Son Nefes Pişmanlığı ile Yapılmış En Ürpertici 5 İtiraf
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=k_ww7U1CO7c.
Hepinize merhabalar ben Ruhi Çenet. İnsan son nefesini verirken kaybedeceği başka hiçbir şeyde olmuyor. Ve sadece filmlerde olduğunu zannettiğimiz bazı şeylerin gerçek olabileceğini görüyoruz. Bu videoda yararlandığım bilgilerin resmi kaynaklarını ileri araştırmalar yapabilmeniz için açıklama kısmında belirttim. İyi seyirler dilerim. KADINLİK 1986 yılının Kasım ayında Delaware Middletown’da 76 yaşındaki Ellie Smoke hayata gözlerini yummadan önce komşusunu yanına çağırdı. Dünyadan ayrılmadan önce en azından birine dürüst olmak istiyordu. 1975 yılında 64 yaşındayken Raymond Campbell adında bir erkekle içki içtiğini ve onu dairesine davet ettiğini söyledi.
Adam da kabul etmişti ve kadının evine gidip biraz daha içmişlerdi. Fakat sızıp kaldığında, Smoke ondan biraz para çalmıştı. Ama adam uyandıktan sonra parasının gittiğini görürse çalındığını anlayıp sinirlenebilirdi. Korktu. Ayrıca ev sahibinin onu yani beyaz tenli bir kadını siyahi bir erkekle evinde birlikte olduğunu öğrenme ihtimalinden de çok korkmuştu. Bu yüzden hırsızlığı ve birlikteliği örtbas etmek ve kendini evden atılmaktan kurtarmak için polisi aradı.
Ve adamın ona tecavüz edip parasını aldığını söyledi. Sonuç olarak Campbell tutuklanıp cinsel tacizle suçlandı. Bölge savcısı adama bir tercih hakkı sunmuştu. Mahkemeye çıkabilir ve beraat etme şansını deneyebilir ve en kötü ihtimalle 45 yıl hapse mahkum edilebilirdi. Veya direkt suçlu olduğunu kabul edebilir ve 15 yıl yatabilirdi. Adam tamamen masum olmasına rağmen 15 yıl cezayla suçlu olduğunu kabul etmeyi seçti.
İşte güvensiz kalplerimizi karaktersiz insanlara boşluyuz. 1986 yılında kadın bu itiraf yaptıktan birkaç gün sonra hayata gözlerinin yumdu. Haziran 1986’da Campbell yaklaşık 12 yıl hapis yaptıktan sonra serbest bırakıldı. Ve bir röportajda ise 12 yıllık hüküm hayatında hiçbir zaman nefretle tutuşmadığını söyledi. Kadın o parayı çalmayabilirdi. Birkaç 10 dolar için adamı hapse attırmaya değer miydi? Unutmayın siz yanarken bile etrafınızdakiler ısınmak için toplanacaklar. Ayrıca insanlara suç atmak ve onları hapse attırmak o kadar kolay ki adaleti olan inancınızı sorgulayabilirsiniz. Kadına kadın olduğu için ön yargılarla tüm haklar verilmişti. Haklı haksızı eziyor. Doğada da bu böyledir. Ezilenlere her zaman bu reva görülür. Mutlak hak, mutlak haksızlık olabilir mi? Bunu bir düşünmenizi istiyorum. Geraldine Keely ve John Keely, Massachusetts’te küçük bir ilçe olan Somerville’da çocukken tanıştılar. Genç yetişkinler olarak evlendiler ve Geraldine 1970’te bir kız çocuğu doğurdu. Ertesi yılsa bir oğlan çocuğu dünyaya getirdi. 10 yıllık süre zarfında evliliklerinde anlaşmazlıklar ve soğukluklar seyrederken
1981’de bir aile dostunun düğününe katıldıklarında John çok fazla alkol aldı ve diğer üç misafirle kavga edince bu kavga John’un kayınbiraderinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlandı. Bunun üzerine suçlanmaktan korkan John ailesini de yanına alıp ülkenin batısına doğru kaçtı. Ve çift Kaliforniya’nın Ventura bölgesinde bir motelde iş bulunca buraya yerleştiler. Geraldine evliliği boyunca kocasının aile içindeki şiddetine an be an maruz kaldı. Fakat iki çocuğunun babasını terk etmeyeceğini de içten içebiliyordu. 1991’deyse John’un kötü muamelesi Geraldine içine o kadar ağır gelmişti ki Geraldine bir daha asla kocasını yanından ayırmadı. Silahla kafasından vurdu ve 6 yıl boyunca cansız vücudunu evindeki dondurucuda sakladı. Öyle ki taşındığında bile bu dondurucuyu yeni evine götürmüştü. Çocuklarına babalarının şehir dışında bir araba kazasında hayatını kaybettiğini söyledi ve onlar da buna inandılar. Kadın aynı yalanı kocasıyla beraber çalıştığı motelin sahibine de söyleyecek ve rahatsız olmadan 6 yıl daha bu motelde çalışmaya devam edecekti. Ama tam 6 yıl sonra memek kanseriyle mücadelesini kaybetmeye başladığı günlerde suçunu kızına itiraf etti ve kadın vefat ettiğinde kızı polisi aradı. Polis dondurucuyu açtığında kafasının arkasından bir kez vurulmuş adamın kalıntılarını buldu. Böylece ailenin dondurucu hikayesi de son bulmuş oldu.
Öyle ya da böyle 6 yıl boyunca rahat yaşayabilmek için elinizi kirletseniz de ömür su gibi akıp geçer. Ama buna değer mi? Hayat tasarruf edilemez. Ya sarf edeceksiniz ya da birisiyle israf. Norveçli Fritmuan’ın bu hayatta hiç iyi bir şansı olmadı.
Sığır, kısmi felç ve ağır konuşma engelliydi ve üstüne üstlük 1977 yılında 20 yaşındaki torun Finstead’ın canını almaktan ve tecavüz etmekten dolayı fiziksel ve adli bir kanıt olmamasına rağmen suçlu bulunmuş ve 16 yıl hapse mahkum edilmişti. Bunlara ek olarak hapiste geçirdiği süre boyunca 20 yaşındaki Sigrid Haighheim’ın da tecavüzü ve can kaybı hakkında 7 defa sorguya çekildi.
Moen hem sığır hem de konuşma engelli olmasından dolayı sorgularda sağlıklı iletişim kurabilmek için bir tercümanla ifade veriyordu. Bir gün tercümanı yokken sorgu odasında ikinci vakayı da işlediğini itiraf etti ve 1991 yılında cezasına 5 yıl daha eklendi. Olay yerindeki biyolojik örnekler toplanmış ve o günün teknolojisiyle test edilmişti.
Fakat bilinmeyen bir nedenden ötürü bu örnekler mahkemede sunulmadan önce kaybolmuştu ve Moen tam 18 yıl boyunca hapis yatmış oldu. 2005 yılının Aralık ayında ise sicili suçlarla dolu olan Thor Hebsa isminde başka bir mahkum, ömrünün son dakikalarında kalbinin durmasına yakın hasta yatırında hemşirelere Finstead ve Hekheim adlarında iki kadının canını aldığını itiraf etti ve böylelikle Fries Moen’in ismi hem ilk hem de ikinci davadan resmi olarak temize çıkmış oldu. Tragik olan noktaysa Moen suçsuz olduğunun anlaşıldığı yılın başlarında 64 yaşında hayata gözlerini yummuştu bile ve aklandığını hiçbir zaman göremedi.
Geç kalan adalet adaletsizliktir. Kanunlar örümcek ağları gibidir. Sadece zayıflar takılır güçlüler ise o ağları delip geçer. Karma bir bumerang gibidir. Ne verirseniz verin size geri dönecektir.
Oklahoma eyaletinin Shavni şehrinde kendilerine James Anderson ve Dorothy Powers olarak tanıtan çifti tanıyan az sayıda kişi onların sessiz ve alçak gönüllü insanlar olduklarını söylemişti. Son derece dindar olan çift şehre 1970’lerin sonunda taşınmıştı. Kilise rütellerinde aktiflerdi ve James bir İncil çalışmasının lideriydi. James 2009’da iki ciddi sağlık sorunu geçirip hastaneye kaldırıldığında, göğsündeki baskıyı hafifletmek için polisi çağırıp gerçek adının James Anderson değil James Brewer olduğunu söyledi. 32 yıl önce Tennessee Hohenwald’taki komşusu 20 yaşındaki Jimmy Carroll’ı karısını baştan çıkarmaya çalıştığını düşündüğü için iki kez vurarak katletmiş ve 1977’den beri sahte bir kimlikle başka bir şehirde 32 yıl boyunca karısıyla kaçak yaşamıştı. Ama Brewer itiraf ettikten sonra yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle beklenmedik bir şekilde vefat etmedi, iyileşti. İyileştiği için de hayatının sonuna kadar cezasını çekmek üzere polise teslim olmak zorunda kaldı. Onun için bu, hayata gözlerini yummadan önce bir son dakika itirafı olmuş olsa da düşündüğü kadar sona henüz yaklaşmamıştı.
14 Mart 1960 yılında 50 yaşındaki Mildred Lindquist ve 47 yaşındaki Frances Murphy, Ileonis’teki Rock State Park’ın da geçirecekleri kısa bir tatil için Riverside’deki lüks evlerinden ayrıldılar. Bir restoranda öğle yemeği yedikten sonra kadınlar St. Louis kanyonuna doğru yürüyüşe çıktılar.
Ama günün ilerleyen saatlerinde orman evine geri dönmedikleri için polise kayboldukları bildirildi. Herisi üst düzey şirket yöneticilerinin eşleri olan bu üç kadını için arama kurtarma çalışmaları başlamıştı. İki gün sonra camsız vücutları kamp yapan gençler tarafından bir mağara da bulundu. Elleri bağlanmıştı, donmuş bir ağaç dalıyla dövülerek hayatları katledilmiş ve ardından mağaraya sürüklenmişlerdi. Orman evinde çalışan 21 yaşındaki Chester Weger ilk şüpheli oldu. Vücudunda çizikler ve ceketinde canlı sıvıları vardı. Çiziklerinin folyerini tıraş ettiği sırada olduğunu, ceketinin üzerindeki sıvınınsa bir rakuna ait olduğunu söyledi. Bu lekeler rakun avına çıktığı sırada oluşmuştu. Weger polisle iş birliği yaptı. Ceketini verdi, tüm soruları yanıtladı ve hatta yalan dedektörü testlerini bile kusursuzca geçti. Ama olaydan 8 ay sonra Weger şaşırtıcı bir şekilde polise suçlu olduğunu itiraf etti ve basına suçu nasıl işlediğini bir bir anlattı. Daha sonra mahkemede duruşma sırasında itiraf etmesi için polisin onu zorladığını ve suçun üzerinden geçme hikayesinin ise baş dedektif tarafından uydurulup kendisine ezberletildiğini söyledi. Ama sonuçta Weger suçlu bulundu ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
Hapise bile suçsuz olduğunu masum olduğunu söyleyip dururacaktı. Onu temize çıkarmak için avukatlar birkaç girişimde bulundu ama fayda vermedi. 2004’te Weger’ın avukatları kadının elinde bulunan saçlar gibi bir DNA kanıtı içeren bir inceleme talebi açtı. Ve bunlar gerekli testler gerçekleştirilerek Weger’ın DNA’sıyla karşılaştırıldı. Ama tam sonuçlar açıklanacaktı ki DNA’nın düzgün bir şekilde saklanmadığı ve testte tabi olmaması gerektiği ortaya çıktı.
Yıllar sonra başka bir kadın hayata gözlerini yummak üzereyken bir itirafta bulmak istediğini söyledi ve benzer bir vakada üç tane kadını katlettiğini açıkladı. 1983’te polis Chicago’daki St. Luke’s Presbyterian Hastanesi’ne çağrıldı. Ve memur başucuna geldiğinde o zamanlar genç olduğunu söyleyen kadın, arkadaşlarıyla zaman geçirirken işlerin kontrolden çıktığını söyleyip birden fazla kişiyi katlettiğini itiraf etti. Hikayeyi anlatırken kadının kızı, annesi zor nefes aldığı için ve hayatını kaybetmek üzere olduğu için röportajı durdurdu ve polisi odadan çıkardı. Kadın gözlerini kapatmadan önce hangi üç kadını katlettiğini belirtmedi ve kanıtlanamadığı için bu itirafta bir deli niteliği taşımadı. Weger masumiyetini parmaklıklar ardında yıllarca sürdürmeye devam etti. Birkaç kez şartlı tahliye başvurusunda bulunsa da hepsi reddedildi.
Bugün 81 yaşında olan Weger, dünyadaki en uzun süreli hafif cezasını tamamlamış insanlardan biri oldu. Ve 59 yıl sonra 21 Şubat 2020’de sonunda serbest bırakıldı. İşte koca bir ömür böyle harcanmış oldu. İnsan vardır zamanı kendi hesabına yontar. İnsan vardır bir ömür boyu zaman onu yontar.
Ömrünüzü haklarınızdan asla taviz vermeden, hakkınızı asla yedirmeden harcamayı unutmayın. Çünkü ömür bir kere veriliyor. Umarım bu video hoşunuza gitmiştir. Videoda kullandığım resmi kaynakları açıklama kısmında bulabilirsiniz. Her hafta YouTube kanalıma yeni videolar ekliyorum. Kaçırmamak için abone olmayı unutmayın. Aynı zamanda kanalımın katıl kısmına da her hafta videolar ekliyorum. Oradaki çıkan videoları burada görebilirsiniz.
Bir sonraki videolarda görüşmek üzere.
Hoşça kalın. Ben Ruhi Çenet.
İlk Yorumu Siz Yapın