"Enter"a basıp içeriğe geçin

Hasan Can Kaya: Konuşanlar 11 Yerden Ret Yedi | Güngören’den Zirveye

Hasan Can Kaya: Konuşanlar 11 Yerden Ret Yedi | Güngören’den Zirveye

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=iQF4KcUFlm8.

Hiç Platonik Aşk gördünüz mü? Benim o halimi görürseydin şey derdim. Bu çocuk delirmiş. Yani kara sevdaya düşmüş derler ya. Mesleki anlamda kara sevdaya düşmüştüm. Ne meslek yapmak istediğimi tam bilmiyordum. Bilim adam olmak istiyordum. Kalebim iyi olsun istiyordum. Komediyenlikten önce yazar tutkum vardı. İlkokul 5 bitti. Çıraklar girdim. Mesela döşemece girmek istiyorum. Adamlar böyle şu kadar kalınla sigara içiyorlar böyle. Lise sonda dergilere gitmeye başladım. Sonra Cihangir’de bu şeyi gördüm böyle. Eğlenen grupları gördüm.
Dedim ki ben bu yaptığımı karşısında bir de para alırsam cennet. Bir baktım ünlüyüm. Yoksul bir evde büyüdüm. Önce avcılarda korkunç bir evde oturduk. Sonra Balcağ çiftlikte oturduk. Gece Kondumavlisi’nde. Oradan sonra halamdan evine taşındık. Ben çok küçük yaştayken Güngören’e.
Bütün çocukluğum yani neredeyse Güngören’de doğduğum büyüdüm diyebilirim. Çünkü çok futbol oynanan. Çocukların futbol ve kavgadan başka faaliyetinin bulunmadığı bir mahalleydi. Hep şöyle anlatılır ya hikayeler. Aile Anadolu’dadır. İstanbul’a tek başına gelmiştir. Ve burada sektöre girme mücadelesi verilir. Bunu zorluk olarak anlatılır ya. Asıl zorluk bence ailenle burada yaşamak. Ve her gün ailenle o mücadeleyi vermek. Çevrenle o mücadeleyi vermek. Her kalktığın sabah insanları ikna etmek. Her akşam eve döndüğünde laf vurulması. Bak, alt sınıfın çelişkisi budur.
Çocuklarını da böyle yetiştirir. Sorumluluk verilir, yetki verilmez. Bunu dibine kadar yaşadım. Muhteşem sahne değil mi ya? Çok güzel sahne. Çok heyecan vereceğim. İlkokul beş bitti çalışmaya başladım ben. Elektrikçiye girdim camlı kahvede. Üç ay çalıştım. Yazın annem cumartesleri gün dükkanın önüne geliyordu. Ben ağlıyordu, ustam haftalığım veriyordu. Pazara gidiyordu. Ondan sonra her yaz çalıştım. Lise 2’den itibaren de kış dahi çalıştım.
Sektöre girmem, sektöre çalışmam aşağı yukarı liseden beri. Ondan öncesi de işte komilik. Öğrenci misafirhanesinde garsonluk. Her yaz bildiğin Türk çocukları ekmek kazansın diye gönderdikleri çıraklıklar. Şunun tadını aldım. İlkokul beş bitti, çıraklara girdim. Para aldım ustadan haftalığı.
Oha dedim. Bir çocuğa göre bir sürü param var. Ve babama yalvarmadım. Hiçbir akraba kıyak geçmedi. Ve kendim aldım bunu. Ve istediğimi alabilirim. Ya bu bana çalışmanın mucizesi. Kimseye muhtacı olmamak. Çocukken böyle kulağıma fısıldandı gibi. En büyük şanslarından biridir küçük yaşta çalışmaya başlamak. Dolayısıyla o beni çok mutlu etti. Mesela döşemeciye girmek istiyorum. Adamlar böyle şu kadar kalın da sigara içiyorlar böyle. Buraya girme oğlum diyordu. Ben zorluyordum. Hayır gireceğim, karışamazsınız falan. Çünkü benim para kazanmak istiyorum.
Çünkü istediğimi alabiliyorum o yaz falan filan. Parantezi kapatayım. Ne meslek yapmak istediğimi tam bilmiyordum. Karar vermemiştim. Anadolu Meslek Sesini kazandım ortaokuldan sonra. Tuncu Azapan Anadolu Meslek Sesine girdim merterde. Orası çok servest ve özgür bir okuldu. İyi anlamda söylüyorum. Yani çok şanslıyım. Lise hayatım gülerek geçti diyebilirim. Dört sene. Ne iş yapacağıma karar vermemiştim daha. Yani iyi bir şeyler yapmak istiyordum. Ben ortaokuldayken siyaset medenası vardı. Beyazıt Öztürk, Cemil Maz ve Yılmaz Erdoğan konuk olmuştum.
Ama daha bunu meslek olarak yapma fikri daha oluşmamıştı. Ama bir yandan da şey biriydim. Mesela Lise Sonda dergilere gitmeye başladım. Le Mans dergisinde işte bu amatör genç çocukları topluyorlardı. Pazartesi günü bir gün sabah Cihangir’de Firuza’ya yokuşun aşağısındaydı dergi. Dergiden yukarı çıkarken böyle gülmekten buralarım çenem ağrımıştı. Midem titriyordu. Sonra Cihangir’de bu şeyi gördüm böyle. Eğlenen grupları gördüm. Dedim ki ben bu yaptığımı karşısında bir de para alırsam cennet.
Bana göre işi rast giden bir komedyen hayatı bana göre cennet. Ama tabii ki travmalar yaşamamıştım. Bir milyon tane girişimim sonusuz kalmamıştı vesaire vesaire. O yüzden o duyguyu hatırlatmaya çalışıyorum kendime. Yani ilk bu işe başlarken ki reflekslerimi hatırlamaya çalışıyorum. Kendimi hatırlatmaya çalışıyorum. Tekrar motivasyonumu arttırmak için dönem dönem. Sikin böyle evi ya. Hırsız mı? Hırsız mı? Hırsız mı? Baba ne işin var senin burada? Arkadaşlar benim de şefkat ihtiyacım yok.
Hiç şefkate falan ihtiyacım yok. Kızım olmadan al. Gel kızım. Oğlum sen niye çıksana dışarı? Ya ne biçim babasın be? Ya oğlum senin mi? Ya ev benim ev ev. Ya ne zaman kirayı ödedin? Sana ne kontratta adım yazıyor. Zaten kalbim iyi olsun istiyordum. Yazar tutkuluğum vardı önce yani. Benim o halimi görürseydin şey derdim. Bu çocuk delirmiş. Yani kara sevdaya düşmüş derler ya. Mesleki anlamda kara sevdaya düşmüştüm. Mesela örnek vereyim bir tane kızı aşıktım. Eskişehir’de abi.
Kız böyle trende beraber geliyordu. Göğsümde böyle uyuyordu. Hızlı nefes alıp vermiyordum ki uyanmasın diye. Ama mesela o kız bana böyle hatırlıyor. Bir şey söyledi. Ben ayrıldım böyle. Gururum kırıldı filan ayrıldım. Şu meslek için yüz misli gururumla oynandı. Ama mesleği bırakamadım abi. Yani bu meslek buna meslek diyebilmek. Bunun bende yarattığı heyecan, motivasyonu, kelimelerle anlatamam. Mesela filmini çok beğendiğim birini hiç tanımama rağmen. Çok seviyorum mesela tanımama rağmen. Şener Şener’i ben ilk Cihangir’de gördüm. Korktu adam benden. Şener abi filan dedim böyle.
Senin adın ne dostum? Rahan. Rahan. Anlamı ne? Rahi biliyor musun? Rahan mısır tanısı değil mi? Onun hanedanı, soyundan geliyor. Onun hanedanı, onun soyundan geliyor. Neresin peki? Memleket nere? Yol uzak.
Senaryo yazarları derneği vasıtasıyla bir tane yapım şirketine girdim. Ve ben bayağı senaryodan sorumlu güya asistan olarak aldı beni. İki hafta sonra yapım koordinatörüsü dedi. Ne olduğunu bilmiyorum. İşte kendimi bütçe yaparken buldum. Ama çok iyi niyetliydim ve çok iyi niyetli olmayan bir kişiydi patron. Dolayısıyla baktı ben uykusuz bir şey yapmaya. Bir şey yapmaya, bir şey yapmaya. Bir şey yapmaya, bir şey yapmaya. Bir şey yapmaya, bir şey yapmaya, bir şey yapmaya. Bir şey yapmaya, bir şey yapmaya, bir şey yapmaya.
Patronun dolayısıyla baktı ben uykusuz çalışıyorum. Bir iş daha üstlenebiliyorum. Ek bir maaş vermeden birkaç iş daha yükledi bana. Ben günde üç saat uyuyan, ölümüne setle çalışan, üç kuruş paraya çalışan birine dönüştüm. Hatta terfi aldım falan. Başka bir yerden teklif de aldım. Baktım amacım mizah üreticiliğiydi. Saçma sapan bir yere gidiyor şey. Ondan sonra bıraktım. Burada senaristliğe geçmenin yolunu aradım ondan sonra. Orada çalışıyorken işte mesela üç, dört saat uyuyacak vaktim var. Uyku vaktinden çalarak, aralarda çalışarak. İşte ajandaya hayat dersi diye bir tane gençlik dizisinin trademarkını yazdım. Bir buçuk ajanda tuttu. Full ajanda el yazısıyla. Aralarda vaktim olmadığı için. O kadar vaktimiz yoktu ve o kadar kafayı kırmıştım yani. Talimhanedeki ofisin koltuğunda olduğu. Yani toplam bir film çektiler yazın. Sekiz hafta sürdü toplam. Sekiz hafta boyunca o şekilde her arada, her boşluğa yazdım. Bütün zaten şeyim bu oldu. Ben yıllarca her şeyimi işe verdim. Her şeyi eritiriyordum. Kıyafet almıyordum ya. Bütün hayatım işte. Kazandığım para benim param gibi gelmiyordu bana.
Yani şey gibiydim, bu uçturucu bağımlısı gibiydim. Mesela evden çıkıyorsun. Bir mesela işte geleceğim diyorum. Sonra mesela iki buçuk saat sonra mesaj atıyorlar. Ulan ben sinemadayım. Bizimkiler demeden sinemaya girmişim filan yani. Ben bu işi yapmasaydım, gerçi delirirdim. Ama şu an mesela en az çalıştığım dönem şu an benim.
Yine az uyuyorum. Bir buçuk saatle dört buçuk saat arası. Ama uykuyu sevmiyorum. Bir şeref kaçırıyormuşum gibi geliyor. Onunla ilgili artık böyle sağlığıma zarar veriyor diye bir doktora gittim. Arkadaşlarım bu yoğun ısrarıyla. Bir şey oturtmaya çalışıyoruz. En az beş saat uyumaya başlayacağımı umuyoruz bir ay sonra filan. Şu anda çalışıyorum. Bir ay sonra uyanıyorum. Bir ay sonra uyanıyorum. Bir ay sonra uyanıyorum. Bir ay sonra uyanıyorum.
Bir ay sonra uyanıyorum. Şu anda çalışıyoruz üstünde uyuyabileyim diye. Böyle böyle kendimi döve döve senaryoya da baya ilerledim. Daha doğrusu ilerledim bilmiyordum. Yıllar sonra sektöre girince anladım. Hazır girdim bir girdim biliyorum bir sürü şeyi. Ve çok mutlu oldum. Mesela diyaloglar çok iyi diye övüyorlardı sürekli. Hatta böyle bazı gruplarda en son bütün diyalogların üzerinden ben geçiyordum. Diyordum ki arkadaşlar bir gün diyordum inşallah biri bana fırsat verirse ben de ona karşını vereceğim diyordum. Nitekim yıllar sonra konuşanlar projesinde nasip oldu.
Paraya ihtiyacım olduğu sürece piyasada senersik yapıyordum. Sonra yılıyordum sektör dinamiğinden. Biraz para biriktirince bırakıyordum. Kendim projelerimi sunuma geçiyordum bir periyodu. Bir iki ay. Yine reddediliyor veya kabul edilmiyor. Reddediliyor direkt reddetmezler. Mesela beğeniyor diyor ki bekle şunu okusun. Yani övülerek reddediliyordum genelde. %90 iyiydi ben çok iyi sunum yaparım. Yani oradan işportajik biriyimdir.
Yani o zaman satılacak bir şeyiniz varsa ben sunarım. Dışarıda çalışıyorken çok hafı yorma. Hayatta ilgili yıllardır ertelediğim tutkularımla ilgili çok düşünme fırsatım oldu. Ve daha az iş almaya başladım. Yani ben artık tahammülün azaldığını hissetmiştim orada. Sonra 2018’de babamı kaybettim.
Babamı kaybedince iyice şey oldum. Yani dedim ki ben artık istemediğim hiçbir şey yapmak istemiyorum. İçimden gelmeyen hiçbir şey yapmak istemiyorum. Sevmediğim hiçbir şey yapmak istemiyorum. Ben işten ayrılıyorum dedim maaş işten. Ailemle paylaştım bunu. Annem de beni destekledi ki normalde annemler hani şeydir yani klasik Anadolu kadını işini bırakma maaşını gördünüz ama artık o da yaşadığı acıların şey ile oğlunla erişmişti. O da dedi ki canın sağ olsun oğlum dedi. Destekledi beni sağ olsun. Planım şuydu şunu anladım abi.
Part time bir tutkunun peşinden koşamasın. Onu anladım ve artık bütün enerjimi kendime ayırmaya kendi komedyenlik serüme ayırmaya karar verdim. Bununla ilgili plan yapmalıydım. Mesela neydi birinci planım? Beni cesaret edilen. Le Mans Kütü de stand up yapıyordum birkaç yıldır ve kulaktan kulağa artık orada full salona oynayacak duruma gelmiştim. Bunun iki şeyi vardı. Bir beni geçindiriyordu artık bu para yani ucu ucuna da olsa geçiniyordu. İki daha önemlisi benim seçicilerimin hepsi benden zengindi abi. O döküntü bir yerde art house bir hava oluşturmuştuk yemin ediyorum.
Yani akademisyenler, CEO’lar filan bir çoğuyla arkadaş oldum zaten. Bir sürü zengin adam geliyor. Ben şöyle düşündüm. Planım şu. YouTube’da bir proje gireceğim. Dört tane ya da dört tane proje yazmıştım. Birbirinin alternatifi değişik bütçelerde. Yatırımcı bulacağım seyirciler arasından. O yatırımcılara ortaklık teklif edeceğim. YouTube’da girdiğim işte de önemli olan birinci madde tanınabilirlik. Burada yaptığımız, bizim ihya olduğumuz, aşırı eğlendiğimiz mizahı insanların görmesi. Çünkü ne kadar önemli olduğunu anlamıştım popülerliğin komediyenlik serüvenimde. Ağzında kuşla tutsam birinin ilgisi olması lazımdı. Birincisi tanınabilirlik. İkincisi mümkünse o projeden para kazanmak. Ama o projeden kazanmasam da tanınabilir olursam da dedim. Hani zaten bir sonraki günden kazanırım diye düşünüyorum. Şükürler olsun konuşanlar bana ikisini de nasip etti. Konuşanları ben 2016’da yazmıştım.
2016’da 11 yerden reddedilmişti. Seyircimin kartlistini alıyorum, çıkışta çay içiyorum. Potansiyel yatırımcı. Bende toplam 80-90 tane kartlist birikti bende. Bunları böyle işte aramızda konuşuyoruz. Bundan mı yatırım istesek, bundan yüzde.
Seyircimle çıkışta çay içerken yatırımcı aradığımı söyledim. Ama onların yatırımcı olacağını düşünmemiştim. Çünkü onlar o profilde insanlar değiller. Biz dedi ne kadar ihtiyacım var dedim. İşte 5 bölüm için dedim. Para bulsam sonrası için dedim. Bölümleri görecekler için yatırımcı bulurum. Becerelim dediler. Dedim manyak mısın? Dedim bakın ödeyemeyebilirim dedim. Hatta bir de sözleşme hazırladılar. Eğer batarsalar geri almayacaklarına dair. Bende dedim gerek yok sözleşmeyiz zaten ödeyemem. Peçete yazdılar. Lahmacuncu’da peçete yazdılar.
Sonra sağ olsunlar. Benim 2018’den beri hocam Allah’a şükürler olsun hep karşıma iyi insanlar çıktı. En büyük şanslanman biri o. Toparladık 3 bölüm çekebildik o parayla. Sonra bizim iş tuttu. Birinci bölüm 100 bin izlendi. Böyle bize gelen screenshotları hatırlıyorum yemin ediyorum. O kadar seviyorum ki hepsini. Ev kadınları, üniversite öğrencileri, Adana’da bitirimler, İstanbul’da akademisyenler, yurtdışından gurbetçiler birbirlerine whatsapp’dan bizim projeyi yayıyorlar. Böyle bir şey var izle, böyle bir şey var inanamayacaksın falan. Böyle tüilerim ken ken oldu yani öyle mutlu oldum ki. Ama yine de temkinliyim. Yıllardır sektörde kapının önünde beklemenin verdiği şeyle. 6 bölüm işte yayınlandı. Pandemi ilk kez dışarı çıktım. Bakkala gittim kolumdan tuttu biri. Biz dedi çok seviyoruz seni hayranıyız falan. Sonra bakkal dedi o sen misin? Evet dedim işte maskeyi indirdim. Fotoğraf çektirdik bilmem ne. Kapının önünde fotoğraf çektirdiler. Bir baktım ünlüyüm.
30 yıllık karantinadaymışım gibi oldum. Bizim çalışanlarımız konuşanlarla beraber 51-52 kişi. %80 eski arkadaşımız. %20’si sonradan bize bir yerde destek olan arkadaşlarımız. Ben ailem gibi görüyorum onları samimiyetle söylüyorum. Hepsi bizim evin çocuk gelip gidiyorlar. Arkadaşlarım da içine kattığım ailemi çok seviyorum.
Benim için zaten herkes bilir vefa konusunda ruh hastasıyım. Bana bir yararı olanın duygusal olarak maddi olarak manevi olarak üç destek olmaya çalışırım. Sevdiğim insanları hayattayken değerli olduklarını hissettirmeye çalışırım. Çünkü ben de bana öyle yapılmasını isterim. Dolayısıyla beni değerli hissettiren herkesi değerli hissettirmeye çalışıyorum. Bazı oyunlardan sonra fotoğraf çektiriyorum. 1.5’da eve dönüyoruz. Oyun bitiyor 11’de mesela. Şey diyenler oluyor. Abi enayi misin ya? Niye o kar bekliyorsun?
Baba Maraş’tan gelmiş, Kayseri’den gelmiş, Iğdır’dan gelmiş bizim için. Bazısı çocuğunu annesine bırakıp gelmiş bazısı. Yani gelmiş bir değer vermiş, değerli hissettirmiş. Ne olacak yani? 2.5 saat, 3 saatte geç uyuruz yani sorun değil. Muhteşem. Güzel geç. Muhteşem. Başarı hikaye de ilham verecek hikayem olduğunu düşünüyorum.
Başka bir sürü tutku sahibi insanın… Ben mesela tutkulu insana çok ilham verici bulurum. İşini tutkulu yapan bir adam anlatsın, yemek anlatsın mesela. İşini tutkulu yapan bir aşçı en sevdiği yemeği anlatsın, yemek yapmak istersin. Yani tutkulu adam bence ilham verir. Ben de çok tutkuluyum. İlham verdiğimi düşünüyorum. Umut çok iddialı olabilir ama ilham da umut veren bir şeydir.
Dolayısıyla umut olduğumu düşünüyorum.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir