YERALTINDAN NOTLAR – 7.Bölüm | Eğitim Sistemi, Neden Uyuruz? Neden Rüya Görürüz? Distopyalar
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=V1a3qnhY55w.
İNTRO Merhaba, Yer Altından Notların 7. bölümü başlıyor. En son Gezgin Edebiyatı bölümünü çektikten sonra yolculuğa çıktım. Bu sebeple bu bölümü stüdyoda değil de böyle ormanda, dışarıda, kuş sesleri arasında çekeyim dedim. İlk 6 bölümün toplam izlenme sayısı 1 milyonu geçmiş.
Kimsenin ihtiyaç duymadığı bir kitap programını böylesine sahiplenmenizden mutluluk duydum. Hepinize teşekkür ederim. İlk 6 bölüme yaptığımız toplam 5930 yorumun hepsini okudum ve okumaya da devam edeceğim. Gene tuhaf konu başlıklarımız var ama ben onlara geçmeden önce birkaç şey söylemek istiyorum. Geçen günlerde bir haber gördüm. Lgs sonuçları açıklandı diye. Bu günlerde de bildiğiniz gibi üniversiteye giriş sınavları yapıldı. Epey bir sınavdan geçiyoruz hepimiz.
Lgs, ygs, lys, yds, ales, kpss vs. Ve mevzu bayış sınavlar ve eğitim sistemi olduğunda benim hep aklıma gelen bir mektup var. Almanya’da yaşayan Yahudi Bilise Müdürü her eğitim yılının başında öğretmenlerine şu mektubu gönderilmiş. Ben bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim.
Oradayken iyi eğitilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar gördüm. Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum. Sizlerden isteğim şudur. Öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın. Eğitiminiz bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin.
Okuma, yazma, matematik ancak o zaman önem taşır. Sonra çalışma ve zeka üstüne düşünmeye başlayınca aklıma bir fotoğraf karesi geldi. Size onu göstermek istiyorum. Bakın bu Einstein’ın çalışma masası ve bu fotoğraf karesi Einstein’ın 1955’teki ölümünden hemen birkaç saat sonra çekilmiş. Life dergisinden Ralph Morse isimli bir fotoğrafçı, Einstein’ın ölüm haberini aldıktan sonra onun çalışma odasına girmiş ve bu şekilde masasını fotoğraflamış.
Bildiğiniz gibi Einstein gelmiş geçmiş en büyük dehalardan biriydi dünyadaki. Düşünün yani öyle bir dehaydı ki otopsisini yapan doktor incelemek için adamın beynini çaldı. Tabii sonra işten atıldı hatta karısı da boşadı onu ama bu adam Einstein’ın beynini yıllarca kavanozda taşımaya ve saklamaya devam etti. Zeka önemlidir evet. Hatta yeri gelir bazen hayat kurtarır.
Görelim. Ama zekadan daha önemli bir şey daha var. O da nedir diye soracak olursanız. Sabır ve disiplin. Zaten bu masa fotoğrafları da Einstein’ın da bize dediği gibi şunu göstermiyor mu? Dehanın onda biri yetenek onda dokuzu ise çalışmaktır.
Sonuç olarak söylemek istediğim şey şu. İyi bir eğitim almak yetmez, iyi bir insan olmak da gerekir. Ve dünyanın en büyük dehalarından biri de olsanız sabırla, disiplin ve tutkuyla çalışmadan, emek vermeden başarılı olamazsınız. Şimdi gelelim konu başlıklarına. Bazı şeyler vardır. Onları düzenli olarak yaparız ama sebepleri ya da sonuçları üstüne çok da düşünmeyiz.
Uyumak mesela tuhaf bir şey aslında. Her gün kendiliğinden içine düştüğümüz yarı ölüm hali gibi bir şey. İstatistiklere göre ortalama bir insanın yaşamının %26’sı uykuda geçiyormuş. Yani diyelim ki 90 yaşına kadar yaşadığınız bu demek oluyor ki yaşamınızın 32 yılını tamamen uykuda geçiriyorsunuz. Peki neden uyuruz? Öncelikle uyku hafızayı güçlendirir. Uyurken beyin gün içinde gördüklerini ve duyduklarını pekiştirir.
Hafıza ve uyku arasındaki bu bağ için bir deney yapılmış. Deneklerin yarısına bazı şekiller sabah ezberletilmiş ve bu denekler uyumadan hafıza testini tabi tutulmuş. Deneklerin diğer yarısına ise şekiller akşam ezberletilmiş ve onlar uyuduktan sonra teste tabi tutulmuş. Ve uyuduktan sonra teste tabi tutulanlar şekilleri çok daha iyi hatırlayabilmiş. Bunun yanı sıra uyku insan beynini ve vücudunu bir nereyi bakıma sokan bir işleve sahip.
Aynı hararet yapmaması için bir motoru böyle dinlendirmek gibi düşünebiliriz bunu. Uyurken beynin enerji deposu tekrar dolmaya başlar ve bağışıklık hücrelerinin üretimi artar. Sonuç olarak uyku insanın akıl ve beden sağlığı için çok önemlidir ve sinir sisteminin onarımını sağlar. Peki asıl soruya geçelim şimdi. Neden rüya görürüz? Ya neden olacak? Beynindeki sıradan biyokimyasal tepkimlerin bir sonucu olarak rüya görürüz işte demişler. Ama Freud olay o kadar basit değil. Hepimizin rüya görmesinin belli neden ve sonuçları var demiş ve ortaya bir bir teorilerini atmaya başlamış. Ben de Freud’den mütevellit bu soruyu psikolojiyle yanıtlamak istiyorum. Freud insanların rüyaya ihtiyaç duyduğunu düşünür ve Rüyaların Yorumu isimli kitabında şöyle söyler. Rüya baskı altında tutulmuş bir dileğin kılık değiştirmiş bir şekilde gerçekleşmesidir. Çünkü Rüyalar rahatsız edici düşüncelerin zararsız bir şekilde açığa çıktığı, dışa vurulduğu tuhaf bir alemdir. Hatta bu düşünceler bazen öyle rahatsız edicidir ki Rüyalarda bile sembolik bir şekilde karşımıza çıkmak zorunda kalırlar. Gene de özgür ve sınırsız bir şekilde oradan oraya dolanır rüyalarımızda. Kontrol bazen bizdedir bazen de değildir.
Yani ne bileyim mesela tekerlikli sandalyeye mahkum olmuş birisi bazen koştuğunu görür ya da ben sık sık uçarım mesela. Peki o zaman kötü rüyalar ne işe yarıyor diye soracak olursanız onlar da aslında bizi stres seviyemizin tehlikeli yükselişi karşısında uyanır ve döngüsel olarak beynin kimyasal işleyişlerini etkileyerek stres seviyesinin azalmasını sağlar. Yani kötü rüyalar bile aslında oldukça faydalı bir amaca hizmet eder.
Freud’a göre rüya gerçekliğin sembolerle ifade edilmesidir. Nesneler rüyalarda sembolere dönüşerek kişinin yaşamı hakkında ona bilgiler verir. Dolayısıyla rüyalar aslında birbiriyle alakasız öğelerden ve olaylardan oluşuyor gibi görünebilir ama aslında rüyaların içlevi bize dolaylı yoldan bir mesaj vermek ve bilincimizi rahatlatmaktır.
Gördüğümüz rüyalar ilgi duyduğumuz şeylerden, karakterimizden, kişiliğimizden ya da duygusal yaşantımızdan bağımsız değildir. Bu yüzden bazen gördüğümüz rüyaları unutmamak için uyanır uyanmazsa onları böyle no tutmakta fayda var. Çünkü hepsinin olmasa da gördüğümüz çoğu rüyanın bize vermek istediği bir mesajı var. Yalnız eskiden Flash TV’de rüyanız hayır olsun diye bir program vardı. Uykusundan uyanan programı arayıp rüya tabircisine gördüğü rüyaları anlatıyordu ama oradaki rüyalar çok farklı mevzulara bağlanıyordu.
Mesela kötü rüya gören birine Yahse’nin kıçına açıkta kalmış gibi yorumlar yapılıyordu. Kastettiğim öyle bir şey değil aman diyeyim yani. Bilim kurgu içerikli romanlardan da bahset biraz diye birçok yorum görmüştüm. Dolayısıyla son olarak bence distopyalara da bir bakabiliriz. Ütopya gerçekte mevcut olmayan ileriye yönelik tasarlanan iyimser fikirleri kapsar. Distopyalar ise geleceğe yönelik kötümser kurgulardır. Şimdi yazılmış en meşhur distopik romanlardan olan George Orwell’ın 1984’üne ve Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Dünyası’na bir bakalım bakalım. 1984’ün kapağındaki devasa gözü de Big Brother sizi izliyor göndermesi var. İnsan ufacık ve savunmasız kalmıştır bu devasa gözün karşısında. Cesur Yeni Dünyanın kapağında ise kapın içine sıkışmış bir şehir silüeti görüyoruz. Kitapta da zaten bu yapaylıktan ve sıkışmışlıktan bolca bahsedilir.
Neil Postman isimli bir yazar bu iki distopik romanı şöyle karşılaştırmış. Orwell 1984 isimli romanında yarattığı distopik dünyada kitapların kimilerince ileride yasaklanabileceğinden korkuyordu. Huxley ise kitapları yasaklamanın anlamsızlaşacağından. Çünkü ileride zaten kimse kitap okumakla ilgilenmeyecekti. Orwell kimilerinin bizi bilgiden mahrum edebileceğinden korkuyordu. Huxley ise bize çok fazla şey sunulacağından ve bu bilgi kililiği sonucunda da
hareketsizliğe ve bencilliğe itileceğimizden endişelenirdi. Orwell gerçeklerin itinayla insanlardan gizleneceğinden korkuyordu. Huxley ise gerçeğin hiçbir işe yaramayacağından. 1984’te insanlar acıdan ve cezadan kaçınma dürtüleri, Cesur Yeni Dünyada ise keyfe ve hazza yönelme dürtüleri sayesinde kontrol ediliyordu. Sonuç olarak Orwell nefret ettiğimiz şeylerin bizi mahvedeceğinden korkuyordu. Huxley ise sevdiğimiz şeylerin bizi yıkıma götüreceğinden.
Son olarak haftanın kitap önerileri gelsin onlara da bir göz atalım.
Bir sonraki bölümde görüşürüz. Bir sonraki bölümde görüşürüz. Bir sonraki bölümde görüşürüz.
İlk Yorumu Siz Yapın