Beypazarı Maden Suyu Kimin? | 63 Yıllık Markanın Hikayesi
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=UV1Y25gMZtk.
Herkes sola diyor. Aslında sola değiliz biz. Burası 3. Kuşak deprem bölgesi. Burada bulunan fay çatlarından maden suyu artezyan yapıyor. Biz bu maden suyu üretmiyoruz. Zirveye çıkmak çok zor ama zirvede kalmak ondan kat ve kat daha zor. Bunun altında azim, başarı ve cesaret yatıyor.
Ulusal güçler kapımızdan çıkmıyor. Yani talipler. Ama biz hepsini tatlı bir şekilde sadece ziyaret edip gönderiyoruz. Bu çok büyük bir başarı. Bunu gururla taşımak istiyoruz. Para her şey demek değil. Dedim ya para her zaman kazanılır. Ama itibar, güven çok zor kazanılır, çok çabuk kaybedilir. Bu sebeple bizim şu an için öyle bir niyetimiz yok. İnşallah bir şey yaparız.
Bizim şu an için öyle bir niyetimiz yok. İnşallah benden sonra gelen nesiller de, çocuklarım, torunlarım da böyle bir düşünce kıpırmazlar. Babam Gaziantep’te yaşayan bir ailenin 4 çocuğundan teki. Dedem rahmetli sabıncılık yapıyor. Babam da onun yanında çıraklık yapıyor. Ama daha sonra sıkılıyor. Gaziantep kendisine dar geliyor. Ve aileden çocuklarını alıp Antep’ten ayrılan tek kişi. İmkansızlıklar var, yokluklar var. Buna rağmen ufkunun geniş olması sebebiyle Ankara’ya geliyor. Ankara’da zorlu günler bekliyor babama. Netici itibariyle başarmak zorunda. Antep’ten kopmuş, Ankara’ya gelmiş. Başarması olmaz. Uzun yıllar sonra Ankara’da Şan Sineması’nın kantini tutuyor. Kantini işletirken orada satmış olduğu meşrubatlar gözüne geliyor. Diyor ki ben bunları üreteyim, satayım, daha çok kazanayım. Sonrasında Ankara Rüzgarlı Sukak’ta Cemkola adı altında bir meşrubat fabrikası kuruyor. O zamanlar Ankara’da yabancı menşeyli meşrubatlar yok. Çok güzel bir şişe dizaynıyla piyasaya meşrubat çeşitlerini sunuyor. Çok büyük talep var, yetiştiremiyor. Bütün okul kantinleri olsun, bakkal market olsun çok ciddi bir çalışma temposuyla hareket ediyor. Yurt dışından makineler getiriyor meşrubat sektöründe. Daha sonra su işleriyle giriyor. Ankara’da bulunan Karagöl Memba suyu vardı. İnci Memba suyu vardı. Uzun yıllar onların başkanlığını yapmış bir kişiydi. Meşrubat sektörüne çok yol aldıktan sonra tabii her şeyin bir sonu var biliyorsunuz. Ankara’ya ulusal şirketlerin fabrika açmasıyla çöküş başlıyor. Babam akıllı bir insandı. Artık diyor bize buradan ekmek çıkmaz, biz kendi işimize bakalım. Meşrubat fabrikası sahibiyken bey pazarından bir heyet duam yanına geliyor. Babamlar randevu alıyorlar. Diyorlar ki efendim biz bey pazarından geliyoruz. Orada bizim küçük Ağatıl bir maden süt ehisimiz var. Bunun makine parkını satmak istiyoruz. Babam da diyor ki eğer makine parkınız bizim içerideki gibiyse oturup konuşuruz.
Yanlarına bir kişi veriyor, işletmeyi gezdiriyorlar. İşletme turundan sonra bu hamurda geldiklerinde diyorlar ki yok Cemil Bey bizim teslimiz böyle değil. Biz elle dolduruyor, elle şişeliyor, elle kapaklıyor, elle tiketliyoruz. Moralleri bozuluyor. Babam bakıyor ki çok üzgünler, çok moralleri bozuk. Diyor ki size bir teklif mi olacak benim? Sizin oradaki araziniz ne kadar diye soruyor. Siz bırakın makineyi falan. Araziyi, binayı, makineyi komple satar mısınız diyor. Tabii o rahmetlilerin tekrar gözleri açılıyor. Diyor ki nasıl yani? Nasıl falan yok diyor.
Sizi ben buradan üzgün göndermeyeceğim. Siz buranın tamamına ne istiyorsunuz? Babam burayı görmeden alıyor. Meşrubat fabrikasını tasfiye ediyor ve Bey Pazarına ikamete başlıyor. Saatte 2000 şişe üretilen teyzi hiç ellemiyor. Yol yok, elektrik yok, telefon iletişim yok, taksili haber salıyorsun gönderip getiriyorsunuz. Bey Pazarında sadece 3 tane jip vardı. Bu jiplerle ulaşımını sağlayabiliyordunuz. Çok zorlu bir yol.
Ama buna rağmen babam yılmıyor, buradaki yatırımlarını yapıyor ve başlıyor çalışmaya. Tabii o zamanlar maden suyu, bunu çok hak bilmiyor. Eczanede satılan bir içecek. 1950 diye dediler. Maden suyu da meşrubat. 6 bin şişe saat üretim olan bir tesis. Saatte 300 bin şişe bir tesis ulaştı. Eğer siz adayı koruyamazsanız su kaynası kilerini kilenin içi suyu kürtler dolduramazsınız. Burada da Bey Pazarı ilçesinin adını verdi.
Bizden önce buraya Bey Pazarı maden suyu kısaltmışlar. BNS maden suyu. Sonrasında Bey Pazarı doğal maden suyu diye tehçillendi. Maden suyuna tektirma değiliz. Şu anda bildiğim kadarıyla 30’a yakın işletme sahibi olan arkadaşlarımız var. Zaman dilimi içerisinde insanlar maden suyunu anladıkça, bilinçlendikçe
maden suyunu olan eğilim her geçen gün artmıştır. 1970’li yıllarda 1-2 litreydi yılda kişi başı. Sonra 1-2 litre 4 litreye çıktı. 4 litre 8 litre. 8 litreden sonra biraz duraksamaya geçti. Şu anda 13 litre mertebesinde. Avrupa’da 85 ila 100 litre civarında.
Avrupalı bunu su diye içiyor. Türkiye’de ne yazık ki su yerine maden su içilmiyor. Bey Pazarı maden suyu işletmemizin içerisinde burada bir kaynağımız var. Her su kaynağının bir yaşı vardır. Normal su kaynakları doğal kaynak sularının yaşı 1 ila 2 yaştır. Yani bu demektir ki 1 veya 2 yıl yağmur veya kar yağmazsa o suyun geliri kesileceği için su kaynağı kuruyabilir.
Ama maden suyu kaynakları yerin en derin katmanlarından çıktıkları için uzun yıllar kuraklık olsa dahi debisinde veriminde düşük olmaz. Tabi maden suyu sektörünün korkulu rüyası da var. Yüksek şiddetli depremler. O zaman suyun hızı kaybetmeyle karşı karşıya kalabilirsiniz. Ama şükürler olsun 65 yıldan beri öyle bir liste karşılaşmadık. İnşallah daha nice 65 yıllar bu kaynağa sahip olur. İşletmesi de bizlere nasip olur diye düşünüyorum. Yani aslında anlatılmaz yaşanın derler ya. Maden suları eskiden dönüşümlü şişe tabir ettiğimiz şeylerdeydi. Kahverengi renkli, hatta küçük şişe ve büyük şişe olmak üzere. Büyüğüne su da deniyordu. Büyük kasalarda, yani onları taşıması bile büyük zahmetti. Bütüketim çok az, insanların bilinci yeterli değil. Dönüşümlü şişelerin halkın içip iade etmesiyle kaynaklanan bazı sıkıntılar yaşandı. Maden suyunun şişesinin öncelikle cam olması lazım. Cam saklar, korur ve satar. Plastik şişeye koyduğunuzda çok yakın bir zamanda farklı bir tat oluşuyor, farklı bir koku oluşuyor. Neden yeşil şişe? Gün ışığından korunması için. Eğer maden suyunu saydan, renksiz, beyaz şişeye koyarsanız ve gün ışığıda bunu görürse minereller dengesini boza şişenin dibinde tortucuklar oluşur. Tabii herkes soda diyor.
Aslında soda değiliz biz. Soda herhangi bir suya gaz ilave ederseniz, miks yaparsanız gazlı su olur, eşittir sodadır. Maden suyu bizleriz. Maden suyuyup geçmeyin. Maden su oluşumu çok geç oluşuyor. 10 ila 60 lirasında ve bu maden suyun içindeki minerelleri saymakla bitmiyor. Onun için dünyada ve Türkiye’de en sağlıklı içeceklerin başında maden suyu gelebilir diye düşünüyorum. Maden suyu eskiden dönemi vardı.
Yazın hızı satılır, kışın yavaşlardı ama artık büyük dalgalı seyri kalmadı. İlk ihracatımız Kıbrıs olmuştu. Belçika, Dubai, Katar, Azerbaycan şu an için 27 ülke ihracat yapıyoruz. Amacımız nerede bir Türk varsa orada maden suyumuzun bulunması. Bilinen bir markayız. Halkımızın tercihini onlara ulaştırmak zorundayız diye düşünüyorum. Türkiye şartlarında bir işletme üç kuşaktan te gidemiyor deniyor.
Ben ikinci kuşağa birinci kuşak olan babam sektörü kurmuş. İkinci kuşak olan ben. Devam ediyoruz, geliştirdik. Arkamdan da çocuklarım var. İkinci, üçüncü, dördüncü, beşinci kuşak olacağını düşünüyorum inşallah. Eğer işlerini severlerse. Eğer güveni kaybederseniz inanın nasıl kaybettiğinizi nasıl yıkıldığınızı anlayamazsınız. Zirveye çıkmak çok zor ama zirvede kalmak ondan katbekat daha zor. Şu an sektör lideriyiz. Onun bize vermiş olduğu yüküm farkındayız. Yatırımlarımızı hiç hız kesmeden pandemi döneminde bile yapıyoruz. İşlerimiz meşakkatli bir iş. Gıda sektörü olduğu için önem vermek zorundasınız. İşinizin başında olmak zorundasınız. Başında olmadığın iş senin değildir. Sözü çok önemli, çok doğru. Bunu herkese tavsiye ediyorum. Eğer bir iş kurmuşsanız veya bir işin başındaysanız o işin en iyisi yapmak zorundasınız. O zaman başarı sağlanıyor. Biz hiçbir zaman parayı nasıl kazanırız diye düşünmedik biliyor musunuz? İşimizi nasıl iyi yaparız zı düşündük. İşimizi yapınca zaten para kazanılıyor. Türkiye’mizde 50 yılı devren şirket seçi çok az. Babam rahmetine bir sözü vardı. Tehsisini yenilemeyen işletme sahibini yeniler diye. Beypazarı’nın sadece maden suyu yok. Birçok emtihası var ve Beypazarı’nın tarımsal alanı çok geniş.
Bugün Türkiye’nin %60’ını havuç sağlayan bir ilçe. Halkı çok çalışkan. Arazi küçük ama o araziden inanın müthiş şeyler elde ediyorlar. Yer altı zenginlikleri var. Biz sürekli kazancımızı, tehsimizi yatırıyoruz. Arge çalışması yapıp yeni teknoloji ile tanışıyoruz.
Beypazarı ilçesinin dünyayı taşıyan markayız biz.
İlk Yorumu Siz Yapın