"Enter"a basıp içeriğe geçin

MEVZULAR – E.S.Ö. – Bölüm 2 – Meral AKŞENER

MEVZULAR – E.S.Ö. – Bölüm 2 – Meral AKŞENER

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=bI-S4oDNLWs.

İNTRO Siz baya bütün soruları elimden koymuşsunuz buraya. Aferin size. Sizler için çok sağ olun. Konuğumuz Meral Akşener.
Gençlerin bu seçimde önemini biliyorsunuz. Peki vadiniz nedir gençler neden sizi seçsin? İşten eve gelmesi istenmeyen bir babanın, bıktırmış bir babanın yerine şefkatli bir annenin gelmesini isterler diye düşünüyorum. Tiktiklerde ve televizyonlarda hep muharemince sataşma var ama size hiç ses çıkartan yok. Neden acaba? Bir korkuyor. Muhterem korkuyor. Olsan sen diyebilir miyim? Tabii ki. Olsan sen şimdi korktuğunla muhatap olur musun? Olmazsın yanından sıvışırsın. Abiler sıvışıyor. Bu kadar mı cevabınız? Evet. Sizinle ilgili FETÖ bağlantısı var. İçişleri Bakanı’yken atadığınız polislerin FETÖ suçundan içeri alınmadan söylediler. Yalancı bunlar ya. Resmin yalancı. Ben 8 ay İçişleri Bakanlığı yaptım. İçişleri Bakanlığı’nın döneminde vali kararnamesi bile çıkaramadık. Biz şeytan taşımaktan namaz kılmaya vakit bulamadık. Dolayısıyla bir sürü emniyet müdürleri kararnamesi atadım. Hiç biri FETÖ’den açığa alınmadı. Çok enteresan. Yok. Bunu neye dayanıyor? Yalancı. Yalancılık. Pinokyu hepsi.
İçişleri Bakanlığı döneminde birçok falü meçhul olay imza attı diyen… Şimdi yine anahtar kelime. Ben 8 ay İçişleri Bakanlığı yaptım. O arada 28 Şubat oldu. Ondan evvel Susurluk kazası olmuştu. Şöyle bir şey yaşadık biz. Sanırım cevabını o verebilir. Ben Abdullah Gülbey ile beraber Çin’e gittim. Cumhurbaşkanı Cumhurcemaat hepimizi götürdüler. Selahattin Demirtaş da vardı. Aynı arabanın içine koydular bizi geziyoruz. Çin’de öyle komün olarak tıkır tıkır. Selahattin Demirtaş bana dedi ki
Ya başkanım, ben o zaman Meclis Başkanı’nın senin polislerinde beni dedi aldılar. Bir dövdüler bir dövdüler. Kaç tarihinde dedi. 87 dedi. Dedim ki ben o zaman üniversitede henüz doktorasını yapma gayret eden bir vatandaştım. Şimdi bu batılıların algı gerçekliktir diye bir işi var ya. Ben uzun yıllar buna tabi tutulmuş bir insanım. Bunu da geçtik. Asıl şu dönemdeki saldırının sebebi Abdullah Gül projesine… Bu projesi siz bitirdiniz o zaman. Evet. Eğer siz diyorsunuz ki adaletten çekilmesin sebebi benim.
Şöyle ben Abdullah Bey’in aday olmasını isterim. Hiçbir sakıncası yok. 100 bin imzayla çıkar. Saadet Partisi aday gösterir. Ama şöyle bir şey oldu. CHP, HDP, İYİ Parti, Saadet Partisi bir araya geliyoruz. El ele tutuşuyoruz ve Sayın Gül aday gösteriyoruz. Benim karşı çıktığım şey buydu. Her partinin mümkünse adayını çıkarması gerektiğini 25 hekimden beri savunuyorum ben. Ekmelettin Bey vakasında yaşadıklarımız ortada. Tayyip Bey rakiplerini kendi seçer. Koyar çuvanın içine. Başlar tekme atmaya yumruk bile değil. Tekmeler. Böyle bir özel sistemi var. Bunun bozulmasının yolu çoklu adaydır. Nitekim referandumda biz bunu yaşadık. Demokrat Parti hayırcıydı. Saadet Partisi hayır. Vatan Partisi hayır blokumda yer almış. Biz o günlerde tırnak içime MHP muhalifleriydik. Biz burada yer aldık. Cumhuriyet Halk Partisi burada yer aldı. Ve sonuç itibariyle 15 Temmuz olmuş. Fevkalade bir hava estiği dönemde dahi. Bu da soru işaretli bir durum. 51’e 49 çıktı. Şimdi gördüğünüz gibi. Mesela bu proje geçerli olmuşsaydı.
Şimdi bu seçim programlarını yapabilecek miydi ne olsan? Adayları çağırabilecek miydi? Benim için kolaylaşabilirdi. Evet. Ve iki tercihte ve şimdi neyi konuşuyor olacaktınız? Tayyip Bey kaçla alacak? Onu konuşuyor olacaktınız. Fakat ilginç bir şey. Şimdi ben bir hayvan severim sakın yanlış anlaşılmasın. Sanki böyle yanlışlıkla bir kedinin ayağına bastı. Beş tane kedi birden miyavladı. Ve birbirine benzemez kediler. Bu da çok ilginçti. Bunu da sizin ferasetinize bırakıyorum ben. Biz evet aldık onu. Peki diyorsunuz ki Tayyip Bey rakipleri kendi seçer.
Evet. Sürekli her kanalda Muharrem inceyi görmemizin anlamı kendi rakibini seçmiş olması mıdır? Yani bunu mu direneceğiz? Yani Muharrem Bey’in şahsından bağımsız, isminden bağımsız. Cumhuriyet Halk Partisi’ni yıllar evvel Demokrat Parti kurulduğunda yani sizin babaannelerinizin ancak bileceği iki siyasi partinin dövüşmesinden çıkan iddiaları. Bugün Tayyip Erdoğan camileri bu CHP yok mu CHP ahır yaptı. 16 senedir iş başında bir arkadaşın dışında kimseyi tanımayan gençler var bu sene ilk defa oy kullanacaklar. Tayyip Bey’den başkasını bilmiyor. Dolayısıyla niye bunu bu şekilde söylüyor? CHP’yi %25’tir, X’tir, Y’dir ama o seçmeni istemiyor kardeşim. O seçmenden adam kendine o istemiyor. Ama buradaki %65’i de burayı döver birbirine yapıştırıyor. Bütün mesele bu. Rakip seçmek dediğim bu. Sonuç itibariyle Muharrem Bey yerine bir başkası da olsa durum aynı. Yani onun şahsından bağımsız.
Ve burada ben olmasaydım, burada açık konuşuyorum. Ben olmasaydım ikinci tur diye bir konuşmanız olmayacaktı. İşte Abdullah Gül’ü kabul etseydim. Abdullah Gül projesini. Ben şu anda milletvekili adayıydım. Seçilmiş bir vatandaş. Bu günden kendimi sayabilirdim. Canım istediği kadar partimin başında kalabilirdim. Ama ne yapıyorum? Ben milletvekili adayı değilim. Olsan şu anda milletvekili seçilemeyeceksin. Dolayısıyla burada bir şey var. Buradaki şey şu. Sizin nesle gerçekten inanıyor. Allah şahittir inanıyor.
Ve bütün bu yaptıklarım yediğim manevi dayaklar onlar bunlar tamamen sizin için. Nefes alamayacağınız oğlum siz bu ülkede nefes alamayacaksınız. 13. 2. Tura CHP’nin adayını bıraktırıp ondan sonra tekrar CHP kısmını gündeme getirip orayı iki taraf konsül edecek. Şimdi İYİ Parti’nin konumu da şu. Ben kökü ülkücü hayatta da bunu reddetmemiş bir şahıs olarak ama ilk siyasi hayatıma DEP de başladı. Şöyle bir tecrübem var. Merkez sağ merkez seçmeninin ve o partilerin yönetim anlayışı.
Biliyorum. E köküm de 80 öncesinin de ülkücü kız talebesi kız talebe önemli. Şimdi bütün bu alanın birçok rengine hitap eden ve bu renklerin hareket tarzlarını düşüncelerini hayattan beklentilerini bilen bir insan. Şimdi Tayyip Bey ikimiz karşı karşıya kaldığımızda bana ne diyecek? Fetoculuk dışında ne diyecek? Fetoculuk içinde ben bunlara diyorum ki ispatlamasalar şerefsizsiniz. 2.5 senedir şerefsiz geziyorlar. Allah’tan o demedi de. Bir yeni başbakan dedi. Ya kardeşim sen başbakansın. Ben işleri bakanını yaptım bu ülkede. Başbakanın ağzından çıkacak buna FETO talimat verdi. Sen bostan korkuluğumusun. Gereğini yap kardeşim. Gereğini yap kardeşim. Gel tutukla. Allah Allah. Ama yapamaz. Çünkü bu ülkede sahne herhangi bir renginde politika yapmış. Bu tür gruplarla herkesin ilişkisi mevcuttur. Merhaba düzeyindedir birçoğu. Birçoğu da şu vaziyettedir. AK Parti dönemine kadar şu vaziyette hiç kimse cemaat ve tarikatlarla olmadı. Tarihini yazacağım ileride. Ama velakin merabanın ötesinde FETO metodan bahsetmiyorum sadece. KETOS’u da var işin. Metos’u da var işin.
Birsürü. Birçoğuyla yolunuz kesişir. Merhabalaşırsınız. Ama alacak verecek. Olmamış diyebilirim ki bu cemaattaki tek politikacı benim. Merkez solu kastetmiyorum. Şimdi ben evet FETO’luğa gülen denilen kişiye 97 sırasında görüştüm. Kim görüştürdü? MHP Genel Başkan Yardımcısı Celal Adam görüştürdü. E şimdi bana FETO’cu diyorlar. FETO’cular yanlarında. E nasıl olacak bu iş? E damatlar kaçar. Ne olur. Mesela nasıl elde edildi bu seçim için yapılan çalışmaların parası, inanımızın parası? Parti bağışları ya da sponsorlar dışında nasıl elde ettiniz? Olsan cep delik cep kendilik. Kiralık bizim yerimiz bir. El kadar bir yer. Gel ben sana ziyaret edeyim. Mesela orası satın alın. Hayır canım kiralık. Kiral sözleşmesi böyle KDV’siyle 80 bin liram ne tutuyor aylık. Zaten oğlum para yardımı yapan yok be. İş adamlarından hazırlık yok. Vatandaş olmasa ölmüşüz. Anayasa mahkemesi çerçevesi içinde denetlenen bir siyasi yapıyız. Her siyasi parti gibi. Görüyor insanlar. Her şeyimiz açık, şeffaf. Bütün hepsi belli. Faturalı vesaire zaten. Fatura kestiriyorsun. Mecbursun diğer tarafta hiçbir il teşkilatına lira gönderemedik. İl teşkilatlarımız kendi imece hususu içinde kurudu. Bütün teşkilatlarımız kira. Bir de işin kötüsü daha ucuz bir yer buldu. İyiydik Ankara Genel Merkez için daha büyüktü, daha ucuzdu. Adam tehdit edildi, vermedi. Şimdi siz bizim reklamlarımızı gördünüz mü televizyonlarda? Yok ya çünkü yok. Sen şimdi benim hesap numaramı 10 lira yolladın mı? Yok. Eee nereden gelecek? Doğru. Gerçeği bu. Peki gençlik teşkilatlarınızla nasıl anlaşıyorsunuz?
Yani sizin anlattığınızı anlayıp çevreye anlatabiliyorlar mı yoksa köyler sağlar birbirlerine ağırlar durumu var mı? Esasında ben onlara bir şey anlatmıyorum onlar bana anlatıyor. Çünkü buna iştahınlıkla inanıyorum. Gençlerden bizim neslinin öğreneceği çok şey var. Siz kompartimanını düşünmüyorsunuz. Siz yaşıtlarınızı çerçevelemiyorsunuz. Ortak tüketim anlayışlarınız var. Yani başörtülü bir kızın başörtüsünü sen görmüyorsun. Diyelim ki kulağında senin küpe var. O senin küpeni görmüyor. Başka bir şeysiniz siz. Çok iyi bir şeysiniz. Bu nesil olarak söylüyorum. Biraz acelecisiniz. O da gençliğin getirdiği bir şey. O da çok güzel. Ama umudunuz yok. Ve ülkeyi terk etmek isteyen gençler. Demem o ki gençlik kollarından biz öğreniyoruz. Ve mesela bizim gençlere ilişkin bütün hazırladığımız projeler bu sahadan gelen sizlerden alınan öyle araştırmayla falan değil. Yazılı bir şey yok yani. Hayır hayır kendi aralarında yaptıkları bize verilen bilgilerin ışığında. Yani ben öğreniyorum sizden. Erken seçimler, ekonomik sebeplerden dolayı ortaya çıkan bir seçim olduğunu düşünüyor musunuz? Yoksa bambaşka bir? İkili bir sistem var. Biri ekonomik.
Bir diğeri de İYİ Parti’yi mümkünse seçime sokmamaktı. Ama orada da bir akıl işledi. Evet. Yani o zaman size bir B planı sormayayım mı? Yani olur da diyelim ki ikinci tura kalamazsınız. Bir B planınız var mı? İkinci tura ben kalacağım. İnanarak söylüyorum. Çünkü siyasetçi öyle bir şey. İdağınız yoksa sürekli bir B plan halinde giderseniz zaten yapmayın ya bu işi. Ben tek atla gidiyorum. Genellikle böyle birkaç atla gidiyorlar şimdi. Olmazsa o, bu olursa o. Ben de öyle bir şey. Tek atla gidiyorum. Vatandaş bunu görecek. İkinci tura ben kalacağım.
Ve de Erdoğan Giller, ben ona kevez ve yorgun şoför diyorum. Evine dinlenmeye gidecek. Şimdi evine dinlenmeye gidecek diyorsunuz ama sonrasında siz FETÖ ile nasıl mücadele edeceksiniz Cumhurbaşkanı olursanız? Ederseniz o tarafa dayanırsa, o tarafı direkt olarak yargılama sözü veriyor musunuz? Bence masuru yok da şöyle bir durum var. Eğer biz FETÖ ile mücadele etmezsek FETÖ bizle mücadele eder. Elbette edeceğiz. Ayrıca da FETÖ konusunda en geniş çalışmayı yapıp bir kitapçı haline getiren bizim partimizdir.
Size de göndereyim. Gerçekten devlet eline alıp o metni uygulamalıdır. Bugün dahi hemen uygulamalıdır. Çünkü benim FETÖ’cüm senin FETÖ’cün oldu. İş borsası açıldı. Bir damat bakan FETÖ okulundan mezun ya. Gariban çaycı çorbacı hapis. Harbokulu öğrencilerine… Ne düşünüyorsunuz? O da çok fazla… Bunu çok yanlış buluyorum. Türkiye’de güçlü gruplara elinizi kaldırdığınız anda büyük maliyeti var. Gariban Harbokulu öğrencilerinin bir maliyeti yok. Ben de Burs öğretme okulunda yatılı okudum. Bizi ailelerimiz devlete teslim eder. Yani Harbokuluna getirilen gelen öğrenci… Gariban Anadolu çocuğudur ve anası babası onu devlete teslim etmiştir. FETÖ’ye kaptırdıysan bu senin suçundur. Yahu senin emanetinde. 18 yaşında çocuk ne yapabilir ya? Ve sen ona defalarca müebbet veriyorsun. Böyle bir şey yok. Peki bunları buraya getiren komutanlar nerede? 5 günlük ere müebbet verildi ya. 2010 referandumu olması 15 Temmuz olmazdı. 2010 referandumu ölüler gelsin diyerek bu FETÖ ile beraber el ele tutuştular. Askeri vesayeti bitirmek üzere. Yargıyı teslim ettiler. Zekeriya Öze, zırhlı aracı başbakan verdi. Yüz verip hastalığını istemek diye bir atasözü vardı. Yüz verdiler sonra sonunda döndükken elinden hastalık istedik. Yardım yatakçılığı çok önemli buluyorum. 15 Temmuz’da bu millet devletini sokaktan topladı. Biri Kastamon’da saklandı. Öbür nerede olduğu belli değil. Hande Fırat üzerinden bir şey öğrendik. Ama nerede olduğu belli değil. Sonra şimdi diyor ki hikaye yazıyor. Bombalar inerken havaalanı gitmiş. Öyle bir bilgi yok. Ama gariban millet devleti sokaktan topladı getirdi. En son Afrin konusunda da bunların Suriye’de yaptığı hatayı, iktidarın yaptığı hatayı Mehmetçikler Türk ordusu dış politikada çukura düşmüş Türkiye’yi şimdi çukurdan çıkarıp getiriyor. Ne pahasına? Canı pahasına, kanı pahasına. Her türlü hesabını soracağız. O sorulmalıdır zaten. İsimler, makamlar ne olursa olsun. Aynen sorulmalıdır. Öyle bir şey olur mu? Peki nasıl geri alacaksınız bu durumu? Acaip bir ateş çemberinin içinde gibi hissediyor gençler kendilerini ve bu yüzden korktukları için kafa çevirmeye başladılar.
Akdeniz’de tatbikat yaptığı Amerikalılar, Yunanlılar bunun hiçbir yerde konuşulmaması ne anlama geliyor? Susuldukça gençler daha fazla korkuyor ve daha fazla soru sormaya başlıyorlar bununla ilgili. Siz onlara nasıl bir gelecek vaat ediyorsunuz? Yani bu durumun içinden nasıl çıkartacaksınız ülkeyi? Bir kere dış politikayı Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken ortaya koydukları o temel ilkeye çıkacağız. Yurtta barış, cihanda barış. Komşularınızla ilişkilerinizi düzelteceksiniz. Suriye’nin iç işlerine bu arkadaş karıştı. 4 milyon Suriyelimiz oldu. Her bir hatanın bedelini işte bu gençler ödüyor. Bu arada her şehirde bir üniversite açıldı. Plansız, programsız içinde hocanın olmadığı eğitimin olmadığı. Oradan mezun olan çocuklar iş arıyor. Şimdi dolayısıyla gençlere ve eğitime bir bütüncül bakış açısıyla bakıyoruz. Demokrasi olmazsa ekonomi olmaz. Demokrasi olmaz, hukuk olmaz. Hukuk olmayınca ekonomi olmaz. Adalet olmayınca yatırımcı gelmez. Ne yerlisi ne yabancısı. Dış politikada abuk sabuk davranış biçim içine girerseniz haliniz böyle olur. Güçlü bir Suriye’nin Türkiye’ye faydası vardır.
Kendi içine dövüşen bir Suriye’nin Türkiye zararı vardır. Ne oldu? Şam’da Emevi Cami’sinin namaz kılıyordu. Şimdi biz de hem PKK hem Amerika Birleşik Devleti’ne hem Rusya bizim güney sınırımıza komşu olduk. Bu dış politikayı BHM’ye hal düzelteceğiz. Ülke çıkarlarının önde tutulduğu, milletin refahının önde tutulduğu, açık, şeffaf, kendini doğru düz anlatan iletişim diliyle böyle canlı istediğine evet yapmadan ama evet yapmaya kalkıştığın zaman da gereğini yaparak bir dış politika sistematik edeceğiz. Çok kısa sürede bunlar düzelir.
Ekonomide de biz üretim ekonomisini yani hem tarımda hem sanayide gençlerin fikirlerinin hayata geçmesi için gereken tedbirleri alacağız. Üniversitelerin elden geçirilmesini sağlayacağız. Öğretmenler ya hangi birini anlatayım? Olsan. Performans diye bir kavram var Veli’yi, öğretmeni çocuk karşı karşıya getireyim. Oradan dön ücretli öğretmen var, sözleşimeli öğretmen var, normal öğretmen var. Öğretmen de bu olamaz. Bir kere bunların toptan kaldırmasını. Şimdi diyelim ki KPSS’ye girdiniz. E zaten sorular çalındı şimdi ne olduğu belirsiz.
Siz de bir umutsuzluk et, onu koy bir tarafa. Diğer tarafta elinde AK Parti’den kağıt getiremeyen çocuk, zaten onu kazanamıyor. Biz Türkiye’nin 81 milyonunun cebinde taşıdığı nüfus kağıdının Türkiye’nin sahibi olduğunu, liyakatın önde olduğu, üretime yönelik ekonomide bir bakış açısının merkezde olduğu rüşvet ve yolsuzlukla gerçekten mücadele edilir ve de israfla, müthiş bir israfla edildiği bir mantı yönetim anlayışını gündeme getireceğiz. Gençlere de şöyle bir şey, ben devletin gençlerine iş bulmak zorunda olduğuna inanıyorum. Onun için o projelerin içine gençlere yönelik iş buluncaya kadar 500 lira vatandaşlık maaşı koyduk. Anasının babasının karşısında kafası öne eğilmesin. Senin gibi yabancı dil öğrenmiş gençleri yurt dışına kaçırıyoruz. Gidemeyen gitmesi mümkün olmadığına inanan gençlerimiz ise son derece yaşlı bir dil kullanıyor. Kader, kısmen, nasip gibi. Ya bu genç değil ki. Bugünümüsünüz siz. Bunu sağlayacağız.
Enes şimdi bir şey sosyal medyadan sormuş demiş ki, Meral Akşener ÖTV’yi kaldıracağım diye bir söz söyledi. Vergesiz ülke olur mu? ÖTV’yi azaltacağız dedik. Kaldıracağız diye bir şey oldu yani. Yok yok. Enes şimdi burada yanlış anlamışsın. Kaynağı nereden bulmayı düşünüyor? Yatırımları neden satmayı düşünüyor? TRT’yi satıyorum. TRT bir yatırım olarak demek değil mi? Evet, arkadaşımız öyle görmüş olabilir. Yılda 2,5 milyar Türk lirası, yani eski parayla 2,5 katrilyonluk para harcayan bir çiftlik. Bu çiftliği. Satma dediğim de o. Özerleştireceğim. Fabrika satmak yerine TRT’yi satıyorum. Basarıp edeceğim, gençlere vereceğim. Ayrıca bir şey daha yapacağım. Lüks arabalara biniyor bütün devlet erkanı. Bunlara kiralanıyor. Sayın Mehmet Şimşek dediği de fındık fıstık parası. Bu ne kadar biliyor musunuz? 8 milyar Türk lirası. İn aşağı diyeceğim. İnin bakayım aşağı. İsrafla mücadele, yolsuzlukla mücadele, rüşvetle mücadele çok samimi bir şey söylüyorum. Oysa, Türkiye’nin kaynağı var. Şarçur ediliyor çok. İnanılmaz. Neden milletvekili bağışlarının düşünmeyi teklif etmiyor? Bunu bir sorabilir misiniz demiş.
Ben milletvekili adayı olmadığıma göre yani düşünülebilir. Basuru yok. Bence basuru yok. Arabalarını aldınız bırakın bağırıyorsun. Yonca hanım şöyle bir şey sormuş. Yonca Gülbaş. Elin Suriye’yle öğrenisi aylık 1500 lira burs alırken biz kafelerde harçlığımızı çıkaracağız diye onlara hizmet ediyoruz. Bu ne kadar doğru? Bu konuyla ilgili ne yapacaksın? O doğru değil tabi de işte bildiğim kadarıyla 150 milyar Türk lirası Suriyelere parayarcan. Her kişi vatanında mutludur. Vatan da özgürdür. Onun için biz Suriye politikamızı değiştireceğiz. Suriye’nin stabilitesini sağlayacağız. Sayın Erdoğan Emrevi Cami’sinde namaz kılamadığıma söz veriyorum. Ülteci kardeşlerimiz ülkelerine barış içerisinde dönecekler. Gelecek 2019 Ramazan ayında ben sizi de davet edeyim. Beraber gidebiliriz memleketine dönmüş Suriyeli kardeşlerimizle biz iftar edeceğiz. Seni de götüreyim. Gençler de bunu takipçisi olsun. Unutmayın bu sözü. Alnımızın teriyle gençlerin karşısındayız. Hadi bakayım. Öldürdünüz beni. İbrahim Ülgü demiş ki Meral Akşener’e sorum şu. Borç silme vadiyle ilgili ayrıntılı bildiricah ediyorum.
4,5 milyon takipte insan var. Bunlar kredi kartı ve tüketici kredisi borçluları. Zaten 100 liralık borcu 10 liraya tahsilat şirketlerine bankalar satıyor. Şimdi biz işsizin, şehit ailesinin, gazinin, öğrencinin, emeklinin yani işsiz adam çocuğunu mama almış ya kredi kartıyla. Kirasını ödemiş. Bunlarınkini kaldırıyoruz. Bir de belli bir gelir seviyesi olan ama ödemede zorlananlar var. Bunları da yüzde 80 oranında siliyoruz. Tahsilat şirketlerine satılmış gibi.
Onu yapılandırıyoruz daha geniş bir sürede ödemelerini sağlıyoruz. Bu. Vay ben borcumu zamanında ödüyorum. Bunlar ödemiyor. Dediğimiz o değil. Zaten onlarla ilgili bir mesele yok. Ya adam kumarhaneye gitmemiş ki işsiz kalıyor. Ne yapacak? Mecburen kredi kartından çoluğuna çocuğuna. Her gün bir tane haciz avukatı bunların kapısında. Bir defalık bir sistem. Vallahi bizim şimdi ekonomi kadrosu müthiş. Ben Tayyip Bey gibi ekonomiyi yönetmeyeceğim. Ben onu muhasebeci biliyordum. Meğer ekonomistmiş.
Dolayısıyla ekonomist olmadığım için ekonomiyi ben yönetmeyeceğim. Ekonomiyi yönetecek kadroyu ben yöneteceğim. Soru sanki beş kola ayrılıyor ve siz hepsine aynı anda cevap veriyormuşsunuz gibi. Bu konuda da tebrik ederim size. Kısa kes dedin olsan anlıyorum. Daha az konuş. Şu anda hiç böyle yapıyorum söz. Hadi bakalım. Atamam beklenen öğretmenler için ne gibi planları var sorar mısın demişler. Norm kadro eksiklikler tamamlayacağız. Diğerlerini de mutlaka mesleğini yapabilir hale getireceğiz. HDP’ye bakış açınız nedir? HDP keşke bir siyasi parti olabilse. Sizin için değil mi?
HDP PKK’nın elinde esir olarak görünüyor. Birincisi bu. İkincisi hukuken ilkeler üzerinden prensipler üzerinden bakmayı seviyorum. Öyle olması gerektiğini düşünüyorum. Eğer HDP PKK’dan daha bağımsız şartlara uygun değil ama bağımsız hareket edebilir olsaydı. Belki bazı şeyleri daha kolay Türkiye aşabilirdi. O onu yapamadı. Tepe’lerinde bir silahlı güç var. Dolayısıyla siyasi sahada normalleşme noktasında maalesef katkı sunamadı. Keşke sunabilseydi.
Peki bu Selahattin Demirtaş’ın suçu muydu? Partiyi örgütten ayıramamak. Selahattin Demirtaş’ın durumu daha ilginç. Suçlu mudur? Suçsuz mudur? Biz onu bilmiyoruz. Sen de bilmiyorsun ben de bilmiyorum. Hukuki alanını. Bir mahkeme süreci var. Şimdi gene hukuka göre Selahattin Demirtaş sanık hükümlü olmuş olsa. Aday olamıyor. Zaten aday olamaz. Yani ben hangi dümenin döndüğünü anlayabilmiş değilim. Mahkeme süreci var. İyihalkadını nereden aldılar? Cumhurbaşkanı adayı olarak kabul ettiniz. Böyle bir ilginç iş var.
Hükümet tarafından neye tekabül ettiğini göreceğiz 24 Haziran akşamı. 16 Haziran 2016 tarihinde NTV’de FETÖ’nün Meral Akşener’i destekleyip desteklemediği sorusunu yanıtlayan dönemin MHP Genel Başkanı Koray Aydın. Bütün illerde cemaat mensupları FETÖ’cüler yani Meral Akşener üzerinde bütünleşiyor ve onun mitinglerinde yoğun ilgi gösteriyor. Bu hareketi yani FETÖ’yü temsil eden arkadaşlarımızın destek organizasyonlarını biz de görüyoruz. MHP tabanında görüyor demiş. Buradan yani FETÖ’den kendisine bir destek olduğu kesindir demiş.
Arkadaşımızın sorusu direkt olarak şöyle, neden kendine muhalif olan birini partide görüyoruz da daha önce yanında olan insanları listede göremiyoruz demiş. Yusuf Alacoğlu gibi isimler yok diyor. Yusuf Alacoğlu kendisi istemedi. Yusuf Alacoğlu benim hocam. Üniversitede hocamdı. Dolayısıyla çok özel saydım sevdiğim birisidir. Yusuf Alacoğlu İzmir’i istedi. Ailesini oraya taşımış. Kendisi Kayseri milletvekili. Kayseri birinci sırayı zaten ben ona bizzat kendim söyledim. O da dedi ki ya İzmir ya da hiç. Ben de ona dedim ki abi genel başkan yardımcıları var.
Seni ancak dördüncü sıraya koyabiliyorum. Orada olabiliyorsunuz. O zaman da istemiyorum dedi. Haralalı çalışıyor şu anda iyi parti için. Ama sadece. Ya ben kazandıktan sonra bakan olur Allah Allah. Yani rica ederim. Peki size zamanlı bu tarz söylemlerde bulunan biriyle nasıl aranızı düzelttiniz ve partide görüyoruz? Hayatım ve siyasetin neler getirdiğini çok uzun bir süre bu iş için olduğum için bildiğimden dolayı o zaman oraya kabetin getirdiği öfkeyle herkes bir sürü şey söyledi benimle ilgili. Bir kısmı hiç ne kadar koftiden ülkücü oldum anlattı.
Birisi başka bir şeyler söyledi. Bunlar söylenir geçer. Yalnız o programda sayın Aydın şunu da diyor aynı zamanda kendisi için öyle bir şey diyemem. Fethi Hoca destek veriyor diyor ama şahsi için öyle bir şey diyemem diyor. Dolayısıyla olur böyle vakalar. Anladım yani siyasette bir aşka gelip. Olur ama işte tecrübem gereği ben asla yapmadım. Yusuf diye bir arkadaşımız demiş ki imam hatipte okuyan bir öğrenci olarak eğer seçilip de imam hatipleri kapatırlarsa şu an imam hatipte okuyan benim gibiler ne yapacak nasıl bir düzen planlıyorlar.
İmam hatiplerini kapatalım. Her genci imam hatip lisesini mecbur bırakan sistem var. Uyanmış insanların tercih hakkına saygı duymak gerekir. Dolayısıyla can okumak imam hatipleri istiyorsa orada okusun çocuklar. Aileler öyle istiyorsa öyle okusun ama bildiğim kadarıyla imam hatip liselerinin öğrenci sayısı çok boş. Aileler, risan öğreten, üniversiteye iyi puanlar kazandıran okullara göndermeye çalışır. Hayatın gerçeği bu. Yahu imam hatip liseleriyle başörtüsü sebebiyle 28 Şubat yani 97’lerde sarf ettiğim sözlerden dolayı bana fezleke geldi. Refah partisinden kimseye gelmedi bana geldi. Dolayısıyla öyle şey olur mu? Tabii o genç arkadaş. Çok genç. Bu soruyu bilerek sordum aslında. Sormamın sebebi de şu. Kafadaki algı bu. Yani ülkede her an her şey olabilir. Benim okulum kapatılabilir. Babamı içeri alabilirler. Direkt köşeleri gösteriyorlar bize. Ve de söylemler çok sertleştir. Daha önce liderler birbirlerine tabi ki sataşıyorlardı ama bu seçimde inanılmaz sert söylemler var. Aslında şöyle bir şey var. 16 yıldır zaman içerisinde çiftliğe dönüşen, çiftliğin de sahibi ağası haline gelen bir yönetim anlayışını
göndermek üzere. Mücadele bu. Dolayısıyla bir taraf ilk defa hayatında korkuyor. Çiftliğin ağası hatta gidecek. Onun bugüne kadar yaptığı her seçimde temel şey kutuplaştırmak üzerinedir. Kimi zaman yurtdışını hedef seçer. Masanın önünde öv. Arka tarafta beyevik şeklinde bir sistemdir bu. Ama buna karşılık hala o kutuplaştırma derdinde. Mesela bu ülkede bir başbakan, sonra cumhurbaşkanı olmuş bir şahıs ana muhalefet partisi genel başkanına affedersiniz Alevi der mi? E burada den de.
Sinir uçlarına ateş etmek. Bunu yapmaya çalışamıyor ama bu sefer karşı tarafta çoklu bir grup olduğu için hangi bine laf yetiştireceğini şaşırdı. Onun için saatleşiyor. Mesela Amerika’nın 50 yıl sonrasında bir planı var. 60 yıl sonrasında da var. İsrail’in de öyle. İngiltere’nin de öyle. Türkiye’nin bir türlü 50 yıl sonrasında 30 yıl sonrasında planı olamıyor. Çünkü hükümetler değişiyor. Bu 16 yıldır bir hükümetin olması bir şey değiştirmedi. Çünkü hükümetin içinde bile bir bakan atadıkları zaman o bakan kendinden önce ataran bakanın izlerini silmek için bir sene uğraşıyor.
Bir sene boşa geçmiş oluyor. Biz ülke olarak ne zaman böyle bir istikrarla kavuşacağız? Sizin olumlu bulduğunuz çalışmaları var mı? Bunları devam ettirecek misiniz? Kendi aramızdaki çatışma ne zaman geçer? Yani esasında bakanlar birbirlerine rakiptir vs. bunları olur eder ama ana hatlarda geçmişte bu tarz kırılmalar olmazdı. Bu dönemde başka bir şey oldu. Tayyip Bey ve arkadaşları devleti ele geçirmek fikriyle iş başına geçtiler. Halbuki geçmişte iyi yapardınız kötü yapardınız ama bu devleti yönetmek için iş başına geçerdiniz. Doğru yapamayabilirsiniz, kabiliyetiniz azdır. Ona bir şey demiyorum ama bu ele geçirmek. Bütün bu yapılanların tümü gözden kaçan da o bu devleti ele geçirmek. Tam bu düzenek tamamlanmıştı, muhalefet ayıldı. Seçmen de bu arada ne oluyoruza geldi. Hele gençler referandumda ilk defa oy kullananların ve çok gençlikten %67 ise hayır oyu verdiyse bu başka bir şey. Onun için bu sistem kurulur. Ama kastedilen buradan bir meşhur derin devlet meselesiyse
kastedilen derin devlet şu, bir akıl yani Amerika’nın 50 yıllık 100 yıllık projeksiyonunu yapan içinde siyasinin bulunduğu, bürokratın bulunduğu, aydının bulunduğu, üniversitelerin bulunduğu vesaire vesaire bir üst akıl diye tarif ederler onu. Çin’de vardır, Almanya’da vardır, Fransa’da vardır vesaire vesaire. Hele İngiltere hepsinin babasıdır. O düzenek Türkiye’de var mı yok. Ama bu var denilerek iki konuda sonuç alındı. Birisi devlet fikrini seven sayan benim gibi insanları yan gelip yatmaya sevk etti.
Yani mücadelenin dışında tuttu. Bir de bu derin devleti çarpık çupuk işler yapan, aygıt olarak görenlerin de gerçekten devlet fikrini ateş edip onu zafiyete uğratmalarına sebep oldu. Keşke o üstün akıl olsa. İnşallah siz kuracaksınız hadi bakalım. Biz de isteriz ki bizim de devletimiz artık bugünle mücadele etmek yerine 50 yıl sonrasını düşünsün, 100 yıl sonrasını düşünsün. Benim köyümde insanlar Cumhuriyet kurucu sayarlar kendilerini. Kozmik odaya girildiğinde 80 yaşında ihtiyarların tüm beni aradı. Bizim ismimiz çıkmış olabilir mi diye. Bu hem güzel hem acı bir şey. Bu devlet bunu gençlere söylemiyorum. Bizi izleyen varsa devlet mensuplarına söylüyorum. Devlet bu halde. Can sıkıcı tabi. Kozmik odasına girildi ya bir devletin. Ben inşallah bu işi başaracağım. Genç nesli Türkiye’nin yönetimine taşıyacağım. Sizle yöneteceğimin laf olsun diye söylemiyorum. Ve netice itibariyle de size bırakıp. Peki hiç laf olsun diye söylediğiniz bir şey var mı? Hayır. Bu seçim sürecinde. Hayır. Bunu şimdi ben direkt soruyorum. Samim misiniz bu?
Çok samim bakıl. Sebebini de söyleyeyim. İnsanların davranışlarıdır esas olarak. Sözlerin önemi yok. İyi sözler bulursanız sizi görmelerini sağlarsınız. Asıl olan davranışlar. Mesela ben namusuma dil uzatan iki gazeteci, kılıklı, şahsı mahkemeye vermenin dışında. Yani 24 yıldır aktif politik yapıyorum. Pek çok eleştiriye. Bana göre de o eleştiren bir kısmı haksızdı. Kendininle alakalı bir şey. Olabilir. Bir gazeteciyi mahkemeye vermedim bütün siyasetim boyunca. Şimdi bunu koyduğunuz zaman.
Evet ben basın özgürleşmesini istiyorum. Bunu başaracağım dediğim zaman ne yaptığıma bakacaksın. Hiçbir gazeteciye ne ceza davası ne tazminat davası açmadım. Çünkü eleştirme hakkı var ya. İstifad ettiğim eleştiriler de oldu. Duygusallar çok haksız bulduğum eleştiriler de oldu. Ve ben bu eleştirilerle ilgili olarak da ilgilerini sadece telefonla aramışımdır. Bilgilendirmek amaç. Şu anda basın nasıl yaklaşıyor size? Siz rahat rahat çıkabiliyor musunuz istediğiniz kanala?
Hayır onlar zaten yokta. Bir de havuz şeyhsileri, öyle diyorsunuz ya şeyhsiyi sizden öğrendim. Havuz şeyhsileri sövüyor. Bildiğiniz sinkaflı sövüyorlar bunu. Ama siz şimdi bu seçimi kazanırsanız eğer bir anda sanırım durumları değiştirebilirsiniz. Zaten öyle olur. Perger sabit bir yere basmıyorsa çamurun üzerinde debelenirsiniz. E onlar oradan oraya hop. En ilginci de şu. Zamanında Tayyip Bey’e çok çirkin sözler söyleyenler şu anda en çok onu savunur durumda. Genelde de öyle olur. Dönebilir diyorsunuz. Döner de ben istemem. Gerçekten istemiyor musunuz? Bütün bir Türk medyası sizi övse istiyor.
Ay yapma canım. Ailenize konuşmasa var. Ay yapma. Şöyle bir durum var. Ben küçük yerine insanıyım. Annene sorabilir. Bize derlerdi ki eskiden kız çocuklarına. Sen övünme el övsün. Ve hala onu atamadım üzerimden. Kendimi övemiyorum ki. El olarak kalsınlar övsünler yine. Yok istemem. İstemem. İstemem diken diken oldu. İstemem istemem. Görüp severseniz bu benim için hayatımla eşdeğerdir. Açılım süreci yaşadık biliyorsunuz. Bu şekilde diyalog yoluna mı gideceksiniz? Yoksa daha farklı askeri kararlar mı alınacak? PKK dediğimiz yapı ayrılıkçı silahlı bir terör örgütüdür. Tartışılamaz. Bununla mücadele edilecek. Şimdi temel sorun şu. Sayın Erdoğan açılım adı altında bir süreç başlattı. 50 bin tane isim değişti. Bu süreçlerin içinde neyin tartışıldığını biz hiç bilemedik. Türkler ve Kürtler şeklinde biz ayrılmışsak o sorunla ilgili karşı karşıya masaya oturduğunuzda Türkler ve Kürtler şeklinde oturursunuz. Bir iddiada biz ayrılmadık. Eğer siz siyasi bir sorun olarak çözmeye kalkışırsanız o zaman siyasi sonuçlarını tartışırsınız. Bu da nedir? Özerkliktir. Federasyondur. Ayrılıktır. Şudur budur. Bunları bu şekilde konuştuğunuz zaman sonuçları başka bir şeydir. Bu arada bölgenin inanılmaz bir geri kalmışlığı var. Şimdi Amerika Birleşik Devletleri’nde bir kanın var. Mesela Taşrası vatandaş çok güçlü olduğu için devlet daha zayıftır orada.
Buna karşılık New York gibi büyük şehirlerde toplum büplük olduğu için devlet güçlüdür. Güneydoğu’da her anlamıyla devlet güçsüz algılanıyor. Zayıf algılanıyor. Buradan sop atmaktan söz etmiyorum. Valisi zayıf algılanıyor. Emniyet Müdürü zayıf algılanıyor. Hakimi zayıf algılanıyor. Ekonomik olarak baktığınız zaman tek başına ekonomik olarak da bakamazsınız. Ondan bahsetmiyorum. Ama Diyarbakır’da kod taşlayıp ciğerleri sökülen çocukları konuşmazsanız onu da konuşacaksınız.
Mesela HDP yöneticilerinin bazıları şöyle bir şey diyebiliyor. X şahsına, bu da genel olarak ben oluyorum, kesinlikle oy vermeyiz. Şimdi bu mesela çok ayıp bir şeydir. Sebebi şu, aşiret mantığını yıktık diyenlere yakışmayan bir sözdür. Demokrasiyi ortadan kaldırıyorsun. Seçmen senin cebinde bir paket. Böyle bir şey olabilir mi? Batı’da böyle bir şey yok da Güneydoğu’daki seçmene sen bunu reva görüyorsa ayıptır ayıp. Orada bunu diyebilecek bir şuur altına sahipsin ama burada gelip demokrasi için ağlaşamazsın.
Onun için söylüyorum ki bir kurallar bütünüdür. Onun için Edepe keşke bir siyasi parti olabileydi dedim. Haa ben vatandaşın ne talep ettiğini bilmiyorum. Kimsenin de bildiğini zannetmiyorum. Türkiye belirli konularda bir sahtekârlar cennet. Belirli ihtilaf sahalarında bir sahtekârlar cennet. Kimse vatandaşın sahibi olamaz. O vatandaşa önce nefes aldırılacak. Yapacaklar ondan sonra sorulacak ne istiyorsunuz diye. Devlet vatandaşı arasında ayrım yapamaz.
Ana dil. İnsanın anasından öğrendiği dilini öğrenmeye, sürdürmeye, konuşmaya hakkı mevcuttur. Buna saygı duyulacak. Ama çift unsurluluk hayır. Etnik aidiyetini, dini aidiyeti, mezhepsel aidiyeti. Bunları tartışamayız biz. Adı üstünde aidiyet. Hangi dinde olursanız olun ama ben İslam adına konuşayım. İmanı tartışamazsak. La ilahe illallah Muhammeden Resulullah dediği andan itibaren herkese Müslüman kabul etmek zorundaysanız elinizde iman metreyle gezemezseniz. Bugün Türkiye’de herkesin de bir ölçüm aleti var. Bunun ortadan kaldırılacağı sözü verebilirim hepinize. Güneydoğu Anadolu’ya habire geziyorum. Hiç elim havada kalmadı. Beni incitecek tek tavır olmadı. Ve bu çözüm süreçlerinde orada devletten yana, adı öyle, devletten yana bulunan her bir aileyi VK’n kucağına etti. Tayyip Bey ve arkadaşları açılımlarda saçılımlarda. Niye açılım yaptın demiyoruz. Yap, kuralına göre yap. Türkler adına kim oturdu belli değil. Madem böldü. Türkler adına kim oturdu o da belli değil. Neyle müzakir ettin?
Terör örgütünün müzakirinin paydaşı yaparsan böyle olur. İRA’da onun parlamentodaki ayağıyla görüşüldü. Silahlı örgütle değil. Yani emrine verdin sen sivil siyaseti PKK’nın böyle yaparak. Yani hayır şunu merak ediyorum mesela Anadolu dedin ya senden de dinledim onu. Dinlediniz mi? O zaman tamam. Sizin şöyle bir açıklaması var mı? 15 Temmuz’dan önce ben Temmuz’da başbakan olacağımı siz göreceksiniz. Külliyen yalan. Ben de bir şey bulamayınca böyle troller bir şeyler. Benim söylediğim orada 15 Mayıs’ta bizim MHP kongremiz vardı.
Karla’da yaptık ya. Böyle yumruk gibi indi bizim başımıza Tayyip Erdoğan. Devlet Bey’le o zaman yaptılar iş birliğini. Şimdi MHP’nin 99’lu bir şeyi vardı. Bir şey değişecek her şey değişecek sloganı. Onu söyleyerek 15’inden sonra yani arkasından Mayıs’ı da getiriyor olayı kesmişler. Bir şey değişecek her şey değişecek. Biz kongre yapacağız. Ben de seçeceğim demiyorum orada. 4 aday zayıf zaten birimizden biri seçecek. Bahçeli katılaydı belki de onu seçeceklerdi onu da bilmiyoruz. Ne diyeceği itibar ile bunun üzerine söylenmiş onu kestiler. Öyle bir alçak sistem bu troll sistemi. Öyle bir algılar oluşturmaya çalıştırır ama öyle bir şey yok. Fatih Portakal’ın karşısında ilk işte aday olacağımı açıkladım. O gizete televizyonuna çıktım. Ne yapmak istiyorsunuz? Başbakan olacağım dedi. Kanarya sevenler derneğinin başına geçmiyorum ki. Allah Allah. Bir siyasi partinin başına geçiyorum. İddian olması lazım. Ben iddialı bir insanım. Bugün de iddiam şu. Hadi bakalım çatlayın. Tayyip Bey’le çevresine söylüyorum. Şu trollere söylüyorum. Hadi bakalım ben de cumhurbaşkanı olacağım. Hadi bakalım. Yani buna karar verecek olan kimsiniz? Oya ben ipotek koyamam.
Hür iradenizle oylarınıza atmışsanız onun sonucunda tartışmayacağım ben. Beğenmemişsiniz, atmamışsınız. O sonucu katiyen tartışmam. Askeri liseler peki kapalı kalacak mı? Aa yok. Şimdi bunu ben binaya savaş açmak olarak görüyorum. Kuleli ışıklar, mal tepe açılacağı gibi. Gata yeniden asli görevine dönecek. Vatandaş da gelip tedavi olacak. Ama uzmanlık alanına geri dönecek. Harbak edemliler de açılacak. Bir de bunlar Sultan Hamid Han’ı çok severler sözde. Bir çoğu da onun döneminde açılmadır biliyor musunuz? Bunlar tarihten haberi yok. 100 sayfa tarih okusalar Türkiye düzelecek de okuyamıyorlar işte. Tarihi dirilişten öğren, sonra da dön, dini de menkübelerden öğren. Ondan sonra işte böyle bir Türkiye ile karşı karşıya kalırsın. Peki fasolik kalkacak mı? Evet bizim 30 Mayıs’da okuduğum parti adına projelerimiz de var. O zaman ben de bitireyim. Ya her rüya meru ancak fıkadanı söyleyelim. Bu. Teşekkür ederim. Berlak Şener konuğumuzda.
Altyazı M.K.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir