ama sordun dinle o zaman. Bir şey de egipsa canım. AK Parti giderse değil. Biz bir daha bu ülkede Beyaz Torosların olmasına izin vermeyeceğiz. Bunu getirmek isteyenler olursa. Peki, Peki Beyaz Toros tabiri bir klişedir. Ben sana çok net söylüyorum. 90’lı yıllarda bir akademisyen olarak o faal-i meçhullara karşı sesimi de yükselttim. Karşıda çıktım. Şimdi de o faal-i meçhulları ve Beyaz Torosları lanetliyorum bak lanetliyorum. Bunu da paylaşır mısınız? Bir dakika AK Parti. Tamam AK Parti o zaman AK Parti Genel Başkanı olarak söyledim. Tamam ben de bugün yine soruyorum. AK Parti giderse Beyaz Toroslar gelir mi? Yanlış anlamayın araya girmek zorundayım konu kısalsın diye. Zaten beyefendi diyor ki.
Biz gidersek Beyaz Toroslar gelir bir tehdit gibi gözükse de senin için aslında şunu söylemeye çalışmış. Demiş ki biz yokken böyle bir devran vardı. Böyle bir şey vardı. Beyaz Toroslar gidiyordu. İnsanları faal-i meçhulları katlediyordu. Biz geldik durdu. Biz gidersek tekrar başlamalarından endişe ediyorum gibi bir başlık bu. Van’da bir helikopterden bir vatandaşımız. Atıldı doğrudur. O zaman da ilk tweet atan benim. Oraya gidip aileyle konuşan benim. Van il başkanımız oraya gitti. Bütün aileyle hala şahsi dostluklarımız var. İşte kastettiğim tam da buydu. Bunlara asla izin vermeyeceğiz dedim. Son bir soru da hızlıca söyle. Diyarbakır, surun yıkıldıktan sonra toledo yapacağını söylediniz. Bak bunları 50 kere izah ettim ya. Yapma. Bak Diyarbakır var ya. Sur, toledo dediniz. Hayır. Şu anki halini soracaktım. Güzel. Onu sor bak. Heh. Cezaevine benzetilmiş çünkü. Sağ ol kardeşim. Teşekkür ederim. Bak şimdi Diyarbakır’ı sokak sokak neredeyse bilen, seven, onunla ilgili makaleler yazmış, konuşmalar yapmış bir kitap yazmış biriyim. Toledodan kasıt ne biliyor musun? İstismar ettiler.
UNESCO’ya göre dünyanın otantik karakteri en iyi korunmuş tarihi şehri Toledo. Kastettiğim İspanya iç savaşı falan değil. Diyarbakır’ın içindeki kötü yapılar da dahil. Bütün bu şeyleri tekrar Diyarbakır evleriyle Toledo gibi korunacağız dedim. Kastettiğim bu. Şimdi gelmiş mi? Gelmemiş. Orada haklısın. Ama ben bunu dedikten 3-4 ay sonra, hatta 1 ay sonra bana karşı bu malum partisi darbe yapıldı. Sana şunu söyleyeyim eğer gelsin kalsaydım ne yapacaktım biliyor musun şu an? Diyarbakırlar bunu bilir.
Bir kere Diyarbakır’da Başbakanlık Ofisi açacaktım. Şahsi olarak kendi paramla Diyarbakır’da bir ev alıp orada bazı çalışmaları orada yürütecektim. Belli aralıklarla Diyarbakır’da bakanlığa konu toplayacaktım. İzmir’de toplayacaktım. İzmir’de açmıştım Başbakanlık Ofisi’ni. Ve bütün Diyarbakır’ın Diyarbakır evlerinden oluşan bir mahalle şeylerini Hz. Süleyman’ın etrafında o zaman başlamıştık. Fena değildi ama benden sonra orayı da rantiye çevirdiler. Diyarbakır şurada yaşayan vatandaşlarımızı çıkartıp haklarını vermediler, ihlal ettiler.
Her gittiğimde de surdaki evlerinden çıkanmış vatandaşlarla ben toplanıyorum. Görüşüyorum da şu arada şunu da söyleyeyim. Tahir elçi rahmetli, şahsen tanıdığım, bana hep saygılı davranmış, saatlerce Kürt sorunu konusunda görüştüğüm biri biriydi. Onun bırakın cinayetinde pay sahibi olmak. Ona yönelik yapılan saldırıyı en ağır şekilde lanetlediğimi her fırsatta söyledim. Eşiyle de hanımefendiyle de o gün konuştuk. Yüreğimde hala acısını taşıyorum. Bir gün Şanlıurfa’da Tahir elçiyle 8-9 saat bu oturu bakalım rekoru kıracak mıyız? Bu sorunlar nasıl çözülür diye konuştuk. Yani seyretme dava hala sürüyor. Aydınlatılması konusunda da gereken çalışmalar yapılmalı. O anlamda söylüyorum. Hanımefendi buyurun. İsmim Şevnem. Sayın Davutoğlu’na sorum şu. Senelerdir mevcut iktidar partisi için çalıştınız. Şimdilerle gücünüz kesilince mi yeni parti kurmak istediniz? Partinizin adı gelecek partisi ama siz senelerce iktidar partisine hizmet ederken ülkenin geleceğini gördünüz ve sustunuz.
Şimdi de bu halkı kendi partinize inandırmaya çalışmak etik mi? Bu yaptığınız halkı saf yerine koymak değil midir? Teşekkürler. Halkı saf yerine koymuyorum da sen beni saf yerine koyma ne olur. Estağfurullah ben bunu… Allah aşkına zaten 4 saattir anlattığım şeyden sonra bu soruyu sormak ya beni saf yerine koymaktır ya dinleyenleri. Allah aşkına… Bunun cevabı zaten birçok sorudan cümlelerle birleştirebilirsiniz. Ama ben şunu sanayım tamam mı? Cevabını aslında evet birçok cümle de verdiniz ama ben özellikle yine de sormak istedim. Çünkü geldiğinizden beri herkes size geçmişte olan diğer olaylarla ilgili soru. Partinizin geleceğiyle alakalı çok az soru duydu. Güzel saatlerce konuşayım. Ben bu sebepten dolayı diyorum ki hani siz neden size oy verelim? Çünkü siz senelerci iktidar partisindeydiniz zaten. Bak bu soru harika bir soru. Bu soru harika bir soru. Hadi bakalım. Neden vereceksiniz biliyor musun? Hayır hayır bunu şey yapacağız evet. Teşekkürler. Ama hayır tümleydi senelerdi şimdi biz niye ona oy verelim ki? Çok haklısın ama bak şöyle düşün sabahtan beri sorulan sorulara verilen cevapların hepsinin içerisinde şu anda sorduğunuz soruyu doyuracak dolduracak taşıracak cevaplarla cümlelerle var. Net bir cevap alamadım ki ben. Cevaplarla çünkü konular aldım yani soru soruluyor cevap çok farklı. Anladım. Bellen cevap çok farklı. Şöyle yapalım çok fazla arkadaşımızın sorusu var. Siz de eğer müsaade ederseniz son olarak gelecek partisinin gelecekle ilgili planlarını hızlıca alırız. Çünkü diğer arkadaşlarımızın da artık sesi yükselmeye başladığı saatten dolayı biraz bir ara daha vermek istemiyorum. Hızlıca devam edelim mi sonra gelecekle ilgili planları alırız olur mu? Asıl aslında istediğim şey gelecek planları değil biz neden inanalım kendisine? Öyle değil o.
Bütün programın genelini hesaplarsın bir ortalama çıkartırsın ve şöyle dersin ben inanmıyorum. Bunu programın tamamını izledikten sonra ne olur kendi kararını ver olur mu? Kusura bakma bölmüş gibi oldum ama anlıyorsun değil mi beni? Mümkün değil anlamıyorsun tamam. Lütfen mikrofonu şu kırmızı arkadaşa verir misin? Ben sorabilir miyim? Aa bak hanımefendi var sende çok gentil bir adamsın tabii ki hanımefendi sorursun buyurun. Merhaba öncelikle ben Sıla. İsmini alamadım.
Mayıs 2016 tarihinde mobbing’e uğrayarak görevinizden istifa ettiniz. Bu mobbingin arkasında Erdoğan’ın güçlü başkan, zayıf başbakan stratejisi olduğu düşünülüyor. Tüm bu süreçten sonra 15 Temmuz derbe girişiminin gerçekleşmesi sizce bir tesadüf mü? Bu birinci sorum ikinci sorum çok kısa. Sadece tweetinizi okuyacağım. Andığımız uygulaması 1930’lu yılların otoriter zihniyetinin bir üründür.
Ve sahiçi sistem ve zihniyetle yürütülen mücadele çerçevesinde 2013 yılında pedagogyu aykırı bulunarak kaldırılmıştır diyorsunuz. Ben bu pedagogydan ve otoriter zihniyetten kastınız ne? Bunu soracağım. Çünkü sizin başbakanlık yaptığınız dönemde meydana gelen Ensar Vakfı olayında siz vakfı hiçbir şekilde tozkondurmayarak sadece faaliyet kınadınız. Yine biraz geriye bakın Ensar Vakfı olayı benim başbakanlığım döneminde olmadı. Tamam ben yanlış araştırmışım ama sadece sizin Manisa’da yaptığınız konuşmalıdan falan yola çıkarak bunları söylüyorum.
Olmadı. O benden önceki dönemdi. Tamam ama siz şu an Ensar Vakfı’nı savundunuz vakıf olarak. Bir dakika nerede savundum? Hemen o savunduğunuz konuşmayı da okuyabilirim isterseniz. Bu vakıfla ilgili olmayan bir sapığın yaptığı alçakça muavele fiil karşısında eminim en çok da Ensar Vakfı’nın mensupları kuruculara tepki göstermişlerdir. Hepimiz bu tür alçaklıklara karşı tepki gösteririm ama hiçbir şekilde bunu siyasi bir tartışma konusu yapmayalım. Öyle konular vardır ki siyasetin ötesinde ve üstündedir diyorsunuz.
Bence andımız da siyasetin ötesinde ve üstündedir. Teşekkür ederim. Güzel. Teşekkürler. Şimdi sıla bazı şeyleri rahat konuşabilmeliyiz. Tabu haline getirmemeliyiz. Ensar Vakfı’nın o iğrenç olaylarla ilgili tavrımı ben her zaman ortaya koydum. Hiçbir zaman da terörü de etmedim. Andığımız meselesinde de sadece bir siyasetçi değil bir bilim adamı olarak söyleyeyim. Gerçekten 1930’lu yıllarda bu andığımız bir kere şeyle prorolmem yok. Demeden beri konuştuğumdan anlamışsınızdır. Benim türklükle, kimliğimle falan hiçbir sıkıntım yok.
Dünyanın her yerinde göğsüme göre göre Türk’üm, Müslüman’ım, Türkiye Cumhuriyeti’nin akademisyenine ya da bakanı başbakanı hiç gocunmadım. Ama 1930’lu yıllarda dünyadaki genel trende uygun bir metin de o. Ve o andımızı yazan o zamanın Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip aynı zamanda o zaman Türk Tarih Kurumu tezlerinde kendisi doktor olmakla birlikte tarih tezleri var. Mimar Sinan’ın kafatasını ölçerek Türk olup olmadığını bulmak üzere çalışmalar yapanlar arasındayız. Ve Mimar Sinan’ın hala türbesinde maalesef kafatası yok.
Biliyor musunuz ne kadar ağır bir şeydir bu? Mimar Sinan’ın türbesinde şu anda bedeni var kafatası yok. Başbakanken kafatasını bulması için, bulunması için talimat vermiştim. DİB Tarih Jorafya Fakültesi’ne kaldırıldığı söylendi. Araştırdık, yok. Şimdi bu o dönemin algısı, kastettiğim otoriter zihniyet bu. Benim için insan insandır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları da onurlu insanlardır. Mesela biz alıştığımız için bize kolay şey geliyor. Ayrıca şunu da söyleyeyim Reşit Galip intihal suçu doğruyu mu çalışkala mıyız? İntihal suçundan dolayısıyla Atatürk tarafından görevden alınmıştır. Şimdi düşünün bize norma gelebiliyor kulağımız alıştığı için. Batı Trakya’daydım ben geçen ay iki ay önce. Batı Trakya Türklerine her gün sabah varlığım Yunan varlığına armağan olsun diye bahsetselerdi. Hoşumuza gider miydi? Ya da Almanya’daki Türk çocuklar… Bir dakika. Bu bir devlet anlayışı. Ben şunu söyleyeyim. Gençlerin çocukların varlığını adadıkları bir devlet düşünmüyorum ben.
Çocuklar ve gençler için kendini adayan bir devlet istiyorum. Aramızdaki fark bu. Niye adayan? Biz devleti onun için istiyoruz. O çocuklar için. O gençler için. Bu bizim kabul edeceğim bir şey olur mu? Ya da Bulgaristan’daki Türkler, Almanya’daki Türk çocuklar. Bu kimlikle ilgili bir mesele değil. Bakın sadece Türkçe’ye yaptığı hizmetler dolayısıyla ve Türkçe’ye yani bizim dilimizde yaptığı çalışmalar dolayısıyla Cengiz Dacı diye okumanızı tavsiye ederim.
Yitik bir romancı, Kırım romancısı, madem dalına asılı bebekler, yurdunu kaybedene damı, yitik yıllar muhteşem kitapları var. Ne zaman biliyor musunuz? 1944’te Stalin Kırım Tatarları’nı sürdüğünde Türkiye’ye gelmek ister. Bakın aynı dönemde Cengiz Dacı’yı o gün ki iktidar bunu söyleyen Türk’üm diyen bu ifadeyi kullan iktidar döneminde tek parti dönemi Cengiz Dacı Türk kimliğiyle Türkiye’ye giremez, Londra’ya gider. Hayatı boyu küser bir daha Türkiye’ye gelmez.
2011 yılında Londra’da öldüğünde onun cenazesini Londra’dan alıp bizzat Kırım’a babasının sürüldüğü babasının bahçesine defneden de benim Türkçe aşkım dolayısıyla, Türk kimliğine duyduğum saygı dolayısıyla. Milliyetçilik sadece söylemli olmaz. Türkiye İstiklal Marşı etrafında zaten bir milli marşımız var. Bu muhtevaseyle ilgili değil, zihniyetle ilgili. Bu bir aidiyet mesela anlımızdan sonra İstiklal Marşı’na sonra Türkiye bayrağı yapalım, Türk bayrağı olmasın, Türkiye’yle ilgili. Bunun gibi söylemleri de biliyorsunuz. Böyle şeylerle kategori kategori çıkıyor ya.
Evrensel bir yurtseverlik anlamında evrensel kültürle bütünleşik olması lazım. Şebnem sende miyiz? Sizin Mayıs 2016’da istifa sürecinizden sonra 15 Temmuz’da bir geçiminin gerçekleşmesini sormuş. Önemli bir soru. Bakın gerçekten ben de şimdi geriye dönüp olayları ben Mayıs 2016’da istifa ederken açık söyleyeyim işte Ecevit Sezer olayı gibi bir olay yaşamasın memleket parti de özellikle devlet ve ülke zaf göstermesin diye feragat ettim. Korktuğumdan falan değil korksam sonra da parti kurmazdım. Nice baskılar gördüm.
Hiçbir şeyden korkmam ben. Allah’tan başka ve milletin kalbinde yerini kaybetmekten başka. Benim Başbakanlığıma dönük yapılan operasyonun ve bunları yapanların bir kısmında geçmiş FETÖ bağlantıları düşünülürse arkasında sonrasıyla ilgili bir hazırlık var mıydı sorusu benim de aklıma geliyor. Daha sonra ama o gün istifa ederken bir müddet sonra 15 Temmuz gibi olayla karşılaşacağını düşünmezsiniz. Bunun araştırılması lazım ve bunlar araştırılacak. Bu o dönemde 15 Temmuz’a giden yolda bana karşı bu operasyonları yapanların rolü nedir? Bu da mutlaka araştırılıyor.
Kendinizi güçlü başbakan Binali Yıldırım’ı da güçsüz bir başbakan olarak görüyor musunuz? Çünkü ben yüksek profilli başbakanım o düşük profilli başbakan. Ben yüksek profilli başbakanım o düşük profili kendileri öyle söyledi. Ben demedim onlar dedi. Kardeşim buyur bunca hakkaniyetsizlik, hukusuzluk arkanızdayken hiçbir şekilde sıkıntı olmadı da karşınızda durduğunda mı problem yarattı? Şimdiye kadar neden sustunuz? Ne diye sustum ya? Susam susam böyle mi olurdu? Nereye sustum ya?
AKP’nin işindeyken de yolsuzluklar olduğunu iddiad etti. İsim neydi? İsim Ömer. Ömer bak en başta anlattım AK Parti içinde yolsuzluklara karşı siyasetik kurulu kuracağım dedim engellendim. Sonrasında manifesto yayınladım. Konferanslar verdim de AK Parti’nin konuşmalar yaptım. Manifesto’yu aç oku 22 Nisan 2019 bütün bu yanlışlıklara dediğin hakkı haksızlıklara hakkaniyeti karşı en sersekteki de çıktım. Yani sizin döneminizde hiçbir yolsuzluk olmadı öyle mi? Ömer bu partideki yolsuzluklar, terslikler yüzünden zaten sesimi çıkarttım. Sesimi çıkarttığım için hedefe koyuldum hedefe koyuldum.
İçin yeni bir parti kurdum. Bir şekilde mücadeleme devam ediyorum diyor. Aslında birçok sorunun cevabında bunlar var. Ne olur tatmin ol. Teşekkür ediyorum kardeşim. Sıkıntı yok değil mi? Sonuçta buydu soru. Tamam. Buyurunuz. Merhaba Davut. Sayın Davut Ağla. Yeni adım Davut Bey oldu iyi. Saat şu an üçe geliyor. Yani çorba gibi oldu. Bir de çok güzel bir şey oldu.
Yani çorba gibi oldu beyinleriniz. Beni yaramazsınız yalnız. Devam eder istiyorsanız. Yani istiyorsanız bir ara verip. Tamam tamam. 12 saat aralık siz ders verdiğim günü bilirim. Kızım bir gün dedi ki baba yoruldum mu? Hayır kızım yorulmadım. Yoğruldum dedim. O zaman soruyu alalım sonra hemen bir araya gidelim. Adım Elif. Sayın Davut. İsim hanım Elif mi? Elif. Elif. Karşılıklı yanlış anlaşılma. Ben yanlış anladım. Olsan eğer bu kadar sabırla bu vakte kadar kaldığı için arkadaşlar Dördücü Parti
ne kadar sürecek bilmiyorum da Dördücü Parti buraya kokoreç getirsek de hep beraber esek ne dersiniz? Ama ben burada olmayacağım. Sizinle birlikte sizin aranızda yiyeceğim sizinle birlikte. A ben patladım değil mi şu an? Ekip yanına da ayran. Tamam. Bu bizim ikramımızdır. Efendim? Bizim ikramımız. Bizim. Benim. Olmaz öyle şey. Benim oyum size. Aslında ev sahibi biziz öyle ama ben de ev sahibi oldum. Bu kadar saatten sonra siz büyüğümsünüz. Bir şey demem. Ya keşke kola söyleseydik. O zaman bizim ekibe buradan rejiye sesleniyorum. Yardır kokoreçleri söyle herkese. Burada kaç kişi var? Say. Arkadaşlar istiyorsanız tek tek herkese soğanlı mı soğansız mı diye de sormayın. Yani şimdi biz söyleyelim bahtımıza ne çıkarsa ekip hemen siparişi verin. Faturayı da gönderin. Toplanıp gidelim istiyorsanız. Sende gelen kokoreçler içinden 700 problem bulacağız. O zaman hanımefendi isminizi ben artık unuttum. Buyurun sorunuzu sorun araya gidelim. Sayın Davutoğlu. Başbakan olduğunuz dönem içerisinde de peytullah gülen törör örgütüyle ilgili gülen harekatı ile ilgili hiçbir bağlantınız olmadığını söyledi mi?
Törör örgütüyle ilgili. Hareketi de olabilir. Ya valla kafam gitti ya. Nasıl istiyorsan artık çorba unut. Saatlerdir otur otur. Törör örgütüyle ilgili hiçbir bağlantınız olmadığını söylediniz. Ancak sayın cumhurbaşkanın bununla ilgili bir açıklaması var. Kandırıldık. Ve bizim dönemimizde de büyüdü dedi. Şimdi bu partinin siz de cevap başbakanlığa kadar yükselmiş önemli görev almış kişilerinden birisiniz. Evet hiçbir bağlantınızda olmayabilir. Haklısınız. Ama bu terör örgütüyle ilgili bankaya para yatırdığı için bile insanlar yargılandı. Ama siyasi ayağında kimse yargılanmadı.
Suçsuzsanız da en azından bir vatandaş olarak göreviniz itibariyle ve başbakansınız ama aramızda bir fark olduğunu düşünmüyorum. Biz nasıl ki bir suç işlediğimizde bu ülkenin mahkemelerinde yargılanıyorsak sizlerin de yargılanıp aklanması gerekmiyor muydu? Şimdi şöyle diyeyim bak Elif. Eğer birisi benimle ilgili FETÖ terör örgütüyle bağlantı destek ya da o gece gündüz öncesinde sonrasında bir suç isnat edecek bir delil vursa yargılanmaya hazırım. Hiç korkmam. Tebrikler.
Hiç korkmam çünkü bir nebze bile olmaz. Ama şey yaptığım biraz önce örnek verdim. Rahmetli Özcal’ın, Rahmetli Demirel’in, Ecevit’in ta o dönemlerden bugüne bu hareket bir devlete sızma hareketi olarak bir darbe teşebbüsüne yönelice ana kadar olan dönemdeki açıklamaların hepsini de bunun içine katarak söylüyorum. Bunu suç unsuru çıktığı andan itibaren ondan önceden de bir ilişkim yok ama onu söyleyeyim mi ondan korktuğumdan değil. Ama şuna kesinlikle katılıyorum. Ve bunu her yerde söyledim. Ve dikkat edin. Bana karşı cehpa açmış olanların akıbetlerine bakın sonra. Ya akıbetlerindeyse geldikleri yerlere şunu söyledim. Bir bankaya devlet teminatıyla açılan bir bankaya para yatıran ya da devletin daha suç örgütünün okulları olarak görmediği okula veren yine fakir fukara çocukları cezalandırılırken sadece onlar değil onların akrabaları da cezalandırılırken neredeyse yedi sülalesi irtisaklı denerek cezalandırılırken FETÖ o geceki darbenin en üst komuta kademesinin en üst ferdi olan Mehmet Dişçi’nin kardeşi.
Şaban Dişli nasıl Hollanda’ya büyükelçi atanır diye her zaman sordum. Meydanlarda da sordum. Televizyonlarda da. Bir okula öğrenci gitmiş parasızlıktan bir yere bir ana baba yazık bunlara kanmış vermiş de o cezalandırılıyorsa Berat Albayrak o okulu bitirmiş. Serhat Albayrak o okulu bitirmiş. Bunlar nasıl bakan oldular? Nasıl Türk basınını neredeyse Serhat Albayrak’ın kölesi hale getirilir diye bunları hep sordum ben. İçeride de sordum. Dışarıda da sordum. Meydanlarda da sordum.
Geçen hafta Sultanbeyli’de de benzer şekilde sordum. Yine FETÖ borsası grup bakın şu anda FETÖ borsası üzerinden yapılan TMSF operasyonlara en büyük eleştiri hekim getirişli yolculuklar. Biz konuşuyoruz Abdullah Güzeldülger. TMSF ile ilgili parti üyemiz. FETÖ borsası grup parası olanı suçsuz çıkarıp parası o anda ödeyecek parası olmayanın malına konmak bunların hepsi hukuk katliamıdır. FETÖ ile mücadele ederiz sonuna kadar.
Ama asla sıradan halkın Erdoğan’ın kandırılabileceği bir yerde sıradan halkın kandırılması dolayısıyla onların cezalandırmasına rizam olmamıştır. Buna da hep karşı çıktım. Sayın Davutoğlu aslında şunu anlamaya çalışıyorum ben. Çok pardon olsanız uzattığım için de ben şimdi olayı sizinle biz nereden bakıyoruz oradan görmeniz için bir örnek vereyim. Oğuzhan şimdi bu programı yapıyor. Ben bu programı izliyorum ve iyi niyetle yaptığını düşünüyorum. Teşhip isteği hata olması. Ama bunun kötü niyetle yapıyor diyelim ki. Kötü niyetle mi yapıyorsun? Amerika’dan fondandığım söyleniyor valla. Beni izlediğim için eğer suçlanıyorsam bu programı yaparken yanında olan Kamil ya da kardeşi neden yapıldığı hiçbir sizin bilginize dahil başvurulmuyor olması. Olur mu? Çok ilginç değil mi? Bak Elif haksızlık yapıyorsun. Ben tanık olarak da hiçbir yer diziminizin geçtiğini de görmedim çünkü. Elif haksızlık yapıyorsunuz ama. Yok bilmiyorum. Öğrenmek için söylüyorum. Bir şey söyleyeceğim söyleyeceğim. Niye haksızlık yapıyorsun diye suçlamak için söylemiyorum. En başında söyledim. Bu konuda devletin nihayet hesap nereye veririz biz? Siyasiler Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne veririz.
Yani Yüce Divana Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden gidilir. Onun içinde iki mekanizma vardır. Araştırma komisyonu kurulur. Soruşturma komisyonu kurulur. Araştırma komisyonu meseleyi araştırır. Rapor yazar. Soruşturma komisyonu suç bulursa bunu soruşturur ve Yüce Divana sevk eder. Ben her zaman şeffaf oldum ve her zaman meydan okudum. Mal varlığımı alıştırılsın. Birisi tuttu bana Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na bu Pelikan Çetesi denen alçak yapı. Alman ajanı falan gibi bir şeyler yakıştırmaya kalkıyor. Bir tek şey bulsunlar Yüce Divana çıkayım dedim.
Şimdi 15 Temmuz’la ilgili FETÖ’yle ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi bir araştırma komisyonu kurdu Elif. Tarih 2016 Ekim, Eylül belki. Darbeden hemen sonra. Başkanı bir eski savcı Reşat Petek. Yardımcısı da bizim şu anda genel başkan yardımcımız olan Selçuk Özdağ’dı. O zaman hemen akberat edeyim. Bana soru göndereceklerini söylediler. Her şeyi sorabilirsiniz dedim. Bak şimdi o sorular bana geldi Elif. Biraz detay anlatayım ki bu konuda. Ben o soruların hepsine, hepsine detaylı cevap verdim.
Bazı kıdemli siyasiler gelip bana dediler ki efendim şimdi veriyorsunuz bu cevapları ama alihinizle ileride kullanılabilir. Meclis sormuşsa ben cevap vermekle yükümlüyüm dedim. Tek tek bütün sorulara FETÖ örgütü ile ilgili cevap verdim. Benim dışımda hiçbir siyasi soruya cevap vermedi. Ne Erdoğan verdi, ne Binali Yıldırım verdi, ne içişleri bakanları geçmiş bakanlar verdi. Bir tek cevap veren benim. Hatta eski başkan şeyler de cevap vermedi. Bakın o dosyalara. Sonra ne oldu biliyor musun dedi. Şeffaf benim hayatım. Ben o soruları verdim. Bekledim bunlar raporu yayınlayacaklar. 75 sayfa cevap verdim. Her şey var içinde. Nerede nasıl örgütlendiler, kimlerle irtibat kurdular, ne yaptılar, hepsi var. Bildiğim ben onlara karşı ne yaptım, hangi tedbirleri aldım, hepsi var. Onu o bekledim yayınlayacaklar bir müddet sonra yayınlanmadı. Ve şu şu isimlere mesela Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçe soru sorulmasın diye talimat gittiği bilgisi geldi. Baktım ki yayınlamıyorlar bu şeyi.
Bir sene sonra 2017’de kendim tarihe tutanaklar diye verdiğim cevapları yazdım kitap olarak. Hani kitabı satın alasınız da ben tehlifi alayım diye söylemiyorum. İsteyen piyasada bulabilir. Ama bunlar üzerine benim kitaplarım raflardan indirildi. Çünkü kitap dağıtıcının tek elini de FETÖ okullarında okumuş olan Bu Serhat Albarak ve Otur Kuaz grubunun medyası onları satın aldı. Şimdi ne yapabilirim başka herif? Bana yarın soruşturma komisyonu kursunlar. Ben hiçbir şeyden çekinmem. Çıkar ben size yine anlatırım. Seçimden başarılı çıkarsanız bunun üzerine gideceksiniz. Tabii tabii. Sayın Babacan da engel olmazsa. Hiç şüphesiz. Hiç şüphesi olmazsa. Bir ara verelim dördüncü partta tekrar görüşürüz. Teşekkürler. Kokoreç yerken konuşuruz bir dinleneyim. Günlerde günlerde. Kokoreç bu partın sonunda geliyor. Yedinci saate girdik. Sayın Gergerli Oğlan’ın rekorunu kırdık az evvel. En uzun program bu olacak.
Tam hüseviyemizin sınırda olduğunun farkındayım. Sorular mantıksız gelebilir. Gelecek en büyük eleştiri şey olacak büyük ihtimalle. Ümit Özdan sorularına müdahale ediyordu. Niye? Sayın Davutoğlu’nun sorularına müdahale etmenin diye. Çünkü Ümit Özdan belli bir süresi vardı. O süre içerisinde yine siz kadar kalabalığa söz vermek zorundaydım. Fakat gördüğünüz gibi Davutoğlu ucu açık. Gidiyor yani. O değildi arkadaşlar. Davutoğlu’nun gelmesi gerçekten çok muazzam bir olay. Çünkü altılı masadan bir beyefendi geldi. Yani bu insanların altılı masası var. Belirli konuları garanti altına almış insanlar buraya gelip şu riski almazlar. Siz mesela bir soru sorarsınız. Kilitlenir ortalık. Bir soru bir cevapla emin olun gündeme oturulacaktır. O yüzden bu riski kolay kolay almaz siyasiler. O yüzden çok saygı duyuyorum Sayın Davutoğlu’na. Ve Davutoğlu’nun buraya katılması demek beyefendi çıktıysa biz de artık çıkmak zorundayız. Getirecektir konuyu. Çok ümitliyim. Altılı masadaki diğer parti mensupları ya da genel başkanlar da katılacaktır artık programımıza. Finalde de AK Parti’den bir beyefendi ya da bir hanımefendiye alırsak tertemiz bir iş çıkartmış olacağız. Süleyman Soylu’yu çağırıyorum. Sürekli her gün telefonda çağırıyorum. Nasıl? Arkadaşlarımla hükümet eleştiriyorum telefonda normal halktan. Bir şekilde öyle konuşacak gelir belki. Cem Uzan bölümünde de anlatmıştım. Saygı çerçevesinde götürmeye çalışıyorum programı. Ideolojik düşüncem ya da görüşlerimin tamamını evde bırakıp geliyorum buraya. Bir AK Partili vekil ya da genel başkan ya da genel başkan yardımcısı gelirse icabet ederse
onlara da aynı şekilde davranacağımı bilmelerini istiyorum. Siz ne soruyorsanız o. Buradan kameralar vasıtasıyla tekrar sesleniyorum. AK Parti’den de gelmek isteyen olursa, Milletçi Hareket Partisi’nden de gelmek isteyen olursa çok mutlu olurum. Çünkü maalesef aslında bari gelmek isteyenler. Mesajlaşıyoruz konuşuyoruz ama bir partiye danışalım durumu da söz konusu maalesef. O yüzden onların danışacakları insanlar da bizi izliyor. Emin olduğunu izliyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımızın sizce bu programın özetini en azından izlememesi mümkün mü? O yüzden hepsine sesleniyorum. Özete bunu koymayacaklardır ama Sayın Cumhurbaşkanım burada sizi bekliyoruz.
Saygıyla, sevgiyle ağırlama sözü de veriyoruz. Umarım gelirsiniz. Sonuçta biliyorsunuz ben bu ülkenin Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı Bine Vildirim’ı da konuk aldım. Saygıda kusur etmedim. Kalabalık da saygıda kusur etmedi çünkü hep AK Parti gençlik kolu oraydı. O yüzden de etmemiş olabilirler. Ama sonuç olarak dediğim gibi ben Twitter’da herkese kavga edebilirim. Twitter’da net olarak düşüncelerimi zaten yazıyorum. Ama burada bambaşka bir durum söz konusu ve biz de kimseye saygısızlık etmek istemiyoruz. O yüzden gönül rahatlığıyla gelebilirler.
Çekinmesinler. Sizden de çekinmesinler. Sizden de çekinmemeleri gerekiyor zaten. Kim istemez efendim? Sonuç olarak bizim memleketimiz. Bu insanlar bu memleketi yönetmeye aday insanlar. Hatta yönetenler de var içlerinde. Neden bizi yönetiyorlarsa bizimle konuşmasınlar ki. Rating kaygısı falan filan zaten söz konusu değil. Çünkü biz bu programları yaparken insanların soruları cevaplansın istiyorduk. Politikaya ilgi duyan gençler izlesin istiyorduk. Geçen gün paylaştım. Trend 1 olmuşuz. Her bölüm trend 1 oldu. Dedim ki bir siyaset programının trendlerde birinci olması aslında gerçekten üzücü. Bize yarıyor. Babala TV’ye çok yarıyor. Unutulmaz bir abone sayısı kazandık. Bir ayda. Fakat gencecik adamlar sevgililerini düşünecekler. Problemlerini düşünecekler belki. Onları düşünmeyip oturup siyaset programı izlemek zorunda kalıyorlar. Memlekette artık herkesin aradığı cevaplar var. Ve o cevapları elbette siyasilerden bekliyorlar. Ve bu yüzden bir ülkede siyaset programı tabi ki çok izlensin ama o trend 1 olmasın. İnşallah 2023’den sonra siyaset programları yine olsun, Hakkaniyetli bir şekilde çekilsin ama trend 1 olmasın. Gencecik insanlar oturup memleket meselesi konuşuyorlar ve gerçekten psikolojileri bozuldu. Ve bu çocuklar gelecekte bizi yönetecekler.
İnşallah daha güzel, daha aydınlık, daha özgür günler gelir. Ben yine ekmeğimi kazanırım. Ben başka program yapıyorum. O da doluyor, o da trend 1 oluyor. Ben oradan devam ederim ama bence ülkenin trendinde birinci sırada bir siyaset programı olması… Maalesef üzücü. Buyur. Hayır, bu alkışlanmak için söylemedim. Hazır mıyız? O zaman hemen dördüncü parta başlıyoruz. Buyurunuz. Bir beyefendiye bir söz vermiştim. Hemen lütfen sorusunu sorsun. Buyurunuz.
Merhabalar ben Sefa. Osmaniye’de Yörük obalarına, Türkmenlere, İzmir’de Mustafa Kemal ve ordularına, Diyarbakır’da Kobani’ye selam gönderdiniz. Ülkenin bir tarafında Yörük Ahmet, diğer tarafında Serok Ahmet oldunuz. Zannediyorum ki 2023’te Danıştay’ın andımız kararına tepki gösteren, az önce teröre karşı büyük bir mücadele gösterdiğiniz söyleyen siz, PKK uzantısı PYD’yi meşru gördüğünü söyleyen zannederim ki Serok Ahmet’ti.
Sayın Davutoğlu, siz yeni partinizle çok maskeli ve nabza göre şerbet veren politikalarınıza devam edecek misiniz? Şu anda Yörük Ahmet mi yoksa Serok Ahmet misiniz? Güzel. Teşekkürler. Alkış alınca dudağım böyle titredi ya. O çok hoşuma gidiyor. Hoşuna mı? Çünkü diyor ki, güzel soru. Güzel güzel güzel. Eyvallah. Zannederim ki mültecilere de oy kullanma hakkı verilmez de Suriye’yle Ahmet olmazsınız. Ama senin burada yüzünün sert olması lazım. O kadar hoşuma gidiyor ki alkış böyle. Siz gülünce benim de güle. Adamsın buyurun. İçerisinde bulunduğunuz ittifakla andığımız konusundaki fikirleriniz ne yönde şekillenecek merak ediyorum. Teşekkür ederim. Ben teşekkür ederim.
Hiçbir zaman tenk renkten oluşmuyor Sefa. Zamanla bunu öğreniyorsun. Hele Türkiye gibi Afro-Avrasya’nın ortasında bir ülkedeyseniz ve üzerinizden nice kavimler geçmişse bu toprakların ve nice devletler kurulup nice devletler çökmüşse şunu öğreniyorsunuz. İnsan tek kimlikli değil. Ben de tek kimlikli değilim. Doğrudur. Doğduğum yer Torosların zirvesinde neredeyse Devlet-i Osmani ya da Cumhuriyet seferberlik ilan etmese oradan inmeyen bir Türkmen boyunda doğdu. Adım Hoca Ahmet Yasivi’den Ahmet İsaani koymuş dedem. Türkmenim, Yörük adını ben vermedim. Doğduğum yer verdi.
Evet Serok Ahmet’im. Serok adını da ben vermedim. Ben bir gün Diyarbakırlılar’a çıkıp da ey Diyarbakırlılar bana Serok deyin demedim. Diyarbakırlılar bana Serok dediler. Meydanı inlete inlete Serok dediler. Ben de serserah serçeva dedim. Şimdi de söylüyorum serserah serçeva. Baş göz üzre yani. Eğer Kürtler bana Serok demişse başım gözüm üzeredir. Ve ben bunu İzmir’de de söyledim. Sana çarpıcı bir şey söyleyeyim Sefa.
Mersin’de Türkmen obaları toplandığında ben size Serok Ahmet olarak Kürt kardeşlerinden selam getirdim dedim Mersin Kongresi’nde geçen sene. Hiçbir Türkmen de ya bizim Yörük Ahmet ne zaman Serok Ahmet oldu demedi. Çünkü o Türkmenler bilir ki devletin bekası öyle lafla sözlü olmaz. Devletin bekası başında bulunan insanın gittiği her yere aidet hissiyle bakmasıyla olur. Bosna’ya git, Saray Bosna’ya Davutoğlu bizden daha çok boşnaktır derler. Çünkü boşnakların haklarını uluslararası forumlarda boşnak dışleri bakanlarından daha çok ben savunurdum. Şimdi gidin Doğu Türkistan’a gidebilirseniz bu bahçeliği Erdoğan iktidarının Perinçek güdümünde, Urumçi’de, Kaşgar’da herkes Uygu Rahmet’e selam et diyecekler. Çünkü ben o zulümle işlenirken oraya gittim ve Uygurlarla birlikte şey yaptım. Gidin Arakan’a diyecekler ki Arakanlıdır Davutoğlu çünkü Arakan’a inen ilk uçak bütün o baskılarda benim içinde bulunduğum uçak.
Ben Türk’üm, ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım ama her şeyden önce ben insanım insanım hepimiz. İnsan olan kendi içinden çıktığı toplumu da sever yani yörükleri severim. Sadece benim gitmeme engel oldular diye Alanya belediyesi bir şey yaptı dedi yörükler hiç kimse gitmedi bomboş kaldı yazın. Ama ben Diyarbakır’ı da kendi yüreğimden bilirim. Şöyle bir şey olmuştu bir keresinde. Birisi dedi ki Hriştire Bakanıyım Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde HDP milletvekillerinden birisi çıktı dedi ki
bir de İstanbul’un kaderi Sarayboslan’ın kaderidir Semerkand’ın kaderidir diyorsunuz bir kere Diyarbakır’ın kaderidir diyemediniz dedi. Çıktım dedim ki demem asla demem çünkü dışarıda olan için bu klanıdır. Diyarbakır biziz, biz Diyarbakır’ız dedim. Hiç Mustafa Kemal’in askeri vesaire ben öyle sloganlar atmam. Ama İstiklal Savaşı’nın komutanı olarak Gazi Mustafa Kemal hakkında herhangi bir olumsuzluğun söylemesini doğru görmem. İzmir’de görmem, Konya’da da görmem, Diyarbakır’da da görmem.
Ama tarihi olarak bir analiz yapıyorsak bütün siyasi liderler bütün siyasi bütün tarihi şahsiyetler incelenir, olumlu olumsuz önleriyle anılır. Abdülhamidciler Atatürkçüler diye bir bölünmeyi doğru görmem. Fransa Cumhuriyeti, 5 Fransız Cumhuriyeti geçti. 5 Fransa devrimden sonundan sonra da bir sürü hanedanlıklar. Ama hiçbirisi diyeni reddederek Fransa tarihini okumadık. Bu tarih bizim Sefa. İyisiyle bizim, kötüsüyle bizim. Bu ülke bizim.
Bu ülke bizim. Türk’üyle bizim, Kürt’üyle bizim, Dadaş’ı ile bizim, Tatar’ı ile bizim, Boşnağ’ı ile bizim. Türkiye bütün bu kimlikleriyle var olacak. Türkiye’nin kurtuluşu burada Sefa. Bu konuda benim İngilizce olarak da inanmış bir kitabım var. Self-perception yani ben idrakikim. Siz kendinizi nasıl idrak ediyorsanız esas olan odur. Devlet bir kimlik empoze ettiği zaman empoze ederse ona direnir insanlar. Ama siz kendiniz o aidiyeti inşa ederseniz, özgürlükler içinde inşa ederseniz herkes o devlete devletim diye bakar.
Türkiye’deki problem kimliklerin böyle yukarıdan dikti ettirilebilir bir şey olduğu zannedilmesinde hayır. Bu millet asıllarca zaten bu şekilde bu kimliklerle yaşanmış Sefa. İçeriden okuyacağız. Dışarıdan değil. Sen, ben diye karşılık konuşmayacağız. Duruş diye bir kitap yazdım aslında burada. Son kalanlara ben birer imzalık göndereyim mi onu? Olur tabii ki. Bakayım baya bir kalabalık ama imzalayabilirsem 2017 Başbakanı’ndan sonra yazdım. Bu kimliklere kimlik bilincinin ne olduğunu anlatmaya çalıştım.
Ama bütün bu kimlikleri aşan bir kimlik var. İnsan kimliği. İnsan olduğunu unutan Türk de olsa, Kürt de olsa, Müslüman da olsa, Hristiyan da olsa bir müddet sonra zalimleşiyor. İnsan olduğumuzu unutmadan bu kimlikleri kendi aramızda yaşayacağız. Bende riyakarlık yok. Tek yüz var. Başbakan olduğumda da bunu yaptım. Bundan sonra da. Son olarak keşke Ahmet Davutoğlu bizden daha boşnak diyen boşnaklar gibi biz de keşke Başbakanlık Dönemimizde Ahmet Davutoğlu bizden daha Türk, daha Türkçü diyebilseydik.
Bak şimdi. Bak şimdi. Sana söyleyeyim. Bak bu, bu sloganlarla olmaz Sefa bu. Sloganlarla olmaz. Biraz önce söyledim. Herhalde dinlemedin. Türk Konseyini ben kurdum. Türk Devletleri’nin birliğini oluşturan Türk Konseyini Dışişleri Bakanı olarak ben kurdum. Bu konsey hiçbir Türklerim, Türk Milletinin faydasına bir icraata imza atmadı. Öyle zannet. Öyle zannet. Uygurlar çile çekerken Haşkara uçağının benim. Başbakanın gittiniz mi? Gittim tabii. Nereye?
Nereye? Dur, dur. Uygur’a Çin’e Dışişleri Bakanı’yken gittim. Dışişleri Bakanı’yken gittim. Doğu Türkistan’a Dışişleri Bakanı’yken gittim. Şimdi yine de gidebilirdim. Türkiye’de sahte bir milliyetçilik yapılıyor. Türk kimliğine en büyük zarar kim verir biliyor musunuz? Türk kimliğini Kürt kimliğinin karşısına koyanlar verir. Böyle bir karşılık üzerine kimlik inşa edilmez. Evet ben Türk’üm ve buna hiç gocunmadım. Ama Türk kimliğini Kürt kimliğinin karşısına koymadım. O yüzden de Kürtler de benimseydi beni.
Bakma öyle Türk kimliği böyle Ankara’dan slogan atmakla da olmaz. Biz bu kimliklerin hepsine saygı duyarız ve o saygı içinde de kendi kimliğimizden gocunmayız. Mikrofonun zaten olan arkadaşlarımız var. Size de geleceğim. Buyurun. Merhabalar. Adım Fatih. Siz yaklaşık üç bölümde sürekli bir mücadele ve irade sahibi olduğunuzu söylüyordunuz. Benim sorum şu yönde. Son beş yılda 400’e yakın son 20 yıldaki bu 20 yılın 14’si AK Parti hükümetiyle beraber olduğunuz dönemde
1000 yüze yakın polis memuru intihar etti. Bu intihar eden polis memuru, memurları olarak. Şimdi benim merak ettiğim şey şu. Söylentilere göre emniyet içindeki cemaatleşme, baskı, mobing, çok çalışma süreleri ve ücretsiz çalışma durumlarında siz nasıl bir mücadele ve irade sahibi olarak bir çalışma yaptınız ki sizin başbakan olduğunuz dönemde intiharlar %50 daha fazla artıyor. Nerede? Hangi rakam? Kim söylüyor bu başbakanın? Akademinin polis akademi. Bir dakika. Hangi yıl? 2014-2016 yıllar arası.
O yıllarda intiharlar %50 fazla mı artmış? Evet. Hatta Tuik’in ve polis akademisini kendi verilerinde. Bak Fatih. 30-14 yılında 39, 2016 yılında da 61 olarak gözüküyor. Yani ben de böyle her bir… Yani bir tane bile olsa, yani az olursa daha mı önemsiz oluyor? Az değil, hayır. Bir tane bile olsa kayıptır. Ama emniyet teşkilatının bütün farkları bilir. Emniyet teşkilatının özgür hakları da şartları da başbakanım döneminde düzeltildi. Bugün korumalarım var ya 2009’dan beri benim yanımda. Ailemden hiçbir fark gözetmemişlerdir. Gözetmemişimdir. Nereye gitsem emniyet teşkilatı gelir saygıda da kusur. Şu anda muhalefetteyim. Ama hiçbir emniyet teşkilatından saygısını görmedim. Çünkü onlara değer verdim. O rakamlara bakalım. Son dönemdedir esas artış. 2021’de de 108 zaten rekor kırdı. Tabii. Son dönemdedir artış. Ama sizin döneminizde de %50 bir artış var. Benim demek istediğim oydu aslında.
Bir tanesi bile önemli Fatih de bir tanesi bile. Hangi gerekçelerle nasıl bir intihar olayı yaşanmış bunların hepsine bakılır. Ama son dönemde alarme edici şekilde artıyor. Çünkü ekonomik şartlar herkesi boğuyor. Daha sonrasında da Sen Davutoğlu rakamlara bakacak araştıracaktır. Sosyal mezarlarında da duyuracaklardır eminim. Buyurunuz beyefendi. Merhabalar. Benim de adım Fatih. Oh güzel. Ahmet Bey gelecek partisinin daha yeni kurdunuz. Siz anlaştınız mı Ahmet Bey diye geliyor. Böyle mi konuşuyor? Bazen yani kötü bir şey değil de bazen böyle refleksiyon olarak hocam diyen de oluyor. Memnun oluyorum veya başka Ahmet. Ben arada sırada Ahmet Bey, arada sırada Sayın Davutoğlu, arada sırada hocam hepsini ben bir… Nasıl isterseniz. Buyurun. Yani ben hava iyice ısındığı için aramızda böyle beyli meyli konuşmadan da konuşabiliriz diye söylüyorum. Hocam partiyi daha yeni kurdunuz. Parti tabanınızı veya potansiyel tabanınızı anlamak için hem sahadasınız hem de anketler yapıyorsunuz. Sizin tahmininizi soruyorum. Şimdi 2023 seçimlerinde Sayın Erdoğan’la Sayın Kılıçdaroğlu baş başa kaldığında sizin potansiyel seçmeniniz, parti tabanınız hangisine daha çok yönelecektir? Geçtiğimiz ay Ahmet Taş getiren Karar Gazetesi’nde de bir yazı yazdı. İşte gelecek partisi sahada Kılıçdaroğlu’nun adaylığına ikna etmekte biraz zorlanabilir diye. Bu düşünceye katılıyor musunuz? Sizin tahmininizi soruyorum. Hangisine daha çok yönelir? Şimdi farazi üzerine söylersen Fatih, Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığını şimdiden kabul etmiş olurum. Olmaz demiyorum, olur da demiyorum ve bu altılı masaya saygısızlık olur. Çünkü biz altı lider dedik ki birbirimize ilk bir araya geldiğimizde birlikte bir isim üzerine anlaşmadan kamuoyuna herhangi bir ismin varsayım üzerinde yorum yapmayacağız. Böyle bir varsayım üzerine yorum yaparsam doğru olmaz. Kusura bakma yani cevap vermekten çekindim değil ama o arkadaşlarıma saygısızlık olur. Teşekkür ediyoruz. Beyefendi buyurun. Sayın Başbakan sorum şu. Az önce iki kere üst üste tekrarladığınız Çin’in Doğu Tüksistan’la uygunlara yaptığı zulümlerden bahsettiniz. Bu konuda da Türkiye’de Doğu Tüksistan’ın bağımsızlığını savunan Uygurların bir anlamda hamileliğini üstlenen iki partiden birisisiniz. Bu anlamda en çok konuşma yapan, açıklama yapan, en çok çalışma yapan isimlerden birisisiniz. Hatta Genel Başkan Yardımcılarınızı, Fırak’ta düzenlenen Dünya Uygur Kurultayı Kongresine gönderdiniz. Selçuk Özdağ’da dahil. Ben şunu sormak istiyorum. Dışişleri Bakanı’n iken 2010’da 28 Ekim 2 Kasım tarihleri arasında Bölgeye gittiniz. Uygur Özellik Bölgesine gittiniz. 29 Ekim’de Cumhuriyet’in kuruluş yılı döneminde orada pasta kestiniz.
Ancak 2 Kasım 2010’da Çin Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı açıklamada bu konuyla ilgili sizin ziyaretinizle ilgili yaptığı açıklamada şöyle ifadeler var. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Türkiye’nin kararlılıklı tekçin politikası izlediğinin anını sattı. Davutoğlu Türkiye’nin kendi topraklarında hiç kimsenin Çin’in egemenliğine ve toprak bütününe zarar vermeyi amaçlayan gelişimlerde bulunmasına izin vermeyeceğini ifade etti. Bu birincisi. İkincisi Meclis Genel Kurul Tutanağı 24. dönem 2. Yasama yılı 6 ay ziyan 2012 Çarşamba tarihli birleşim. Burada şu cümleyi kullanıyorsunuz. Çin’le olan yakın dostluk ilişkimiz sürmekle birlikte Sincan, Uygur Özellik Bölgesi ile de ilişkilerimizi geliştiriyoruz. Geliştirmeye devam edeceğiz. Doğru. Şimdi geçmişte bunları söylüyorsunuz. Türkiye’de Çin karşı hiçbir gösteri müsaade edilmeyeceğini ifade ediyorsunuz. Bir dakika öyle bir şey değil. Çin Dışişleri Bakanlığı’nın açıklaması bu. Şimdi bitti mi sorun?
Yok devam ediyorum. Bir de Dünya Uygur Kultayı Başkanı şuan ki başkan Dolkun İhsan’ın 2008’den beri Türkiye’ye girmesi yasak. Ondan önceki başkan Rabia Kadir’in de girmesi yasak. Siz 2009-2014 yılları arasında dışişleri bakanlığı yapıyorsunuz. Daha sonra başbakanlık yapıyorsunuz. Sizin yönetici olduğunuz işte dışişleri bakanı ve başbakan olduğunuz dönemlerde bu iki ismin Türkiye’ye giriş yasağını kaldırması için bir şey yaptınız mı? Çünkü hala girişleri yasak. İsminizi almamış. Ercan Küçük. Ha Ercan Bey.
Yani bu değişimi neye bağlı? Hiçbir değişikliği yok. Sondaca ilkeseldir. Hiç burada ekilecekli bir konu yok. Yok yok şunu ekleyeyim efendim. Sonra anlaşıldı diye giriyordum ama tamam. Buradaki sözleri Çin Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı sözleri bu ifadeleri bugün hükümet kullandığı için uygulardan tepki geliyor sizden de tepki geliyor. Yok şöyle Ercan. Ben hiçbir yerde Çin bölünsün diye bir ifadem yok. Uluslararası hukukun tanıdığı sınırların hepsine saygı göstermesi gerektiğini anladım.
Çin politikasından kasıt genelikle Doğu Türkistan için değil de Tayvan için de kullanılır. Çin’in onlar açısında Tayvan’ın Çin’in parçası değil ama ayrıca bir ilişkisi kurulmaz. Çin’in bir kere şunu söyleyeyim. Bugün Doğu Türkistan’la hakkını savunuyorum. Doğu Türkistan’lardan Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’ye gelen İsa Yusuf, Alptekin dahil olmak üzere ya çektikleri çileleri biliyorum şahsen de tanırdım. Doğu Türkistan’ın kısa dönemli bağımsızlık döneminin başbakanıdır. Babamın da dostuydu. Ama Çin kültürünü de Çin kültürüne, medeniyetine hayranlıkla da yaklaşırım. Malezya’da bulunduğum sırada özellikle bir Çin mahallesinde ev tuttum. Taoizmden, konfüksiyonizme kadar bütün Çin kültürün içinden yaşadım. Benim Doğu Türkistanlı soydaşlarımızın haklarını savunmam Çin’e karşı bir tutum değildir. Çin’in bugünkü yönetiminin baskıcı otoriter tavrına karşı bir tutumdur. Suriye’nin de toprak bütünlüğünü savunuyorum ben. İtlib ayrılısında bölünsün Suriye değil, Suriye’nin toprak bütünlüğü Türkiye için hayatidir. Çin’in toprak bütünlüğü sarsılırsa birçok ülkenin sarsılır. Ha kendi içinde Solyetler Birliği gibi bir değişim yaşarsa o ayrı bir mesele. Dolayısıyla burada bir çelişki yok. Bir ülkenin toprak bütünlüğünü savunmak, o ülkedeki insan hakları ihlallerine susmak anlamına gelmez. Bugünkü iktidarla farkımız şu, Çin’in toprak bütünlüğünü savunuyoruz diye Uygurlara yapılan katliamları, Uygur kızlarının zorla Çinlilerle evlendirilmesini her bir Uygur evine bir Çin erkeğinin getirilip kardeş aile adı altında Uygur ailelerin namuslarının tehdit edilmesini, milyonlarca Uygur’un toplama kamplarında toplanmasını, şimdi de karantina yapıyoruz diye evler mühürleniyor Ercan. Evler mühürleniyor ve o mühürlenen evin içinde insanlar ölüyor. İki aydır hiç evinin açılmamadığında insanlar var ve bu Birleşim Etler Karar şeyleri raporlarına girmiş. İktidar sessiz. O dönemde böyle bir takım olaylar yaşanmamasına rağmen biz Uygurların arkasında durduk. Aramızdaki fark şu Erdoğan’la Bahçeli’yle, onlar Perinç’e peçinden gidiyorlar. Perinç’e kim? Çin’le söylerse Perinç’e konu söyler. Milliyetçi falan değil bunlar. Ulusalcı da değil. Sürorganik milliyetçi nedir peki Çin’e bugün niye sessiz kalıyorlar biliyor musun? Çünkü Çin’den swap alıyorlar swap. Ne demek swap? Merkez Bankası’nın rezervini 128 milyar doları. O kaçıp giden bakan damat var ya, harcadı tüketti. Merkez Bankası’nın rezervi, Cumhurbaşkanı diyor ki 113 milyar dolar ya, 166 milyar borcu var Merkez Bankası’nın. Eksi 53 milyar rezervde şu anda. Bu açığı kapatmak için Çin’den birkaç milyar alabilmek için Uygurlara sessiz kaldılar. Namerde muhtaç duruma getirdiler bu ülkeyi swap üzerinden. Birleşim Etler İnsan Hakları Komitesi 37 ülke, şimdi insan hakları ihlali vardır diye karar aldı Türkiye ona imza atamadı. Neden korkuyorlar? Kim gitti peki şu anda? Hiçbir Türk yetkiliğinin gittiğini gördünüz mü? Aramızdaki fark bu. Teşekkürler. Bir sorum eksik kaldı. Dolkun İsa ve Rabia Kadir’in yasaklarının kaldırılması. Gelebilirlerdi istedikleri zaman. Bana hatimi açık ifade edeyim. Bazı Türk illerinin sürgündeki önemli isimleri başka ülkelerde konuştuklarında etkileri daha fazla oluyor. Neden Türkiye’ye geldikleri anda Türkiye’nin ajanı gibi görünmeye başlanıyor. Avrupa’da Amerika’da başka ülkelerde konuştuklarında daha etkili oluyorlar. Şunu da açık söyleyeyim. Birleşim Etler Mülteciler Yüksek Komiseri ile mülteciler diyorsunuz. O Çin’den kaçıp gelen bakın soydaşlar benim için vatandaşların hepsinin akrabaları aynı kategoridedir ama evet Türkiye’ye getirilmelerine Birleşim Etler Mülteciler Komiserliği ile birlikte uçaklarla Tayland’a, Malezya’ya kaçmış uygular getirildi. Getirdik çünkü geri giden uçaktakileri indikleri anda hepsini infaz ediyorlardı. Şimdi ben buna sessiz mi kalacağım? Teşekkür ederiz. Sağ olun. Buyurun. İsmin? Onur Erdem Uyan.
Size gelecekle ilgili bir soru sormak istiyorum. Nihayet ya. Hay Allah razı olsun Onur. Şu geriyi bir bırakalım evet. İttidara geldiğiniz de şayet. Ulu Öndergazi Mustafa Kemal Atatürk, Diyanet işlerini kurarken cemaat ve tarikatları yasakladı. Şu anki dönemde de aktif olarak cemaatler ve tarikatların güçlendiğini görüyoruz. Çok fazla yurtlar ve yerleşkeler yaptığını görüyoruz. Bunları kapatmak için bir şey yapacak mısınız? Teşekkürler. Rica ederim. Teşekkürler. Buyurun. Bak Onur, her milletin bir modernleşme tarihi var.
Biz öyle 810 yılda oluşmuş bir ülkedeyiz. Uzun bir Anadolu’da kurduğumuz medeniyetin kökleri var. Modernleşme tarihimiz Anadolu’daki varlığımız 1000 yıl. Modernleşme tarihi 200 yıl, Cumhuriyet tarihi 50 yıl. Modernleşme süreci içinde atılan adımlar ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulması, evet Mart 1924’te Genelkurmay Başkanlığı’yla birlikte kuruldu. İki riyaset olarak ve doğru bir tutumun şeyleri kuruldu. Çünkü şehir-i üstanlık ve diğer dini, şeyler ortadan kalktı.
Şimdi Diyanet İşleri Başkanlığı’nın herhangi bir tarikatın, topluluğun egemenliğine girmemesi esastır. Bütün Müslümanları temsil eden bir yapıdır. Kendi içinde özellikle kavuşması lazım. Başbakanlığım döneminde de bunun ilk adımlarını atmıştım. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tayinlerinde. Belli bir bakana değil de kendi içinde tayin ama belli kuralları konmuş şekilde. Şey gelince eğer devlete bir nüfuz edecek şekilde bir yapılanma varsa, ister cemaat, tarikat, ister masonluk veya başka yollarla seküler nitelikli olsun, devlete kimseyi kimse paralel bir yapıyla örgütlenemez.
Hatta bu FET’e dönülen örgüt, mit müsteşarını çağırdığında da yaptığım ilk konuşmada, yani 2012-7 Şubat, niye galiba yine NTV’deydi? Şunu söyledim, devlet Allah şirk, devlet şerik kabul etmez. Yani devletin içinde hiçbir yapının pelikan gibi, FETÖ gibi, bilmem şu gibi bu gibi, seküler veya dini, buna asla izin vermem. Ama sivil toplumda dünyanın her yerinde farklı dini ekoller olur. Şimdi Mevlevilik, Anadolu’nun İslamlaşmasındaki en önemli tasavvufi kollardan biri.
Bektaşilik, Anadolu’nun İslamlaşmasında 13. yüzyıldaki bütün bu, bunlar da tarikat yapısı gibi şey olur. Ama bunlar sivil toplum alanında kalıp insanlara sevgiyi, muhabbeti, ahi evran, ahilik geleneğini bu yapılar kurdu. Bu kültür var. Bektaşilik, Osmanlı Devleti’nin kurucu tarikatlarından biridir, tasavvufi kollarından biridir. Çünkü yeniçerlik bektaşilik’tir. Ama bektaşilik yeniçeri işinde örgütlenirken, yani yapı Zülfikar Hz. Ali, bütün o kültür yeniçeri kültür ona dayanır.
Modernleşme esnasında, bunun arkasında yani isyanlar dolayısıyla yeniçerlik tasavvuf edilirken, bektaşilik de etkilendi bundan. Şimdi bizim şu anda çağdaş, küresel bir toplumdayız. Cumhuriyetin kurulduğu, modernleşme yaşadığı dönemlerde gerekli tedbirlenipse alınır. Şimdi ise dünyadaki bütün trendlere açık din ve vicdan özgürlüğünün ve felsefi özgürlüğünün inanır inanılması herkes özgürdür. Ama bunu kamu hayatına örgütlenmek şeklinde kullanamaz. Başbakan oldum, bir anlik hatıra olarak.
Yani devletin geldiği yeri göstermek için 10 Ekim’in 2014, Türk günlük başbakanım. HSYK seçimlerine gidiyoruz, FETÖ yapısı hakim orada. Biz de Adalet Bakanlığı, oradaki işe de FETÖ yapılanmasına karşı bütün hakim ve savcılar bir araya gelmeye çabası içinde. Yargıda birlik diye. Yargıda birlik grubu beni ziyaret etti. Oturdular, sayın başbakanım merak etmeyin dediler. Biz bir araya geldik, bu FETÖ yapılanmasını yargıda yıkacağız. HSYK’yı bunlara bırakmayacağız. Kimsinize? Ve tanıttılar kendilerine.
Birisi dedi ki ben milliyetçi, ülkücü yargı mensupları adına söylüyorum. Merak etmeyin bunları tavsiye edeceğiz. Diğeri ben muhafazakar yargı mensupları adına, şu vakıf adına, bu vakıf adına vakıfların adlarını tek tek söyleyerek bir kanaat uyandırmayayım. Birisi ben sosyal demokrat şeyler adına konuşuyorum. Biri ben Aleviler adına konuşuyorum. Hepimiz bir araya geldik, bu HSYK’yı temizce fethedelim. Dedim ki tebrik ederim. Bir araya gelin ve bunları devirin. Çünkü yargıda böyle bir hâkimiyet varken Türkiye’de adalet olmaz. Ama dedim devirdikten sonra sizi bir daha davet edeceğim. Benim karşıma ülkücü hâkim savcı, muhafazakâr hâkim savcı, Alevi hâkim savcı, bilmem şu tarikata şu vakıfa mensup hâkim savcı diye, sosyal demokrat hâkim savcı diye gelmeyeceksiniz. Hâkimin ve savcının kimliği olmaz. Tarikatı olmaz. Cemaati olmaz. Ideolojisi olmaz. Tek bir değeri vardır. Adalet, adalet, adalet. Dolayısıyla tavrım budur. Türkiye Cumhuriyeti’nin iç dokusu itibarıyla de çağdaş küresel, bugünkü dünya gerçekliği itibarıyla de budur.
Teşekkür ederiz. Beyefendi sorunuzu alacağım. Cem Uzan’ın programında sen bir soru sordun. Sonra Cem Uzan bir videolu yanıt vermiş senin soruna programdan sonra. Dolandırıcı mısınız diye soruyorsun Cem Uzan’a. Sonra senin Tayyip Erdoğan’a bir fotoğrafını yayınlıyor. Sonra şöyle bir yazı yazmış Sayın Uzan. Adamlarına gönderme kendin gel yazmış. Sayın Tayyip Erdoğan. Ben bana da öyle dedirtme yalnız. İsim neydi? Sayın Genel Başkan. Sahil Bensin. Bunu da bize bir açıkla da. Ondan sonra lütfen sorunu sor.
Biz merak ediyoruz. Yani birçok dolandırıcılık iddiasını burada arkadaşlar bile getirdi. Ve ben de kısaca sormak istedim. Recep Tayyip Erdoğan’la da, Sayın Ahmet Davutoğlu’yla da, Doğu Perinçek’le de, Muharrem İncel. Herkesle yani herkesle fotoğrafım var. Ben görmüşümdür. Bir göstereyim. Ayrılırken bakayım. Tabii tabii. Yaşlanmış mıyız? Varsa eğer tabii. Var mı? Bilmiyorum. Var var tabii olmaz olur mu? Bir fotoğrafımız var. Davul-i Ceza’nın bir açılış öğreniminde. Birinin yanında fotoğraf vermem o görüşte ya da onların yanında olduğunu göstermez mi diyorsun?
Kesinlikle hayır. Twitter hesabıma bir girin zahmet olmasınlar. Bir bakın oraya. Erdoğan tetikçisi böyle Twitter atar mı? Anladım. Ya o sizin artık orada sosyal meclis alıyor. Ben bunu sormak zorundaydım ki şimdi sen mikrofonu aldığın anda bu videonun altına büyük ihtimalle bok görüyor musun yazacaklar. O fotoğrafın açıklamasını yap ki ondan sonra sorunu soru istedim. Evet şimdi benim ve Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la, Sayın Ahmet Davutoğlu’yla, Sayın Doğu Perinçek’le ve fotoğrafım bulunan hiçbir kişiyle duygusal hiçbir bağım yok. Onu dile getirmek istiyorum. Aynen. Sayın Cumhurbaşkan benim sorum geleceğe doğru gerçekten 100 yıl öncesini konuştuk 7 yıl öncesini konuştuk ama seçimlere sayılı günler kala sayılı aylar kala. Sizin iktidar olduğunuz halde ilk bir aylık 3 ay sormak istiyordum da uzun sürmesin diye ilk bir aylık politikanız nedir? En önemlisi ekonomi politikası şu anda biliyorsunuz Türkiye’nin en önemli sorunu. Nasıl çözmeyi planlıyorsunuz ekonomiyi? Sağlıkta sorunlar var, eğitimde olağanüstü sorunlar var, ister öğrencilerin yurt bulmasından tutun da eğitim politikasına kadar çok büyük sıkıntılar var. Bu sıkıntıları tabi ki bir ay içerisinde çözmeniz mümkün değil ama hedefinizde vardır. Bugün seçildik ertesi gün ne yapacağız bir plan projeniz vardır. Bu projenizden bir kaç tanesini sıralamanızı rica edeceğim. Çok açık konuşayım. Arkadaşlarımız bizim ekonomi ekibimizin kalitesini biliyorsunuz. Türkiye’nin en iyi ekonomistleridir. Hukuk ekibimiz aynı şekilde yarın iktidara alsak gün gün ne yapacağımızın planlamasını yaptık. Bir çok şey kaybettik yani hepimiz gelirlerimizi kaybettik. Ben bıraktığımda Türkiye’de kişi başına milli gelir 11.700 dolardı, şimdi 8.000 dolara geldi. Hepimiz fakirleştik. Ama kaybettiğimiz en büyük değer ne biliyor musunuz? Güven duygusu. Devlete güveni kaybettik. Cumhurbaşkanı veya kim yetkiliyse onun sözüne güveni kaybettik. Kurumlara güveni kaybettik. Bir de özgürlüğü kaybettik. İlk yapacağımız şey halkın önüne çıkarım şu andan itibaren tam bir düşünce ve basın özgürlüğü vardır. Kim basın özgürlüğü ve düşünce özgürlüğü anlamında bir baskıyla karşılaşırsa doğrudan muhatabı biziz. Neden biliyor musunuz? Düşünce özgürlüğün olmadığı hiçbir yerde bir şey konuşamazsınız. Korku ekliminin olduğu yerde çözüm de üretemezsiniz. Aynı gün biraz önce söyledim bizim bir farkımız şu bütün muhalefet, bütün partiler kıymetli. Ama biz bütün bu bozulmuş, çözülmüş yapının içinde herhangi bir şahibi olmadan gelmiş kadınlarız.
Biliyoruz kimin. Devleti bütün o kurumsal yapısıyla tanıyoruz. Yapacağımız ilk şey şu. Bütün yolsuzluklara bulanmış bürokratları aynı gün içinde görevden alırız. İki, sadece yolsuzluklara bulaşmasa bile kapasitesiz, yeteneksiz, ehliyeti olmadan görev almış. Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Başkanı gibi bir gün dahi bir saat dahi merkez bankacılığı yapmadan oraya gelmiş, azine maliye bakanı gibi oraya gelmiş bürokratlarda dahil hepsini görevden alırız. Kimleri mi getiririz? Merkez Bankası tecrübesine sahip olan, yaptığı çalışmalarıyla bilinen ehliyet sahibi birini Merkez Bankası Başkanı yaparız. Ertesi gün ona da şunu söylerim ben. Merkez Bankası Başkanı olarak sen bağımsızsın. Görevin enflasyonu kontrol altına almak, Türkiye’de enflasyonu belini kıracağız. Kuru istikrara kavuşturmak, elin serbest.
Benden talimat almayacaksın. Ne zaman ben seni görevden alırım veya öyle bir işlem başlatırım, enflasyonu düşüremezsen, hedefine ulaşamazsan kaybedersin. Benden talimat almayacaksın. Buradan başlayarak bir kere göreve gelen bürokrata, devlet adamına şu güveni vereceksin. Ben yetki sahibiyim. Şimdi Cumhurbaşkanı her konuştuğunda bakanlar ne diyor? Sayın Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla itfaiye, balıklı hastanesindeki yangını söndürdü. Yahu senin işin ne o zaman? Bu güveni tesis ederiz. Sonra bütçeyi gözden geçiririz. İlk yapacağımız şey nedir biliyor musun sahibi? Bunu biz açıkladık. Yıkımdan çıkış ekonomik skadetisti gelecek ekonomi modeli diye açıkladık. İlk bütçeyi gelir adaleti üzerine kuracağız. Yatırımlar hepsi önemli ama önce Türkiye’de gelir adaleti. Orta sınıfın yok olduğu bir toplumda demokrasi olmaz. Yatırımları ve istihdamı teşvik edeceğiz. Sektörleri önceliklendireceğiz. Tarım, eğitim, sağlık. Pandemi sonrasında yaptığım ilk açıklamada bu üç sektör dışındaki şeyleri biraz kontrol altına almak lazım harcamaları. Geldiğimiz anda kapsam bir tasarruf tedbiriyle devletin bütün masraflarının, israfının yok edildiği yeni dönem başlayacak. Nasıl mı? Ankara’yı bilir misin sahibim? Eski şehir yolu üzerindeki bütün bakanlıklar neredeyse kiradır. Bir o kira üzerinden de müteahhitlere para aktarılır. Hepsini oradan çıkarıp beş tepe, o boş yerlerine danışmanlar, çalışmayan danışmanlar da çıkarılıp devletin kira ödenen tek bir bakanlık kalmayacak.
Bakanlıklar dahil cumhurbaşkanlığının yaptığı bütün harcamalar kontrol altına alınacak. Arkasından bir temiz siyaset devrimi başlayacağız. Açıldığıyla söyle onu. Temiz siyaset devrimi. Biz gelecek partiler her mitinge, her toplantıya beyaz gömlekle gidiyoruz. Çıkar yok. Bugün de çıkarmayı düşündüm de sonra böyle kavgaya mı geliyor demeyin diye çıkarmadım. Ama şeffaflık yasasını çıkaracağız. Siyasi ahlak yasasını çıkaracağız. İmar yasasını çıkaracağız. İhale yasasını çıkaracağız. Bu süre içinde devletin hazinesinden beslenmiş ne kadar yapı varsa dağıtacağız. Adalet yargı reformunu planlı 3 ay önce yargı reformumuzu açıkladık. Geldiğimiz anda HSYK’yı tekrar yapılandıracağız. Anayasa mahkemesi Yargıtay’da Anıştay’daki Cumhurbaşkanlığı yetkilerini yeniden yapılandırıp mecliste ve toplumsal kesimlere yayacağız. Adalet kimsenin tekelinde olmayacak. Ben dahil, diyelim ki Cumhurbaşkanı, ben olum. Ben dahil kimse adalet üzerine hükmedemeyecek. Ben dahil herkes adaletin önünde hesap verecek. Devletin kurumlarına ayağa kaldıracağız.
Dolayısıyla bu bir herhangi bir hükümet değişimiyle politika değişimi değil Sahil Bey. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin demokratik hukuk devleti olman itiliğini tahkim edecek. Özgürlükçü bir demokrasi olman itiliğini tahkim edecek. Güçlendirecek tahkim derken böyle eski kelime kullanıyorsam, güçlendirecek şekilde kapsamlı bir kurumsal reform yapacağız. Çarpıcı birçok şey var da çarpıcı bir örneğini vereyim. Eski milletvekili olamayanların doldurduğu bakan yardımcılıkları statüsünü kaldıracağız. Müsteşarlıkları getireceğiz. Eski doğru olan, devletin geleneğinde olan hiç kimse aynı anda dört maaş alamayacak. Bakın ben 7.5 yıl çok etkili baş danışman olarak çalıştım. Bana da getirdiler bazı teklifler. Açık söyleyeyim geçinemiyordum. Eşim de çalışıyordu. Benim baş danışmanlık maaşım da üniversitede aldığımın yarısı kadardı. İster istemez yurt dışı seyahatler vesaire. Ciddi bir şey ama ikinci bir maaşı asla kabul etmedim. Kabul etmedim çünkü emek vermediğim bir işi almam dedim. Hiçbir devlet memuru ikinci bir maaş almayacak.
Ha ne zaman alır? Fiilen gidip orada çalışır bazen öyle şeyler olur ki o işin erbabıdır. Gider çalışır ama bu arada kendi asli görevini de yapar o ahire bir şey. Kur korumalı mevduatı tümden kaldıracağız. Varlık fonunu kaldıracağız. Kur korumalı mevduat yerine kur korumalı gübre, kur korumalı mazot, kur korumalı yem getireceğiz. Yani kurdaki herhangi bir değişimin tarımın girdilerini etkilemesinin önüne geçeceğiz. Faiz ve rantiye sınıfının gücünü kıracağız. Gençlere dönüp biraz önce söyledim genel yaklaşımımızı.
Yurtlar ve diğer imkanlar konusunda gençler ve kadınlar öncelikli olacak ve bütçe kaynakları kullanılırken verimsiz sektörlere değil üretime, vergi muafiyetlerini mesela şeydeki hazine garantili bu köprü yapanlara vergi muafiyeti sağlandı. Kesinlikle bu tür şeyler izin vermeyeceğiz. Nerede sağlayacağız vergi muafiyetini biliyor musun? Arge çalışmalarında. Teknolojide vergi muafiyeti. Birisi teknolojik bir çalışma yapıyorsa vergiden muaf olacak. Çok kısa parantez için de şunu iman etmek istiyorum. Hemen aç ama şunu söylemek zorundayım. Salonun süresiyle ilgili çünkü saat 4 olmuş burada çalışan insanlar da evlene gidecekler. Tekrar buraya gelecekler o yüzden onların da hakkını evledim. Sizi tebrik ediyorum beni yendiniz. Öyle mi? Gerçekten yendiniz. Kültüre de bitti çünkü bu bizimle alakalı bir şey değil. Ama sizden ricam son 5-6 soruyu. Bir soru hızlı tek cevap hocam. Ne yapacaksınız değil mi? Yani mesela şöyle bunu niye böyle yaptınız? Çünkü bu yüzden böyle yaptım. Bitti. Makazinerde değil miyim ama hayatımızla ilgili insanlar şey sorular gelmedi çarpıcı.
En ilginç anı gibi. Siz devleti yönettiniz. Başındaydınız ve buraya gelen bu görevi sorumluluğu üstlenmiş ilk konuğumuzdunuz. Sağ olun. Doğal olarak insanlar da elbette yaşadıkları ve merak ettikleri şeyleri soruyorlar. Buyurun hızlıca hemen. Çok kısa bir şey söylemek istiyorum. Yarın da ki arkadaşlar burada dişler alıştı. Kendisi 17 yaşındaydı. Ziyaretiklerini okuyor. İzmir’den geldi. Harika. Bir soru sorma istersen. Sen abilik yapıyorsun şu anda. Soru hakkı olan arkadaşımız izin verirse sorsun. Evet sen zaten değil mi? Ne diyeceksin ki? Bir dakika lan falan mı diyeceksin? İşte kibarlık budur. İsmim Arda. İzmir’den geliyorum. Yazdığınız stratejik derinlik kitabının 141. sayfasında şunu yazmışsınız. Yakın sınır komşularıyla bunalımlar yaşayan bir ülkenin bu sınırları aşan bölgesel ve küresel politikalar öğretebilmesi imkansızdır demişsiniz. Dışişleri bakanlığı ve başbakanlık döneminizde bunu başardığınızı düşünüyor musunuz?
Büyük ölçüde başardık. Bak Arda, sana şunu söyleyeyim. Bunu ben komşularla sıfır sorun diye de izah ettim. Birçok kişi de efendim şu anda öyle, evet şu anda öyle değil. Ama 2012 yılında, 2011 yılında, 2012 yılında, bak şimdi sana sayayım. Biraz önce Suriye’den bahsettik. 2011 yılında Suriye ile sınırlarımız kaldırıldı ve 48 anlaşma imzaladık. 2012 yılında Yunanistan’da şimdi gerilim yaşıyoruz. Yine gerilimler yaşayabiliriz. Ama komşu olarak Cumhuriyet tarihi boyunca 27 galiba anlaşma imzalandı. Bir günde 35 anlaşma imzaladık ve Yunanistan’la ilişkilerimizde bir sıkıntı kalmadı. Vardı hala, hala da var. Kalmadı derken sorunlar hiç bitmez. Rusça ile Mize muafiyeti anlaşması imzaladık. Stratejik İşbirliği Konseyi geliştirdik. İran’la Stratejik İşbirliği Konseyi kurduk. Bürcistan’la zaten Batum Havalimanı’nı İç Havalimanı olarak kullanmaya başladık. Art-Bin’e gidenler Batum üzerinden gelmeye başladı.
Azerbaycan’la aynı şekilde bütün komşularımızla, Irak’la 52 anlaşma imzaladık bir günde. İlişkiler dengi oturmuştu. Ne zaman bozuldu biliyor musun Arda? Bizde bir krize olduğundan değil, çevre ülkelerde devlet yapıları o ülkenin merkezi hükümeti tarafından kontrol edilemez hale geldiğinde mesela nerede Suriye’de, mesela nerede Libya’da, mesela nerede Mısır’da, fazla sorunlar yaşadık. Bunlar Türkiye’nin iradesi dışında şeylerdi. Şu anda da aynı şeyi söylüyorum. Biz çevresiyle barışık olarak kalkınabilecek bir şeyiz. Çarpıcı bir ekonomik şey vereceğim. Tabii kısa olmuyor cevap ama Türkiye ancak ve ancak siyasi sınırları sabit kalıp ekonomik sınırları genişlettiği ölçüde büyür. Onun için serbest dicerit anlaşmaları, vize muafiyet anlaşmaları o dönemde arttı. Bunu gerçekleştirmeye çok ileri noktaya geldik. Suriye, Türkiye, Ürdün, Lübnan dörtlü Levant birliğini kuruyorduk Arapbahar’ından hemen önce. Bakanlar toplantılarına başlamıştık ama maalesef Arapbahar’ı bir büyük depremdi. Hala o depremin izleri geliyor.
Bu Türkiye’nin veya benim veya o zamanki hükümetin iradesizliğinden değil dış faktörlerden engellendi. Şimdi de geldiğimizde bütün komşu ülkelerle en iyi ilişkileri kuracağımızdan emin olun. Çok teşekkür ederim. Evet. Ahmet Bey öncelikle hoş geldiniz. Hoş bulduk. Benim sorum hem mağduriyet isim. İsmim Kerem. Kerem. İstanbul Şehir Üniversitesi hakkında bir soru soracaktım ben. Bildiğiniz üzere pandemi sonrasında üniversitemiz kapandı ve biz Özgür Üniversitesi’ne yaptığımız ödevlerin aynısı Marmara Üniversitesi’ne yaptık. Bu süreçte çeşitli mağduriyetler yaşandı. Bunlardan kendi mağduriyetlerime girmeyeceğim. Personeller için konuşacağım. Personellerin bir sene işsiz çalıştıkları süre zarfı dışında 100.000 liralara ulaşan alamadıkları maaşları mevcut. Bunun dışında biz bu çeşitli mağduriyetlerimizi gündemeye getirmedik. Bunun hakkında hala bir şey yapmayı düşünüyor musunuz? İkinci sorum da… İkinci soruyu almasak olur mu? Çünkü tek tek gideceğiz dedim ya. Yanlış anlama beni. Tabii tabii. Çok teşekkür ederim. Bunu sorduğun için çok teşekkür ederim. Bakın çok çetin sınamalardan geçtik hayat boyu.
Daha öğrenci hareketleri 70’li yıllar veysi o günden bugüne akademik siyasi hayatta beni en fazla derinden üzen olaylardan biri Şehir Üniversitesi’nin kapatılmasıydı. 40 yıllık bir birikim ve Şehir Üniversitesi’nin özgün karakteristiği neydi biliyor musunuz? Biraz önce Sefa’nın, Sefa değil mi şaşırmıyorum isimleri, Sefa’nın söylediği şey. Türkiye’nin bütün renkleri orada buluşmuştu. Türkiye’nin en duayen hocaları Şerif Mardin, Kemal Karfat, Mehmet Genç, Ayşe Soysal, Serap Yazıcı, Ergun Özbud’un ideolojileri farklıydı. Ama üniversitedeydiler ve genç akademisyenler onlarla birlikte çalışıyordu. Sen de orada bulun. Öyle bir mağduriyet yaşattılar ki. Ve bu anlamda sadece o üniversiteye, hatırlarsın belki, zarar gelmesin diye üniversiteye gitmedin bir mezuniyet törenine giderdim. O da öğrenciler talep ettiği için. Ama maalesef barbarca bakın açık söylüyorum Erdoğan ve ekibi barbarca bu üniversiteyi kapattı. Borcu ödenebilecek düzeyde bir borçlu vakti bile gelmemişti. Kredi vesaire öyle büyük borçları yoktu.
Bir sanatçıya yaptıkları vergi muafiyeti vardır ya, şimdi zekretmeyeyim. Onun yarısı kadar bile borcu yoktu üniversitenin. Ve birkaç sene içinde kapanacak. Ne yapacağız biliyor musun? Söyleyeyim. Üniversite kapanında şunu demiştim, çıkıp bir açıklama yapıp. Allah’tan hiçbir zaman ben uzun ömür istemedim. Çünkü Hz. Mevlana’nın sözüne inanırım. Vuslat Allah’la kavuşmadır ölüm. Ama bir tek şimdi istiyorum, bu üniversitenin açılışını gördükten sonra Ya Rabbi emanetini al.
Biz o üniversiteyi tekrar açacağız. O personelin bütün mağduriyetleri giderilecek. Ve bir iktidar kapattı, başka bu iktidar değiştiği anda da bu üniversite açılacak yere. Sizin mağduriyetleriniz için ise benim de kızım orada okudu. Belki de tanışıyorsunuz. Hala o travmayı atlatabilmiş değil. Bu mağduriyetlerin giderilmesi için de her türlü tedbir alacağız. Ben böyle bir mağduriyet yaşadığınız için sizin yaşadığınız mağduriyeti yürekten hissettiğimi ifade etmek istiyorum. Teşekkür ederiz. Gelecek sene belki de bu üniversiteyi tekrar birlikte açarız.
Teşekkür ederiz. Bu bağlamda bir şey daha sorabilir miyim? Bu bizim ödeme yaptığımız ödemelerin hazineye gittiği bağlamında söylentiler var. Bunlar ne kadar? Hazineye? Yaptıkları ödemelerin hazineye gittiği söyleniyormuş. Doğrusu ondan çok yani bilmediğim kumbamba bakmak lazım. Daha sonra şey yapalım. Çok mağdur edildiniz. Mikrofon sizde buyurun. İlmiyit, hazırladığınız anayasamı ettiğinde 1921 anayasısına atıfta bulunuyorsunuz. 1921 anayasası üniter değil federal devlet, layık değil, dini belli olan devlet ve güçler birliği ilkesini savunuyor. Neden 1924 anayasası değil de 1921 anayasasını atıfta bulunduğunuz altın masa olarak? Size bunu soruyorum. Teşekkür ederim.
1921 anayasasında federal devlet diye hiçbir şey yok. 1921 anayasası istiklal savaşı şartlarında çıkmış. Bütün demokratik ülkeler modern dönemde bir taraftan savaştıkken bir taraftan yeni devletin altyapısını kurarlar. 1921 anayasası istiklal savaşı şartlarında bakın öyle bir vizyon ki bir taraftan savaş sürüyor, bir taraftan anayasa kabul ediliyor. Yani şunu diyor devlet, savaşırken bile ben bir anayasaya uyacağım.
O anlamda 1921 anayasasını dışlamayın. Devletimizin kuruluşu 1921 cumhuriyetimizin kuruluşu 1921 anayasasıyla iltibat edilir. 2461 anayasası, 82 anayasası bunların hepsinde doğru unsurlarda var, eksik unsur olarak gördüklerimiz de var. 1921 ilk cumhuriyetin hazırlayan anlaşma anayası olduğu için atıfta bulunuldu. Ama bütün okursanız şeyin, güçlendirilmiş parlamenter sistemin bütün anayasalar atık var orada. Sağ ol, çok teşekkür ederim. Çok teşekkür ederiz. Geldin mikrofon.
Merhabalar, hoş geldiniz tekrar Ahmet Bey. Benim sorum şu olacak, 2015 isminizi alamadık ama. Tabii özür dilerim, istanbulgündemi.net imtiyat sahibi Gökse’nin aktaşı ben. Gökse’min tamam. 2015 seçimlerinde 7 Haziran 1 Kasım iki seçimi atlattınız. Özellikle 1 Kasım seçimlerinde %9.50 lik bir oy aldınız. Kendiniz ve camianız tarafından özellikle seçilmiş son başbakan sloganıyla. Doğru, tarihi gerçeklik böyle.
Evet, aynen. %49.50 ile seçilen son başbakan sloganıyla çağrılıyorsunuz. Ben şunu merak ediyorum, %49.50 lik oyu başarısını Ahmet Davutoğlu mu aldı? Bunu merak ediyorum. Aradığından soru içinde soru ile devam etmem gerekiyor ama önce şunu merak ediyorum. Öyle bir süremiz kalmadı. Ama ona konuyla alakalı, ondan konu dışı değil. O zaman hemen söyle abi devamını. Hocamızın hafızası müthiş, ona da cevap verecektir. Onu da alayım, beraber cevap verelim. Ama evet ya da hayır’a göre devam etmem gerekiyor. Toplancayız. Önceki seçimlerde seçime giren genel başkanın başarısıysa çünkü seçime başbakanlar girmez, genel başkanlar girer. Yani daha önceki seçimlerde Sayın Erdoğan genel başkan olarak başarı sağlaması, ondan önceki dönemlerde Demir El Ecevit kim, kimlere yazılmışsa ona aittir başarı ama teşkilatıyla birlikte. Ama gönül verenlerle birlikte. 7 Haziran seçimlerinde %41’e düştü. Ben o zaman bunu başkasını demedim. O da benimdi.
%49 buçukta. Ve şöyle diyenler oldu Sayın Erdoğan’ın çevresinden. Sayın Erdoğan’ın başarısı. Mutlak onda katkısı var çünkü parti okurdu. Ben onu hiçbir zaman reddetmedim. Ama aynı kesimler %41’e düştü Davutoğlu suçlu diye. O günkü Erdoğan’a yakın medya neler yazdı çizdi. Bugünkü isimlerini zikretmeyeyim siz de çoğunu biliyorsunuz. 7 Haziran seçimlerine giderken neredeyse benimle rekabet eder gibi ben Erzurum’da miting yapıyorum, konuşuyorum. Sayın Cumhurbaşkanı anlaştığımız halde aynı anda konuşulmasın diye. O da başka bir yerde konuşuyor.
Benimle yanımda paralel bir kampanya yürüttü. %41 aldık. 1 Kasım’a giderken Sayın Erdoğan hiçbir mitinge gitmedi. Hiçbir şeye katılmadı. %49 buçuk aldık. Bunda Sayın Erdoğan ona sebep oldu buna sebep oldu demiyorum. Sorunuz bunu getirdiği için o başarıda mitingleri dolduran kadınların, ev ev dolaşan kadın kollarının, çile çeken gençlik kollarının, elindeki son imkanı kullanan bütün parti mensuplarının payı var. Sadece benim zaferim demeyi bencillik görürüm.
Ama o seçimde biz o başarıyı kazandıysak, yolsuzluklar dolayısıyla 7 Haziran seçimlerinden sonra anketler yapıldı. Ne sebeple kaybettik diye en fazla çıkan yolsuzluklardır. Yolsuzluklarla ilgili siyasi ahlak yasası çıkaracağım dedim. Parti de siyasi etik kurulu kurduk ve belli teminatlar verdik halka. Onlarla kazandık biz. Teşkilatla kazandık. Peki benden sonra %49 buçuğa nasıl düştü AK Parti? 2018’de kaç oy aldı? 2019’da kaç oy aldı? Referandum da ki evet hayır gibi. Niye oranları MHP’nin desteğini rağmen aşamadı? Niye şu anda AK Parti’nin oyları %30’lar bile olmuş olsa ki ben aşağı doğru daha çok gidiyorum %19.5 oyu kaybetti? Erdoğan’ın liderliğinde oluyor bu. Dolayısıyla ben öyle başarılan tümünü ben sahiplenem, başarısızlıkları başkasına veren biri değilim. Sorumluluk sahibi olduğum her şeyin hesabını verdim. AK Parti genel başkanı olarak da 1 Kasım seçimlerine o partiyi ben götürdüm.
Bütün metinilerini ben yaptım ve teşkilatımla birlikte o günkü teşkilata da bunu onlarla birlikte yaptık. Bunu tek ben derken tek başıma değil. Son bir şey 100 vaatte bulundum Gökse’nin Bey. O seçime giderken onlar çok etkili oldu. 6 ay içinde o 100 vadenin hepsini yerine getirdim biliyor musunuz? Sorduğum sorun altında olduğun açıklamalar yaptınız. Teşekkür ediyorum bunun için. O zaman ben şunu soracağım. Siz Ahmet Davutoğlu olarak başarınızın payınızın büyük olduğunu düşünüyorsunuz. Genel başkanlık ve başbakanlıkdan dolayı buradaki çabalarınızdan dolayı.
Ancak ki başbakanların genel başkanların payı neyse o kadar büyük küçük değil. Eyvallah şunu merak ediyorum o zaman. Peki burada gelecek partisiyle ilk defa bir seçime gireceksiniz. Kendinizi burada bir tartacaksınız göreceksiniz. Peki burada Ahmet Davutoğlu olarak sizin burada kriteriniz ben evet başarılı oldum. Bu oy aralığı bir kriterinizin oradaki o kriteri görüyor musunuz? Görebilecek misiniz? Bir hedefiniz var mı? O ay aralığınız nedir AK Parti’ye Nazaran? Ben Ahmet Davutoğlu olarak bunu aldım. Ben kendim başarılı görüyorum. Çok kısa bir cevap olarak.
Bir Kasım seçimlerine giderken bir televizyon programında bana sordular. Dediler ki kaç oy bekliyorsunuz AK Parti genel başkanıyım? Dedim ki ben size şimdi bakın daha yüzde 49.5 yok ortada. Yüzde 50 desem size çok gelir. Yüzde 48 bile desem çok gelir. Yüzde 54 desem çok gelir. Yüzde 60 desem imkansız gelir. Bana az gelir dedim. Ben şu soruyu sorarım kendime. Geri kalan yüzde 40’ın kalbine niye giremedim? Niye onların oylarına alamadım? Şimdi aynısını söylüyorum. Bir hedefim şu veya bu oy oranına ulaşmak değil. Türkiye’nin halkının yüzde 100’ünün kalbine girmek. Teşekkür ederiz. O oy oranı ne yansırsa milletimizin takdiridir. Sor kardeşim sabahtan beri elinde mikrofon. Sonra son soruyu alacağım. Buyrun. Ahmet abi. Bu mu son soru? Bu mu son soru? Yok ondan hemen sonra son mikrofon kaldı. Buyrun. Ahmet abimi dedin. Hayır canlısıydınız. Taner Yasin Guleç. Benim bir sorumum olacak. Taner Yasin Guleç. Taner. Doğu Türkistan hakkında çokça bahsettiniz ama nasıl bir çözüm izleyeceksiniz? Bunu bahsetmediniz. Ben bunu merak ediyorum.
Benceye çok fazla konuştuk. Sonrasında da sonra yapılacaklarla ilgili de sosyal mecralardan öğrenebilirsin. Çünkü gerçekten vaktimiz kalmadı bununla ilgili ve çok konuşuldu da zaten bu konu. Konuşulacaktır da sonrasındaki açıklamaları sosyal mecralardan takip etmene rica ediyorum. Peki teşekkür ederim. Kızmadın mı bana inşallah? Burhanettin Mumcuoğlu. Şimdi adımı Fethullahçı Terör örgütüyle hiçbir araya getiremezsiniz dediniz. Hızlı bir şekilde şu üç mesele var. 22 Kasım 2021 tarihinde katıldığınız bir canlı yayın programı var. 22 Kasım 2021. Daha geçtiğimiz yıl. Ne oldu? Bir sıkıntım var o tarafta. İlk defa soruyorum. Ebu Bekir Işık’ın programına katılıyorsunuz. Kendisi FETÖ’nün PKK imamı olarak bilinen birisi ve 15 Temmuz’da FETÖ’nün PKK imamı yani PKK’lı sözde diyeyim temsilcilerle Avrupa’da görüşmeler yaparken bürükselde fotoğrafları var. Ebu Bekir Işık. Şimdi yani FETÖ’nün PKK imamının canlı yayınına katılmak.
Diğerlerini isterseniz söyleyeyim. Bir arada şey yapın bana tepki göstermesin. O yayın onun değil. Hayır. Vokal Europe. Ha. Vokal Europe. Dünyadaki bütün liderlerle röportaj yapmış bana da gönderdiklerinin aralarında bir Türk Büyük Yardımcılık’ın şu anda yönetim kurulunda şu anda Türkiye’de bulunan FETÖ’cülük ile ilgisi de olmayan bir büyük yardımcılık’ın da olduğu yönetim kurulunda. Dünyadaki bütün liderlerle röportaj yapan bir kuruluş.
Bana gönderdiklerinde ihtiyatlıyımdır eskiden beri. Gönderin yani geçmişinizi ve yaptığınız şeyleri gönderin. FETÖ’cülük ile alakası yok. O bahsettiğiniz şahıs orada soru sordu. Evet size sorular sordu. Tamam. Tamam. İşte bana dünyanın her yerinde her tür adam soru sorar. Bunlar bilemezsin ki benim görüşme yaptığım kanal, röportajını kabul ettiğim kanar Vokal Europe. O adamın bu yapıyla ilişkisi o anda soru soruyor. Ben onu bilemem ki muhabir kim, gazeteci kim. Birçok yerde de konuştuğunuzda soru soranları daha sonra çıkartırsın.
Lan FETÖ ile irtibat mı çıkarıyorsunlar Allah aşkına. Hayır şöyle burada soru soran biri değil sonuçta bir canlı yayına katıldığınız için. Canlıyım Vokal Europe ile yapılan canlı yayın. Peki. O kişi de yapılmıyor ki o kişi de orada soru sormuş. Şimdi diğer mesele 1994’te Fetullahçı Terör örgütünün aksiyon dergisinin yazar kadrosundasınız. Mayıs ayının 1997’den yazılarınız var. Tamam doğru. Diğerini de ifade edeyim. Bak o aksiyon bir dakika. Evet peki.
Aksiyon dergisi o sırada çıkan bir yayın organıydı. Sadece benim değil birçok kişinin yazıları vardı. O yazıları Burhanettin Git Oku. Bir tane FETÖ yapılanmasına övgü diyen bir yazı varsa. Bak üç yıl yazdım. Dış politika yazdım, siyaset yazdım vesaire. O sırada Yeni Şafak’ta da yazıyordum. O sırada ilim ve sanat dergisinde de yazıyordum. O sırada İzlenim dergisinde de yazıyordum. Ben o sırada Türkiye’nin genç bir akademisyendim. Türkiye’de Avrasya dosyasında da yazıyordum. 94 tarihinde Ümit Özdağ’ı çıkarıyordu Avrasya dosyasını. 94’te Ümit Özdağ’ın talebi üzerine Yahudi psikolojisindeki değişim ve İsrail stratejisi diye 94 Avrasya dosyasında yazım vardı. Allah aşkına biraz önce de söyledim. Hiçbir şekilde anlaşmadım birisi. Allah aşkına şimdi o sırada çıkan bir dergide yazım çıkmış.
Getir o yazıda bu yapıyla ilgili. Aynıyı o yıllar Turgut Özal’ın açıktan devlet adını övdüğü Demirel’in toplantılarına katıldığı bir yapıdan bahsediyoruz. Aksiyon dergisi herhangi bir dergiydi benim için o dönemde. Yazılarımı yazı talebetmiş dergiydi ve her yerde yazdım ben. Yurtdışında da dergilere de yazılarım var. Gemin orada galiba neydi Furkan gitti galiba Furkan değil mi?
Ha Furkan mesela orada Amerika’da ödül veriyor bak foreign policy dergisi 2011 yılında beni dünyanın en çok en önemli 100 düşünürler arasında 7. sıraya koydu. 2011 yılı bunu Amerikancılık diye yorumlayanlar çıktı ya arkadaşlar. Sebebi ne biliyor musunuz 2011 yılında? Amerika’ya rağmen biz gittik İran’da nükleer barış ilmizi aladık. Brezilya Dışişleri Bakanı Selso Amerim Amirim ile birlikte ikimiz dünyanın en etkili 7. düşünürü ilan edildi. Hem düşünür hem siyasetçisi. Allah aşkına bu Türkiye için ayıp mı? Nedir? Foreign policy dergisine ben şey mi oluyorum bununla? Bilmem Amerikancı mı oluyorsun? Sonraki senelerde 3 sene ben ekonomist, foreign policy ekonomist dergisinin dünyanın en etkili 100 ismi arasına girdim. Birinde de en etkili 6. ismi. Sebebi bu. Şimdi o zaman şöyle diyeceğiz ya bu yabancı dergiler, amma yaklaşmayalım. Akademisyon olamazsın o zaman. Ben dünyanın her yerinde konferanslar verdim. Her yerinde şeylere katıldım. Kimse dergilere de yazılar yazdı.
Ama yazdım yazıyor bakacaksın. Bir tane aksyonda bu yapın o zamanki şartlarda devletle sahiplendiği için belki dövebilirdim. Yok ama teknik uluslararası ilişkiler ve sosyal bilimler yazılar yazdım. Aynı zamanda hediye kabul etmediğinizi ve bu şekilde kanun çıkaracağınızı söylemiştiniz. Fethullahçı Akınipe’nin Marmaris’teki Angels Peninsula otelinde sizinle beraber sizin adınız da geçiyor.
Bu yargı dosyası kapsamına girdi. Ali Babacan’ın da bir dakika Arınç’ın da Efkan Al’an’ın da isimleri var. Konaklamalarının bu holding tarafından. Çok iyi bir cevabı hak ediyorsun. Sorunu bitireyim de şey yapın. Anladım anladım. Holding’in karşıladığı dosya kapsamına girmişim. Şu ana kadar hediye maiyetinde hiçbir yerde kalmadım. Hepsinin faturalarıyla birlikte dosyası vardır. Ama sana daha şunu söyleyeyim. Bunlar basit şeyler. Bak sana söyleyeyim hediye meselesini. Başbakanlık döneminde dışişleri bakanlığı döneminde bana verilen hediyeleri ki başbakanlığım kısa oldu.
Suğut Arabistan, Katar birkaç ülkeye giden hediyeler. Verildiğinde ki kimsenin haberi yok. Protokolle değil. Odamıza gönderilen hediyeler. Saharan’ım açtı baktı pırlantılar. Ciddi miktarda büyük değerli şeyler. Ahmet Bey şaşırdığımız bir şey bizim bu. Dedim ki hepsini kasaya koyacağız. Usul neyse başbakanlıktan ayrılırken vereceğiz. Öyle bir otel falan değil yani. Yani konaklamaları yaptınız değil mi? Tabii tabii. Yaptım ve ödedim. Parasını da ödedim hepsini. Onlar ufak şeyler. Bak sana daha büyüğünü söyleyeyim. Başbakanlıktan ayrılma kararı aldığımda geldim. Bütün şeylere o anlamda Saharan’ın baktığı için dediğim gibi başbakanlık konuda ailemin yediği yemeğin parasını her ay öderdik biz. Şeyi çağırdım başbakanlık müsteşarımız Kemal Bey. Yaşıyor şu anda Kemal Madenoğlu. Kemal Bey dedim. Benim bu şekilde bana verilmiş hediyeler var. Usulü neyse biz bunları hazineye gönderelim. Kemal Bey olur bakayım efendim dedi. Geldi. 1936’da çıkan bilmem ne kadar sayılı kanuna göre bunları bir heyet kuracağız.
Bir bilir kişi, bir defterdar, bir de başbakanlık görevlisi. Üçü bir heyet ve bunların değerlerini tespit edeceğiz. Ve bunu bu değerlerle birlikte tutanakla bir sonraki başbakana hazineye gönderilmek üzere devredeceğiz. Tamam yapın işlemi dedim. Ne dedi biliyor musun Burhan Etnik? Efendim yalnız bir sıkıntı var dedi. Nedir dedim? Başbakanlık arşivinde böyle bir işlemin daha önce yapıldığına dair hiçbir kayıt yok dedi. Daha öncekiler yapmış yapmamış bilemem. Ama kanun böyle diyor. Ben bu hediyeyi bunları vereceğim dedim.
Milyonlarca dolarlık hediye. Ve hepsinin kaydını tutturdum. Bilir kişi şaşırıyor. Şu saat, şu şey başbakan verilen hediye diye ben müzaidede satsam 250.000 dolarlık bir saat 1 milyona satarım dolara. Hepsini verdim. Biliyor musun niye? Ve bu konuda Zafer Çağlayan bir iki sene önce, bir sene önce yani bu Yüce Divan meselesi saat 750.000 euro olduğunda Sayın Erdoğan sormuştu bana. Ben ısrarla bunları Yüce Divan’a gönderen dediğinde.
Ahmet Bey senin hiç hediye almadın mı dedi. Almadım, almayacağım dedim. Çünkü bakın burada inandığım değerler adına söylüyorum. Çünkü Hz. Peygamber zekat toplamak üzere bir memuru gönderdiğinde memur gelir der ki şunları bana verdiler, şunları da Beytülmale Hz. Peygamber’in sözü açık. Sen eğer devlet adına gitmeseydin sana bunları verecekler miydi? Evinde oturu olsaydın verecekler miydi? Bir tek hediye kalmadı. Haa, sembolik ufak tefek kalemdir şeydir. Ve kanun şey çıkardım. Uluslararası alanda 100 dolar geçen hediye olmaz. Hepsi, hepsi şeye gidecek. Hazineye gidecek diye. Ne oldu biliyor musunuz sonra? Bak adını zikrederek söylüyorum. Dürüst bu gazeteci bu anlamda. Mehmet Yılmaz. Ben Başbakanlığı bırakınca yazı yazdım. Dedik ki Sayın Davutoğlu’na da dürüst diyorlar. Daha önceki Cumhurbaşkanlığı Başbakanlığı’na sorduk. İsimleri zikretmeyeyim. Onlar hediyeler ne oldu diye. Onlar cevap veremedi Davutoğlu hesap versin diye yazısı var. Avukatlarımla şey yaptık, bir kısa bir açıklama. Şu sayılı kanuna göre hediyeler Başbakanlığı kasasında bilir ki şu tutanayla tutulmuştur diye. Ve ben o tutanağı benden sonraki Başbakan Binali Yıldırım’a eline verdim. Bir nüshada bende. Bir nüshası da bende o tutanağı. Ve Mehmet Yılmaz bu açıklama üzerine yayınladı ve dedi ki gerçekten Davutoğlu dürüstmüş. Şunu söyleyeyim Burhanettin. Hediye konusunda, isim konusunda işte söyledim. İsim de bir türlü rüşvettir. Hiçbir yerde ne benim ne birinci derece akrabamın ne eşimin herhangi bir devlet menfaatini kullandığına kimse kimse örnek gösteremez.
Bir yerde kaldıysak parasını da vermişizdir. O kadar küçüktür ki önümüzde geçenlere gören bu para. Hele oradan FETÖ bağlantısı çıkarmaya kalkarsan tamam yani pes derim ben buna pes. Dosyaya girmiş de tabi. Girelim. Biz o dosyaların hepsinin ateş çemberinden geçerek geldik. Kolay değil bugün bu kadar devlet görevinden sonra halkın öne çıktı ben yeni bir parti kurdum diye. Bak sana gurur duydum bir şey söyleyeyim. Halkın arasında yürüdüğümde ideolojisine göre eleştirenler oluyor. Şunu yap oldu bu oldu. Ama sonra diyor ki ben biz tanıdığımız en dürüst Başbakan senden diyor. Son kesimdense Bülent Ecevit’ten sonra ya tanıdığımız sendesin diyor. Sağ kesimdense Muhsin Yazıcıoğlu’ndan sonra ya da Erbakan Hocadan sonra. Bu halk biliyor. Ben nasıl başladıysam başbakanlığa onunla bitirdim. Şu anda İstanbul’da 25 yıl önceki evimde otururum ama huzurluyum. Eşim de çalışırsa bu gece iki doğum yaptırdı gece gidip hala çalışır ben de çalışırım. Kitaplarımdan telifli vesaireydi. Nanerde borcum yok. Ama kimse bana bu konuda herhangi bir şey söyleyemez. Çok teşekkür ederiz.
Sağ olun. Yüzleşmekten korkmayalım. Ben bugün bu oturumdan çok büyük haza aldım. Gerçekten. Teşekkür ederiz. Eleştirenlere de teşekkür ediyorum. Bazen sert. Olay ki bana hakaret gibi gelen birkaç eleştiri oldu. Onlara da hakkımı helal ediyorum. Hiç önemli değil. Ama gerçekten haza aldım. Türkiye’nin çoğulculuğa, özgürlüğe ve çok sesli ihtiyacı var bütün liderlere. Bu forumlarda birlikte olalım konuşalım. Hele hele gençlere sağa veya sol bakmaksın hangi uç fikirde olursa olsun. En uçta olanlara bile ben burada teşekkür ediyorum.
Bu fırsatı bana verdiğin için sana da teşekkür ediyorum. Çok da güzel bir moderatörlük yaptın. Sağ olun. Hala yorulmuş değilim. Öyle mi? Eğer uyuduklarını görsem ben de yorulurdum. Şu anda kapının önünde kocaman bir kokoreç arabası var. Sayın Davutoğlu ısmarlıyor. Finalde eğer enerjisi kalan olursa, 5 kişi bile olsa ben buradayım. Şu gıybet bölümünü de tamamlarız. Çok teşekkür ediyorum. Buyurun. Sağ olun. Bu arada bu ekiple yanlaştık. Yılda bir kere piknik yapalım. Devam edelim.
Hadi görüşmek üzere. Serkan teşekkürler Karkın için. Hocam fotoğraf çekilir miyim? Yok yok bak öyle düşünmek dedim seni kastetmedim. Yani şu ders yok şöyle dersek tek bir gruba. Ben şimdi bunu programda uzatmak istemedim ama. Yok. Şimdi göç meselesinde ülke demografik yapısı bozulmuyorsa uzatmak istedim yani yayını uzatmak istemedim. Şimdi siz bu konuyu çok iyi biliyorsunuz. Göç miktarına göre ülke demografik yapısını bozuyorsa gerçekten bir sıkıntı var demektir. Var ben ona demedim. Niye dedim bak. Ünlü dünyadaki tüm ülkeler bu demografik yapıyı koruduğu zaman ırkçılık yapmıyor. Yok yok hayır. Benim şahsi görüşüm. Ama oradaki niye onu söyledin biliyor musun? Dedin ki onlar soydaş dedin. Ben Türkmenim. Bayır Bucak Türkmeni benim soydaşım. Bir dakika. Tabii tabii. Hayır ama ben şunu anlatmaya çalışıyorum. Akça kaledeki bir Arap içinde karşı taraf Tel Abyad’daki amcaoğlu. Amcaoğlu ama bunlara. Çünkü Tel Abyad’la Akça kalenin arasında sadece bir tren var yolu. Fransa ile o tren yolu şey olduğu için altta kalana Tel Abyad demişler. Adı da Akça kale. Orası da Akça kale bu tarafı da. Şimdi araba şunu mu diyeceğim o Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı araba. Benim Türkmen Bayır Bucak Türkmenleri soydaş onların dertliydi dertlerim. Ama senin amcaoğluna bakmam. Öbür tarafa gidip Ceylan Pınar’a öbür taraftaki reis Süleyman. O da isimleri de aynı. Biri Arapça biri Türkçe. Oradaki kürde de ya ben senin akrabanla ilgilenmem. Bu buna yanlış görürüm. Ben size katılıyorum. Onu ayırt etmem. Bakın ben diyorum ki mikber arttığı zaman demografik yapıyorsa.
Tamam soydaş ayırmamış olsam ben öyle bir şey demezdim. Orada zaten haklısın.
Söyledim de bu bir problem.
Ben her sahibiyim. Öpücük rahmetiyorum. Hocam aslında olay ne biliyor musun? Kaynananlar sizi seviyor. Topla aldık diye indirim yaptınız mı? Kalmadım başına. Son koparış. Şimdi bittik. Arkadaşlar bomba oluyor. O zaman paylaşalım. Anamlar kadınlar adildir. Sen nasıl istiyorsan paylaşıyoruz. Abi ne demek? Biraz kokoreç az halim.
Yaşıtlarım reynadan çıkıyor şu saatte. Reyna yok mu artık? Nerede kesiliyor? Yaprak sarması mıydı? Ellerinize sağlık.
Yüreğinize sağlık. O zaman ne kadar yaprak sarması var? Herkese bir tane düşer mi? Hadi o zaman yaprak sarmalarını da açalım. Üstüne kokoreçine iyi gider. Sen şu geçen programdaki imama tipi çocuk değil misin? Ulen oğlum ya bana değil bana değil herkese tabiki ellerine sağlık.
Aa videoları vermemiz gerekiyor Tuğrul. Bu arada ekip arkadaşlarıma bir alkış istiyorum gerçekten. Çünkü ana akım medyada bir televizyon kanalına dizi çekiyor olsaydık şu anda sendikaya başvurup donumuza kadar almışlardı. 8 saattir 9 saattir kameraların başındalar. Biri orada yıkıldı kamerayı bırakıp soğarım dedi. Mikrofon taşıyan arkadaşlarımızdan bir tanesiyle gözle gözle gelmek için bir buçuk saat uğraştım. Kızcağız kitlenmiş artık bir yere böyle yerimde mikrofonu falan durumuna gelmiş. Onların işi gerçekten çok zor.
Sürekli ayaktalar ve ayık olmak zorundalar. Onlara da çok çok teşekkür ediyorum. O yüzden haklara ödenmez polis arkadaşlarımız gittiler mi? Onlara da çok teşekkür ederiz bu arada. Onlar da bizim yüzümüzden düşünsenize bu kadar saat mesai yapıyorlar. Hiç belki ilgilenmiyor siyasetle ama görevin bu ve bizim yüzümüzden onlar da saatlerce mesai yaplar. Polis arkadaşlarımıza da çok büyük alkış alalım. Çok teşekkür ederiz onlara da. Gerçi ilk başta bir farklı farklı ekipler geldi galiba bugün değil mi? Bir ilk gelen ekibi ayar mı oldu bize daha birinci dakikada?
Aynen şu şekilde girdiler içeri ben böyle oturuyorum polisler. Evet nedir? Ne oluyor burada? Çekil. Bomba var mı? Yok tamam. Böyle sinirli ve stresli bir ekip geldik başta ama sonra tabii çok tatlı sohbetler ettik. Onlara da selam olsun buradan. Gıybet’e geçmeden önce varsa başka sorusu olan ya da konuşmak isteyen. Sen artık konuşma senin boğazların. Sen çok konuştu dur ama mikrofonu da yok şu an duymayacak kimsesini. A verdiler. Söyle tamam. Geçen bölüm ben Cem Uzo’na soru sorduğumda sen bana orada demişsin ki özel bir program
yapalım bununla alakalı. SMA ile ilgili. Evet. Evet. SMA ile ilgili gönüllü arkadaşlar bana devamlı yazıyorlar. Oğuzhan Bey bu yayın sözünü acaba yapar mı eder mi? Ben hayatımda verdiğim her sözün arkasına durdum. Onun da arkasına durdum. Hiç merak etmeyin. Canınızı sıkmayın yapacağız. Şu anda konuşmamız da bunu değiştirmeyecek. Yapacağımızı tekrar kameralara söylemiş oldum. Bu da kayda geçmiş oldu. Hiç merak etme kurban olurum. Teşekkür ediyorum. Çok teşekkür ediyorum. Ben teşekkür ediyorum. Sen de bize bir bölümde yaprak sarmasını nasıl bu kadar ince sardın onu öğretirsin. Ekonomik krizden dolayı normalde benim bildiğim çünkü böyle bambır bambır yenir de o yaprak sarmaları şu kadar şu kadar geldi. Benim babam da aslında daha büyük sarılmış versiyonunu seviyor ama yani benim bildiğim bizim oralarda yaprak sarması ince sarılır bunu mu anlatayım şimdi sonra teker teker. Yapmayın ne olur. Bak ben şu an çok böyle sınırdayım. Koparız gideriz sabaha kadar pinç yaparız burada hiç gerek yok. Abi zaten gıybet bölümündeyiz diye onun için buradayız. Kopalım yani yapacak bir şey yok. Aman diyorsun. Teşekkür ediyorum. Kaç yaşındasın sen bu arada? 23 sana kurban olurum. Genceciksin.
Arkadaşlar sizden son enerjinizle kim söz istiyorsa mikrofonu götürün lütfen. Abi 55 dakika mikrofon yukarıda elimde kaldı. Ben seni aa sen gelmişsin. Sen linç yedin muhareminceye bağırıyordun en son. Güzel bir linç yedim. Şimdi gıybet bölümündeyiz kabul et. Adama resmen şey dedim siz dünya liderlerini tanıyor musun dedin. O da dedi ki ya kardeşim ben dedi hani şimdi falan filan sonra dedin ki tanımadan nasıl şey yapacaksın. Adamın ben oradan uçacaktım adama mesela. Niye bu kadar gerginli muhareminceye karşı özel bir gıcıklığım var mı? Hayır özel bir gıcıklığım yok.
Şimdi soruya cevap verirken ilk romayla falan girdi. Yani beni AK Partili falan zannetti herhalde. Niye öyle zannetti ki diye ona sinirlendim. Tabii buna sinirlenince işte ağzıma girdi. Koptum gittim diyorsun. Koptum yani. İyi payladılar ama sen değil mi internette? Twitter’da var ya. Twitter’da neler yapmadılar ki ben. Yavrum Twitter’da zaten paylanmayana biz biliyorsun bugün şey demiyoruz. Ben en son kendimle dalga geçtim. Kendi fotoğrafıma tweetledim. Dedim ki işte bu ne konuşuyor ekranı yumruklayasım geldi izlerken falan. Kimse ben olduğumu fark etmedi.
Aykabut’u da evet dedi değil mi? Çok yazık. Olsun. Olsun. Bir şey söyleyecek misin? Bugün yine soru soramadım. Yine mi? Sormuşsun işte Muharrem İnce’de ki olay olmuşsun. Muharrem İnce’ye de diyor. Kemal Kılıçdaroğlu falan gerisi tekrar çağırırsan güzel olur. Aman abi geriliyorum. Benim en büyük korkum burada ne biliyor musunuz? Beş bölümdür gerçekten başımıza gelmedi ama şunu yapmak çok kolay burada biliyor musunuz? Şu üsluptan bahsediyorum. Genel olarak sorulan sorularda hayır abi bunu demek yerine şöyle anlatabilirsin falan dedim ya birkaç kere. Onun sebebi şu. Sen bana şimdi hadi gel seninle oynayalım onu. Ben siyasetçiyim burada bu arada keşke siyasetçi olsam her şeyi cevaplayabilirim. Bana şimdi yükselt sesini. Böyle böyle böyle de bana. Tanımıyorsunuz. Yalnız Oğuzhan Bey bu üslupla olmuyor. Bu çok teşekkür ederim. Ben buraya daha kaliteli sorular duyacağımı düşünerek gelmiştim. Çok sağ olun arkadaşlar falan. Hop gitti. Büyük skandal ve yani program tamamlanmaz. Ben bir de yayınlamak zorunda kalırım. Öyle düşünün. Yarım saat bile sürse bu program elbette yayınlamak zorundayım ama o denge benim yaptığım gibi de yapılmaz. Bir yapılır ki biz suçlu oluruz. Tek istemediğim program da bu. Kimse asıl sorunu söylemedi. Başbakanlık döneminde de kpss sınavları yapıldı. Haftaya da bir kpss sınavı var ve 6 kere giren arkadaşım da var. Şu anda atamalar konusunda ve yayını yapılacak sınav konusunda. Sıkıntıları soracaktım. Kendi döneminde de böyle bir sıkıntı yaşandı mı? Atamalar konusunda. Şimdi bakın. Benim dönemimde. Evet. Oğuzhan Serkan ben.
Serkan Bey buyurun. Ahmet Bey arada bir. Tatmin oldu mu insanlar? Ben onu bir sormak istiyorum. Evet var. Ne? Kokoreç yedik tamam ödülümü aldım diyorsun yani. Bu arada iyi ki salonda yemedik. Ha ne kokardı. Üf. Ferahlara gelirdik. Ben yemedim. Gıybete girmeden önce senden de izin istesem de bildiğiniz gibi biz siyasetçilerimize yalnızca salondan değil, salona gelemeyen arkadaşlarımızdan da video ile soru alıyoruz. Barcovizyon’da yayınlıyoruz ve soruları iletmiş oluyoruz.
Ben Davutoğlu herhangi birinizin sorusundan kaçmadı. Kaçmadığı için de zaten buraya konuk oldu geldi. Sizlerin karşısına çıktı. Prensip gereği dedi ki ben dedi video ile soru kabul etmiyorum. Birisi soracaksa sonuna kadar cevap veririm. Karşıma otursun ama gözlerini göreyim dedi. Ben de dedim ki bazı arkadaşlarımız hükümete çok ağır muhalefet ediyorlar ve bu sebepten dolayı da fişlenmiş durumdalar. Bir çoğunun hakkında soruşturma başlatıldı. Bir çoğu ismini gizliyor. Bir çoğu profil fotoğrafını gizliyor. Gözükmemeleri gerekiyor çünkü çok sert ve net eleştiriler yapıyorlar. Bu sebeple video gönderdiler dedim. Ama kendisinin takdiri bu yöndeydi. Ne olursa olsun insanlar uğraşmışlar ve bu bir mesaidir bu bir zahmettir. Şimdi izleyeceksiniz. Bir mikrofonsuz abi çok özür diliyorum. Ben hazır elimdeyken bir şey söyleyebilmeyim. Buyurun. Haa tizer. En eğlendiğim şey bu programın tizerlerini hazırlamak. Müziğini seçiyorum böyle keyifle, can alıcı yerleri koyuyorum. Ama o kadar uzun ki program. O kadar çok can alıcı yer var ki tek tizerle de kalmıyor. Cem Uzan’da da gördünüz dört tizer. Sayın Gergerloğlu’nda üç tizer. Mesela ilk tizerde sen varsın. Vallahi. Şöyle ben geliyorum böyle keko keko. Mevzular açık mikrofona hoş geldiniz. Baba da TV’desiniz. Şok şok şok şok şok şok şok. Müzik geldi, yazı girdi. Sonra sen keko kalktın. Dedin ki, Hoca Efendi dediniz mi? Demedim. Bakın. Teezerin başı olacak. O yüzden sana bundan sonra tizer diyeceğim affet. Sana güveniyorum güzel lepçenler eminim. Eyvallah estağfurullah. Niye tatmin olmadığıma hazır böyle gıybet gibi arkasından konuşuyormuş gibi de olmasın ama. Yok arkasından konuşma. Bu Sayın Davutoğlu’nun alınacağı bir şey değildir. Bu da gelecek partilerin alınacağı bir şey değildir. Çünkü programın formatı bu. İlk bölümden beri herkesin arkasından gıybet yapıyoruz. Kendi dönemiyle ilgili sorular soruluyor bazen. Ben de mesela kendi dönemiyle ilgili birkaç soru sordum. Ama halktan biriymiş gibi cevap veriyor. Aslında en yetkili, en baştaki kişiydi. O yüzden ben zaten biraz gerildiğimi şey yaptım. Normal bir Emret Genel Müdürü olan birisini çok saygı duyarız. Dedik ki mesela evet bu adam Emret Genel Müdürü. Saygı duymak zorundayız. Ama Ahmet Davutoğlu burada dur dese adam üç gün orada ayakta duruyor yani. Öyle yetkili bir insan. Biz yolumsuzluktan bahsedince çok üzüldüm diyor bazen geçiştiriyor. Neden bu karar vermediğini aslında biz söylemeye çalışıyoruz ama. Yok o anlaşılıyor. Bak salonda konuşulan her şey anlaşıldı. İnanın bana birebir burada olan insanlar dahi bu programın içerisinde neler geçtiğini algılayamayabiliyor bazen. Zafer Partisi’ni konuk ettim. Çıkışta hepimiz şöyle bakıyorduk birbirimize. Ya biz faydalı şeyler konuştuk mu? Ya bu program oldu mu? Gerçekten bak ilk bölümdü. Çok gergindim. Çünkü büyük bir sorumluluk bu. Bunu kendine eviremezsin. Kendi şovunu yapamazsın bu programda. Tabii canım.
Çünkü bu program bambaşka bir şeye hizmet ediyor ve onun farkında olman lazım. Doğal olarak ilk bölüm çıktım. Ekip arkadaşlarımı kulise topladım. Yirmi kişi birbirimize bakıyoruz. Ne oldu az evvel? Sayın Ümit Özdağı cevap verdi mi sorulara? Ya da doğru düzgün sorular soruldu mu? Abi yani oldu galiba falan dedik birbirimize. Montajımızı yaptık. Yayına soktuk. Baktık taş gibi program yapmışız. İkinci programda ilk programın tecrübesiyle hareket ettik. 3, 4, 5. Siz normalde evinizde günlük işlerinizi yaparken ya da hayatınızda hangi meslekle uğraşıyorsanız onu yaparken vatandaşsınız, halksınız.
Fakat burada aracı göreve geçiyorsunuz. Yani sen şu anda söylediğin şeyi zaten şu anda bu videonun altında binlerce kişi büyük ihtimalle yazıyor olacaktır. Çünkü burada konuşmalar bazen birbirine karışıyor. Rabarba oluyor. Ama mikrofonunu öyle bir ayarlıyoruz ki sesi birisi konuşurken diğerini susturabiliyoruz. Susturduğumuz kişiyi de suskun bırakmıyoruz. Sonra görüntüyü ona veriyoruz. Onu tekrar konuşturuyoruz. Bizim programda böyle bir montaj tekniği de var ya. İki kişi aynı anda konuşuyor. Önce bunu bir kesiyoruz abi. Görüntüyü de buna alıyoruz. Sadece bunun sesini veriyoruz. Bu cümlesini kurmuş oluyor.
Sonra onu susturuyoruz, geri sarıyoruz. Karşısında konuşana kamerayı odaklayıp onun sesini açıyoruz. O da konuşmuş oluyor. O yüzden buradan hiçbir cümle kırpılmıyor diyorum. Herkes buradan daha net anlayacak. İzleyenler burada olanlardan daha net anlayacak burada ne olduğunu. O yüzden çok ısrarla söylüyorum. Ben tatmin olmadığım, bunu bir daha söyle. Bir daha söylemesine gerek yok. Sen tatmin olmadıysan o senin kararındır. İzleyen de ona göre kararını verecektir. Tabii ki senin tatmin olup olmamana göre değil. Onlar da o cümleyi net bir şekilde duyacak, tatmin olacaklar ya da olmayacaklar.
Biz buraya geldiğimiz andan itibaren hepimiz aracı rolüne bürünüyoruz. Ve dediğim gibi yalnızca salondaki 350-400 kişi değil, milyonlar veriyor kararını. Benim birçok programdan sonra şunu demişliğim vardır. Ya vay be adam resmen kendini bitirdi falan böyle demişimdir. Ama yorumları okuduğumda ben de yanılabiliyorum. Bazen ya bence hiç tatmin edici cevaplar vermedi dediğim birine binlerce yorum yazılıyor. Harika, harika ya. Adam harika açıkladı falan yazılabiliyor. Bazen diyorum ki, a harika açıkladı adam. Bir bakıyorum yorumlara ya bak nasıl kıvırmış görüyor musun falan filan. Denebiliyor. Bunun kararını verecek çok fazla insan var. Ve siz onlara aracılık ediyorsunuz. O yüzden engelliyorum bazen. O yüzden sen tatmin olmadığın zaman üzerine gitmene o yüzden izin vermiyorum. Yok eyvallah. Bu arada gayet iyi yönettin çok sağol. Ya ben bugün inanılmaz rahatım. Benim için en kolay süre olarak en zor ama en azından araya girmek konuşmak bağımında en kolay program oldu. Teşekkür ediyorum. Bugün sorular güzeldi çünkü. Yani bugün sizi bence bölüm yayınlandıktan sonra sizi linç edecek 2 kişi bile olacağım düşünmüyorum. On ne biçim sorular öyle falan demeyecekler. Buyrunuz. Nasılsınız? Sağ olun sizler.
Çok gerçekten güzel bir program oldu. Çok başarılıydı. Gıybet kısmında olduğumuz için söylüyorum. Sayın Davutoğlu’nun kendisine de bunu anlattığım için hani hem girer hem girmez gıybeti. Çok güzel anlattı. Konuştu. Hep geçmişle ilgili AK Parti ile ilgili hep sorular o noktadaydı. Ve hatta aynısının tekrarı oluyordu. Benim de kardeşim akademisyen. Mustafa Kemal Paşa denilen Ankara’da bir bölge var. 3 partinin 3’ü de birbirine komşu. Orada oturuyor. Eğitim politikalarını merak etmiş.
Dövüşler, doy vermek için böyle yürürken ilk gelecek partisine varmışlar. Demişler ki biz eğitim politikanızı dinlemek istiyoruz. Doy vereceğiz falan diye. Bir işte güvenlikçi demiş ki randevum var mı? O demiş ki randevum yok. Bu da benim kartım akademisyenim. Ya e-mail ile ya da telefonda randevu al demiş. Tamam demişler. Oradan çıkmışlar tıkı tıkı. Devaya gitmişler. Devada güvenliği geçip resepsiyona kadar ulaşabilmişler. Recepisyonda bilgileri almışlar. Durumu anlatmışlar. Oradan çıkmışlar. İyi Parti’ye. İyi Parti’de güvenliği geçmişler.
Recepisyonda gitmişler.Eğitimden sorumlu genel başkan yardımcısının sekreterine kadar ulaşmışlar. Ve bir müddet sonra İyi Parti’den bir telefon gelmiş. Diğerlerinin hiçbirisinden telefon gelmemiş. Bu dedi ki abi bir sorar mısın dedi. Kapıya kadar gelen iki oyu bile alamayan bir keşkilat ya da bir yapılanma nasıl iktidara yürüyecek ve bu halkı nasıl ikna edecek dedi. Ben burada bunu anlatmak için. Bunu yaparken videolarını çekmişler mi? Yok canım. Harika bir bölüm olurmuş. Keşke bunu videoya çekselermiş de Babalatini’yle karşılaştırmalı yayına saymışlar. Doğru diyorsunuz.Ondan sonra ben bunu sormak için önce masum danışmanına söyledim. Ya böyle böyle bir olay olmuş. Söyleyin muhtemelen haberi yoktur. Tabii. Muhtemelen haberi yoktur. Çünkü sen de buraları komple aradılar falan deyince çuk diyor örtüştü. Ben bunu söyleyince bütün gözler üzerine çevrildi. Televizyon kanalı sahibiyim. Biraz da öz güvenim var. Şey gibi hissetmeye başladım kendimi.Bütün gözler üzerimde takip ediliyorum. Öyle bütün polisler tarafından telsizden ona söylüyor ona söylüyor. Aradan dört kişinin arasından şöyle daldım. Elime uzattım. Sayın Davutoğlu bir şey konuşmak istiyorum sizle dedim. Ondan sonra tamam dedi. Programdan sonra görüşelim. Böyle sürekli bir etten duvar. Ben bunu şeyde görmüştüm. İstanbul seçimlerinde halkın içerisinde olan bir imamoğlu vardı. Koruma ordusuyla dolaşan ve etten duvar örülen bir binali yıldırım vardı. Ve halk günün sonunda neyin ne olduğunu ortaya koydu ve durumlar ortadaydı. Halk Çin’de olan kendiyle beraber olan ulaşabildiği insanı seviyor. Halk bence.
Çok romantik çok tatlı konuşuyorsunuz. Ama halk bu konuyu bırakalı çok uzun zaman oldu. Halk söylemlerinde bunları başa getiriyor. Ama bu halkın sanırım cebiyle ilgili sıkıntısı var uzun zamandır. Bu yalnızca ekonomik sıkıntılardan bahsetmiyorum. Genel olarak maalesef yapımız gereği bir tık cebimizi ön plana koyuyoruz. Çünkü diğer konular her zaman vardı. Bizim şikayet ettiğimiz her konu her zaman vardı. Ama konu ekonomiye gelince maalesef o diğer konularda hortlamaya başladı. Hatta diğer konular o kadar hortladı ki asıl sebep olan ekonomiyi kimse kendine
konduramadığı için ekonomi bile o diğer konuların yanında şu kadarcık kaldı. Halbuki bizim en büyük meselemiz her zaman ekonomi oldu. Etten duvar örmek işte biz al ananı da gitleri falan da duyduk. Halk eğer bir şeye tepki gösteriyor olsaydı buna tepki gösterirdi. Gösteren var mıydı elbette vardı ama dediğim gibi bizim memleket olarak sanırım sorunumuz çok duygusal. Çok duygusaldız. O yüzden bu etten duvar olmak falan bunlar anlık ve kısmi şovlar gibi geliyor bana.
Elbette hepimiz isteriz bir devlet yetkilisi halkın içerisinde olsun. Çünkü İsviçre dinlemnesi esikletle gidiyormuş işe dinlemne ülkenin bakanı koşarak gidiyormuş işe falan gibi hani haberler çıkıyor. Metroya biniyor bir siyasetçi alkışlanıyor. Bunlar basit ve romantik şovlar gibi geliyor bana maalesef geneliyenin isteğini yansıtmıyor. Var öyle biliyorsun bizde de öyle siyasetçiler oldu halkın içindeyim ben falan filan çok dendi. Ama karşılık bulmadılar. Çok alkışlandılar ama karşılık bulmadılar. Bizim memleketin insanı çok tatlıdır çok vefakardır.
Hep eskiden de büyüklerimiz söylerdi. Tanrı misafir diye bir şey vardır bizde mesela. Ama Adnan Menderes asılmadan evvel Adnan Menderes’in önüne çocuğunu yuvarlayıp evladını yuvarlayıp bu çağda evladının boğazını dayı. Oğlumu sana kurban edeceğim falan diyen bir dayı vardı. O dayı Adnan Menderes asılmaya götürülürken en önde alkışlayanlardandı. Ve arasında çok da fazla bir süre yoktu. Maalesef çoğu insanda böyle romantik hikayeler var ama riyakarlık kalan planda. O yüzden sanırım bütün mesele cepte. Gerçekçi olmak biraz acıtıyor ya maalesef gerçekte bu ama. Bence benim gördüğüm kadarıyla tabi. Yüzde yüz hak veriyorum. Mesela ben şunu sormak isterdim. Son mikrofon bende kaldı. Sordurmadınız ama en son bende kaldı. Şimdi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bir çoğumuz bir kilometre bile yaklaşamadık. Belki en şanslısı sensindir, yaklaşmışındır. Bilmiyorum yaklaştın mı? Yok ben saraya davet edildim kahvaltıya. Ama ben branç seviyorum o yüzden gitmedim. Evet şimdi mesela bizde medyadan tanıyoruz. Hani Ahmet Davutoğlu’nu da medyadan tanıyoruz. Diğer liderlerin hepsini de medyadan tanıyoruz.
İlk defa başbakanlık seviyesinde bir kişi işte burada 8 saattir tanıma şansı buldu. Ben şunu soracaktım aslında. Çok uzun bir süredir 14 yıldır Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı tanıyorsunuz. Bu nasıl bir adam? İyi mi, kötü mü, sinirli mi, hırsız mı? Bunu mu soracaktınız? Bunu soracaktım hani nasıl bir insan diyecektim. Ama bu kişisel bir meseleye girerdi ve hayat stratejilerle geçiyor biliyorsunuz siyasetle özellikle. Buradaki konuşmaların aslında gittiği yerden gideceği yeri tahavye etmek çok kolay.
Mesela şöyle bir şey söyledi Sayın Davutoğlu dedi ki Kılıçdaroğlu buradan soru geldi. Kılıçdaroğlu size şunu dedi. Çok ağır bir hakarete bulundu size ama şu anda yan yanasınız dendi. O da dedi ki o siyasette olan şeylerdir, şöyledir, böyledir. Selahattin Demirtaş şöyle şöyle dedi sizin için dedi. O dedi ki bu siyasette olan şeylerdir, önemli olan memlekettir dedi. Yani kişisel tartışmaların aslında ne kadar çabuk buharlaşabileceğini bize anlattı. Bugün senin söylediğin şeye ben çok açık yürekli cevap vermeyeceğini düşünüyorum. Vermemesi gerektiğinde düşünüyorum. Çünkü 3 sene sonra ne olacağı belli değil bu siyasetin değil mi?
Ya da bambaşka bir strateji gerekebilir. Bambaşka bir anlaşma gerekebilir. Burada yapılan iki kelam iki cümle yüzünden de o stratejiler bozulabilir. Bu sebeple hiç kimsenin ben zannetmiyorum ki halen aktif olarak siyaset yaparken böyle şeylere yanaşacağına. Dün sana bu koltuğu veren başbakanlık veren neden bunları senden aldı? Verirkenki Ahmet mi farklıydı? Alırkenki Ahmet mi farklıydı? Verirken mi Recep Tayyip Erdoğan farklıydı? Alırken mi Recep Tayyip Erdoğan farklıydı? Ne değişti? Size burada Sayın Davutoğlu şey dese arkadaşlar şunu itiraf etmem lazım.
Recep Tayyip Erdoğan harika bir insandır. Müthiştir dese mesela sen tatmin olacak mıydın abi? Maalesef bu da bir ilüzyondur. İnsanlar bazen duymak istediklerini burada tekrar duymayı arzuluyorlar. Bir arkadaşımız dedi programın ikinci partinin girişinde yanılmıyorsam. Niye işte buraya 3 kişi gelip burada anlatmıyor karşılıklı falan dediler. Şuradan bir arkadaşımız. Çünkü biz memleket olarak magazini çok seviyoruz. Bu program sizce neden bu kadar çok izleniyor? Tamam çok izlenmesi normaldir.
Fakat pekir edinecektir insanlar falan filan ama gerçek yüzdeyi kim oluşturuyor biliyor musun? Bakalım bu sorunun altında ezilecek mi? Bakalım patlayacak mı? Bu maalesef şu anda reytingimizin asıl sebebi biliyor musun? Bu beni çok üzüyor ama bu. İnsanlar kaosu çok seviyorlar ve burada da kaos çıksın istiyorlar. Burada Sayın Davutoğlu’na öyle bir soru sorulsun ki burada felcihinsin adama. O hadi bakalım falan bunu çok seviyoruz. Ya da nefret ediyorsun Tayyip Erdoğan’dan. Davutoğlu Tayyip Erdoğan’a öyle bir yapıştırsın ki hep beraber evde keyiflenelim. Şimdi aslında bu programların amacı bu değil ama maalesef bu reytingi oluşturan kitlenin büyük bir bölümü bunu arzuluyor. Bunu hedefliyor. Yani sizin sorduğunuz soruda da ne duymayı bekliyorsunuz onu bilmiyorum. Mesela birçok insan şey diyor lütfen kimse alınmasın. Aramızda AK Partililer de var onlar da bana alınmasınlar. Benim bu konuda burada en azından ne kadar tarafsız olduğumu biliyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı gelsin Sayın Cumhurbaşkanı gelsin. Sayın Cumhurbaşkanına size vereceği hangi cevabı merak ediyorsunuz mesela? Bunu çok merak ediyorum. Mesela bir sürü merak ettiğin şey var ya. Abi niye bütün cevaplar verilmedi mi 20 senedir? Her şey ortada değil mi? Benim anlatmaya çalıştığım da bu. Farklı ne duymayı bekliyorsunuz? İtiraf bekliyoruz normalde itiraf etmediği zaman cezaevini atamıyorsun. İşte bu da o magazine giriyor. Biz o itirafı değil aslında memleketin bekasını düşünüyoruz. Bizim için artık kişilerin buradaki mahcubiyetleri ya da kişilerin burada köşeye sıkışması mesele olmamalı. Tabii ki öyle olmaya devam edecek. Yarın da öyle olmaya devam edecek. 10 sene sonra da ama biliyorsunuz son çıkıştayız artık. Çok acayip bir yere gidiyor. Yalnızca Türkiye değil dünya çok acayip bir yere gitti. Bu vesileyle magazinden birazcık uzaklaşıp en azından daha gerçekçi verileri almak hepimizin işine gelir diye düşünüyorum ben.
Canlı yapmayı düşünüyor musun? Manasız çünkü mikrofon geldi gitti o öksürde o aksırdı. Araya zaten 8 saat süren bir programın 8 saat sürmesi demek olur bu. İnsanları bunu 8 saat vermek yerine bu arada daha önce programlara katılanlar da beni onaylayacaktır. Zaten kesmiyoruz bir şey. Tatatatatak diye gitsin istiyoruz. Çünkü bazen siyasetçilerimiz iki kelime arasına çok uzun boşluklar verebiliyorlar. O boşlukları da insanları gererek insanları o şekilde yayınlamayalım diyorum. Çünkü bu sefer programa bok atarlar. Derler ki bozdu bu program halbuki bozmamıştır. Net olan süreyi vermişizdir. İnsanlar da izlerken sıkılmıştır. Ben istemem ki burada memleketin en önemli meseleleri konuşurken birileri uyuyakalsın. Teşekkür ederim. Çok sağ olasın. Buyurun hanımefendi. Normalde 11’de uyuyan 6’da kalkan bir insanım şu an saat 6. Ya arkadaş ben 1 aydır senin üzerinden bu gıybeti yapacağım kendime. Bak 1.5 aydır neredeyse sabah 9’da kalkıyorum. Ben hayatım boyunca sabah ezanını duymadan yatmış bir adam değilim. Hep gece hayatıma devam ederim. Son 1.5 aydır uykum düzene girdi. O da buna denk geldi. Bunu şu yüzden söyledim. Çok yavaş konuşmak zorundayım şu an.
Şu an aklımdakiler 0.75 yada 0.50 hızında ilerliyor. Abartmıyorum bu arada. Neyse. Yol fark ettik. 8 saattir birçok konu konuşuldu. Genelde aynı perspektiften, aynı pencereden sorular soruldu ve aynı pencereden cevaplar verildi. Denilmeyen bir nokta vardı. Aslında benim rahatsız olduğu sayısız konu var. Bunlardan bir tanesi biraz tatsız bir konu.
Yakın bir zamanda LGBT’yi artı bireyler üzerine bir miting düzenlendi. Bu arada ben gerçekten herhangi bir topluluğa bağlı, herhangi bir şeye bağlı… Ben sade bir vatandaşım. Hatta sade dini bütün vatandaşım aslında. Ama beni gerçekten çok üzdü. Yani hakikaten ve hiçbir şekilde ne Ahmet Davutoğlu buna değindi, ne de aramızdan herhangi bir biri bunu çıkıp sormadı. Yani sorma gereği duymadı. Son anda son anlarda aklıma geldi. Sıra gelmemiş de olabilir. Bu arada hakkını yemeyelim insanların. Çok normal bu arada. Çok iyi anlıyorum.
Fırsatını bulmuşken de ben bu konuya değinmek istedim. Ahmet Davutoğlu belki burada değil ama en azından programda yayınlanır. Siz de bir şeyler söylemek istersiniz ki zaten birkaç tweetiniz var bunun üzerine. Ben her zaman söylüyorum. Bu arada muharebe bölümünde mi, hangi bölümünde bilmiyorum ama bana birisi sormuş bunu zaten. Ben de cevabımı vermişim açık açık. Çok takip etmediğim için takip edemiyorum yoğunluğumdan öte. Trabaf etmem gerekirse. Genelde izlediğimde programın başlarını izlerim, devamını getirmem. Üniversiteye hazırlanan bir öğrencin o yüzden çok takip etmiyorum. Ne sormak istiyorsun şu ampe? Soru sormak istemiyorum. Sadece bunu dile getirmek istedim. Programın yayınlanacağını da bildiğim için. Bunun yanlış olduğunu düşünüyorsun ve bunu dile getirmek istiyorsun. Evet hakikaten bu konuda şeyim yani. Rabbimizin verse de kafamızı gözümüzü şuradan çekip ileriye bakmaya başlasak. Kimin kiminle ne yaptığıyla ilgilenmeyi artık bir tarafa koyup da gerçekten yeni dünyanın yeni ihtiyaçlarıyla uğraşsak. Millet uzaya gitti örneğe çok verildi. Ben vermeyeceğim bu örneği. Uzaya gitmeye de ihtiyacımız yok. Ama ailemizde bari tatile gidebilecek imkanlarımız olsun buna gelmişken.
Hala kafamız milletin… Yani bize ne? Ben onu anlayamıyorum. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bir konuşması vardı yıllar önce yaptığı. İşte eşcinisellere yapılan zulüm. Onu paylaştım. Dedim katılıyorum size. Bak yorum yapmamışım. Demişim katılıyorum. Aman Allah’ım kimler alıntılamış biliyor musun? Bütün o mavi tikli müthiş… Gazeteci diyeceğim çok ayıp olacak gazetecilere. Neyse. Bu abiler paylaşıp osanur o LGBT bir örgüttür.
Yurtdışından bir şeydir hepimizi şey yapmaya çalışıyorlar tadında. Beni mesela her gün LGBT propagandasını tut ben bir erkekle öpüşemem. Ben bu yapıda değilim. Doğal olarak bana savundukları şeylerin temeli de çok saçma geliyor. Ayrıca bırakın kim kiminle ne yapıyor. Ha ayrıca kim kiminle ne yapıyor bir araştırsak. Yani neler çıkar kim bilir. Şemsiyolayın evet. Şemsiyolayın. Yani bak bu mesela dikkatimizi çektik daha çok. Ya arkadaş daha ben LGBT ile alakası olmayan insanların LGBT konuştuğunu biliyorum şu anda. Ya buna hizmet etmediniz mi? Bir haberin kapanması için o habere cevap vermen gerekir diye bir kural vardır gazetecilikle medyada. Öyle değil mi hocam burada gazeteciler var. Biri sana diyor ki sen gecenin üçünde şunu yaptın. Yapmadım dediğin zaman o haber tamamlanır. Yani ilgilenmezsin üzerine gitmezsen o haber bile olmaz. Şu an diyor efendim şemsiyede gökkuşağı renkleri varmış. Şimdi iki gün önce İstanbul’un üzerinde 200 tane gökkuşağı çıktı. Ne oldu asker helikopterlerle onu mu kapattılar mezara? At at at at at at at. Ya ne değiliz? Yani bunu bu kadar abartmanın ne manası var? Tayvan’a girdi girecek Çin. Ukrayna’ya Rusya dalmış. Rus lideri çıkmış demiş ki nükleer silahımız var bak akıllı olsun herkes demiş. Çin bambaşka bir kafada şu anda. Avrupa enerji sıkıntısına girmiş ki sırf aynı enerji sıkıntısının yüzde biri sebebiyle Japonya mesela Pöller bra dalmak zorunda kaldı. Düşünsene Pasipik’teki etkiyi. Yani ikinci dünya savaşını açın okuyun bari abi. Birinci dünya savaşını açıp okuyun bari. Bu savaşlar nasıl çıkmış bunu bir görün bari. Biz hep şey zannediyoruz. Hep sürekli Netflix’te ya da bazı sosyal mecralarda pırıl pırıl insanlığın gelişmesi ile alakalı belgeselleri izlediğimiz için geliştik zannediyoruz. Hayır efendim insanlar Hitler’in belgesellerini izlerken öldürülen katledilen Yahudileri izlerken dünya ne pis bir yermiş falan filan diyorlar ama onlar o belgeseli izlerken Irağ’ın kuzeyinde çocukların bebeklerin kafat aslanı postalla ezen askerler var. Aynı şekilde Uygu Türklerinin başına geleni biliyoruz. Dünya hiçbir zaman uygarlığa doğru gitmedi. Bizim elimizdeki medya bizi uygar gibi gösterdi.
Biz mağaradan çıktığımız gibi hala tek değişen elimizdeki silahların teknolojisi. Zamanında mızrak tutan adamlar şu anda sukut füzelerinin düğmelerini tutuyor diye o adamlara gelişmiş diyemeyiz. Sonuçta yine maksat savaş yine maksat başka insanları öldürmek. Demek ki biz çok gelişememişiz. Çok gelişemediysek de yarın üçüncü dünya savaşının çıkmasını reddedemeyiz. Herkes hala şey diyor saçmalamayın yani üçüncü dünya savaşı. Bak 2022 yılındayız öyle bir şey yok. Hala her yerde bir çok savaş oldu. Hala her yerde bir çok toplu mezar bulundu. Hala her yerde insanlar gerçekten vahşice birbirlerini katlediyor.
Demek ki üçüncü dünya savaşı belki çıktı adını koymadık ama illaki çıkacak. Çünkü bu dengelerin değişmesi gerekiyordu ve o dengeler değişecek. Benim bu memleketle ilgili sorum da şuydu. Dünya birbirine girmeden evvel biz bari kenetlenelim de şu olacak olaylara hazırlıklı olalım. Ama biz kenetlenmek yerine sen LGBT, LGBT, sen şusun, sen gusun. Paramparça olmuş durumdayız zaten. Düşünsene bizim yarına hazırlıklı olmamız gerekiyor. Dünü tartışarak elbette yarın için birkaç hikir edinebiliriz ama dünün kavgasını bu güne taşıyıp bence birbirimizi ezmemeliyiz.
Geliyor mu sesim? Geliyor da görüntün. Yıllar önce Abbas Güçlü’nün genç bakışını Ali Karacan’ın siyaset meydanında falan izlerken hep şey derdim. Yani keşke şu anda böyle bir program yapılsa falan. Bugün Oğuzhan Uğur’un açık mikrofonundayız. Çok teşekkür ederiz. Estağfurullah ben teşekkür ederim. Sayenizde. Siz izlemeseniz kim ne yapsın bize. Bivyete geçelim. Ben Ahmet Davutoglu gerçekten… Şu kızcağızı bir Allah aşkına bak. Tırnakları döküldü sinirden ona bir mikrofon. Çok özür dilerim bu arada. Ahmet Davutoglu gerçekten ben başarılı buldum.
Yani verdiği cevaplar nazarında değil. Tatmin eder etmez ama bence gerçekten bu sınavı verdi bir şekilde. Ben öyle düşünüyorum yani. Eyvallah. Bir de Hitabet falan gerçekten güçlü bir isim yani eğitimli bir isim olduğunu biliyoruz zaten. Okuduğu okullar falan ama ben tatmin olmadım bunların nazarı. Ama sınavı verdiğimi düşünüyorum. Sınavı verdiğimi düşünüyorum yani. Eyvallah eyvallah. Ne güzel. Tabii ki birileriniz tatmin olacaksınız birileriniz olmayacaksınız. Programın amacı da bu. Bu arada videolar hazır mı? Şu videolar girelim de bak üzerimizde kalacak çünkü.
Hazırsa Erlik Beyefendi’nin sorusundan önce kısa olana bir geçelim. Önce Yusuf Kayaalp’in yolladığı soruyu buraya sizlerin karşısına sunalım. Başbakan olduğunuz dönemde Sözcü Cumhuriyet gibi gazeteler bırakın başbakanlık uçağını THY uçaklarına bile giremiyordu. Şimdi o ezdiğiniz muhalif medyaya mahkum olmak nasıl hissettiriyor? Zamanında onları ezip Arap kanallarına çıkarak Suriyelileri sınavsız bir şekilde üniversiteye yerleştiriyoruz ama Türkleri imtihan ediyoruz. Onlar bizim için velinimettir. Onlara yardım etmek hazinemize bereket verecek tarzı söylemlerinizle. Araplara karşı gösterdiğiniz bu sevginin altında Osmanlıcılık projeniz mi yatıyordu yoksa onu da emir alarak mı yaptınız? Hangi duygulu yaptınız bilmiyorum ama şu an gözlerine bakarak sorularını cevapladığınız gençlerin geleceğini heba ettiğiniz için yüzünüz kızarıyor mu? Yusuf Kayaalp’in yolladığı animasyonlu soruydu. Bir emek de var tabii işin içinde. Çok teşekkür ediyoruz kendisine. Maalesef kendisine iletemedik soruyu ama programın içerisine dahil ettik efendim.
Ne güzel, ne güzel cevaplandıysa. Yani siz öyle düşünüyorsunuz. Şimdi Erlik Beyefendi’nin sorusunu da hemen alalım. 90’larda Malizya’daki İslam Üniversitesi’nde öğretim görevlisiydiniz. Burada adeta bir konsolos gibi çalıştığını söylenir. Hatta birçok ülkede öğrencilerinizin devlet kademesine görev aldığı belirtilir. Hatta o kadar ki 2009 yılında Fethullah Gülen’in resmi sitesinden paylaştığı şu makalede bu durum ve öğrencileriniz övürüyor. Sizden sonra Malizya’da görev alan, o üniversite görev alan ve Fethullah Gülen’in iki numarası olduğu söylenen Suat Yıldırım var mesela. Hatta öyle ki FETÖ davası başlayınca Ekrem Dumanlı 2014 yılında Zaman Gazetesi’nden size varyansını ederek Örgüt Ha diye bir makale yazıyor ve Tayyip Erdoğan gayet iyi tanıyor onu, Davut Oğulu da. Tanımayan, takdir etmeyen var mıydı ki diyor. Sonra muhafazakar kanadın akademik olarak temellendirdiği Kemalist dış politika eleştiresi sizden çıktı.
Malizya’dan döndükten sonra ileride Türkiye’nin dış politikasını değiştirecek belirleyecek düşüncelerinizi Malizya’dan edindiniz kendinizin de anlattığı gibi. Buradaki çok uluslu yapı ve İslamcı fikirleri harmanlayıp Türkiye’ye bir Malizya modeli uygulamaya çalıştınız. Buna da en iyi model dediniz. Kitabınızda Batıcıları eleştirip kendiniz doğucu olmanız ironik olsa da stratejik derinlik kitabıyla önünü açtığınız dış politika eksenini 2013’teki Osmanlı’dan sonra başlayan ayrışma bir parantezdir.
Biz bu parantezi kapatacağı sözlerinizle pekiştirdiniz. Bu parantez kapatmanın sonucu olarak Suriye dahil tüm komşu ülkelerle kavgalı bir Türkiye var bugün. Döneminizde gerçekleşen Rusya gerginliğinden bahsetmiyorum bile. Attığınız hiçbir adım karşılık bulmadığı gibi kitabınızda vaat ettiğiniz ve teorize ettiğiniz oranın halkları da bir Türkiye dostu göstermedi. Neo Osmanlıcılık teorisi panara bizim realitesine tostladı ve Türkiye’ye 5 milyon Suriyeli sığınmacı yerleşti. Bu sığınmacılar için Avrupa ile yine stratejik derinlik diye pazarlık yaptınız ve mülteciye anlaşması imzalandı. Siz bunu vize serbestiyeti diye duyurduğunuzda sene 2014’tü. Bugün neredeyse 10 yıl sonra turist vizesi bile alamıyoruz ve bu anlaşma çerçevesinde ülkemiz Avrupa’daki mülteciden hala gönderiliyor. Daha sonra eski AK Partili arkadaşınız Prof. Dr. Perin Gündoş burada yalan konuştuğunuzu bile bile yalan konuştuğunuzu iddia etti. Aradan zaman geçti sizleri de artık muvalif saflarda gördük. Lakin fikir olarak değişmediğinizi, teori olarak değişmediğinizi, hala Neo Osmanlıcığı çok uluslu bir Türkiye hayal ettiğinizi, karar gazetesine verdiğiniz röportajda ispatladığınız bir etnik meclis önerdiniz. Yugoslavia’yı hatırlatan bu sözlerinizde yeni bir parti ile tekrar halkın karşısındasınız. Ben kısa bir özetledim geçmişi ve Malezya modelinizde bir hüsrana sebep oldu. Hatta Malezya ve gelecek partisi demişken eski yok başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, sizin o Malezya’daki İslam Üniversitesinden en yakın arkadaşınız, Ziya Özcan FETÖ’nün ÖSYM sorularını çalmasına başrollerden biri kendisinde anlattığı gibi Zekeriya Öze gidip soruları vermiş. Fakat bugün o Ziya Özcan gelecek partisi kurucu üyesi. Biliyorum şimdi Gülenli, Pensilvanya’da sadece bir kere görüştüğünüzü ve bunu da Cumhurbaşkanı ve Başbakan bilgisiyle yaptığınızı söyleyeceksiniz, röportajlarınızı dedim.
Lakin Abdullah Füür sizi bu hususta yalanlıyor. Hanginiz doğruyu söylüyor? Biriniz yanlış söylüyor olmalısınız. Tüm bu tezatlara ve facialara baktığınızda sizin bugün hala değişmediğinizi, hataları kabul etmediğinizi, hatta öz eleştiri bile yapmadığınızı görüyoruz. Yine olsa yine yaparsınız. O halde statik oy değiştirmek isteyen bu halk, statik oy yaratan ve savunan size neden oy versin, neden altını masada oturuyorsunuz, stratejik derinlik yerini derin stratejikliğim bıraktı.
Teşekkür ederiz. Solcu Gazetesi’nin gönderdiği soruyu hemen yayınlayalım. Türkiye’de intihar eylemi yapabilecek kişilerin belirli bir listesi şeyi dahi var. Takip ediyorsunuz ama bunun öyle bir eylemi gerçekleştirebilme, gerçekleştirme anına kadar hukuk devleti olarak onu DHKPC bağlamında birçok şey isimler isteyebilmiş. Biliyorsunuz daha önceki bazı eylemciler önceden de biliniyordu. Fakat şey yaptığınızda bu sefer başka bir protestoyla karşılaşıyorsunuz. Sayın Davutoğlu, bu raporataj IŞİD Ankara Garası’nda canlı bomba patlattığında sizin ENTV’ye vermiş olduğunuz raporataj. Açık açık canlı bombaların listesi elimizde fakat eylem yapmadan tutuklayamıyoruz diyorsunuz. Şayet iktidar olursanız veya bir şekilde bu alanda bir söz hakkınız müdahale hakkınız olursa, canlı bombalara müdahale etmek için yine eylem yapmalarını yani insanlarımızı katletmelerimi bekleyeceksiniz.
22 Ekim 2015 Ankara Garası patlamasından 12 gün sonra Şanlıurfa’da yaptığınız bir konuşmada IŞİD için nankör ifadesini kullanıyor ve IŞİD ile PKK arasında bir fark görmediğinizi söylüyorsunuz. TDK’ya göre nankör kelimesinin anlamı iyilik gördüğü kimseye hainlik yapan, aldığı yardımı inkar eden anlamına geliyor.
Terör örgütü IŞİD’e ve terör örgütü PKK’ya ne iyilik yaptınız? IŞİD de bir türlü terörist diyemeyip IŞİD ile ilgili sorulara ve yanıt verirken peşine hep bir ana ekleyişiniz IŞİD ile olan ilişkilerinizden mi kaynaklıydı? Bahar Feyza’nın LGBT sorusu da varmış. Belki seni takılıyor. Herkese merhabalar, iyi akşamlar Sayın Davutoğlu. 2020 yılında Tayyip Erdoğan AKP grup toplantısında dedi ki inşallah yerli ve milli muhalefeti de biz tesis edeceğiz. Altılı masanın somut adım atamayışını buna mı bağlamak gerekiyor? Ya da bu dizaynin içerisinde kimler ve neler var? Muhakkak sizin bilginiz vardır diye düşünüyorum. İkinci sorum ise geçtiğimiz günlerde LGBT karşıtı miting düzenleyenler aleni olarak söylemleriyle nefret suçu işlemişken çetelavi olsunlar ya da idam edilsinler gibi ifadeleri vardı. Böyle bir adaletsizliğe niye sessiz kaldınız? Aman muhafazakar kitleyi ürkütmeyelim. Oylar gitmesin obsesyonu nereye kadar devam edecek? Muhafazakar kitle ayrıcalıklı ve kutsal mı? Gerçekten neden sessiz kaldınız? İyi akşamlar diliyorum. Herkese teşekkürler. Programımız içerisinde de sorularını yayınlamış olduk. Her birine tek tek teşekkür ediyorum. Zahmet edip soruyu oladıkları için sağ olsunlar. Ömer ben İstanbul Üniversitesinde okuyorum. Sorum sana olacak şu şekilde.
Kendin dedin evdeki olsa Nuru bırakıp buraya tarafsız bir şekilde geliyorum. Bugün Ahmet Davutoğlu’nun söylediği sözler seni tatmin etti mi, aldığın cevaplar tatmin etti mi teşekkür ederim. Tarafsız dedim ama. Tamam da yani. Sonuç olarak uzun da olsa sorulan sorulara cevap verdi. Cevapları soran kişileri tatmin ettiyse ne mutlu etmediyse de onu zaten dediğim gibi birçok insan aynı şekilde değerlendirecektir. Hanımefendi buyurun. Teşekkür ederim öncelikle. Yani bu arada gerçekten burada hani aldığınız hem sorumluluk nedeniyle hem de gösterdiğiniz sabır nedeniyle sizi bir takdir etmek istiyorum. Ben mesela yapamazdım böyle bir şey kesinlikle. Burada 9 saat zor bekledim elime şu mikrofonu almak için ki ben gerçekten hani şeyle sorular sormayı planlıyordum. İşte seçim stratejileriniz nelerdir? Kim tabandan oy almayı bekliyorsunuz falan ama burada sürekli böyle aynı sorular. Hep böyle işte FETÖ üzerinden hep böyle daha suriyeliler. Yani genelde televizyonlarda kimse bunu sormadığı için ya da insanlar genelde televizyonlarda ya da sayın liderlerin katıldığı yerlerde böyle şeylerle onları köşeye sıkıştırmaya çalışmadıkları için bu programlarda da elbette şey daha ön plana çıkıyor. Geçmişte yaşanmış bazı olaylar kanıtlı olaylar arkadaşımız çıkarttı telefonundan bir şey sordu ve dedi ki bakın bir FETÖ’cü şeye katılmışsınız. Oradan birisi dedi ki hayır böyle dememişsiniz bakın video dedi. Yani bunları diyebilecekleri başka bir mecra yok.
Ama gelecekle ilgili planlarını öğrenebileceğiniz birçok internet sitesi birçok sosyal mecra var. Yani gelecek partisinin ne yapacağı ile ilgili birçok şeyi internet sitelerinden de öğrenebiliyorsunuz. Yaptıkları mitinglerde de öğrenebiliyorsunuz. Onlar miting yaparken birisi aşağıdan bir dakika ama şu FETÖ’nun kanalına niye katıldığınızı soramıyor ya onların sorulması gereken demeyim ama en azından sorulabildiği yer burası olduğu için sanırım o sorular daha ön plana çıkıyor.
Yok yani öyle tabii zaten ama ben mesela hani zaten bu gar olaylarının patlama olaylarının geldiği yerden geliyorum ben Ankara’dan geliyorum buraya ve sırf bunun için geldim mesela. Dönünce de Yıldız Asfalı’ya git ne olur. Ben mesela burada şunu fark ettim ki gerçekten burada soru sorabilmek şu mikrofonu eline alabilmek piyango’nun sana gelmesi gibi bir şey çok çok bekliyordun.
Hani ben mesela bilseydim gelir miydim bu kadar gerçekten çünkü zahmetle geldim diyeyim arkadaşımda şahit hani bilemiyorum artık ben bir noktadan sonra nerede mesela şuradaki arkadaşla konuşmaya başladım işte sorularımı onunla tartışmaya başlıyorum falan hani buradan bir şey bulamayınca artık hani oraya döndüm. Ne yapılabilir ne edilebilir falan diye yani bu da bence çok hani olması gereken bir şey mi ondan emin olamadım sadece o noktada.
Olur gereken bir şey herkes tabi ki soru soramayacak bir programda. Cevapların uzunluğuyla da çok alakalı ama inan bana kısa cevaplarda olsa Cem Uzan mesela aşırı kısa cevaplar verdi birçok konuya ama ona rağmen hala soru soramayanlar vardı. Burada olmak bu atmosferi koklamak güzel bir şeydir bence boşa zaman harcadığınızı düşünmeyin çünkü gerçekten ileride çok daha net konuşulacak programlar bunlar. Bugün şimdi dumanı üzerinde daha kimse ne olduğunu farkında değil memlekette hiçbir şey konuşulamazken bu programların yapılması gerçekten çok kıymetli ve devamında da o kıymeti artacaktır ve siz de diyeceksiniz ki evet biz bu işin başlangıcında çünkü bu bir başlangıçtır. Yani bu kısa mesafe koşusu değil aslında yaptığımız şey baya uzun mesafe koşusu olarak ve siz buna buraya gelerek destek olunuz. Ayaklarınıza sağlık hoşu hoşuna geldiğinizi de düşünmeyin inşallah bir başka bölümde inşallah Ankara’da başka bir program yaparız orada gelirsiniz soru sormak. Gelin ya bekleriz zaten. Teşekkür ederim inşallah geliriz ama dediğim gibi tabi ki elbette herkese soru hakkı tanımak mümkün olmuyor. Bir de şöyle düşünün bütün cevabı dinlemek zorundayım. Aradan bir şey kaçırmamak zorundayım bak bir dönüyorum şuraya yüzlerce insan herkesin eli havada bazıları çok heyecanlı sen al kardeşim hop sen al kardeşim derken yani düşünsene tak tak tak tak gittiğini tabi ki ileride belki birazcık daha profesyonel olduğumuzda şimdi programın kimseye hak geçmesin diye programın formatını bozamam.
Yani siyasiler bittiğinde yeni bir konuk serisi başladığında belki de aplikasyonlarla şunlarla bunlarla herkese soru sordurmaya çalışacağız. Belki de gıcık gıcık şuraya süre koyacağım o televizyon programlarındaki gibi sus artık gitti mikrofonun sesi kesildi falan diyeceğim. İstemem de böyle bir şey yapmak ama elbette bir sistemle herkesin sorusunu almaya çalışacağız. Yok yani müthiş bir şey yaptınız ben mesela psikolojiyle ilgileniyorum hani psikoloji son sınıf öğrencisiyim hatta politik psikolojiyle ilgileniyorum ve yani müthiş bir gözlem ortamı burası gerçekten bunu söyleyebilirim.
Çok mutlu oldum çok mutlu oldum çok teşekkür ediyorum. Sizin söylediğiniz için sabahtan beri bekliyorum bir şey söyleyemez o yani vallahi mutluyum hayatımdan oturup ağlayacağım dışarıdan. Niye burada ağlar? Reitink olur bize gidiyor musunuz? Hoşçakalın. Ben ufak bir eleştiride bulunmak istiyordum size. Elbette tabi ki. Abi şöyle bir mesele var biz burada hep birlikte 9 saate yakın bir yayın yaptık tam olarak bilmiyorum ama muhtemelen bir rekor oldu 9.30. Evet evet rekor.
Bu yayını milyonlarca insan izleyecek ama benim açıkçası üzüldüğüm noktada tabi siz de daha önce belirttiniz burada bir sorulmayanları sormak istiyoruz diye ama ben şahsen bu yayını izleyen milyonlarım bu yayının sonunda sayın Davutoğlu’nun dünyanın seyrini değiştiren, ekseni değiştiren Rusya-Okrana savaşıyla ilgili Yunanistanlı olan ilişkimiz, İsrail’i olan ilişkimiz, Ayvatan meselesi yani biz bugün Suriye meselesini ve Uygur meselesini katmazsak dış politikayla ilgili hiçbir şekilde bir şey duymadık ve bunlar en az iç politika kadar önemli şeyler. Burada eleştirdiğin sorular mı?
Burada eleştirdiğim sorular ve sizi de eleştirdiğim nokta şu tabi bu naçzane de bir tavsiye yayının belki de sonlarına doğru tabi onu siz daha iyi bilirsiniz. Eksik gördüğünüz temalardan soruları mesela arkadaşlar dış politikayla ilgili sorular var mı gibisinden bunları almanız bence yayının da içeri açısından çok daha önemli olacaktır çünkü biz burada tuvalet sifonu falan gibi bir şeyler duyduk ama sayın Davutoğlu’nun Rusya-Okrana meselesiyle ilgili yorumunu duymadık yani bu çok çok önemli bir şey.
Tabii ki çok önemli benim burada sizin sorularınıza hükmetmek gibi bir durum bu söz konusu değil Zafer Partisi’ni denedim galiba. Mültecilerden başka sorusu olan yok mu diye sordum. Ekonomi ile ilgili sorusu olan var mı dedim. Hep soruyorum ama burada öyle bir kaos var ki birçok insan burada zaten belli bir fikirle belli bir başlıkla geliyor. Yani şu anda dünyada alenen yaşanan şu anda yaşanan sıcak sıcak yaşanan gelişmeler tabi ki insanları ilgilendiriyor ama sayın Davutoğlu’nun onunla ilgili düşüncesini merak etmiyorlar.
Çünkü onların dedim ya sana akıllarında bambaşka bir şey var Davutoğlu karşıda birçok insan şey diyor geçemeyecekler ki abi şey öyle bir şey yok zaten hani çok etkili bir başbakan olamayacak sonuçta Cumhurbaşkanı olamayacak sonuçta. Altıl Masa var ve oyları şu kadar falan filan deyip kendilerini kodlayıp geliyorlar buraya kendilerini kodlayıp buraya geldikleri için ona şu anda yaşanan güncel meseleleri sormak insanların içine gelmiyor zannediyorum.
Zamanında altında imzası olduğu ya da işte birebir söylediği şeyleri söylüyorlar ki bakın arkadaşlar ben bu adama oy vermeyeceğim eğer vermeyi düşünen varsa onlar da vermesin modunda bir misyonla geliyorlar. Şu anda devlet yetkilisi ah keşke bir bakanımız olsaydı ona da derdim ki bırak şimdi geçmişi adam şu anda bakandır şunu sorun ekstra ekstra üzerine de giderdim. Ama diğer konuda üzerine gitmememin sebebi bir daha önce denemiş olmam ve denememe rağmen yani sen izledin mi bizim önceki bölümleri hatırlıyor musun şeyleri mesela bununla ilgili lütfen şöyle soru soralım diyorum. Bir daha aynı şeyi sormayalım mesela mülteciler doğmuşlardır lütfen mülteciler ile ilgili soru sormayalım diyorum bak demişim tamam demiş herkes o sesi de duymuşum böyle tamam demişim. Evet buyurun şimdi soru yerler yani bununla da karşılaştım o sebeple bir şeyleri çok da tırnaklamanın lüzumu yok diye düşündüm ama dikkate alacağım söylediğin şeyi çok teşekkür ederim. Ben devam edeyim isterseniz bugün çok büyük umutlarla gelmiştim ve ülkimin geleceğine çok umutlu bir insandım artık değil misin artık değilim benim için çok büyük bir felaket oldu neden sebebine sıralayayım isterseniz.
Birincisi burada biz mesela çok genç bir kadroyuz yani daha sokağa kaç yaşındasınız çok özür dilerim 37 sokağa görece daha eğitimli bir insanlarız ama bahsettiğiniz az önceki olayın benzeri çok oldu mesela çok fazla şahsi soru sorduk ülkeyi ilgilendiren soruları sormalıydık bence. Ama biraz önce sanırım arkadaşıma verdiğim cevap sizin için de geçerlidir. Evet ama eleştirilerim ben birkaç tane bir sıralı istiyorum.
Birincisi biz yani sorduğumuz soruların bence %90’ı tekrarlı ve bireysel sorulardı ülkeyi ilgilendiren sorular sormalıydık ikincisi aldığımız cevaplar takdim etmedi çoğunlukla orada Özlem Gürsün ispili birkaç defa cevap almaya çıkartmaya çalıştı olmadı diğer arkadaşlarımızda da yaşandı bu durum. Aldığımız cevapların da bence büyük bir çoğunluğu biraz kaçamak cevaplardı. Böyle cevaplar verince siyasetler böyle koltuğa mekanizma döşe böyle elektrik mi vereyim onu anlamadım yani çünkü doğru söyledim.
Daha dürüst olsalar mesela burada da mesela bütün ülkeler mesela rekabet halinde biz sadece şoför değiştirmeyi konuşuyoruz siyasetçi değiştirmek halbuki araba da külüstür. Arabayı da iyileştirmemiz lazım bu da sistem. Salonda yaşadığımız da aynısı siz bir sistem olsa elinizde hem orada Ahmet Davut onu dinlemeye çalışıp hem mikrofon verilecek kişiyi aramasanız burada daha güzel bir sistem olsa siz çok daha fazla işinize odaklanabilirsiniz. Yani ülkede sistem olmadığı için biz geri kaldık. Salonda sistem olmadığı için sorular yetişmedi.
Aslında problem sistem olduğu için biz hep şahıslara odaklanıyoruz. Bozuk arabanın koltuğunu kimi koyarsak koyalım daha kötü olacak. Ben bugün onu anladım. Yani muadzefet olarak maalesef umudum çok kırıldı. Teşekkür ediyorum. Söz hakkı alabilir miyim artık? Elbette. Ben şunu söylemek istiyorum. Siz de çok soru istediğiniz alamadınız değil mi? Evet ya sabahtan beri şöyle. Altılı masadaki siyasi parti liderleri siz de farkındaysanız HDP’li seçmenden oy almak için vermeliği tabis kalmadı.
HDP’li seçmenden oy almak için milliyetçi seçmenin kendilerinden uzaklaştırıyorlar. Bugün burada çok net, sert ve tatmin olmayan HDP’liler vardı ama. Bilemiyorum ama ben de milliyetçi olarak ben de kesinlikle tatmin olmuyorum. Bir tane arkadaşımız şu anda burada haklı. İnsanlar birliğini kaybetmişler yani tanıdıklarını kaybetmişler Allah rahmet eylesin. Ve mesela diyor ki arkadaşımız video diyor bu canlı yayın videosu bunun önü arkası kesilemez diyor. Ben de dedim ki tamam tatmin olduğum olmadım dedi. Konu orada kapandı. Çünkü zaten birçok insan biz de zaten senin dinlettiğin şeyi de yayınladık tabi ki elbette vereceğiz.
Bir tane arkadaşımız da bir sürü insan girip bakacak ve diyecek ki aaa bak burada böyle şeyler olmuş. Yani aslında bakarsan HDP’ye oynamak diye bir şey elbette herkese oynamak lazım. Siyaset bu çünkü. Yalnızca bir kesimi alamazsın abi. Cemaate laf edersen bugün kaç milyon oy kaybedeceğini biliyorsun. HDP’ye laf edersen kaç milyon oy kaybedeceğini biliyorsun. Ve bu memlekette iktidara gelmek istiyorsan ve bu memlekette sözünün geçeceği kadar oy almak istiyorsan da o kesimleri kucak açmak zorundasın. Ama hiçbirisine laf etmiyor sadece Türk milliyetçilerine neden laf ediliyor mesela?
O yüzden olabilirsin. Son olarak ben şunu söylemek istiyorum. Allah korusun yani şimdi dünyanın durumu ortada. Hoşçakalın. İmamatip görüşürüz. Hadi bakalım. Bu sefer bir şey olmadı değil mi? Sen bugün bir şey sormadın. Tehlike sessizsin. Tehlike sessizim ama yine incevişim. Niye yemişsin ne olmuş? İnsanlara bazı şeyler komik gelmiş. Ya boşver onları sen bu yaşta geliyorsun buraya sorular soruyorsun cesaret ediyorsun. Sana kurban olayım ben senin yaşındayken evden çıkmayıp neyse. Hoşçakal. Az daha itiraf ediyorum. Şu an dünyanın hali ortada yani savaş neredeyse kapıda diyebiliriz. Kapıda tabii. Yarın bir gün ülkemize savaş çıktığı zaman kimlerin kaçacağı ve kimlerin kalıp savaşacağı bu ülke için canını vereceği belli. Hani buradan bütün siyasi parti liderlerine seslenmek istiyorum. Lütfen milliyetçi kesimi de hor görmeyin. İkinci plana atmayın. Yani bu ülkenin asıl sahipleri… Milliyetçi kesime de şunu söyleyeyim o zaman ben senin aracılığına kameral aracılığıyla milliyetçiliğin ne olduğunu bir öğrensin dersin. Yani çünkü… Aaa sen kendini kesecek olan versenize mikrofonu ağlayacaktın oturup. Tamam ayakta da ağlamıyor rahatına düşkün. Versene mikrofonu hemen. Çok haklısın o kadar haklısın ki. Ama birebir gördüğümüz şeyler de var. Maalesef samimiyet konusunda çok büyük eksikliğimiz var. Bilgi konusunda çok büyük eksikliğimiz var. Yani Türkçe yazamayan Türkçülerle muhatap oluyorum. Aylardır Twitter’da Türkçe yazamayan. Hayatında Kur’an açmamış insanlarla cenneti cehennemi tartışmak zorunda kalıyorum bazen Twitter’da.
Yani bu riyakarlığı atlatıp dayımızdan amcamızdan duyduklarımızla ya da duvarımıza astığımız üçülerlerden ya da Atatürklerden ötesine geçtiğimiz an gerçekten kimin milliyetçi olup kimin milliyetçi olmadığını kimin dindar olup olmadığını daha iyi anlayabileceğiz. Ki inan bana anlamak zorunda da değiliz bize ne. Siz dediniz ya beyefendi kim kaçacak onu bir söyleyin falan dediniz ya. İnan bana şu kaçacak dese belki o kaçacak. Şu an böyle bir riyakarlık var. Belki sen kaçacaksın inan bana. Ya artık bu riyakarlığa alıştık. Hit almak için konuşmak… Bak abi şöyle düşün. Instagram’da fotoğraf atıyoruz 50 bin tane efekt atıyoruz tamam mı. Ben omuzlarımı genişletiyorum biraz bazı fotoğraflarda böyle çıktığım için. Kimisi cilt efekti atıyor bilmem ne. Aynı efekti Twitter’a taşıdık. Artık yazdıklarımıza da efekt atıyoruz. Diyoruz ki topluluk neden hoşlanıyor dur ona göre bir tweet atayım. Ben birçok insanın birçok insanın cümlesini çalıp tweet attığını görüyorum. Ali’yle benim mesela çok tweetim çalınır. Eskiden çok çalınırdı. Bu sorulan sorular bile çoğu çalınır. Elbette olabilir tabi ki olabilir.
Biz her şey efektleri üzerine yaşarken düşüncelerimizi konuşmalarımızı efektler üzerine yaşarken kimin gerçekten olay anında ne bok yiyeceği belli değil bu memlekette. Çok büyük bir riyakarlık altında eziliyoruz şu anda. Umarım bir gün sıyrılırız da gerçeği hakikati görürüz. En azından kendimize doğru söyleriz. Bunu istiyorum. Bak sen bu soruyu sordun dedin ki kimin kaçacağı belli. İnan bana sen de kaçabilirsin. Biz buna alıştırıldık artık. Çünkü biz bu memlekette LGBT en ağır hakaretler eden televizyonlu sahibinin nerelerden çıktığını biliyoruz. Ya da biz vatan mille sakarya diye dolaşan adamların kaç paralar neleri sattığını biliyoruz. Bunları bire bir gördük artık. Bunları gördükten sonra bizim paranoyaklığımızı da mazur görsünler. O yüzden sana söylemek istediğim biz konuşmalarımıza bari fikirlerimize efekt atmayalım. Kim milliyetçi? Kim milliyetçi? Kim milliyetçi? Bir mekana oturdum. İnsanlar çok böyle dışarıda tanındığımı da fark etmiyorum evden çıkan bir adam olmadığım için. Herkes abi geliyor merhaba nasılsınız bilmem ne şu bu fotoğraflar falan filanlar. Sonra böyle bir ekip geldi abi. Merhabalar ben işte gençlik olay başkanıyım şeyde çok seviyorum ben sizi. Adını söylemedi olmadan. Ben dedi şuyum dedi. İşte karşıdaki dedi bizim buradaki petrol öfisi dedi. Adama petrol öfisi dedi ya. Babasının mı petrol öfisi varmış? Birine araba plakasıyla hitap ettiler ya. Kimse kim olduğunun farkında değil abi herkes bir şekilcilik peşinde. İnan bana bu partilerde de bazı gençlik olayları başkanları sırf ben başkanım demek için şu dar kumaş pantolon paçalı şeyleri giyip böyle popoları böyle kabak gibi çıkıyor ya. Böyle onlarla geliyorlar böyle ellerde tespih ben işte bu yumuşuyum. Hük desen bile gidip kaçacak adamlar. Vatan millet biz var ya ölümüne şuraya gireriz buraya gireriz diyorlar. Bizim en büyük silahımız bilgi olmalıydı. Bunu öteliyorlar. Çıkıp da Twitter’da Yunanlılara laf etmek küfretmekle milliyetçilik olmuyor. O yüzden söylerken maalesef o başlığın altını dolduramadığımızı dolduramadığımızın altını çizmeye çalışıyorum. Çok teşekkür ederim. Çok sağ olun. Abi merhaba. Ağlayacak o çünkü. Hoşçakalın. Bana giderken el sağlayacaksınız. Vallahi olmaz küserim. Sen uyudun mu? Birisi burada uyuyarak gitti onu gördünüz mü? Arkadaşı uyandırdı öyle gitti adam. Böyle böyle yürüdü.
Ben de uyudum zannettim o yüzden. İyi o zaman günaydın. Hadi bakalım ayaklarınıza sağlık. Evet ağlayacak kardeşim. Abi şimdi şöyle bir şey var. Kimse şunu demedi. Demesini isterdim. Milletçi olduğunu iddia eden burada illaki bir sürü insan vardır. Yanlış anlamam abi laf söylemek için söylemiyorum. Andığımızın kaldırılması. Gördün mü? Sen böyle baktın ya. Yok. Onun için demiyorum. Şşt lan el sallayın giderken. Ben andığımızın kaldırıldığından beri tek bir şey savunuyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün lafı çok net.
Türkiye Cumhuriyeti’nde oy anayasaya bağlı Türkiye Cumhuriyeti kimliği olan herkes Türktür. Bunun ayrımı olmaz. Türk’te, Kürt’te, Laz’da, Çeçen’de evet hepsi bizim etnik kökenimizdir. Ama hepimiz ortak bir şekilde Türk’üz. Ve andığımız bunun için var. Orada mesela İngiltere’de ne kadar çok farklı etnik köken var. Ama hepsi İngiliz. Evet Amerika’da da var. Hepimiz İngiliz’iz diye başlıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan etnik köken fark etmeden hepimiz Türk’üz. Yani bunun milliyetçiliği budur. O aidiyeti anlatamadık kardeşim. Şimdi sana çok acı bir gerçekten bahsedeceğim. Atatürkçü olduğunu zannedip Atatürk’ü gerçekten bir……başlık olarak kullananlar zamanında Atatürk vesilesiyle birçok insana da zulmettiler. Bunu gördük. Ben bunu bizzat gördüm. Ben gerçekten çok ciddi bir Atatürkçüyümdür bu arada. Ama bunu gördüm. Şimdi birilerine, bak daha geçen gün bir tweet attım. İran’da olan o aylar kesin CIA yaptı falan filan. Ya arkadaşım CIA’yı dedim en kolay görevi bu olmalı o zaman dedim yani. O zaman düşmanla yardımcı olmayacaksın CIA eğer senin düşmanınsa dedim. Ama insanlara mağduriyet yaratmayacaksın ki 20 sene sonra karşına çıkıp bize böyle yaptınız deyip diğer insanlardan oyalamasınlar o zaman. O zaman o fırsatı vermeyeceksin insanlara. Bazen yalan yanlış bahaneler vardır, bazen yalan yanlış mağduriyetler vardır. Bazen en ufak bir şeyden bile mağduriyet çıkartabilirsin ama biz gerçekten zamanında bazı insanların kullanabilecekleri büyük mağduriyetler yarattık Atatürk portresi altında. Hiç kimsede nutuk okumadan yaptı Atatürkçülüğünü. Önce bir konunun temeli inmek lazım. Yoksa kaymakta boğulur gider hissetmişsin. Bunu söylediğine katılıyorum ama bunu anlatamadık.
Anlatamadık, olmadı. Türk bir aidiyettir. Biz bunun altında toplanabiliriz. Lazıyla, Çerkeziyle, Kürdüyle diyemedik. Dedirtmediler bize. Ben dedim dava açtılar bana. Açarlar tabi. Belki de ileride yeni nesil bunu daha iyi anlatacaktır. Çünkü Atatürk’ün mavi gözlerine ihtiyacımız yok bizim. Biliyorsun heykellerine de ihtiyacımız yok. Adam müthiş bir fikir bırakmıyor. Müthiş bir deha 100 sene sonrasında oturmuş yazmış kalem kalem. Koca bir yazının içerisinde bak bu aynı bugün. Bak bu aynı bugün dememize gerek yok. Koca bir yazının tamamı bugünü anlatırken biz bu adamın hala mavi gözleriyle giydiği kostümlerle falan filan uğraşıyorsak bununla Atatürkçülük yapmaya çalışıyorsak biz zaten kendi kafamıza bacağımıza çoktan sıkmışız demektir. Nuta okumayan dediğin gibi Atatürkçe oldu. Buranı Arapça okuyen mesela benim de çoktan… Şimdi bunu karşılaştırdın. Bok yedin. Hayır yok… Neyle neyi karşılaştırıyorsun? O bir dimmi tapma ona. Bak bu da bir yanlış. Hayır diyemezsin. Artık bunu dedin. Bak şu anda bu kayıtlara geçti. Yalnızca ben senin söylediğin bu bölümü koysam yarın Twitter’da bunu tartışacak herkes. O dimmi bak işte Atatürkçe taptıkları nereden belli diyecekler. Sen de cevap verebilirsin. Taptmak için demiyorum. Dediğim şu bir Atatürk gibi bir figür ya da İslamiyet gibi bir din ne okudu ne anladı zaten anlaması mümkün değil. Arapça okuyor. Mesela benim çok tanıdığım var. Kur’an ne anlatıyor dedim. Bu Kur’an sana ne anlatıyor dedim. Arapça okumaya başladı bana. Dedim Türkçesi ne bunun biliyor musun bilmiyorum. İşte bunlar işte yanlış bulduğun şeyle böyle savaşılmaz. Önce onu söyleyeceğim. Sen ondan daha iyi bilirsen Onu anlatmaya başlarsan o da senin anlattığın şey icabet ederse sen o zaman başarmış olursun. Yoksa sen bundan ne anlıyorsun diyerek de o savaşı veremezsin. Yok hayır. Anladım anladım karşılık bir arada slogan atmaya gerek yok. Onu söylemeye çalışıyorum sadece. Ama şunu bil biz maalesef biz olmasa da babalarımız amcalarımız konuyu yanlış bir yerden yanlış bir yere taşımışlar. Ve biz de bunun şu anda cezasını çekiyoruz. İstemediğim tek şey ise bizim çocuklarımızın da bizim şu andaki durumdan dolayı ileride yaratılabilecek olayların cezasını çekmemesi. Çorludan sana çok büyük selamlar getirdim bu arada. Nerede? İki daha çoruldan geldim. Çok büyük sevgilerle geldim. Çok teşekkür ediyorum. Aa saat 6’yi mi geçiyor 5 mi? Yavaş yavaş git. Hadi hoşçakalın. Hoşçakalın saygılar. Abi bu arada sana teşekkür ederim. Ben teşekkür ederim. Aynı zamanda teslim ederim. Çünkü o saatin yüzünden burada bir saat millet bir gözü kapalı soru sordu. Yansıması yüzünden. Ya bu o kadar yansıyor mu ya? İnanılmaz ya. Böyle bir şey olamaz yani. Ben bununla oynarım eğlenirim de nasıl geliyorsun? Nasıl geliyorsun? Çok iyi. İlk partide ilk soru soranlardan anladım. Senin tabirinle tatmin oldum mu? Olmadım. Çünkü şunu fark ettim bir kez daha. Ne yazık ki Türkiye’de siyasetçiler halkın iradelerine ve fikirlerine saygı duymaktan ziyade daha çok şu mantıklılar. Ben şöyle bir görüşteyim. Ben buyum. Beni kabul edip oy veriyorsan böyle vereceksin. Ben böyleyim. Tarzımda hep bir konuşmalar oluyor. 5 bölümü de izledim. Hepsini sık takip ediyorum. Hepsini de dinlediğimde de çoğunluklu olarak tatmin olmadım. Ama biz kendime de kızıyorum. Niye diyeceksiniz? Biz artık geçmişi gütmektense geleceğe fokuslanmamız gerektiğini düşünüyorum. Yani şu an biz burada 9 saat harcadık. Elbette geçmişi didiklemektense geleceğe fokuslanmak lazım ama geçmişte didiklediğimiz insanlar geleceğimize yön vermeye çalışıyorsa maalesef geçmişten kurtulamıyoruz. Geçmişle ilgili soru sormak zorunda kalıyoruz. Meral Akşener yıllardır siyaset sahnesinde. Sayın Davutoğlu da öyle. Recep Tayyip Erdoğan da öyle. Milliyetçi Hareket Partisi lideri Sayın Devlet Bahçeli de öyle. Kemal Kılıçdaroğlu da öyle. Ümit Özdağ da öyle.
Bir başkası da öyle. Doğal olarak hepsinin geçmişte yaptığı şeyler var ve biz birilerinin hatalarını peki neyse bir daha yapmaz diyerek geleceğe taşımaya çalışırken elbette geçmişten çok fazla soru soracağız. Çünkü başka bir seçenek yok. Bir de kimseye almıyorlar aralarına. Biliyorsun yani yeni bir ismin çıkması kolay değil. Mümkün değil. Çok bağlantısı olması lazım. Ben gençlik kollarından geliyorum buraya diyorlar ya buraya gelene kadar neler yapıyorlar onları bir tartışmak lazım. Çünkü biliyorsun buraya gelmek için belli bir şeyler yapanlar buraya geldikten sonra kim bilir neler yaparlar.
Ya şöyle düşünüyorum mesela ben çok karşılaştım. Mesela çevremde de karşılaşıyorum. Ya hesap sormalıyız şöyle yapmalıyız böyle yapmalıyız. Hayatı boyunca mesela hiç AK Parti’ye oy vermemiş bir insan. Mesela ben kendi şahsıma söyleyeyim. Ben önceden yandaş bir insandım. Ve son üç sene derim muhalif bir insanım ve ben yandaş gözünden de gördüm. Muhalif gözünden de şu anda görüyorum ve ben çoğu insandan onlara daha çok sert tepki vermesi gereken bir insanım. Çünkü onlara güvenip oy vermiş onlara güvenmiş bir insanım burada oturuyorum. Şimdi ama oturup ben ilk turda ilk dört beşinci soranlardanım.
Önümüzdeki seçimle alakalı sekiz ay sonra ki dokuz ay sonraki seçimle alakalı adaylarla alakalı iki üç tane soru geldi. Onun dışındaki hep geçmiş FETO olayları kendilerinin anlattıkları ve söyledikleri oldu. Çünkü elemek istiyorlar işte hata bulup elemek istiyorlar tamam bitti eledik. Buyurun şuraya mikrofon vereyim bir konuşalım sonra ben çünkü şu anda artık seni pembe falan görüyorum abi o durumdayım. Ben bir kere bir ırkçı kelimesi geçti arada. Nasıl yani sana ırkçı dendi evet.
Daha sonra ben Ahmet Bey ile ama görüştüm çünkü ben şunu söylemek istiyorum şimdi bir her ülkenin sınırları var. Çok özür dilerim. Ben de Ahmet abi Tuğrul şurayı döndürseniz oğlum. Showumu da yapayım hoşça kal görüşürüz teşekkür ederim. Bak şimdi bak olaylara bak abi anlat lütfen. Her ülkenin sınırı var şu anda bizde fazlasıyla milyonlarca mülteci alınıyor. Ve bu sayı Ahmet Bey dedi ki ben dedi ilk dönem için söyledim bunu.
Oradaki Arap olan Hatay’daki veya Kilis’teki Arap Türk vatandaşlarının akrabaları için söyledim onu. Çünkü ben dedim ki bakın dedim siz yüzlerden bahsediyorsunuz ama ülkemizde milyonlar var ve milyonlar olduğu zaman ülkenin demografik yapısı bozuluyor. O da dedi ki benim dönemimde dedi belli bir sayıda insan geldi ve o sayıdaki insanı biz şöyle yapıp gönderecektik zaten Avrupa’ya dedi. Benden sonra politika değişti ve bu kadar mülteci içeri girdi o da benim politikamı başkasının baltalaması ile oldu yani sonuna gelenler beni ilgilendirmez dedi.
Söyleme o şekilde ancak fikirleri değişmemiş kendisi hala imparatorluktan bahsediyor. Ben zaten sorumda imparatorluk mu diye üzerine özellikle basarak söyledim çünkü hala imparatorluktan bahsediyor. Ve Keza benim izlettiğim videoda soruyu soran gazeteciye de yine tarihten bahsediyor ve yine benzer bir şekilde tarihte Şam’da Türkler vardı, İstanbul’da Araplar vardı diyor. Ama muhabir diyor ki ya diyor günümüzden bahsedin diyor.
Çünkü şu anda bir Osmanlı imparatorluğu yok ve Türkiye’nin bir sınırları var ve Suriye’deki insanların kültürleri ile Türkiye’deki insanların kültürleri, Afganistan’daki insanların kültürleri ile Türkiye’deki insanların kültürleri arasında çoğu zaman dağlar kadar fark var. Evet söylediği konuda haklı bazıları akrabalar ancak ben Türkiye’yi gene eline yaymamız gerekiyor. Bilimsel olarak bir ülkenin içine 5 milyon 10 milyon insan sokarsan o ülke mahvolur. Bu bilimsel olarak söylediğim bir şey benim.
Bunu arı kovanlarıyla da test etmişler zamanında onlar da arı değil mi? Bir yandaki kovan öyle düşün yani. O kovandan belirli bir miktar arıyı alıp o kovana koyduğu zaman koku reddediyor efendim. Bak düşün bu ırkçılık değildir, bu gerçektir. Çünkü örf, anene, adet bizde 10 milyon insan var şu anda. Afganistan’dan gelenlerin kaçının savaşa doğduğunu, kaçının ölüme doğduğunu daha bilmiyoruz bile. Uçağın tekelleklerine tutunup ülke terk etmeye çalışan bir kafa düşün. Sen bu kafayla anlaşamazsın. Çok isterim anlaşmak. Anlaşamayız ama öyle bir şey değil. Onun için bir süreç gerekiyor ve bu süreci yaşamadan biz eğer 10 milyon insanı ülkemizde tutmaya devam ederse ki insanların, biliyorsun çok kaba tabirle söylemeyeceğim, bu insanların hayatları var. Bu insanlar çok fazla çocuk sahibi oluyorlar. Bu 10 sene sonra memleketin ne hale geleceğinizi aniden gösteriyor. Benim söylediğim ırkçılık diyenlerin tamamı yurt dışına kaçacaklar yakında. Tamamı. Göreceksin. Fransa’ya kaçıp, İngiltere’ye kaçıp şey diyecekler. Ya bu İngiltere’de çok cezayeli oldu yap falan yapacaklar orada. Çünkü bu insanlar böyledir maalesef. Bir de bir şeyle karşılaştık burada ilk defa. Beşinci program bu.
İlk defa ben soru sorarken buraya gelmiş… Sen elinde bir kağıt tutmayı da çok seviyorsun konuşurken. Geçen sana buradan arkadaşlar kağıt bulamamışsın. Babala kartı vermişler. Ben de linç edim sayemde. O babala ekibinden biri soru soruyor falan demişler. Yine bulamadım. Mesela bu otel kağıdı ki bunun esprisini yaptım. Linç atmışlarsa bir şey diyemiyorum ben ki arkadaşlar… Olsun olsun. Bir şey olmaz. Şimdi ben şunu söyleyeceğim. İlk defa ben soru sorduğum sırada ki genel başkan burada. Şimdi biz gıybet yaparken partinin yöneticileri cevap veriyor veya başka zamanlarda parti yöneticileri cevap veriyor.
Ancak Ahmet Bey buradayken ben soru sormaya çalışırken bilmiyorum fark ettin mi? Sol taraftan bir partiyle ayağa kalktı. Ben ne oluyor dedim. Sağ taraftan yine orta kısma doğru oturan bir parti yöneticisi bir şeyler söylemeye çalıştı. Yani ben Ahmet Bey ile konuşmaya çalışıyorum. Ayağa kalkana bir şeyler söylemeye çalıştım. Sen arada kaldın evet. Ben soruyu sormadan bıraktım. Dedim evet dedim yorumunuz nedir dedim bıraktım.
Ama bu durumu Ahmet Bey’e söyledim ilk defa 5 programdır. Partililerin bu şekilde soruya karıştığına karşılaştım. Bu da üzücü bir durum gelecek partisi açısından. Karışanlardan biri olarak cevap verebilir miyim? Herkes muhalif olacak. Efendim? Herkes muhalif olacak. Abi senin zaten bütün şeyin kırılmadı mı ümidin? Sen daha niye soru soruyorsun? Soru soranların tamamı muhalif olacaktı ve oldu da. Ama mesela şöyle düşün bir parti lideri 5 kişiyle geliyor bazen. Kimisi de 6 kişiyle 7 kişiyle geliyor.
Bugün gelecek parti 7-8 kişi geldi. E tabii ki insanlar soruda sormadılar ayrıca. Ama partilerin sonuçta genel başkanı buraya geliyorsa onun yanındakiler de elbette gelecektir. Hicabet edecektir. Onda bir sıkıntı yok yani merak etmeyin. Şunu döndürsenize oğlum ya. Niye döndürmüyorsun? Otur bir. Oturdum abi. Çok mu şey? Hızlı mı dönüyor? İstediğin gibi. Bu tarafa doğru döndürü müsünüz? Evet ben dinliyorum abi. Oğlum Atatürk’üm gidiyor.
Dur bak böyle başlayacağım bundan sonra o programlara. Ben çok fantazik. Neden? Tabii gel otur. Kızın dönesi gelmiş. Niye şey yapıyorsunuz? Nasıl başladığını biliyorsun değil mi? Dönünce böyle karizmatik bir şekilde başlat programı. Çok yavaş dönüyor ya bu. Memleketin gündemi daha hızlı yemin ediyorum.
Tamam tamam. Evet mevzular açık. Mikrofona hoş geldiniz. Babalar için. İsterseniz sevin isterseniz sevmeyin. Siyasi görüşünü beğenin veya beğenmeyin. Bu ülkeye başbakanlık yapmış bir insan az önce karşımızdaydı. Ben sadece beğenmediğim bir şey oldu. Bazı soru soran arkadaşlarımız böyle aşağılaycı bir şeyler. Ve hatta birisi sağlıkla ilgili bir şey söyledi arkadaşlarından birisi.
Ha bir doktora görün falan. Bunlar bence hiç yani bu Türk gençliğinin yakışmayan. Hele hele hele yani bizim bu ortamda yani sorulması bence doğru bir şey değildi. Yani soru sorun da. Ama müdahale de ettik. Karşımda belki bir linç yapayım da ben belki tweet olurum falan filan belki modunda. Ama böyle şeyler de biraz iyi değil yani diye düşünüyorum. Sadece bunu söyleyeyim dedim. Anladım teşekkür ediyorum. Ben hemen bir konuşabilir miyim Oğuzhan abi? Şu çocuk bir konuşsun ne olursun. Buyrun buyrun. Ben Aleycan Turan ya programda da söz alamadım abi. Bir de.
Çok haklısın. Ben başta program ekibinizden özür diliyorum. Çünkü mikrofonsuz konuştum. Çünkü hiç soru alamadım. Bir de size tepki gösterdim. Neden? Hani orada tepki gösteren üstte biri de bendim. Neden? 2-3 sorudan başladık. Sonra o 5’e çıktı. 5 oldu sorumuz. Görüşürüz kardeşim. Hani biz bir tane bile soramazken siz 5 tane sorup hem de şu an gıybet durumunda da 5 tane daha sorunca. Ne yaptın? 2 soru sordum. Şimdi ithamda bulunuyorsun.
Ben gerçekten burada herkes ne zaman mikrofonu istediyse verdiğim her konuda yardımcı olmaya çalışıyorum elimden geldiğince. Yok soruyu yanlış söylesem özür dilerim sayısını. Yok estağfurullah da bu böyle yanlış anlaşılıyor. Şimdi gelir girerken de birisi omuz atmış diye birisi bir şey söyledi. Kim? Kime omuz atmış? Dediler ya gazeteciler omuz atıyor falan filan gibisi mi? Niye atıyorsun abi millete omuz atıyorsun? Abi işte ben de diyorum ki. Onda isim vermedin mi oradan? Yok yok. Onda söyleyin bende. Ben şimdi burada arkadaşlar gitmiş bu sarma yapan arkadaşlar var ya. Sarma yapan arkadaşlarla beraber geldim mesela.
Gördüm girişini sizden bahsetmedim. Bu arada isim de vermedim. Sadece şunu sordum. Dedim ki VIP gazeteciler var protokol var. Bazı gazeteciler de alınmayıp bizim içimizde bekliyordu. Yani VIP protokolünün kriteri nedir dedim. Hani sizinle bir alakası yok. İsim de vermedim. İkinci sorumda. Yanlış söylemişsem de soruyu özür dilerim. İkinci sorumda videoları birleştirdik.
Öğrenciler ve Türkiye’ye gelen sığınmacılardan dolayı öğrencilerin hakkını yenmesi ve Suriyelilerin Türkiye’ye gelişiyle alakalı olan eleştirimdi. Bu kadar yani. İki soru benimkisi. Ancak ben az önce söylediğim gibi. Ben bu soruyu sormaya çalışırken burada Ahmet Davutoğlu’yla bir yandan tartışmaya başladım. Bir yandan parti yöneticileri araya girmeye çalıştı. Diğer taraftan partiyle başka birisi araya girmeye çalıştı. Ve aynı durum yani burada sen bunu hissediyorsun farkındayım. Ben de hissediyorum.
Ben de diyorum ki ya ben sorumu çekileyim susayım diyorum. Ama müsaade edilmiyor. Çok haklısınız. Abi ben genel olarak programda da bazı şeyleri sormadık. Mesela biz bir kere programda kaçamak cevapları verdi kendisi. Soru soran arkadaşlar da devamlı benzer sorulara yöneldi. Mesela altılı masaya hiç girmedik. Altılı masaya bence girilmesi gerekiyordu. Kendisi dedi ki ondan önce ben iktidarın bazı şeylerini eleştiriyorum. İçeride de söylüyordum. İstifa ederken bunları söyleseydim Ecevit krizi gibi bir şey çıkardı dedi.
İstifa ettikten 3 ay sonra da bunları söyleyebilirdi. Yani gerek yok. O zaman şu an altılı masanın içerisinde oradaki yanlışları da içeride söyleyecek. Sonra altılı masa dağılınca diyecek ki biz ya ben altılı masanın içinde de söylüyordum. Dağıldı ondan sonra söylüyorum. Hop oradan da çıkacaklar. Ben bunu doğru bulmuyorum. Kameraman çocuk bana o kadar pis bakıyor ki böyle ağzımıza burnumuza merciklerle dalacaklar. Bülent Arınç da siyasette AK Parti’yi eleştiriyor. Ama Bülent Arınç’a hiç yani bunun gibi bir şey demediler yani. O da eleştirebiliyor.
Bir diğer konu ben gençler falan dedi gençleri destekliyorum falan dedi. Ben parti meclisine baktım gelecek partisinin 35 yaş altı bir kişi yok. Bir kişi yok. Yani bir kişi bile olsa diyecektim ki tamam gençlere önem veriyormuş. Parti meclisini aldı. Kurucular kuruluna baktım. O da 45 yaş üstü. Yani baktığım zaman gençlerinden bir kişi partiye yöne çizdi. Ve ben şuna da inanıyorum bir tane ilçe başkanı yoktur. Sanmıyorum iddia ediyorum bilmiyorum varsa onlara da soracağım. 25 yaş altı ilçe başkanları yoktur. Bu kayıtlara geçti.
Bununla ilgili gelecek partisinden belki birileri yorum yazacaktır yapacaktır sana. Artık gidelim mi uyuyalım mı ya? Çok uykumuz gelmedi. Buyurun buyurun mikrofonunuz var buyurun. A kapanmış mı? Artık belli bir saat sonra kapatıyor demek ki. Buyurun buyurun konuşun siz gelecektir ses vazgeçmeyin. Gelir konuşun. Bizim mikrofoncular niye gülüyor oğlum yardım etsenize kadın o zaman orada gülüyorsunuz kadın. Bu arada ben bir şey söyleyebilir miyim? Sesi mi geliyorsa eğer. Beyefendi bizi VIP falan almakla suçladı da biz kimseyi VIP almadık.
Sen bizi VIP almakla mı suçladın? Şimdi VIP değil protokol almak. Yani şöyle biz bekliyorduk diğerleri mesela üst kata çıkabiliyordu. Biz güvenlik şeyinden asansiyonlardan geçemezken bu iddia değil diğerleri geçtiler. Gazeteciydi onlar. Tamam ben de diyorum ki diğer gazetecilerin bazıları içimizdeydi. Ben de isim veriyorum. Bir dakika. Vereceğim sağ ol. Kamil bu iliştirece. Mustafa Arslan. Halktan kaçma Kamil. O bizim içimizdeydi.
Ben bak şunu söylemiyorum yani onlar. Mustafa Arslan’ın ismi bende yok mesela. Tamam ben yani kriter ne dedim yani. Yok onda olması gerekiyor. Ben gazeteciyim deseydi onlar da aynı şeyden yararlanırlardı. İnan bana yani bizim şurada bak benim. Adalette olacağından hiç şüphem yok abi senin. Ekibinde yok. Zaten ben defalarca bunu söyledim. Olmuş da bu olmasın dedim sadece. Tamam kardeşim benim. Onu dikkate alalım Kamil Bey de dikkate alsın ama buradan biziz yani gazeteci arkadaşlarımıza da söyleyelim. Sorun var yazmalarına gerek yok.
Gazeteci olmaları yeterlidir. Kamil direkt onlarla iletişime geçer. Zaten yardımcı olur. Bu arada ayrıca Kamil Bey’den de özür dilerim çünkü çok fazla mitrofonsuz müdahale ettim. Teşekkür ederiz teşekkür ederiz. Kamil de mesela çok genç bir arkadaşımız ve 5. bölümde gerçekten insan üstü çaba sarf ediyorlar. Hep söylüyorum ne programlara gidiyoruz 150 kişi çalışıyor. Rejisi şunları bunları şu çocukların 10 kişi yaptığı şeyi yapamıyorlar. O yüzden haklarını yemem ama onlar da öğreniyorlar. Yolda öğrendiğimiz bir şey bu çünkü pataküt’e girdiğimiz bir mesele. Benim de öğreneceğim çok şey var. Ben de öğrenmeye devam ediyorum yaptıkça. İnşallah bundan sonra şikayetleri ya da eleştirileri azaltarak devam ederiz. Çok teşekkür ediyorum. Abi öncelikle eline sağlık. Çok teşekkür ederim. Herkese teşekkürler. Sağolun. Çok güzel bir anlım. Ya ben bir arkadaşım için çok üzüldüm. Ya şöyle biz burada tanıştık. Onu bulmaya çalışıyorum. Umut. Abi Kayseri’den geldi bu arkadaş. Umut ne oldu kurban olduğum. Hiç soru soramadı. 10 saattir bekliyor çocuğu kıyamam. Ona bir yardımcı olur. O zaman sana bir buzdolabı verelim. Nasıl yani? Hani bu öyle programda değil ki.
Mikrofonu ver o zaman kendine yardımcı olsun. O arada ben hemen soru soruyum mu? Elbette. Söyleyin hemen. Oğuzhan abi. Kazan ne güzelmiş ya. Teşekkür ederim. 4 gün önce politikten istifamı verdim. Onun için sormuştum bu soruyu Davutoğlu’na. İntiharlar. Evet. İntiharlarla alakalı. Ben oranları verdiğim zaman onun başbakanlık yaptığı dönemde %50 arttı dediğimde. 39’dan 61’e çok da değilmiş gibisinden bir tavır takındı. Fark ettiniz mi? Çok da değilmiş demedi de. Sonrasında %108 dedin ya şimdi 2022 verileriyle.
108 nerede 60 nerede demek istedi galiba o da senin attığın bir pas oldu aslında. Yani sen o pasa atmasaydın konu %60’da %50’de kalacaktı. Sen 2022’de %100’de %8 olmuş falan filan deyince konu bak görüyor musun demek ki benimki daha aza geldi. Yani doğal olarak seni çok iyi anlıyorum ama sorun milyonlara ulaşacak. Cevap da milyonlara ulaşacak. Cevabı hiç umurumda değildi. Benim amacım kilitliğe ulaşmaktı. Yani bir topluma ulaşmak. Çok sıkıntılı bir mevzu. Birçok polis arkadaşımızdan ben de mesaj alıyorum. Bununla ilgili tweetler de atıyorum ama tweet atmaktan başka da bir şey elimizden gelmiyor şu anda. Çok büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Teşkilat içerisinde maalesef psikolojik baskıda gören insanlar da çok fazla. E zaten kimin hangi örgütten olduğu belli değil modunda herkes kendi teşkilatında birbirine paranoya kçaklaşıyor. Bugün maalesef Türk Silahlı Kuvvetleri’nde de artık bu paranoya söz konusu. Çok iyi anlıyorum sizi. Umarım her şey düzelir. Umarım size bu acıları çektirenler cezasını çekerler. Mesela burada Sayın Davutoglu dedi ya biz göreve geldiğimiz anda şunları şunları görevden alacağız artık onların yerine daap ben. Hepsi yargılansın hepsi acılar çeksin istiyorum. Çünkü gerçekten çok fazla hak yediler. Çok fazla insanın hakkına girdiler. Umarım bunları çekmeden diğer tarafa gitmezler. Evcil kedisine Vosvagen Kedi marka araç alıp gezdiren emniyet müdürü biliyorum. Şimdi ismini veremiyorum polis etiğinden dolayı ama. Ne yapan? Evcil kedisini gezdirmek için Vosvagen Kedi marka araç tahsis etti. Çok kral hareket ya. Kral hareket değil mi Hakkı? Bayağı kral ben soruşturma geçirebilirim sırf bunu söylediğim için.
Jaguar bestesi Jaguar alacak demek ki manyağa bak ya helal olsun gerçekten tebrikler. Efendim? YTT’ye binip eve döneceğiz birazdan. Gitmemiz gerekiyor kartlar da doluyormuş artık ama siz buyurun. Ben sorumu soramadım ama bu ortamda bulunmak iyi geldi. Ay konuşamadım. Ne olacak kız hepimiz konuşuyoruz sabahtan beri. Ya şöyle Suriye sorunu aslında Davutoglu ile ben konuşmak isterdim çünkü kilisliyim ben de. Burada Mehmet arkadaşımızı susturdu orada yaşanan şeyleri bilmiyorsunuz gibisinden orada yaşanan dramı. Ama oradaki savaştan birebir etkilendik kilisli vatandaşlar olarak. Yüz küsür füze düştü ve yüz küsür sivil vatandaşımız şehit oldu. Suriye’deki dramdan bahsederken 16 yaşındaki bir çocuğun dramını anlattı. Ama kilisde de bir cuma namazı çıkışı cami bombalandı. Hani kendi halkına vatandaş… İnsanların maalesef acılarını yarıştıramayız.
Bunu yarıştıramayız tabi ama… Ama kimin hangi acıları daha ön plan atıp daha başlık yapıp daha iyi kullandığında tahmin etmemiz en azından mümkün oldu bu programlarla diye düşünüyorum ben. Acılarınızı da anlıyorum bir şey ekleyecek misiniz? Acıları yarıştıramayız tabi ama kendi vatandaşının halkını da biraz düşünmesi gerektiğini düşünüyorum. Elbette zaten bütün fikrimiz başlığımız bu ya konularla ilgili. Ama dediğim gibi bu programlar en azından kimin hangi başlığı nereye attığını da bir şekilde gözlerimde düşünüyorum efendim. Ben teşekkür ederim.
Çok teşekkür ederim herkese. Gideyim uyuyayım. Oğuzhan abi. Efendim? Sağdayım senin solundayım. Haa doğu ah pastırma söyle. Doğru tavlımdan sır saramadım sana sorayım. Gömleğine cidden kahve mi döküldü? Neden yalan söylesin? Sadece sordum oldu mu olmadı mı? Oldu. Tamam teşekkür ederim. Ama neden mesela? Nasıl döküldü? Yedek gömleğiniz yok muydu? Siz bir yayıncı değil misiniz? Yedek gömleğiniz yok muydu? Yok. Sevgili Özlem önceki gömleğim yıkanmadı temizlenmediği için arabaya koymamışız onu.
Ve en son Emir gitti arabaya baktı. T-shirt bulmuş. Ne buldun? Gel. Arabada her şey var. T-shirt var, ceket var ama gömlek yok. Evet abi bir tek gömlek koymamışız maalesef. Bu şekilde de atlattık. Çok da gözünüze batmadım diye düşünüyorum inşallah. Herkese çok teşekkür ederim. Ayaklarınıza sabrınıza sağlık.
İnşallah güzel bir ölüme olmuştur bakalım. Saygılar, teşekkürler. Hoşça kalın.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir