"Enter"a basıp içeriğe geçin

Sömürge olmayan Afrika ülkesi Liberya’nın bilinmeyen hikayesi

Sömürge olmayan Afrika ülkesi Liberya’nın bilinmeyen hikayesi

videosundan fısıltılanmıştır. Videoya ulaşmak için Linki kullanabilirsiniz https://www.youtube.com/watch?v=ruUyTBEivPQ.

Emre sana bir şey söyleyeyim mi? Tabii. Afrika’da da Amerika Birleşik Devletleri var biliyor musun? Nasıl yani? Şimdi anlatıyorum. Sizi Afrika’nın Amerika Birleşik Devletleri ile tanıştırayım mı? Liberia ile. Burası Afrika’nın hiç sömürge görmemiş tek ülkesi
ve burayı daha önceden köleleştirilmiş Afrika asilli Amerikalıların kurduğu bir ülke. Detay çok, konu derin. O yüzden 10.10 Afrika’ya hemen şimdi başlıyoruz. Bu madde her şeyin başlangıcı ve ben buna Kenya kurucu devlet başkanı Jomo Kenyatta’nın bir sözlüğüyle başlamak istiyorum.
Avrupalılar buraya geldiğinde bizim elimizde topraklarımız vardı. Gözümüzü kapatıp açtık ve topraklarımız onların olmuştu. Sanırım sadece bu sözler dahi sömürgeciliğin ne anlama geldiğini açık ve net bir biçimde anlatıyor. Sömürgeciliğe dair bir de tanım yapmak istiyorum. Bir devletin bir başka coğrafyadaki yer altı zenginliklerine, iş gücüne doğrudan hükmetmesi ve kontrol altına almasına sömürgecilik deniyor. Yani bir devlet gidiyor, bambaşka bir devletin tüm zenginliklerine el koyup kendine aktarıyor. Tabi, başlıkta bahsettiğimiz sömürülmemiş ülkede tam olarak bunun ziddi olarak karşımızda. Bir ülkenin batı tarafından sömürülmemiş olup olmadığına karar vermemize yarayan bazı özellikler de mevcut.
Liberia ve Etiyopya. Afrika’da bu tanıma giren iki ülke konumunda. Biz ise bugün Liberia’yı konuşacağız. Liberia, 1880’den 1900’e kadar Afrika Kıtası Emperyalist ile mücadelesi sırasında emperyal güçler tarafından hiçbir zaman sömürgeleştirilmemiş Afrika ülkesinden biri olarak karşımızda.
Liberia, 1820’lerde Özgür Siyah Amerikalı Göçmenler tarafından kuruldu ve 1989’a kadar siyahi göçmenler tarafından yönetildi. Ancak 1990’lara kadar askeri bir diktatörlüğün kontrolü altındaydı ve ardından iki uzun iç savaş yaşandı.
2003’te Liberia kadınları 2. İz Savaşı’nın sona ermesine yardımcı oldu ve 2005’te Afrika’da seçilen ilk kadın devlet başkanı Elen Janssen tarih sahnesine çıktı. Liberia’nın tarihi 1400’lerin ortalarında Portekizli tüccarların gelişi ile ve Atlantik ötesi ticaretin yükselişi ile başlıyor.
Ülke 1822’de Amerika Birleşik Devletleri’nden yoğun bir göç aldı. İki yıl önce Sherbrooke adasına inen grup da yeni bölgeye yerleşmiş oldu. Siyah Amerikalıları barındırmak için yapılmış bir proje olsa da koloni başlangıçta bizzat Beyazlar tarafından yönetildi.
1824’te Liberia olarak adlandırıldı ve başkenti projenin finansmanını sağlayan o zamanki ABD Başkanı James Monroe’nun onuruna Morrovia olarak adlandırıldı. 10 yılın ardından koloni giderek genişletti ve 13 binden fazla Afrika asilli Amerikalıları ağırladı. Transatlantik köle ticaretinin yasaklanmasının ardından kaçak çalışan gemilerden kurtarılan binlerce kişi daha bölgeye gönderildi. Liberia’nın önemini anlatmadan geçmek istemiyorum. Liberia İz Savaş öncesinde Afrika’da demir cevheri üreten en nadir ülkelerden biri. Liberia’nın en büyük rezervleri Bomi Tepe’leri, Bongsira dağları ve Nimba dağlarında bulunuyor. Bunların yanında da elmas, altın, kurşun, manganes, grafit, sinyanür ve baritin de oldukça güçlü olduğunu söyleyebiliriz. Kıyı açıklarında petrol rezervi de mevcuttur.
İz Savaş sırasında demir üretimi durma noktasına geldi ve elmas ihracatı kan veya çatışma elmas trafiğini durdurmak amacıyla 2001 yılında BM tarafından yasaklandı.
2019 yılında Togo’da ve ardından 2022 yılında Antalya forumunda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Liberia Cumhurbaşkanı bir araya gelerek ikili iş birliği konusunda önemli adımlar arttılar. Bu uzun İz Savaş’ın kökleri aslında çok eskiye gidiyor.
Liberia’nın kuruluşuna ancak Liberia’yı anlamak için Sierra Leone ve Guinea ile birlikte ele almak gerekiyor. Bu üç komşu ülkede kolonilerden geliyorlar. Liberia ABD’nin, Sierra Leone İngiltere’nin, Guinea ise Fransa’nın Senegal’i bölerek kurduğu kolonilerdir. Fakat hepsinin birbirinden farklı kolonileştirme tarihleri vardır.
Her neyse, 1980’lerin sonlarında Liberia 200 binden fazla insanın ölümüne neden olan acımasız bir İz Savaş ile karşı karşıya kaldı. Öne sürülen en önemli iddialardan biri de göçmenler ve yerli nüfus arasındaki gerilimlerin ve eşitsizliklerin onlarca yıl önce bu çatışmanın kökeninde çok önemli bir rol oynamıştır.
Hatta şöyle diyelim, ABD’de kölelikten kurtulup Afrika’ya gelen ilk yerleşimciler, ana vatanlarını gördüklerinde ne düşündüler bilmek zor ama, Afrika’nın yerlileri onları hemen beyazlara verdikleri isimle çağırmaya başlamışlar.
Kiwi yerleşimciler ise yerli halkı, aburijinler ya da vahşiler kendilerinden sonra Amerikalı olmadan köle tacirlerinin elinden alınıp Liberia’ya getirilenleri de Kungolu olarak adlandırmışlar.
Kungolu olarak çağırılanlar vatandaş olsalar bile sosyal hiyerarşinin en altında, yerli kabilelerden bile daha aşağıda görülmekteydiler. Bu hiyerarşinin en üstünde ise toplam nüfusun yaklaşık %2’sini oluşturan Amerikalı Liberyalılar bulunmaktaydı. 12 Melez aile bütün ekonomik ve siyasi gücü ellerinde tutuyordu. Bu yönetici kesim aynı zamanda Masonluğa bağlıydı. Öyle ki Mason olmayanlar oligarşik True Week Partisi’nde değil yönetici. Parti üyesi bile olamamaktaydı. Liberia’nın kuruluşundan uzun yıllar sonra bile sahildeki şehirleri ile ülke kuran ve onun tek yöneticisi olan ABD kökenli azınlık iç kesimlerde yaşamatta olan yerli halk ile arasında bir bağ oluşturmaya çalışmamış. 1950’lere kadar yerli halkı sadece iş gücü olarak görmüş, ticari işlerini de çoklukla kabile şefleri aracılığı ile devam ettirmişlerdi. Afrika’da en çok karşılaştığımız olaylardan biri de hiç şüphesiz darbeler. Burada ilginç bir durum var.
Afrika’da darbe yapan bir darbeciye başka bir darbeci de darbe yapabiliyor. Liberia 133 yıllık tecrübesi ile Batı Afrika’nın çalkantılı siyaseti göz önüne alındığında belki de rekor diyebileceğimiz bir biçimde darbe yaşamamıştı. 1971’den beri bu ülkeyi yöneten Tolbert’in acımasız çöküşü birçok analisti de şaşırttı. Liberia uzun süredir en istikrarlı Afrika ülkesi olmasına rağmen, Tolbert’in otokrat yollarından en ağır bürokratik yolsuzluklarından ve verimsizliğinden kaynaklı bir memnuniyetsizlik ile karşı karşıya kaldı.
Ülkedeki 1,7 milyon insanın büyük çoğunluğu yoksul yerli kabile olmasına rağmen siyasi gücün ve ülkedeki servetin büyük kısmı yerli şimdiler Afro-Amerikanlar tarafından kontrol edildi. Tolbert rejimine karşı uzun zamandır kaynayan öfke, hükümetin pirinç fiyatına %300 zam yapması sonucunda bir anda büyümeye ve manifestolara dönüşmeye başladı. Ardından 12 Nisan 1980’e gelindiğinde Samuel Doğ ve birkaç silah arkadaşı Tolbert’i devirdi.
Liberya’da 14 yıl sürecek iç savaşta sadece büyükler savaşmadı. Bu savaşın belki de en büyük mağduru çocuk savaşçılar oldu. Savaşın ne kadar kötü bir şey olduğunu hiç kimse çocuklar kadar iyi bilemez. Sözünü doğruluyan çok sayıda gelişme burada bir fil yaşandı. Buradaki çocukların neredeyse tamamen savaşa zorla sürüklendiğini sanırım söylememe gerek yok. Benzer görüntüleri gazeteden de hatırladığınıza şüphem yok. Çocuk savaşçılar sadece canlarını tehlikeye atmakla kalmadı. Güda ve hatta su kriziyle de yaşıtlarının asla karşılaşmaması gereken bir şeyle bir anda yüz yüze geldi. Bu gerçekten bir insan hakkı ilaline işaret ediyordu. Bir ülkede iç savaşın patlak vermesi başka ülkeler için zenginlik anlamına geliyor. Liberya’daki iç savaş bize bunu net bir şekilde gösterdi. İç savaş tabi ki de doymak bilmeyen Amerika Birleşik Devletleri ve müttefikleri için oldukça önemli. Çünkü bir ülkede çıkan iç savaşın anlamı çok açık. Silah satılacak ve tabi ki para gelecek. Hele ki Liberya gibi silah fabrikası bulunmayan bir ülke ABD için kelimenin tam anlamıyla biçilmiş kaftan konumunda oldu. Her neyse Batı Afrika ülkeleri 19. ve 20. yüzyılda Avrupa ülkelerine karşı direniş gösterdi. Ve bu direnişten sonra Avrupa Batı Afrika ülkelerine silah satmamaya karar verdi. Ama işin en ilginç tarafı şu. Liberya’daki savaş süresince kullanılan silahların tümü son model silahlar ve o iç savaşı durdurmaya çalıştıklarını iddia eden ülkelere ait silahlar.
Yani bildiğiniz gibi Kalashnikov, Thompsonlar, Amerikan yapımı M serisi hatta G3’lere de rastlanmak mümkün. Yani durum şu. 14 yaşındaki bir çocuk yiyecek bir şey bulmazken ama elinde en son model silahın bulunması ne kadar mantıklı.
14 yıllık savaşın sonucunda BMN’in raporuna göre burada 150.000 kişi hayatını kaybetti. Liberya’daki işçi ticareti köle ticaretinin yasaklanmasının getirdiği iş gücü açiğinin kolonilerde sorun oluşturmasıyla başladı. Köle alim satımı yerine bulunan yol işçi ticareti oldu. 1905’te İspanyollar ile anlaşan Amerikalı Liberyalılar iç kesimlerdeki şeflerden insan başına ücret ödeyerek aldıkları insanları Alman gemileri ile İspanyol kolonilerine taşıyarak işçi olarak küralamaya başladılar. ABD’nin özgürleşmiş köleleri ana vatanlarına döndüklerinde modern köle tacirleri konumuna gelmişlerdi.
Bu iş gücünün dışarı satılması başta Faraston olmak üzere ülkeye gelen yabancı şirketlerin işine gelmiyordu. Faraston’un bölgeye yerleşmesinin hemen ardından bu modern köleliğe karşı çıkışlar başladı. Protestolar 1931’de ABD, Almanya ve İngiltere’nin Liberya’ya ultimatom vermesine kadar gitti.
Verilen ultimatomun ardından Cemihet-i Akvam 8 ülkelik bir panel düzenleyerek 12.000 vatandaşı buna karşılık 1 milyondan fazla nüfusu olan Liberya’yı masaya yatırdı. Öncelikli konu zorla işçilik ve sosyal hizmetlerdi.
Artan baskılar sonucunda Liberya zorla işçi toplamayı yasaklasa da sosyal hizmetleri ülke geneline yayma konusunda bir adım atmayı kabul etmedi. Liberya’da İt Savas Siresinde işlenen suçlardan dolayı mahkum edilen hatta yargılanan dahi olmadı. Günümüzde bile çatışmaya neden olan birçok şahsiyet ülkenin en önemli ekonomik ve siyaset pozisyonlara sahip. İşin en ilginci ise savaş esnasında suçlu olarak görülen bazı savaş agaları kendi toplumları tarafından kahraman olarak kabul edildi.
Liberya’da işlenen mezalimlerden endişe duymayan Charlotte Taylor ise 2012 yılında komşu Sierra Leone’de işlenen insanlığa karşı suçlar ve savaş suçları nedeniyle mahkum edilmişti.
İngiltere’de 2013’te onaylanan 50 yıllık hapis cezasını çarpırıldı.
Sizleri Afrika’nın Amerika Birleşik Devletleri ile tanıştırayım mı? Liberya ile. Burası Afrika’nın hiç sömürge görmemiş tek ülkesi ve burayı daha önceden köleleştirilmiş Afrika asilli Amerikalılar’ın kurduğu bir ülke.

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir