"Enter"a basıp içeriğe geçin

Yeraltı kaynakları lanet mi zenginlik mi?

Yeraltı kaynakları lanet mi zenginlik mi?

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=zYPUb7EK4Jc.

Şimdi size dünyanın en zengin ülkelerinden birkaçını sayacağım. Yükselbur, Singapur, İrlanda, İsviçre, Danimarka, İzlanda. Saydım. Az önceki cümlede zengin kelimesini fakir kelimesiyle değiştirip birkaç ülke daha sayayım. Nijarya, Kenya, Venezuela, Irak ve Afganistan. Evet bunları da saydım. GZT yeni video yayınlamış, güzel bir şey geliyor diye bekliyoruz. Editor kalkmış bana ülke sayıyor demeyin lütfen.
Çünkü bu içerik size tarihin en büyük tezatlarından birini anlatmayı vaat ediyor. Dünyanın doğal kaynak açısından en zengin ülkeleri, dünyanın en fakir ülkeleri listesindeyken, doğal kaynak konusunda en sınırlı ülkeler, dünyanın en zengin ülkeleri listesinde yer alıyor. Kafanız karışmasın. Çünkü bu tutarsızlığı masaya yatırıp açıklayan oldukça güçlü bir teorem var. Doğal kaynak laneti. GZT’nin çok neti bu konuyu detaylıca anlatmak üzere hazır ancak başlamadan küçük bir hatırlatmamız var.
GZT’nin YouTube ailesini 1 milyon kişiye ulaştırmak için abone olup bildirimleri açmanızı rica ediyoruz. Bence pişman olmayacaksınız. Yıl 1993. Dünyanın en ünlü coğrafya profesörlerinden Richard Oatley bir tez yayınladı. Tezin başlığı şuydu. Maden kaynaklara bakımından zengin ülkeler bu zenginliği ekonomilerini desteklemek için kullanamıyor.
Oatley’in tezini Jeffrey Sachs ve Andrew Warner’ın doğal kaynak ve zayıf ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi araştırdığı tezleri takip etti. Bilim insanları durumu tespit ettikten ve bunu istatistiklerle açıkladıktan hemen sonra nur topu gibi bir kavrama sahip olduk. Doğal kaynakların laneti. Az önce bahsettiğimiz istatistiklerin bugünkü haline bakalım. IMF hali hazırda 51 ülkeyi kaynak zengin olarak sınıflandırıyor. Bu ülkelerin ortak bir özelliği var. Hepsi milli gelirinin %20’den fazlasını doğal kaynaklarla elde ediyor. Bu ülkelerin tam 29’u düşük ve düşük orta gelir grubunda. Neredeyse tamamının en net ortak özelliği ise kaynak zenginliğine aşırı bağımlı olmaları. Tabii ki doğal kaynağa çok olan fakir oluyor deyip işin içinden çıkmayacağız. Birçok farklı akademik makale söz konusu lanetin nedenlerini masaya yatırdı. Bunlara tek tek bakalım. İlk sırada devletlerin doğal kaynak keşfinden sonra büründükleri yaklaşım yer alıyor.
Henüz ortada hiçbir şey yokken yatırımların hali hazırda elde olan paranın büyük bölümü doğal kaynaklara kaydırılıyor. Yani kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez mantığıyla davranan ülkeler ilk darbeyi henüz ilk adımda almış oluyor. İkinci neden yine başlangıca yakın bir dönemde gerçekleşiyor. Doğal kaynak keşfi yapan ülkeler bir şekilde kaynakları çıkarıp işlemeye başladığı an büyük bir hataya daha imza atıyor. Kaynaklardan elde edilen gelirleri diğer sektörler yahut teknolojik yatırımlara harcamak yerine bilin bakalım ne yapıyor. Bildiniz elde edilen geliri yine doğal kaynak çıkarmak için harcıyor. Ekonomik hamlelere büyük ve esteklik katabilecek gelirler tek bir alana hapsediliyor ve tam bu noktada ortalık karışıyor. Doğal kaynak lanetinin nedenlerini araştıran tezlerin hemen hemen tamamı için üçüncü neden ise tek bir kelimeyle açıklanabilir. Rehabet. Devletler yaptıkları keşiften sonra planlı hareket etmekten oldukça uzak bir tavra bürünüyor.
Piyasa araştırması yapmadan, satış alternatiflerini konuşmadan zaten para gelecek mantığıyla idealden uzak harcamalar yapıyor. Sahanalizi yapayım, benzer örnekleri araştırayım gibi cümleden asla kurulmadığı gibi fazlasıyla optimist hesaplamalar birbirini takip ediyor. Bu da takdir edersiniz ki ayağa göre uzatılmamış çok sayıda yorgan doğuruyor. Bugünün Orta Doğu ve Afrika ülkelerinin büyük kısmında bu yorganları hemen her an görebilmek mümkün.
Doğal kaynak lanetinin nedenleri tabii ki bunlarla da sınırlı değil. İşin bir de şirketler boyutu var. Bu kaynakların büyük bölümünün petrol, gaz yahut değerli madenler olduğunu sanırım söylememize gerek yok. Hatağının şirketler kısmı tam da burada harekete geçiyor. Devletler söz konusu kaynaklara dair işler yapan şirketlere verdiği desteği maksimum seviyede tutarken, diğer şirketler atıl kalıyor, gelişmesi için herhangi bir adım asla atılmıyor.
Yani şirketlerin hatalarından maksimum seviyede etkilenen devletlerle baş başa kalmış oluyoruz. Lanetin en olası nedenlerini tek tek konuştuk. Şimdi anlattıklarımıza tıp atıp uyan bir örnekle devam edelim istiyorum. Size Afrika’nın devil akabına sahip kıtanın en kalabalık ülkesi Nijerya’dan bahsedeceğim. Ülkede inanın her şey var. Doğal kaynaklar, geniş tarım alanları ve potansiyel iş gücü. Bilin bakalım ne yok? Tabii ki zenginlik. Dünyanın sayılı petrol üreticilerinden ve ihracatçılarından olan ülke insani gelişmişlikte sadece 152. sırada. Ülkenin ulusal istatistik bürosuna göre Nijerya yeryüzünde günde 1 dolardan az gelirle yaşamını sürdürmeye çalışan en fazla kişiyi barındıran 4. ülke. Ülkede 100 milyondan fazla kişi muhtaç durumda yaşıyor. Buranın tespit edilmiş petrol rezervleri 37 milyar varil civarında. Sadece petrolle de sınırlı kalmayalım. Afrika devinde tam 5.2 trilyon metreküp doğal gaz rezervi de mevcut. Peki tüm bunlara sahipken neden bu durumdalar? Cevap basit. Nijerya devlet yönetimi konusunda en istikrarsız ülkelerden biri. İçerinin başından bu yana saydığımız hataların hemen hepsi bilfil yapılıyor. 1960’ta bağımsızlık kazanan ülkede onlarca kez darbe yaşanması da kaynakların makul bir akıl düzey ile kullanılmasının önüne geçiyor. Yani varlık içinde yokluk tabiri resmen gerçek oluyor diyebiliriz. Peki doğal kaynak lanetine maruz kalmayan ülke yok mu? Tabii ki var. GZT’nin Norveç içeriğini izleyenler bunu hatırlayacaktır ancak yine de iyi örnekten bu içerikte de bahsetmemiz şart. Ülke 1960’larda denizin altında keşfettikleri petrolü günler, haftalar ve hatta aylar boyunca sabırla çıkardı. Petrolü işletip satmayı da tercih etmedi. Norveç özel ekipleri ile sürekli petrol çıkarıyor, bunları da depolarında stokluyordu.
Sahip oldukları petrol miktarı arttıkça odaklandıkları noktada değişti. Ülke kendi petrol şirketlerini tek tek kurmaya başladı. Yapılacak herhangi bir yatırım öncesi petrolden para gelecek zaten düşüncesine girişilmedi. Bir fon kuruldu ve petrol gelirlerinin tamamı buraya aktarıldı. Norveç petrolden gelen parayı Apple, Microsoft, Samsung, Nesta gibi çok sayıda şirketin hisselerini almak için alacaktı. Yani doğal kaynaktan para kazandılar.
Ülkenin bu hamleleri doğal kaynak lanetine hiç bulaşmamaları için gayet yeterli oldu. Doğal kaynakların doğru kullanıldığında verdiği sonuçlarla tam tersi arasındaki uçurum, dünya üzerindeki birçok meseleyi özetlemek için oldukça güçlü bir referans noktası konumunda. Bir çok net geleneği olarak içeriği özlü bir sözle bitirelim.
Verilmiş tek bir yanlış karar her şeyin doğru gitmesini engelleyebilir. Şimdi size dünyanın en zengin ülkelerinden birkaçını sayacağım.
İstanbul, Singapur, İrlanda.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir