BİM CEO’SU DEVLETE MEYDAN MI OKUDU? ANLADIĞI ŞEKİLDE CEVAP VERDİK!
videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=RstXjpElaAQ.
Cümleten selamın aleyküm dostlar. Bugün farklı bir adresteyiz. Bursa’dayız. Saygıdeğer yazarımız Ercan Bey ile Ercan Faraş ile birlikte önemli kritik bir konu hakkında konuşacağız. Kanalımızda da ilerleyen süreçte Ercan Bey’i daha sık göreceksiniz. O da bizimle beraber yol yürüyecek inşallah bu platformda. Ercan abiye öncelikle hoş geldin demek istiyorum. Hoş bulduk Tayfun kardeşim.
Bugün BİM yönetim kurulu üyesi Galip Aykac’ın yaptığı bir takım toplumdan da tepki gören açıklamalar vardı. Vatandaşı en içten bazı kritik noktalarda üzen açıklamaları vardı ve adres adres gazetecileri, fenomenleri hatta parti liderlerini devlet bahçeliği bile hedefe koyan bir takım açıklamaları vardı.
Bir operasyon yürütüldüğünden bahsetti. Vatandaşın market fiyatlarıyla ilgili isyanlarına, özellikle de bu noktada muhatap olarak zincir marketleri gösterdiği bir noktada, devletin de müdahale etmesini beklediği bir noktada böyle çok yüksek perdeden yaptığı açıklamanın sebepleri nedir? Nihai sonuçları neler olacaktır? Ercan Bey ile bugün bunları konuşacağız. Ercan abi top sende. Şimdi söylediğin gibi bir kere çok yüksek perdeden bir açıklama. Yani başladı bize bir kere bir operasyon yapılıyor dedi. Operasyon çekiliyor dedi. Biz bugün enflasyonun bu dereceye gelmesinde bizim etkimiz yok hatta aksine biz enflasyonu düşüren marketleriz, düşüren kurumlarız dedi.
Şimdi bu konu tartışılır. Burası ayrı mesele. Enflasyonun sebebi marketler midir? Onlar bu durumdan, bu enflasyonist ortamdan büyük karlar mı hediye ediliyorlar? Vatandaşı mı soyuyorlar?
Şimdi bu çok uzun soluklu tartışılması gereken bir konu. Bunu bir tarafa koyuyorum. Bu değil sanınız şu an o dağımız konumuz bu değil. Konumuz şu. Neden vatandaş enflasyonun bu dereceye geldiği, fiyatların bu kadar yükseldiği hatta dolar yükseliyor, fiyatlarımız haliyle yükseliyor deniyordu.
Benzin fiyatları yükseliyor, fiyatlarımız yükseliyor deniyordu. İşte maaşlar yükseliyor, işçilik yükseliyor, fiyatlar yükseliyor. Tamam biz bunu bir yere kadar anlıyorduk. Ama geldiğimiz noktada bu doların yaklaşık 3-4 aydır 18’lerde stabil bir şekilde gezdiği. Hatta brent petrol fiyatlarının aşağı inmesiyle birlikte mazot fiyatlarının 30’dan 23-24’lere kadar geriye geldiği.
Senede iki kere zam yapılıyor asgari ücrete ücretlere. Onların da birkaç aydır olduğu gibi yerinde seyrettiği aynı kaldığı bir ortamda hala da zamlar niye yapılıyor diye vatandaş soruyor. Şimdi bu vatandaş bunu sorduğunda ticaret bakanlığına, hükümete bir şekilde burada bir sorumluluk katfediliyor doğal olarak.
Ve insanlar gözünün önünde en çok bu piyasadan yani özellikle gıda sektöründeki pastadan en çok payını alan kimse en çok ona yükleniyor. Bu çok doğal bir şey. Yani ben fiyatlar konusunda kimin etkisi vardır, kim aşağı çekebilir, kim yukarı çekiyordur diye düşündüğümde tabi ki bugün ticaret piyasasının özellikle gıda sektöründe ticaret piyasasının aslan payını alan zincir marketlere bakar. Şimdi burası gayet doğal. Yani ilk bakacağın adresin orası olması lazım. Yani ilk baş oraya bakar. Bu ülkede stokçuluğu yapabilecek onlar da onlar. Aynen öyle. Yani zam verme yetkisi elinde olan da onlar. Yani bir bakanlıktan gidip de peynire zam yap, ekmeğe zam yap diyen de yok zaten. Yani bu noktada dediğin gibi petrol fiyatlarında bir artış görünmüyor. Asgari ücretli o ne bileyim bu zincir marketlerinin üç harfliler diyelim biz onlara. Çünkü hemen hemen hepsi öyle üç harfi zincir marketler. Çalışanların maaşlarında bir hareketlilik yok ama görüyoruz etiket fiyatlarını herkes gidip görüyor yani. Şimdi bu ayrı bir tartışma konusu. Haklıdır, haksızdır, sorumlu onlardır, değildir. Bak dediğim gibi ayrı bir tartışma konusu. Ama siz haksızsınız beni bu konuda eleştirmemelisiniz derken dahi şunu anlaması lazımdı zincir marketlerin yöneticilerinin. Bu eleştirilerinin bize gelmesi gayet normal demesi lazım. Birincisi bunu koyalım ortaya. İkincisi vatandaşın canının yandığı, canı yalan vatandaşın da sesi olmak zorunda hisseden kendini insanların, parti yöneticilerinin, yerel yöneticilerin bu söylemlerde bulunmasını da anlayışla karşılaması lazımdı. Peki BİM yöneticisi Galip Aykaç ne yaptı ve neden yaptı? Ben bugün bundan bahsetmek istiyorum biraz. Bunu anlayışla karşılamak ya da en azından bir sitemle karşılamak yerine çok yüksek tondan bu eleştirileri belki de eleştiri dozacının üzerine çıkarak karşıladı. Yani tehditvari bir konuşmaydı. Yani tehditvari bir konuşmaydı. Birkaç arada çok önemli nokta vardı. Ben biraz onları üzerine gitmek istiyorum. Birincisi şunu söyledi. Dedi ki ben bundan sonra bunu yapanlarla yani bizi bu konuda eleştirenlerle aynı tonda karşılık vereceğim dedi. Demek ki bir şekilde vatandaşın karşısında vatandaş bizim müşterimizdir. Vatandaşı yönlendiren insanlarda vatandaşı bize karşı yönlendirirlerse bizim için bir tehlikedir diye bir korkuları kalmamış. Bu ne demektir? Ben buradayım. Biz artık tekeriz.
İyiyorsa gel gibi oluyor yani. Artık biziziz belli bir seviyeye öyle bir seviyeye geldik ki buradan aşağı çekmeye gücümüz yetmez demektir. Hiçbir satıcı normalde böyle bir diyaloğa girmez. Abi affına sığınarak soruyorum. Bu bir devlete meydan okuma olarak yorumlanabilir mi? Oraya da geleceğiz. Bu en başta sadece devlete bak. En başta vatandaşa.
Vatandaşı yönlendirebilen fenomenlere kendi ifadesiyle gazetecilere onlara dedi ki siz ne vatandaş olarak ne vatandaşı yönlendirebilen insanlar olarak bizi geldiğimiz noktadan aşağı çekecek bir duruma düşüremezsiniz. Yani ben artık hüküme aldım. Ben artık piyasada belli bir konsolidasyonu sağladım. Belli bir tekeli oluşturdum. Bu benim için geçerli değil. Hepsinin totalinden bahsediyorum. Bu saatten sonra beni denklemden çıkartırsan en büyük zararı sen görürsün. Onun için çıkararsın dedi. Birincisi bu bir tehlike. İkincisi buradan yola çıkarak devam etti. Siyasi parti yöneticilerine de orada devlet bahçeliği kastetti. Onlara dedi ki bir cümleyle aslında anlattığı şey şu. Biz Türkiye’nin yapı taşıyız dedi. Yapı taşlarındanız dedi. Yani dedi ki biz Türkiye ekonomisi’nin yapı taşıyız. Bu ne demek? Siz eğer bizi Türkiye ekonomisini bir duvar gibi düşünelim. Biz dedi en o duvarı ayakta tutan en sağlam tuğlalarıyız dedi. Sen beni o duvarın içerisinden, denklemden çıkartırsan o duvar yıkılır dedi. Siyasete de bu şekilde bir gönderme yaptı. Biz dedi geldiğimiz konumda, geldiğimiz pozisyonda artık bu denklemden çıkarılamaz hale geldik. Ayağınızı denk alın.
Sesinizi çıkartmayın. Varsa bizim ekstra kar elde ettiğimiz, Varsa bizim faiz zamlarla, yüksek karlarla vatandaşı söğüşlediğimiz bir ortam varsa dahi buna sesinizi çıkartmayın. Yoksa biz o tuğlayı çekerseniz ya da biz o denklemden çıkarsak duvarın altında kalırsınız dedi.
Bu aslında bugünün sorunu değil belki ama gelişmekte olan ülkelerde bir şekilde siz ekonomimizi büyütmek istiyorsanız, Siz ekonomik olarak güçlenmek istiyorsanız bu tip tekelleşmelere muhtaç kalabiliyorsunuz. Yani bir ülkenin ekonomisini büyük ekonomisi olan şirketler büyütür. Bu Amerika’da da böyle olmuştur, Almanya’da da böyle olmuştur, aslında dünyanın her yerinde böyle olmuştur. Şimdi devletimiz, hükümetimiz bir şekilde ekonomiyi büyütmek istediği süreçte maalesef bazı sektörlerde bazı şirketlerin tekelleşmesine de engel olamadı, mani olamadı. Ama geldiğimiz noktada özellikle gıda sektöründeki bu tekelleşme fiyatlarda şu oldu, fiyatları bu şekilde yaptı, o ayrı bir mevzu dediğim gibi ama artık medyaya, sosyal medyaya hatta siyasetin kendisine…
Kılıç çekebilecek bir noktaya gelmiş. Şimdi Amerika Birleşik Devletleri, Almanya örnekleri de verdik abi. Almanya’da devasa şirketler var. Amerika Birleşik Devletleri’nde yine aynı şekilde devasa şirketler var. Belki de birçok ülkenin ekonomisinden daha büyük bir ekonomiye sahip şirketler var. Türkiye’de de büyük şirketler var. Acaba Türkiye’deki şirketlerin her zaman bunu yaptıklarını iddia etmiyorum ama bugün bir girişim var. Eski Türkiye’yi bize hatırlattı bu konuşmaya çekicaz.
Amerika Birleşik Devletleri’nde veyahut da Almanya’da böyle bir çıkış yapabilir mi şirket sahipleri? Bu gücü devlet onlara veriyor mu yoksa devletin bunu, bu yetkiyi, bu imkanı elinden alma gücü de kendisinde var mı acaba? Yarın ne olacak? Bunu aslında bizi izleyenler de ben de merak ediyorum. Ben de zaten yavaş yavaş oraya gelelim diyordum. Birincisi Amerika Birleşik Devletleri ile Almanya ile henüz ekonomik bağımsızlığımızı,
ekonomimizi millileştirme. Nedir ekonomiyi millileştirme? Mesela siz Amerika kendi ekonomisini kendisi yönetir, üstüne bir de diğer ülkelerin ekonomisini de yönetir. Doları üzerinden. Almanya kendi ekonomisini yönetir ama yine Amerika’nın şubesi gibi düşünün. Ama yine de Almanya üzerinde bakarsak kendi ekonomisini kendisi yönetir. Bir de ihracatı üzerinden, teknolojisi üzerinden başka ülkelere de tesir eder.
Başka ülkelerin ekonomisi de. Ama bizim ülkemiz yıllarca zaten dolar üzerinden, borçlanabilme üzerinden, borç alabilmek için bin tane taviz verilen bir ortamdan geldik biz. Dolayısıyla biz kendi ekonomimiz içerisindeki o yapı taşlarını bir Amerikan devletinin kontrol edebildiği kadar kontrol edebilecek pozisyonda mıyız? O güçte miyiz şu an derseniz Amerika ile aynı pozisyonda değiliz.
Ama bizim burada karşımızdaki şirket de bir Amerikan şirketi kadar büyük dedim. Ama işte o da var. Zaten bir yerde avantajımız o. Şimdi birazdan ne olabilire geldiğimiz nokta da o tabii. Şimdi bu şirketler, bu söylemlerde bulunduğunda çok güzel bir şey oldu aslında. Nihayetinde hükümetin özellikle önümüz seçim. Seçim önünde yapması gereken vatandaşın haklı ya da haksız. Dosajı eksik ya da fazla. Fark etmez, ayrı tartışma konusu. Vatandaşın bir talebi varsa bunu karşılamak zorunda. Vatandaşın talebi de yoğunlukla serbest piyasa ekonomisine devletin müdahale etmesi yönünde. Bu müdahale talepinin de yoğunlukla olarak odaklaştığı yer neresi? Zincir marketler. Şimdi hükümetin yerine koydum ben kendimi aylarca ve zincir marketlere zincir vursun, şu cezalar kesilsin, bu yapılsın diyenler asla itiraz ettim.
Dedim ki hükümet bunu yerli yersiz, sıf vatandaş istiyor diye hemen yaparsa belli bir olgunlaşma, belli bir şartların oluşma sürecine girmeden yaparsa bu sefer tepki toplarından ziyade, aslında tepki toplar da o tepki piyasanın tepkisini toplar. Bakın piyasayla kavga edemezsiniz kolay kolay. Piyasayla Amerika bile kavga edemez. Kendi piyasasının piyasadaki aktörlerinin büyüktüğünü düşünürsek Amerikan devleti dahi bütün o piyasayla kavga edemez.
Zararlı çıkar. Para kavgadan kaçar haline yani. Tabii kaçar. Şimdi bizim dünyadaki konjonktürü kullanıp bütün ülkelerin resesyon riskiyle karşı karşıya olduğu bir dönemde büyümemizi devam ettirmek, iracaat artışımızı devam ettirmek, işsizliğimizi düşürmek gibi bir hedefimiz varken piyasayla yerli yersiz kavga ederseniz vatandaşı belki bir yerde memnun edersiniz ama yarın vatandaşın çok daha kötü duruma düşebileceği bir piyasa ortamını da tetikleyebilirsiniz.
Dolayısıyla mutlaka müdahale edilecektir. Mutlaka gerekenler yapılacaktır ama bunun belli şartlarının olgunlaşması lazım derdime. Bu dedim diye beni zincir marketleri savunmakla falan itham ederlerdi. Halbuki bazı şeylerin olgunlaşmasından kastım. İşte mesela bu açıklama ben mesela önlere Galip Aykac’ın bu açıklamasını bir fırsat olarak görüyorum. Neden?
Gerekli psikolojik ortamı hükümetin devletin müdahalelerine yapacağı müdahalelere zemin oluşturacak psikolojik ortamı oluşturmak için güzel bir fırsat oldu. Yani devlet burada aslında şey yapabilir mi diyorsun. Sen bu ülkenin topraklarında para kazanabilirsin ama bu devlete meydan okuyamazsın kardeşim. Bak şimdi nereden aldık? Nereden aldık nereye geldi?
Önceki müdahale talebi şuydu fiyatlar konusunda sadece. Ve fiyatlar konusunda bir müdahale geldiğinde zincir marketlerinin yöneticileri şunu diyebilirdi. Hani serbest piyasa vardı? Madem sen serbest piyasayı yok sayıyorsun o zaman ben de yatırımlarımı yurt dışına taşıyorum. O zaman ben de paramı yurt dışına çıkartıyorum. Bunu yapanlar oldu diyebilirdi. Bunu dediğinde onu haklı gören diğer enstrümanlar aynı şeyi yapabilirdi.
Dolayısıyla piyasada sıkıntılı bir ortam oluşabilirdi. Ama bugün geldiğimiz noktada ve bence daha da geleceğimiz noktada belki biraz daha bunların dosajı artacak. Yani uzar bu konu biraz daha diyorsun. Evet uzayacak. Çünkü siyasetten de aynı dosajda tepkiler geldi. İş biraz serbest piyasaya müdahaleden fiyatlara müdahaleden ziyade tekerleşme ve o tekerleşmenin verdiği güçle
hem vatandaşa hem vatandaşın sesi olan insanlara, kurumlara hem de yönetim erkine, hükümete, devlete karşı oluşmuş olan bir haksız güç ile mücadele noktasına geldi. Gelecektir. Bunu şeye benzetiyorum. Eskiden TÜSYAT, TÜSYAT için şunu derdik. Gerçekten de öyleydi. TÜSYAT bu ülkede hükümet devirebiliyor.
Ya bunu belki çok iddialı bir söylem olarak bakabilirsiniz ama TÜSYAT’ın ekonomi içerisinde istediği şekilde ekonomiyi istediği yere çekip istediği yere götürme gücü vardı. Ekonomik büyüklüğü buna müsaitti. Şimdi yaptılar yaptılar falan deyip davaya meyelim ama buna müsaitti. Dolayısıyla TÜSYAT için şu denirdi. Siyasette çok büyük etkisi olan bir topluluk, bir iş topluluğu. Şimdi TÜSYAT’ın bu gücü ile bu gücünü kırmak adına yapılan verilen mücadele hem piyasanın içerisinde hem de vatandaş nezinde hükümete destek verildi. Hükümet burada destek buldu. Neden? Gerçekten bir tehlike var ortada. Şimdi aynı tehlike resmini, aynı tehlike fotoğrafını zincir marketleri üzerinde de görürsek biz fiyatmış, serbest bir hesaymış, şuymuş, buymuş çok fazla.
Yani bir ekonomik darbe, bir örtülü darbe yapabilecek pozisyondalarsa halk da diyecek tabi ki de. Müdale et kardeşim diyecek. Halk da diyecek, piyasada diyecek. Bu ekonomin içerisindeki diğer aktörler de diyecek. Çünkü şöyle bir durum vardır. Bakın bugün devlete kafa tutabilecek çapa ve güce gelmiş olan herhangi bir yapı kendi bulunduğu geniş yapı yani ekonomik yapı içerisindeki diğer bütün aktörlere de istediği zaman kafa tutabilir, istediği zaman onları da alaşağı edebilir. Düşünsene bir şirket düşün, tek başına bir şirket düşün. Devlete, hükümete diyor ki ben istediğim zaman ekonomiyi istediğim yere çeker, istediğim yere götürür. Halkı ekonomi üzerinden, tencere üzerinden sana karşı kışkırtabilirim, o psikolojiye sokabilirim ve seni o koltuğundan edebilirim. Bu gücüm var. Bakıyorsun gerçekten var. Bu devleti tehdit etmek yani. Şimdi bu diyelim yani bak bunu diyebiliyor ve bu da gerçekten var.
Şimdi sen de onun yanında, onun sektöründe veya o ekonomi içerisindeki farklı şeylersin, argümanlarsın, şirketlersin. Sen diyorsun ki ya hükümet değiştirebilecek, hükümeti tehdit edebilecek güce geldiyse bu yapılar bana neler yapmaz. O zaman ben hükümetin ona karşı mücadelesinde hükümete destek olmak zorundayım. Bak şimdi ne yaptın? Piyasanın bir tarafıyla kavga ederken diğer bir tarafının yanına alabildin. Bu ortamı oluşturmazsan bak bunlar hani çok net bir şekilde belki ortaya koyamadığımız ama beyin cimnası adına bu düşünülmesi gereken, ardı arkası düşünülmesi gereken varyasyonlar. Yani yakın gelecekte Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu bahsettiklerine benzer bir politikayı geliştirip önümüze koyabilir diyorsun sen açıkçası yani. Koyabiliriz. Böyle bir ihtimal var diyorsun. Bunu yaptık zaten Tayfun.
Yani bu ülkede belli vesayet odaklarının kontrolündeki ekonomi yüzde olarak onların kontrolünden dışarı çıkartıldı zaten. Yani izleyenler de çok iyi hatırlayacaktır. Medya baronlarının tabii ülkenin en büyük siyasilerine ayar verdiği dönemleri yaşadık. İş adamlarının ayar verdiği dönemleri yaşadık. Mafyaların bu ülkeye ayar verdiği dönemleri yaşadık. Bunların hepsi budandı. Ama bugün farklı bir varyasyon sanki karşımıza geldi.
O ekonomik güç öbeklenmesini kırmak için ortaya çıkan aktörler bir baktık bugün onlar gibi konuşmaya onlar gibi davranmaya onların yerini almaya çalışmaya başlamış. Bu da bir güç sarhoşluğu. Mutlaka bak şöyle bir şey var. Sen birlikte hareket ettin şimdi biz seninle birlikte hareket ediyoruz.
Ben bir yerden sonra senin üzerinde istediğim gücü uygulayabileceğim bir seviyeye gelmişsem senin bana normal şartlarda yaptığın bir eleştiriye acaba doğru mu söylüyor yanlış mı söylüyor ya da katılmıyor da olsa ben bunu kibarca karşılayayım demek yerine artık sen kimsin moduna geçerim. Hadi lan oradan. Bu güç değerlenmesidir.
Zaten burada mevzu şu bu zamana kadar bu kadar büyüyen büyümek değil mevzu ekonomi büyüdükçe şirketlerin de büyümesi çok normaldir. Ama ekonomi içerisindeki özellikle belli mesela perakende sektörü içerisindeki perakende sektörünün büyümesiyle birlikte içindeki şirketlerin de büyümesi normal.
Ama içindeki birkaç şirketin büyüyen perakende sektörünün payında da büyük artışlar yaşaması yani perakende sektörünü silip süpürebilecek istediği zaman istediği noktaya taşıyabilecek güce ulaşması paya ulaşması işte bu tekelleşmeye gidiyor.
Bu sektörün tamamını kullanıp istediği yere istediği şekilde güç gösterebilme istediği yere istediği şekilde tesir edebilme seviyesine geliyor. İşte bu tehlikeli. Mesela sen YouTube bir YouTube kanalım var değil mi?
Özellikle bizim Cenab’ın izlediği YouTube kanalları arasında bir paya sahipsin. Bu pay öyle bir seviyeye gelirse sen orada bir tekelleşme yaşarsan diğer bütün o kanalların artık çok çok üzerine çıkarsan izlenme payı olarak yüzde 70’lere 80’lere ulaşırsan o zaman sen bu ulaştığın pay üzerinden bizim Cenab’ın YouTube üzerinden izlenmek için bu payı alırsın.
YouTube üzerinden izleyenlerin YouTube üzerinden aldıkları her şeyi etki edebilirsin. Ercan abi burada son olarak hem sana hem de tüm izleyicilerimize kısa bir soru sormak istiyorum. Sizce ve sence Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu zincir marketleri zincir marketlere top yiküm bir mücadele için adım atmalı mı?
Sonuçları olsa da bir takım zararlar yaşayacak olsak da uzun vadeli bizim geleceğimiz için bu tekelleşmeyi kırmak için bazı adımlar gerekli mi? Tabii ki gerekli ama bunu akıllıca yapmalı. Bunu doğru yerden yapmalı. Piyasayla kavga ederek değil.
Piyasanın içerisindeki güç olduğu haline gelmiş. Hem yönetim için hem medya için hem vatandaş için tehlike olma ihtimali olan yapılar olarak karşısına koyup onunla mücadele etmeli. O tarafıyla mücadele etmeli. Yani mesela ne yapmalı? Zincir marketleri zincir vurmamalı. Zincir marketlerin fiyatlarına serbest piyasa kurallarının dışında müdahale etmemeli.
Ama zincir marketlerin rekabetçi ortamının ortadan kalktığını tespit edip kaldırdıklarını tespit edip belki de bölmeli. Amerika’da bu yapılıyor. Belki de o tekelleşmeye karşı bir müdahale etmek. Böyle olduğu zaman hem serbest piyasa kurallarını çiğnememiş oluyorsun. Dışarıdan gelebilecek yatırımların önüne geçmemiş oluyorsun. Hem de vatandaşın mağduriyetine de gidermiş oluyorsun. Hem vatandaşın mağduriyetine gidermiş oluyorsun.
Hem piyasayla kavga etmemiş oluyorsun. Hem de kim olursa olsun ekonomik hiçbir aktörün bu ülkede bundan sonra siyasete ayar verecek seviyede ve güçte olmadığını ve olamayacağını ilan etmiş oluyorsun. Dolayısıyla çok akıllıca hareket etmeli. Sabırlı hareket etmeli ki öyle yapıyorlar. Biz de buna bu şekilde destek vermeliyiz. Biz de hükümetin doğru zamanda doğru adımları atacağına güvenip aceleyle ve yanlış adımlar atmasını talep etmemeliyiz. Tahsil etmiyor musun? Ben onu etmiyorum. Bunu yapmak, zincir marketlere yol vermek, zincir marketleri korumak, hükümetin belli konularda adım atmamasını maruz görmek değil. Her zaman dediğim gibi zamanında doğru adım atarsan doğru sonucu alırsın. Ercan Bey’e de buradan teşekkürlerimizi iletelim. Bundan sonra da yine Ercan Abi ile içeriklerimize inşallah sık sık ve önemli bir takım konular üzerinde yoğunlaşarak devam edeceğiz.
Ercan Faraj Twitter hesabına da ziyaret ederseniz çok çok seviniriz.
Allah’a emanet olun, sağlıcakla kalın.
İlk Yorumu Siz Yapın