Ya Son Nefeste Muhammed (s.a.v) Diyemezsem – Serdar Tuncer
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=1bgD6rm7WIA.
Selamun aleyküm Erenler ve dahi Erenlere gönül verenler, hatta ve hatta Erenlere gönül verenleri canı gönülden sevenler. Efendim hoş geldiniz safalar getirdiniz. Geçen hafta Biri Bir Günde bir söz verdik. Bir mevzu anlatmak üzere o mevzu bugünkü Biri Bir Günün mevzudur. Haluk Nurbaki Hoca bir doktor, onkolok bir hatırasını anlat diyor. Yaşanmış bir hadise Serap isminde bir hastam vardı diyor.
30 yaşta bir kızcağız, göğüs kanseri geldi tedavisiyle meşgul olduk. Elhamdülillah diyor yaptığımız tedavi iyi netice verdi. Yalnız pek çok benzer durumdaki hastaya dediğim şeyi ona da dedim. Aman kızım bu durumdaki kişiler için ilk 5 sene özellikle çok kıymetlidir. Dikkat et kendini sakın tedbirli hareket et.
Tedbirine vermek eder tedbiri de takdir eder demişler gerçi ya sen gene de tedbirli hareket et. Kızcağız diyor bir iş seyahati sebebiyle İzmir’e gitmesinde bir mahsuru olup olmadığını sordu bana. Ben de uçakla gideceğinden dolayı bir sıkıntı olmayacağını söyledim. Fakat nasıl olduysa 70’li yıllar 76 filan zannediyorum bir sene. Uçak tehir mi edilmiş, uçuş mu iptal edilmiş bir şey oluyor ve Serap Hanım araçla gidiyor. Kader bazen böyle çeker alır adamı bazen çeker. Necip Pazı kısa kürek bir adam yaratmakta çok güzel anlatır. Bilmiyorum bunu biri bir günde zikrettik mi? Meraklısı oradan bir açıp bakıversin. Bir düşünün diyor bir yerde bir araba dalgınlıkla bir adama çarptı adam orada teslim-i ruha eyledi öldü. O civardaki insanlardan birisi olsak ne deriz? Şoför dalgındı galiba. Adamcağız da kırmızı da geçti filan.
Bunlar hep sebep sebep sebep sebep. Peki hadisenin diyor hadi bir 15 dakika öncesine gitsek ne olacak? Bir bakacağız ki adam evden çıkarken anahtarını unutmuş. Öbür adam arabasını o topaktan çıkaracak komşunun arabası arkada hadi çıkart diyor. Adam geri dönüyor anahtarını almaya. Adam komşuyu bekliyor 5 dakika. Yürüyen adam işte gazete büfesine uğruyor bir şey alıyor. Diğer adam bir komşuyla merhabalaşıyor tanıdıkla. Birisi önüne kırıyor 10 aklakson çalıyor bağırıyor filan. Böyle böyle böyle böyle zincirleme.
Zincirleme hadiseler getiriyor o meşum ana. Tak çarptı ve şoför çok dalgındı. Yok canım öyle şey olur mu? Anahtarını evde unutmasaydı o sır oradan geçmeyecekti o adam. Hatta bu iki adamdan birisini annesi doğururken 5 saniye fazla doğum sancısı çekseydi o adam o anda o ışıkta oradan geçmeyecekti. Ya 5 saniye önce geçecek diye 5 saniye sonra. Böyle bakınca o adamın annesi o adamın annesi Hz. Adem’le havvaya kadar gider mesela.
Kader beyaz kağıda sütle yazılmış yazık. Elindeyse beyazdan gel de sıyır beyaz sıyıramazsın. Serap Hanım uçağa iptal olunca demiş ki ben karayoluyla gideyim. Kader çağırıyor. Yolda kış günü 76’nin şartları düşünün. Mahsur kalmışlar karda 6 saate yakın. O mahsurluk içerisinde de nasıl olduysa üşütme vesaire derken vücut zayıf düşmüş
ve bir metastas göğüsteki kanser kemiklere oradan ak ciğere sıçramış. Haluk Nurbaki hoca geliyor tekrar diyor ben tedavisiyle meşgul olmaya başladım. Fakat hastalık böyle ileri dereceye gelmeye başladı. Artık oksijen bağlanıyor. Mesela bir kelime söyleyecek onu söylüyor. Oksijen tüpünü koyup bir nefes çekiyor. Bir kelime daha söylüyor. Allah muhafaza. Nefes. Aldığın, verdiğin o nefes. Ama bak alamadın mı o Allah. Allah esirgesi. O haldeyken bana döndü ve dedi ki hocam ben sizden şikayetçiyim. Hayır olsun Serap hanım niçin şikayetçisiniz? Siz demiş dini ilimleri bilen bir kimseymişsiniz. Dini bütün bir insanmışsınız. Bana hiç bunlardan bahsetmediniz. Bunca yıldır gelir giderim. Nurbaki hoca diyor ki böyle biraz dine mesafeli birisi olduğunu bildiğim için
ve talepsiz olmaz müşteri olmadan gelen geçene gel al demeyi de aldıramazsın. Azıcık uzak durmuştum diyor. Dedim ki Serap hanım doktorluk kolaydır. Parayı bastırdın mı istediğin doktora tedavi olursun. Ama dini ilimleri dediğin şey öyle değil. Bir talep gerekir. O talep sizde var mı? Böyle yaptı diyor. Başını salladı. Evet hocam o talep bende var manası. Bende diyor Nurbaki hoca başladım onu anlatmaya. İtikadi meseleler, imani meseleler.
Abdest şöyle alınır. Namaz böyle kılınır. Anlatıyorum hızlandırılmış bir din öğretimi. Nurbaki hocanın tam ifadesiyle devam ediyor. Bir gün diyor bana dedi ki hocam ben son nefeste ne diyeceğim? Hani Azrail geldiğinde ben son nefeste ne söylemem gerek? Kelime-i şahadet telkin ettim ona. Dedim ki eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve rasuluh diyeceksin. Sonra o oksijen cihazı, hastalığının ağırlığı vesaire düşündüm ve dedim ki bunları diyemesen de Serap hanım Muhammed de Mevla onu da onun yerine sayar inşallah. Başını salladı diyor tamam. Bir hafta kadar diyor bir iş seyahati sebebiyle ben uzaklardaydım. Duydum ki morfin vurdurmuyor ağırlar artık ileri dereceye gelmiş.
Bugün yarın emr-i hak vaki olacak ağır durum. Morfin vurdurmadığını söylediler. Geldim dedim ki hayır olsun niçin? Vakti diyor dedi ki hocam ya ben o morfinin tesirindeyken Azrail gelir de ben Muhammed diyemeden göçersem dünyadan. Ondan dolayı. Hoca mütesir olmuş çünkü o ağırlara ya ben son nefeste
ismine bi alâhisselatü vesselâm söyleyemezsem diye o ağırlara dayanıyor. Sabrediyor Serap hanım. Demiş ki sen yine dikkat et bak o sıra peki hocam demiş Azrail nasıl gelecek bana? Kime benzer? Güldüm diyor hani hastaya moral vermek esastır bir hikmet tarafı da var gerçi. Kızım demiş Azrail yakışıklı böyle bir prens gibi gelecek sana demiş. Hiç endişe etme öyle yakışıklı bir şekilde alacak götüreceksin. Peki. Böyle derler imanı kâmin sahiplerine Azrail aleyhisselâm sevdiği kişinin suretinde gelirmiş. Kimi çok seviyorsun onun suretinde gelir haydi dermiş. Mevla sevenlerden ve sevdiklerinden etsin bu sebepten. Bir kaç gün sonra diyor Nurbaki hoca bir salı günü galiba bir telefon Serap hanımın ağırlaştığını duydum gittim fakat son nefesine yetişemedim.
Evde hizmetçilik vazifesi gören ya da akrabalardan dini bütün bir hanım vardı. Beni görünce dedi ki hocam biliyor musunuz az evvel bu evde bir mucize muhteşem bir hadise yaşandı. Hayır olsun ne yaşandı evde? Serap diyor vefat etmeden az bir zaman önce oksijen cihazını çıkardı. Kalktı abdest aldı. Hayretle baktık diyor ona. Bir rekat namaz kıldı. Kelime-i şehadet getirdi. Ruhunu öyle teslim etti. Kelime-i şehadet getirmeden evvel de dedi ki doktor bey söyleyin Azrail onun bahsettiğinden çok daha güzelmiş. Nurbaki hocanın aktardığı Türkiye’de yaşanmış bir hadise 70’li yıllar Serap hanım. Allah’a gani gani rahmet etsin. Her ikisine de. Ahirette komşudurlar inşallah. Orada hatta bizim anlattığımız mevzuyu görüp tebessüm ediyorlardır. İnşallah görürlermiş. İmanla göçen cennet ehli görür. Bakar mısınız? Ya ben Muhammed diyemezsem endişesi içerisinde morfin vurdurmaktan vazgeçen kızcağıza, Cenab-ı Hakk’ın ikramına bakar mısınız?
Senin kadar hissen vardır derler. Sen ne kadar bir şeye kendinden verirsen o şey de kendisinden o kadar sana verir. Geçiyordum uğradım değil, ucundan kıyısından tuttum ettim değil. Sağlam, kavi yapışırsan ve yapıştığın etek Muhammed Mustafa aleyhisselatü vesselamın eteği olursa Mevla bi iznillah it’ala insanı mahcup etmez, mahrum etmez.
Hani birinde demiştik ya, marifet ölmeden evvel kendine kabir hazırlamak değildir. Kendini ölmeden evvel kabre hazırlamaktır.
Marifet vesselam. Eyvah.
İlk Yorumu Siz Yapın