MEVZULAR – Yerel Yorum – (OY VER)
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=xNgrkZM4Qpo.
… Mevzuluğa bak. Böyle bir şey yoktur. Sahtecilik yapmaya gerek yok. Bu sahteciliğin aynısını zaten Instagram’da yapıyoruz. Geçen gün bir efekt atmışım bir fotoğrafıma. Alışveriş merkezinin raflarında senin çektiğin fotoğraf. Aa omuzlarımı genişlettim, boyumu uzattım, burnumu düzelttim, saçların yanlarını düzelttim. Baya saçımı taradım böyle efekt problemiyle. Raflar yamuldu, rafları düzelttim. Uğraştım, uğraştım. Koydum. Rafları da siyah beyaz yaptım, alt tarafı renkli yaptım. Abi, patates yap yapmışsın belli oluyor renkler ne öyle?
Atmır, senin o abi diye kastettiğin kişi ben değilim amına koyayım. Onun tamamı Photoshop zaten. Her neyse. Instagram’da yapılıyor böyle sahtecilikler, ben de yapıyorum. Niye yapmayayım? Orada insanların beğenmesi, bir adamın kadınlardan güzel yorumlar alması tatmin edici bir şey bırakın da orada tatmin olalım. Burada mevzular da olamıyoruz tatmin falan çünkü burada olduğumuz gibiyiz. Olduğumuz gibi olduğumuz zaman da bize olmadığımız gibi sövüyorlar. Orada olmadığımız gibi davranıyoruz, bizi övüyorlar. Enteresan bir durum sosyal medya. Ben yıllardır biliyorsunuz içindeyim ama asla çözemeyeceğim. Her neyse. Mevzular. Şimdi bu mevzular tam olarak diğer mevzular gibi değil.
Çünkü çok politik davranmak gerekiyor biliyorsunuz. Özellikle kameranın karşısına oturduğunuz zaman sizi izleyenin kim olduğunu asla tahammül edemeyeceğiniz için ve bir genellemeye maruz bırakamayacağınız için dikkatli konuşmanız lazım. Her köşesi çok önemlidir konuştuğunuz cümlenin. Satranç oyunu gibidir. Bugün piyano hareket ettirdiğiniz zaman yanlış piyano hareket ettirirseniz ilk amlenizde belki dakikalar sonra mağlubiyetli olabilir. Şahmat olursun yani. O yüzden ilk attığın adımda sonra ulaşacağın hedefte, o hedefe yaklaşırken atacağın adımlarla alakalı olmalı.
Ben de bu alakayla yine çok samimi bir fikir belirtmek için bu bölümü sizlere ulaştırıyorum. Vay anasını düzgün Türkçe konuşuyorum. Bu gerçekten müthiş. Biliyorsun bugün ne kadar düzgün Türkçe konuşuyor diye aday öven var. Bugün ne anlatacağım size? Bildiğiniz gibi yerel seçim yaklaştı. Ama genel olarak Türkiye’de yerel seçimlere verilen tepkiler şu anda yaşadığımız seçime verilen tepkilerden çok daha farklıydı. Neden BK meselesi oldu? Ya da insanlar propagandalarının neden particilik üzerinden 50 yıl önce yapılan politikaları üzerinden yaptılar. Memleket olarak neden ileri gidemedik ve gidemiyoruz biliyor musunuz? Akıl ve zihniyet olarak çok ilerdeyiz.
Gençlerimi görüyorum. Pırıl pırıl hepsi. Aslan gibiler. Peki bunu neden genel olarak yayamıyoruz? Bir arabasın kaputun 200’e giderken bagajın 30’la gitmesi aykırı bir durumdur. 2’ye bölünürsün amına koyayım. Bu memleketi 2’ye 3’e 5’e bölen konular da zaten birilerimiz bir yerlere gidiyor. Birilerimiz geçmişte kalıyor. Birilerimiz olduğu yerde patinaj çekiyor. Bak! Teknoloji ilerledi yani bak. Şu anın her kim için mi geldi acaba mesaj? Kendi kendine frener falan açmış. Kendi kendine mi açtı acaba? Ya Cumhurbaşkanım sizinle ilgili bir şey yok.
Böyle paranoyalara girmeyelim. Bu yüzden bölünüyoruz. Hepimiz aynı fikirde olmak zorunda değiliz. Ama hepimiz bir fikirde olmak zorundayız. Eğer biri sizin fikirlerinizden beslenip sadece fikirleriniz üzerine yorum yapıyorsa, onu geride bırakmışsınız demektir. Geride bıraktığınız bir adamla bir kadınla aynı noktada olmayı asla başaramazsınız. Geride bıraktığımız insanları yanımıza çekemiyoruz. Fikir olarak biz ileri giderken kimisi yorum olarak geride kalıyor. Ve biz onlara dönüp diyoruz ki gel ateş eder mi etmez. Duyar mı lan seni duymaz.
Fikir anlattığımız, fikir anlatmak istediğimiz insanların yanına ulaşamadan fikir anlatmaya çalışıyoruz. Bizim de en büyük hatamız bu. Ortaya sunduğumuz, fikirleri karşılaştırdığımız tek bir fikre sımsıkı tutunmayıp objektif olup fikirleri sunduğumuz her videoda dayak yedik. Cumhuriyet Halk Partisi’nden bir adayımızı konuk aldık. Sonrasında AK Parti’den bir adayımızı aldık. Altında ne yazmışlar biliyor musun? Çok komik. Bir Cumhuriyet Halk Partisi taraftarı Cumhuriyet Halk Partisi videosunun altında şunu yazmış. Senin de tarafın belli değil amına koyayım. Bir AK Partili arkadaşımız da AK Parti videosunun altında ne yazmış biliyor musunuz? Senin de tarafın belli değil ha yazmış.
Ulan bu iki kesimi en azından ortak bir noktada buluşturmuşuz. O da benim bir tarafımın belli olmayışıymış. Ben gidip şimdi X Parti’ye oy veriyorum desem gidip ona mı vereceksin? Ver diyorsan ona sen oy veriyorsan ben senin beynini fikrini sikeyim zaten. Sen değerlendiremiyorsan e gel oturduğum kucağıma ben sana anlatayım işte bak evladım bunu yapma diye bir ensene ensene pıt pıt vurayım. 16 yıldır Türkiye Cumhuriyeti’nin başında bir yönetim var. 16-17 yılı oldu değil mi? Uzun bir zaman. Birçok insan zaten sosyal medyada 20 yaşında, 25 yaşında, 17 yaşında olan çocuklarda var. Buraya pek uğramazlar. Ama uğrayanlar da oluyor arada sırada tebrik ediyorum onları da. Fakat ben yine maalesef bununla yükümlü olduğum için o bir tane ciddi sözümü yine esirgemeyip sizlerle paylaşacağım. Daha önceki mevzular programında söylediğim gibi eğer kitlenize bir hedef göstermezseniz taraflarınızı ve kitlenizi kaybedersiniz. Dersiniz ki bu bardak bana zarar vererek hepimize zarar veriyor. Paramparça ederler seni de alkışlarlar. Çünkü sana zarar veren bir bardağı yok ettirttin onlara. Bunun ikinci hamlesinin farklı olması lazım. Değişmeyen tek şey değişimdir ve insan motomot bir sevdaya da bağlı olsa değişir.
Zaman kendi değişiyor zannediyoruz biz ama zaman yalnızca bizi değiştiriyor ve biz de çevremizi değiştiriyoruz. Şuna bak eski Ankara’ya bak ya her yer yemişilmiş. Bunu zaman yapmadı bunu biz yaptık. İnsan zamanla eşdeğer çalıştı ve değiştirdi çevresini. Şimdi sen bardağı hedef gösterdin kitleni topladın ona bir hedef verdin. Peki ikinci hedefin kitle sızlanmaya başladıktan sonra tekrar bu olabilir mi? Takipçi de öyledir. Takipçi seni neden takip eder? Takipçi yani Instagram takipçisi, YouTube takipçisi seni neden takip eder?
Bir yere gidiyor olman lazım. Birinin seni takip etmesine imkan verirsin. Sonra bir yerde durursan seni takip eden de otomatik olarak durmak zorunda kalır. İzler de bir süre bırakmaz hemen. Bakar, bakar derken yanından birisi geçer. Önce gözü takılır o geçene sonra kafasını çevirir. Sonra o yürüdüğü için onun peşinden gider. Sosyal medyadaki takipçilik durumu bu örnekle basitçe özetlenebilir bence. Bunu kasaba yönetmeye, köy yönetmeye, şehir yönetmeye, ülke yönetmeye uygularsanız yine maalesef birbiriyle benzer ama şekil olarak aynı taktik. Çok dikkat edin.
Etrafınızdaki herkesin desteklediği bir şeyi, siz etrafınızda herkes destekliyor diye destekliyor olabilirsiniz. Gözüne girmeye çalıştığınız abileriniz yüzünden desteklemeye çalışıyor olabilirsiniz. Annem böyle diyor oğlum annem benim. Desteklediğiniz olabilir. Babam diyor diye desteklediğiniz de olabilir. Bunları artık unutun. Çünkü dün taraftarı oldukları insanları, taraftarı oldukları örgütleri al aşağı edebiliyorlar. Yine taraftarı olan insanlar. O yüzden bugün sıkı sıkıya sarıldığınız, asıl herkes böyle düşünüyor. Ben de böyle düşüneyim. Ben de o kuvvetin gücün içinde bir yerlerden nem alanayım diyorsanız büyük sıçarsınız yarın.
Uyarıyorum sizi. Bugün sıkı sıkıya sahip olduğunuz değerlerin hepsi ertesi gün bir terör örgütüne ya da başka bir tehlikeye dönüşebilir. Ve siz bugün 70 milyon savunuyor diye savunduğunuz şeyden yarın sen zamanında bunu savundun diye suçlanabilirsiniz. Bu ülke 17 senedir bir sistem değişikliği içine girdi. Televizyon kültürü değişti. Media kültürü değişti. İnsanlar birazcık geri çekilmeye başladı. Politikanın komedisi vardı. Politik liderlerin karikatürlerinin sergisi açılırdı. Zamanında her şeyi eleştirebiliyordun, her şeye mizahla yaklaşabiliyordun. Bu dönem kapandı.
Biz bu sistemin değişikliğine şahit olduk. Ben yaşım gereği şahit olduk. Birçok genç arkadaşımız bu sistemin içinde büyüdü. Diğer sistemden haberi yok. Rönesans, sanatın en görkemli, en muhteşem zamanı ne zamandı? Orta çağdan hemen sonra. Katedraller yaptılar. Sivri böyle. En çok biz gökyüzüne dokunduk. Tanrıya dokunduk. Resim yapmak yasaktı. Tiyatro gösterileri yasaktı. Kim karar veriyordu buna? Kral değil kilise. Kralı tahttan yalnızca kim indirebiliyordu? Kilise. Neden? Çünkü orta ya, orta çağdan bahsediyorum bu arada, orta ya dini koydular. Einstein’ın izafiyet teorisi gibi. Güneşin bir kütlesi var. O kütle uzayın kütlesinde bir ağırlık yaratır ve diğer gezegenleri etrafında toplar ve çekim sayesinde bir yörünge yaratır. Cumhuriyet, çağrılık, imparatorluklar. Sistem ne olursa olsun. O sistemin ortasına din öğesini koyduğunuz anda bu yönetim sistemleri dinin etrafında dönmeye başlar. Bu yalnızca İslam için değil, Hristiyanlık için de aynı etkiyi yaratmıştır. Eğer ortaya bunu koyuyorsanız tartışmayı kapatıyorsunuz demek anlamına gelir. Bu yüzden bir insan yalan söylüyorsa, yalanı ilk örtbas ettiği ve içine yerleştirdiği veri nedir? Yaptın mı lan? Yemin ediyorum yapmadım. Yemin ediyorsun yapmadın. Yapmadım yalan, yemin ediyorum yapmadığımı yemin ediyorumun arkasına saklıyorsun. Ne oldu? İzafiyet teorisi. Yalanların, iftiraların, yaptığın kötü şeylerin hepsi şünnet etrafında dönmeye başladı. Biz neye baktık? Buna. Vallahi yapmadım ağabey. Umarım verdiğim bu ufacık örnekle birçok şeyi tamamlayabilir, karşılaştırabilirsiniz.
Belki bundan sonra bambaşka bir şekil değişikliğine gidecek Türkiye. Belki de gitmeyecek. Onu bilemem. İkisinin karşısında nasıl duracağınız sizi ilgilendirir. Tabii doğal olarak beni ilgilendirir. Çünkü bu memlekette zamanında ayakların üzerinde sağlam durmayan insanlar yüzünden ben yıkıldım. Ben ayakta durmak istedikten sonra duramaz mıyım? Bana ne senden, senin düşmenden öyle değil işte bu memleket. Bu memleket duygusal bir zincirle bağlı. Bu düştüğü zaman biz de düşüyoruz. Sen düştüğün zaman ben de düşüyorum. Biz diyoruz hep dış güçlerin oyun var üzerimizde diye. Vallahi var. Ama o dış güçlerin yaptığı en bomba hareket şu oldu. Senle benim arabımı bozmak. Biz o zaman düştük.
Yoksa anasını sikim koz koca Amerika gel hava indirmesi yap, kıyılardan çıkartma yapmayacağız. Gel savaşalım ama buna koyayım değil mi? Ona götü yemiyor işte bunları. Niye götü yesin ki salak mı herifler? Biliyor ki bu düşünce ben de düşeceğim. Biliyor ki beni buna kötülerse ikimiz beraber düşeceğiz. Ama birazcık da gerçekçi olalım. Hani biz var ya Osmanlı torunuyuz buradan dünyayı alırdı. Yani alma dünyayı gerek de yok. Şuradan 3 milyon Suriyeli geldi uğraşamadık. Bütün dünyayı alsak kimlerle uğraşacağız ki bilir. Strese de gerek yok. Biz böyle çok iyiyiz vatanımızda. Bizim bayramlarımız var, zaferlerimiz var. Ne gerek var başka bir tarihe yeni bir zafer eklemeye?
Ekleriz yani onda sıkıntımız yok. Tamam gazlı süperiz de ne gerek var yeni bayramlara? Dedelerimizi şehit verdik. Neden biz torunlarımızla vakit geçiremeyelim? Neden? Torunum da beni anmak zorunda olsun yahu. Benim dedem yalnızca benim için değil, benim torunum için de verdi o mücadeleyi. Kendimizi saçma saçma verilerle gaza getirmeyelim. Belki dengeler değişecek, belki bambaşka bir değişimin içine gireceğiz. Alışmadığınız bir seçim sonucu çıkar. Bu birilerini sinirlendirirken diğer tarafta ooo biz böyle yaptık şöyle yaptık durumuna getirebilir. Ama söylüyorum bu sinirlenen düşerse biz kazandık diyen de düşecek. Hep böyle oldu. Seçimin sonucu şu olur bu olur. Ülke şuraya gider buraya gider. Seçimi kazananlar yarın kaybedebilir. Yarın kazananlar ertesi gün kaybedebilir. Bu böyle bir meseledir. Bu bir futbol takımı değildir. Ömrümüzce aynı renklerden aynı kupayı kaldırmasını bekleyemeyiz. Bugün kazananın peşinden böyle giderseniz bugün hatta bir gün önce deliler gibi savunulan savunmayana haini ilan ettikleri konular yarın sizin karşınıza suç diye çıkabilir. Güç ona ait olmayanı yok eder. Baba 2 filminden. Bu mafyanın kuralıdır. Halkın kuralı değildir. Mafya dizilerini çok sevdiğinizi biliyorum. Bayılıyorsunuz onu da biliyorum da öyle değildir. Bu bir seçim. Oy verdiğiniz parti kaybetse de kazansa da siz yine diğer partiye oy veren adamla kardeşsiniz aynı memleketi paylaşıyorsunuz. Çünkü üzerinize gelebilirler bunu manipüle edebilirler. Kaybeden birisi mesela şey yapabilir. Ben kaybediyorum madem. Sizin ananızı sikiyim deyip ortalığı karıştırabilir. Türk insanı çok kolay manipüle edilebiliyor. Onun sebebi samimiyetimizden işte. Hepimiz çok zekiyizdir. Ticaret biliriz. Bir şey üretmeye odaklı değilizdir. Ağlarız ya niye milliyle yaşamıyoruz diye. Doğu ile batı arasındaki ipek yolu bizim memleketten geçiyor mu ne kıyım?
Oğlum bizim memleketin insanı ne yapıyor? Doğudan bir şey üretmişler batıya satıyorlar gidiyor. Ver bakayım onu diyor. Ben bunu satarım bizim halka. Hazır yapmış doğullar diyor. Alıyorum o satıyor. Batıdan bir şey geliyor doğuya. Bakıyor diyor aa bu ne abi? Bizim pilere satayım. Biz bir şey üretmeye o yüzden çok alışmamışız. Dedim ya doğu ile batı arasında bir köprüyüz diyor. O köprüden geçtiği için her şey. Biz birazcık üretmeye fıs fıs demişiz. E kolay adamlarız, akıllı adamlarız, moruk, ulan ipli jetonu bulan biziz ama ne koyayım dünyada. Birileri bir şey bulacak biz onun bugını bulacağız.
Bizim kafa iyi çalışıyor, zeki milletiz ama biraz böyleyiz. İşte bu yüzden üretim kendimizin olmadığı için, pratik olduğumuz için, zeki olduğumuz için manipüleye de çok çabuk geliyoruz. Çok çabuk kucak açıyoruz. Oğlum biliyor musunuz bayrak yaktılar şurada diye sokağa çıkayım şu anda 100 kişi toplar dövdürürüm istediği adamı orada. Öldürürüm bile belki. Bu kadar çabuk gaza geldiğinizi. Köşelerinizi çok iyi biliyorlar. Bir insan normal bir insandan yediği kazığın acısını 5 günde unuturken dostundan yediği kazığın acısını yıllarca unutamaz.
Belki bu yüzden başka dost edinemez. Dostunuz neden size en büyük kaza atar biliyor musunuz? Çünkü sizi çok iyi tanıyordur ve siz tanıyamamışım onu diyerek verirsiniz ilk isyanınızı. Güç olarak gördüğünüz birisi gücünü kaybedebilir, güç olarak gördüğünüz kitleler başka güçlere yönenebilir. Şaşırmayın. Bu ülkenin siyaseti dedim ya belli bir konunun etrafında dönüyor. Etrafındakiler dönecektir. O yüzden sen bugün buradan bir şey tutarsın, bir fikri. Önümde olan bu fikir, bu fikre en iyi fikir dersin. Şöyle kafanı başka yere çevirsin, başka yere çevirsin bir bakarsın o fikir buraya gitmiş.
Sonra senin zamanında tuttuğun fikre tüka kaderler bakmışsın da elinde bambaşka bir fikir var. O yüzden yeni gelin durumundan çıkın. Neyse memleket için hayırlı olsun, uğurlu olsun seçimler hak eden kazansın, kim kazanırsa kazansın. Onlar sizler için var. Galibiyetin marul duruşu beraberinde galibiyeti alana kadar harcanan emeği değil, galibiyet alındıktan sonraki hoşgörüyü gerektirir. Güç budur. Yendik mi? Diyen adam bunu yaptığı anda kaybetmiştir. Çünkü bazı kazançlar kağıt üzerindedir. Türk milleti de bu hassasiyeti göstermelidir. Şimdiden yerel seçimlerin sonuçları partilere falan değil sizlere bizlere hayırlı olsun. Çok zorlayacaklar psikolojinizi, sinirlerinizi zorlayacaklar. Gelecek kaygınızı baz alıp onu öne sunacaklar. Bunu kimi yapacağını bilemem ama birileri yapacaktır ona eminim. Buna izin vermeyin. Bunu size yapanlar da sizler sayesinde var. Gidin oy kullanın. Nasıl oy kullanacağını dahi hala bilmeyen apolitik takılıp artistlik yapan insanlar var. Siz böyle bir sorumsuzluk gösterirseniz benim gösterdiğim sorumluluğu da hiçe saymış olursunuz. Şimdi sözü Tuğranoğlu sana bırakıyorum. Size her seçim olduğu gibi nasıl oy vermeniz gerektiğini bilmeyenler için, o detayı atlayanlar için, yanlış oy kullanmamaları için bir yer verecek. Bu arada pinç artık babalata. Hoşçakalın. Merhabalar. Bir önceki seçimde olduğu gibi yine sizlerleyim. Biliyorsunuz ki bizler için çok önemli olan 31 Mart yerel seçimlerimiz var. Bu seçimde şehrimizi yönetecek başkanları seçeceğiz. Sizden öncelik bir ricam bütün yakın çevrenizin maksimum düzeyde oy kullanmaya yönlendirmeniz ve teşvik etmenizdir.
Bazı bilgiler paylaşmak istiyorum sizlerde. Ülkemizde yerel seçimlerde 30 tane büyükşehir belediye başkanlığı, 51 tane il başkanı, 922 ilçe başkanı, 32.105 mahallede seçim, 18.306 da köylerde olmak üzere çok geniş kapsamlı bir seçim gerçekleşecek. Buradaki ilk nokta şu. Seçim kağıtlarınız evinize ulaşmamış olabilir. Biz nerede oy kullanacağız diyorsanız çözümü çok basit.
Birincisi yüksek seçim kurulunun web sitesine girerek nerede oy kullanabilirim bölümünü ziyaret edebilirsiniz. İkincisi telefonlarınıza seçmen sorgulama uygulamasını indirebilirsiniz. Üçüncü seçeneğimizde e-devlet uygulaması üzerinden nerede oy kullanacağınızı görebilirsiniz. Bu seçimde birçok oy pusulasıyla karşılaşacaksınız. Ancak Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi biraz karmaşık bir durum söz konusu değil. Her oy pusulasında sadece seçmek istediğiniz kişiye mührü basmanız yeterli olacak.
Burada karşılaşacağınız durumlar şu. Büyükşehir Belediye Başkanı’nı seçeceğiniz oy pusulasının rengi beyaz olacak. Belediye Başkanlarını seçeceğiniz oy pusulaları mavi renkte olacak. Belediye Meclis üyelerini seçeceğiniz oy pusulası sarı renkte olacak. İl Genel Meclisi üyeleri de turuncu renkli oy pusulasında yer alacak. Bunlar neden önemli? Büyükşehir’de yaşayan vatandaşlarımız şu oyları kullanmak zorunda kalacak. Büyükşehir Belediye Başkanı seçimi, ilçelerin belediye başkanlarını seçimi,
belediye meclis üyelerinin seçimi, muhtarlık ve ihtiyar heyeti seçimi. Büyükşehir olmayan illerde yaşayan vatandaşlarımız, il genel meclisi üyeliği, belediye başkanı, belediye meclis üyeleri, muhtarlık ve ihtiyar heyetini seçecek. Köylerde ise durum şöyle. İl Genel Meclisi üyeliği, muhtarlık ve ihtiyar heyeti seçimleri gerçekleştirilecek. O yüzden vereceğiniz arfların renkleri biraz anlaşılması için gerekli olabilir.
Oy verme işlemleri, Doğu illerimizde sabah 7 ile akşam 4 arasında olurken, batıya doğru yaklaştıkça sabah 8 ile akşam 5 arasında olacak. Lütfen saatleri kaçırmayın yoksa oy kullanamayacaksınız. Peki nasıl oy kullanacağız? Birinci durum şu, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numaralı bir belgeyle gitmeniz gerekiyor. Bu nüfus cüzdanı olabilir, pasaport olabilir, ehliyet olabilir. Ama mutlaka hc kimlik numaranızın olduğu bir belgeyle seçim yerine gitmeniz gerekiyor.
İkinci olarak Birleşik Oy Pusulalarını, zarfı ve evet yazan mührü yanınıza alın ve kapalı bölüme geçin. Birleşik oy pusulalarında tercih ettiğiniz kişilerin üstüne mührünüzü basarak katlayın ve zarfa koyun. Buradaki durum şu, bazı yerlerde 4 farklı oy pusulası ile karşılaşacaksınız. Hepsini tek bir zarfa koymanız gerekiyor. Önceki seçimlerde şu dile getirilmişti. Mürürlerimizi bastığımız zaman diğer oy pusulalarına acaba sıçrama olabilir mi? Evet bu mümkün.
O yüzden oy pusulalarınızı düzgünce katlayın ve dış yüzeyleri birbirine temas edecek şekilde zarfın içine koyun. Daha sonrasında kapalı zarfınızı lütfen sandığa atın. Sandığa oyunuzu attıktan sonra seçmen listesinde adınızın tam hizasına denk gelecek şekilde imzanınızı atın. Bu sayede hem oy kullandığınız resmi olarak belgelenmiş olur hem de başkaları yerinize oy kullanamamış olur.
Herkes için güzel bir seçim olmasını diliyorum. Görüşmek üzere.
İlk Yorumu Siz Yapın