"Enter"a basıp içeriğe geçin

Anadolu 7,5 milyon yıl önce nasıldı? | Teke Tek Bilim – 24 Ocak 2022

Anadolu 7,5 milyon yıl önce nasıldı? | Teke Tek Bilim – 24 Ocak 2022

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=RmfwRD8pe2g.

Tekrardan Bırak Bırak Bırak Bırak Tekrardan Tekrardan
Tekrardan Tekrardan Tekrardan Tekrardan Tekrardan Tekrardan Tekrardan Tekrardan Tekrardan Tekrardan
Tekrardan Tekrardan Tekrardan
Tekrardan
Tekrardan Tekrardan Tekrardan Tekrardan Tekrardan
bir yer, çok önemli fosil yataklarına sahip. Bunlar bizim için gerçekten çok değerli. Bunu da sadece bize, fosiller açısından, doğal miras açısından değil, hem bu canlıların nasıl gelişip evrildiğini, hem de hem paleogeografya, hem paleoekoloji gibi bir sürü konuda da
geçmişte neler oldu, nasıl oldu, ortam nasıldı, bütün bu bilgileri bu çalışmalar sonucunda elde edebiliyoruz. İsterseniz bundan sonraki kısmı, Miusen’de Anadolu nasıldı, nasıl bir coğrafyaya sahipti,
Pınar Hocam’a devredeyim, ondan sonra Yamula ve Barsam’a nasıl gündeme geldi, nasıl biz burada çalışmalara başladık, neler bulduk, onlardan devam edelim. Olur, çok da iyi olur. Pınar Hocam’a hemen sormak istiyorum. Pınar Hocam, siz de hoş geldiniz. Siz de Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’de öğretim üyesiniz ama beraber çalışıyorsunuz. O dönemki Anadolu coğrafyası, Anadolu nasıl bir yer o sırada, neler var, iklim nasıl, bugünkü gibi olmadığını, biraz tropikal iklime yakın bir iklim olduğunu biliyoruz. Yaklaşık Miusen’in sonuna kadar, hatta belki iki buçuk yıl öncesine kadar Anadolu’da bugün Afrika’da gördüğümüz türde canlıların yaşadığını ya da onların atalarının yaşadığını, bölgedeki özellikle hayvanların bu tip hayvanlar olduğunu üç aşağı bir şukur yapıyoruz ama tam ne var, o gün Anadolu nasıl bir yer, neler oluyor Anadolu’da? Evet, aslında başlarken Miusen dönem hakkında biraz bilgi vermek istiyorum. Miusen dönem, paleontropolojik, özellikle paleontolojik çalışmalar için oldukça önemli bir dönem. Şimdi Miusen dönem dediğimizde, jeolojik zaman çizelgesine baktığımızda, üçüncü zaman olan Senezoy’in içerisinde 23 ile 5.3 milyon yılları arasını kapsayan bir dönem. Kendi içerisinde de erken, orta ve geç olmak üzere üç ayrılıyor. Şimdi Miusen neden bizim için bu kadar önemli? Yani Miusen dönem neden bizim için bu kadar önemli? Çünkü bu dönemde artık kıtaların konumu bugünkü günümüze benzemeye başlıyor. Şimdi yaklaşık 225 milyon yıl öncesinde bütün kutalar birleşik durumda. Pangea. Biz buna pangea adını veriyoruz. Evet pangea adını veriyoruz. Daha sonra 200 milyon yıl öncesinde yavaş yavaş Kuzey’de Laurasia ve güneyde Gondwana olarak ikiye ayrılıyor.
Kuzey’deki Laurasia Kuzey Amerika’yı ve Avrasya’yı içeriyor. Gondwana ise Güney Amerika, Afrika, Antarktika, Avustralya, Hindistan’ı içeriyor. Arada da bir tetis denizi var. Şimdi bu arada yavaş yavaş Kutalar Kuzey’deki, Güney’deki kutalar parçalanmaya başlıyor. Ve birbirlerinden ayrılmaya başlıyorlar. Burada daha sonraki zamanlarda yani hep tektonik ve volkanik olaylar var. Bu tektonik ve volkanik olaylar devam ediyor. Bu arada Arpimalaya dağ sistemi oluşuyor. Çeşitli sıra dağlar meydana geliyor. Kıtı hareketleriyle tetis denizi iyice küçülüyor. Ve Akdeniz onun kalıntısı halinde kalıyor. Bu arada iklim de değişmeye başlıyor.
Şimdi bu dönemde artık kara köprüleri kurulmaya başlıyor. İşte bizim için en önemli nokta bu. Artık canlılar bir kıtıdan diğer bir kıtaya bu kara köprülerini kullanarak geçmeye başlıyorlar. Ve özellikle bu dönemde memeli çeşitliliği açısında inanılmaz bir artış görülüyor. Evet şimdi bu dönemde Anadolu nasıldı?
Şimdi Niosen dönemden bir önceki dönem Oligosen dönem. Bu dönemde Anadolu bir adan iteliğinde. Ve günümüz Türkiye’sinin büyük bir bölümü denizlerin altında. Oligosenin sonuna doğru yani 23-24 milyon yıl öncesinde Anadolu denizlerin üzerine doğru yükselmeye başlıyor. Deniz seviyesinden yükselmeye başlıyor ve kara durumunu, kara parçası durumunu alıyor.
Yani Niosen dönemde artık Anadolu günümüz coğrafyasına benzemeye başlıyor. Alporogeniz sihirine birlikte dağlar oluşuyor. Aynı zamanda denizler çekiliyor. Coğrafik engeller ortaya kalkmaya başlıyor. Artık kara köprüleri Anadolu’da da kuruluyor. Ve gerçekten biraz önce de söylediğiniz gibi Anadolu çok önemli bir kavşak noktası haline geliyor canlılar için. Yaklaşık 16 milyon yıl önce yani erken Niosen sonlarıyla orta Niosenin başlarında Arabistan levhasıyla Anadolu levhası birbiriyle çarpışıyor. Bu çarpışma sonrasında adına gonfotarium, kara köprüsü de dediğimiz bir kara köprüsü oluşuyor. Bu kara köprüsünün oluşmasıyla birlikte Avrasya ve Afrika arasında bağlantı sağlanıyor. İşte burada kıtasal göçler çok önemli. Yani Anadolu her üç kıta için Avrupa, Asya ve Afrika için bir geçiş noktası oluyor. Bir kara köprüsü görevini görüyor. Şimdi Anadolu güneyde Arabistan ile Afrika’ya, doğuda İran üzerinden Asya, kuzeyde de Avrupa’ya bağlanan kara köprülerini oluşturuyor.
Böylece Afrika memelileri Arabistan üzerinden, Asya memeli İran üzerinden Anadolu’ya geçiyor. Tabii bu arada da Anadolu’dan bu kıtalara yine aynı şekilde geçiş söz konusu.
Şimdi biz Miosen dönemde Anadolu’da gergedanları görüyoruz, pilleri görüyoruz, etçileri görüyoruz, geyikgilleri görüyoruz, aynı zamanda atları görüyoruz, zürafaları görüyoruz, domuzları görüyoruz. Gerçekten canlı çeşitli, hayvan çeşitliği oldukça fazla. Peki iklim nasıl? Şimdi Miosen dönemi, bir öncesi dönemde, Oligosen dönem…
Tamam bu slide’lar, slide’larınız var, onları da gösterelim mi bir yandan da? Slide 1, 2, 3, 4… Olur. Siz unutuyorsunuz çünkü onları, mesela bu neydi? Aslında ben bir sonraki buluntularla ilgili gösterecek daha iyi olurum. Bununla alakalı değil çünkü ben slide 4’ü bunlarla alakalı sandım da o yüzden üzülüyorum.
Şimdi şöyle, iklime bakılacak olursa, Anadolu’daki iklime bakılacak olursa, artık Miosen dönemle birlikte, iklim daha sıcaklaşmaya başlıyor, daha sıcak olmaya başlıyor. Trapikal, süptrapikal, ılıman bir iklim söz konusu. Paleokolojik olarak çevreye baktığımızda, özellikle erken Miosen dönemde ormanlık alanların fazla olduğunu görüyoruz. Bu ılıman ve nemli iklim, erken orta Miosen süresince devam ediyor. Orta Miosen’in sonuna doğru artık havalar soğumaya başlıyor. Daha soğuk, daha kuru bir iklim oluyor, daha kurak oluyor. Ve bunun akabinde de bu tropikal ve süptrapikal ormanlar azalarak yerini daha açık alanlara, savanalara, daha geniş otlak alanlara bırakmaya başlıyor. Şimdi bu arada, Miosen’in sonunda Akdeniz’de çok büyük bir değişim meydana geliyor. Yaklaşık 6 milyon yıl öncesinde Mesiniyyen Tuz krizi dediğimiz, Akdeniz’in kısmen kuruması yaşanıyor. Şimdi burada olay şu, tektonik hareketler oluyor. Bu tektonik hareketler sonucunda Cebeli Tarık Boğazı kapanıyor. Ve Cebeli Tarık Boğazı’nın kapanmasıyla Akdeniz’de Atlas Okyanuslu’nun eleşiği kesiliyor.
Bundan sonra Akdeniz buharlaşarak yaklaşık 200 metre kadar su seviyesinde kayıp yaşanıyor. Akdeniz böyle sığı göllerle, yani Akdeniz yerini sığı gölleri, tuzlu bataklıklara, karasal alanlara bırakmaya başlıyor. Yaklaşık 5.3 milyon yılla yine tektonik hareketler sonucunda Cebeli Tarık Boğazı tekrar açılıyor.
Ve bu kriz sona eriyor. Atlas Okyanuslu, Akdeniz’i tekrar dolduruyor ve bugünkü durumuna geliyor. Şimdi tabii ki bu dönem hemflöre için yani genel olarak şöyle diyelim denizel ve karasal ekosistemde çok ciddi izler bırakıyor.
Aynı zamanda Mösen ve daha sonraki dönem olan Pilosen geçişinde Anadolu’da açıkçası türlerde azalma görüyoruz, yok olma görüyoruz, yani etkilerini görüyoruz. Yani kısacası Mösen dönemle birlikte Anadolu tüm canlılar için bir kara köprüsü olmuş.
Göçlerin hemen hemen hepsi Anadolu üzerinden gerçekleşmiş ve 3 kıta’ya ait yani Asya, Avrupa ve Afrika’ya ait hayvan grupları Fauna’lar Anadolu’da birlikte evrilmişler.
Bu çok önemli zaten bulunan fosillere baktığımız zaman yani memeli fosillerine baktığımız zaman bize işte o iklim hakkında, çevre hakkında ya da paleoceorafya hakkında çok önemli bilgiler veriyor.
Anadolu’nun zaten en önemli özelliklerinden biri Mösen dönemde Anadolu’da ele geçen memeli fosilleri çok çeşitli memeliler çok çeşitli ve aynı zamanda fosiller çok iyi korunmuş. Zaten Yamula’dan elde edilen Kayseri Yamula’dan elde edilen fosiller de bunlara çok güzel örnek ki.
Okşan Hocam buradan isterseniz siz devam edin. Yamula’dan. Tamam. Teşekkürler.
Şimdi Kayseri ve artık Kapadokya bölgesi bizim çalışmalarımız için paleontoloji açısından oldukça önemli merkezler Kızılırma kavzası özellikle Türkiye’deki bu alanda yapılan araştırmaları kazı çalışmaları genellikle Kızılırma kavzası boyunca devam eder.
Zaten Hali Hazır’da biz Nevşehir Ürgüp’te bir kazı çalışmamız vardı aynı şekilde paleontolojik bir kazı. Bu Kayseri Büyükşehir Belediyesi ve Erciyes Üniversitesi’ndeki hocaların bana ulaşması sonucu bu kazı gündeme geldi.
Öncelikle tabii çok yoğun olduğumuz için biraz erteledik hemen gidip inceleme fırsatı bulamadık. Ama bu arada Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin çok büyük destekleri ile sponsor olmasıyla burada da biz kazı çalışmalarına Kurtarma kazılarına başladık.
Çalışmalar ilerledikçe buluntuların gerçekten çok güzel hatta eşsiz olduğunu gördük paleontoloji açısından. Okşun Hoca bir iki şey sorabilir miyim? Çok özür dilerim bir iki bir şey sormak istiyorum merak ettim. Tabii ki. Buradaki ilk fosilleri bir çobanın bulduğu ve ondan sonra çalışmanın başladığı bilgisi doğru mu doğru? Gerçekten bir çoban mı rastlıyor ve bu konuyu üniversiteye aksettiriyor? Ya da belediyeye, orada üniversiteye? Evet evet evet doğrudur. Bir çoban sesim geliyor değil mi? Geliyor geliyor gayet iyi geliyor. Bir çoban burada keçileri notlatırken Murat da yanlış hatırlamıyorsam çobanın adı bir hortumlu memeliye ait bir task yani savunma dişine ulaşıyor görüyor toprağın içinden. O da bir çoban kazdıkça büyük bir hale geldiğinin büyük bir uyutta olduğunu görüyor. Bilinçli olarak gerçekten takdir edilesi bir durum hemen üniversiteye ve belediyeye haber veriyor. Müzeye haber veriyor. Onlarda işte araştırıyorlar hani bu konuda kimler çalışıyor ne yapıyorlar kimler var diye bu şekilde bizim ekibimize ulaşıyorlar.
Biz bu şekilde haberdar olduk. Gerçekten bilinçli bir vatandaşın bunu fark etmesiyle bu çalışmalar ortaya çıktı. Peki hemen bağlı bir şey daha söyleyeyim. Şimdi az önce dediniz ki Kayseri havzası özellikle RGS’in etekten anladığım kadarıyla önemli Kızılırmak havzası önemli dediniz.
Niçin oraları önemli? Anadolu’nun başka yerlerinde bu fosillerden bulmak mümkün değil mi? Yoksa sadece buraya mahsus mu bu fosiller? Oraya mahsussa niye oraya mahsus? Yok yok. Hayır Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde de var. Çanakkale’de var, Burdur’da var, farklı birkaç bölgede de var, Maraş’ta da var. Fakat Kızılırmak havzasında daha yoğun rastlıyoruz. Çünkü su kenarı yani su var.
Çanlar genellikle suyun kenarına gelip orada işte suyla bağlantılı olarak yaşamını sürdürüyorlar, orada ölüyorlar, sürüklenerek depolanıyorlar su kenarlarında. Üstleri çökerlerle örtülüyor. Bu katmanlar üst üste üst üste yığılıp sonra bir fosilleşme ortaya çıkıyor.
Sonra bu çökerme havzası kuruyunca karasal hale geliyor. Sonra teknolojik hareketlerle tekrar suyla doluyor ya da erozyonla ya da dediğim gibi teknolojik hareketlerle paylar kırılıyor ve fosiller açığa çıkıyor.
Hani bu suya yakın olmasının ondan dolayı bu havzada Kızılırmak boyunca birçok üç dört tane fosil çalışması var ve başka yerlerde yani havza devam edilip takip edilse mutlaka da olacaktır. Bir de bizim Türkiye’de paleontolojik kazılarımız diğer kazılara nazaran oldukça az sayıda. Şu anda herhalde bir altı tanem falan ben paleontolojik kazı biliyorum.
Bunun da neredeyse üçün dördünü biz yürütüyoruz. Keşke daha çok olsa umudumuz o yönde çünkü bu açıdan Anadolu eşsiz bir coğrafya.
İnanın yurtdışındaki üniversiteden bilim adamlarımız ekipte var. Bizden daha iyi biliyorlar. Yani eşsiz bir coğrafya olduğunu. Niye bunları değerlendirmiyorsunuz diyorlar. Umarım ama git gide çalışmalar artıyor. Artacağını da düşünüyorum. İlgi de artıyor. Bayağı bir bilinç oluşuyor. Şu anda mesela Kayseri’de ve Nevşehir’de örgüp de yaptığımız için kazı çalışması oranın halkı o kadar bilinçli ki. Yani bizim adımıza koruyor. Her gün mail alıyoruz. Telefon geliyor. Şurada şu bulundu. Şunu bulduk. Hocam ne yapalım? Gelin bir bakın. Saklayalım. Bu çok güzel bir şey. Bizi sevindiriyor.
Bu doğal mirasları koruma açısından da umutlandırıyor. Çünkü doğal miraslarımızı tanımıyoruz. Tanımadığımız için de korumamız zor. Ne doğal miras bilmiyoruz. İşte bu noktada bence üniversitelere ve akademiye çok iş düştüğünü düşünüyorum. Peki hocam o zaman tanıtalım mı? Tanıtalım evet. Buyurun siz dinliyoruz.
Ben size Kayseri’yi tanıtayım evet. Şimdi dediğim gibi tekrarlayacağım. Tekrara düşmüş gibi oluyorum ama cidden Kayseri’deki fosil lokaliteleri çok önemli. Yani Kayseri arkeolojik zenginliğinin yanı sıra bu noktada da çok dikkat çeken bir konumda. İşte bu hikayeyle başladık. Tabii ki bir kazı çalışmasına sürdürmek çok zor.
Yani hem çok masraflı hem çok zahmet isteyen bir iş hem çok emek isteyen bir iş. Bizim bunları tek başıma yapmamız mümkün değildi. Tabii ki de bakanlıktan da bir izin almamız söz konusuydu.
Bakanlığın da onay vermesi lazımdı, ruhsat vermesi lazımdı. İşte belediye bütün bu sponsorluk kısmını maddi kısmını karşıladı. Bakanlıktan da izin alındı ve bu çalışmalar başladı. Yine ben bu miraslara sahip çıkma açısından Kayseri Bülükşehir Belediye Başkanına da çok büyük teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Şöyle ki oradaki ekibimiz bizim 3 yıldır Kayseri Belediyesinden maaş alıyor.
Kayseri Belediyesinin lojmanlarında oturuyor. Her türlü araç malzeme her şeyleri Kayseri Belediyesinden karşılanıyor. Yine yurtdışından gelen bilim adamlarının yol paraları ve kalacak yerleri belediye tarafından karşılanıyor.
Bu da çok güzel bir şey çünkü yerel yöneticilerin doğal miraslarının bilincinde olması ve bunu korumaya yönermesi çok çok dikkat çekici ve çok önemli benim için. Yani bu bizim deyip sahip çıkıyorlar. Umarım gittikçe de yaygınlaşır.
Gelelim Kayseri’deki. Kayseri’de aslında iki tane lokalitemiz var. Yamula ve Barsama. Barsama lokalitesi şu anda dünya miras listesine giren Kormaz vadisi içinde yer alıyor.
Önemli bir lokalite fakat fosiller o kadar yoğun geliyor ki biz sezonun hemen hemen neredeyse 5 ayını ancak yamula da geçirebiliyoruz. Yani çok daha büyük bir ekiple çalışmamız gerekiyor.
Engellene daha büyük ekibin önündeki daha büyük bir ekip önündeki engellene parasızlık mı ilgisizlik mi? Niye daha büyük bir ekib çalışamıyorsunuz?
İlgisizlikle ilgili Kayseri ile ilgili hiç ilgisizlik diye bir durum söz konusu değil. Tabii ki bunun en önemli nedeni para maldiyat. Yani 50 kişilik bir ekibi orada 60 kişilik bir ekibi bütün bir yıl boyu tutmak her türlü ihtiyacını karşılamak tabii ki zor. O yüzden de böyle adım alırız. Hocam isterseniz şöyle gidelim. Yani biraz konuyu toparlamak gerekirse ben bu konuda size destek olayım isterseniz. Sizin anlatacağınız şey çok ama onları bir ne diyeyim televizyon diline sokmak gerekirse siz bilimsel dil hakimsiniz. Ben televizyon tarafına biraz daha bilgileyim herhalde. Şimdi Yamula’da ne buldunuz? Barsama’da ne buldunuz? Yamula’yı kazılarda ortaya çıkarılan canlı eski canlılar neler? Orada neler var? Bunların özellikleri ne? Bilim tarihçisinden ne önemi atf ediyor bunlar? Ve tabi slide’larınızı da isterseniz bu arada anlatabilirsiniz. Tabi tabi oradan şey yapalım.
Evet, Yamula’da ne buldunuz?
Şimdi Yamula’da şöyle bir genel faunaya baktığımızda probos çitler var yani filler, bovidler, yani boynuzlu giller, cıraflar, zürafalar, kaplumbağalar, gergedanlar ve yine geçmiyor senin tipik canlarından 3 parmaklı atımız hiparyon örnekleri var.
Yine yurtucularımız var. Fotoğrafları var mı? Bunun bir örneğini evet var. Ben bir etiklik malzememizden bir örnek getirdim yanımda. İsterseniz onu gösterebiliriz. Olur. Net bir şekilde şimdi mi gösterelim? İsterseniz şimdi gösterelim. Yoksa devamında mı? Nasıl isterseniz. Ne zaman gün görüştüğünüz zaman. Tabi.
Bu şu anki görüntüler kazı alanından. Kazı alanlar evet. Bakın, evet şu an Yamula’dayız. Bu Yamula Barajı’nın çeyresi kazı alanındayız. Evet, evet. Kazı alanındayız.
Barsama daha içeride. Bu tam baraj kenarı. Baraj kenarının olmasının da bizim için bir avantajı var. Sular yükseliyor. Bizim için bir nevi işçi görevini görüyor. Çekildiğinde de o üstteki toprağı da alıp fosilleri açığa çıkarıyor ve bizim için iş biraz daha kolaylaşıyor. Peki, ben şimdi mesela… Barak, Yamula’da… Bilemiyorum nasıl geçeceğiz ama ben bazı bu nevi kazılara katıldığında şunu gördüm. Fosil bulunuyor. Fosil aslında fosili taştan ayırmak oldukça güç ve son derece kırılgan bir şey bir yandan da baktığınız zaman. Şimdi bulduğunuz zaman bunun hangi hayvana ait olduğunu nereden anlıyorsunuz? En ufak tamamını bir seferde bulamıyorsunuz. Ama ne olduğunu anlamanız lazım ki ona göre bir kazı alanı belirleyip ona göre bir kazı yapmak. Ve gerekirse bu fosilleri taşımak için bildiğim kadarıyla gördüğüm derimden söylüyorum. Üstüne alçı dökmek gerekiyor. Bu kocaman bir büyük, dev bir şey oluyor. Bazen birkaç tonluk. Buraya özel cihazlar getiriyor. Bize bunları biraz anlatır mısın rica etsek nasıl yapıldığını? Ben bir amatör olarak anlatıyorum ama işin profesörü sizsiniz. Nasıl yapılıyor bu iş? Bulundu.
Aslında doğru da anlattınız. Zaten slide larımızda da göreceksiniz taşınmaya ait slide larımız var. Gerçekten makinalarla taşıyoruz. Üstüne alçı ceket yapıyoruz kırılmasın diye. Çünkü yamula da bulduklarımız çok deva. Bakın şurada görüldüğü gibi yine alçı ceketle taşıyoruz fosilleri.
Fosilleri tabii ki hemen bir parçası çıktığında ne olduğunu anlamıyoruz. Bakın yine burada da görünüyor. Alçı ceket yapıldı ve makinalarla ancak taşıyabiliyoruz. Ama tabii her fosile alçı ceket yapmıyoruz.
Burada da yine alçı ceket yapılırken bir pelvis kemiğine yani kalça kemiğine görülüyor. Hepsine alçı ceket yapmıyoruz. Her fosil için bu geçe gerekli değil. Tabii ki ama ilk ortaya çıkardığımızda mutlaka bir koruyucu sürüyoruz. O da yapıştırıcı saf asetonla seyreltip bir takım kimyasalı alırlarımız var. Onları da üstüne sürüyoruz. Sertleşmesini sağlıyoruz. Ondan sonra etrafındaki kesekle birlikte onu çıkarıp çok küçük parçalar değilse laboratuvara götürüyoruz. Orada detaylı temizleme işlemlerine başlıyoruz. İlk baştaki sorunuza gelince de hemen bakın mesela burada bir örnek var. Tam ortaya çıkmadan önce biz onun ne olduğunu bilemiyoruz. Hangi hayvana ait olduğunu bilemiyoruz. Hatta hangi kemik olduğunu bilemiyoruz. Bu bir bilmece gibi açtıkça açtıkça anlıyorsunuz. Ama tabii ki onun için o çevreyi tamamıyla koruma altına alıyoruz. Zaten kazıya başlarken de biz böyle 10’a 10’luk açmalar sonra 5’e 5’ler birebirler diye açmalara bölüyoruz. Ve o kareler içinde çalışıyoruz. Korumayı alıyoruz. Tabii bunlar bir günlük bir iş değil.
Başında bekçisi oluyor geceleri. Yine bırakırken üstünü kapatıyoruz. Her sabah gelip tekrar açıyoruz. Tekrar çalışmaya başlıyoruz. Ve bu şekilde devam ediyor kazı çalışmaları. Ama esas iş laboratuvar da bitiyor. Yani sizin göreceğiniz ya da seyredenlerin anlayacağı hale gelmesi laboratuvar da oluyor.
Peki hocam isterseniz daha mu sizin bize yolladığınız slidelerden gidersek mesela dördüncü slidelerden ne anlatıyor? Dördüncü slidelerin önemi ne veya sizler önünüzde bu slidelerin insesi olması lazım herhalde. Bu aslında Pınar hocamın anlattığıyla ilgili bakın bu ortam için ben burada geçmiyor senden önce Anadolu coğrafyasını görüyoruz burada.
Bakın Anadolu nasıl bir ada konumunda her tarafında denizel bariyerler var ve bu konumdayken bir kavşak kıta görevini göremiyor. Bir sonraki haritada ise tam geçmiyor sandaki göreceğiz. Beşinci saate geçelim mi arkadaşlar? Evet. Bu bugünkü haline yakın zamanı.
Evet şu bizim şu anki kazı yaptığımız dönemin haritası geçmiyor. Sen gördüğünüz gibi Karaköprüler kurulmuş vaziyette günümüzden neredeyse faksız çok yakın bir konumda ve bu noktadan sonra Pınar hocamın da anlattığı gibi Anadolu artık bir kavşak görevini üstlenmekte.
Peki o zaman isterseniz hemen buradan 7 ve 8 Islahitlere de bir göz atalım. Anadolu’da o dönemde bulmamız muhtemel bugün bulmamız muhtelif hayvanlar o dönemde nelerdi geçmiyor sende Anadolu’da bu canlıları görebiliyoruz değil mi? Evet görebiliyoruz bunları yani yusucular var orada.
Bovidler dediğimiz işte antilop koyun keçi sığır onları içeren bovid grubu var. Aslı nasılay kevam ederse arka arkaya. Bir sonraki arkadaşlar 8 9 gidelim. Böyle geçelim.
8 şeyler var. Filler yani hortumlular hortumlu memeliler desem daha iyi olur daha doğru bir tanım. Evet olmadı yani geçelim. Bu da o dönemdeki hortumlu memelilerin tür dalımı görüyorsunuz çok sizin bulduğunuz bunlardan hangisi hocam şu anda bulduğunuz bir hortumlu fosili var hangisi bunlardan?
Bunlardan evet bunlardan şimdi burada 5 türümüz var bunların içinde birazdan onlardan zaten ayrı bir bahsedeceğim foto rağmen evet aynen. İlginçtir gergedan da var mesela. Tabii ki. Peki o 7.5 milyonuncu gergedan da bugünkü gergedan aynı mı yoksa daha az evrimleşmiş hali mi? Şimdi o dönem ki bizim bulduğumuz isterseniz Fatih peş fillerden gidelim bir daha dönmeyelim. Slide fillerde okuyor. Şimdi bir öncekine dönerseniz bulduğumuz örneklerden birisi o. Bir sonra.
Evet konfetaryum bulduğumuz örneklerden birisi devam edelim. Bu çok dişli bir film. Evet. Bu da çift hortumlu gibi ne acayip.
Evet konolobedon dediğimiz bir örnek bu birazdan daha detaylı anlatacağım bunun özelliği de alt çenesini görüyorsunuz dişlerini. Bu bataklı kenarında ve suda böyle oradaki toprağı kazarak içindeki bitki ve kökleri yiyerek alarak besleniyor. Bu ama artık yok olmuş bir tür. Dişleri. Bu yok olmuş bir tür değil mi? Tabii ki. Şu an günümüzde. Evet. Hayır. Yok hiçbiri yok. Bu sonra daha sonra file dönüşmüş ya Asya’ya Afrika file dönüşmüş. Hangisinde dönüşmüş? Aynen. Evet. Bir sonraki arkadaşlar.
O zaman ki filler bugünkü fillerden daha mı büyük o gün ki hortumlular? Şimdi bazıları daha küçük mesela ilginçtir bizim Ürgüp sopulardaki fillerimiz çok minik. Fakat Yamula’dakiler devasa.
Gerçekten devasa. Bir örnek de bu. Dynatoreum. Buna da dikkat edersiniz alt çenedeki dişleri içeri dönük. Bu da yeri kazıyarak kepçe gibi kazıyarak besleniyor. Bu da aynen öyle. Bu da neyi gösteriyor?
O ortamın sulak, bataklık, gör kenarı, yer yer ağaçlıklar, geride ormanlar, yarı açık sabanalar bize bunu gösteriyor. Fakat iri boyuttalar. Bu da neyse tükenmiş durum. Bu ebadına baktığımız zaman yiyeceğin bol olduğu bir ortamdan herhalde. Tabii ki çok bol. Hatta bu yönde de bizim bir çalışmamız var. Devam ediyor. Şimdi bu kadar devasa boyuttaki hayvanları yaşamasını sağlayacak ve bu kadar da tür çeşitlenmesine gidecek ortam nasıldı?
Yani o paleoekolojisi üzerine de dört beş arkadaşımız çalışıyor. Çünkü bu gerçekten merak uyandıran bir soru. Bol yiyeceğin çok çok uygun ortamı olması lazım. Hem yaşamını sürdürüyor hem de türleri çeşitleniyor.
Evet devam edelim isterseniz. Bir sonraki arkadaşlar. Mesela bunda da fazla diş var. Niye acaba?
İşte ortam o kadar zengin ve çeşitli ki yani hiçbir şekilde birbirlerinin ekolojisine ya da beslenme zincirine müdahale etmiyor. Yani biri bataklıktan besleniyor biri ağaçtan filizlere ağaç dallarını koparıp yürüyor biri daha sert toprakları kazıp iyice kalıyor. Yani çok elverişli bir ortam var bunlar için. Bir sonraki arkadaşlar. Bundan buldunuz değil mi? Bir fosil bunun fosili. Evet evet bu aslında ilk baştaki gösterilen slide’ın alnı imrisi. Bir de aynı şekilde yerden beslenen filin aynısı. Arkadaşlar fazladan koymuşlar. Evet. Devam edelim. Devam edebiliriz. Bu ne hocam? Bu savunma dişi, taskı.
Ha bu o fillerden birinin dişi. Evet dişi örneği. Şey halinde şu an çıkmamış halde açığa çıkmış. Bunu tabi çıkarıyoruz.
Tabratuora götürüyoruz. Bizim ilk yılda bulduklarımız şu an Kayseri Bilim Merkezi’nde sergileniyor zaten halka açık bir şekilde. Birçok örneğimiz gayet güzel bir şekilde sergileniyor. Baya da ilgi çekiyor.
Peki hocam sergilenmeden önceki işlemler ne mesela? Şimdi şunu biliyoruz ki normal müzecilik dediğiniz şey aslında sergi müzenin en önemsiz en küçük bölümüdür.
Asıl olarak müzeyi müze yapan bunun altındaki labratuvarlar, buna bağlı olarak çalışan farklı alanlardaki enstitüler ve bu enstitülerdeki farklı uzmanlık alanlarının beraber çalışarak ortaya koyduğu bilimsel verilerdir. Bunun en sonunda çok küçük bir bölümü sergilenmek üzere yukarı çıkar ve değişerek de sergilenir ama asıl önemli niş aşağıdadır. Sizin aşağıdaki ortamınızda neler yapılıyor? Bir eksiğiniz bir fazlanız var mı? Dünyaya karşı şunlar olsa bu işi daha iyi yaparız diyeceğiniz bir eksikliğiniz var mı yoksa şu anda dört dörtlük uluslararası gelişmiş ülke ya da gelişmiş müzecilik ve araştırmacık standartında yürütebiliyor musunuz bu çalışmaları? Halinizden memnun musunuz bir anlamda?
Şimdi halimizden memnunuz. Memnun değiliz, diyemeyiz. Yani elden ne gelirse yani ne yapılabilirse hepsini bize sağlıyorlar.
Dünya standartında derken, dünya standartında bu fosili temizleyip onarıp sergiye hazır hale getirecek elemanlarımız var öğrencilerimiz. O kadar uzmanlar bu alanda.
Tabii ki işin lavrotuarda temizleme yapıştırma onarın işlerinin dışında bunu sergileme işi de bambaşka bir kol artık. O daha teknik. Hani nasıl sergilenecek nasıl sunulacak hangi ortamda tutulacak orada bizim işimiz bitiyor. Biz temizleyip onarıp hazır hale getiriyoruz. Ondan sonra da o kısım işi devralacak. Burada aslında onu en son saklamak istiyordum. Hani müzecilik geldiği için şimdi mi onu konuşalım sonra mı konuşalım. Tabii ki bütün bunların bir sonucu var. Yani bir sona gittik.
Hayalimiz olan bir şey gerçekleştirdik. Yani bir paleontoloji müzesi kuruluyor. Aslında bir doğa tarihi kurmak gerekiyor da Türkiye’de birkaç tane bir türlü kurulamadı.
Bu Kayseri’deki bunların küçük adamlarından bir tanesi. Ömer hocam siz çok sessiz kaldınız. Asıl sizin işiniz bu. Paleontoloji konuşuyoruz. Sizin de bu sohbete dahil olmanızı gerektirdiği düşünüyorum.
Oksan hocam çok güzel ifade ediyor. Vermek istemiyorum. Zaten birlikte bu tür çalışmalar gerçekten çok meşakalıklı, çok zor çalışmalar aslında. Yani bizim bu tür çalışmalarda şimdi arkeolojik kazılardan farkımız şu oluyor. Arkeolojik kazılardan işçi çalıştırabiliyorlar.
Biz onu yapamıyoruz. Genellikle o işe öğrencilerimizle birlikte yapıyoruz. Dolayısıyla gerçekten zor oluyor. Çünkü hiçbir şeyi kaçırmamız lazım. Biraz önce söylediğiniz gibi bazen toprakla o fosilin karıştırılmaması çok dikkatli olmak gerekiyor. Yani çok titiz çalışmalar gerekiyor.
Bir bızla saatlerce o fosilin başında aynı pozisyonda böyle kalarak ona zarar vermeden onu açığa çıkarmak, daha sonra onu koruyucularla korumak,
gerekli olsa ceketi almak, alça ceketlerini çıkarmak. Yani gerçekten o fosili gördüğümüz andan itibaren inanılmaz özenle ve inanılmaz dikkatle ve böyle uzun bir zamanda onu açığa çıkarmak.
Ben bu işinizi iğneyle kuyu kazmakla deliye pösteke saydırmak gibi bir şey olarak görüyorum şundur hep. Çünkü ben bakarken bazen bu çalışmalarda, dili olması lazım. Bunu böyle milim milim milim, böyle bir fısfısla bir tane bir şeyle bazen dişçi aletleriyle falan işler yaparlar. Çok şaşırırım. Bir fosili buldunuz. Bunun hangi döneme ait olduğunu, bunu yaşlandırmayı nasıl yapıyorsunuz? Yani gördüğünüzde bu şu tarih mi diyorsunuz yoksa bir karbon teslimi yapılıyor, yoksa o bölgedeki jeolojik yaşı bildiğiniz için onun içindekinin de kaç yaşında olduğunu, üç yaşca, beş yukarı tahmin mi ediyorsunuz?
Tarihlendirme nasıl oluyor? Evet şimdi bir sürü tarihlendirme metodlarımız var. Tabii ki şimdi öncelikle fosile, şimdi miyosen dönemde emen zonları vardı. Mesela küçük memeliler bize yaşlandırma için her bir memeli zonunda hangi küçük memeliler yaşadığı bellidir mesela. Bu önemli oluyor. Aynı zamanda jeolojik olarak burada birçok işte yöntemlerimiz var. Özellikle işte palomayetizma yapılabiliyor, argon argon yapılabiliyor. Ve faunal karşılaştırma yöntemi kullanılabiliyor. Bunlardan o alana uygun, en uygun yöntem kullanılarak yaşlandırma yapılıyor.
Herhalde Kayseri için de yaşlandırma metodlarında… Argon argon diye planlıyoruz ama. Evet Nacım. Evet argon argon mesela yani alana uygun olarak yaşlandırma metodlarını kullanıyoruz. Hangi yöntemler var? Siz hangisini kullanacaksınız? Kullanıyorsunuz. Argon argon yöntemi bir radyometrik yaşlandırma yöntemi mutlak bize yaş verir. Argon argon kesindir yani noktaya atışı yapar ama oldukça pahalı bir yöntem. O yüzden hani paramız olursa onu yapıyoruz.
Eğer jeolojik tabakalar yaşlandırılmışsa, jeologlar tarafından biliyorsunuz onlar da tabakaları çalışıyorlar. Bizim için şans oluyor. Yani o tabaka jeolojik olarak yaşlandırılmışsa bizim fosiller de o tabakanın altında ya da üstündeyse o zaman dilimine yerleştiriyoruz biz onları.
Şimdi biz Kayseri için yine ekipteki bir arkadaşımız kendisi Berlin doğa tarihinden, jeologumuz. Onların grubu orayı daha önce çalışıp yaşlandırmışlar. 7,5 milyon yıl hatta 7,4 küsuratlı bir rakam çıkmış.
Ama daha yayınlanmadı, yayınlanacak bu. O yüzden zaten biz 7,5 milyon yıl diye bir net rakam veriyoruz. Eğer biz mutlak yaşlandırma yapmasak yani bu radyometrik yaşlandırmayı yapmazsak zaten göreceli bir yaşlandırma yapıyoruz. O da işte faunaya göre, ona göre tip fasüllere göre bir yaşlandırma yapıyoruz.
Paleomanya tizma yapıyoruz ama nokta atışı yapamıyoruz onda. Bir aralık vermek durumundayız. Mesela hiparyon 3 parmaklı at diyoruz. Onu gördüğümüzde biz deriz ki geçmiyor sendeyiz. Yani 11 milyonla 5 milyon yıl arasındayız geçmiyor sendeyiz. Orta milyon sende olamayız.
Ama gördüğünüz gibi bir nokta atışı yapamıyoruz. Bir aralık veriyoruz. O yüzden bize argon argon, potasyum argon bunlar önemli mutlak yaş tayinleri. Türkiye’de bunlar yapılabiliyor mu yoksa bunun için yurt dışına mı yollanıyor? Hayır. Çok pahalı bir makinen bunu yapar mı? Yurt dışına yollanıyor. Evet. Şöyle söyleyeyim bundan 4 sene önce biz bir örnek gönderdik. Tek bir örneğim ki tek bir örnek yani bir seferi yapılması doğru değil. En az 5-6 kez yapılması lazım. Tek bir seferi 1500 dolardı. Yani çok pahalı değil baktığınız zaman.
Yani bir özel uçağın bizim kazı bütçelerine bakarsanız. Biliyorum nasıl çalıştığımı 3 aşağı 1 kere. Peki hocam şimdi mesela o bölgeden çıkanların hepsi aynı yaşta mı oluyor yani yan yana 10 fosil buldunuz mu? 10 fosilde aynı yaşta mı oluyor yoksa biri 5 milyon biri 7 milyon biri 9.5 milyon yıl olabiliyor mu? Yoksa aynı katman aynı yaş mı demek?
Ben olacağım. Evet yani aynı katmanda buluyorsak zaten bir arada aynı katmanda aynı zaten aynı sediment de aynı buluyorsak zaten aynı yaş veriyoruz. Yani farklı sedimentlerde işte farklı o zaman farklı yaşlandım ne diyoruz aynı sediment üzerindeyse aynı yaşlıda.
Peki bunun için genelde daha dağlık olmayan daha düz daha çökelti alanları mı daha fosil bulmaya uygun dur yoksa bir muzurlarda da bir fosil çıkabilir mi? Yani tabi şimdi şöyle bir şey var fosillere baktığımızda bazen alan olarak bir yerde toplu halde mesela şöyle düşünün bir akıntının olduğunu düşünün işte fosiller bulunduğu yer çok önemli.
Yani böyle bir sürüklenip bir yerde toplanmış bir şekilde de bulabiliyorsunuz fosilleri dağınık bir şekilde de bulabiliyorsunuz fosilleri. Yani bulunduğu ortam oldukça önemli yani geniş bir alana dağılmış şekilde de olabilir akıntılarla sürüklenip cepler şeklinde üst üste yığılmış halde de bulabiliyoruz.
Yani bu arada tabi korunma durumları çok önemli oluyor fosilleşme ortamları çok önemli oluyor biliyoruz ki işte bataklıklarda tundralarda fosilleşme çok daha güzel bir şekilde gerçekleşiyor. Ve ortam bu nedenle dağınık ya da toplu halde olması dediğimiz gibi bulduğu ekolojik hani bulunduğu ekolojik duruma göre belirleniyor.
Peki şu anda kaç farklı türle ait fosil bulunduğu bölgede toplan bulduğunuz fosil sayısı ve kaç türle ait oldukları çok belli mi? Evet aşkım ben mi cevap vereyim? Fosila buyurun Okşana Hocam. Kazı başkan olarak siz de okuyacağım.
Şöyle şu anki çalışmalarımıza göre şu anki çalışmalarımıza göre aşağı yukarı elde ettiğimiz fosillerin türleri belli ama bunların hani hangi ailelere de mensup olduğu belli. Ama hani bir yayın çalışması bir makale haline henüz gelmedi çünkü daha üzerinde çalışıyoruz. İki yıldır da bizim arkadaşlarımız yurtdışından gelemediler. Biliyorsunuz bu Türkiye’de çok çok yeni bir alan yani bilinmeyen bir alan palyon tölöşi. Dolayısıyla her ailenin türün uzmanı yok. Biz de yurtdışındaki arkadaşlarımızdan ekibe dahil olmasını istedik daha doğrusu onlar rica ettiler onlar talep ettiler.
Ben sadece yamulanın öneminde şunu söyleyebilirim şimdi fil uzmanı yok daha doğrusu hortumlu memeli uzmanı yok. Yani her kişi bir alanda uzmanlaşmış olmalı bu bizim hedefimiz zaten. Yurtdışından Helsinki Üniversitesi’nden birisini biliyorum ve bu alanda gerçekten uzman birisi. Orada çalışan bir arkadaşımızdan rica ettik aynı üniversitede bağlantı kurduk işte çok yoğunum falan dedi böyle. Ama çok heyecanlanıyoruz. Özellikle de şu unique örnek için şu anda slide’da görünüyor. Bu Koro Lopo’dan’a ait dünyada bu bu şekilde kurulmuş kafatası ve bu şekilde taslarıyla birlikte başka bir örnek yok. Tek bu dönemde. Sonra tek örnek. Ha tür olarak var böyle korunmuş muhteşem kafatası ve dişlerle birlikte yok. Çin’de var. Bu da var ama küçük küçük parçalar halinde ben fotoğrafını çektim yolladım. 10 dakika sonra beni aradı dedi ki biletimi Nevşehir havalanına mı alayım Kayseri havalanına mı.
Yani bu kadar önemli ve geldiğinde de dedi ki dünyanın en güzel fosiline dokunuyorum. Yani çalışmama izin verecek misiniz? Peki hocam şimdi. Tabii ki dedik çünkü. Buyurun. Bir şey merak ettim daha çok konuşmamış çok şey var ama şimdi 7 buçuk milyon yıl. Bunun önemi nerede? Niye soruyorum bunu? Çünkü daha eski fosiller var. 50 milyon 80 milyon 120 milyon yıllık fosillerde bulunuyor. Özellikle işte Kuzey Amerika’da bulunan binozor fosilleri var. Bunlar çok daha eski fosiler. 7 buçuk milyon yılın önemi ne? Dünyada 7 buçuk milyon yıllık başka fosiller nerelerde var ve bu ne anlama geliyor? Yani bu hayvanları bulmak bu geçmişten bugüne kalmış bu canlıları bulmak ne ifade ediyor bugün irtisinden? Şimdi birincisi eski olması daha önemli olduğu anlamına gelmiyor. Tabii ki dediğiniz gibi Amerika’da bulunan o dinozor fosilleri falan muhteşem yani çok çok önemli. Ama Anadolu’da bir dinozor fosili bulmamız imkansız. Çünkü o dönemde Anadolu yok. O yüzden zaten bulamıyoruz. Yani Anadolu yok. Dinozorların hüküm sürdüğü çağda. Anadolu dünya yaşına baktığımız zaman çok genç bir kara parçası. Evet. Bunun önemi 7 buçuk milyon yıl da olmasının da önemi yok. Bizim Anadolu coğrafyası için şöyle önemi var. Şimdi Anadolu coğrafyası Mülsem dönemde şekillenmiş bir coğrafya. Yani Anadolu Mülsem dönemde ortaya çıkmış bir kara parçası. Bu açıdan Anadolu’nun doğa tarihi yani paleo coğrafyası, paleo ekolojisi, paleo biositratagrasisini açıklamak için bu fosiller çok önemli. Dünya açısından niye önemli? Çünkü kavşak konumunda. Yani Anadolu 3 kıtanın da fosil türlerinin evrimleşip kendine has fosiller türler yarattığı bir coğrafya. Bu açıdan önemli. Bir başka nedeni de önemli olmasının çok iyi korunmuş olması bu fosillerin. Yani bu büyüklükte bu derece güzel korunmuş fosiller demin de söylediğim gibi tekrarla düşüyorum ama yok. Eşi benzeri yok. Yine bovid türlerimizden bir tanesi, yine fil türlerimizden bir tanesi dünyada literatüre girecek. Dünyada yok. İlk kez tanımlanıyor ve biz isim vereceğiz. Bu açıdan çok önemli. Yani dünyada daha önce bulunmamış, adlandırılmamış, tanımlanmamış bir türü biz dünya paleo entolojisini Anadolu olarak hediye edeceğiz. Bu açıdan önemli. Peki şimdi orada çalıştığınız ekip baktığımız zaman bir ekibin tam olması için nelerden oluşması gerekiyor?
Yani orada zoolog, biolog, paleontolog hangi birilim dallarının burada ortak çalışması gerekiyor? Mesela aklıma geliyor şimdi mesela Kübiye diye bir adam var. Kübiye’yi herhalde benden daha iyi tanıyorsunuzdur. Mesela bu garip bir adam yani şu kadarcık bir kemik parçası gösteriyorsunuz diyor ki bu işte bilmem ne hayvanla ait diyor. Dev bir hayvanın bir milimetrek kemiğinden en azından hangi dal olduğunu söyleyebiliyor.
Sizin ekipte bu nevi insanlar kimler var? Bir ekip kimlerden oluşuyor ve Türk üniversiteleri bu ekiplerin sağlayabiliyor mu? Şimdi Türk üniversiteleri aslında eğitim açısından sağlar. Gerçekten diyorum ya bu alanda çok yetenekli, çok çalışkan arkadaşlarımız var. Çok yani bu işe gönül vermiş. Ben hiç yurt dışından aşağı kalacağımızı düşünmüyoruz. Bir de bizler yani imkansızlıklar içinde çalışıyoruz. Yani bu ortamda bu kadar ileri gidebiliyoruz. Öbür sorunuza geleyim. Bence her şeyden oluşmalı paleontoloji disiplinler arası bir alan. Yani antropoloğu olmalı, dizoloğu olmalı, ekolojist olmalı, jeolog olmalı, sedimentolog olmalı,
coğrafyacı olmalı, yani her şey olmalı. Bütün bilim dalları ile ortak çalışmalı. Neden? Çünkü biz geçmişi yeniden canlandırmaya çalışıyoruz. Her şeyi ile birlikte. O yüzden bütün disiplinler ile ortak çalışmak zorundayız. Ve ekibimizde de bu alanda gerçekten değerli isimlerimiz var. Ama iki yıldır bildiğim gibi pandemi dolayısıyla kazı çalışmalarımıza daha doğrusu kazı çalışmaları devam etti. Fakat bizim arka plandaki bu yayın tanımlama, fauna tanımlama çalışmalarına bayağı sekte vurdu.
Peki, şimdi bu örnekler acaba dünyadan, siz dediniz ki fotoğrafın yolduğunda hemen geldi. Acaba burada mesela yabancı üniversitelerden gelenlerin de bulunması ve bunların da kendi fonları sağlaması.
Bilmiyoruz mesela siz daha iyi bileceksiniz alanınız itibariyle. Mesela arkeolojide pek çok yabancı üniversite, enstitüde, devlet tarafından fonlanmış, Türkiye’de sürdüre arkeolojik kazılar var. İşte bunların kimisini Japonlar fonluyor, kimisini Almanlar fonluyor, kimisini Franslar fonluyor. Ama sonuçta Türkiye kazanıyor bundan.
Bu kazılarla ilgili yabancı üniversitelerden ve yabancı devletlerden de bir katkı sağlaması iyi mi olur yoksa gereksiz bir uğraşma olur? Burada da milliyetçilik yapmak gerekir mi? Tabii ki değerlerimiz için milliyetçilik yapmak gerekir fakat yabancı bilim adamlarıyla da çalışmayı ben uygun görüyorum ki bizim bu çalışmalarımız zaten dört kazı orsak bir projede. Bir tanesi de kampa dokuya palontoloji çalışmaları diye bunun içinde Berkeley Üniversitesi var, Helsinki Üniversitesi var, Alman Doğatvariği var. Onlardan destek de alıyoruz.
Özellikle malzeme desteği alıyoruz. Az önce Slate’da da göründüğü temizleme uçları kalemleri çok pahalı Türkiye’de bulunmuyor, yurtdışından getiriyoruz. Bu açıdan destek de alıyoruz ve şöyle bir bizim avantajımız var.
Daha doğrusu benim alanım için söylüyorum. Biz bu üniversitelerde şöyle bir anlaşmamız var. Benim her alanda iki ya da üç tane öğrencimi alacaksın, laboratuvarını da yetiştireceksin ve o geri gelip bu kazılarda o alanın uzmanı olarak çalışacak.
Ve bunu da yapıyoruz. Bu açıdan da bizim için önemli. Türkiye’de çünkü bu alanla ilgili ne laboratuvarlarımız yeterli ne de bunları öğretecek ya da yetiştirecek hocalarımız var. Çünkü çok az bu alanda çalışan, yani birkaç kişiyiz hepimiz de zaten aşağı yukarı birlikte çalışıyoruz.
Peki şimdi mesela bu buluntularla ilgili şimdiye kadar kaç makale yazıldı? Bunların uluslararası dergiler yayınlanma durum ne? Siz gayet daha iyi bileceksiniz.
Bu denizli adamı var. Pamukkale’de bir taş ocağında bulunan o da yaklaşık 2.5 milyon yıl yaşında ve o da hemen hemen insanlık tarihine eşit. Sizin bahsettiğiniz bu fosilinin olduğu dönemde dünyada henüz daha insana benzer bir tür yok ama 2.5 milyon yıl yaşlandırılan denizli adamıyla ilgili 2-3 sene evvel üniversitelerde bulunduğum,
bu da bir parahantörcü kongresinde profesör Alçıçek bir sunum yaptı ve çok ilgi çekti bu. Sizin buluşunuz en az onun kadar önemli başka açılardan baktığımızda.
Bununla ilgili şu an yayınlanmış makaleler ve bununla ilgili bir sunum oldu mu? Bununla ilgili bir acaba bir uluslararası bir Türkiye’de çalıştığa yapmak belki gidip dünyada bunu sunmak için elimize yeterli bilimsel malzeme biriktirmiş şu ana kadar.
Evet elimizde yeterli bilimsel malzememiz var. Artı bir müze kuracak kadar da malzememiz var. Bununla ilgili bir makale hazırlanıyor. Nature dergisinde çıkacak bu Hortumlu Memelilerle ilgili 3 sempozyumda da uluslararası bir sempozyumda, jeoloji sempozyumunda da posterler hazırlandı. Bura ve sopular yayılacak için.
Bilimsel çalışmalara hızla devam ediyoruz. Yine tekrar etmiş olacağım dediğim gibi bu pandemi çok kötü sekte vurdu bu tur çalışmalarımıza. Ama Şubat’ta tüm ekip toplanıp bir çalışma planı hazırlıyoruz ve Temmuz’da da tüm ekip işbaşı hızla devam edeceğiz.
Peki şimdi mesela bulduğumuz posterlerin nelere ait olduğu ile ilgili elimizde çizimler var mı? Bunların etlendirilmiş çizimlendirilmiş halleri var mı? Onları bize anlatabilir misiniz Vars elimizde?
Elimizde etlendirilmiş bizim hazırladığımız çizimlerimiz yok. Bunu hazırlıyoruz. Bu çalışma aşamasında zaten müze için bu bizden isteniyor.
Seçtiğimiz canlı türlerini belirleyeceğiz. Belirledik hatta. Bunları canlandıracağız. Ama canlandırma konusunda şu konuda karar veremiyoruz. Tabii bu sadece bizim kararımız değil. Belediyenin ile de oturup bunu bir istişare etmemiz lazım. Bunu yapacak ekiple de ki Türkiye’de öyle bir ekip yok.
Yurtdışına gidecek bunlar. Hani etlendirelim mi ya da sadece hani gerçek kemiklerin yarısına eksik olanları da başka bir malzemeden tamamlayıp öyle mi? Dinozor posterleri neye de bu yapılıyor. Evet, öyle bir konumuz var. O konu üzerinde tartışılıyor. Biz şu anda hangi canlıları oraya yerleştireceğiz? Onun çalışması üzerindeyiz. Aşağı yukarı o çalışmamız da bitmiş durumda. Ondan sonra işin biraz daha dediğim gibi teknik kısmına artık iş düşüyor.
Hani nasıl daha uygun olur, nasıl daha güzel olur. Çünkü ben bu müzeinin sıradan bir müze olmasını istemiyorum. Bu müze yaşayan, öğreten bir müze olsun. Artık bir müze tamamı böyle yani. Özel, geniş, jenerik teknolojilerle.
Evet ve insanların kolay ulaşabilir bir müze olsun. Yani hemen gidip onu görebilsin, ilgisini çeksin, yaşasın, içine girsin, nefes alsın, hissetsin. Böyle planlamalar yapıyoruz. Dedim gibi müze ile ilgili de konuşacağız.
Müzik açılınca susmak bilmiyorum ben. Onunla ilgili de güzel bir slide’ımız var. Gösterin hocam nerede? Gayet güzel. Yani bayağı o uzun. Hani size bırakayım hangi bölümde sunmak istersiniz? Hocam program geçecek birazdan. İsterseniz biraz önce sunalım. Yani yarım saatimiz kaldı. Hangi görüntüysen, söylersiniz, arkadaşlarımın hemen yakına, getirsinler.
Tamam. O zaman ben şöyle toparlayayım. Bu Kayseri’deki Barsama ve Yamuna’dan çıkan türlerimizi kısaca bir toparlayayım. Hortumlular, gergedanlar var, yırtıcılar var, zürafa var, kemiriciler var. Bunlar hepsi bu bölgenin faunasını yansıtıyor.
Siz sormuştunuz. Bu da işte bakın slide’da gösterilen zürafa örneğimiz. Zürafa mı? Oldukça buluyoruz. Günümüz, evet günümüz zürafalarından çok farklı. Boynu uzamamış bir zürafa. Henüz bitkiler erdi kısaydı, boynunu daha uzatmaya gerek yoktu. Bitkiler yukarı çıkıp boynunu uzattı. Bir de yırtıcılar var. Arkadaşlar slide 19 rica edebilir miyim? Sonra da diğer slide’lere geçeceğiz. Slide 19, slide 11 ve 12 ile alalım. Bu slide 19. Bu ne hocam? Bu Miosan dönemin canlılarına, baskın canlılarına bir örnek. Bu domuzun atası. Anadolu’da varmış mı? Çok sevimli görünmüyor. Yani o yamulanın, bu yamulada bulduğumuz bir örnek değil. Ama Miosan’ı anlatmak için, Miosan’ın baskın canlılarına anlatmak için. Peki arkadaşlar 11’e geçelim mi? 11 ve 12’ye geçelim. Önce 11’e bir bakalım. Bu var mı yamulada veya diğer tarafta? Var, bu var. Bu ne? Çakala benziyor. Sırtla. Sırtla. Sırtla. Bundan şu anda çıktı fosili. Bunun fosili var elimizde şu anda. Evet var. Slide 19 geçelim arkadaşlar. Bunlarda panterin ataları galiba. Ice Age filmleri vardı bunlar.
Bu da Anadolu’da sıkça çıkıyor. Kılıç dişli kaplan diye çıkıyor. Miosan döneminin baskın canlılarından baskın yırtıcılarından. Bundan da çıktı mı sizin fosillerde? Hayır bundan çıkmadı. Daha ufak. Yırtıcılarımız var ama bundan çıkmadı. Bunlar değil. Bunlar hani Miosan’ı genel tanımlayalım diye ben koydum. Bunlar Miosan’da bulunan ama Anadolu’da bulunmayanlar. Evet. Bu ikisi. Hayır Anadolu’da var bunlar. Hani yamula da bulamadık bunları. Özür dilerim. Hakkısınız. Elimizde olmayanlar.
Peki hocam bir reklam arası vereceğim sonra devam edeceğiz son bölümde.
Peki hocam Fırat hocam biraz da size sorayım. Şu ana kadar kaç fosil çıktı ve bu fosillerden kaçı hala arazide temizlenip ayaklanmayı bekliyor. Kaçı lavatorlara taşınabildi ve kaçı sergilenmeye hazır hale geldi. Sonrasında da Okşun hocamla müze’nin durumunu konuşmak istiyorum.
Yani sayı olarak katalog Okşun hocam sayı olarak şu anda alanda zaten çıkmayı bekleyen fosillerimiz var. Yani 500’ün üstünde alanda var. Üstünü kapattık. Bir o kadar da lavatorda temizlenmek için bekliyor. Yani en son sayı o olarak biliyorum. Lavatorda hazırlanmış kaç tane var şu anda ya da temizlenen. Yani 800’ü bulur. 800’ü bulur. Yani elimizde şu anda bin küsur fosil var. Bu iki bölgeden çıkarmış. Bu çok ciddi bir rakam. Baya bir siz bir şey bulmuşsunuz. Fosil yatağı bulmuşsunuz yani. Evet. İnanılmaz bir şey. Bir müzeye oluşturabilecek kadar var. Bir müze’den fazla olsun. Baya bir şey var. Bin küsur fosille gerçekten başka müzelere bile emanet fosil verebilirsiniz gibi duruyor. Peki bunları hazırlamak da çok ciddi bir iştir yani. Bunları işte içinden tel geçirirler, asarlar. Türkiye’de de bunu yapan birkaç müzemiz var. Özellikle eski MTA müze. Şimdi ne oldu bilmiyorum. Epeydir gitmedim ama. MTA müze’sinde çok iyi hazırlanmış bazı büyük fosil ünvanları var.
Hatta bir balinde fosilimiz bile var orada. Bunları o hale getirecek bir organizasyon kuruldu mu? Enstitüler bunu yapabilecek durumda mı ya da laboratuvarlar yoksa bunun için ayrı bir çalışma mı yürütülecek? Bu müzenin işi mi olacak? Okuyun hocam.
Fatih Bey isterseniz o arkada müzenin tanım tınıma da dönsün. Galiba çok vaktimiz de yok. O biraz uzun. Arkadaşlar müzenin görüntüsü alalım mı? Evet. Bu planlanan müzenin şu andaki olmayan hali ama öyle düşünülüyor.
Evet. Bundan daha güzel olacak. Biz MTA ile de zaten bir bağlantı kurduk. Onlardan da destek alıyoruz. Tabii ki şimdi bu işlerin bir de dediğiniz kısmının hani biz full laboratuvar da Kayseri Bilim Merkezi’ndeki laboratuvar da çalışıyor ekip orada.
Yani o tamamıyla oralı artık. Orada bir 20-30 kişilik ekibimiz var. Orada sene boyu çalışıyor ve 3 yıldır bu çalışma devam ediyor. O yüzden elimizdeki bu verdiğimiz sayıdaki fosiller tabii ki şu da şöyle anlaşılmasın. Hepsi devasa boyutlarda bin küsür fosil yok. Yani biz fosillerken ufak parçayı da sayıyoruz. Hepsi ekip tarafından hazır hale gelecek. Onda bir sıkıntı yok. Yani o işlerde herhangi bir yardım almamıza gerek yok. Zaten MTA’daki bu tür işleri de bu alanda çalışan başka arkadaşlarımız yapıyor. Yani yine de bizler yapıyoruz. Bundan sonraki müzenin iç dizaynı ve sergilemeye gelecek. Sergilemede işte iç dizaynı için ihaleye çıkılıp bir firmaya verilmesi lazım. Artık ondan sonra o firma bu işin teknik kısmını götürecek.
Biz teknik şartnameyi hazırlıyoruz şu anda. O aşamadayız. Ama fosiller şu an hazır. Onlar da temizlenmesinde ve onarımda bir sıkıntı yok. Yeter ki hani bu bürokratik işler devam etsin. Bu müzeyi gerçekten ben çok önemsiyorum. Hayalimizdi diyorum. Böyle bir hayali gerçekleştirmek ve gerçekleştiriyoruz. Çok az kaldı ve yine tekrar etmek istiyorum. Bu müze Kayseri Büyükşehir Belediyesi özellikle Memduh Başkanı olmasa asla olmazdı. Yine Bakan Yardımcımız Nadir Bey ve Kazılar Dairesi olmasa, destekleri olmasa asla olmazdı. Hepsine sonsuz teşekkürler ediyorum. Umarım her il böyle müzelere ön ayak olur. Kayseri Bide müze açısından altı tane falan müze var. Bununla yedi olacak herhalde. Çok güzel bir şey.
Bu müzenin özelliği yanında Millet Kıraat Hanesi ile birlikte. Yani bir teşvik çok geniş bir alana eski Kayseri Müzesi’nin, şimdi yeni yerine taşındı Kayseri Müzesi, o binayı buna ayırdılar. Yanına da bir ek binayı buluyor. Çok devasa bir alan, kocaman bir alan ve içinde her türlü kafesiyle, kütüphanesiyle, bir bireyim hediyelik eşyalarıyla bir müze kompleksli. O şekilde tasarlandı. Ayrıca bu dediğim gibi yaşayan öğretmen müze olacak dedim. Bizim laboratuvarlarımız da bu müzenin içinde yer alacak. Gezenler laboratuvar çalışmalarını bire bir görecek. Atölyelerimiz olacak. Peki bunun bütçesi ne kadar tahmin edildi? Bir bütçe var mı? Hazır bir bütçe var mı? Yoksa daha onlara gelmedik mi? Ben inanın hiç bilmiyorum. Muhtemelen belediyenin kafasında bir bütçe vardır. Çünkü bunu tamamıyla belediye üstleniyor. Başka bir yerden yardım aldığını zannetmiyorum. Ama ben o rakamı bilmiyorum fakat baya bir rakam olduğunu tahmin ediyorum. Çünkü bu canlandırmalar zaten çok fazla tutacak. Peki siz bu müze aşamasında da içinde olacak mı kazı ekibi yoksa oradaki aşama başka bir aşama?
Her aşamasında biz varız. Müzeyi de siz dizayn edip siz organize edeceksiniz büyük ölçüde. Evet, evet aynen öyle olacak. Zaten bize bırakıyorlar. Firmayla da siz çalışın, yol gösterin diyorlar.
Her şeyi bize bırakıyorlar ve tam istediğimiz bir şekilde olacak. Kafamızdaki olacak. Ben bu atölyeleri de çok önemsiyorum. Gelecek orada öğrenci grupları lavrotara girecek, fasil temizlemeyi öğrenecek. Orada bir alan yapacağız. Orada kazı alanını canlandıracağız. Hatta kazı alanından toprak ve kayyatçılar getirip oraya koyacağız. Küçük bir kazı alanı yapacağız.
Yani eğlenceli bir müze olacak. Yani girdiği anda mesela Myosan dönem tanıtılıyor. Girdiği anda bütün bu görselleri kullanıp o dönemi yaşayacak. Ne bileyim Erciyes’in oluşumu onu yaşayacak. Bir yandan volkan patlıyor, küller savruluyor. İşte hayvanlar koşuşturuyor. Ortamın içinde kendini bulacak. Yani eğlenceli, öğreten, eğiten ve kolay ulaşılabilen bir müze olacak. Peki mesela şimdi… Hocam, isterseniz… Buyurun, buyurun hocam. Fosili göstermeden mesela üç toynaklı atımız, iparyon, elimizdeki fosil örnekler vardı.
Ben arada kaldı. Bu üç parmaklı at deyince özellikle ilgi çekiyor. Bizim bir etütlük malzememiz var. Bunun kalabını çıkarmak için getirdik. İsterseniz onu bir göstereyim. Olur, olur. Ama nasıl göstereceğimi bilmiyorum. Şöyle bir havaya kaldırırsanız. Evet kaldırayım. Bu bir üç toynaklı atın ayağı. Evet. Şu. Arkadaşlar şu yazıyı aşağıdan kaldırır mısınız? Evet, bu toynak. Evet. Bir de burada var. Evet. Bu orijinal fosil mi yoksa fosilen çıkarmış kalıp mı? Bu bizim etütlük malzememiz.
Evet. Ve o dönemin atları bu şekilde ve biraz daha minikler. Tabii biz bu şey, iparyonu da canlandıracağız. Çünkü ilgi çekecek bir tür. Oldukça dikkat çekiyor üç toynaklı at deyince.
Bunu da canlandıracağız. O devansa hortumlu memelimizi de canlandıracağız. Burada işte görünüyor arkada. Yine gergedanımızı canlandıracağız. Baya canlandıracak türümüz var. Ve bu müzenin bir buçuk yıl içinde bitirilmesi planlanıyor. Bir buçuk yıl da. Açılması düşünülüyor. Evet. Yetişecek mi o kadar hızlı?
Düşünülüyor. Yetişmesini istiyorlar yetkililer diyeyim. Bu müziği yapmayı başarırlarsa ben Kayseri’yi ve Kayseri’yi kıskanırım. Yani böyle bir müze gerçekten Türkiye’de yok çünkü. Yani evet. Belediyenin de buna destek gelmesinden daha doğal bir şey yok yani.
Çünkü belediyenin bence belediyelerin biz yerel yönetimlerden destek almazsak bu tür çalışmaları yapamayız. Çok zor. Tamam bakanlık bize çok destek veriyor gerçekten. Ondan sonra üniversitemiz gerçekten çok destek veriyor. Biliyorsunuz sosyal bilimler olunca bu kadar destek alamıyorsunuz. Fakat bizim üniversitemizde işte rektörümüzden dolayı diyeceğim bir sosyal bilime ve antropolojiye inanılmaz bir destek var ki. Antropoloji bölümü kurmak imkansız bir şey. Diyor muyum? 40 yıl sonra ilk kez kuruldu. Biz kendimizi şanslı sayıyoruz bu konuda. Burada şöyle bakıyor yerel yöneticiler Kayseri. Bunlar bizim değerimiz. Bunların bize getirisi ne olacak?
Korumamız lazım diye bakıyorlar. Hatta bu müzeyi bu slide’de hazırlayan firma yöneticisi geldi. Önce çok böyle şey hani sıradan bir müze falan. Ben anlattım. Sonra işte Nadir Bey dedi ki derhal dedi yapın dedi başkanım dedi. Benim de hayalimdi dedi.
Bu bir Türk bir Türk firması mı? Türk firması uluslararası bir firma ama. Uluslararası bir firma. Bu dedi ilk olacak dedi. İnanın dedi. Yani çok masraflı çok harcarım diye düşünüyorsunuz ama dedi. Size kat kat geri dönüşü olacak bunun dedi. Ve ondan sonra da büyük hız kazandı. Şimdi de hızla ilerliyor. Umarım sonuna da geliriz. İnşallah açılışa da gideriz. Böylelikle de müdüm ekibimle. Büyük bir keyifle gelirim yani. Ben maa aile çoluğu çocuğu toplar gelirim. Yani öyle bu çok hakikaten çok önemli bir şey. Herkese de tavsiye ederim. Yani şöyle söyleyeyim. Kayseri’nin büyük bir şansı olur bu. Bence o fosilerin bir kısmını da İstanbul’a falan hediye edin. İstanbul’a Ankara’ya ya da bu müzeyi gezdirin. Çünkü eğer bunu yapmayı başarırsanız kıymetli bir şey. Keşke İstanbul’da böyle bir doğa tarihi müzesi olabilseydi diye benim yıllardır hayalimdir bir türlü de olmaz. Ondan sonrasında olacağı da yok. Bu çok kıymetli bir iş. İnşallah parayı da bulursun. Çok teşekkür ederiz. Çünkü bu çok pahalı bir iş de bu aynı zamanda. Emekline de sağlık hocam. Çok. Ne diyeyim ya bu hakikaten birkaç yüz milyonluk bir iş. Birkaç yüz milyon dolarlık bir iş olabilir. Yani bir hakkın yapılırsa ve dünyanın da çok gerisine geliyoruz. Dünyada Türkiye dışında hemen hemen bütün ülkelerde bu nevi müzeler var. Bilimin sevilmesinde, gençlerin bilime yönelmesinde, gençlerin nereden geldiklerini anlayıp bir çevre bilinci oluşmasında bu müzelerin müthiş bir faydası olduğunu biliyoruz.
Onun için de buna emek vermeniz gerçekten müthiş bir şey. Hangi belediye, hangi bakanlık, kim bunlara eğer sahip çıkarsa biz onlara burada her zaman… Bazıları dedi ki Kayseri reklamı gibi oldu Kayseri Belediyesi’nin. Vallahi bu işe para harcayacağım. Ben reklam yapmaya hazırım yani. Keşke bilime para harcayacağız. Herkes biz de onlara reklamını yapsak. Hocam çok teşekkür ediyorum. Kaldınız konuşacağımız bir şey.
Ben bu arada Kayseri Müzesi’ne de teşekkür etmek istiyorum. Onlar da bize çok destek oldular. Gönülleri kalmasın. Cidden sizin dediğiniz gibi reklam yapıyor gibi oluyor ama hak ediyorlar. Peki hocam bir şey soracağım şimdi. Hak ediyorlar. Şimdi dünyadaki bu yeni müze örneklerini geziyor musunuz? Çünkü buranın eğer başına siz olacaksanız bütün bu ülkelerde müzeler çok değişiyor, çok gelişiyor. Bir klasik müzeler var. Şimdi bak mesela bu getirdiğim şey Paris’teki Doğa Tarihi Müzesi, Histoire Naturelle Müzesi. Hem klasik hem modeli bir araya getirmiş vaziyetteler.
Berlin’deki de, onun fotoğrafını şimdi vermedim arkadaşlar ama Berlin’deki de buna yakın. Vienna’daki bunlar en az bunlar kadar iyi. Bir yandan da klasik tarafı da var yani bildiğimiz şekilde. Bir fotoğraf daha yollam siz Haruncum. Onu da bir gösterirseniz. Bu yine Paris Doğa Tarihi’nin yukarıdan görüşü bütün hayvanlar etlendirilmiş gördüğünüz gibi. Girişte dev bir balina falan da vardır. Onları veremedim. Bir başka balina da orada görülüyor.
Bu da Kuvviyenin Müzesi. Burada da binlerce, yaklaşık 30 bin hayvanın iskeleti ya da fosili var. Bunlar tabii 200 yıllık, 300 yıllık müzeler zaman içerisinde oluşmuş, zaman içerisinde zenginleşmiş müzeler. Ama şimdi mesela şunu görün ben. Muazzam bir dijital teknoloji var.
Özellikle VR gözlüklerle ya da augmented reality gözlükleriyle, müzede gençlere sanki orada yaşıyormuş gibi oluyor. Belki orada bir metaverse evreni yaratmak da mümkün olacaktır diye düşünüyorum. Keşke gidip de bunu yapacak ekip dünyadaki bütün bu örnekleri görse izlese diye düşünüyorum. Bilmiyorum o katılır mısınız?
Tabii ki katılıyorum. Çok doğru söylüyorsunuz. Öyle bir planımız da var. Fırsat buldukça da zaten yapıyoruz. Fakat şu işte yine Kuvvite gelecek iş her şeye çok zekte vurdu. Yani gitmemiz bir yere gelmemiz gerçekten problem oluyor. Fakat biz de burada dijitali sonuna kadar kullanacağız.
O çok önemli. Klasik bir müze olmayacak. İsterseniz Şevket Şen hocayı tanır mısınız bilmiyorum. Ondan da destek alabilirsiniz. Yıllarca Fransa’da Paris’te Şevket Hoca biliyorsunuz, natural istuar müzesinin başında idi. Önemlidir. Seve seve de katkı sunacaktır. İsterseniz ben de ararım kendisini. Siz de muhakkak tanıyorsunuz, siz de arayabilirsiniz.
Onu da bu işin içine katabilirsiniz. Büyük bir destek de verecektir gönlü olarak. Sağ olun. Çok teşekkürler. Emekliliğe sağlık. Kadar hocam, Okşun hocam her ikinize de ve size bu imkanı sağlayan bütün kim varsa size ekibinize çok teşekkür ederiz. Sağ olun, var olun. Biz de çok teşekkür ederiz. İyi geceler. Sağ olun. İyi geceler.
Değerli izleyiciler, Kayseri yakınlarında bulunan fosilleri bu akşam taşıdık ekranımıza. Ayrıca fosillerin bulunduğunu yıllardır biliyordum ve takip ediyordum. Bununla ilgili bir makale falan bir türlü çıkmıyor dedi. Üzülüyordum. Ancak hazırlıklar tamamlanmış ve yakında bununla ilgili önemli dergilerde hocam söyledi nature dergisinde bazı yayınlar yapılacakmış.
Müze aşamasına da anıpları geçiriyor. Bu işleri yapanlara saygıyla önlerinde eğilmek lazım.
20 yıllar süren çabaların sonucunda kendilerine küçük paralar alıp büyük masraflarla bu işleri yapan bilim insanlarıma saygılarınızı sunarak noktalayalım. Görüşmek üzere. Hoşçakalın.
İzlediğiniz için teşekkür ederim.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir