"Enter"a basıp içeriğe geçin

Tıkandı Baba Hikayesi – Serdar Tuncer

Tıkandı Baba Hikayesi – Serdar Tuncer

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=jDwQYtUbEcM.

Selamun aleyküm. İstemeyi bilse de nasipten öte köy olmadığını da bilenler. Hatırlayacaksınız bir önceki bölümde Sultan Mahmud Han çocuğa ihsanda bulundu. Tıkandı da tıkandı, tıkandı da tıkandı. Sesini duyunca bir kunduracı dükkanına doğru yöneldi. Biz de hünkârı orada bıraktık. Hünkâr bu. Bekletmeye gelmez aylardan Ramazan.
Dikkatini çekince padişahın yavaş yavaş o dükkana doğru gitmiş. Bakmış ki bir ihtiyar, elinde çek iç, elinde malzeme filan da yok ama vuruyor demire tıkandı da tıkandı, tıkandı da tıkandı. İyice dikkatini çekmiş. Girmiş kapıdan içeri. Selamun aleyküm baba demiş. İhtiyar bakmış şöyle. Aleyküm selam evlat. Yahu nedir bu tıkanan, tıkandı da tıkandı diyorsun. Dikkatimi çekti merak ettim. Gel evladım gel demiş otur anlatayım. Bundan aylar aylar önce bir rüya gördüm yavrum. Rüyamda çok büyük bir şadır var. Etrafında onlarca çeşme kiminden oluk oluk sular akıyor, kiminden cığıl cığıl sular akıyor, kiminden tek tük damlalar düşüyor. Şaşırdım dedim ki bu nedir? Nasip çeşmesi dediler. Şu kimin diye sordum. Olu kolu akıyor. Padişah efendimizindir dediler. Şu kimin? Filan sadrazamındır. Şu kimin? Falan devlet nunundur.
Bakın bitene böyle damla damla dökülen bir şey var. Bu kimin diye sordum. Bu senin dediler. Zoruma gitti evlat. Oradan bir odun parçası buldum. Dedim şunu biraz açayım da aksın. Ben açmaya çalışırken çeşme odun kırılmasın tıkandı. Damlada düşmez oldu. Evladım o günden beri ne kapımı çalan olur, ne dükkana gelen olur, ne bir iş olur. Aç bir ilaç tıkandı da tıkandı anlayacaksın demiş. Boş boş oturuyoruz. Padişahın hikaye hoşuna gitmiş. Saraya dönünce emir vermiş. Bir hindi dolması yapın. İçini altınlarla doldurun. İftar vakti. Üsküdar’da falan dükkanda bir adam var. Götürün ona verin. Hay hay devlet. İftara yakın. İkram gelmiş. Tıkandı babaya. Ahali de öyle diyormuş ona. Tıkandı da tıkandı. Adı tıkandı babaya çıkmış. İkram gelmiş tıkandı babaya. Almış. Elhamdülillah demiş. Herhalde nasibim açılıyor. Güzel olacak bundan sonra.
Bak durduk yere bir ihsan geldi. Ulan demiş ama şimdi bu hindi ben bunu iftarda yesem. Bugün iftar etmiş olurum da satayım ben bunu demiş. Satarsam belki üç günlük iftar param çıkar. Komşusunun birine ya böyle böyle bir şey geldi demiş. Bu bana fazla alır mısın? Adam bakmış. Beş akçe veririm demiş. İçi altın dolu hindi beş akçe almış. Tıkandı baba. Sevinç içinde hindi vermiş.
Dönmüş dükkâ. Hadise padişahın kulağına gelince padişah biraz hem gülmüş hem de heyheylenmiş. Nasipsizlik de bu kadar olur mu gibisi. Sultan Mahmut Han. Tıkandı babaya bir güzellik daha yapayım demiş. Şöyle demiş bir tepsi baklava hazırlayın. Her bir dilimin içine bir tane altın koyun. Götürün Üsküdar’a. Verin bakalım bu defa ne olacak?
Şimdi tıkandı baba bir gün evvel aldığı beş akçe ile mutlu. Dükkânda yine tıkandı da tıkandı devam ederken kapı çalmış. Dün demiş size hindiyi gönderenler. Bugün de bir tepsi baklava. Elhamdülillah demiş. Tıkandı baba. Sevinmiş. O sıra kapıda biri var yan komşu bekliyor. Baba yani istersen ben alırım bir beş akçe veririm. Hatta on akçe de veririm bu tepsiye falan. Olur demiş ben ne yapacağım? Aç karnımı doyuramıyorum.
Tattım mı yiyeceğim? A bakalım. Bir tepsiyi vermiş yan komşuya. Karşılığında on akçeyi almış ama keyfine diyecek yok. Haber saraya gitmiş. Sultan Mahmut Han bu defa hakikaten kızmış. Ya bu nasıl bir nasipsizliktir demiş ya. Böyle şey olur mu? Hele çağırın bakayım gelsin. Askerler gelmişler. Efendim hünkâr sizi emrediyor deyince hayrola filan. Bir kere DJ varmış.
Biraz da ürkerek sarayın yolunu tutmuş. Tıkandı baba saraya gelmiş. Hünkârın huzurunda duruyor. Padişah meselenin aslını anlatınca tıkandı baba bir yandan mahcup olmuş bir yandan sevinmiş. Demiş ki baba ben baktım senin halin perişan. Tıkandı da tıkandı. Sana hem bir ihsan olsun hem bir moral olsun diye gönderdim. Hindinin içi altın doluydu. Sen verdin komşuya. Tepsinin içindeki her bir baklavanın içinde bir çil saray altını vardı. Verdin onu da komşuya. 3-5 akçaya sattın. Sen hakikaten nasipsizsin demiş ya. Tıkandı baba mahcup böyle ne yapayım hünkârım işte böyle. Hani tıkandı derken de buydu kastım filan. Sultan Mahmud Han keyfi gelsin ihtiyarın diye demiş. Getirin oradan hazine sandığını. Getirmişler böyle bir sandık. Getirin küreği. Demiş ki baba küreği daldırsanda. Küreğin üstünde olan altın senindir demiş.
Tıkandı baba elhamdülillah. Ya Rabbi demiş herhalde nasibimiz döndü falan. Sevinç içinde heyecanlı da küreği almış. Ya Allah bismillah bir daldırmış. O heyecandan küreği ters daldırmış. Kürek sandıktan çıksa ki üstünde bir tek altın. Tıkandı baba şaşkın. Sultan Mahmud Han celalli. He demiş yani vermezse mabut ne yilesin Mahmud. O söz bize oradan yadigar kalmış. Hani hünkâr sonrasında merhamete gelip de şöyle avuç avuç ihsanda bulunmuş mudur? Bak bunu bilmiyoruz. Bu hadise gerçekten yaşanmış mıdır? Bak bundan da haberimiz yok. Ama kısadan hisse. Bazen olmayacak işler oluverir. Bazen olacak işler olmayıverir. Neticesinde senin gayretin önemlidir. İsteşindeki üslup önemlidir filan da.
Bütün bunların ötesinde nasip diye bir şey vardır. Bir şey senin nasibinse sen hiçbir şey yapmadan da o şey gelir ve seni bulur. Ama bir şey senin nasibin değilse ezelde sana yazılmamışsa istediğin kadar uğraş, istediğin kadar çabala, istediğin kadar emek ver, istediğin kadar dert et, istediğin kadar üslup sahibi ol o şey sana nasip olmaz.
Onun için cancağızım insanın bir şey olduğu vakit ben yaptım da oldu demesi ayıptır. Bir şey olmadığı vakit ben şunu yapamadım da olmadı demesi varlık iddiasıdır. Sen sana düşeni yap o kendisine düşeni yapmamazlık etmez. Ama en sonunda dervişin dediği gibi olduğunu bil mevzunu.
Sormuşlar ya Allah’la aranız nasıl nasıl iyi olmasın demiş hep onun istediği oluyor. Eyvallah.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir