Ahbap Platformu Nasıl Kuruldu? | Haluk Levent Ahbap İçin Ne Planlıyor?
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=kuflArMRzUc.
İnsanların dışarı çıkamayacağı, insanlarla sohbet edemeyeceği bir dünyayı kimse düşüleyemezdi. Bu afet durumu en fazla orta direk kesimine vurdu. Gurur duymanın ötesinde kendimi söyle hissediyorum dedi. Bu dünyada yaşamak da var, çocukken ölmek de var. El fida, bir belalı başımsın.
El fida, beni fark etme sakın. Omzumdayız bırakma, yüküm dünyaya yakın. El fida, hep aklımda kalacaksın. Bu bir nevi kabus gibi bir şey yani. Böyle filmlerde bir senaryo olsa uçuk ve fantastik gelir. Biz bir fantastik hayat yaşıyoruz ve bu fantastik hayatın içerisindeyiz.
Gerçek olamayacak kadar gerçek bir hayat. Bu afet durumu en fazla orta direk kesimine vurdu.
Yani daha önce açlıkla boğuşan, sıkıntıda olan aileler birazcık da buna hazırlıklıydı. Kaymakamlıktan alırdı, şuradan alırdı, buradan alırdı. Ama ilk kez aç kalan ve ilk kez işsiz kalan yüz binlerce insan çok kötü duruma düştü. Yani orta direk dediğimiz kesim çok fena darbeydi. İnsanlar işsiz kaldı. Şimdi bazı ev sahipleri ise diyor ki ben sadece kirayla geçiniyorum. Ben bu kirayı almazsam çocuğuma bakamayacağım diyor.
Şimdi ona bir şey diyemiyorsun. Zor günler geçiriyoruz.
Bu afet döneminden geçerken bizim gibi dernekleri daha üst performans yapması gerekiyor.
Yaklaşık dört yıldır, yaklaşık bin iki yüz gündür her gün üç ya da beş ailenin hayatını değiştirmeye çalışıyoruz. Bazen on beş aile oluyor. Kaç kişiye yardımcı olabiliriz diye derneğin başındayım ve karantina günleri başladığından itibaren ben bu masadayım. Hiçbir yere ayrılmıyorum ve herkese yetmeye çalışıyoruz afaf olarak. Gurur duymanın ötesinde kendi bir
Ke pse
4 yıldır yaklaşık 1200 gündür. Her gün 3 ya da 5 ailenin hayatını değiştirmeye çalışıyoruz. Bazen 15 aile oluyor. Kaç kişiye yardımcı olabiliriz diye derneğin başındayım ve karantina günleri başladığından itibaren ben bu masadayım. Hiçbir yere ayrılmıyorum ve herkese yetmeye çalışıyoruz afaf olarak. Gurur duymanın ötesinde kendimi söyle hissediyorum. Ben bir yandan lokal yerlerde
mesela Mersin Afbap ya da İzmir Afbap onların da küçük çatlı hayırsıverleri her gün bir yerlere işte bebek bezidir, şudur budur yapa yapa toplamdaki fiziki rakam 500 milyona ulaştı. Afbap derneğine 10 milyon TL’ye yakın para geldi son bir ayda. Hepsine de kolyeler yaptırdık.
Bunun beyanlarını da internet sitesine koyduk. 12 valilikle ve 4 mede diye ile de görüştük. Onlarla ortak çalışıyoruz, teyit alıyoruz onlardan ve yoksullaşan, sıkıntıya düşen
şu anda darada olan herkese o kolyelerden yoruluyoruz. Bir de ahbap platformu dediğim hani hayırseverlerle ihtiyaç sahipleri buluşturduğumuz Twitter üzerine kim ki bu ihtiyaçları kartçı yap, ona şunu yapacağız, bunu yapacağız dediğimiz nereden bakarsanız 200 aile derseniz iyi paralarla ama en az her biri 5 bin 10 bin lira yakın şeyleri aldı. Nereden bakarsanız 20 milyon 30 milyonlukta yardımcımız oldu. Hani insan içinde ukte kalır ya ben 18-19 yaşlarımdaydı. Bir şey yapamadığım işte bu bursadaki kızımızdı. Gitar çalarak para toplamaya başladık, kurtaracağımızı düşündük.
Kanserdi hastanedeydi ama başlara başlara başlardı. Bu dünyada yaşamak da var, çocukken ölmek de var. Çocukken daha çok günleri yaşamak var iken hiçbirini yaşamamak da var. İşte Beyzanur ya da Elfida böyle talihsiz bir kızdı. Kanserle mücadele etti ama olmadı.
Sistiydi, kipikleri ve gözleri yağmurlu. Elfida diyordum, bir belalı başımsın. Elfida beni fark etme sakın çünkü kapıdan girdiğinde böyle benim gelişimi dahi hemen fark ederdi. Omzumda iz bırakma yüküm dünyaya yakın. Elfida hep aklında kalacaksın. Oradaki sözlerde şu ince şeyler de var. Kim bilir kaç yüzyıldır sarılmamış koruları diyor ya. Orada aslında o kız çok yalnızdı, koruları sarılamıyordu. Anne baba hep nöbetteydi, yanında oturuyordu. Kırılgan bir kızdı. Ben ona bu şarkıyı çalıyordum. Elfida’nın kendisi olduğunu bilmiyordum. O şarkıyı Ben ve Emre Haydoğlu birlikte yazdık sözlerini
çünkü öleceğini biliyorduk ve ölmeden önce yazdık. Öğrenciler Twitter’dan sosyal medyadan yazıyorlar hep sanatçılara. Bir tanesi de 3 ay 4 ay yazdı. Yani artık durmuyor yani. Ya ne istiyorsun? Vah bir kavalli mol, kimse yok dedi. Geliyor mu ulan dedi. İstanbul’daydı, Yeşilköy’deydi. Gittik, çok mutlu oldu. Ben de mutlu oldum. Yani ne var yani o anda işimiz yok, gücümüz yok. O anda ne yapacaksın? 10 dakika uğrasa ne olacak? Türkan Saylan annem gibiydi.
Yani bana evladım derdi o dönemlerde. Güzel, başarılı bir kadın. Kendini hayatını sosyal sorumlulukla almış. Çok başarılı bir kadın, çok güzel bir kadın. Keşke yaşasaydı. 300 bin görüldü var. Bazı lokallerde ahbap kurallarına, ilkelerine uymadığı teslim edilenlerde disipline veriyoruz. Ahbapın kendi içinde bir disiplin kurulu var. Disiplin kurulu uygun görürse arkadaşımızı gönderiyoruz. Kafayı yastağa vururken bile acaba kafayı yastağa saat kaçta vurduğumuz önemli. Şöyle yapmak istiyorum ahbabı. İhtiyacı olan girecek, sisteme adını yazacak. Ahbap üyeleri, gönüllü üyeler onun gerçekten ihtiyacı olup olmadığını ortaya çıkartacak. Ardından sisteme yükleyecek. Ne kadar ihtiyacı var? 5000 TL. Hayırseverler girecek. Bir tanesi onun 1000 TL’sini ödeyince 1 bölü 5 yazacak ekranda yani 1 bölü 4 kaldı. Başka bir çocuk girecek 10 TL’sini ödeyecek. Orada işte 1 bölü 4’ten 10 TL gitmiş gibi kaldı. Artık hayırsever diyecek ya ben bir hayır işlemek istiyorum. İnternet sitesine girecek ahbabın ekrana çıkacak. Bölge, şehir, çocuk, hayvan, işte yaşlı insanlar, evi yıkılmış, evi yanmış, ameliyat olması gereken, kanserli diye
seçenekler çıkacak. Oradan basacak tekrar yeni seçenekler çıkacak. İşte şu 3 çocuklu aile, kira ödeyemeyenler vs. İstihari hisseverler istediği yardımı oradan yapabilecek. Umutlarım, dünyaya bakışım ve tünelin ardında gördüğüm o ışık
beni ayakta tutuyor. Diyorsun ki her şey yerine oturmalı, her şey daha iyi olmalı, her şeyi çektiğim bütün sıkıntıları aşacaksın ve çok büyük mutluluklar olacak. Zaten umut yaşama olan sevincin yarısıdır. Türkiye’de her şeyin başı eğitim diyoruz ya. Benim fikirime göre babasının yönetiminde olduğu yani kö enstitüleri eğer bugüne kadar getirilseydi hakikaten cehaletle çok büyük savaşmış olacaktık, çok güzel şeyler olmuş olacaktı ama biz köyleri kö enstitülerinden
kopardık, siyasallaştırdık, politik hale soktuk. Öyle bir hale geldi ki hiç ilerlenmemiş, 60 yıl öncesinden şimdiye çoğu yerlerde ilerlenmemiş, işe yapılmamış bir durum oldu. O dönemin görüntülerine bakıyorum dikiş nakış kursları, eğitim kursları falan inanılmaz. Yani Hasan Ali Yücel’i bir kez daha saygıyla anıyoruz yani burada. Yani ahbap olarak neden olmasın? Çok güzel olur.
Kö enstitüsü değil de adı kö enstitüsü olmaz ama köylerde eğitim projesi olabilir. Aslında ahbap olarak gitmiyor da değiliz. Köylere kadar gidiyoruz yani ama olabilir. Çok ilçe var, çok bil var. Biz aslında güneydoğu Anadolu’ya da doğu Anadolu’dan örnekler veririz. Hani sıkıntıda olan tam gelişmemiş olan diye ama çok yanlış. Yani bugün İç Anadolu’da öyle yerler var ki güneydoğu Anadolu’dan çok daha yoksul, çok daha bilgiye muhtaç.
Onun için topyekun bu sefer veriliğin başlatılması lazım. Erişim www.seslibetimlemedernegi.com
İlk Yorumu Siz Yapın