Volkan Demirel Hikayesi | “1 VOLKAN’DIR FENERBAHÇE”
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=EMbV4cPVCXM.
Hep buradaydı. Bugün Volkan Demirel isminin Fenerbahçe taraftarında takımın kalecisinden çok daha farklı birkaç karşılığı var. Volkan’ın oynadığı Kadıköy derbilerinin kaybedilmemesi örneği. Vars’ın başkaları Volkan’la ne alakası var desin. Ama Volkan Fenerbahçe yıkılmaz sloganının kanlı canlı bir örneği bu taraftar için. Şampiyonlar Ligi müziği hasretine takımın bir oyuncusu ya da kaptanı gibi değil, takımın bir taraftarı gibi sesi titreyerek dillendiren, şampiyonluk kupasını taşıyan
otobüste de, Rize’de kurşunlanan otobüste de yer almış olan Volkan Demirel. Volkan Demirel 27 Ekim 1981 Fatih İstanbul doğumlu. Futbol hayatına ortaokuldayken girdi. Okul takımında kalecilik yapan Volkan buradaki bazı arkadaşları ile birlikte Kartal Spor’da amatör futbo oynamaya başlamıştı. 19 yaşına geldiğinde ilk resmi maçına da bu forma ile çıktı. Kartal Spor’da Servet Çetin ve Egemen Korkmaz gibi milli oyuncularla birlikte oynadı. 2002-2003 sezonunun başında Fenerbahçe tarafından transfer edildi ve efsane olacağı yere adım atmış oldu. İlk resmi maçına rüştünün sakatlığı sebebiyle Nisan 2003’de Samsun Spor karşısında 21 yaşında çıktı. Kalecilik yetenekleri hiçbir zaman tartışılmayacak bir isim Volkan. Elbette kariyeri de öyle. Ama stil olarak çok ilginç bir kaleciydi.
Bir kere benim gördüğüm öz güveni en yüksek Türk futbolcusu olabilir. Bunu sahaya ilk çıktığı andan itibaren gözlemlemek mümkündü. Zaman zaman bu aşırı öz güven ona hata da yaptırıyordu. Bazen olmadık saçma sapan goller yordu ama iyi gününde ise maçı tek başına alan bir kaleciydi. İlk zamanlar yaptığı hatalara fazla aldırmadı kimse. Gençti, tecrübesizdi, hatayı yapa yapa öğrenecekti. Ama Volkan’ın kaleciliği aradan geçen bunca yıldan sonra bile hiç değişmedi. İyi gününde maç kazandıran ama abuk subuk bir hatayla maç kaybettirebilen türden bir kaleci. Her ne olursa olsun Fenerbahçe tribünleri onu böyle sevmiş olduğu gibi kabul etmişti. Aynı şekilde Volkan’ı tanımaya başladığımız ilk zamanlardan itibaren hep şunu gördük. Hep bir kavgası vardı Volkan’ın. İster hırs değil, ister agresyon ama beni şaşırtan bazı oyuncular takımda belli bir süre geçirdikten kıdem olarak yükseldikten sonra böyle işlere kalkışırlar. Ama Volkan hep böyleydi. Kariyerindeki ilk kırmızı kartını henüz 21 yaşında Fenerbahçe Diyarbakır spor maçında
yaptı. Üstelik oyunda bile değilken yedek kulübesinde rakipleriyle kavga ettiği için gördü. Volkan’ın kariyeri, kaleciliği o günden bugüne hep bu şekilde geçti. Önce affedilmez gibi gözüken bir hata yaptı ardından inanılmaz bir maç oynadı ve o hatayı bir şekilde hep telafi etti. Çok gezdirmeye çıktı, çokça dibi gördü. Tıpkı Fenerbahçe gibi değil mi? Yani Volkan Demirelli dönemi incelerken bunu net bir şekilde görebilirsiniz. Volkan iyiyken Fenerbahçe de iyiydi. Volkan iyi bir maç oynadı Fenerbahçe kazandı. Volkan iyi bir sezon oynadı Fenerbahçe şampiyon oldu. 3 Temmuz süreciyle birlikte ne zaman camia sağ dışına daha fazla odaklandı ya da odaklanmak zorunda kaldı, başarıya da hasret kaldı. Volkan’da da durum aynı. Son 4-5 sezonda gittikçe düşen performansı ve hep sağ dışı konularla gündemde kalması ile birlikte Volkan bir Fenerbahçe idi. Fenerbahçe bir Volkandı. 2003-2004 sezonunda Rüştü’nün Barcelona’ya transfer olması ile birlikte Alman Kaledi ve Recep’in 2 kaleci Robert Enke transfer edilmişti. Recep, Bilal ve Volkan Demirelli ise onu yedekleyecek 2 kaleciydi. En azından plan buydu. Ancak sezonun ilk maçında 3 golyen rahmetli Robert, bavulunu topladı ve Türkiye’den ayrıldı. Bunun üzerine yönetim başka bir transfer yapmama kararı aldı ve Recep’le Volkan için bir şans doğdu. İlk fırsat Recep’indi. 13. haftada oynanan Beşiktaş maçının son düdüğüne kadar kaleyi o korudu. Ancak 2-2 sona eren derbide yediği hatalı goller sebebiyle formayı kaybettirecek.
Sonunda yaptığı açıklamayla Beşiktaş’ın o dönemki kalecisi Kordoba için ”O bizde olsaydı bu maç 4-0 biterdi” diyerek oldukça acımasız bir eleştiri yapmıştı. İşte Volkan tam da bu dönemde aldı formayı. Düşünün kendisiyle aynı yaşta, üstelik Fenerbahçe’nin altyapısından yetişen Recep’in gördüğü bu muamele sonrasında üstelik sürekli Türk futbol tarihinin belki de en büyük kalecisi 3’lüğüyle kıyaslanacağı bir senaryoda Volkan’ın özgüven problemleri yaşaması çok muhtemeldi. İşte kariyerinin kırılma noktasıydı bu.
Ya olacaktı ya da Recep gibi yitip gidecekti. Serdar Ali Çelikler’in çok sevdiğim bir sözü vardır. ”Büyük takım hocası ya da futbolcusu olmak bir huydur” İşte Volkan’ın Recep’ten farkı da buydu. Kaleye geçtiği andan itibaren hata yapsa dahi hiç sarsılmayan özgüveni bu şansın kendisine bir kere geleceğini ve bunu iyi kullanmak zorunda olduğunu çok iyi biliyor olması. Ha tabi bir de şöyle bir gerçek var Volkan Recep’ten 3 kere falan daha iyi kaleciydi. Belki de bu özgüveninin kaynağı da kendi yeteneklerine olan inancıydı. Boyu posu, atletik yeteneği ve oyunu olan tutkusu sayesinde ritmini çabuk yapaladı. Ligin 23. haftası geldiğinde kariyerindeki ilk derbiye oynadı Volkan. Kadıköy’de Galatasaray’a karşı kaleyi korudu Fenerbahçe 2-1 kazandı. İşte o gün bugündür yani tam 15 senedir Volkan’ın Kadıköy’de kaleyi koruduğu hiçbir derbi maçı kaybetmedi Fenerbahçe. Maç sonunda galibiyeti kutlarken biraz gaza gelmiş olsa gerek formasını çıkartıp tribünlere atarken kolunu çıkardı. Ancak bu sakatlık sebebiyle 2 maç kaçırdı Volkan.
2 maç aradan sonra kaleyi Recep’ten geri aldı ve bir daha da geri vermedi. Sezon sonunda kariyerindeki ilk şampiyonluğunu kazandı. Volkan’ın iyi performansı o dönem milli takım teknik direktleri olan Ersun yan alında gözünden kaçmamıştı. Nisan 2004’te 22 yaşında ilk kez A Milli Takım’ın kalesini korudu. Ertesi sezon Barselona’da Viktor Valdez’ten eldivenleri alamayan ve AB statüsüne takıldığı için gözden çıkartılan Rüştü kiralık olarak Fenerbahçe’ye geri döndü. Ama Volkan’ın önünü kesmiş sayılmazdı Rüştü. Volkan hem ondan çok şey öğrenecekti hem de onunla ciddi anlamda forma rekabetine girecekti. Rüştü’nün sakatlığı sebebiyle oynayamadığı bütün maçlarda kale de güven verdi. Artık Fenerbahçe’nin bir değil iki tane üst düzey A Milli Takım kalecisi vardı. Fenerbahçe sezon sonunda ikinci kez üst üste şampiyonluk ipini göğüsledi. Volkan belli bir yaşa ve tecrübeye ulaşıncaya kadar hep benzer eleştirilerle yüzleşmek zorunda kaldı. Fenerbahçe’nin jüresinden tut bindiği lüks arabalara boynuna taktığı nesneden çıktığı kızlara kadar her şeyine bir kul takıldı. Öz güveni sebebiyle sık sık Volkan şimardı, burnu kalktı gibi sözlere maruz kaldı. Zaten bizde öyle artist topçular fazla sevilmez, pardon daha doğrusu artist türk oyuncular fazla sevilmez. Yabancıların ne saçları konu olur ne de dövmeleri. Benim fikrim az önce de söylediğim gibi Volkan hep böyleydi. Sadece hak ettiği saygıyı görebilmesi için öncelikle kariyerini belli bir noktaya getirmesi gerekecekti.
Tabii ki zaman zaman yaptığı skandal hatalar da bu duruma pek yardımcı olmuyordu. Şampiyonlar liginde şalke maçında topu ayağının altından kaçırması mesela. Ya da ünlü maçta İtalya karşısında rakibe nişanladığı dekâşın. Tabii ki bu kadar apaçık, bariz hatalar yapınca üstünden yıllar geçse bile unutulmaz. Tabiri caizse üzerinize yapışıp kalır.
Volkan bu tip hatalar yaptığı zaman potansiyele unutulup bu çocuk olmayacak, kaleye rüştü geçsin dedirtiyordu. Ama arkasından genellikle de bir derbi maçta sahneye çıkıp maç kazandırıyor Volkan artık eldivenleri almalı dedirtiyordu. Elbette ki yediği goller harcında yaptığı bazı hatalar da vardı. Örneğin kilo almaya çok üsait bir yapısı vardı ve atletik vücut yapısına rağmen zaman zaman fazla kiloları göze çarpıyordu. Zaten bu yüzden rakip takım taraftarları nahoş bir lakap takmıştı kendisine. Ayrıca çoğu türk futbolcu da gördüğümüz gibi muazzam kalecilik yeteneklerine fazla
bir ekleme yapabilmiş değildi. Sadece oynadıkça tecrübe kazanıyordu o kadar. Üstelik hırçın karakteri çabuk parlayan yapısı sebebiyle sürekli olayların içindeydi. Kendisine tepki gösteren bir taraftara küfürle karşılık verdiği görüntüler basına yansımış büyük tepki toplamıştı. Derbilerde sürekli olarak rakip takım taraftarların tahrik edecek hareketler yapması da cebası. 2007 yılında zikoyönetimindeki fena barçayla 3. lig şampiyonunu yaşarken sezon içinde yaptığı bu hatalar sebebiyle formayı bazen rüştüye almıştı. Hatta bazen de takımın 3. kalecisi Serdar Kulbiliğe kaptırmıştı. Fakat ertesi yıl rüştünün beşiktaşa imza atması ile birlikte nihayet 1. kaleci konumuna yükseldi Volkan. Sezonda toplam 39 maça çıktı. Galatasaray ile oynanan Türkiye Kupası maçında link horine yaptığı hareket sonrasında kırmızı kalp gördü. Bu olayın ardından 4 maç ceza aldı. Bir kez daha olayların merkezindeydi. Üstelik tam da 1. kaleci olmuşken şampiyonluk yarışının kıyasıya yaşandığı final haftalarında takımı 4 maç yalnız bıraktı. Bu sezon Şampiyonlar ligi son 16 turunda Sevilla deplasmanına 3-2’lik avantajla gitmişti Fenerbahçe. Fakat Volkan ilk 10 dakikada yediği akıllara zarar 2 golle saç baş yoldurdu. Soyma odasına 3-1 yenik gitti Fenerbahçe. Umutlar azalmıştı. Turun kaybedilmesi halinde Volkan’ın günah keçisi olacağına hiç şüphe yoktu. Büyük kaleci olmak için bir maçta ne kadar büyük hatalar yaparsanız yapın onu arkanızda bırakıp oyundan düşmeden maça devam etmeniz gerekir. Rüştüde de vardı bu özellik mesela.
Fenerbahçe’nin golüyle farkı birine indirdi ve maçı önce uzatmalara sonra penaltı vuruşlarına taşıdı. Escudé, Maleska ve Daniel Alves’in yaptığı 3 penaltı vuruşunu kurtaran Volkan bir kez daha Fenerbahçelilere birçok farklı hisse aynı anda yaşatmıştı. Önce sitem, sonra teşekkür ettirdi. Fenerbahçe tarihinin en büyük Avrupa yürüyüşünde onun da imzası vardı. Euro 2008 elemelerinde 5 maçta kaleyi koruyan Volkan özellikle 4-1 kazanılan Yunanistan deplasmanında performansıyla büyüledi ve turnuvaya katılma hakkı kazanan milli takımıza katkılarla bulundu. Şimdi düşünüyorum da ne güzel zamanlardı.
Üstünde ay yıldızlı forma olan her bir oyuncumuzla öyle büyük gurur duyuyorduk ki hangi takımda olduğunun hiç ama hiç önemi yoktu. Grup aşamasında 3. maçımızı çeklere karşı oynadık. Bu ya tamam ya devam maçımızdı. 2-0’dan geri dönüp 3-2’yi yakaladık. Uzatma dakikalarında, üstelik oyuncu değişikliği hakkımızda kalmamışken Volkan gitti kolyerle dalaştı yine kırmızı kart gördü. 2 maç ceza aldı. Artık 27 yaşındaydı. Sanırım bu noktadan sonra herkes şunu kabul etmek zorunda kalacaktı. Volkan böyleydi. Uslanmayacaktı.
Onu böyle kabul etmek gerekiyordu. Bu olaydan sadece 3 ay sonra bir Hacettepe maçında hakemin 89. dakikada verdiği penaltıya itiraz ettiği için önce sarı kart gördü. Hacettepe penaltıyı kaçırınca da hakemin üstüne doğru koşturarak gördüm mü yukarıda Allah var diye bağırdı ve bu kez 2. sarıdan kızardı. Benim hayatımda gördüğüm aynı maçta üst üste alınan en anlamsız en gereksiz 2 sarı karttı. Ama işte söz konusu Volkan olunca bir noktadan sonra kızamıyorsun. Sadece artık gözüne komik gelmeye başlıyor.
Aynı sezonda Kayseri deplasmanı da rakibiyle çarpıştı. Yaralandı ve göğsüne tam 7 dikiş atıldı. Bu kez de yere düştükten sonra o can acısıyla rakibine tekme attığı için 2 yıl içerisinde 4. kez kırmızı kart gördü ve rekorlara koştu. Volkan Demirel fiziksel mücadelenin daha üst düzeyde yaşandığı, daha çetin olduğu orta sahada oynayan bir oyuncu olsaydı sonuçlar ne olurdu düşünemiyorum. Yüklarına ama özellikle de öfkesine asla hakim olamayan bir adamdı. Hep böyleydi ve hiç değişmedi. Tam da o dönemlerde eşi Zeynep girdi hayatına. Zeynep Hanım’ın anlattığına göre o ve 2009’da fena başlığı ile sözleşmesi sona ermiş olan Volkan evlilik planları yapıyordu. Zeynep Hanım İngiltere’de yaşamak istiyordu ve Volkan’a da premiyelik ekiplerinden teklifler vardı. Ama burada sonucu ne olduğunu söylememe gerek yoktur herhalde. Çünkü sonucu zaten en başta söylemiştik. Volkan hep buradaydı.
2010-2011 Sezonu Kabul etmek lazım ki o sezon fena başlığı tarihi için önemli bir köşe taşı. Son şampiyonun üzerinden 3 yıl geçmiş ve fena başlığı ligin ilk yarısını lider trabzon sporun tam 9 puan gerisinde kapatmıştı. Aykut Kocaman yönetiminde ve Alex’in liderliğinde 2. yarıda 17 maçta 16 galibiyet ve tek beraberlikle 82 puan topladı ve şampiyonluk ipini görürsedi fena başlığı. Volkan’ın en başta bir kere daha bir şampiyonluk gibi bir şampiyonluk gibi bir şampiyonluk fena bahçe. Volkan’ın kariyerindeki 4. şampiyonluktu bu. Ardından gelen 3 Temmuz süreci birçok fena bahçeli gibi elbette Volkan’ın da hayatının en zor dönemlerinden birisiydi. Bu konulara girmek bizim işimiz değil, hiçbir zaman da girmeyeceğiz. Ama Volkan’ın bakış açısını yansıtmak adına şu kadarını söyleyin bu videoyu izleyen herkesin bu konuda bir fikri vardır. Ve fikriniz her ne olursa olsun bir başkası sizi bunun aksine asla ikna edemeyecektir. İşte Volkan da aynı sizin gibi kendince bir şeye inanıyordu ve bunu da sonuna kadar
savunacaktı. Onun inandığı şey sadece armaydı. Ve o arma için kendisinin ve takım arkadaşlarının bizzat sağ içinde verdiği mücadele, bizzat döktükleri alın teri. Üstelik bu dönemde Volkan’la hiç görmediğimiz bir şey gördük. Daha önce hiç olmadığı kadar sakin, öfkesine yenilmeden, duygularına kapılmadan çıktı sağduyulu açıklamalar yaptı. Başkanı hapse girmiş, üzerinde kara bulutlar dolaşan bir camianın Aykut Kocaman’la birlikte liderliğini üstlendi, savunucusu oldu. Bizi ister alt lig’e, ister iki alt lig’e düşürsünler, ben hep buradayım, hiçbir yere gitmiyorum dedi. Gerçekten de sözünü tuttu. Hep buradaydı. 2013-2014 sezonunda Ersun Yanadın derliğindeki Fenerbahçe ile beşinci ve son kez şampiyonluk yaşadı Volkan. Performansının tartışılmadığı son dönemde oydu sanırım. Bundan sonrası hem Volkan’ın kariyeri hem de Fenerbahçe için tam bir gerileme dönemi. Geçen beş
yılda Volkan’ın iyi oynadığı maçlar oldu ama iyi oynadığı bir sezon olmadı. Fenerbahçe’nin umut verdiği dönemler oldu ama tek bir kez şampiyon olamadı. Çok isterdi Emin’in o kadar cefasını çektiği Sarı Lacibert forma altında son bir şampiyonluk daha görmek. Ki zaten bence kariyerini bu kadar uzatmasının sebebi de bu. Dördüncü yıldızı takarak veda etmek. Tek bir dakika bile oynamasa dahi mutlu bir şekilde noktalamak.
Belki olursa bir iki tane der bir maçta daha kaleyi korumak. Kasım 2014’de Euro 2016 elemelerinde milli takımımızın Türk Telekom’a Rena’da Kazakistan’a ağırlayacağı maçın öncesinde ısınma esnasında tribünlerin küfürlerine hedef olan Volkan maça çıkmayı reddederek stadyumu terk etti. Yine anlık duygularının yönlendirmesiyle hareket etti yine hata yaptı. 63 kez giydiği milli formaya gayri
esni olarak o gece veda etmiş oldu. Karısına kızına edilen küfürlere kayıtsız kalamamıştı. Kendisini sokakta görse abi diyecek insanların tribünlerde ağzından salyalar saçarak ettiği küfürlere kaldırmamıştı. Kaldırmalı mıydı? Evet kaldırmalıydı. Hele de üstünde ay yıldızlı forma varken. Ama bu durum ay yıldızlı formayı giymiş oyuncumuza küfür eden o yaratıkların yaptığı şeyi asla hafifletmemeli. Yeri gelmişken birine küfür etmeyi ya da eden kişiyi savunacak kadar alçalmayın arkadaşlar. Hele hele onlar da fi tarihinde şöyle şöyle yapmıştı onu bunu demişti diyerek asla savunmayın çünkü yanlışı yanlışla savunmak ancak başka bir yanlışı ortaya çıkarır. Tarihte ilk küfrü kim ettiyse o adamı bulup cezalandıramayacağımızda göre küfrü savunmayın. Her kime karşı edilmiş olursa olsun. Evet Volkan o geceden sonra bir daha ay yıldızlı formayı giymedi. Bence doğru olan da büyüdü ama maça dakikalar kala bırakıp gitmenin bedelini Volkan bu şekilde ödedi. Küfür eden o şahıslar ise bir yıl boyunca maçları stadyumdan değil de evinden
seyretti. 2018’in yaz ayları geldiğinde Volkan Demirel’in sözleşmesi sona ermiş. Fenerbahçe’de 20 senelik aziz yıldırım dönemi bitmişti. Volkan son birkaç senedir artık bazı Fenerbahçe taraftarların bile istemediği performansı her yıl biraz daha düşen bir oyuncu haline gelmişti. Artık 37 yaşındaydı. Geçen zaman akıp giden yıllar kime merhamet göstermiş
ki Volkan’a göstersin zaten. Yine de yeni yönetim Volkan’la bir yıllık yeni bir sözleşme imzaladı. Ligin ilk 7 haftasında sadece iki galibiyeti alabilen Fenerbahçe sezonu kabus gibi başlamıştı. 2 mayının başında 3 oyuncunun kadro dışı bırakıldığı açıklandı. Atif Şeşu, Nebil Dirar ve Volkan Demirel. Başkan Ali Koç 3 oyuncunun da kadro dışı kalma sebeplerini canlı yayında tek tek anlattı. Atif ve Dirar’ın sebepleri farklıydı.
Ali Koç şunları söyledi. Bu iki oyuncu, vurdumduymazlık, umursamazlık, sergiledikleri takım ruhumdan uzak görüntü sebebiyle kadro dışı kaldılar. Benim gözlemlediğim kadarıyla biz bu kadar kötü giderken bu ikisi hep şen şakrak hep neşeliydi. İşler bu kadar kötü giderken nasıl bu kadar rahat olabilirsiniz ki? Dirar kadroya alınmadığı bir maç sonrasında hocasına gidip ben artık bundan sonra tatildeyim, paramı alır keyfime bakarım tarzında konuştu. Atif ise soyunma odasında geçen konuşmaları basına sızdırıyordu. Bu benim kırmızı çizgimdir. Volkan’ın durumu ise farklı. Bu dünyanın her yerinde olan bir şey. Bir oyuncu bir kulüpte uzun süre geçirirse o kulüpte bir değişiklik olduğu zaman bu değişime karşı bir nebze pozisyon alır tavır alır. Volkan’ın durumu da bu. Kendisine yakın olan bazı personellerin ayrılmasından olumsuz etkilendi. Volkan Irving Koeman’ın üstüne yürüdü, bana ve başkan vekilimize saygısızlık yaptı. Bundan sonra Top Volkan’da. Eğer özür dilerse bu forma altında kariyerine devam edip jübilesini de burada yapabilir.
İsteyenler açıp izleyebilirler. Buraya kadar anlattıklarım tamamen Ali Koç’un kendi cümleleri. Bu olayın ardından Ersun Yanal takımın başına geçmesiyle birlikte üç oyunculuğa faydalanmak istediğini affedilmeleri yönündeki talebini yönetim heyretti. Devre arası kampı yaklaşırken yönetim resmi isteden yaptığı bir açıklamayla Atif ve Dirar’ın teknik ekibin talebi doğrultusunda affedildiğini duyurdu. Gördüğünüz üzere vurdum duymaz, umursamaz, parama alırım tatil yaparım diyenler, başkanın kırmızı çizgilerini ihlal edenler özür bile dilemeden sorgusuz sualsiz affedilmişti. Volkan’ı belki de en çok üzen durum bu oldu. Bu takım için çok şeye kaplanmıştı, çok sıkıntıya göğüs gelmişti ama bu sonuncusu artık biraz ağır geliyordu. Yine de aradan geçen birkaç günün ardından dere yazı tesislerinde bir basın toplantısı düzenledi. Görüntülerde neresi olduğu bile belli olmayan alelade bekleme salonunu andıran bir mekanda plastik bir sandalyenin üzerine oturdu, can bir sehpanın üzerine
koyulan mikrofonlar arkasında alakasız bir televizyon ekranı çıktı. Kelimeler boğazına düğümlene düğümlene özür diledi. Belki de o ortamdan ayrıldıktan sonra gözyaşlarını da tutamamıştır.
Sadece duygularıyla hareket ederim. Bir insanım. Bu yüzden kırmış olduğum insanlar olabilir. Ben her zaman söylediğim gibi Tanerbahçe için varım, var oldum. Bundan sonra Tanerbahçe için var olacağım. Teşekkürler. Ben bunu kasıtlı yapılmış bir muamele olduğunu düşünmüyorum. Tanerbahçe yönetimi o gün biraz ihmalkârlık göstermişti. Fakat yine de bu kulübe 17 yılını
vermiş bir kaptan kendini ancak bu kadar değersiz hissedebilirdi. Kabus sezonu sona erdi. Volkan’ın sözleşmesi de öyle. Benim fikrim Volkan’ın gerçekten de oyuncu olarak verebileceği bir şey kalmamıştı artık. Yine de onun isteği bir sene daha oynamaktı. Ama ya bunu başka bir forma altında yapmayı seçecekti ya da yönetimin ona sunduğu teklifi kabul edecekti. Yani formayı çıkarıp eşofmanları giyecek, sağdan çekilip kulübede oturacaktı. Volkan Demirel seçimini yaptı. Oynayıp oynamamak değildi mesela.
Burada olmak veya burada olmamaktı. Belki de bu hiçbir zaman bir seçim olmamıştır.
Çünkü Volkan Demirel hep buradaydı.
Oyun ve bu o o o o o o o o o o o
İlk Yorumu Siz Yapın