Narsist olduğunu nasıl anlarsın? Beyhan Budak anlatıyor
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=XSbC3tp8G54.
Herkes bir narsist tarafından kırılmışsa bu narsistler nerede? Ben peki acaba başka birinin hikayesinin narsisti olabilir miyim? İnsan zihnine hep geleceğe odakladığı zaman şimdiyi kaçırıyor. Diyorlar ya seven insan kıskanır. Gerçekten öyle mi? İçeriye geçmeden yalnızca birkaç saniyenizi alacağız. GZT olarak yaptığımız işe önemsiyoruz ve çok çalışıyoruz. Amacımız da GZT YouTube kanalına 1 milyon aboneye ulaştırmak. Bu da sadece sizin katkılarınızla mümkün. Abone ol butonuna tıklayarak 1 milyon yolcuduğumuzla…
…bize destek olabilirsiniz. Bir kişiden ne olur demeyin. Bizim için çok önemli. Şimdiden teşekkür ediyor ve hemen içeriye dönüyoruz. Başlayalım. Narsizm konusunda birçok video çektim bugüne kadar. Ve enteresan bir şekilde insanlar böyle videoları izlemeyi çok seviyorlar. Ben şunu düşünüyorum. İlk başta hepimizin bir benmerkezcilik tarafı var. Şimdi insanlara sorduğumuz zaman herkes dışarıda bir narsistin onu üzdüğünden bahsediyor. Binlerce kişilik seminerlere katılıyorum.
Herkes onu üzen insanların narsist olduğunu düşünüyor ama……ben şu soru geliyor aklıma bu kadar çok insanla karşılaşınca……herkes bir narsist tarafından kırılmışsa bu narsistler nerede? Şimdi burada şunu net bir şekilde oturtmamız gerekiyor. Narsistlik kişilik bozukluğu aslında çok zarar verici, manipülatif bir kişilik. Ama o noktaya gelene kadar narsistlik kişilik bozukluğu nispeten daha az bir grup. Ama hepimizin narsistlik özellikleri var. Nedir mesela bu narsistlik özellikler?
Ben demek önce ben. Ve diğer insanları kullanma eğiliminde olmak, onların ne hissettiğini umursamamak. Ve ben kendi çıkarlarım için hatta bunun için güzel bir örnek verirler……kendi yumurtanı pişirmek için komşunun evini yakmak. Yani böyle bir noktadaysa insan narsistlik özellikleri var diyebiliriz. Ama insanların düştüğü en büyük hatalardan birisi şu. Diğer insanları narsist tanımlarken ben onların mağduruyum, ben onların kurbanıyım.
Ben peki acaba başka birinin hikayesinin narsisti olabilir miyim? Zalime olabilir miyim? Ben bu şikayetlenme durumunun da narsistlik olduğunu düşünüyorum. İnsanın en temelde bir kendini de sorgulaması lazım. Acaba ben yeterince empati yapabiliyor muyum? Acaba ben diğer insanları yeterince umursayabiliyor muyum? Ama maalesef bunu sorgulamak yerine benim yaşadığım tüm hayat sorunları için……başka birini suçluyor olmam beni rahatlatıyor. Çünkü kurban rolünde olmak insana çok güzel bir konfor alanı verir.
Çünkü beni üzdüler, beni kırdılar. Ben bu hayatta sorunlar yaşıyorsam başka insanların yüzünden. Bunu diyebilmek insana rahatlatan bir hissiyat veriyor. Bundan dolayı birazcık önce kendimizi de sorgulamamız gerekiyor. Bunun haricinde bir de ben nesli dediğimiz bir durum var. Aslında yetişkinlerde durum böyle ama yeni nesil gelen bir……yetişen nesilde narsistlik özelliklerin daha fazla olduğunu gözlemliyoruz. Burada da anne babaların şöyle bir tavrı var. Sen her şeyin en iyisine layıksın. Sen diğer çocuklardan iyisin. Sen üstün zekalısın. Sen inanılmazsın. Böyle büyüyen bir çocuk yetişkinlik dünyasına geldiği zaman ben harikayım……ve diğer insanlar bana hizmet etmek zorunda. Şimdi sanırım Ducani Cündiol’un bir sözüydü ya da bilmiyorum o da belki başka bir yerden almıştır. Çok hoşuma giden bir söz var. Hak edilmemiş öz güvenin dışe vurumu küstahlıktır diye. Yani eğer biz çocuklara hak etmediği kadar onları pohpohlarsak……sonraki süreçte bu çocuklar narsistlik özellikler gösterebiliyor……ve toplumun da uzun vadede dinamizmini bozan davranışlara sebep olabiliyor. Burada da anne babalara birazcık çocuklarını empatik, diğer gam dediğimiz……diğerlerini umursayan yapıda yetiştirmelerini öneriyorum. Gelecek kaygısı aslında günümüz gençlerini hatta yetişkinlerini de çok fazla etkileyen bir durum. Şimdi şöyle bir durum var. İnsanın zihninin çalışma prensibi gelecekte olan tehditleri algılama üzerine. Çünkü insan neslinin bugüne kadar aslında devam ediyor olması……en güçlü canlının insan oluyor olması da bizim aslında kaygı özelliğimizle çok alakalı. Yalnız şöyle düşünelim. Burada mesela bir tane duman dedektörü var ve duman dedektörünün mantığı şu. Olur da burada yangın çıkarsa, yangın çıkmadan önce dumanı algılayıp……o dumana göre buradaki su sistemini çalıştırması ve yangını başlamadan söndürmesi. Ama bazen o duman dedektörünün ayarı bozulabiliyor.
Ve normalde duman geldiği zaman çalışması gerekirken ağzımızdan çıkan……mesela soğuk havada çıkan buharla bile çalışmaya başlıyor. Böyle olunca ne oluyor? Çok erkenden yanlış bir zamanda o alarm çalışmaya başlıyor. Ve ortalığı yangın olmadığı halde su baskınına çevirebiliyor. Evi su basıyor. Şimdi insan zihninde de böyle bir durum var. Zihnimiz gelecekte ki tehditleri, gelecek kaygısını belli ölçüde düşünmek zorunda.
Çünkü gelecekte ki zor durumlara hazırlanmak, tehditlere karşı kendimizi korumak için bunu yapmak zorundayız. Ama bazen belirsizlikler, zorluklar bizim bu duman dedektörü gibi dedektörümüzün sensörünü bozabiliyor……ve zihnimiz her zaman gelecekte oluyor. İnsan zihnine hep geleceğe odakladığı zaman şimdiyi kaçırıyor. Şimdi böyle olunca ne oluyor? İnsan yaşamasının motivasyonu aslında içtiği sudan tad alabilmesi, içtiği çaydan, yediği yemekten tad alabilmesi. Ama zihnimiz her daim gelecekte olduğu zaman şu anı kaçırıyoruz. Ve gelecek kaygısını her zaman gündemde tutmana şöyle bir olumsuz tarafı var. Yarın oluyor, gelecek geliyor. Ben bu sefer geleceğin geleceğinin kaygısını yaşamaya başlıyorum. Bu bir döngü içinde ömür bitiyor ve ben ömür bitmeye yaklaştığı zaman diyorum ki……ben bu hayatı yaşamamışım. Ben bu hayata hiç özen göstermemişim. Bundan dolayı bu problemi yaşayan dostlarımıza şunu öneririm. Şimdi ve burada.
İnsanın kafasında bir filtre olması gerekiyor. Elimden gelen her şeyi yaptım mı, elimden şu an bir şey geliyor mu? Eğer bu iki soruya verdiğimiz cevap, tamam elimden gelen her şeyi yaptım ve şu an artık elimden bir şey gelmiyorsa……şu an odaklanmam lazım. Suyu içerken suyun tadına odaklanmam lazım. Yemek yerken yemeğin tadına odaklanmam, kokusuna odaklanmam lazım. Şu anki ilişkilerime odaklanmam lazım. Eğer gelecekte yapabilecek bir şeyim yoksa…
…yani bizim çözümümüz şimdi ve burada şimdiye birazcık daha odaklanabilirsek……elbette belli ölçüde gelecek kaygısı olacak ama……en azından bu yaşamın hakkını vermek daha mümkün olacaktır diye düşünüyorum. Kıskançlık günümüzde ilişkilerde en çok problem yaratan konuların başında geliyor diyebiliriz. Birçok insan kıskançlık konusundan dertli. Hatta bir söz var diyorlar ya, seven insan kıskanır. Gerçekten öyle mi? Ben öyle olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Kıskanmanın içinde bir sahiplenme, iki kaybetme korkusu var. Şimdi uzun vadede olgunlaşmış ilişkilerde……ve birbirine uyumlanmış tam anlamıyla mutlu diyebileceğimiz çiftlerde……kıskançlığa çok az olduğunu görüyoruz. Özellikle ilişkinin başında birazcık daha yoğun olsa bile zaman içerisinde de sakinleşebiliyor. Ama burada şunu da söyleyebilirim. Her kıskançlık ilişki için zehirli midir? Kesinlikle değil. Bazı kıskançlık seviyeleri bir tehdit durumu ortaya çıktığı zaman çıkıyorsa……yani olası bir tehdit durumu, insanı kaygıya sürükleyecek…
…belki üçüncü bir kişi ihtimali vesaire……bunu sağlıklı olarak yorumlayabiliriz ya da sağlıksız değil diyebiliriz. Ama ortada hiçbir tehdit yok. Ve daimi olarak taraflardan biri kıskançlık sebebiyle karşı tarafı baskıya uğratıyorsa……onu suçluyorsa, onun hayatını daraltıyorsa……patolojik kıskançlık dediğimiz bir durum ortaya çıkıyor. Hatta bunun psikolojide bir karşılığı da var. Otello sendromu diyorlar. Yani bu patolojik kıskançlık ortada hiçbir belirti yok.
Karşı taraf masumiyetini, bir aldatma niyetinin olmadığını……başka bir tarafta gözünün olmadığını her seferinde ısrarla söylemesine rağmen……kıskanç olan partner durmadan şüpheciliğini devam ettiriyor. Aslında bu paranoid bir durum. Yani ne yapıyoruz? Bazı insanlarla karşılaşıyorum. Mesela adam kapının herhangi görünmeyen birine minicik bir bant yapıştırılmış. Eşim ben yokken balkona çıktı mı, çıkmadı mı? Onu test edeceğim. Ona bakacağım.
Bazen gizlice eşini takip edenler, eşlerinin telefonuna gizli yazılım yükleyenler……bunların patolojik olduğunu düşünüyorum. Birisi başkasını sevecekse sever, aldatacaksa aldatır. Birinin kıskançlık çabasının olası bir aldatmayı engellediğine şahit olmanı. Yani burada işlevsiz olan bir durum var. Ne oluyor bir de? Mesela bir insan aşırı kıskançsa, patolojik kıskançlık yaşıyorsa……karşı taraf onu aldatmıyor olsa bile terk etme eğiliminde oluyor. Çünkü hayatı kişi hem kendine zindan ediyor hem de karşı tarafa zindan ediyor. Burada bu problemi yaşayan insanların en başta şuna odaklanması lazım. Bu bir problem. Bu gerçek bir hissiyat değil. Yardım alması, terapiye gitmesi, bu konuda bir adım atması lazım. Ve şunu bilmesi lazım, kıskançlık genelde karşı tarafın davranışlarıyla alakalı gibi düşünüyoruz. Ama benim içimde her zaman bir karşılığı vardır. Çünkü mesela kıskanç bir partilerle ben çalıştığım örneklerden şunu söyleyebilirim. Ahmet ya da Ayşe diyelim. Böyle bir adam ya da kadın, kıskanç, boşanıyor, başka biriyle evleniyor ya da sevgili oluyor. Bakıyorsun aynı kıskançlık, aynı davranışlar, aynı şüpheler bir sonraki evlilikte, bir sonraki ilişkide de karşımıza çıkıyor. Herkes mi kıskanılacak davranışlar yapıyor? Yani bu benim problemim. Hayatıma kim girerse girsin aynı kıskançlığı yaşamaya devam ediyorum.
Yani çözümü karşı tarafta değil, kendimde aramam lazım. Bunun temelinde bazı insanlarda bağlanma anksitesi dediğimiz bir şey vardır. Kendi anne babasıyla yaşadığı problemler, onlarla yaşadığı terk edilme durumları, geçmiş ilişki travmaları, mesela kişinin geçmişinde bir aldatılma varsa, bu da mesela travmatik bir deneyim olup sonrasında kıskançlığa sebep olabiliyor. Önce bunları çözümlemek lazım.
Yoksa öbür türlü her girdiğimiz ilişkide, her yaşadığımız ilişkide bu başımıza bela olacaktır diye düşünüyorum. Gelecek kaygısı aslında günümüz gençlerini, hatta yetişkinlerini de çok fazla etkileyen bir durum. Şimdi şöyle bir durum var. İnsanın zihninin çalışma prensibi, gelecekte olan tehditleri algılama üzerine. Çünkü insan neslinin bugüne kadar aslında devam ediyor olması,
en güçlü canlının insan oluyor olması da bizim aslında kaygı özelliğimizle çok alakalı.
İlk Yorumu Siz Yapın